25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1SKASIM 1999 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Madenciler esen ölüm rüzgânna karşı göğüslerini siper ederek direniyor Onlar adsız kahramanlar• Sıs ve gece gızlıyor türn olanlan. Ölumün soğuk uylcusuna ınat, varguçlenyle çahşıyor maden ışçılen. Kısa yaşamı bıraz daha kısaltmak olan maden ışçıliğı, bu kez umutlann, gözlerdekı buruk gülümsemelerin kaynağı.. Duygulanna gem vurarak, esen ölüm rüzgânna karşı dırenıyorlar bır can için. tLHAN TAŞÇI KAYNAŞLI/DLZCE - Ne mutluluğun ne de umutlann olduğu bır yer Suklum pük- lüm duruyor kış Yüzû rutmu- yor gıbı ıçen gırme>e Adsız kahramanlar, yıldızlann bırbı- nyle konuştuğu gecede çoktan ulaşmışlar bölgeye Depremı Amasra, Bartın. Zonguldak'ta duyunca yonetıcılennden ızın alıp. gönullu olarak yola ko- yulmuşlar Zonguldak Tune- Iı'nde karşılaştıklan trafık ka- zası ıçin de gelecek yardımı beklemeden hemen mudahale etmışler Bır kışıvı de canlı kurtarmışlar, yeterdı onun da mutlulugu yol boyunca Karanlığın \e umudun taze olduğu saatler Çunku, bır saatlık gecıkmenm yuzyıllan gen vermeyeceğını bılıyorlar- dı Arazıde 2 saat dolaşarak nasıl \e nerede çalışacaklan- nı tıtızlıkle kararlaştırmışlar Yakılan traktor lastığı ayaz geceyı bıraz olsun yumuşatı- yordu, madencı sohbetlenn- de Battanıyelenne sanlmış, gündüz yaptıklan çalışmalar- da kurtardıklan canlılan an- Zonguldak'tan gelmişler... Girdikleri enkazlann altında nöbetieşe çabşıyorlar sessizce.. latıyorlardı gozlennın ıçı gu- lerek Dumanlıbakışlargece- nın ılerleyen saatlennde gıt- gıde artıyor, sıren seslen, bağ- nş çığnşlar arasında De\let kendılenne kalabı- leceklen çadır da vermemıştı ama olsundu Çunku onJar "gönüllûlenM" Göstenşten uzaklarda, sıraya gınp aldık- lan bır kap çorbanın sıcaklığı ıle yorgunluklannı unutuyor- lardı Sessız ve çekıngen maden- cılenn sesıne kulak verdığı- nızde hepsının yureklennın patlamaya hazırolduğunu go- ruyorsunuz Onlar araç gereç- sızlıkten can kurtaramamanın acısını taşıyorlar Yakılan ateş çevresındekı sohbetlerde "devlet babava" da kızmıyor değıller hanı Madende verüstünde çalı- şan ışçt Bilal Özdemir, alçak- gönullulukle, arkadaşlanyla el ele \ererek yaptıklan çalış- malarda kurtardıklan canlıla- n ve yakınlannın mutluluğu- nu anlatıyor Genel Maden-lş Amasra Şube Başkanı Gfingör Özde- mir, Marmara depremı ne kendılennın geç gotumlme- sınden yakınıyor Ama bu kez boyle bır hataya düşmemışler, kendılen duşmuş Zongul- dak'tan yollara Gunduz tsra- ıllı ekıplerle bır canlıyı kur- tardığını anlatırken, bır ma- dencı olarak kendısıyle gurur duyuyordu Ozdemır, Başba- kan bolgeye gelınce hemen yanında bıtıyor. "Sayın Baş- bakanım bize araç gereç ver- sinler" dıyerek Başbakan araç gereç sozu venyor ver- mesıne de, 17 Ağustos depre- mmde devlet bakanlan da ay- nı sözu \ermemış mıydı 9 Ara- dan kaç ay gecmıştı araç ge- reçlen temın edılmeyelı'' Çoken 5 katlı bınanın onun- de de tartışmalar yaşanıyor, "Bina>a alttan mı mudahale ediJecek voksa iisrten mi?" Madencılere bakarsanız "d- bette alttan" Nedenı Saffet Ozan a gore açık "Onlar daha az riske giri- yor. l\i nivediler, ancak canlı üzerinde çabşmak istivortar valnızca. Geriyi askeriere ve madencılere bırakıyoriar. Biz hem canlı ihbanna gidivoruz hem ceset çıkanvoruz. Ama bazıian sadece canlı çıkanla- bOecek yerde çahşıyor. Artçı Acil Tıp Derneği afet tatbikatı yapılmamasından yakınıyor planlan kâğıt üstünde YUSUFOZKAN İZMİR - Duzce'dekı deprem sıra- sında Istanbul'da Turk Tanh Vakfi'nın duzenledığı "SrvilToplumKuruluşla- n Olarak Depremden Ne Kadar Ders AMık?" konulu toplantıya katılan Acıl Tıp Derneği Genel Başkanı Dr Ülkümen Rodoplu, Duzce depremı olduğu anda bolgeye hareket ettıgını ve 03 OO'te ulaştığını soyledı Depre- mm üzennden çok fazla bır süre geç- memesıne karşın, sıvıl savunma ekıp- lennın hemen devreye gırerek, 50 ka- dar bınadaçalışmalannıyüruttuklen- nı gozlemledığını kaydeden Rodoplu, Âcîl Tıp Derneği Genel'Başkanı £>r Olkümen Rodoplu, yurttaşlann deprem anında uyulması gereklı kurallan, yaşanan felaketlere karşın yetennce bılmediklerinı söyledı "Ben bolgeye Kızılhaç ekibıyk ulaşü- ğımda,oldukça koordıneh bir çalışma görduk. Volda hep yardım konvoylan vardı. Trafık ekipleri trafiğin akışını ilk andan itibaren sağlanuşlardı" de- dı Depremın ılk anında en buyuk sı- kıntının Duzce Devlet Hastanesı'nde yaşandığını belırten Rodoplu, mev- cut hastane personelının, kendılen depremzede olmalanna karşın gelen hastalara mudahale etmeye çalıştikla- nnı soyledı Rodoplu, hastaneyı dev- ralarak butün hastalan taburcu ettık- lennı ve bahçede bır sahra hastanesı oluşturduklannı belırterek, o gece ya- şanan sıkıntıda en buyuk payın tum kurumlarda bulunan "adl eykm plan- lan"nın uygulanmaması olduğunu vurguladı Rodoplu, konuyla ılgılı şu noktalara dıkkat çektı "Hastanelerin acil eylem planı var, ama kâğıt üzerinde kabyor. Bu plan- lann gunceUeştirilerek yaşama geci- rflmesi için bdirli zamanlarda tatbi- katiar yapdmalı ve bu tatbikatiar bir şekilde zorunlu hale getirilmeli. Bu, mıifettiş denetimleriyle, sigorta şirket- lerinin yapünmlanyla olabilir. Bu pianJann eksikiiğini Duzce Hastane- si'nde gordük. Nereye sahra hastane- si kurulacağı duşunıilmuş obaydı, ilk kargaşayaşanmazdı. Hastanenin bah- çesı dardı. bu alanın bu\uk bır kısmı- nı da ilaç kurulan kaplıyordu. Dep- remden sonra gelen hastalara o gece- ki nöbetçi personel mudahale etmiş. Bu gibi durumlarda onceden karar- laştınldığı şekılde yedekler gelir. Ayn- ca her ilin ve ilçenin bir \eya birkaç il- ilçesi olmas gerekü-." depremlerden de çekiniyoriar. Oysa bızyeralbnda basınç ne- deniyle buna benzeyeni her gün yaşryoruz. Gösterişe, şo- va ne gerek var?" " Depremle bûiikte yaşama- vaahşacağız" dıyenîere Kork- maz. u Yaşacağız yaşamasına da nasıl" sorusunu sormadan edemıyor Madencılere araç- gereç sağlanması \e yaralı ta- Sinması konusunda eğıtım ve- nlmesı gerektığı konusunun altını çızıyor madenciler Alman ekıplerde. betonu, ağacı ve demın kesen testere- ler olduğunu, kendılennde de bu aletlerden olsa "yapama- yacaklan şeyin" olmadığını soylüyorlar heyecanla Madencılenn hepsı de ağiz bırhğı etmışçesıne "eğitim'' dıyorlar Çunkü bolgede bın- lerce "profesyonel'' madencı gonulluçalışıyor Ekıplenye- tıştınp bırde aralannda koor- dınasyon sağlandı mı "önle- rinde hiçbir şey" duramaya- cak Eğıtılmış ekıbe nıçın mı gereksınım v ar. "Nasıl ki iilke- nin güvenligi için emniyet var- sa. Depremle yaşayacak ülke- de de eğıblmiş, gonuüu ekıple- reihtiyaçvar". "*Bir canlı alabilirim sevda- sıyla" canla başla çalışan ma- denciler, enkaza canlı çıkara- cağız dıye de gırmıyorlar Mustafa Valın. "Eğer canlı alacağız diyegirersek, ailesi ne dummdadır. çocuklan ne ya- par? Bunlan duşıiniiruz ki o zaman duygu yoğunluğunda biz çalışamayız. \anı duygu- larunıza gem vuruyoruzenka- zın albndayken. Ama canlı olarak çıkarttığımızda da o gurur bızım için bır madalya- du"" dıyor Teknık, üretım ve emniyet ekıplennın koordıneh çalıştı- ğını soyleyen Hüseyin Yıl- maz' m "Madende y aşadıkla- nnuzbunlann binde biıi" go- rüşune tum arkadaşlan katılı- yor Enkazlan da bır an önce kaldırarak. cesetlen çıkarmak ıçın, jenerator, kompresor, ış makınesı. ekıpman malzeme- sı, knko, domuzdamma ge- reksınımlen olduğunu da vur- gulamadan edemıyorlar ' J1 ; ' Ateş çevTesındekı battani- yelenne sanlı dumanlı bakış- İar, bılıyor kı, yakaladıklannı sandıkian başkalannın düşle- n ertesı gun bıraz daha uzak- laşacaktı Çekıç tınılannın yukseldığı sesı duymak ıste- meyenler olsa da, yaşama ye- nıden "merhaba" dıyenler ıçın domuzdamcısı, dekovıl- cısı, lağımcısı, yerustu ışçısı oradaydı Kısa yaşamı bıraz daha kısaltmaktı belkı maden ışçılıjı ama şımdı yaşamı ye- niden başlatmaktı onlann ışı ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ İstanbul Üniversitesi'nde 'Deurim'd) İstanbul Üniversitesi'nde "Eğıtımın Yenıden Yapılanması" başlığı altında, yenı bır arayış başlatıldı Bu anlayış çerçevesın- de tum fakultelerde, birkaç ıstıs- na dışında tum dersler "yarı yıl- ///f<yers"halınegetınldı vesınav- ların değerlendırılmesı, "bağıl değeriendırme" denılen bır sıs- teme bağlandı Gene aynı "devnm" çerçeve- sınde, "yaz okulu " modelıne ge- çıldı kı; bu konu henuz tam net- leşmedığı ıçın, uzerınde fazla durmayacağım Ama ozellıkle yan yıl sıstemı ve bağıl değerlen- drrme uzerınde durmamız ve "Bunun nesı devnm" sorusunu sormamız gerekır Zıra bu konu, İU Senatosu'nda goruşulurken, ozellıkle toplumsal bılımler oku- tan fakultelerın dekanlan, cıddı bır bıçımde karşı çıkmışlar, fakat Senato'nun kararını etkıleyeme- mışlerdı Aslında bu noktada, eskıden ben uzennde durduğum bır ko- nuyu yenıden ele almak ıstenm istanbul Unıversıtesı, bu halıyle, "yönetılmesı çok guç" bır kurum duaımundadır Gerçekten, 80 bı- nın uzennde oğrencısı, 10 bının uzennde akademık ve ıdan per- sonelı ve tnlyonlarca lıralık but- çesıyle İstanbul Unıversıtesı, dev bır "ışletme" ozellığını taşımak- tadır Bu dev ışletmeyı yonet- mek, cıddı bır "ışletmecılık-yo- netıcılık" ışıdır Unıversrte butçesının "aslan payı", ıkı tıp fakultesıne gıtmekte- dtr Aynı şey, yatınm harcamalan ıçın de soz konusudur (Zaten ay- nı unıversrte ıçınde, aynı konuda ve aynı ısmı taşıyan ıkı fakultenm varlığı da bır "garabettır" ama bu ortaya atıldığı zaman, "o ış baş- ka" denılmektedır) İstanbul Unı- versıtesı'nın bıraz daha "mantık- //" bır bıçımde yonetılebılmesı ıçın ıvedilıkle uçe bolunmesı gerek- mektedır Bunu daha once de dı- le getırmıştım Unıversıtelerden bın "sağlık bı- lımlen", bın "fen ve muhendıslık bılımlen" ve nıhayet uçuncusu "toplumsal bılımler" konularında olmalıdır Bu durumda fakulteler hem butçelerını ve hem de kad- rolannı bılebılırler Duşununuz kı, tıp fakultelenndekt ana bılım dal- lannın çoğundakı akademık kad- -ro sayısı, pek çok fakultedekı top- lam kadro sayısından fazladır Neyse bu ayn bır konu Bız gene bağıl değeriendırme- ye ya da "çan eğnsı" yontemıne donelım ve sınavlan boyle değer- lendırmenın, neden çok "yanlış" olacağını ortaya koymaya çaba- layalım Bağıl değeriendırme yon- temıne geçış, bır "devnm" falan değıldır Zıra başta ABD olmak uzere, pek çok ulkede uzun za- mandan ben uygulanmaktadır ve o ulkelerde bıle bu yontemın ne derecede yararlı olduğu çok yo- ğun bır bıçımde tartışılmaktadır ABD'nın bılım yaşamındakı tartı- şılmaz başanlannın kokenınde, bu değeriendırme yontemı değıl, bı- lım ve araştırmaya aynlan buyuk kaynaklaryatmaktadır Turkıye'de bu yontemı uygulayan kımı unı- versıtelerın "prestijt" de, tyı oğ- rencı yetıştınmelerınden değıl, In- gılızce eğıtım yapmalanndan ve butçe zengınlıklerınden gelmek- tedır Bağıl sıstem ya da çan eğnsıne gore sınav değerlendtrmesınde oğrencılenn aldıkları notların or- talaması belırlenır Çıkan rakam, "çan eğrısının" tepe noktasıdır Oğrencılenn aldıkları notlar, bu te- pe noktasına gore değerlendınlır Orneğın bır dersın sınav sonuç- lannın ortalaması 50 ıse o dersten 100 uzennden 20-25 alan bır oğ- rencı, rahatlıkla sınıfını geçebılır Aynı bıçımde 55-60 alan bır oğ- rencı de en yuksek değeriendırme olan AA'yı, yanı "pekıyı"yi alabılır Tam tersıne, eğer sınav sonuç larının ortalaması 80 ıse 55-60 alan bır oğrencı başarısız sayıla- bıleceğı gıbı, 85 alan bır oğrencı de "tyı" değennde bır notu almak- ta zorlanabılecektır Bağıl değerlendırmede temel endışe, oğrencının konuyu "ne kadar" ya da 'ne derecede" bıl- dığı değıl, dığer arkadaşlarına oranla, "ne durumda"olduğudur Ve bu değeriendırme yontemı, "rekabetçı toplumun" mantığının gereğı olduğu gıbı bızzat ınsan- lar arasında "yıpratıa" bır reka- bet yaratmaktadır Oysa kı eğıtı- mın amacı, oğrencılere belırlı bıl- gılenn aktanlmasıdır Eğer lyı oğ- renmışse, lyı bır not alır, öğrene- memışse zayıf bır not alır Buna karşılık bağıl değerlendırmede, "öğrenmış olmak ya da olma- mak" onemını yıtırmektedır Oğ- rencının notunu belırleyen şey, dı- ğer oğrencılerın durumudur Bızım toplumumuz rekabetçı değıl, "dayanışmacı" bır toplum- dur ve bu hâlâ koruyabıldığımız, ender "guzellıklenmızden" bırıdır. Toplumun her aşamasında ve ozellıkle oğrencılerımız arasında "yakın dostluklar" vardır Bu "da- yanışma" çok zor olan yaşam ko- şullarımızı, "dayanılabılır" hale ge- tırmektedır Bu dayanışmayı orta- dan kaldırma amacına yonelik bır "rekabetçılık" empoze etmenın, ne anlamı olabilir? ABD toplumunun rekabetçılığı- nın, ınsanları ne hale getırdığını çokyakındanbılıyorum Sınırhas- talıklannın yaygınlık derecesı ve psıkologlann kapılanndakı kuy- ruklar, hep bu "rekabetçılığın"so- nuçlandır Hele ılkoğretım ve lıse duzeyınde bu rekabetçılık, ınanıl- maz olumsuzluklara yol açmakta- dır Ve İstanbul Unıversıtesı, bu sısteme geçıyor ve bunun bır "devnm" olduğu ılan edılıyor Bu sıstemın sonuçlannı, belkı de "uygulanabılırolmadığını" çok yakında goreceğız
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle