18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 KASIM 1999 PERŞEMBE DIZI AMiipekçi DosttakveBam Ödükı • İstanbul Haber Servisi - Milliyet gazetesinin, Yunaa Organizasyon Komitesi ile ortaklaşa düzenlediği "Abdi İpekçi Dostluk ve Banş Ödülü" törenı yann saat 11.00'de Atina Melas Kültür Sarayı'ndayapılacak. Iki yılda bir dönüşümlü olarak Yunanistan ve Türkiye'de gerçekleşen ve Türkiye'de yapılan yanşmada, köşe yazısı dalında birinciliği Necati Sönmez, ilköğretim okullan arası yazı yanşması dalında birinciHği Asena Kaya kazanırken özel ödülleri ıse Kemal Yalçın, AKUT ve EMAK ekipleri aldı. Gazete Sahipleri Derneği Genel KUPUIU • İstanbul Haber Servisi - Gazete Sahipleri Derneği'nin 3. olağan genel kunılu dün Cağaloğlu'ndaki dernek merkezinde yapildı. Faaliyet ve denetim kurulu raporlannın okunmasının ardından yapılan ve 17 geçerli oyun kullanıldığı seçimlerde, yönetim kurulu üyeliklerine Nezih Demirkent, Aydın Doğan, Dinç Bilgin, Enver Ören ve Aleaddin Kaya seçildi. Denetim kurulu üyeleri de Alev Coşkun, Kenan Sönmez ve Bülent Aydın oldu. Kacttöy'de kumarlıane baskmı • İstanbul Haber Servisi - Kadiköy llçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliği tarafından Kadıköy Kozyatağı Inönü Caddesi STFA Sitesi B3 Bloklan 9 No'lu apartman dairesinin kumarhane olarak çalıştınldığı belirlendi. Yapılan operasyon sonunda dairede 11 tane elektronik kumar tnakinesi ele geçirildi. Apartman sakinleri, dairenin 15 gün önce kiralandığını söylediler. Aydın Denktaş'm saghk durumu • İstanbul Haber Servisi - Yaklaşık bir ay önce ameliyat olan KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'm eşi Aydın Denktaş, kontrol amacıyla dün International Hospital'a yatınldı. Aydın Denktaş'm saglık durumu hakkında bilgi veren ortopedi ve travmatoloji uzmanı Prof. Dr. Harzem Özger. Denktaş'm rutin kontrol ve alınmayan bazı dikişlerinin alınması için dün akşam tekrar hastaneye yatınldığını kaydedereİt sağlık durumunun iyi olduğunu belirtti Artçı sarsmttar süpıiyor • İstanbul Haber Servisi - 17 Ağustos'ta yaşanan ve merkez üssü Kocaeli olan 7.4 büyüklüğündeki depremın artçı sarsıntılan sürüyor. Kandilli Rasathanesi'nden yapılan açıklamada, dün saat 07.04'teKocaeli'de3.1, saat 10.18'deBolu Düzce'de 2.8 ve saat 12.30'da Adapazan Sapanca'da 2.6 büyüklüğünde artçı sarsıntı olduğu belirtildi. Bu arada, önceki gün saat 18.15"te, merkez üssü Balıkesir Dursunbey olan 2.8 büyüklüğünde hafif şiddette bir deprem meydana geldı. Işbırakma davası • İstanbul Haber Servisi - Sosyal güvenlik yasa tasansı üe memur maaş artışlannı protesto etmak amacıyla 13 Ağustos'ta düzenlenen bir günlük ışbırakma eylemine katıldıklan öne sürülen, TCDD 1. Bölge Müdürlüğü'nde görevli 147demiryolu çalışanından 50'sinin yargılanmasına Kadıköy 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde başlandı. Duruşmada 40 sanık, içerik itibanyla aleyhlerine olan Sosyal Güvenlik Yasası ile memur maaş artışını yetersiz bulduklart için Emek Platformu'nun aldığı karar çerçevesinde bir günlük işbırakma eylemi yaptıklannı söyledi. Osmanlının önlenemeyen yükselişi- ^ ^ ^ ^ iğer Müslüman devlet ve beyliklerin aksine m ^ OsmanlıBeyliğidikkatinidoğrudanBizans'a m m yöneltiyordu. Bu yönelimiyle Osmanlı, gaza M M ideolojisi çerçevesinde tüm diğer Türkmen- < M -^ ler nezdinde de büyük bir prestij sağlıyordu. Diğer yandan askeri başanlan. savaş gücü ve ekonomik ola- naklannı hızla arttırmasını sağlıyordu. Işte bu avantajlany- la Osmanlı, Orhan döneminden başlayarak bulduğu her fir- satta, sınırdaşı diğer beyliklere de saldıracaktı. Yani Bi- zans'a saldırarak güç ve meşruiyet toplayan Osmanlı, bu avantajlarla bu kez de dönüp diğer Türkmenleri boyun eğ- dirmeye yönelecekti. Karesi Beyliği'nin tasfîyesi, Osman- lının niteliğini göstermesi açısından tayin edicidir. Karesi'nin kaderi, Bizans karşısında Osmanlıyla aynı ko- num ve yayılma şansma sahip olan tek beylik olması anla- mında siyaseten büyük öneme sahiprir. Karesi, Osmanlının batısında, Ege'den Marmara'ya uzanan topraklan kısa za- manda ele geçirmiş bir beylikti. Trakya'ya doğru gaza baş- latmanın öngünündeyken, önderi AdanBey'in ölümü (1335) ile kardeşler arasında iktidar kavgasma boğulacak; bu ise Osmanlı Beyliği için kaçinlmaz bir firsat yaratacaktı. Demirhan Be> 'ın iktidan alması üzerine Orhan Bey ikti- darda hak ıddıa eden Dursun Bey'e yardım edecektir. Bu yar- dıma karşı Orhan Bey'in baştaki talebi mütevazıdır: Bir miktar kasaba ve toprak! Ama karşılıksız yardım yapma- mak, bu anlamında profesyonelceiür. Böylece Osmanlı, Dursun Bey'in yanında Karesi topraklanndaki savaşa katı- lır. Ancak Demirhan Bey bu savaşta kardeşini öldürüp güç- lerini dağıtınca Osmanlı ordusu vazgeçmez. Ve bu kez ken- di adına ve Karesi'nin tüm egemenliğini ele geçirmek üze- re bütün gücüyle saldınya geçer. Moral ve güç anlamında dezavantajlı olan Demirhan Bey yenilir. Karesi Beyliği'nin kısa tarihi, böylece ırktaşı ve dindaşı komşu güç tarafından sona erdirilir. Osmanlı, Karesi'nin yıkıntılan üzerinden; 1- önemli bir toprak, insan ve ekonomik güç, 2- Trakya'ya emin adımlar- la ilerleme için gerekli fiziki koşullar, 3- denize açılacak ve denizde savaşacak deniz gazisi ve gemiler, 4- Osmanlının sonraki tarihinde çok önemli roller alacak olan iki komu- tan, Evrenos Bey ve Haa İlbeyi'ni kazanmış olur (Bkz. M Kunt, Osmanlı Devleti, s. 38). Dikkat edilirse Osmanlının, bütün davranışlan duygu ve ideolojik kaygılardan uzak ve hesaplıdır. Beylikler arasından sıynlıp yükselmesini sağla- yan faktörlerden birini de onun bu yanı oluşturmaktadır. Na- sıl ki tekfurlara saldınlarda bir meşru müdafaa durumunda olmamışsa, Karesi'ye saldında da durumaynıdır. Diğeryan- dan Karesi Beyliği'ne yönelik bu davranış, Osmanlının da- ha sonraki yüzyıllarda kendi dışındakı tüm beyliklere karşı izleyeceği siyasetin de ilk örneğidir. Osmanlı saldırganlıflı artıyor Karesi örneğinde de gördüğümüz gibi Osmanlı, tüm ta- rihi boyunca, ulaşabildiği her yere egemenlik kurma güdü- süyle yaklaşan, bu noktada, dinsel ve etnik kaygılarla ken- dini frenlemeyen, hoşgörülü davrandığında da, acımasızlı- ğında da hep bu egemenlik çıkarlan temelinde hareket e- den, bu anlamda daha kuruluş döneminden başlayarak im- paratorluk vizyonuyla davranan bir güç olmuştur. Benzer bir süreç Bizans ve Sırplarla yaşanacaktır. Nitekim Bizans'ta tahta geçen küçük çocuk V. Pakologos ile saray nazın Kan- takuztnos arasındaki iktidar kavgasına taraf olur. Kantaku- zinos, kızı Teodora'yı Orhan Bey'e vererek akraba olur. Or- han Bey tahttaki PaJeologos'un ablası Asporça ile de evlidir. Aynı dönemde Sırp Kralı Duşan da, Osmanlılan tarafsız- laştırmak amacıyla kızı Teodora'yı Orhan Bey'e vermiştir. Yani Orhan Bey, Paleologos, Kantakuzinos ve Duşan'ın ak- rabasıdır, ama ağırlığını Bizans'tan yana koyacaktır. Kurulan birleşik bir Bizans- Osmanlı ordusu, Selanik, Dimetoka ve Edime'de gerçekleşecek olan savaşlarda Sırp- lan yener. Bu ittifak ve savaşlar, Osmanlı ordusunun boğa- zı geçme ahşkanlığı edinmesini, Avrupa topraklannı tanı- masmı, özgüvenini pekiştirmesini sağlar. Daha önemlisi 'seferden zengin ganimederle dönen gaziler, Osmanlı taü- kümdanna gelecekteki fetihleri nereye yöneltmesi gerektiği- nT gösterecektı (P. \Vittek, Osmanlı fmparatorluğu'nun Do- ğuşu. s. 59). Ancak Balkanlar'a yönelik büyük saldından önce Anka- ra'yı ele geçireceklerdi. Bunun ise iki belirgin yansıması ola- caktı: Birincisi, Ahi örgütünün merkezi durumundaki An- kara, Osmanlıya ciddi bir tüccar, zanaatkâr ve şehirli nüfus kazandıracak, dolayısıyla kurumlaşmasına büyük katkı sağ- layacaktı. Tabii ahiler durumu kabullenmeyecek, şehri kur- tanp tekrar Eretna Beyliği'ne bağlayacak, ama 1361'de I. Murat'a ikinci kez yenileceklerdir. Ikincisi, Anadolu Türk- men Beylikleri nezdinde Osmanlıların, kendilerini de yok etmeye yönelen potansıyeli, dolayısıyla bir düşman olduğu gerçeğini iyice belırginleştirecekti. Osmanlı saldırganlığının artarak devam etmesi nedeniy- le Anadolu Beylikleri, adeta bir can güvenliğı arayışına gi- receklerdi. Bu nedenle aralannda en güçlü olan Karaman Beyliği'nin etrafmda birleşeceklerdi. Oysa yaklaşmakta olan sondan kurtulmak için kurduklan bu ittifak, Osmanlı- lann onlara yönelik yenı saldınlan için bir bahane oluştu- racaktı. Nitekim Orhan'm yerine geçen I. Murat, bu ittifa- ka karşı savaşmakla işe başlayacak ve avantajlannın büyük- lüğüyle onlan yenecekti. I. Murat dönemi Osmanhlann hem hızla kurumlaştığı hem de Adriyatik'e kadar Balkanlar'm ele geçirildiği bir dönem olacaktır. O, I389'da Kosova Sa- vaş meydanında öldüğünde, Osmanlılar Sırplara boyun eğ- dirmiş, Toroslar'a kadar Anadolu'yu ele geçirmiş durum- dadır. "Osmanlı Beyliği'nin, geriye kalan biricik gazi devleti; ga- zi hareketinin başanlı temsilcisi olması. Anadolu'nun dört bir yanından savaşçı gençleri ve kutsal savaş, serüven, ün ve ganûnet peşinde koşan bütün unsurlan kendine çekiyordu" (P. Wittek,age. s. 61). Adeta yeni fetihlere çıkmak zorunda olan, kendisine akan on binlerce savaşçıyla sürekli yeni fetihlere zorlanan bir Devşirme Bir Despotizmin Gayri-Resmi Tarihi -5- dev letle kar$ı karsıyay ız. Ancak bu gazı çekım merkezi ha- line gelen devletin yapısında, gazilerin keyfıyeti büyük oran- da sınırlayan ciddi birdeğişim gerçekleşecekti. Daha önce gaza beylennin ortak aygıtı olan devlet, bu dönemde gaza beylerinin üstüne çıkarak hanedan devleti niteliğine bürii- necek, I. Murat, önce 'beylerbeyi', sonra da 'sultan' payesi- ne yükselecekti. Tabii her ciddi değişitn gibi buna da itiraz- lar olacak ve tabii artık onlan hizaya sokabilecek güce eriş- miş olan Murat tarafından sındinleceklerdi. Örneğin bu iti- razlann bastınlması çerçevesinde bu dayatmaya boyun eğ- meyen Osmanlının kuruluş dönemi önderlerinden Hacı 11- beyi, Murat'ın kölesi Lala Şahuı tarafından öldürülecek, bunun üzenne dığerleri duruma boyun eğerek "hükümdar- lannın imparatorluğunun sınırlannda kutsal savaşla yü- kümlü 'sınırbeylen' ro(üneindirgeneceklerdi''(t. Beldice- anu, Osmanlı tmparatorluğu Tarihi, s. 49). Bu çerçevede Evrenos Bey Vardar'a. Turahan Bey Tesel- ya'ya doğru, merkezden, dolayısıyla karar yetkisinden uzak- laştınlacaklardı. Onlann görevi artık yönetime katılmak de- ğil, uç boylannda araziyi düzlemek ve verilen emirleri ye- rine getirmekten ibaretti. Böylece devşirmenin temsilcisi Lala Şahin Rumeli Beylerbeyliğine yükselirken, eski yol- daşlar (nöker) olan gazi beyleri de kul statüsüne itilecekler- di. Özellikle Balkanlar'm ele geçırilmesinın Osmanlının bu kurumlaşması açısından stratejik bir anlamı olmuştur. Çün- kü Osmanlının bir 'Rum' devleti olarak başlayan hayatının, bir devşirmeler devleti olarak devamını sağlayan kaynak buradan temin edilmiştir. Osmanlı buralardan beslenmış, profesyonel ordusunu bu- radan kurmuştur. ama daha önemlisi, yüksek bürokrasisini ve imparatorluğunu da buranın insanlanndan kurarken Türk-Müslüman aristokrasisini de bunlara dayanarak tasfı- ye etmiştir. Esasen kozmopolit bir bürokrasisi, halkına ve diğer güç odaklanna yabancı paralı askerleri olmayan bir gücün, herbinnin önemli askeri güçleri olan gaza beylenne boyun eğdirmesi ve giderek uzun ömürlü gerçek bir impa- ratorluk olma şansı yoktu. Abbasiler'de de. Romalılar'da da böyle olmuştur. Bu açıdan Osmanlının uzun ömründe, ku- rucu güçlerinin üstüne çıkan bu kozmopolit bürokrasinin ta- yin edici önemi olmuştur. Bu noktada Türk devlet gelene- ği içinde böyle bir ikinci örneğin olmadığı özellikle anım- sanmalıdır, anımsanmalıdır ki, Osmanlının, 'Türk devlet geieneğinin' devamı olduğu iddialannın bir değen olmadı- ğı görülebilsin. Osmanlılarda yasanan iki problem Osmanlılar, daha Orhan Bey zamanından başlayarak iki belirgin problem yaşıyorlardı: Birincisi, bürokrasisi ve mi- litarizmiyle mevcut devlet aygitmm, ele geçen çok geniş top- raklann ve kavimlerin yönetimi için gerekli niteliğe ulaştı- nlması gerekiyordu. tkincisi, göçebe demokrasisinden ve gaza beylerinin büyük güçlere hükmetmesinden gelen ken- di içinde parçalı yönetim tarzının aşılması gerekiyordu. tş- te devleti güçlendirmek ve kurumlaştırmak çerçevesinde belirginleşen bu ihtiyaç, merkezin iradi müdahalesine ne- den olacaktı. Bu arada elde edilen güç ve prestijle Anado- lu Beylikleri de bir bir boyun eğjJıriliyordu. Her şey büyük bir sofukkanlılıkla yapılıyordu. Örneğin Karaman Beyi Ala- addin Ali Bey ile yaşanan bir toprak ihtilafı üzerine I. Mu- rat, bu aynı zamanda kızıyla evli, yanı damadı olan Ali Bey'i, Bizans, Bulgar, Sırplardan oluşan Hıristiyan kuvvet- lerini içeren ordusuyla ezmekte ikircikienmeyecekti. Damat üzerine 'gâvur' göndermek çok şey değil tabii; çünkü Murat, iktidara geçer geçmez iki kardeşini, HaBl ve ıbrahim'i öldürecekti. Ama daha önemlisi, yabancılaşma- nın henüz uç boyutlara varmadığı bu erken Osmanlı döne- mınde. öz oğlu Savcı Bey'in gözlerine mil çektirip ardından • • Btzsns imçmntoıiuğu I O n o » Samfirgdoi | Lann On««Mo I Tıaazon Rum tmo. Km vî. ^urulan birleşik bir Bizans-Osmanlı ordusu, Selanik, Dimetoka ve Edirne'de gerçekleşecek olan savaşlarda Sırplan yener. Bu ittifak ve savaşlar, Osmanlı ordusunun boğazı geçme alışkanlığı edinmesini, Avrupa topraklannı tanımasını, özgüvenini pekiştirmesini sağlar. öldürmesindeki vahşettir. Olayın öyküsü şöyle: Murat ile Imparator Yuannis dostturlar; çocuklan Savcı ile Antbtıni- kosda Babalann Anadolu'da Türkmen beylerinekarşı bir- lıkte savaştıklan sırada iki oğlan babalannın yerine tahta geçmeye yeltenirler. Bunu haber alır almaz Rumeli'ye ge- çen Murat, her iki delikanlının güçlenni dağıtır ve yakala- tır. Oğlunun gözlerine kızgın demırle mil çekmekte ıkircik- lenmediğı gibi hırsmı alamayıp öldürür. Yuannis'i de aynı şeyi yapması için zorlar. Ama Yuannis, oğlunun gözlerini sirkeyle yaktırmakla yetınir. Andronikos tek gözünü kaybetmekle kurtulacaktır. Res- mı tarihlerbu gibi vahşetlen unuttunmaya çalışır; açığaçık- tıklannda da, devletin âli çıkarlan adına ne kadar 'zorunlu' olduğuna bizi ikna etmeye çalışır Oysa altını özellikle çiz- meliyiz kı tanhin bu vahşi yüzünü. hümanist bir tarih bilin- cıyle aşmayı becerememiş bir halkın kültürel olarak de- mokratikleşebılmesinin imkânı yoktur. Türk halkının, bu- nu yapmaya diğer halklardan çok daha büyük bir gereksi- nimi olduğu açıktır. Özetle Osmanlı bir Türk ve Müslüman olarak değil. yayılabileceği her yere yayılmaya çalışan. bu- nun için hiçbir ahlaki ilke tanımayan. tam anlamıyla Mak- yavelist bir güç olarak davranmıştır. Ve ne ilginçtir ki, Türk- men beyliklerine yönelik bu saldm şiyasetı. sadece Türk- lslamcı yazarlarcfa'değil. kimi-Cümhuriyetçi yazariarea da olağan, meşru, hariâ 'haklf saldırilar olarak görülmüşftir. I389'da tahta geçen oğlu I. Bayezit'ın ilk eylemi. kardeşini öldürmek, padişah olduktan sonraki ilk yönelimi de, yine diğer Türkmenlere saldırmak olacaktı. Murat öldürüldüğünde Bayezit meydanda. kardeşı Ya- laıp ise. babasının öldürüldüğünden habersiz. kaçmakta olan düşmanı kovalamakla meşguldü. Devşirmelerin tercihi Ba- yezit'ten yana olduğundan, hemen orada padişah ılan edi- lir. Ardından \"akup'a. "Baban seni çagınyor'" diye haber gönderilır; 'babasının ölü olarak yattığı çadınn içine alına- rakoradaboğdurulur'(t. H. Uzunçarşılı, Akt. Ç. Altan.Ta- rihın Saklanan Yüzü, s.155). • ,. t i. Osmanlının yanındaki beylikler Babasının bıraktığı yerden Anadolu beyliklerine saldıran I. Bayezit'in yanında, Paleologoslardan II. Manuel ve VII. İoannes, yanı sıra Lazaroviç komutasında bir Sırp birliği ola- caktır. Batı'da elde edilen her başarı. Osmanlı için Doğu'ya hâkimiyet dayatmanın gerekçesı. Doğu"yu da işgal etmenin lojistik olanağı demekür. Orhan Gazi'den başlayarak Mu- rat, Bayezit, II. Murat, Fatih, Yavuz, Kanuni'den hiçbıri bu kuralın dışında kalmamışlardtr. \avuz'un ise adeta bütün saldınlan Türkmenleri ve Müslümanlan ezmeye yönelik olmuştur. Hem Türkmenler hem de onlann dışındakı tüm Müslümanlar, bölgenin eşkıyası kesılen Osmanlının başa- nlannı kaygı ve korkuyla izlemektedirler. Ancak Türkmen- Müslüman beyliklere yönelik fetihlenn, 'gerçekgazüikşa- nından olmaması" içte de sorun nedenidır "Öyle olduğu için de, Bayezit. \nadolu'daki seferlerinin başhcasını \eniçe- rilere ve Hıristijan vasallerine emanet etmek zorunda kal- nuştırn (l. Beldiceanu, Osmanlı Imparatorluğu Tarihi, s.66). Ancak bu durum onlara da yar olmaz: kendini güçlendir- meye bağlı olarak Bayezit. o ana kadar müttefikolan II. Ma- nuel'in Bizans'ını kuşatmaktan gen kalmaz. Ne ki çevre- sinde bağımsız bir güç bırakmayan bu erken imparatorlaş- ma şiyasetı, koşullann yetennce olgunlaşmaması nedenıy- le çöküntüyle karşılaşacaktır. Bizans Kralı Manuel'den Türkmen Beylikleri'ne kadar herkesin, Osmanlının bu er- ken imparatorluklaşmasına karşı aradığı durdurucu güç, I399'da Anadolu'ya doğru yol almakta olan Timur'da bulunacaktır. Sürecek / ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Çocukluğumun 10 Kasım'lannı anımsı- yorum. Atatürk öleli çok zaman olma- mıştı. Tarsus'ta Sadık Eliyeşil ilkokulunda okuyordum. Sene 1952, onun ölümünün üzerinden 14 yıl geçmişti. Okulun yakın- lanndaki bir evin radyosundan dinlemiş- tik, onunla ilgili anma törenlerini. Ağla- mıştık. Atatürk'ün ölümüne çok üzülmüştüm. Bir çocuk naifliğiyle devleti yeniden ku- ran adamı yitirmenin acısıydı bizi etkile- yen. Ortaokul yıllannda Nutuk'u ben okurdum, babam dinlerdi. Anlamadığım birçok Osmanlıca sözcüğü Nutuk'u dkur- ken öğrendiğimi söyleyebilirim. Bilmedi- ğim sözcükleri babam açıklardı. Nutuk'taki konuşmaların birçoğu hâlâ belleğimde. Atatürk'ün kendi dilinden an- lattığı Cumhuriyet'in kuruluş öyküsü, as- lında zor zamanlarda bir devrimci kuşa- ğın ne kadar cesur ve atılgan olduğunu da gözler önüne seriyordu. Işin doğrusu, o atılganlık ve cesaret olmasa bu kadar zor işlerin başarılması da mümkün değildi. Atatürkçülük ve Atatürk Sevgisi Universite yıllanmda sosyalizmi benim- sediğim dönemde de Atatürk'ün önemi gözümde azalmadı. 68'li yıllarda da Kur- tuluş Savaşı ve Cumhuriyet'in kuruluş yıl- lan, bizi etkiliyordu. O dönemde gericile- rin de bir Atatürk'ü vardı, ilericilerin de. Gericilere göre Atatürk Komünizm her görüldüğü yerde ezilmelidir" demişti. O yüzden dönemin iktidariarı, sosyalist gençleri Atatürk adına ezmeye çabalıyor- lardı. İlericilerin Atatürk'ü ise "Haksızlığa ve adaletsizliğe karşı isyan edin " diyordu. Atatürk, bir ulus-devletin kuruluşunun öncüsüydü. Ulus-devletin kuruluşu aynı zamanda toplumsal bir modernleşmenin üzerine oturmuştu. Bu nedenle kalıcı iz- ler bırakmıştı. Biz dönemin sosyalist gençleri olarak, Atatürk'ün tabulara kar- şı yürüttüğü bir geçmişe sahip çıkarken, var olanla yetinmiyor, daha ileri bir düze- nin de özlemini duyuyorduk. Cumhuriyet tarihine yavaş yavaş bu nedenle eleştirel gözle bakmaya başlıyorduk Bu eleştirel gözle bakışımız, yeryeraşı- nlığa kaçsa da, bu tartışmalar ve arayış- lar sırasında kendi tarihimizi de yeniden gözden geçirmek olanağını buluyorduk. Cumhuriyet tarihi içinde yapılmış haksız- lıklan, yanlışlıklan da saptıyorduk. Hayat acımasız gelişti. Gençlik hare- ketleri sırasında dönemin gerici yönetim- lerinin ağır saldınlanna uğradık. Komü- nizm düşmanlığı, geçmişten günümüze bir gelenek olarak sürüyordu. Sol ve de- mokrasi düşmanlığı devletin hücrelerine yer etmişti. Ardından 12 Mart askeri darbesiyle yüz yüze geldik. Atatürkçü olduğunu söyleyen darbecilerin bizim davalanmızdaki tanık- ları ülkücülerdi. Ardından 12 Eylül askeri darbesi geldi, yine Atatürkçülük soylem- leri ön plana çıktı. Sanki darbecilerle Ata- türk özdeşleştirilmek isteniyor gibiydi. Ardından siyasi Islamın yükselişi ve ye- niden Atatürkçülük. Bu kez Cumhuri- yet'in elden gideceği endişesi insanları Atatürk'le yeniden buluşturmuştu. Bugün böyle bir süreçten geçiyoruz. Atatürk yi- ne toplum için önemli bir referans nokta- sı. Milyonlarca insan onun çağdaşlık yö- nünde yaptığı atılımların önemini hatırlı- yor. Tabii her zaman olduğu gibi Atatürk bu- gün de istismar ediliyor. Hayatı boyunca hiçbir zaman demokrasiden, özgürlük- lerden nasibini almamış olanlar da, Ata- türk dönemini kendilerine referans ola- rak kabul ediyorlar. Cumhuriyet'in kuru- luş yıllannda kaçınılmaz olan otoriter mo- dernleşmenin, modernleşme tarafını bir yana bırakıp otoriter yanını örriek alarak Atatürkçülük yaptıklannı iddia ediyorlar. Atatürk'ün en önemli sloganı ve hede- fi çağdaş uygariık düzeyini yakalamaktı. Günümüzün uygariık düzeyi nedir? De- mokratik, insan haklan konusunda du- yarlı, gelir dağılımında adaletli bir sistem. Eğer, Atatürk'ün izinden gidilecekse, dünyanın uygar ülkelerinin ölçülerine ba- kanz ve bunları nasıl yakalamamız gerek- tiğini önümüze hedef olarak koyarız. Atatürk böyle yapmamış mıydı? Yönü- nü Batı'ya dönmemiş miydi? Evet Ba- tı'nın evrensel. ılerici ve çağdaş ölçüleri- ni kendisine örnek almıştı. Tabii ki, sömü- rücü ve ezilen ülkeleri hor gören Batı'yı değil. Bugün Atatürk anısı, çoksesliliği, in- san haklarına duyariı bir demokrasiyi, farklılıkların bir zenginlik olarak kabul edilmesini önümüze koyuyor. Çağdaş dünya bu yönde ilerliyor. Atatürk'ün hâ- lâ toplumca seviliyor olmasının arkasın- da da böyle bir gerçek yatıyor. Günü- müzde Atatürk'ü dilinden düşürmeyen- ler bu ölçüleri ne kadar temsil ediyor, bundan emin değilim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle