18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 KASIM 1999 PERŞEMBE 14 [email protected] Tahsin Yücel'in son kitabı 'Komşular'da yer alan öyküler insanın beş farklı halini anlatıyor On yû sonra yeniden öykü VHSENERDOĞAN Tahsin Yücel bir dil ustası. El- S yildıryazıyor. llk kitabmın ya- yımlanmasının üzerinden 45 yıl geçti. Kendisıne kısacık gelen bu serûvende beş araştırma, altı de- neTne/eleştiri, dört roman, dört öykü ve bir masal kitabı kazan- dırdı yazın dünyasına. Okurlan- na yenı öykü kitabı Komşular'la ulaşıyor şimdilerde. Kısa bir sü- re önce Can Yayınlan'ndan çı- kan kitapta yer alan beş öykü, in- sanın beş farklı halini anlatıyor. Komşular, Yücel'in 1989'da yayımlanan "Aykın Öyküler'ın- den bu yanaçıkan ilk öykü kitabı. Kitap, ya- zım süreci beş yıla yayılmış öykülerden olu- şuyor. 'Aykın Öyküler'in belirleyici yönü- nü oluşturan politik tavn bu öykülerde gör- müyoruz. O kitapta, ülkenin o günlerde için- de bulunduğu siyasi ortama ilişkin çağn- şımlarda bulunan öyküler yer alıyordu. 'Kom- şular' ise birbınnden farklı uzamda, ortam- da ve koşulda bulunan insanlann iç dünya- lannı deşen, o dünyalar üzenne fikır yürü- ten bir kitap. Yazar, iki öykü kitabı arasında bu tutum değışikliğinin üzerinde çok düşü- nülerek yapılmış bir seçim olmadığını vur- guluyor. öykülerin kahramanlan ayrı ayn ele alın- dığında, sanki yeryüzünde hiç var olamaya- cak, ancak kurguyla yaratılabılecek kişilik- lermış gibi görünüyorlar. Ancak Yücel, bu kahramanlann bir kısmının kendi yaşamın- da, geçmişinde karşılıklan olduğunu söylü- yor. Evli barklı, üstelik kansını da çok seven bır adamın ikinci bir eş sevdasına düşmesıni anlatan 'Ara- mak' öyküsünde olduğu gibi... Kahramanımız, bu iş için bütün köy halkmı seferber ediyor, ken- di köyü yetmiyor, civar köylere de el atıyor. Güzel çirkin, genç yaşlı sayısız kadın görmesine kar- şın en sonunda kendi kansına tı- patıp benzeyen bir kadınla evle- niyor. "Bu ashnda inanıbnası güç bir arayış" diyor Yücel. "Dunıp dururken insan böyle bir öyküyü niye kurar diye düşünebilirsiniz. Ama bu öykü kişisinin benim ya- şadığım gerçekte bir yeri var. Tı- patıp aynısi) la değil ama, ona çok benzeyen biriyle karşılaşmışhm. Yani, bir anlamda yazdığıni öy- küyle karşdaşmıştun geçmişte." TahsinYucel KOMSULAR • Tahsin Yücel usta anlatımıyla, Komşular, Aramak, Mektuplar, Oğuzlama ve Yapıt olmak üzere beş öyküden oluşan kitabında birbirinden farklı uzamda, ortamda ve koşulda bulunan insanlann iç dünyalannı deşerek o dünyalar üzerine fikir yürütüyor. ozanından söz edıliyor. Tahsin Yücel, bu ikı öyküde. yazma uğraşmın belki de en önem- li sorununa iki farklı açıdan eğiliyor. Yapıt öyküsünde betimlenen yazar tipinin Türki- ye'de bellı çevreleri işaret edip etmediğinı sor- duğumuzda Yücel'in yanıtı fc hayır' oluyor: *Bütün içtenliğunle söylüyorum ki, tek bir yazan ya da beüi vazarlan akhmdan geçire- rek yazmış değilim. Yalnızca iki ayn tutumu vurgulamaya çalışüm. Ama bu öykü bir der- gideyayımlandığında bir yazar arkadaşım be- ni aradı ve o öv küde kendisini anlarmış, ol- duğumu söy ledi. Bu beni çok şaşırtn elbette. Ve biraz da kjzdırdj." Kendi yaşamını yazmak istemiyor Tahsm Yücel'in kökleri, Güneydoğu Ana- dolu topraklannda. Elbıstan'ın Ötegeçe sem- tinde geçen çocukluğu, tüm yazınsal yaşa- mmın en önemli izleklerinden birini oluştur- du. Yokluk ve yoksulluğun ya- nında inanılmaz bir insan ve ya- şam zenginliğıyle dolu olan Elbıs- tan, öykülerinde, romanlannda dönüp dolaşıp geldığı yer oldu. "Çoğu insanda -herkeste değil- yaşamının ilk yıllannda \ aşadığı, yaşadığı, gördüğü, tanıdığı. ya- şamla karşılaştığı yerler önemli biryertutuyor. İnsan,düşlerde.dü- şüncelerde de olsa ikide bir etin- de olmadan oralara dönüyor" di- yor yazar. "Kimiyazarlardadabu böyledir. Faulkner hep aynı çevre- yi, aynı çevrenin kahramanlannı işler örneğin. Yaşar Kemal'in de ana teması Çukurova'dır. Ama bu bir zorunluluk değil elbette. Benim yazdık- lanmı ele alacak olursak, her zaman aynı coğrafyanın ö> külerini yazmadığunı görür- sünüz. Ben ve Ötekı' adlıöykü kitabımda- ki bütün öyküler doğup büyüdüğüm >erler- de geçmesinekarşın "Aykın Öyküler'deyal- nızca bir kere oralara göndermede bulunu- yorum. 'Komşular' kitabındaki 'Aramak' ve 'Oğuzlama' öykülerinde de yine Elbis- tan'ın izleri var." Özyaşam öyküsünü yazmayı ise hiç düşün- memış Yücel. Kendi yaşamını anlatanlara kar- şı değil, ama bunun kendi yaradılışına uy- gun düşmedıgı kanısında: "Kendi yaşamöy- kümü yazmayı hiç düşünmedim dersem va- lan olur, ama bunu kendime uygun bulmu- yorum. tnsan, yaşamını kaleme alırken iste- meyerek baa yerîeri değiştirmek ya da san- sürlemek zorunda kalabilir. Aynca özel ya- şamın her tarafi anlatümaz." F.lli yıldır yazmayı sürdüren Tahsin Yücel gerçek bir dil ustası. Cristina Comencini'nin 'yitirilen gençliği' konu alan romanı Can Yayınlan'ndan çıktı 4 Bir Türk'e göntil vercüm...' Kimi öykülerde başka yapıtlanian da esinlenümiş Ancak bütün öykülerinin konu- su gerçek yaşamdan kaynaklan- mıyor. Kimi öyküler, başka yazar- lann ya da şairlerin yapıtlann- dan esinlenilerek oluşturulmuş. örneğin annesinden gelen mek- tuplan okutma telaşma düşen bir idam mahkûmunu anlatan 'Mek- tuplar' adlı öykü, böyle bir esi- nin ürünü: "Ben yaşamımda hiç hapishaneye girmedim, hapse gir- mişinsanlan tanımadun, idamlık bir kişinin öv küsünü dinlemiş de değilim. Dolayısıyla Mektuplar için tümüyle bir düşlem ürünü diyebilirim. Ama yine de yazdık- lannız. bir ucundan da olsa ger- çeğe bağh oluyor. Bu gerçek ba- zen başka bir sanatçının yapıü da olabiliyor. Yıllar önce Fazıl Hüs- nü Dağlarca'nm ilkşiiıierinden bi- ri olan 'Asılmış'ı okumuştum. tdamlık bir mahkûmun darağa- cındaki görüntüsünü anlatan bu şürde yer alan 'Çok gezmiş, çok görmüş belli/ Kundurasındaki ya- madan' dizeieri akhmdan hiç çık- madı. Belki de Mektuplar,odize- lerin doğurduğu bir öykü." Kitabın ilk öyküsü (aynı za- manda kitaba adını veren öykü) 'Komşular' kavgadan gürültüden nefret eden Albay Atmaca'nın, kendisini birdenbire esaslı birka- n koca kavgasının içinde buluşu- nu, hatta bu kavgaya müdahil olu- şunu anlatıyor. Emirkomuta zin- ciri içerisinde kavgaya yer olma- dığını düşünerek askerlik mesle- ğini seçen Albay, yaşamdaki din- ginliğin pekâlâ kavgayla da elde edilebileceğini dehşetle görüyor ve altüst oluyor. "Gene burada yazınsal bir kay- nak göstereceğim size. Roland Barthes, 'Bır Aşk Söylemınden Parçalar' adlı yapıtında yer alan 'Ağız Kavgası' başlıklı vazısında. ağız kavgasının hiç bitmeyeceğin- den söz eder. Ben bu fikri Tar- tışmalar' adlı deneme kitabımın giriş yazısında ele abnış, kendim- ceekİemelerde bulunmuştum. Bu fikir zaman içerisinde kafamda başka sekillerc girdi ve Komşular öyküsü olarak ortaya çıktı. Bart- hes'in yazısıyla ilgisi yok belki, ama o vazı bir çıkış noktası oldu belki de." Birbirinden konu olarak ayn öykülerin yer aldığı kitaptaki 'Oğuzlama' ve 'Yapıt' adlı öy- küler, işlenen fikir açısından or- tak paydada buluşuyor. 'Yapıt' öyküsünde içtenlikten uzak. otan- tik olmayan, tüm yaşamı boyun- ca aynı öykünün devamını yaz- mış bır yazar anlatılırken 'Oğuz- lama'da yazın üzerine düşünme- miş ve okumamış olduğu halde bir 'tutum' sahibi olan, gerçeği en yalın, en içten, en özgün ha- liyle anlatma uğraşı veren bir halk FECtRALPTEKtN Film yönetmeni ve yazar Cris- ünaConiencim, Can Yayınlan'ndan çıkan 'İtalya'daBirTürkSevdiın' adlı romanmm tanıtımı ıçın TÜ- YAP 18. tstanbul Kitap Fuan'ıte konuk oldu. Okurda daha ısmiyle merak uyandıran bu roman, ünlü yönetmen Luigi Comencini'nin kı- zı Cristina'nın gerçek yaşamın- dan önemli .bir kesitı yansıtıyor. Comencini, Italya'da tanıdığı bır Türk'ü kilıt karaktere dönüştür- düğü romanında, iki kız kardeşın ilişkısı ve bu ilışkının fonunda 1960'lann Italyası'nı anlatıyor. 1997 yılında yayımlanan ve Se- min Sayıt tarafından Türkçeye çevrilen "ttah/a'da Bir Türk Sev- dim", 1956'da Roma'da doğan CristinaComencini'nin üçüncü ki- tabı. İlk romanı Le Pagine Strap- pate(Yırfllmış Sayfalar) ıle 199 l'de Air Inter Ödülü. üç yıl sonra ya- yımlanan Passkmedi FamigBa(Ai- le Tutkusu) ile 1997'de RapaDo Ödühl'nü alan Comencini. yazar- lığının oluşumunda en büyük et- kınin Rus romanından geldığine inanıyor. Yahudi ve Güney Ame- rika edebiyatlanna da ilgi duydu- gunu belirten yazar, şu sıralar ye- ni bır roman üzerinde çalışmakta. Comencini, aileden gelen gele- nekle sürdürdüğü bır sinema ka- riyerine de sahip. Çocuklar için çektiği Hayvanat Bahçesi adlı fil- miyje pek çok ödiil kazanan sanat- çı, ÖzeJ Yaşanun Eğtenceleri, Ev- ISikler ve Bahklara Ozgüriük gi- bi fılmlere de imza atmış. Susanna Tamaro'nun Yüreği- ninGötürdüğüYereGitadiı roma- nını da sınemaya aktaran Comen- C nstına Comencini rn\LY\n\ BİRlt'RK SK\'DİM cini. kitaba hâkim olan yogun duy- gusalhğı gende bırakarak daha ka- tı bir anlatıma yöneldiğini belirti- yor. - Sizi romanda '68 kuşağı'nı iş- leme>e vöndten scbep nevdi? COMENCİNİ - Ben de bu yıl- lan ya$adım... 1960'lar. 20. yüz- yıl tarihinde çok önemli ve ilginç bırdönem oluşturuyor. Romanım- da, iki kız kardeş arasındaki özel ilişkınin arkasında o yıllann Ital- yası'nı anlatmak istedim. Dönem- leri, karakterler aracılığıyla aktar- mayı seviyorum. - Neden romaıumzın küh nok- tasına birTürk karakteri yerleştir- diniz? COMENCİNİ - Çünkü bu öy- künün bir kısmı gercekten yaşan- dı. Ben 1970"lerde Roma'da bir Türk tanıdım. 30 yaşlannda bir si- yası mültecıydi. Tıpkı kitaptaki gibi, gıderken bana bıraktığı par- kayı uzun süre sakladım. 'Yitirilen gençük" ızleğini de içinde baruıdı- ran bu romanda. Maria'nın yıllar sonra Mehmet'in parkasını atma- sı, gençlik döneminin sona erme- sıni temsil ediyordu. Maria'nın alıştığı yaşamdan farklı, yeni bir şeylenn karşılığıydı Mehmet; Tür- kıye'nin, Avrupalı içindüşlereaçık bır ülke olması gibi. - O halde Mehmet, Maria'nın içindeki bastınlmışseriiven duygu- sunun da imgesiydi— COMENCLNİ -Maria kocasın- dan uzakta. çocuğuyla tek başına. kadınsı bir yalnızhk içındeyken buyakışıklı, güçlüve gjzemlı Türk girdı yaşamına. Mehmet, kurulu düzeni içinde yaşayan bu kadına gençliğın çılgınlığını, sonu belir- sizlığınheyecanını hissettirdi. Ay- nca Mehmet'i Mana'ya gönde- ren. kızkardeşi Isabella'ydı. Bune- denle Mehmet, iki kardeş arasın- da bir bağ oluşturuyordu. Maria onunla seviştıği zaman, kardeşine de yakınlaşıyordu... - Birbirlerine çok bağh olan bu iki kız kardeş arasında aynı za- manda müthiş de bir gerilim var- dı hep. "İkimi/den birinin ölmesi gerekiyordu" derken neteri ifade ediyordu Maria? COMENCINI-Bu. hem iki kız kardeşin hem de iki ayn karakte- rin oluşturduğu tek insanın öykü- sü. İki farklı karakter, ashnda ay- nı kadının içinde eşzamanlı birya- şam sürüyorlar. Daha asi ve cesur olan Isabella gençlik dönemini, Maria ise yetişkinliği temsil edi- yor. Ancak gerçekler, yaşamın ge- tirdıği sorumluluklan üstlenmek için bu serüvenli dönemın geride bırakılmasını gerektinvor. - Peki Maria, kardeşi İsabefla'y la olan içsel hesaplaşmasını tamam- lama gereksinimi duyarak mı ya- şadıklannı yazmava başhyor? COMENCİNİ - Maria. Isabel- la'yı yaşatabılmek için yazıyor öy- küsünü. Edebıyat, tahlıl etmekten çok yitinlenlen yasatma gereksi- niminden doğuyor çünkü. Çaba- Q mız, acılan dindirmeye yetmiyor < belki, ama özledıklerimizi daha •^ canlı kılmamızı sağlıyor. Manada "3 hemkardeşinihemdelsabella'yla •gıbırlıkte kendınden bır parçayı yi- o tinyor romanda Bence pek çok t yazara esın kaynağı olan, yitirilen gençliğe duyulan bu özlem... -Sizsinemacı kimligi de taşıyan bir yazarsınız. Kendinizi sinema- ya mı yoksa edebiyata mı daha ya- kın hissediyorsunuz? COMENCİNİ - Sinema belki de yüzyılın en büyük buluşlann- dan biri. Benim için de bir aile ge- leneği ve sınemayı gercekten se- viyorum; ama ışe yazarak başla- dım. Sinema ve edebiyat yaşamı- mın içinde birbinni kovalıyor hep. - Sinemayla olan ilişkiniz, ro- manlannızın sinematogrank özet- tiklertaşıması gibi birsonuç doğu- ruyor mu sizce? COMENCİNİ -Yazmak da gör- mektır ashnda; görüntülerı söz- cüklerle anlatırsınız. Ancak bu so- ruya kesin bir yanıt vermek güç. ^ kitap kulübül Cumhuriyet ^ kitap kulübül IMZAGU IMZA GUN TUYAP 18. ISTANBUL KİTAP FUJUU'NDA I TUYIP 18. ISTANBUL KİTAP FUARI'NDA 11 Kasım PersembeiBuâml C16.00-17 30 UUffYE MBIISİ ALPAY ŞftHkta t-18 00-19 30 t 18 00-19 30 Kitapseverlerle söyleşip, kitaplarını imzalayacaklar Tüyap Sergı Sarayı Alt kat Stand No:85/86 Tepebaşı istanbu Kitapseverlerle söyleşip, kitaplannı imzalayacaklar GÖZIERİN POYRAZ Cumhuriyel k ı t a p 1 a r ı Gazetecı-Yazar Hıkmet Çetinkaya'nın içindeki fırtınah evrende geliştırdıği, duygu deniztnde damıttığı yazılan. Bir solukta okunacak, kimi zaman bir nisan yağrauru altında. bazan poyraz yelinin soğuk savurganhğmda ya da karanltk bır gecenin yalnızlığında yeniden okunacak. yer yer okunacak bir kitap bu kitap Ça§PaafiamaA.Ş.Turt(ocağ-.Cad ffo:39>41 <34334)Cağa!oğWstanbui M (212)514 0196^ kitap Tuyap Sergi Sarayı Alt kat Stand No:85/86 Tepebaşı İstanbul KİRALIK DAİRE Fulya Mahallesi'nde 2+1, temiz , sobalı daire. 160milyonTL. 0212 212 08 04 IŞILDAK VE YELPAZE ATtLLA BtRKİYE İstanbul, Tutkulu Bir Aşk Gibi! Yine de seni çok seviyorum Istanbul... fi* Bir kadını delice sevmek gibi; tutkulu bir aşk gibi... Öyle bır kenttır ki Istanbul, kimileri tapar, kimileri nefret eder. Üstelik bazen iki yoğun duygu birtikte ya- şanır. Çocukluğumun Istanbul'u yok artık biliyorum; üs- telik bize anlatılanlann bırçoğunu da görememiştik. Görememiştik ama, kokusunu duyumsamıştık. Sonra... Hani şarkıdaki gibi, "Biz büyüdük ve kiriendi dün- ya." Bizim kuşak -ashnda ne keyiflidir şu kuşak mese- lesi-, hani şu elli beşliler, hani altmış sekizlilerin izini sürmeye çalışan gızli romantikler, Istanbul'un kirie- nişıne tanık olduk, gençliğimizi dünyaya haykınrken... Eskiden, benim çocukluğumda bile, iki katlı evl semt- lerin yıldızlan çok başkaydı. Özellikle yaz aylannda gökyüzü pınltıyla dolup taşardı. O iki katlı evlerin kocaman bahçeleri vardı; belki ger- cekten kocamandı, belki biz küçük olduğumuz için kocamandı. Ihlamur, hanımeli ve gül kokardı. Öyle güller vardı ki, hani yedi veren de derler adına, kışın bile açardı. Bir de meyve ağaçlan. Yüzlerce çeşit meyve ağaçlan. Karadeniz'in bıricik meyvesı kara yemişi gördüğü- nüzde Bakırköyü'nün o unutulmaz ikı katlı evin bah- çesınde, özenle yetiştirilen frenk üzümünü de biraz ilensinde keşfedince, şaşkmlığınızın yerini gizemli bir törensellık alırdı. Yalnızca Istanbul'un çevresindeki semtlerin bah- çelerinde değil. merkezlerdeki bazı evlerin arka bah- çelerinde bile rastlardınız meyve ağaçlanna... Örneğin incire ya da duta... Hele o rengârenk pencere önü çiçekleri... Betim- lenmesi olanaksız gibi görulen birbirinden güzel çi- çekler. Ardında da kısmetıni bekleyen genç kızlar, soka- ğın en büyük gözlemcisiydi aynı zamanda. O yasak mahalle aşklan, tabii ki... Zaten istanbul'dan söz edip de aşktan söz etme- mek olur mu? Zaten güzel bir yazıya soyunmuşsak, edebiyat coşkusu kaplamışsa içimizi, nasıl olur da aşktan sözetmeyiz... Mahalleyi birbirine düşüren, genellikle sonu hüs- ranla biten o saf ve masum yasak aşklar. Binbir güçlükle ayarianan o gızli ve gizemli mu- hallebici buluşmalan... Hepsı gende kaldı; elliyte birtikte Istanbul'a atılan kalleş hançer darbelerinin izlerini biz gençken gör- dük, büyürken de anlamını kavradık. O kalleş hançer darbelen hiç dunmadı. Şimdi ise Istanbul hem anlaşılması güç bir kent, hem de anlatılması. Yine de güzellikleriyle dolu; yaşamasını, bakma- sını, duyumsamasını bilmeli. Kimileri için yalnızca yaşayanlann variığıyla güzel, kimileri için yalnızca kaçılacak bir yer, IstanbuJ. Çok uzaklara: Doğu'ya ya da Bstı'yaon •. Yine de seni çok seviyorum Istanbul... Birkadını delice sevmekgibi; tutkulu bir aşkgibi... Yağmadan kurtardığın güzellıklerin bir yana, ör- neğin Aşıyan'dakı şair ruhun ya da adalardaki aşk- lann ya da boğazdan geçen kaptanların hiç okun- mamış dizelen ya da her bir köşende bınlerce anı- nın yurt tuttuğu hâlâ ayakta duran o eski yapılann, evet tüm bunlar bir yana, özne olarak hep varsın Is- tanbul. Demem o demek kı, sevilsen de nefret edilsen de, yağmalansan da özenle bakılsan da, senden kaçıl- sa da Doğu'ya ya da Batı'ya, yine de özne sensin Istanbul. Çünkü, hem tarihın kentisin, hem hüznün, hem er- guvanlann, hem de o büyülü aşklann... Behçet Aysan Şiir Yılmaz Gruda aldı • ANKARA (ANKA) - Türk Tabipler Bırliği (TTB) tarafından bu yıl 5'incısı düzenlenen Behçet Aysan Şiir Ödülü "Çerçi Zeus" adlı eseriyle Yılmaz Gruda'ya verildi. 2 Temmuz 1993 yılında Sivas'ta yaşamını yitiren şairdoktor Behçet Aysan'ın anısına TTB tarafindan verilen şiir odülüne bu yıl Yılmaz Gruda layık görüldü. Arif Damar, Şükran Kurdakul, Emın Özdemir, Ahmet Telli, Ahmet Erhan ve Ataol Behramoğlu'ndan oluşan ödül seçicı kuruluYılmaz Gruda'nın kitabının, Behçet Aysan'ın şiirinde bir izlek ve duyarlılık olarak yer alan mitoloji ve Ege mitolojisinin atmosfenne yakın olması nedeniyle ödülün amacına en uygun yapıt olarak görüldüğünü belirtti. 1999 Behçet Aysan ŞiırÖdülü'nün töreni aralık ayı içerisinde Ankara'da yapılacak. KİTAP FUARrNDA BUGÜN ASALONU - • 14.0O-1530 - Doğan Cücenoğhı okurlanyla söyleşecek. • 1530-17.00 - 'Çağdaş Yazın ile Okul Arasındaki Berlin Duvan' konulu panele konuşmacı olarak Adnan Bûıyazar, Celil Altın, Emin Özdemir, Kahamettin Akıngüç ve Mehmet Başaran katılacak. • 17.00-1830 - 'Cumhuriyeün 75. Yılında Cumhuriyet Okurlan Soruyor, Yazarian Yanıthyor' konulu sö>leşiye gazetemiz yazarian katılacak. • 1830-20.00 - Dünya Kitap Ödül Töreni düzenlenecek. > . . • _-" B SALONU • 13.00-15.00 - 'Şair ve Romancı Rıfat llgaz' konulu söyleşiye Öner Yagcı, Sunay Akın ve Akgün Akova katılacak. • 15.00-1630 - Fulya Aytaç, 'Yeni Çağın İlkeleri' konulu bır konferans verecek. • 1630-1830 - Işıl Baş'ın yöneteceği 'TürkiyeHle Kadın Edebiyatı? nın Yüz S'ılı' konulu panele Dilek Doğtaş, Jale Parla, Füsun Akatlı katılacak. • 1830-20.00 Jacque Lacarriere 'Yolculuk ve Yazın' konulu bır konferans verecek. CKK'DE İMZA GÜNLERİ • Ne\ra Bucak ve Osman Şahin 14.00-15.30, Erol Manisalı 16.00-17.30, Ulviye Alpay ve Menter Şahinler 18.00-19.30 saatleri arasında Cumhunyet Kitap Kulübü'nün TÜYAP'taki standında kitaplarını imzalavacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle