18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16KASIM1999SALI OLAlLArt \tı [email protected] M ustafa Kemal'in, JJ. Rousseau'dan sonra en çok etkilendiği, en çok yararlandiğı dü- şünür Auguste Com- te olmuştur. Çünkü onun gerçekleştırdiği Türk Devriıni'nin temellerinde, Fransız dûşünürû Comte'un kurucusu olduğu pozitivist düşüncenin iz- len ve etkıleri görülür. "Dünyada herşey için, medeniyet »çin. hayat için, muvaffaJd- yet için en hakiki mürşit ilimdir. fendir. tlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflet- tir, cehalettir, delâlettir" (1924) dıyen, ak- h ve bilimı kendisine değişmez kılavuz edinen Mustafa Kemal, Türkiye Cumhu- riyeti'nın temellenni atarken ve Türk De\- rimi'nin ılkelerini ortaya koyarken rasyo- nab'.st ve pozitivist düşüncelerden geniş öl- çüde yararlanmıştır. Onun, özellikle din konusunda, inançla ilgili gerçeklerin te- mel alınmasında, bir başka deyışle laiklik anlayışında,rasyonalistvepozitivistdüşün- celerin bütün özellikleri görülür. Bu açı- dan Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Dev- rimi'nı ıyi anlayabilmek ıçin, Comte'u ve onun pozitivist öğretisini bilmek gerekir. Burada şunu önemle belirtmek gerekir ki, Mustafa Kemal'in pozitivist anlayışı. Com- te'un bir izleyicisi biçiminde değil, insan düşüncesinin eriştiği bir aşama olarak or- taya çıkar ve gelişir. Bu açıdan, Comte'un pozitivizmi üzerin- de biraz durmak isteriz. Nedir pozitivizm? Pozitivizm, XIX. yüzyıldaFransa'daor- Pozitivizm ve Mustafa Kemal taya çıkmış birdüşünce akımıdır. Kurucu- su Auguste Comte'tur (1798-1857). Comte, her çeşit toplumlar için geçerli ve değişmez yasalara dayanan birtoplum- bilim (sosyoloji bilimi) kurmak istemiştir. Onun en önemli eseri olan Pozrtrf Fekefe Dersieri'nde toplumbıhm, fızık, matema- tik, astronomi vb. pozitif bilimler gibi ele almmıştır. Çünkü Comte'a göre öğretiler ve görüşler, üç ayn felsefeden oluşmuştur. Bu üç felsefe, tarih boyunca ınsan zekâsı- nın geçirdiği aşamalardır. Comte buna "sosyotojik yasa" ya da "üç aşama yasas" adıni vermiştir. Comte'a göre bilgilerimiz. her bilimde ayn ayn üç gelişme evresi gös- terir. Comte, bu evreleri şöyle belirlemiştir: I. Tannbilimk (Teolojik) İlgili Dönetn: Insan zekâsı bu dönemde doğa olaylannı, olağanüstügüçlerle açıklar. Olaylan oluş- turanlann ve kendisini yaratanlann tann- lar ve ruhlar olduğuna inanır. Tannsal var- lıklar ötesinde başka bir şeyin bulunabile- ceğini tasarlayamaz. Bu aşama dönemin- de insan, üstün güçlere ortak bir güvenle bağlanır. Devlet yönetiminde bunun kar- şılıği krallıktır. Bu dönem, ferişçilik (put- perestlik), çoktanncılık ve tektanncılık ol- mak üzere üçe aynlır. II. Metafizik Dönem: Bu dönemde olay- Nurer UĞURLU lann nedenleri, soyut düşüncelerde, ilke- lerde ve güçlerde aranır. Düş gücünün ye- rinı kanıt verme almıştır. Doğayı açıklama- da ve yorumlamada kendileriyle övünülen güçler belirir. Comte, bu dönemi bir geçiş durumu ve çözülme süreci saymıştır. DLftızitifDönem: Bu dönemde kanıtver- me gözleme dayanır. Gözlenmiş olan olay- lar arasında değişmez oranlar yani yasalar araştınlır. Bilim, doğa yasalannın değiş- mezlığiilkesinedayanır Bacon.Gaüleove Descartes bu ılkeyi belirleyerek pozitif fel- sefenın öncüsü olmuşlardır. Bu düşünce- de birçok yasa bir tek yasaya dönüştürü- lemez. Comte'a göre pozitif demek, ger- çek. sürekli, karşı çıkılmaz, kesin, görülen. dokunulan, ellenen şey demektir. Pazitifolan her şey, salt olmaktan uzaktır. Pozitif fel- sefenin konusu da, olgulardan elde edilen yasalan toplamak ve düzenlemektir. O, çe- şitli bilimlerde dağınık bir durumda bulu- nan yasalan uzlaştırarak bir işbölümû yap- mak istemiştir. Bilimleri tarih bakımmdan pozitifduruma gelişlenne göre matematik, astronomi, fizik, kımya, biyoloji ve sosyo- loji olarak sıralamıştır. Comte, sosyoloji te- rimini özel ve pozitif bir bilim adı olarak kendisi bulmuştur. Sosyoloji onunla başla- mıştır (Auguste Comte, Pozitivizmin ll- mihali, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları. Istanbul 1952). Kısaca pozhrvizın, yalnız bilimi kendi- sine kılavuz edinen bir öğretidir. Pozitivist düşünce, Jöntürkler'den baş- layarak Osmanlı aydınlannın büyük ço- gunlugunu etkilemiştir. Özellikle Ikinci Meşrutiyet dönemınde geniş, yaygın bir gelişme gösteren pozitivizm, Paris'te bu- lunan bu düşüncenin önde gelen isimlerin- den Pierre Lafîtte'in derslerini izleyen Ah- roet Rıza Bey'in yazılan, yayınlan ve ça- balanyla çok etkıli bir düşünce akımı du- rumunualmış, İttihatveTerakki'nin (Com- te'un programı. ıttihat (ordre) ve terakki (progres) olarak çevrilmiş) adından başla- yarak, görüş ve eylemlerinde yönlendiri- ci olmuştur. Comte'dan sonra ikinci ve çok önemli bir pozitivist sosyolog olan Durk- heim'in de Türkiye'de çok tanınmış olma- sı anlamlıdır. İttihatveTerakki'nin düşün- ce adamı ZiyaGökalp,Türkçülüğün Esas- lan isimli kitabında Durkhrim'in 'koJek- tif bilinç' kavramı üzerinde durmuştur. Mustafa Kemal'in gençlik yıllan, pozi- tivizmin Türkıye'de çok etkili olduğu bir döneme rastlamıştir. Bu dönemde Musta- fa Kemal, Ikinci Meşrutiyet'in Batıcı dü- şünce akımlannı yakından tanımıştır. Özel- likle AvTupa'ya gittikten, Batı düşüncesi- ni gördükten sonra, daha gerçekçi temel- lere oturtmuştur. Mustafa Kemal'in 1916da (Sılvan'da) okuduğu kitaplar arasında yer alan Ahmet Hilmi Şehbenderzâde'nin Al- lah'ı İnkâr Mümkün müdür? adlı kitabı- nın bir bölümü "Auguste Comte ve Fetee- fea" başlığını taşır. Ama Mustafa Kemal, bu kitapta söz konusu edilen Doğulu ve Ba- tılı düşünürleri (günümüz Türkçesiyle) şöyle değerlendirmiştir: "AUah'ı İnkâr Mömkün müdür? eserini bitirdim. Bütün fOozoflann, çeşitli dinlere bağlı naturalist- ler, akılcılar, matervalistler. hukukçular, düşünürierin,tasavvufçıılaruı tiimü ruhun varlığı ve yokluğunu. ruhun ve maddenin bir ya da ayn olup olmadığını. ruhun kab- cı olup oJmadığını inceüvor. Bu incdemc- lerde, bilim >e fenne da\ananlar kabul edi- lebilir. İnıamGazalî. İbn-i Sina, İbn-i Rüsd gibi Müslüman imamlann sozleri de genel görüşlerden büsbütün başkadır; valnız an- laümlannda çok simge \ar. Dindar düşü- nürler, kurallan \e bilimleri ve fenleri ve fet- sefeyi din kurallannın vorumu için evirip çevirmeyeçaba göstermişler'" (M ustafa Ke- mal Atatürk'ün Söyleyip Yazdıklan.Türk Tarih Kurumu Yayınİan, Ankara 1982). Bu sözler Mustafa Kemal'in tek bir öğre- tinin ya da düşüncenin izeliycisi olmadı- ğını, onlann tümünü değerlendirerek birso- nuca varmak istediğinın en belirgin kanıt- lanndan biridir. Çünkü bu sözler, bir ey- lem adamı olan Mustafa Kemal'in toplum ve düşünce yaşamımıza getirmek istediği en önemli yenılıklerden birini ortaya koy- maktadır Bu yenilik de. çağdaş uygarlıği bilime dayandırmış olmaktır. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Dünle Gitti Her Şey! Ne kadar önemsiz kaldı o çok çok önemli saydığımız konular, sorunlaıi.. Akjığım notlara bakryorum. Hiçbirinin geçerliliği kalmamış... Yırtıp atmak mı? "Dünle gitti her şey, şimdi yeni şeyler söylemekgerek'M&Aanademtşmi, de- memiş mı? Kim dediyse, doğaı söyle- miş! Dünle giden konular var, bir de git- meyenler... Bunlan yazmalıyım derim kimi zaman. Günün sorunlandır. Kimi gülünçtür, ki- mi acıklı, kimi ayıplı, kimi!.. Almanya'daki imam eskisi gitmiş ye- . di yurttaşı öldürmüş. AJIah'tan korkma- dan. Oysa tüm yaşamını din yolunda okumakla, uğraşmakla geçirmiş... Aşk yüzünden böyle kanlı cinayet nasıl işler, AJIah'tan korkmaz mı? "Biz bu anayasayı tanımıyoruz. Bu yüzden bu anayasanın mahkemelehne gelmeyiz" derlermiş? Kolluk güçleri de bu yüzden onlan duruşmaya getiremi- yormuş! Bu kişiler TC yurttaşı değil mi? Değillerse, bu ülkede işleri ne? Gitsin- ler Afganistan'a, Suudiler ülkesine! Hem ..r TC uyruğu olacaklar, hem de anayasa- ", yı tanımayacaklar!.. Adamın biri de 10 Kasım'da Anıtka- bir önünde "Mesih Menderes" diye ba- ğırdı! Sonra anlaşıldı, "meczup"muş, yani akıldan yoksun biri!.. Atatürk düş- manlanna her suç işleyişlennde hemen bu teşhis konur, meczupluk!.. Demirel de öyle diyor? "Adam meczupmuş. 60 milyonda bir meczup çıkar." -" Bir milletvekili de tutturmuş: Bu para " (1.5 milyar) yetmez diye!.. Özel araba, "' özel şoför verilmerıymiş, rozetleri baş- kalannınkiyle kanştınlıyormuş, lojmanlar- da bakkal dükkânı yokmuş, bahçele- rinde başıboş köpekler dolaşJyormuş, te- lefon faks gideriyle baş edemiyorlar- mış!.. Bütün bunlan gerçekieştirmek için 2.5 trilyon gerekli! Deprem felaketinin yaşandığı şu günlerde milletvekillerinin önemli dertleri işte bunlar!.. Bir de Jet Fadıl çıkt! Trilyonlar harcı- yor, TV'leri, gazete sayfalannı kapatryor. Otomobil fabrikası kuracakmış. Alman- ya'dan topladığı paralarla... Soruyorlar, nerde o paralar? Yanrt yok! Bir de sıkıl- madan gülüyor sorulara!.. Son yıllarda ne önemli kişiler yetiştirdik, hiç yoktan trilyoner olanlar mı istersin, banka ku- rup batıranlar mı, EvcH'ler mi, Fadıl'lar mı, Çağlar'lar mı, daha kimler kimler... Cumhuriyet'in girişinde koca bir def- ter var. Okurianmız gelip bu deftere Kış- lalı ile ilgili duygularını, düşüncelerini yazıyorlar. Sonra bunlar gazetemizde yayımlanıyor... fçimden, bu kişilere, hepsine değilse de bir kısmına, şu soruyu sormak geli- yor: Her gün Cumhuriyet'i alıp okuyor musunuz? Aynı soruyu, cenazelerin ar- dında yürüyen on binlerce insana da sormamalı mı? O zaman neden 'Cum- huriyefm satşı yüz binin üstüne çık- maz? Yoksa bu 'o/cur'larflerçek anlam- da Atatürk Cumhuriyefi'ni içtenlikle, yürekJilikJe savunan 'Cumhuriyef'm okur- lan değiller mi? Artık bu tür sorunlar da, sorular da geçersiz, önemsiz!.. Bir 7.4 derken bir 7.2 birkaç gün önceye kadar çok önem- li, yaşamsal bilinen olaylan sılip süpür- dü... Şimdi hepimiz bilinç ışığında uyan- malıyız. "Dûnle gitti her şey." Şimdi yeni şeyler düşünmeli, yeni işler yapmalıyız. Binlerce, on binlerce insanımızın acılannı dindirmek, yaralannı sarmak, huzur ve güven içinde bir Türkiye yaratmak... • • Oncelikle Siyaset Hakkı... Tekin SEIİM Birleşik Sağlık-lş Genel Başkam • • lkemizde, kamu sendikala- ma hakkı tanınırsa, bürokrasinin poli- U nrun kurulup gelişmeye baş- lamasıyla birlikte. 9O'lı yıl- larda kamuoyunda en çok tartışılan konulardan biri de memur haklandır. Memurlann ekono- mik haklannın yani sıra, demokratik haklanyla ilgili tartışmalar kamuoyu gündeminde yer almıştır. Kamu çalışan- lannın demokratik hak mücadelesi ön- celikle. sendika kurarak örgütlenme, toplusözleşme ve grev taleplerini kap- samaktadır. Ne yazık ki en azından bun- lar kadar önemli olan. kamu çalışanla- nnın yönetime katılma ve siyaset yap- ma hakkı yeterince gündeme getirile- memiş ve tartışılamamıştır. Ne yazık ki ülkemiz, trafik kazalan, enflasyon, gelir dağılımındaki denge- sizlik konulannda olduğu gibi bu ko- nuda da dünya standartlannın dışında- dır. Türkiye'de kamu çalışanlannın si- yasal partilere üye olması ve siyaset yapması yasaktır. Bu yasak, dünyada, demokrasinin hiç olmadığı ya da güdük kaldığı ülkelerde vardır. Avnıpaya, Tür- kiye'den başka kamu çalışanlanna si- yaset yapma hakkını yasaklayan bir ül- ke daha yoktur. - Gelişmiş demokratik ülkeler mi ha- ta yapıyor. yoksa biz mi? - Bu yasak ülkemize, demokrasimi- ze, ülkemizdeki siyasal yaşama neler ka- zandınyor? - Bu yasağın gerekçeleri, nedenleri ve ürettiği sonuçlar nelerdir? - Kamu çalışanlan siyaset yapma haklannı kazanır ve kullanırsa ne olur? Yasağı savunanlann tek gerekçesi: Kamu çalışanlanna. siyasal partilere üye olma ve yönetimlerinde görev al- tize olacağı ve kamu kuruluşlannda partizanlığın önünûn alınamayacağı- dır. Bu görüşü savunanlara göre kamu çahşani. üyesi olduğu partiden gelen ta- limatlara karşı direnemez, görevini par- tiye hizmet uğruna suiistimal eder. Dev- letin tarafsızlığı zedelenir. Gerçek ise, mantiklı gibi görünen bu savın tam tersidir. Zira, bir siyasal par- ti içinde yer alan ve örgütlenen kamu çalışanı hem kendi parti yönetimine karşı hem de iktidardaki partilere kar- şı daha güçlü olacak, dolayısıyla daha bağımsız davTanabilecektir. Kamu ça- lışanlannın siyasal kimlikleri açık ol- duğu için, devlet yönetimlerinde yapı- lan partizanlıklar daha çok su yüzüne çıkacak, kanıtlanabilecek ve dolayısıy- la partizanlık engellenecektir. Kamu çalışanlanna siyaset yasağının konduğu tek Avrupa ülkesi olan Tür- kiye, yine tüm Avrupa'da partizanlığın ölçüsüzce yaşandığı tek ülkedir. Bu, kimsenin inJcâr edemeyeceği bir gerçek- trr. lkttdara gelen ya da iktidardan pay alan siyasal partiler, en üst düzeydeki bÜTokrattan en alt kadernedeki memu- ra kadar. devlet bürokrasisini hallaç pa- muğu gibi atmaktadır. Ülkemizde ka- mu çalışanı, siyasal ıktidar karşısında zayıftır. Çünkü, kamu çalışanlannı si- yasal ıktidara karşı koruyacak sendikal örgütlenme yeteri kadar güçlü değil- dir. Bu yüzden, bürokrasi dolayısıyla devlet, siyasilerin oyuncağı olmakta, keyfi ve partizanca yönetimler rahatlık- la sürdürülmektedir. Hertoplumda kamu çalışanlan, eği- tim. kültür ve siyasal bilinç düzeyi ola- rak toplum ortalamasının üstündedir. Kamu çalışanlannın siyasi partılerde örgütlenmesi. partı içi demokrasiyi güç- lendireceğinden partılerin de kalitesi- ni yükseltecektir. Bu. ülke demokrasi- si açisından ciddi bir kazanımdır. Ör- güt içi demokrasiyi ıyi yaşayan parti- lerin, ülke demokrasisinin yaşamasına da katkılan aynı oranda büyük olacak, siyasal partiler ve parlamento saygın- lık kazanacaktır. Ülkemizde siyasal partilerin hemen hepsinde, parti içi demokrasinin işleme- digi ve lider sultasının yaşandığı da bi- linen bir gerçektir. Parti meclisleri ve genel yönetim kurullan adeta biçimsel organlardır. Eğitimli ve bilinçli kadro- lar oluşturabılecek kamu çalışanlan- nın, siyasi partiler içinde yeralamama- sı, söz konusu partilerin örgütlerinin ve delege yapılanmalanmn çok zayıf ve edilgen oluşmasına yol açmaktadır. Ko- layhkla düşünülebilır ki. mevcut siya- si partilerin büyük kısmı, bizlerin siya- set yapma hakkı karşısında duyarsızlık- lan, parti yönetiminde etkin olan biravuç siyasinin kışısel kaygılanndan kaynak- lanmaktadır. Kamu çalışanlanna uy- gulanan siyaset yasağu ssndika, der- nek ve meslek kuruluşlannda da yan- lış ya da çarpık yapjlanma vegelişme- lere nederi olmaktadır. Açık siyaset ya- pamayan kamu çalışanlan, siyasal dü- şüncelerini ifade etme, siyasal tavır ve eylemlerini ortaya koymada bu kurum- lan kullanmaktadır. Bu tip kuruluşla- ra, doğalanyla uyuşmayan işlevleryük- lenmesi, onlan kendi fonksiyonlanndan uzaklaştınnakta, gelişmelerini engel- lemektedir. Kamu çalışanlannın siya- set yapma hakkını kazanması. ülkemiz- de demokrasinin gelişmesinde ve kurumsallaşmasında umulandan daha büyük rol oynayacaktır. I aspıratö hediyeli... Ariston çamaşır bulaşık makinelı SU ISltlCI) hediyeli... uygun taksitlert um urtınıe hemeı teslim £^0800 2114042 21140 43 1850 VctkB Sadcı • TSE »•tartiUk aclnsjM lahlj TBıttm (*p«ıoa 2 » yrikll »•rvl» va konusysda muum tço Mrvb etama» ARİSTONS i z i s t e y i n 1 _ _3+ZB ^ \# MGannti ! Aia<a(}ifliı Arlsraı ı*V<iM«.aı>*.- TL1H tfc klf M f M * IU S yriai nataMlnME. DtUylt btlgl )«•« OatETSİZ DAAIŞMA SEIVl5t'Bİ *«y« •• y«kıa AAISTM TETKİU SEIVİSİ'Bİ PENCERE Ne Olacak Bu Memleketin HaB?.. Ünlü fıkrayı bilmeyen yok: Iki Türk meyhanede rakı içiyorlarmış, ikinci ka- dehten sonra biri ötekine sormuş: - Ne olacak bu memleketin hali?.. • Sonra?.. Iki Alman Köln'de bir Türk'ün meyhanesinde rakı içmeye başlamışlar... Ikinci kadehten sonra biri ötekine sormuş: - Ne olacak bu Türkiye'nin hali?.. • Devamı var: Bill Clinton Türkıye'ye gelmiş, Ulusal Güvenlik Danışmanı Sandy Berger"le bir meyhaneye gir- mişler, ikinci rakı kadehini yuvarladıktan sonra ABD Cumhurbaşkanı efkârlanıp sormuş: - Sandy, ne olacak bu memleketin hali?.. • Köşebaşında başörtülü bir hanımla yaşlı bir efendi konuşuyorlar... Hanım: - Deprem olacaknvş.. Efendi: - Allah'ın dediği olur.. . • - Istanbul yıkılacakmış.. - Yıkıhr.. - Biz yine memlekete dönüyoruz, artık buralar- da kalınmaz.. • Istanbul hop oturup hop kalkıyor, kimi evde sa- bahlara dek nöbet tutuluyor. Şaka değil, kimse evine güvenemiyor, oturdu- ğu yapıya herkes kuşkuyla bakıyor: - Yıkıhr mı?. . Birrüyamı?.. . A "Kâbus" mu?.. Otoyollar eğilip bükülüyor, apartımanlar çökü- yor, betonlar hamuriaşıyor, yatak odalan birbirinin içine geçiyor, polttikada aynk düşen tavanla taban binalarda birteşiyor, kentlerde insanlar sabaha dek uyuyamıyor... Depremden önce ve sonra köpekler uluyor, ge- cenin karanlığında beklenti sürüyor... Kulaklar kirişte... Ne olacak bu memleketin hali?.. • Bir memteket düşünün ki karayollan pazannda otomobil, kamyon, otobüs, mazot, benzin sat- mak hırsıyla gözü dönmüş olanlann güdümünde tüm ulusal demiryollannı yıkıma uğrattıktan son- ra trafik canavarına kurban vermeyi yaşam biçi- mi gibi benimsemiş... Bir memleket düşünün ki yasadışı yapılaşma, kentleşmenin pazarlamasına dönüşmüş... Bir memleket düşünün ki en büyük kentini yağ- malamakla övünmüş... Peki, ne olacak bu memleketin hali?.. • Karikatür... ..*..«_ j, ^*s tt v. «. Yıkılmıf, ufalanmış, göçmüş, çökmüş yapılann enkazı ortasında sağlam kalmış bir meyhane... Meyhanenin masasına çökmüş iki kafadar..' Ikinci kadehte biri ötekine soruyor: - Ne olacak bu memleketin hali?.. duLclnea >17/18Kasım 1999 > sttt: 22:30 w, vurmfltı tfa(, bongo, vunndı Biet SyaOan- Tam 5 000 000 TL (ysrt ıçka daM) 3 500 000 TL (müdı beddı) 2 500 000 TL (ıçta daM da$ri) > > MMIer m « Mhnlan on gbı tmx sauşa surulacaMır Oıicna <*m*» um \BOn kadar Baş* Sanaçlan IBmm •daabar Gftsten gOnfcnnda MMnı aocdan sonra a t e mekanmda satısa sunulur Yemakrazwvasyomanndabieaann konsar onoes ttmm IKMIIUAI ojmtar 4 u l c l n « a y a p i m U . ; s l k Sok 20 B t r o j ı u . I s t a n b u ! l.l: 245 10 39 / 48 / 71 lal-laı 249 55 70 ÇEKÜL KÜLTÜR GEZİLERİ SAFR4NBOLU ^ - 27-28 KASIM 1999 ÇEKÜL Vakfı Ekrem TurSoL No: 8 Beyoğlu TeL: 0.212 249 64 64 ADANA1. İŞ MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1998/1108 Karar No: 1999/662 Davacı SSK Gen. Müd.lüğü vek. Av. Sıtare Loğoğ- lu tarafından davalılar Espa Adi Kom. şırketı ıle Suti AŞ Gen. Müd.lüğü aleyhine açılan R. tazmınat dava- sında davalılardan Suti AŞ Gen. Müd.lüğü adına tebli- gat ılanen yapıldığından ve aşağıdakı karar da bu dava- lının yokluğunda venldığinden işbu ilanın yayın tari- hinden itibaren 15 gün sonra adı geçen davalıya tebli- gatın yapıldığına ilişkin tebligat ılanen tebliğ olunur. Karar metni: Davanın kabulü ile, taleple bağlı kalı- narak 300.000.000 TL.nin gelinn onay tanhi olan 23.10.1998 tarihinden itibaren yasal yüzde 50 faızi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsılen tahsi- li ile davacıya venlmesine, 10.800.000 TL karar harcı- nın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilme, 47.650.000 TL yargılama gıderinin davalılardan müş- tereken ve müteselsilen tahsiline. 28.000.000 TL ücre- ti vekâletin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya venlmesine, Yargıtay yolu açık ol- mak üzere davacı vekili ıle davalı Espa Adı Kom. şir- keti vekilınin yüzlerine karşı dığer davalının yokluğun- da verilen karar açıkça okunup anlatıldı. Basın: 55576
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle