13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 EKİM 1999 ÇARŞAMBA 14 JVLJJ-iJ. U K [email protected] Yenilenen Royal Opera House yeni sezonu ünlü tenor Placido Domingo'yla açıyor 'Ses, kacbn gibidir'Küitür Servisi- Dûnyaca ünlü tenor Pla- cido Domingo ile anıtsal soprano Debo- rah Voight şu günlerde Colosseum'un ah- şap sahnesınde NVagner'ın düetlerini pro- va edıyorlar ve bu iki olaganüstü sese Ro- yal Opera House orkestrası eşlik edıyor. Yenidirektör Antonio Pappano yöneti- mindeçalişmalannı sürdüren Royal Ope- ra House. Covent Garden'ın açıhşını ara- lık ayında Placido Domıngo'yla gerçek- les.tirecek. "Inojliz halkına karşı he>< ecan verici bir romantizm duyuyorum" diyor Domin- go. "Çünkü ilgileniyoriar, anlıyorlar ve saygı gösteriyorlan.. Covent Gar- den'da aklığını beş dakikalık alkış. başka bir ti\ atroda aldığım 20 da- kikalık alkıştan daha değerli be- nim tçin. Büyük bir patlama ger- çekleştiriyor ve sonra beni ken- dimle baş başa bırakmayı biliyor- lar." Yaşamının müzik ve seyahat üzenne kurulu olduğunu; ışi, se- si ve özel yaşamiyla ilgili olma- yan herhangi bir şeye kolay kolay zaman ayıramayacağını söylüyor ünlü tenor. Ancak yeni ve güzel projelere açık olduğunu da ifade edıyor Tüm işlerini tarihleriyle sıraya koyduğu, programlı bir yaşam sürüyor. Ömeğin EMI plak şir- keti ıçin kaydedeceği 'Tristan ve Isolde' düetini ancak ocak ayında gerçekleştire- bileceğini belirtıyor. Sesin kendine özgü yaşamı var Zamanının çoğunu sanat çalışmalan- na ayıran Domingo, fırsat bulduğunda dinlenmek için Acapulco'daki evine sı- ğınıyor. Ancak önümüzdeki günlerde bu ev de Domingo'yla ilgili bazı çalışma- lara sahne olacak. Büyük opera sanatçı- lan üzenne hazırlanan bir kitap için burada Domingo'yla söyleşi yapılacak. Çok sayıda bayan hayranı ol- masına karşın, bir seks sembolü olarak görüldüğü fikrine karşı çı- kıyor. ancak Michael Bolton'la yaptıgı Ave Maria düetinin, Sa- rah Brightman, Chaıies Aznavo- ur ve Diana Ross'la olan çalışma- lannın Domingo'yu daha da po- pülerleştirdiği ortada. Hayranla- nnın duygulanna saygı gösterdi- ğini, ama 37 yıllık eşi Marta'nın ilgi ve sevgisi olmadan yaşaya- mayacağını belirtiyor. Ne zaman jeyW çekilip anılarını yazacağı *?ofufduğımda ise. **Müzik yapabil- diğim sürece dur' demenin bir an- lamıyok* 1 sözleriyle yanıt veriyor. Ancak ses. doğanın verdiği di- ğer armağanlar gibi ölüme dek in- sanın yanında olmayabiliyor. Se- sin kendine özgü bir yaşamı var ve sahibıni mutsuzluk içinde bırakıp. alıp başını gidebiliyor. u Bu konu- yu bir paranoya haline getirme- mek gerckir" dıyor Domingo, "Se- sinizle biriikte yaşamayı öğrenme- ILsinİA Ses. bir kadın gibidir: değer- li ama kaprisli... Tann'dan bir ar- mağan. Kendi kararlannı veren en güzel kadındır o. Onu elde tut- mak ve mutlu etmek için ga> ret et- mek gerekir." için paralı olmalannrn değıl, eğitimli ol- malannın gerektiğini söylüyor: "Küçük bir kesim operayı, gerçek yaşamda bula- mayacaklan bazı karakteıierie sahnede karşılaşmayı gerçekten seviyor. Bizim için de sahnede bu kişiliklere bürünmek heyecan \erici. Bence insanlar operayı keşfettikleri zaman, neredeyse din kadar etkilenhorlar ondan; ama ben salonlara nasıl daha fazla insan doldurabileceğimi gerçekten bilmiyorum." 1960'ta Monterrey'de sergilenen La Traviata operasındaki Alfredo rolüyle ilk kez sahneye çıkan, bugüne dek 114 • "Sesinizlebirlikteyaşamayı öğrenmelisiniz. Ses, bir kadm gibidir; değerli ama kaprisli... Tann'dan bir armağan. Kendi kararlannı veren en güzel kadındır o. Onu elde tutmak ve mutlu etmek için gayret etmek gerekir." ayn rol canlandıran, sesinin Pavarot- ti'den üstün olduğu söylenen, Washing- ton Operası'nın sanat yönetmenliğini yapan Domingo'nun sahip olduğu ün, aslında sanıldıgından çok daha büyük. Operanın ABCD'si denilen Aida, La Boheme. Carmen, Don Giovanni ya- pıtlannda rol alan ve çalışmalannı şim- di de VVagner üzerinde yoğunlaştıran Domingo, geçen ilkbaharda da Rusça şarkı söyleyerek yine kendi adına bir il- ke imza attı. Ünlü tenor, Çaykovski'nin 'Queen of Spades' adlı eserindeki rolüy- le opera eleştirmeni Hugh Canning'den, 'Çağunızda benzeri yok' şeklinde övgü- ler almıştı. "Kendimi taze tutmak ve repertuva- nmı yenflemekzorundayım. Sesün şu an drama uygun bir evrede olduğundan, bazı şeyler benim için diğerlerinden da- ha doğnı'' diyor Domingo ve karmaşık karakterlerin daha fazla ilgisini çektiği- ni, bu yüzden en kısa zamanda Cyrano de Bergerac'ı canlandırmak istediğini belirtivor. Ailem bana iki kez yaşam verdi Domingo, genç âşık rollerini canlan- dırmak üzere de sayısız teklif alıyor hâ- lâ. Ancak, "Heryaştaaşıkolabileceğini- ze inanmalısuuz" diyen ünlü sanatçının Otello ya da Francesco Rosi'nin Carmen filmındeki Don Jose ro- lündeki performanslannı unutmak güç olsa da, o arnk kendisinden çok genç insanlan canlandırmak iste- miyor: "Hem romantik hem de dramatik anlamda inandıncı ol- malısınız. tzleyiciyle aranızdaki mesafe bazı şeylerigizlemenize yar- duncı olu>or beUa, ama artık bu sı- nın çok zoriamak istemiyorum." Yaklaşık 60 yıl önce opera sa- natçısı bir anneyle babanın çocuğu ola- rak Madrid'de doğan Domingo, 8 yaşın- dayken ailesiyle biriikte Meksika'ya ta- şınmış: "Kendimi müziğe adamamam gerçekten imkânsızdı: başka bir seçene- ğim yoktu çünkü... Bana müzik ve piya- no dersleri aidırmaya başladılar. Sonra da bir sesim olduğunu keşfettiler. Ailem bana iki kez yaşam verdi; önce kendi ya- şamımı, ardından da müziği''. 1Ik kez 15 yaşındayken gerçek bir ope- ra izlemiş Domingo. Tosca rolündeki büyük Italyan soprano Anfta Cen]uetn"yi sahnede gördüğü anda, orada ailesinden duyduklanndan farklı, olaganüstü bir şeyler olduğunu hissetmiş... Ve bu ola- ganüstü şeye âşık olmuş. Domingo"Kendimi taze tutmakverepertuvanmı yenitemekzonındayım"diyor. FutboUa opera çok yakuı Yine bir kıtlesel heyecan kayna- gı olan dünya kupasının kapanışı- nın üç tenor (Domıngo-Carreras- Pavarotti) konseriyle gerçekleşti- rildiği düşünüldüğünde de Domin- go'nun. operanın popülerleşme- sine hizmet eden bir isim olduğu görülüyor. Bu konudaki düşünce- lerini ise şövle dile getiriyor Do- mingo: "Futboüa opera arasında- ki yakınhk çok açıktır. İkisinde de tutku var. İnsanlar istediği sürece üç tenor konserlerinin devam ede- ceğini söylemek isterim. Beğenme- yenler varsa, konserlerimize gel- mesinler" Domingo. çok küçük bir azın- lığın operaya tutkuyla bağlı oldu- ğunu bilse de kalabalık topluluk- lara konser vermek istediğini; an- cak insanlann konserlere gitmek Sensation sergisini engellemeye çalışan Giuliani 'ye karşı tepkiler sürüyor 'Sen beledfyebaşkamsın, fiihrer değil!' • New York Belediye Başkanı Rudolph Giuliani, Brooklyn Sanat Müzesi' nden kentin ,„ , _. fonundan aynlan ödeneği geri çektiği için, yetkililer, sanatçüar, medya, Katolik kilisesi, sivil toplum örgütleri tarafından protesto ediliyor. Küitür Servisi- Brooklyn Sanat Mü- zesi, 'Sensation' başlıklı sergiyi engel- lemeye çalışan New York Belediye Başkanı Rudolph Giuliani'ye karşı aç- tığı savaşı sürdürüyor. Müze yetkilile- ri, sanatçılar ve basın, ifade özgürlü- ğünü çiğnediği gerekçesiyle Giuli- ani'ye cephe almış durumdalar. Christ Ofili imzalı ve Turner ödül- lü, gübreyle kaplanmış bir filden olu- şan 'The Holy\lrgin Mother' ikonu ile Damien Hirst'e ait çeşitli hayvan Fıgür- lerinin bulunduğu sergiyi durdurmaya çalışan Giuliani, kent fonundan müze- ye aynlan 7 milyonluk ödeneği geri çektiği için şu anda yasal tehditlerle de karşı karşıya bulunuyor. Avukatlar, Gi- uliani'nin, müzeye yapılacak ödeme- yi durdurarak ve söz konusu yapıtlan sergiden çekmeyi reddertikleri için, Rudolph Giuliani'ye karşı protestolan destekleyenlerden biri de Susan Sarandon'du. müzenin tahliye edilmesi yolunda girişimde bulunarak yasalan çığnediğini söylüyorlar. Giuliani ise suçlama- lan şöyle yarutlıyor: "Ben yetişkin, yeteri kadar dnyar- h, yeteri kadar eğitimli bir adamım ve bu eseıierin ta- mamnla bazı psikolojik sorunlann ürünü okhığunu, as- la bir müzede sergüenmemeleri gerektiğini görebiliyo- rum." Sadece sanatçılar ve medya değil, Katolik kilisesi ve sivil toplum örgütleri de Giuliani'ye karşı protesto ha- reketleri düzenliyorlar. Oyuncu Hugh Granfin geçen perşembe günü gerçekleştirdiği gösteriye yaklaşık 1000 kişinin katıldığı bildirildi. Bazı kaülımcılann taşıdığı pan- kartlarda yazılı olan şu cümle dikkat çekiciydi: "Sen bi- zün beledhe başkanunızsın, fîihrerimiz değil!' Bir yandan tartışmalar sürerken Giuliani'nin engel ol- maya çalıştığı 'Sensation' sergisinin açılışına ilgi bü- yüktü. Muhafazakâr Katolik Grubu ve bazı hayvan hak- lan savunuculannın protestosuna karşın, izle>iciler ser- giye girebilmek için uzun bir kuyruk oluşturmuşlardı. 'Giuliani tutuklanmah!' diye slogan atan bir protesto- cupolis tarafından tutuklandı. Uzun zamandır Giuliani'ye getirdiği eleştirilerle gündemde olan Robert Leder- man'ın ise üzerinde 'Giuliani Polis TeşkUatı' yazan bir t-shirt giydiği görûldü. Alanı terk etmemekte direndıği için, Lederman da tutuklananlar arasın- da yer aldı. Giuliani'ye karşı protestola- n destekleyen sanatçılar arasında David Bowie ve Susan Sarandon da vardı. Protesto gösterileri ve olaylı açılışının ötesinde, sergüıin bazı sorulan gündeme getirmesi gerektiğini savunanlar var. Bu sorular şunlar: "Sergiye kanlan sanatçı- lar İngilizdir" cümlesı nasıl bir arüam ta- şıyor? Ve hani New York gelecekte dün- yanın sanat başkenti olacaktı? 199O'lıyülardaNew York gerçekten de Ingıliz sanatçılann akınma uğradı. Sen- sation sergisinde yer alanlann çoğu Da- mien Hirst Rachel Whiteread, Gillian VVearing, Sarah Lucas, Chapman kar- deşler gibi daha önce de New York'ta ça- lışmalannı sunmuş tngihz sanatçılar. Ay- nca bu sonbaharda Ingiliz sanatçılara ait başka sergiler de var New York'ta. Peki tüm bu gelişmeler, gelecekte dün- yanın sanat başkentinın New York değil de Londra olacağını göstenniyor mu? New York'un, sadece 1945 yılının Pa- ris'ini andırdığını söylemek yanlış mı olur? Sanatbaşkenti olayım derken, New York'un, sanatın akıp gitmekte olan ta- rihsel sürecini izlemeyi unuttuğu açıkça görülmüyor mu? Howard HaUe, bu soru- lann yanıtının 'hayır'dan çok 'evet'e ya- kın olduğunu öne sürüyor. "New York'a gelen birçok genç tngiliz sanatçının çalışmalan, tngiliz sanatmın özellikleriyle tanımlanabiliyor ve bu gö- rüntü. yapıtlan ijice 'onlara ait' lahyor. Bu >aprtlann Pop Art, Ka\ramsal Sanatve MinimaUzm gibiAmerikan kö- kenli sanat akunlarmdan izJer taşıdığuu söylemek ger- çekten güç" diyor Halle. Yapıtlann gördüğü ilginin ne- denini ise Saatchi'nin destekleri ve kazanılan Turner Ödül- leri'yle uyanan meraka bağlıyor. Giuliani'nin Sensation sergisine gösterdiği tepki, New York'u 'uluslararasısanatınaklanmayeri' olarak gören- leri de doğruluyor ve kentin sanat çevrelerini de önlem ahnması konusunda uyanyor adeta. Kısacası, Sensati- on sergisinin, beklenenden çok farklı bir etki yarattığı- nı söylemek yanlış olmaz. DEFNE GÖLGESt TURGAY FİŞEKÇİ Eğîtim Yılı Başlarken Sayılan yirmi milyonu bulan öğrencilerimiz yeni bir eğitim yılına başlıyorlar. İnsan neden eğitim görür? Bir meslek sahibi olmak, hayatını kendi başına sürdürebilecek olanaklara kavuşmak için mi? Kanncalar, bildiğimiz yaşam biçimlerini eğitimle mi öğreniıier, yoksa içgüdüsel bir varoluş çabaa mıdır aslında yaptklan? Anne kediler yavrularıyla oynarken onlara nasıl avlanacaklannı da öğretirler. Onlann varolan yaşam biçimlerini ya da içinde ya- şadıklan doğayı değiştirmek, geliştirmek gibi bir ça- balan yok. İnsan eğitimi ise uzun sürmesinin yanında, son- lanmıyor da. Çünkü bizler yeryüzü dediğimiz muci- zevi bir yaşama ortamına sahibiz. Üzerinde yaşadı- ğımız doğayı, dahası evreni tanımak, onun gizlerine ermek için sürekli bir uğraş içindeyiz. Nisanda açan pembe bir çiçeğin haziranda bir şeftali meyvesine dönüşmesini anlayabiliyoruz, ama doğa ve evren öylesine sonsuz bir çeşitlilik ve deği- şim içindeki, bir yandan gizleri çözüldükçe, ötede ye- ni bilinmezler oluşuyor. Sonra bilimlerin ve sanatlann çeşitliliği karşısında bir insan ömründe tümüne yetişebilmek de olanak- lı değil. Kim istemez, ilkçağ ya da Rönesans bilginleri gi- bi hem hekim, hem felsefeci, hem ressam olabilme- yi? Bilimlerin ve sanatlann birinden bile uzak olabil- mek bir eksiklik duygusu yaratmaz mı insanda? Nitelikli temel eğitimin önemı de burada karşımı- za çıkıyor. Yedi yaşından on sekiz yaşına dek genç- ler, temel eğitim yıllannda, o öğrenme ve algılama heyecanlannın duraklarda gezindiği yıllarda fen bi- limlerini de insani bilimleri de, bır-ıki yabancı dili de, türlü sanatlan ve spoıiarı da temel çizgileriyle öğre- nebilirler. Yükseköğrenime başladıklannda, dünyayı tanı- yan, hedeflerini iyi belirlemiş nitelikli bireyler olarak, kendilerini "dünyaya karşıyürüme"ye hazır bulurlar. Bunun yolu ise çok açık: Temel eğitimin, yalnızca okuma yazma öğrenilip üniversite sınavlanna hazırlanılan bir süreç olmak- tan çıkanlması, felsefenin, sanatlann, dillerin, spor- lann öne çıktığı bir yapıya dönüştürülmesi gerekir. Her öğrencinin üniversite öğrenimi görebilmesi olanaksızdır. Temel eğitimi ise herkesin göreceğini ve burada öğrenileceklerin toplumumuzun ve birey- lerimizin geleceğini belirlediğini kabul edersek temel eğitim programlannı baştan aşağı yenilememiz, çağ- daşlaştırmamız ve evrenselleştirmemiz gerektiği or- taya çıkar. • • • ' ' •"' •- Günümüz koşullan insanlann daha çok yalnızlığa itiyor. Evinizin bir odasında size sanal bir dünya su- nuluyor. Böyle bir hayatın ne denli insani olduğu tartışıla- bilir. tnsanlann kendilerine sunulan hayatlan sorgula- ma haklan vardır. Bu sorgulamayı sağlıklı bir biçim- de yapabilmek için de dünyalannı genişletecek, fark- lı bakış açıları sağlayabilecek felsefeye, sanat ve edebiyat kültürierine gereksinimleri var. Bilimsel gerçekler kesindir tartışılamaz. Oysa, in- sana ilişkin sorunlar sonsuz çeşitlilik içinde sorgu- lanabilir. Bir müziği dinlerken yalnızca bir müzik din- lemiyoruz; onun bize kazandırdıklarıyla hayata ye- niden bakıyoruz. Şöyle bir örnek verelim: Çukurova toprağı, doğa-. sı üzerine pek çok bilimsel çalışma yapılmıştır. Top- rağının özellikleri, yetişen bitkileri vb. Ama Yaşar Kemal'in romanlannda anlattığı Çukurova'yı başka hiçbir yerde bulamazsınız. Buradaki sanatçının do- ğayı algılaması ve yorumlamasıdır. Protagoras, Urlalı bir ilk çağ düşünürü. İnsan dün- yadakiherşeyin ölçüsü" demiş. Bilimin de, sanatın da, eğitimin de ölçüsü budur. Ölçü insan olmaktan çıkıp, başka değerler olunca bu sarsıntı en başta in- sani etkiler. Eğitim ve öğretim programlanmızın insanlığın te- mel yapı taşlan üzerinde yeniden kurulması zamanı çoktan gelip geçmiştir. Bundan sonrası biraz da ülke ve toplum olarak ken- dimizi dünyanın neresinde gördüğümüzle ilgilidir. 1. Oyun Yarışması'nın sonucu belljoldu • Küitür Servisi - Kadıköy Belediyesi'nin Türk tiyatro edebiyatına yeni yapıtlar kazandırmak, genç yazarlann çalışrnalannı değerlendirip topluma tanıtmak, tiyatro sanatında yeni arayışlara yol açacak oyunlan ortaya çıkarmak amacıyla düzenlediğı' 1. Oyun Yazma Yanşması'rukazananlarbellıoldu. Jüri tarafından , yapılan değerlendume sonucunda birincilik ödülünü 'Ölü Törenleri' isimli oyunuyla Aslıhan Ünlü kazanırken, ikincilik ödülünü 'Ormanda' adlı o>'unuyla Müze>yen Engin Erim, üçüncülük ödülünü ise 'Düşmanla Seyişenler' adlı oyunuyla Ender Çakmak • kazandı. Jüri Özel Ödülü'nü 'Orümceğın Yaşamı" ve 'Sapan' isimli oyunlanyla Ufuk Ersoy. mansiyon ödülünü '3 Ekim'de Nostalji' adlı oyunuyla Filiz Sanca ve Almiliz Alp aldı. Değerlendirmeyi yapan seçici " kurul, Ahmet Cemal, Nesrin Kazankaya, Ahmet Levendoğlu, Ergin Orbey, T.Yılmaz Öğüt ve Cuma Boynukara'dan oluşuyordu.Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası 1999-2000 sezonuna Gürer Aykal yönetiminde başlıyor B e e t h o v e n ' ı n b ü t ü n s e n f o n f l e r i s e s l e n d i r i l e c e k K P L T t R * ç t z l K K A M t L M A S A R A C I Cihat Aşkın orkestranın baş kemancısı olacak. Küitür Servisi- Etkinliklerini al- tı yıldır Borusan Grubu bünyesin- de sürdüren Borusan Oda Orkest- rası 1999- 2000 konser sezonunun düzenli etkinliklerine yenilenmiş kadrosuyla Borusan tstanbul Fi- larmoni Orkestrası adı altında ka- sım ayında başlıyor. Yeni sezonda orkestranın Genel Müzik Direktörlüğünü ve Daimi Şefliğini Profesör Gürer A>1<alüst- lenirken başkemancısı ise Cihat Aşkm olacak. Açılan sınavia alınan müzisyenlerle biriikte orkestranın kadrosu 39 kişi olacak. Yeni se- zonda her ay tstanbul yakasında vereceği konserleri Anadolu yaka- sında da yineleyecek olan orkest- ra Ankara ve tzmir gibi kentlerde de konserler verecek. Gürer Ay- kal'ın yöneteceği konserlerde sezon içinde Beethoven'ın bütün senfoni- leri seslendirimiş olacak. Konser- lerin CD kayıtlan yapılacak. Orkestranın yeni sezon progra- mı Gürer Aykal, Cihat Aşkın ve SamiCaner'in katıldığı birtoplan- tıylatanıtıldı. Aykal toplantıda bü- tünlük içinde seslendirilecek Beet- hoven Senfonileri için "Nasıl bir devletin anayasası varsa orkestra- laruı da Beethoven senfonileri var- dır" benzetmesini yaptı.Cihat Aş- kın ise halka müzik taşuna misyo- nunuüstlenenBorusan'ın bir örnek olması gerektiğini vurgulayarak müziğin üç büyük 'B'si olarak bi- linen Bach,Brahmsve Beethoven'a bundan sonra Borusan'ı da ekledi- ğini söyledi. Borusan istanbul Filarmoni 1999- 2000 sezonunun ilk konserini 8 Ka- sım'da AKM'de verecek. Gürer Ay- kal'ın yöneteceği konserin solistle- ri Ay'şegül Sanca,CihatAskın ve Do- ğan Cangal olacak. Konserde Vival- di'nin Viyolonsel Konçertosu, Beet- hoven'ın 1 numaralı senfonisi ve Üçlü Konçertosu seslendirilecek. Konser 9 Kasım'da Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde yinelenecek.7 Aralık'ta Kadıköy'de verilecek kon- serin solisti Gühin Onay. Konserde Mozart'rn Figaro'nun Düğünü Uver- türü, Beethoven'ın 4 numaralı piya- no konçertosu ve 2 numaralı piya- no senfonisi seslendirilecek. Kon- ser 8 Aralık'ta Cemal Reşit Rey Kon- ser Salonu'nda yinelenecek. Yeni Yıl Konserleri ise 20 Ara- lık'ta Lütfi Kırdar'da. 21 Aralık'ta Ankara Atatürk Kapalı Spor Salo- nu'nda, 22 Aralık'ta da tzmir Al- sancak Spor Salonu'nda düzenle- necek. The Romeros (RomeroKar- deşler) Dörtlüsü'nün solist olarak katılacağı konserlerde Rodrigo'nun Gitar Konçertosu seslendirilecek. Judith Uluğ'un solist olarak katı- lacağı konser 11 Ocak'ta Kadı- köy'de yapılacak, 13 Ocak'ta CRR'de yinelenecek. Müziksever- ler konserde Beethoven'ın 3 nu- maralı Piyano Konçertosu ile 3 nu- maralı senfonisini dinleme dinleye- cekler. Orkestra 8 Subat'ta Kadıköy'de, 9 Subat'ta da da CRR'de düzenle- necek konserlerinde Macaristan'da yaşayan şeflerimizden Alpasbn Er- tüngealp'i konuk ederek genç sa- natçıyı müzikseverlerle tanıştıra- cak. Orkestranın solisti viyolonsel sanatçısı Daniel Grosgurin olacak. 28 Mart'ta Kadıköy "de, 29 Mart'ta da CRR'de düzenlenecek olan kon- serleri Gürer Aykal yönetecek, kon- serin solisti Ayla Erduran. Konser- de Beethoven'ın Coriolan Uvertü- rü, Keman Konçertosu (Op. 61) ve 4 numaralı senfonisi seslendirile- cek. Alpaslan Ertügealp Borusan Filarmoni Orkestrasrnı ikinci kez 25 Nisan ve 26 Nisan tarihlerinde yönetecek. Konsere solist olarak Sevin Berk ve Bülent Evdl'in ka- tılacak. 16 Mayıs Salı'ta Kadıköy'de 17 Mayıs'ta Gençlik Festivali kap- samındaCRR'de düzenlenecek kon- serin solisti Verda Erman. Kon- serde Beethoven'ın 5 numaralı Pi- yano Konçertosu'nu ve 5 numara- lı senfonisi seslendirilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle