Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 KASIM 1999 ÇARŞAMBA
DIH
Karadeniz'de
gemi battı:
7 kişi kayıp
• TRABZON(AA)-
Hopa Lımanf ndan maden
cevheri yükleyen "Alican
Deval" adlı yük gemisi
dün gece Rıze'ye bağlı
Pazar ilçesınin 2 mil
açığında battı. Hopa
Limanf ndan Samsun'a
götürmek üzere 1750 ton
maden cevheri yüklenen
982 grostonluk Harun
Deval'a ait kuru yük
gemısınden dün saat 18.30
sıralannda. "Batıyoruz"
bildinmınde bulunuldu.
Geminin ihban yaptıktan
kısa bir süre sonra battığı
belirlendi. Rize Valisi Erdal
Ata, mürettebattan 5
kişinin kurtanldığını.
7'sinin ise kayıp olduğımu
söyledi.
ABD Küba'ya
ambargoyu
kaMırıyor
• BtRLEŞMİŞ
MİLLETLER (AA) - BM
Genel Kurulu'nda dün
yapılan o\ lamada.
ABD'nin Küba'ya 40 yıldır
uyguladığı ekonomik
ambargoyu kaldırması
karan benimsendi. Küba ile
ilgili önergenin
oylamasında, 155 ülke
ambargonun kaldırılmasına
olumlu. 2 ülke ise olumsuz
oy kullanırken 8 ülke
çekimser kaldı.
BHHeîeltfde 7
kişi ölü bulundu
• BERLİN /
FRANKFLRT(AA)-
Almanya'nm kuzey
kasabası Bietefeld'de 7
kişinin vurularak
öldürülmüş halde
bulunduğu bildirildi. Polis.
öldürülen 4'ü kadın 3"ü
drkek 7 kişinin Türk
olduklannın sanıldığını
belirtti. Silah seslerinin
duyulmasından sonra olay
yerine gelen polis
yetkilileri, olayın faili ya da
faillerinin kurbanlar
tarafından tanınan kişiler
olduklannın sanıldığını
söyledi.
Dino'nun
yangılanması
• DİY\RBAKIR
(Cumhuriyet Bürosu) -
1998 yıh Nevruz
kutlamalan sırasında
PKK'li bir bayan militanın
posterlerini taşıyıp halkı
tahrik ettiği iddiasıyla
Diyarbakır 3 No'lu
DGM'de hakkında dava
açılan ttalyan gazeteci
Dino Frusillo'nun
yargılanmasına devam
edildi. Duruşmada
mahkeme heyeti.
Frusillo'nun daha önce
diplomasi kanalıyla
istenilen savunmasının
beklenilmesine karar
vererek duruşmayı erteledi.
Ercik'in
dupuşması
• DİYARBAKIR
(Cumhuriyet Bürosu) -
Geçen mart ayında
üzerindeki bombalan
patlatmak üzereyken
güvenlik güçlerince
yakalanan PKK'nin canlı
bombası Bahar Ercik'in
yargılanmasına Diyarbakır
2 No'lu DGM'de devam
edildi. Mahkeme heyeti,
Ercik'in Hakkâri'deİci Kato
dağlannda meydana gelen
çatışmaya katıtıp
katılmadığının anlaşılması
için DGM Başsavcılığı ile
Olağanüstü Hal Bölge
Valiliği'neyazı
yazılmasına karar vererek
duruşmayı erteledi.
Yeğen Bucak'ın
'çete' davası
• ANKARA (AA) - Çıkar
sağlamak amacıyla
yıldırma, korkutma ve
sindırme gücünü
kullanarak örgüt kurduklan
ve bu örgüte üye olduklan
gerekçesiyle DYP Şanlıurfa
Milletvekih Sedat Bucak'ın
yeğeni Fatih Mehmet
Bucak ve 6 adamının 3 ile
41 yıl arasında değışen
hapis cezalan istemiyle
yargılanmalanna dün
başlandı. Mahkeme
Başkanı Mehmet Orhan
Karadeniz, belirterek
duruşmayı erteledi.
Bovvieöldü
• NE\VYORK(AA)-
"Free-jazz"ın önde gelen
isimlerinden trompetçi 58
yaşındaki Lester Bovvie'nin
öldügu bildirildi. Oğlu
Larry, sanatçının karaciğer
kanserine yenik düştüğünü
ve New York'taki evinde
önceki gece öldüğünü
kaydefti.
üevşirme Bir Despotizmin
Gayri-Resmi Tarihi
•A-
'i A -
ERDOĞAN AYDIN
Osmanlı'nın 1299'da
kurulduğu safsatası
7
3. yüzyılda Anadolu ve Türkistan'da, bizzat Sün-
nı tslam savunucularmın ifadesiyle "möyonlan
aşan ehB sünnet harid" Müslüman yaşamaktadır.
14. yüzyılda Nigidi Kadı Ahmet'in belirttiği gibi,
"dhanın bu gibilerle dolu okhığu" söylenmektedir.
Sünni Islamın resmen devlet dini olarak kabul edildiği Sel-
çuklu ve Osmanlı dönemlerinde, iddia edildiğinin aksine,
halkın çoğunluğu Sünni değildir (T. Akpınar, Tarih ve Top-
lum, sayı82. s.15).
Bunlar bir yana, Türk boylannın kabul ettiği Islamiyet,
"•Oğuzlann eski şaman inarvçlannda fazla bir değişiklik ge-
tirmeyen, kaulaşmamış, derme catma bir din yapısındaydı.
Cahenin de belirttiği gibL bunlann kabul ettiği Islamiyet,
özel bir biçimdeydi. Bu. büyük din bilginlerinin tslamiyeti
değil. gezgin dervişlerin. kültür seviyesi farklı düzeylerdeki
satKilann ve askerlerin İslamiyetiydi ve kabksız dogmadan
çok, çeşitii ibadet biçinüeri ve dualardan meydana gdmişti"
(S. Yerasimos, Azgelişmışlik Sürecinde Türkiye. c. 1, s.98).
Üstelık bu durum salt kuruluş yıllanna özgü bir durum
da değildi; kuruluş sonrası egemenler bir iktidar etme ide-
olojisine olan gereksinimleriyle tıpkı Selçuklu devleti gibi
Sünnileşmişlerse de, Türkmen halkı, kendisine yukandan
dayatılan şeriata karşı 17. yüzyılda hâlâ kınlamayan olduk-
ça etkin bir sivil itaatsizlik göstermekten gen durmayacak-
tır:
"... kendilerini cihat peşinde koşan din savaşçılan sayan-
lar da dahil olmak üzere, Anadolu Türklerinin Vtüslüman-
lıklan da doğrusu Arap, Acem vb. gibi öteki toplumlann
Müslümanlıklanyla benzeşir gibi değildi. Örneğin Prof. O.
Turan. Anadolu Türklerinin Müslümanlıklan için 'çok sat-
hı" deyimini kuüanmaktadır. Prof. F. Köpriilü. Anadolu
Türklerinin Müslümanlık anlayışını "Bu Türk aşiretlen ge-
nellikle Müslüman olmakla beraber, her türden bağnazlık-
tan uzak, dınin kendileri için çapraşık ve gerçekleştırilme-
si zor hükümlerine uymaktan çok, eski budunsal gelenek-
lerinin dıştan Müslümanlık cilasıyla cilalanmış basit bir
şekline uygun, eski Türk şamanizminin dış görünüşü lslam-
laşmış bir devamf diye tanımlamaktadır. Ziya Gökalp de
"Türklerin eski dınlerinde zühdi
ibadetleri yoktur" diyerek,Türkle-
rin hiçbirzaman dine aşın düşkün
olmadıklannı vurgulamaktadır"
(D. Ceyhun. Ah Şu Biz Kara Bı-
yıklı Türkler, s.71).
Daha önemlisi, cihat için yol-
lanmış Türkmenlerin Anado-
lu'nun yerleşik halkı Rumlarla
sergilediği yakmlıktır. Nıtekimbu
Türkmen ve Rumlann din değiş-
tirmeden birbirleriyle evlendikle-
rini, kendi devletleriyle olan so-
runlarında bırbirlerine stğındıkla-
nnı. aynı yerleşim ve üretım alan-
lannı paylaştıklannı görebiliyo-
ruz.
"Tanıımns Osmanh Tarihi ya-
zan Jorga'nın eserinde kaydettiği
bir Venedik belgesinde bu hususta
ilginç bir dunıma rastlıyonız. 8
Şubat 1514 tarihli bu kayda göre,
Osmanlı Anadolusu'nda ahalinin
beşte dördü (yüzde 80'i) Şii (Ale-
vi)olarak gösterilmektedir. Babin-
ger, bu nispeti haklı olarak abarb-
lı buluyor. Fakat yine kendisi de
nıiktann korkunç derecede fazla
olduğu kanaatindedir." (Bkz. T.
Akpınar, Tarih ve Toplum dergbi,
sayı 82, $.16)
Esasen Osmanlı'nın ilk dönem-
lerinde. iktidarda temsil edilen
dinsel anlayış alabildiğine gevşek
ve kurallardan uzaktır. Nitektm
"Orhan Gazi'ye ait vakfiyyede,
Bursa'nın zapdnda büyük him-
meti ve askeri coşturarak zaferde katkısı olan heterodoks
derviş Geyikli Baba'y a bir kısım arazi ile iki yük şarap ve i-
ki yük raİa verflmesi kaydV- son derece dikkati çekkidir"
<H.Z.Ülken.Age s 16).
Türkler hep devlet kurdu iddiası
Türklerin tarihlen boyunca hep devlet kurduklan iddiası,
sadece Türk-lslamcılanmızın değil, devletin de resmi iddi-
alanndan biridir. Bu görüş, bilimsel bir anlamdan yoksun
olması bir yana, böyle çok devlet kurma "y^teneğmin" ay-
nı zamanda böyle çok devlet batırma "yeteneğj" ile birlik-
te sorgulanmayı gerektirmektedir. Asgari bir tutarhhkla "ye-
tenek"in, kurmaktan çok batırmama, zamana uyma ve ken-
dini yenileyerek süreğenlıkte bulunması gerekir: dolayısıy-
la tarihe nesnel bakmak ve artık hamasetten kurtulmâk ge-
rekiyor.
Bu noktadaki öznellikler bir yana, gerçekte Türk devlet-
leşmesinin en erken olarak Karahanlılara kadar götürülebı-
leceğini, Selçuklu'da bu devletleşmenin olgunlaştığını(*).
konuya ilişkin dikkate değer bir görüş: "İran Selçuklulan-
na kadarkiler ashnda birer kabile konfederasyonu idiler. İs-
tikrarsız vapılan. sık sık dağümalan ve >eniden kunılmala-
n da buradan ileri gelmektedir. Birbirini izle>en bu kabile
konfederasyonlan. Orta Asya'da devlet kurma ve uygarlığa
geçme >önünde dalga dalga gelen anlımlan temsil ediyorlar.
Bu anlimlann M.Ö. 1000lerden M.S. IOOO'lere kadar uza-
nan 2000 yılbk bir süreyi kapsamasL özel mülkiyetin geliş-
rae >ollarının Orta Asya bozkırlanndaki nkanıkhğL başka
de>işle gelişmenin ağuîığı ile ilgili başka bir sorundur. Yaa-
nm ilk kez8.yüz>Tİda görülmesL Türklerin uygarbğtn ve dev-
let kuruculuğunun eşiğine ancak bu tarihlerde geldiklerini
gösteriyor. Çünkü yazı demek, ticaret demekrir. >ergi de-
mektir. yasa demektir. Mezopotamya. Çin, Iran ve Mısır'da
kurulan ilk devletieri, Eski Yunan \e Roma'vı düşünürsek,
Türklerin tarih veuygarük sahnesinepek o kadar erken çık-
madıklan görüJüc'' (D. Perinçek. Toplum ve Devlet, s. 213)
Osmanlının da bu miras üzerinde yükseldiği söylenebilir.
Ancak doruğuna 14. ve 15. yüzyıllarda varacak olan bu
Türk devletleşmesı, bir yandan Türk toplum ve kültürüne
yabancılaşma. diğer yandan da. daha yüksek kültür ve da-
ha kurumsal devlet geleneğine sahip Pers, Bizans ve Arap
kültürve geleneklerinin hegomonyasına girilmesi anlamı ta-
şıyordu.
Bu ön belirleme üzerinden şimdi Osmanh Beyliğı'nin
devletleşmesinin gerçek tarihine girebiliriz: Karacahisar'ın
fethi (1288). Osman Bey'i "gazilikten uç beyliğine yüksel-
tecek ve uc bölgesindeki gaza önderleri olan atplar gözünde
en ileri gazi önderi durumuna getirecektir" (Bkz. H. tnal-
cık, Cogito, s.27, Doğu-Batı, s. 18).
Bu aşamaya kadar Osman Bey tlhanlı Hanlığı'na bağım-
lı Konya Selçuklulan'na bağlı bir kabile şefi idi. Bu aşama-
da Selçuklu Sultanı tarafından resmen Sancakbeyi yapıldı-
ğı ıddia ediliyorsa da kesın değildir. 1299'da Bilecik, Yar-
hisar, tnegöl Yenişehir tekfurlannın kalelerini de ele geçir-
dikten sonra Osman Bey, rivayete göre kendi adına hutbe
okutmuş, kadı atamıştvr. Osmanlı Devleti'nin kuruluş tari-
hi esprisı işte buna dayanır. Hammer,"1299'da Alaeddin Os-
man'a yeniden ikta ve 'bey' sıfatı ile egemeolik sembolleri
olan labç. ruğ \c daoııl verir" diye yazar \e devamla "Ege-
menlikle donabldıktan sonra Osman'm ilk işi Karacahisar
Kilisesi'ni camiye çevirmek veoraya bir unam, bir kâtip, bir
de molla verieştirmek ounuştur" der.
Olanlar bundan ibarettir ve açıktır ki
bu verilerle Osmanlı henüz "devtet"
kavramını hak edecek bir kurumlaş-
madan yoksundur. 1299'daki bu se-
remoniyle Osmanlı, Selçukluya bağ-
lı resmen tanınmış bir Bey'liktir. Ka-
bul edileceği gibi beylik olmak, dev-
let olmaktan farklıdır; kabile/aşiret
olmayı aşmak. ama henüz devlet ola-
mamaktır. Bu anlamda nasıl ki impa-
ratorluk olmayı devlet olmanın üs-
tünde bir kurumlaşma olarak devlet-
ten ayınyorsak. beyliği de devlet ol-
maktan ayıracak bilimsel özeni gös-
termek zorundayız. Üstelik bu sıra-
daOsmanlı Beyliği, dığerBeylik'ler-
le kıyaslandığında ekonomik ve siya-
sal kurumlaşması en geri (ama buna
karşılık egemenlik kurma potansiyel-
leri en yüksek) durumda olanıdır. Ni-
tekim bu potansiyelleri sayesinde kı-
sa zamanda birbiri ardına elde ettiği
başanlarla bölgenin (Bitinya) ege-
men gücü haline gelecektir. Böylesi
kısa zamanda yurt edinen Osmanlı,
1299'da Bizans'ın iki önemli merke-
zi Iznik ve Bursa'yı tehdit edebilecek
konuma yükselmiştir. Bu ise diğer
beyliklerin görece durgun konumla-
ürklerin tarihleri
boyunca hep devlet
kurdukları iddiası, sadece
Türk-tslamcılanmızın
değil, devletin de resmi
iddıalanndan biridir. Bu
görüş, bilimsel bir
anlamdan yoksun olması
bir yana, böyle çok devlet
kurma "yeteneğinin" aynı
zamanda böyle çok devlet
batırma "yeteneği" ile
birlikte sorgulanmayı
gerektirmektedir.
itiraz eden H. tnalcık, 27 Temmuz 1301'de Koyunhisar
(Bapheus) zaferini "hanedanın ortaya çıkması \e fetihlerin
örgütlennıesiytebeyfiğinortayaçıknıası'' dolayısıyla devle-
tin kuruluşu tarihi olarak görmek gereğinden söz etmekte-
dir: u
Artık Beylik kurulmuştur. Beylik, ruşeym halinde bir
de\let durumuna gelir. Yazıcızade'nin belirttiği gibi, arnk
Bey'in bir iilkesi. şehirieri, basit de olsa bürokratik bir mer-
kezi idaresi, Türkmen savaşçılann ve yoldaşlann örgütfen-
mesiyle meydana gehniş bir ordusu
vardır" (Doğu-Batı, s. 22) diye ya-
zar tnalcık.
Inalcık'ın 1299 tarihinin Osman-
lının bir devlet olarak kuruluşunun
tarihi yapılmasına itirazı yenndedir.
Ancak nesnel bir sorgulamayla, 27
Temmuz 1301 tarihinin de sorunlu
olduğu açıktır, şöyle ki, ciddi bir si-
yasal atıhm ifade eden bu tarihin, si-
yasal atılımdan öte bir kurumlaşma
ifadesi olan devletin kuruluş tarihi
yapılması, bir devlet kuruluşu açı-
sından kayda değer, nesnel bir anlam
taşımamaktadır. Bir savaşın kazanıl-
ma tarihi, siyaseten ne kadar önem-
li olursa olsun, o ilkel koşullarda bi-
le belli ölçütleri gerektiren bir ku-
rumlaşma anlamında devletin kuru-
luşu tarihi olamaz. En azından bu
açıdan klasik tezin daha tutarlı oldu-
ğunu kabul etmek zorundayız. An-
cak Inalcık. hutbe^kadı+Selçuk Sul-
tanından sancak gibi faktörlerin.
devlet kavramını hak etmek açısın-
dan kabul edilemez bir ilkelliğe te-
kabül ettığinden 1299 koşullannda
devletin kurulmuş olduğu tezine çok
haklı olarak itiraz etmektedir. An-
cak devletin kuruluşunu, askeri-si-
O,
nndan ayınmla onu, ya >ok edılnıe
ya da hızla egemenliğini yayma dö-
nemecinde stratejik önemde bir siya-
sal güç haline getirmiştir. Özetle bu
dönemde devletin çekirdeği belir-
ginleşmiştir; ancak kendi bürokrasi-
si, profesyonel bir ordusu, bağımsız
parası, kendi merkezine bağlanan
ekonomik yapısı ve sınıfsal aynşma-
sı henüz oluşmamıştır.
Dolayısıyla böylesi bir siyasal-ör-
gütsel niteliği devlet diye nitelen-
mek için henüz erkendir. Osman za-
manında Osmanlı Beyliği, Türk dev-
let geleneği içinde ölçüt olan hane-
danhğı bile henüz resmen kanıtla-
mış değildir; salt bu açıdan bile dev-
letin kuruluşunu, Orhan'ın Os-
man'ın yerine geçmekte zorlanma-
dığı ve hanedanın kuruhnasının res-
mileştiğı dönem içinde düşünmek
geTekmektedir.
İşte bu atmosferde Osman Bey,
1300'de Iznik'i kuşatarak, yerleştiği
bölgede (Bitinya) stratejik iddiasını
ve devletleşme yönündeki stratejik
atılımını başlatır. O güne kadar elde
edirmiş olağanüstü maddi (gazi/alp,
derv'işyulema, Türkmen ve yanı sıra
bir kısım Rum asilzade. Ahi ve Rum
şehirliler ve tabii altın, gümüş, esir, hayvan, toprak. vs.)
zenginlik ve bilgi üzerinden, kendiliğinden sürecin kendi-
si için bir süreç olarak planlanması dönemi başlamıştır.
Iznik'i kurtarmaya gelen Bizans ordusu hem yeterli güç
toplamarruş, belki de Osmanlıyı küçümsemiş olması hem
de savaşa, dağdan akan Osmanlı savaşçılanna karşı deniz
kıyısından dezavantajh konumda başlamış olması sonucun-
da yenılecektir. 27 Temmuz 1301 "de Koyunhisar'da (Bap-
heus) Bizans'a karşı elde edilen bu zafer, Osmanlılar açı-
sından az önce sözünü ettiğimiz ikilemde, yok edilme ris-
kınin atlatılması ve egemenliğin önünün açılması anlamı-
na gelecektir. Bizans'la doğrudan muhatap olup bundan ba-
şanylaçıkarak bölgenin (Bitinya) tartışmasız çekim ve ege-
menlik odağı olacaktır. Oyle ki, 1331 'de düşene kadarku-
şatma altında kalacak olan Iznik'e bir daha yardım geleme-
yecek. alp/ gazi'lerin Osmanlı etrafinda toplanmasında ise
büyük bir ivme sağlayacaktır. Koyunhisar Zaferi'ni, Os-
manlı devletınin ufku, etkisi, dolayısıyla kuruluş sürecinde
tayin edici bir halka olarak düşünmek gerekmektedir.
Bu zafer, çok uzun dönem askeri olarak pasifbir dönem-
ce takip edilmiş olsa da, Osmanlının bölgedeki etkinliğınin
resmiyet kazanması, psikolojik ve kurumsal olarakOsman-
lı devletleşmesinde önemli bir atılım anlamı taşımaktadır.
Bu noktada Osmanlı devietinin 1299'da kurulduğu tezine
smanlı îli'nin
genişlemesi ve savaşın
ekonomi ve siyasetin temel
unsuru olması
çerçevesinde askerlik,
ancak 1330 civarmda,
doğrudan üreticilerin/
halkın ek işi (veya birincisi
kadar doğrn olmak üzere
üreticilik, savaşçılarm ek
işi) olmaktan çıkanlacak
ve halktan ayn olarak yaya
ve atlılardan oluşacak bir
ordu kurulacaktı.
yaseten rüştünü ispatladığı, ama siya-
sal ve ekonomik kurumlaşma olarak
dikkate değer bir değişimin yaşan-
madığı birkaç yıl sonrakı bir zafer ta-
rihine itmekten ötesine geçememek-
tedir.
Bu dönem Osmanlı Beyliği, siya-
seten yakaladığı büyük avantajlara
rağmen siyasal aygıtın kurumsallaş-
ması ve kültürel açıdan, diğer Türk-
men beyliklerinin istisnasız tümün-
den çok daha geriydi. (Bkz. S. Dıviı-
çioğlu, Osmanlı Beyliginin Kurulu-
şu, s. 72). Onun diğerlerine göre bu
kurumsal geriliğidir ki, diğer gaziler
ve beylikleriyle sorun yaşayan ko-
mutanlar için bir toplanma merkezi
olmasını da arttıran bir işlev göre-
cekti; çünkü gazapotansiyeli yanı sı-
ra Osmanlı devletleşmesinin geri ko-
numu, onlann çok önem verdikleri
özgürlüklerinden çok az şey kaybe-
derek mevzilenmelerini olanaklı kı-
lıyordu.
tktisadi gelişme sürecinde de ha-
keza, Osmanlı, diğer beyliklerin tü-
münün gerisindedir. Diğer beylikler
Rodos, Girit, Venedik ve Cenevizli-
lerle ticaret yaparken, Osmanlı ilk ti-
caret anlaşmasıru 1351 'de Cenevizli-
lerle yapacaktır, ki bu, salt ekonomi açısından değil yasal
kurumsallaşmanın geriliği açısından da önemlidir. (Bkz. S.
Divitçioğlu, Osmanlı Beyliginin Kuruluşu, s.79).
Devletleşmenin mantığı . .
Karacahisar fethinden ve hutbe okuma. kadı atamadan
sonra Osmanlı toplumunda henüz daha ekonomik akıl ve
sınıflaşma bilinci de oluşmamıştır. Nitekım devletleşme ve
sınıflaşma tecriibesirun bilinciyle Germiyan'dan bit tüccar.
Karacahisar'daki pazann vergisinın kendisine satılmasını is-
tediğinde Osman'ın şu şaşkın tepkisi bunun göstergesidir:
•'Osman Gazi sordu; 'Vergi nedir?" Adam dedi ki; 'Pazara
ne geise ben ondan para anrun'. Osman Gazi, 'Senin bu pa-
zara gelenlerde alacağm mı var ki para istersin' dedi. O
adam; 'Han'un, bu türedir. Bütün memleketierde vardır ki
padişah olanlar alır" dedi. Gazi sordu; 'Tann mı buyurdu,
yoksa beğler kendileri mi yapn?' O adam >ine; 'Türedir
han'un. Ezelden kaJmışnr' dedi. Osman Gazi çok öfkekn-
di; 'Bir kişinin kazancı başkasının olur mu? Kendi malı olur.
Benonun maluıa ne ko> dum ki,'bana akça ver'di>e>im. Bre
kişi, var git, artık bana bu sözü söyleme, ki sana ziyanım do-
kunur' dedi" (Aşıkpaşazade Tarihi, s. 25-26).
Tabıi kurumlaşmanın başındakı insan olarak Osman Bey
de vergi ve daha pek çok şeyi öğrenecektir; nitekim devlet-
leşmenin mantığı açısından bunun böyle olması gerektiği-
ne ıkna edilir ve "bir yük getirip satan herkesten iki akça"
alınmaşı kanunu koyar. Denilebilir kı Osman. devletleşeme-
diğinden değil, eşitsizlikçi ve sınıfçı bir devlete karşı ko-
münal bir devlet anlayışına sahip oldugundan bu tepkiyi ver-
miştir. Ki böyle olmadığı, sorunun esasen bir devletleşme,
ekonomi, pazar, vergi. halkın üstünde kurumsal bir meka-
nizmanın yaratılması gibi öğelerin öğrenilemediği, daha
doğrusu yeni yeni ve el yordamıyla ögrenildiği ortadadır.
Bursa'nın almması
Orhan Bey, babasının ölümünden iki yıl sonra, 1326'da
Bursa'yı teslim ahr ve başkent yapar; yani Osmanlı niha-
yet (çadır, kasaba veya kale değil) bir şehir merkeze sahip
olur. Bu dönemde Osmanlı Beyliği hâlâ llhanlf ya bağım-
lılığını aşabilmiş değildir "1335'teson İlnan.EbuSaidHan
erkek varis bırakınadan öldüğü zaman, Anadolu Türkmen
Beyleri Sultan urrvanı ile bağımsızlıklannı ilan edeceklerdL
Orhan Bey o tarihe doğru İlhanlı maliye defterlerinde vergi
«ren uc emirleri arasuıda zjkredilmistir." (H. lnalcık, Do-
ğu-Batı. s. 11).
Bununla birlikte bu durumun. devletleşmenin gerçeklc-
şip gerçekleşmediği açısından tayin edici değildir. Devlet
olmaya bağımsızlık temelinde değil. ıç egemenlik ve bunun
için gerekli kurumlaşma düzeyi bağlammda yaklaşmak ge-
rekmektedir. Bu açıdan yaklaştığımızda Orhan Bey'in ik-
tidar olduğu dönemde, ekonomik egemenliğinin ve kurum-
laşmasının kanıtı olarak kendi parasından yoksun olduğu-
nugörüyoruz. Ekonomi işlen veyönetimı.Osmanlıya,hem
bağımsizlaşabilmek hem de siyaseten hâkim olduğu bölge-
ye gerçek anlamda hükmedebilmek için kendıne ait bir pa-
raya sahip olması gerektiğini öğretmiştir. ama henüz bir
Osmanlı parası yoktur. İşte bu temel eksiklik, Bursa'nın
alınmasının da yarattığı özgüvenle nihayet 1327'de gideri-
lecektir. "Orhan Bey, kendi adına sikke kestirip siyasal ege-
menliğin en önemli simgelerinden birine sahip otdu. Bunun-
la birlikte Orhan Bey'in, tlhanlı
hakanını kendi üstünde saydtğını
gösteren diğer sikkeleri oldufunu
da belirtelim." (M Kunt. Bkz. Os-
manlı Devleti, s.34).
Bunu tamamlamak üzere "Bey-
liğin iç düzenini, Osman Bey dö-
neminin basit kayırlan ötesinde
kuraDar ve kurumlarla pekiştir-
mek ve yeni baa idari ve askeri
kurumlanyerleştirmek" ise 1330
cıvannda gerçekleşecektir. Bu ta-
rihe kadar toplumun bütün eli kı-
lıç tutan üyeleri savaşan bireyler
konumundaydı, kı bunun anlamı,
sözcüğün gerçek anlamında bir
devletin hâlâ olmadığıdır. Savaş-
lara devlet olarak değil. "eM sSah
tutan ülke halkı" olarak gidiliyor-
du.
Osmanlı lli'nin genişlemesi ve
savaşın ekonomi ve siyasetin te-
mel unsuru olması çerçevesinde
askerlik, ancak 1330 civannda.
doğrudan üreticilerin/ halkın ek
işi (veya birincisi kadar doğru ol-
mak üzere üreticilik, savaşçılann
ek işi) olmaktan çıkanlacak ve
halktan ayn olarak yaya ve atlılar-
dan oluşacak bir ordu kurulacak-
tı. Bu ise Orhan Bey'i, hanedan-
lık ve para sahibi olmanın yanı
sıra, savaşçılannın ve toplumunun
başı olmaktan öte, bir kurum o-
larak dev letin başı ve onun kurum
olarak ordusunun başkomutanı
düzeyine yükseltecekti. Bunlan
tamamlamak üzere "ordu toplumdan ayn geliştikçe asker-
lik ve yönetim de ayn kurumlar haline dönüşmeye baş-
layacakü." (Bkz. M Kunt, age.. s.34).
Bu bağlamda "kızıl börklü Türkmen savaşçtlan"
döneminden farklılaşarak, Orhan Bey "ın, dolayısıyla onun-
la birlikte biçimlenen devletin kendıne has, ak bork giyen
asken teşkilat oluşturması büyük önem taşıyan diğer bir
öğedir.
Bu askerler u
~ yeni bir örgüoenme ile yaya adı ahmda
Bey'in has ordusunu oluşturacak, kızıl börk yerine ak börk
giyeceklerdir. Ak rengi Türklerde asalet. soyluluk ifade ed-
er, kara söğük (kcmik) avam, halk. ak söğük ise soylu sınıf-
ür" (H. İnalcık. Doğu-Batı. sayı 7, s.20).
Böylece komünal. sınıfsız ve doğrudan demokrasici ka-
bile geleneğinden kopularak, egemeru'buyuran sınıtinı oluş-
turarak nesnel olarak devletleşilmiş olacaktır.
işte Osmanlının önce bir göçebe aşiret olmayı, sonra da
bir Türkmen beyliği olmayı aşarak bir devlet olması ancak
bu kurumlaşma üzerinden, yani 1330'lara doğru gerçek-
leşecekti.
Osmanh 1330larda devlet oldu
Devlet olmanın bizzat özsel mantığına dair bu veriler
ışığında verilecek her tarih, görece tartışma konusudur;
bununla birlikte ekonomik egemenliğinin kanıtı parasın-
dan yoksun devlet olunamayacağı çerçevesinde 1327 öncesi
herhangi bir tarihin kuruluş tarihi olması ciddiye alınamaz.
Bundan sonraki tarih olan 1330 ise. yani "basit kayıflann
ötesinde kurallar ve kurumlarla pekiştirmek ve yeni baa i-
dari \e askeri kunımlan yerieştirmek" ise belki en uygunu
aramak olacağmdan, 1327 tarihi Osmanlı Devleti"nin res-
men kuruluş tarihi olarak kabul edilebilir.
Osman'm yerine sorunsuz geçen Orhan'ın şahsında rüş-
tünü ispatlamışbirhanedanlığı, görece ıstikrarkazanmışbir
tl'i (toprağı). şehir olan bir merkez'i (başkenti), yerleşik ve
sınıflaşma aşamasına yükselmiş bir halkı, ekonomik
egemenliğinin ürünü parası ve vergi sistemi, bir bürokrasisi
ve ordusu vardır; yani Osmanlı devleti artık bir devlettir.
Ötesi laf-ü güzaf.
1330'larda Osmanlı. o dönemin ölçütleri içinde artık söz-
cüğün gerçek anlamında bir de\ lettır, ancak '"Orhan Bey,
hâlâ sadece Bey idi. Oğlu I. Murat Hüdavendigar (hünkâr),
torunu YıMınrn Bayezit Sultan diye anılacakhr Osmanh
de% letinde. Orhan Gazi ise daha unvan bakımından diğer
komutan ve beylerden ayn değildir. Osmanh toplumunda
bey 'in sultanlaşması. padişahlaşması, siyasal gücü kesinlik-
le elinde toplaması. yiizyıl sürecek bir gelişme olarak
çıkacakür karşımıza. Orhan Bey 'in kendi emrinde bir bey-
lerbey i(vevezir)yarannası bu gelişmenin ilk adımı sayilmah"
(M Kunt, age.. s.35).
Sürecek