Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 KASIM 1999 PERŞEMBE
DIZI
AMiipekçi
DosttakveBam
Ödükı
• İstanbul Haber Servisi -
Milliyet gazetesinin,
Yunaa Organizasyon
Komitesi ile ortaklaşa
düzenlediği "Abdi İpekçi
Dostluk ve Banş Ödülü"
törenı yann saat 11.00'de
Atina Melas Kültür
Sarayı'ndayapılacak. Iki
yılda bir dönüşümlü olarak
Yunanistan ve Türkiye'de
gerçekleşen ve Türkiye'de
yapılan yanşmada, köşe
yazısı dalında birinciliği
Necati Sönmez, ilköğretim
okullan arası yazı
yanşması dalında
birinciHği Asena Kaya
kazanırken özel ödülleri
ıse Kemal Yalçın, AKUT
ve EMAK ekipleri aldı.
Gazete Sahipleri
Derneği Genel
KUPUIU
• İstanbul Haber Servisi -
Gazete Sahipleri
Derneği'nin 3. olağan
genel kunılu dün
Cağaloğlu'ndaki dernek
merkezinde yapildı.
Faaliyet ve denetim kurulu
raporlannın okunmasının
ardından yapılan ve 17
geçerli oyun kullanıldığı
seçimlerde, yönetim
kurulu üyeliklerine Nezih
Demirkent, Aydın Doğan,
Dinç Bilgin, Enver Ören
ve Aleaddin Kaya seçildi.
Denetim kurulu üyeleri de
Alev Coşkun, Kenan
Sönmez ve Bülent Aydın
oldu.
Kacttöy'de
kumarlıane
baskmı
• İstanbul Haber Servisi -
Kadiköy llçe Emniyet
Müdürlüğü Asayiş Büro
Amirliği tarafından
Kadıköy Kozyatağı Inönü
Caddesi STFA Sitesi B3
Bloklan 9 No'lu apartman
dairesinin kumarhane
olarak çalıştınldığı
belirlendi. Yapılan
operasyon sonunda dairede
11 tane elektronik kumar
tnakinesi ele geçirildi.
Apartman sakinleri,
dairenin 15 gün önce
kiralandığını söylediler.
Aydın Denktaş'm
saghk durumu
• İstanbul Haber Servisi -
Yaklaşık bir ay önce
ameliyat olan KKTC
Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş'm eşi Aydın
Denktaş, kontrol amacıyla
dün International
Hospital'a yatınldı. Aydın
Denktaş'm saglık durumu
hakkında bilgi veren
ortopedi ve travmatoloji
uzmanı Prof. Dr. Harzem
Özger. Denktaş'm rutin
kontrol ve alınmayan bazı
dikişlerinin alınması için
dün akşam tekrar
hastaneye yatınldığını
kaydedereİt sağlık
durumunun iyi olduğunu
belirtti
Artçı sarsmttar
süpıiyor
• İstanbul Haber Servisi -
17 Ağustos'ta yaşanan ve
merkez üssü Kocaeli olan
7.4 büyüklüğündeki
depremın artçı sarsıntılan
sürüyor. Kandilli
Rasathanesi'nden yapılan
açıklamada, dün saat
07.04'teKocaeli'de3.1,
saat 10.18'deBolu
Düzce'de 2.8 ve saat
12.30'da Adapazan
Sapanca'da 2.6
büyüklüğünde artçı
sarsıntı olduğu belirtildi.
Bu arada, önceki gün saat
18.15"te, merkez üssü
Balıkesir Dursunbey olan
2.8 büyüklüğünde hafif
şiddette bir deprem
meydana geldı.
Işbırakma
davası
• İstanbul Haber Servisi -
Sosyal güvenlik yasa
tasansı üe memur maaş
artışlannı protesto etmak
amacıyla 13 Ağustos'ta
düzenlenen bir günlük
ışbırakma eylemine
katıldıklan öne sürülen,
TCDD 1. Bölge
Müdürlüğü'nde görevli
147demiryolu
çalışanından 50'sinin
yargılanmasına Kadıköy 3.
Asliye Ceza
Mahkemesi'nde başlandı.
Duruşmada 40 sanık,
içerik itibanyla aleyhlerine
olan Sosyal Güvenlik
Yasası ile memur maaş
artışını yetersiz bulduklart
için Emek Platformu'nun
aldığı karar çerçevesinde
bir günlük işbırakma
eylemi yaptıklannı
söyledi.
Osmanlının önlenemeyen yükselişi- ^ ^ ^ ^ iğer Müslüman devlet ve beyliklerin aksine
m ^ OsmanlıBeyliğidikkatinidoğrudanBizans'a
m m yöneltiyordu. Bu yönelimiyle Osmanlı, gaza
M M ideolojisi çerçevesinde tüm diğer Türkmen- <
M -^ ler nezdinde de büyük bir prestij sağlıyordu.
Diğer yandan askeri başanlan. savaş gücü ve ekonomik ola-
naklannı hızla arttırmasını sağlıyordu. Işte bu avantajlany-
la Osmanlı, Orhan döneminden başlayarak bulduğu her fir-
satta, sınırdaşı diğer beyliklere de saldıracaktı. Yani Bi-
zans'a saldırarak güç ve meşruiyet toplayan Osmanlı, bu
avantajlarla bu kez de dönüp diğer Türkmenleri boyun eğ-
dirmeye yönelecekti. Karesi Beyliği'nin tasfîyesi, Osman-
lının niteliğini göstermesi açısından tayin edicidir.
Karesi'nin kaderi, Bizans karşısında Osmanlıyla aynı ko-
num ve yayılma şansma sahip olan tek beylik olması anla-
mında siyaseten büyük öneme sahiprir. Karesi, Osmanlının
batısında, Ege'den Marmara'ya uzanan topraklan kısa za-
manda ele geçirmiş bir beylikti. Trakya'ya doğru gaza baş-
latmanın öngünündeyken, önderi AdanBey'in ölümü (1335)
ile kardeşler arasında iktidar kavgasma boğulacak; bu ise
Osmanlı Beyliği için kaçinlmaz bir firsat yaratacaktı.
Demirhan Be> 'ın iktidan alması üzerine Orhan Bey ikti-
darda hak ıddıa eden Dursun Bey'e yardım edecektir. Bu yar-
dıma karşı Orhan Bey'in baştaki talebi mütevazıdır: Bir
miktar kasaba ve toprak! Ama karşılıksız yardım yapma-
mak, bu anlamında profesyonelceiür. Böylece Osmanlı,
Dursun Bey'in yanında Karesi topraklanndaki savaşa katı-
lır. Ancak Demirhan Bey bu savaşta kardeşini öldürüp güç-
lerini dağıtınca Osmanlı ordusu vazgeçmez. Ve bu kez ken-
di adına ve Karesi'nin tüm egemenliğini ele geçirmek üze-
re bütün gücüyle saldınya geçer. Moral ve güç anlamında
dezavantajlı olan Demirhan Bey yenilir. Karesi Beyliği'nin
kısa tarihi, böylece ırktaşı ve dindaşı komşu güç tarafından
sona erdirilir.
Osmanlı, Karesi'nin yıkıntılan üzerinden; 1- önemli bir
toprak, insan ve ekonomik güç, 2- Trakya'ya emin adımlar-
la ilerleme için gerekli fiziki koşullar, 3- denize açılacak ve
denizde savaşacak deniz gazisi ve gemiler, 4- Osmanlının
sonraki tarihinde çok önemli roller alacak olan iki komu-
tan, Evrenos Bey ve Haa İlbeyi'ni kazanmış olur (Bkz. M
Kunt, Osmanlı Devleti, s. 38). Dikkat edilirse Osmanlının,
bütün davranışlan duygu ve ideolojik kaygılardan uzak ve
hesaplıdır. Beylikler arasından sıynlıp yükselmesini sağla-
yan faktörlerden birini de onun bu yanı oluşturmaktadır. Na-
sıl ki tekfurlara saldınlarda bir meşru müdafaa durumunda
olmamışsa, Karesi'ye saldında da durumaynıdır. Diğeryan-
dan Karesi Beyliği'ne yönelik bu davranış, Osmanlının da-
ha sonraki yüzyıllarda kendi dışındakı tüm beyliklere karşı
izleyeceği siyasetin de ilk örneğidir.
Osmanlı saldırganlıflı artıyor
Karesi örneğinde de gördüğümüz gibi Osmanlı, tüm ta-
rihi boyunca, ulaşabildiği her yere egemenlik kurma güdü-
süyle yaklaşan, bu noktada, dinsel ve etnik kaygılarla ken-
dini frenlemeyen, hoşgörülü davrandığında da, acımasızlı-
ğında da hep bu egemenlik çıkarlan temelinde hareket e-
den, bu anlamda daha kuruluş döneminden başlayarak im-
paratorluk vizyonuyla davranan bir güç olmuştur. Benzer bir
süreç Bizans ve Sırplarla yaşanacaktır. Nitekim Bizans'ta
tahta geçen küçük çocuk V. Pakologos ile saray nazın Kan-
takuztnos arasındaki iktidar kavgasına taraf olur. Kantaku-
zinos, kızı Teodora'yı Orhan Bey'e vererek akraba olur. Or-
han Bey tahttaki PaJeologos'un ablası Asporça ile de evlidir.
Aynı dönemde Sırp Kralı Duşan da, Osmanlılan tarafsız-
laştırmak amacıyla kızı Teodora'yı Orhan Bey'e vermiştir.
Yani Orhan Bey, Paleologos, Kantakuzinos ve Duşan'ın ak-
rabasıdır, ama ağırlığını Bizans'tan yana koyacaktır.
Kurulan birleşik bir Bizans- Osmanlı ordusu, Selanik,
Dimetoka ve Edime'de gerçekleşecek olan savaşlarda Sırp-
lan yener. Bu ittifak ve savaşlar, Osmanlı ordusunun boğa-
zı geçme ahşkanlığı edinmesini, Avrupa topraklannı tanı-
masmı, özgüvenini pekiştirmesini sağlar. Daha önemlisi
'seferden zengin ganimederle dönen gaziler, Osmanlı taü-
kümdanna gelecekteki fetihleri nereye yöneltmesi gerektiği-
nT gösterecektı (P. \Vittek, Osmanlı fmparatorluğu'nun Do-
ğuşu. s. 59).
Ancak Balkanlar'a yönelik büyük saldından önce Anka-
ra'yı ele geçireceklerdi. Bunun ise iki belirgin yansıması ola-
caktı: Birincisi, Ahi örgütünün merkezi durumundaki An-
kara, Osmanlıya ciddi bir tüccar, zanaatkâr ve şehirli nüfus
kazandıracak, dolayısıyla kurumlaşmasına büyük katkı sağ-
layacaktı. Tabii ahiler durumu kabullenmeyecek, şehri kur-
tanp tekrar Eretna Beyliği'ne bağlayacak, ama 1361'de I.
Murat'a ikinci kez yenileceklerdir. Ikincisi, Anadolu Türk-
men Beylikleri nezdinde Osmanlıların, kendilerini de yok
etmeye yönelen potansıyeli, dolayısıyla bir düşman olduğu
gerçeğini iyice belırginleştirecekti.
Osmanlı saldırganlığının artarak devam etmesi nedeniy-
le Anadolu Beylikleri, adeta bir can güvenliğı arayışına gi-
receklerdi. Bu nedenle aralannda en güçlü olan Karaman
Beyliği'nin etrafmda birleşeceklerdi. Oysa yaklaşmakta
olan sondan kurtulmak için kurduklan bu ittifak, Osmanlı-
lann onlara yönelik yenı saldınlan için bir bahane oluştu-
racaktı. Nitekim Orhan'm yerine geçen I. Murat, bu ittifa-
ka karşı savaşmakla işe başlayacak ve avantajlannın büyük-
lüğüyle onlan yenecekti. I. Murat dönemi Osmanhlann hem
hızla kurumlaştığı hem de Adriyatik'e kadar Balkanlar'm
ele geçirildiği bir dönem olacaktır. O, I389'da Kosova Sa-
vaş meydanında öldüğünde, Osmanlılar Sırplara boyun eğ-
dirmiş, Toroslar'a kadar Anadolu'yu ele geçirmiş durum-
dadır.
"Osmanlı Beyliği'nin, geriye kalan biricik gazi devleti; ga-
zi hareketinin başanlı temsilcisi olması. Anadolu'nun dört
bir yanından savaşçı gençleri ve kutsal savaş, serüven, ün ve
ganûnet peşinde koşan bütün unsurlan kendine çekiyordu"
(P. Wittek,age. s. 61).
Adeta yeni fetihlere çıkmak zorunda olan, kendisine akan
on binlerce savaşçıyla sürekli yeni fetihlere zorlanan bir
Devşirme Bir Despotizmin
Gayri-Resmi Tarihi
-5-
dev letle kar$ı karsıyay ız. Ancak bu gazı çekım merkezi ha-
line gelen devletin yapısında, gazilerin keyfıyeti büyük oran-
da sınırlayan ciddi birdeğişim gerçekleşecekti. Daha önce
gaza beylennin ortak aygıtı olan devlet, bu dönemde gaza
beylerinin üstüne çıkarak hanedan devleti niteliğine bürii-
necek, I. Murat, önce 'beylerbeyi', sonra da 'sultan' payesi-
ne yükselecekti. Tabii her ciddi değişitn gibi buna da itiraz-
lar olacak ve tabii artık onlan hizaya sokabilecek güce eriş-
miş olan Murat tarafından sındinleceklerdi. Örneğin bu iti-
razlann bastınlması çerçevesinde bu dayatmaya boyun eğ-
meyen Osmanlının kuruluş dönemi önderlerinden Hacı 11-
beyi, Murat'ın kölesi Lala Şahuı tarafından öldürülecek,
bunun üzenne dığerleri duruma boyun eğerek "hükümdar-
lannın imparatorluğunun sınırlannda kutsal savaşla yü-
kümlü 'sınırbeylen' ro(üneindirgeneceklerdi''(t. Beldice-
anu, Osmanlı tmparatorluğu Tarihi, s. 49).
Bu çerçevede Evrenos Bey Vardar'a. Turahan Bey Tesel-
ya'ya doğru, merkezden, dolayısıyla karar yetkisinden uzak-
laştınlacaklardı. Onlann görevi artık yönetime katılmak de-
ğil, uç boylannda araziyi düzlemek ve verilen emirleri ye-
rine getirmekten ibaretti. Böylece devşirmenin temsilcisi
Lala Şahin Rumeli Beylerbeyliğine yükselirken, eski yol-
daşlar (nöker) olan gazi beyleri de kul statüsüne itilecekler-
di. Özellikle Balkanlar'm ele geçırilmesinın Osmanlının bu
kurumlaşması açısından stratejik bir anlamı olmuştur. Çün-
kü Osmanlının bir 'Rum' devleti olarak başlayan hayatının,
bir devşirmeler devleti olarak devamını sağlayan kaynak
buradan temin edilmiştir.
Osmanlı buralardan beslenmış, profesyonel ordusunu bu-
radan kurmuştur. ama daha önemlisi, yüksek bürokrasisini
ve imparatorluğunu da buranın insanlanndan kurarken
Türk-Müslüman aristokrasisini de bunlara dayanarak tasfı-
ye etmiştir. Esasen kozmopolit bir bürokrasisi, halkına ve
diğer güç odaklanna yabancı paralı askerleri olmayan bir
gücün, herbinnin önemli askeri güçleri olan gaza beylenne
boyun eğdirmesi ve giderek uzun ömürlü gerçek bir impa-
ratorluk olma şansı yoktu. Abbasiler'de de. Romalılar'da da
böyle olmuştur. Bu açıdan Osmanlının uzun ömründe, ku-
rucu güçlerinin üstüne çıkan bu kozmopolit bürokrasinin ta-
yin edici önemi olmuştur. Bu noktada Türk devlet gelene-
ği içinde böyle bir ikinci örneğin olmadığı özellikle anım-
sanmalıdır, anımsanmalıdır ki, Osmanlının, 'Türk devlet
geieneğinin' devamı olduğu iddialannın bir değen olmadı-
ğı görülebilsin.
Osmanlılarda yasanan iki problem
Osmanlılar, daha Orhan Bey zamanından başlayarak iki
belirgin problem yaşıyorlardı: Birincisi, bürokrasisi ve mi-
litarizmiyle mevcut devlet aygitmm, ele geçen çok geniş top-
raklann ve kavimlerin yönetimi için gerekli niteliğe ulaştı-
nlması gerekiyordu. tkincisi, göçebe demokrasisinden ve
gaza beylerinin büyük güçlere hükmetmesinden gelen ken-
di içinde parçalı yönetim tarzının aşılması gerekiyordu. tş-
te devleti güçlendirmek ve kurumlaştırmak çerçevesinde
belirginleşen bu ihtiyaç, merkezin iradi müdahalesine ne-
den olacaktı. Bu arada elde edilen güç ve prestijle Anado-
lu Beylikleri de bir bir boyun eğjJıriliyordu. Her şey büyük
bir sofukkanlılıkla yapılıyordu. Örneğin Karaman Beyi Ala-
addin Ali Bey ile yaşanan bir toprak ihtilafı üzerine I. Mu-
rat, bu aynı zamanda kızıyla evli, yanı damadı olan Ali
Bey'i, Bizans, Bulgar, Sırplardan oluşan Hıristiyan kuvvet-
lerini içeren ordusuyla ezmekte ikircikienmeyecekti.
Damat üzerine 'gâvur' göndermek çok şey değil tabii;
çünkü Murat, iktidara geçer geçmez iki kardeşini, HaBl ve
ıbrahim'i öldürecekti. Ama daha önemlisi, yabancılaşma-
nın henüz uç boyutlara varmadığı bu erken Osmanlı döne-
mınde. öz oğlu Savcı Bey'in gözlerine mil çektirip ardından
• • Btzsns imçmntoıiuğu
I O n o » Samfirgdoi
| Lann On««Mo
I Tıaazon Rum tmo.
Km
vî.
^urulan birleşik bir Bizans-Osmanlı ordusu, Selanik, Dimetoka ve Edirne'de
gerçekleşecek olan savaşlarda Sırplan yener. Bu ittifak ve savaşlar, Osmanlı ordusunun
boğazı geçme alışkanlığı edinmesini, Avrupa topraklannı tanımasını, özgüvenini
pekiştirmesini sağlar.
öldürmesindeki vahşettir. Olayın öyküsü şöyle: Murat ile
Imparator Yuannis dostturlar; çocuklan Savcı ile Antbtıni-
kosda Babalann Anadolu'da Türkmen beylerinekarşı bir-
lıkte savaştıklan sırada iki oğlan babalannın yerine tahta
geçmeye yeltenirler. Bunu haber alır almaz Rumeli'ye ge-
çen Murat, her iki delikanlının güçlenni dağıtır ve yakala-
tır. Oğlunun gözlerine kızgın demırle mil çekmekte ıkircik-
lenmediğı gibi hırsmı alamayıp öldürür. Yuannis'i de aynı
şeyi yapması için zorlar. Ama Yuannis, oğlunun gözlerini
sirkeyle yaktırmakla yetınir.
Andronikos tek gözünü kaybetmekle kurtulacaktır. Res-
mı tarihlerbu gibi vahşetlen unuttunmaya çalışır; açığaçık-
tıklannda da, devletin âli çıkarlan adına ne kadar 'zorunlu'
olduğuna bizi ikna etmeye çalışır Oysa altını özellikle çiz-
meliyiz kı tanhin bu vahşi yüzünü. hümanist bir tarih bilin-
cıyle aşmayı becerememiş bir halkın kültürel olarak de-
mokratikleşebılmesinin imkânı yoktur. Türk halkının, bu-
nu yapmaya diğer halklardan çok daha büyük bir gereksi-
nimi olduğu açıktır. Özetle Osmanlı bir Türk ve Müslüman
olarak değil. yayılabileceği her yere yayılmaya çalışan. bu-
nun için hiçbir ahlaki ilke tanımayan. tam anlamıyla Mak-
yavelist bir güç olarak davranmıştır. Ve ne ilginçtir ki, Türk-
men beyliklerine yönelik bu saldm şiyasetı. sadece Türk-
lslamcı yazarlarcfa'değil. kimi-Cümhuriyetçi yazariarea da
olağan, meşru, hariâ 'haklf saldırilar olarak görülmüşftir.
I389'da tahta geçen oğlu I. Bayezit'ın ilk eylemi. kardeşini
öldürmek, padişah olduktan sonraki ilk yönelimi de, yine
diğer Türkmenlere saldırmak olacaktı.
Murat öldürüldüğünde Bayezit meydanda. kardeşı Ya-
laıp ise. babasının öldürüldüğünden habersiz. kaçmakta olan
düşmanı kovalamakla meşguldü. Devşirmelerin tercihi Ba-
yezit'ten yana olduğundan, hemen orada padişah ılan edi-
lir. Ardından \"akup'a. "Baban seni çagınyor'" diye haber
gönderilır; 'babasının ölü olarak yattığı çadınn içine alına-
rakoradaboğdurulur'(t. H. Uzunçarşılı, Akt. Ç. Altan.Ta-
rihın Saklanan Yüzü, s.155). • ,. t i.
Osmanlının yanındaki beylikler
Babasının bıraktığı yerden Anadolu beyliklerine saldıran
I. Bayezit'in yanında, Paleologoslardan II. Manuel ve VII.
İoannes, yanı sıra Lazaroviç komutasında bir Sırp birliği ola-
caktır. Batı'da elde edilen her başarı. Osmanlı için Doğu'ya
hâkimiyet dayatmanın gerekçesı. Doğu"yu da işgal etmenin
lojistik olanağı demekür. Orhan Gazi'den başlayarak Mu-
rat, Bayezit, II. Murat, Fatih, Yavuz, Kanuni'den hiçbıri bu
kuralın dışında kalmamışlardtr. \avuz'un ise adeta bütün
saldınlan Türkmenleri ve Müslümanlan ezmeye yönelik
olmuştur. Hem Türkmenler hem de onlann dışındakı tüm
Müslümanlar, bölgenin eşkıyası kesılen Osmanlının başa-
nlannı kaygı ve korkuyla izlemektedirler. Ancak Türkmen-
Müslüman beyliklere yönelik fetihlenn, 'gerçekgazüikşa-
nından olmaması" içte de sorun nedenidır "Öyle olduğu
için de, Bayezit. \nadolu'daki seferlerinin başhcasını \eniçe-
rilere ve Hıristijan vasallerine emanet etmek zorunda kal-
nuştırn
(l. Beldiceanu, Osmanlı Imparatorluğu Tarihi, s.66).
Ancak bu durum onlara da yar olmaz: kendini güçlendir-
meye bağlı olarak Bayezit. o ana kadar müttefikolan II. Ma-
nuel'in Bizans'ını kuşatmaktan gen kalmaz. Ne ki çevre-
sinde bağımsız bir güç bırakmayan bu erken imparatorlaş-
ma şiyasetı, koşullann yetennce olgunlaşmaması nedenıy-
le çöküntüyle karşılaşacaktır. Bizans Kralı Manuel'den
Türkmen Beylikleri'ne kadar herkesin, Osmanlının bu er-
ken imparatorluklaşmasına karşı aradığı durdurucu güç,
I399'da Anadolu'ya doğru yol almakta olan Timur'da
bulunacaktır.
Sürecek
/ ORAL ÇALIŞLAR [email protected]
Çocukluğumun 10 Kasım'lannı anımsı-
yorum. Atatürk öleli çok zaman olma-
mıştı. Tarsus'ta Sadık Eliyeşil ilkokulunda
okuyordum. Sene 1952, onun ölümünün
üzerinden 14 yıl geçmişti. Okulun yakın-
lanndaki bir evin radyosundan dinlemiş-
tik, onunla ilgili anma törenlerini. Ağla-
mıştık.
Atatürk'ün ölümüne çok üzülmüştüm.
Bir çocuk naifliğiyle devleti yeniden ku-
ran adamı yitirmenin acısıydı bizi etkile-
yen. Ortaokul yıllannda Nutuk'u ben
okurdum, babam dinlerdi. Anlamadığım
birçok Osmanlıca sözcüğü Nutuk'u dkur-
ken öğrendiğimi söyleyebilirim. Bilmedi-
ğim sözcükleri babam açıklardı.
Nutuk'taki konuşmaların birçoğu hâlâ
belleğimde. Atatürk'ün kendi dilinden an-
lattığı Cumhuriyet'in kuruluş öyküsü, as-
lında zor zamanlarda bir devrimci kuşa-
ğın ne kadar cesur ve atılgan olduğunu da
gözler önüne seriyordu. Işin doğrusu, o
atılganlık ve cesaret olmasa bu kadar zor
işlerin başarılması da mümkün değildi.
Atatürkçülük ve Atatürk Sevgisi
Universite yıllanmda sosyalizmi benim-
sediğim dönemde de Atatürk'ün önemi
gözümde azalmadı. 68'li yıllarda da Kur-
tuluş Savaşı ve Cumhuriyet'in kuruluş yıl-
lan, bizi etkiliyordu. O dönemde gericile-
rin de bir Atatürk'ü vardı, ilericilerin de.
Gericilere göre Atatürk Komünizm her
görüldüğü yerde ezilmelidir" demişti. O
yüzden dönemin iktidariarı, sosyalist
gençleri Atatürk adına ezmeye çabalıyor-
lardı. İlericilerin Atatürk'ü ise "Haksızlığa
ve adaletsizliğe karşı isyan edin " diyordu.
Atatürk, bir ulus-devletin kuruluşunun
öncüsüydü. Ulus-devletin kuruluşu aynı
zamanda toplumsal bir modernleşmenin
üzerine oturmuştu. Bu nedenle kalıcı iz-
ler bırakmıştı. Biz dönemin sosyalist
gençleri olarak, Atatürk'ün tabulara kar-
şı yürüttüğü bir geçmişe sahip çıkarken,
var olanla yetinmiyor, daha ileri bir düze-
nin de özlemini duyuyorduk. Cumhuriyet
tarihine yavaş yavaş bu nedenle eleştirel
gözle bakmaya başlıyorduk
Bu eleştirel gözle bakışımız, yeryeraşı-
nlığa kaçsa da, bu tartışmalar ve arayış-
lar sırasında kendi tarihimizi de yeniden
gözden geçirmek olanağını buluyorduk.
Cumhuriyet tarihi içinde yapılmış haksız-
lıklan, yanlışlıklan da saptıyorduk.
Hayat acımasız gelişti. Gençlik hare-
ketleri sırasında dönemin gerici yönetim-
lerinin ağır saldınlanna uğradık. Komü-
nizm düşmanlığı, geçmişten günümüze
bir gelenek olarak sürüyordu. Sol ve de-
mokrasi düşmanlığı devletin hücrelerine
yer etmişti.
Ardından 12 Mart askeri darbesiyle yüz
yüze geldik. Atatürkçü olduğunu söyleyen
darbecilerin bizim davalanmızdaki tanık-
ları ülkücülerdi. Ardından 12 Eylül askeri
darbesi geldi, yine Atatürkçülük soylem-
leri ön plana çıktı. Sanki darbecilerle Ata-
türk özdeşleştirilmek isteniyor gibiydi.
Ardından siyasi Islamın yükselişi ve ye-
niden Atatürkçülük. Bu kez Cumhuri-
yet'in elden gideceği endişesi insanları
Atatürk'le yeniden buluşturmuştu. Bugün
böyle bir süreçten geçiyoruz. Atatürk yi-
ne toplum için önemli bir referans nokta-
sı. Milyonlarca insan onun çağdaşlık yö-
nünde yaptığı atılımların önemini hatırlı-
yor.
Tabii her zaman olduğu gibi Atatürk bu-
gün de istismar ediliyor. Hayatı boyunca
hiçbir zaman demokrasiden, özgürlük-
lerden nasibini almamış olanlar da, Ata-
türk dönemini kendilerine referans ola-
rak kabul ediyorlar. Cumhuriyet'in kuru-
luş yıllannda kaçınılmaz olan otoriter mo-
dernleşmenin, modernleşme tarafını bir
yana bırakıp otoriter yanını örriek alarak
Atatürkçülük yaptıklannı iddia ediyorlar.
Atatürk'ün en önemli sloganı ve hede-
fi çağdaş uygariık düzeyini yakalamaktı.
Günümüzün uygariık düzeyi nedir? De-
mokratik, insan haklan konusunda du-
yarlı, gelir dağılımında adaletli bir sistem.
Eğer, Atatürk'ün izinden gidilecekse,
dünyanın uygar ülkelerinin ölçülerine ba-
kanz ve bunları nasıl yakalamamız gerek-
tiğini önümüze hedef olarak koyarız.
Atatürk böyle yapmamış mıydı? Yönü-
nü Batı'ya dönmemiş miydi? Evet Ba-
tı'nın evrensel. ılerici ve çağdaş ölçüleri-
ni kendisine örnek almıştı. Tabii ki, sömü-
rücü ve ezilen ülkeleri hor gören Batı'yı
değil.
Bugün Atatürk anısı, çoksesliliği, in-
san haklarına duyariı bir demokrasiyi,
farklılıkların bir zenginlik olarak kabul
edilmesini önümüze koyuyor. Çağdaş
dünya bu yönde ilerliyor. Atatürk'ün hâ-
lâ toplumca seviliyor olmasının arkasın-
da da böyle bir gerçek yatıyor. Günü-
müzde Atatürk'ü dilinden düşürmeyen-
ler bu ölçüleri ne kadar temsil ediyor,
bundan emin değilim.