Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16KASIM1999SAL1
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
'TartüPü 'Yobaz'a dönüstürmekGüldürü türûnün büyük ustası Moli-
ert'm "TartüFü sahneye ılk kez çıkardı-
gı Î664 jılında. Fransa Kralı 14. Louis
"gerçek dindarlar"ın mcınmemesı ıçin
oyunu yasaklamıştı. Oysa. 1669da oynan-
niasına ızın \ enlene dek ıkı kez daha ya-
zılan •'Tartüf", o günden bu yana "dinsel
ikiyüzlülük" olgusunu gözler önune se-
ren vergisel yaklaşımıyia. inanç sömürii-
süne karşı çıkışın sımgesı olup çıkmış. çe-
şıth ülkeierde. özellıkle de çağımızda, us-
ta yönetmenlenn yorumlanyla sahneye
getirılerek bugüne ulaşmıştır. "TartüPün
yüzyıllardır gündemde kalması düşündü-
rücüdur.
Batı tıyatrobiına "yunıaşak geçiş" yap-
mamızı geçen yüzyılın ıkıncı yansında
Molıere uy arlamalam la saglayan Ahmet
Vefik Paşa, "TartûPü yerlıleştirmek ye-
rıne. doğrudan çe\ ırmey i seçmıştı. 1959'da
\se Nânrn Hikmet bır •'Tartüf* uyarla-
ması yaptı "Tartüf "59" başlığını taşıyan
\e sahnelenmeyen bu uyarlamada kışıler
özgün ısımlennı \e konumlarmı korur-
ken. o>una 19501ı yıllann Türkıyesınde
oynanan "demokrasioyuıdarrna. dın sö-
mürüsü yoluy la oy avcılığı olgusuna gön-
derme yapan. en az Tartüf denli ikıyüzlü
\e kurnaz bır ıkmcı Tartüf (Tartüf 59} ek-
lenmıştı (1)
Metin Bala> ıse yüzyılımızın sonlanna
doğru "yertikştirilmiş"' bir "Tartüf uyar-
lamasnla çıkıyor karşımıza. Ankara Sa-
nat TiNdtrosu yapımının yonetmenı Me-
tın Balaın. ^ahnc tasanmcısı Hakan Dün-
dar, müzık yazarı Kemal Günüç.
Balay "fartüPü *Yobaz"a donuştu-
nirken populer halk tıyatromuzun güldü-
ru ögelcny le bezenmış. yer yer gösterme-
c\ bır seyırhk anlayıştan yola çıkıyor. Mo-
lıere'ın oyununu yenıden yazarken müt-
hış keyıflı bır dılsel aktanm gerçekleştir-
mı> Ğünunıüz Türkıyesınde geçen oyu-
Balay 'ın diteel kıvraklığıve "söz'
nun söyleşimlen tadına doyum olmaz bır
güldürü ortamına çekıyor seyirciyı.
'Aşk' örgesi geri düziemde
Oyunun en se\ dığım yanı Balay"ın dil-
sel kıvraklığı ve "söz" yoluy la güldürü
kotarma gücü oldu. Bu ustalık çoğunluk-
la özgün metın ile uyarlama metnın tam
örtüştügü anlarda belirginleşiyor. Bu an-
larda Ahmet Vefık Paşa uyarlamalannm
\e ya da Musahıpzade Ceİal oyunlannın
yarattığı dılsel tadı (sahnede günümüz
Türkçesı konuşuluyor olsa da) alabiliyor-
sunuz.
Ancak. sözünü ettiğım ustalann yapıt-
lanyla kotanlan tiyatro tadı, Balay'ın "Yo-
baz" metnını çok kısa tutması nedeniyle
gerçekleşemıyor Balay,(herhalde) oyunun
temel ıletisinı zedelerkaygısıyla oyunda-
kı "aşk" örgesıni geri dûzleme atmış. Mal-
zemenın temel dolantı bağlamında da sey-
rekleştırilmesı nedeniyle, özellıkle ikıncı
bölümde, güldürünün gıtgıde "ağdalana-
rak" koyulaşması yenne. "'söz"ün. sahne
devmiminın, oyunculuğa hüner katacak
buluşlann tükendiğinı izliyorsunuz. Ya-
zar Balay. yönetmen Balay'ın işini böyle-
ce zora koşmuş oluyor.
Molıere karakterlerinın yerli tiplere dö-
nüştürülmesınde Balay'ın en sevımli kı-
şilen, uçkur düşkünü bır asalak olan Tar-
tüf'ün yerlısı "yobaz" Şeyh Nuriddin,
onun etki alanma gırerek kendıni gülünç
kılan ve aılesinı penşan eden Orgun"un yer-
lısı, (herhalde) kasaba kökenlı zengın Mü-
min Bey ve Moliere'ın akıllı hizmetçisı Do-
rina'nın yenne geçen geveze, şirret. ama
akıllı ve sevecen Dudu.
Bu kışılerin çekicılıği, oyunlannın yo-
rumlannı da kıvraklaşünyor. Şeyh Nurid-
din "de Hakan Güven, çeşitlı eylemlenyle
özel tele\izyonlann haberbültenlerini süs-
leyegelmış. kadın ve para arsızı "yobazfir-
satçTyı canlandınrken, bır yandan da pi-
yasalanmızda etkin dıncı kesimin, hızlı
"işadanu" ' **şirket"çi yüzünü yaman bir
güldürücülükle gözler önüne senyor. Mü-
min Bey'de Hakan Akın günümüzdekı
gerçek örneklerden yola çıkarak tıyatro-
laştırdığı "raümin" tıpıyle. "aldaübÛT en
az "aldataıT kadar sorumlu ve suçlu ol-
duğunu. yarattığı kompozisyonun sevım-
lılığını bozmaksızın aktanyor. Hizmetçı Du-
du' yu canlandıran ve oyunun motoruolan
Topluluk, Yapı Kredi Sanat Festivall çerçeveslnde bir konser verecek
BillMoss'tan Gospel
Vltı kişiden oluşan The Bill Moss Singers, pazartesi akşamı saat 20.00'de tstanbul'da.
Asık Diderot
beyazperdedeKültür Servisi - Yönetmen Gabrid
Aghion. Diderot'nun hayatını aniatan
'ht Libertin' adlı duygusal ve felsefı
bir komedı çekıyor. Vincent Ferez'in
Diderofyu. Fanny Ardant'ın çılgm,
maceraperest bir kadını, Josiane Ba-
lasto'nun yenılikçı bir baronesı, Mic-
hel Serrauh'nun da bir kardinalı can-
landırdığı "Le Libertin', kanşık duygu-
lann \e tutkulann sûrekli yerdeğiştİT-
diğı. kJasık yapıda bir fîlm.
Yaşadığı dönemde kilıseden kovnl-
mu:>. ama kadmlar tarafindan tutkuyla
se\ üen biri olan Diderot'nun sıradışı ya-
şamına ı^tk tutan b\ı film, yönetmenin
büyfık Dıderot sevgisinin ürünü.
Vlncet Perez caıdandaracak
Yönetmen Aghioru özellikle Dide-
rot'nun çapkm. açık saçık, özgürlüğü-
ne düşkün kişiliğini sevdiğini söylü-
yor. Filmde Diderot'yu canlandıran
Vincet Perez ıse bu karakterle çok faz-
la ortak özelligi bulunmadığını belir-
tiyor. Bu nedenle de role tam olarak
uyum saglayaraayacağı yöoündeki eteş-
tırileri şöyle. yanıthyor:
"Yaşamda insan bazı seçimler \"ap-
mak zorundadır. Benim tercihim bir
'libertin' olmakdeğikü. Asla onkrdan
biriolmaAacağım. Ama Diderot'yu an-
byorum, O, duşüncc gûcü ve felsefî
inançlanvla kendisiolan bir adam. Ba-
zışeyieri hissetnıekiçinbirkişiligin kop-
yası olmak gerekmiyor. Bence. bir rd
ne kadar sizden uzaksa o kadar özgiir
oJursuımz." Yönetmen Aghion'laçalış-
maktan büyük zevk aldığını söyleyen
Perez içia, Aghion da övgüler ya|dın-
yor: "Onun, kendi kişiBgine çok uzak
olan karakterieri bile çok iyi canlandı-
rahtlme \etenegme ha>rartım. BaşJan-
gıçtan beri EKâerot rolü için ornı uygun
buldum.Başka Wro>nncu>u hiçdüşün-
ınedimbae.VîncentPierez,kartnnatik,
komik, tçten, sıcak ve hareketli bir ak-
törT Aghion. Fanny Ardant"msa tam bir
ilham perisi olduğunu ve insanm yara-
tıcilığını artürdığiru da eküyor.
Ekibinden oldukça memnun olduğu
gözlenen Aghion'un tek korkusu, ye-
teneksİE bir oyuncuyia karşılaşrnak.
'Le Libertin'in mart ayında gösterime
girmesi planlanıyor.
Filmde, Vınent Perez Dtderot'^Fanny Ardant iseçügm birkadını canlaodımor.
Kültür Servisi - Gospel
müzığinin Amerika'dakı en
ünlü topluluklanndan, dün-
yaca ünlü The Bill Moss
Singers, Yapı Kredi Sanat
Festıvah '99 çerçevesınde
22 Kasım Pazartesi akşamt
saat 20.00'de Dolmabah- '
çe-Çiftlikköy Parkı yanın-
daki Levent Kırca-Oya Ba-
şar Tiyatrosu'nda lstanbul-
lu müzikseverlere Gospel
ezgilerini taşıyacak. Bill
Moss Singers, Bill Moss,
eşı Essie Mos^Coleman),
kızlan Therasa ve üç genç
erkek sanatçı olmak üzere
altı kışıden oluşan bir Gos-
pel Topluluğu.
Bill Moss'un eşi Essie
ile 1960'lann başında bir
araya gelmesiyle temelle-
n atılan topluluğun ilk al-
bümü'Just the Twt) of Us'
1964'te pıyasaya çıktı. O ta-
rihten sonra yaklaşık otuz
albüm çıkaran Bill ve Es-
sie Moss çiftı. çocuklan-
nın topluluklanna da eşlik
etti. 1960Tıve70'hyıllar-
da konserler vererek
ABD'yi baştan başa dola-
şarak ülkenın önemli kon-
ser salonlannda, TV prog-
ramlarında yer aldılar.
1989'da, birlıkte 'gospel'
söylemelerinin 25. yıhnı
kutladılar. Aynı yıl Ulusla-
rarası Bern ve Villıngen
festivallen kapsamında ilk
Avnıpa tumesıne çıktılar. O
günden sonra sık sık Avru-
pa'ya gelen topluluk ken-
dı ülkelennde konserler
vermeyi sürdürdü.
1990'da ls\içre'deki
Cully-La\aux ve Albi fes-
tıvallenne konuk olan top-
luluk, 1992'de Belga Caz
Festivali'ne, 1993'teMar-
ciac ve 1994*te Limosin
Caz festivallerine katıldı.
1990 sonunda, 1992 ve
1994 yıllannda gerçekleş-
tirdiklen turnelerle Fran-
sa, Almanya. lsviçre, Ital-
ya, Belçika ve Ispanya'ya
giden topluluk Avrupa'nın
belli başlı kentlennde kon-
serler verdı. 1996'da Is-
veç'tekı Tourcoing L'lus-
lararası Caz Festivali'ne
katıldı ve tsveç televizyo-
nunda iki gösteri gerçekleş-
tirdi. 1997 sonunda ıse ls-
panya'da konserler \erdi.
The Bill Moss Sınger's'ın
5,4 ve 3 milyon lira değe-
rindeki biletleri YKY Ga-
latasaray Kıtabevi, Taksim
Vakkorama, Akmerkez
Vakkorama. Suadiye Vak-
korama ve Levent Kırca-
Oya BaşarTıyatrosu'ndan
temin edilebılir. Müzıkse-
verler ayrıca http://www.
superonline.com.ykykultur
adresinden fnternet aracı-
lıgıyla da bilet alabihr ya
da 0 212- 252 47 00 No'lu
telefondan rezervasyon
yaptırabilirler.
însan bedeniyk
'çeşiMyaşantdar
3
1986 yılından bu yana pişmış topraktan
(terra cota) heykel çalışmalan yapan
Prof. Necdet Sumej'in üçüncü kişisel
heykel sergisı, 10-23 Aralık tarihleri
arasında The Marmara Istanbul
Opera Sanat Koridoru'nda açılacak.
Hacettepe Üniversitesı Edebiyat Fakültesi
Felsefe Bölümü'nde ögretim üyesi olan
Sumer. çalışmalannda insan bedenini
kullanıyor.
Görsel sanatlarla insan bedeninin tükenmez
bir kaynak olduğunu düşünen sanatçı, bu
serginin konusunu 'çeşitti yaşanblar' olarak
özetliyor. Amacı ise gözlemlediği yaşantı
biçimlenni yaptığı heykelleri ile duyulur ve
paylaşılır kılmak.
Serginin önemli bir parçası da sanatçınm
kendisi tarafmdan yazılmış bir sergi
kitapçığı. Sanatın doğası, sanatçının
işlevı, sanat-toplum, sanat-birey
ilişkisi gibi konularda Necdet Sumer'in
özgün düşüncelerını içeren kitapçık sergi
süresince ziyaretçilere eşlik edecek.
'(287 20 02)
Fulya Kocak, sevimli ve enerjik bir oyun-
culuk bıçemıyle sahne olayının akışını
baştan sona denetım altında tutuyor.
Güldürünün ciddi yanı
Ötekı kişıler ise, metinde de, sahnede
de yeterince işlenmedikleri ıçin, oyuna
tam yerleşemiyorlar. Mümin Bey'in "din-
dar" annesı Payende Hanım (Cavidan Po-
latkan Artûz) sıyahlar içınde bir "sıkrna
baş" görüntüsü taşımasına karşm, koyu
Katolik Fransız madaması kimliğinden
sıynlıp yerlileşemiyor. Yerlileşseydi bile,
kendı Etnel(BasakUlaşer) gibı modern ve
süslü bır kadını nasıl gelin olarak seçıp al-
dığını açıklamakta zorluk çekerdi. Aslın-
da Emel'in "hariciyeci'' görünüşlü baba-
sı Kâmran Bey'in (Erol Demiroz), kızıy-
la Mümin arasındaki evlılığe nasıl onay ver-
diğıni de açıklamak olası değil. Emel'in
Mümin'i, Mümın'ın de Emel'i nasıl be-
genip aldığımn açıklaması olmadığı gı-
bi... Ya çocuklar? Hadi Cenk (Ferhat Bü-
kûş) ailede kimsenin ilgilenmediği günü-
müz gençlerinden. O komık kılıklı, şaşkın
Meryem'i (Ozlem Evren) kim yetiştirmiş
o evde.
Uzun sözün kısası, başkişilere uyarla-
mada büyük emek vermiş olmasına kar-
şuı. ikincil kişileri de sağlama almak ye-
rine, onlan "fiırs"ın sereserpeligi ıçındeken-
di başlarına bırakan yazar'yönetmen Ba-
lay. güldürünün "ckfcfi" yanını da "inaıı-
dtrKi" olmaktan uzaklaştırma tehlikesiy-
le karşılaşıyor. Sonuç olarak, Erol Demi-
röz, herhangi bır kompozisyon yarauna
olanağından yoksun kalmakta. Başak Ula-
şer, sonradan olma olsa da "takkeB" bır
adamın kansını, yaşamıru yurtdışmda ge-
çirmişbır büyük elçikızınmhafif "frenk-
çe"ye çalanşivesiyleoynamakta, Ferhat Bü-
küş günümüzdekı gençlerin, TV'den alı-
şılmış kahp görüntü ve tepkılenni dile ge-
tirmekle yetinmekte, Özlem
Evren iki mimik ve üç jestle
sınırlandınlmış genç kız ro-
lünübaştan yınelemekte. sev-
diği adam Vedat(Sermet Ye-
şO) da gülünç genç kızm ko-
mik sevgılisini oynamakta-
dır.
Sorun, Moliere'in sıkı sı-
kıya örülmüş dramatık yapı-
sının, şarkılarla bezelı. "ojım-
suluk" içeren, "göstermed*
biçemde, "açık biçim" gös-
teri anlayışı doğrultusunda
bir seyirliğe dönüştürülür-
ken, özgün metinden çıkan-
lanlann acığıru kapatacak iliş-
kiler ve söyleşımlerle des-
teklenmemiş olmasıdır. Ke-
mal Günüç'ün -her bır şarkı
süresince çokça yinelenen-
melodilerinın eşlik ettıği şar-
kılar da oluşan boşluğu dol-
duramamaktadır
Muammer Karaca, Vasfi
Rıza. Gazanfer Özcan. Adi-
le Naşit gıbı tipleme ustala-
nnın hünerlı oyunlanyla, bu
nır seyirliklerde pek çok ek-
siklik göz ardı edilebılir. En
azından bu ustalann doğaç-
lamadaki becenlenyle pek
çok boşluk kapatılabılir. Ne
ki Metın Balay, halk tiyatro-
su geleneğımizde pışmemiş,
çoğu genç olan oyuncularla
çahşmaktadır. Bir deneme
gerçekleştirmış, bir oranda
başanlı olmuştur. Gönül de-
nemenin kusursuzluğa ula-
şılabilmesini isterdi.
Hakan Dündar'ın, Molı-
ere tiyatrosunun sahnedeki
varlığını duyuran, klasik bı-
çemde bezenmiş panolardan
oluşan işlevsel sahne tasan-
mını sevdiğimi söylemeli-
yım.Bır deoyunuhıç sıkılma-
dan ızledığimi... Metın Ba-
lay'ın zeki bir yazar ve sah-
neye koyucu olduğunu yad-
sıyacak değılim.
(1) «Tartüf '59"unaynn-
tılı incelemesı ıçin Bkz. Zeh-
ra tpşiroğlu: "UyarUmada
YaratKihk: Nâzuıi Hikmet'in
"Tartürü Nâzım Hikmet'in
Tîyatrosu." lstanbul. Nâzım
HikmetKültür ve Sanat Vak-
fıYayınlan, 1996.
KÜLTÜR * S»M«T
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Kedi, Çatana, İstanbul...
Öyle olur, bir film bazan yıllarca yaşar sizinle.
ÇoajkJukta, ilkgençlikte film yıkJızlannmfilmlerigön-
lümü çekerdı. O zamanlar 'Halivud' filan dediğimiz
Hollyvvood'un, Fransız, Italyan sınemasının yıldızla-
n... Sonra ben Türkfilmlerinin tutkun bir seyircisi ol-
dum... Bir gün de iyice seçer ızler oldum filmleri.
Halit Refiğ'in 1989'da gerçekleştirdiği Hanım,
unutamadığım birfilmdir. Hanım'ı herkesle paylaş-
mak isterim.
Piyano öğretmenı Olcay Hanım, Cemal Reşit
Rey gibi, hatıralardan ibaret kalmış bir şehirde ge-
zintiye çıkar. Aslında olüme uzanan bir gezintidir
bu. Kanserteşhisli Olcay Hanım, doğup büyüdüğü,
yaşadığı, sevincint ve acısını tattığı istanbul'da, ke-
disi Hanım'a, pamuk beyazı Hanım'a bir kapı ara-
maktadır şimdi.
Fakat lstanbul ne kadar değişmtştir! Gerçi küçük
vapurtar, çatanalar, açılır kapanır köprü, kış günle-
rinin sisli puslu güneşi, deniz, Marmara şarabı, semt
bakkalı henüz yerli yerindedir. Olanca ülküsüyle
'Cumhuriyet kültürü' de. Gelgelelim bir şeyler hep
yıpranmakta, hep tüketilmektedır.
Tüketilen yalnız 'madde' değil. Halrt Refiğ, yıllar
öncesinden, 'ruh'un datüketildiğinı söyler. Cumhu-
riyet kültürünün yetiştirdiği Olcay Hanım, büyük
inançlardan sonra, bu yeni, bızim belkı o zamanlar
nasıl yenıleştiğıni pek kavrayamadığımız şehre ar-
tık uzak durmaktadır.
Onun macerasıyla birlikte, bır kaptan ve çatana-
sı. Ömrunün sonunda bir çatana. Böylece hatıralar-
dan ibaret Istanbul'da olüme yaklaşanlar, insanry-
la, nesnesiyle, taşıtıyla, semtiyle, doğasıyla gitgide
çoğalmakta; geçmışin güzelliklerinden son yaldız-
lanışlaria bu kent, yazık ki bir ölüm, dahası bir yok
ediliş kentı olmaktadır.
Hanım'm olağanüstü oyunculan davranışlanyia, soz-
lenyle, görüntüleriyie Cumhuriyet'in heyecanını ya-
şatmaya çalışırtar. Ama 'yeni' bu heyecana, o he-
yecanı beslemiş kültüre artık uzak, soğuk, katı yü-
reklidir.
Kendisi öleceği için kedisini hayata emanet etmek
isteyen Olcay Hanım'a deli gözuyle bakılır. Onun ke-
dide 'can yoldaşı'n\ yaşamasına olanak kalmamış-
tır.
Çatanasına yine son yoldaşı gibi bağlanmış kap-
tan ıçin bütün önenler, kız gibi taze gemilerdir.
Cumhuriyet'in bizı yetıştiren kuşağı 'fasa/ruf fik-
riyle donanmıştı. Daha güzel, daha mutlu, daha re-
fah bir gelecek ıçin tasarruf! Yeni, tüketmeyi, sonu-
na kadar tüketmeyi tercih eder.
Olcay Hanım'a gelince, o. hâlâ 'iyi' bir insan ol-
masını öğütlemektedir torununa. Tıpkı bize vaktiy-
le söylendiğı gibi...
Bu film, bir yandan da bugün artık büsbütün kay-
bolup gitmiş gönül eğitimine açılır. Boğaziçi'nin şim-
dı sönüp gitmiş küçük balıkçı meyhanelerinde ge-
çen sahnelerde, 'erenler' konuşup dururiar. Dünya
işlerini bir huzur, bağlanış, tevekkül çemberiyle çe-
virmeye çalışırtar.
Üretmek ve tokgözlülük! 'Ev'in biryuva oluşu! Ai-
lenin kuşaktan kuşağa, hep daha aydınlık, daha uy-
gar bir gelecek ıçin görevleredinmesi!.. Bunlarhep-
si, Hanım filmınde, gozümüzün önünde eriyip gider.
Türk bestecılennm yeni ve ülkülübir müzik tçin bes-
teledıklerini. Olcay Hanım genç öğrencisine arma-
ğan eder. Ama hepsi çoktan sararmış nota defter-
leri!
ölüsü günlerce unutulan piyano öğretmeni! Bir-
kaç parça mücevheri, yükte hafif pahada ağır nes-
nesi derlenip toparlandıktan sonra hemen satışa çı-
kanlan köşk! Kapının önüne atılıveren can yokjaşı
kedi!
Sıradan, her gün yaşayıp farkına varmadığımız yuz-
lerce aynntıdan bır eser yaratmış yönetmen.
Aradan geçen yıllar, sanatçının belki de erken ön-
görüsünü yazık ki doğruluyor. Cumhuriyet'in o ilk ku-
şağının o kadar saygın ülküleri yerine, köşeyi dön,
hep ister iç doymaz yaşama biçimine savrulup gi-
derken, bu film bile bize bugun uzak bir hatıra gibi
geliyor.
Sonra yağmur yağacak, belki de ilkbahara açılan
biryağmur. Bunca karamsarlığın ortasında, yaşlı bir
kaptanla pamuk beyazı bir kedi dost olacaklar...
Takvimde iz bırakan:
"Fakat içindekilerden boşalmış olan Çamlıca'da-
ki köşk, beslediği can yani felsefesi ve rvhu uçmuş,
içindeki bütün kuşlar uçmuş tahta ve boş büyük bir
kafes halindeydı." Abdülhak Şinasi Hisar, Geçmiş
Zaman Köşkleri, Varlık Yayınevı, 1956.
Piyanist Ergican Saydam,
50. sanat yrtım kuthıyor
• Kültür Servisi - Pı> anıst Ergican Saydam, 50. sanat
yıhnı bugün saat 19.00'da tstanbul AKM"de vereceğı
resitalle kutlayacak. Sanatçı, Chopin'in yapıtlannı
seslendirecek. tstanbul'da doğan Saydam, ilk derslenni
ağabeyi Erçivan Saydam'dan aldı. 1943 'te girdiğı
lstanbul Belediye Konservatuvan'nı başanyla
bitirdikten sonra Münih Yüksek Müzik Akademisi'nde
okudu. 14 yaşında konser vermeye başlayan sanatçı,
Jamaika, Venezüella. Tnnidad, Barbados, St Lucia,
Guayana ve Surinam gibi ülkelerde konser veren ilk
Türk piyanist oldu. TRT'de 25 yıl görev yapan sanatçı,
halen lstanbul Üniversitesı Devlet Konservatuvan'nın
piyano bölümünde öğretim görevlısi olarak çalışıyor.
(0212) 293 19 78 (3 HAT)
SERVER
TANİLLİ
AdamKitabevi'nde
kitaplarını imzahyor.
16 Kasım, Sah
19 Kasım, Cuma
14.00-19.00
Küçükparmakkapı Sokak, 17, Beyoğlu 293 4105-07