Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 EKİM 1999 ÇARŞAMBA
14 JVLJJ-iJ. U K kultur@cumhuriyet.com.tr
Yenilenen Royal Opera House yeni sezonu ünlü tenor Placido Domingo'yla açıyor
'Ses, kacbn gibidir'Küitür Servisi- Dûnyaca ünlü tenor Pla-
cido Domingo ile anıtsal soprano Debo-
rah Voight şu günlerde Colosseum'un ah-
şap sahnesınde NVagner'ın düetlerini pro-
va edıyorlar ve bu iki olaganüstü sese Ro-
yal Opera House orkestrası eşlik edıyor.
Yenidirektör Antonio Pappano yöneti-
mindeçalişmalannı sürdüren Royal Ope-
ra House. Covent Garden'ın açıhşını ara-
lık ayında Placido Domıngo'yla gerçek-
les.tirecek.
"Inojliz halkına karşı he><
ecan verici bir
romantizm duyuyorum" diyor Domin-
go. "Çünkü ilgileniyoriar, anlıyorlar ve
saygı gösteriyorlan.. Covent Gar-
den'da aklığını beş dakikalık alkış.
başka bir ti\ atroda aldığım 20 da-
kikalık alkıştan daha değerli be-
nim tçin. Büyük bir patlama ger-
çekleştiriyor ve sonra beni ken-
dimle baş başa bırakmayı biliyor-
lar."
Yaşamının müzik ve seyahat
üzenne kurulu olduğunu; ışi, se-
si ve özel yaşamiyla ilgili olma-
yan herhangi bir şeye kolay kolay
zaman ayıramayacağını söylüyor ünlü
tenor. Ancak yeni ve güzel projelere açık
olduğunu da ifade edıyor Tüm işlerini
tarihleriyle sıraya koyduğu, programlı
bir yaşam sürüyor. Ömeğin EMI plak şir-
keti ıçin kaydedeceği 'Tristan ve Isolde'
düetini ancak ocak ayında gerçekleştire-
bileceğini belirtıyor.
Sesin kendine özgü yaşamı var
Zamanının çoğunu sanat çalışmalan-
na ayıran Domingo, fırsat bulduğunda
dinlenmek için Acapulco'daki evine sı-
ğınıyor. Ancak önümüzdeki günlerde bu
ev de Domingo'yla ilgili bazı çalışma-
lara sahne olacak. Büyük opera sanatçı-
lan üzenne hazırlanan bir kitap
için burada Domingo'yla söyleşi
yapılacak.
Çok sayıda bayan hayranı ol-
masına karşın, bir seks sembolü
olarak görüldüğü fikrine karşı çı-
kıyor. ancak Michael Bolton'la
yaptıgı Ave Maria düetinin, Sa-
rah Brightman, Chaıies Aznavo-
ur ve Diana Ross'la olan çalışma-
lannın Domingo'yu daha da po-
pülerleştirdiği ortada. Hayranla-
nnın duygulanna saygı gösterdi-
ğini, ama 37 yıllık eşi Marta'nın
ilgi ve sevgisi olmadan yaşaya-
mayacağını belirtiyor. Ne zaman
jeyW çekilip anılarını yazacağı
*?ofufduğımda ise. **Müzik yapabil-
diğim sürece dur' demenin bir an-
lamıyok*
1
sözleriyle yanıt veriyor.
Ancak ses. doğanın verdiği di-
ğer armağanlar gibi ölüme dek in-
sanın yanında olmayabiliyor. Se-
sin kendine özgü bir yaşamı var ve
sahibıni mutsuzluk içinde bırakıp.
alıp başını gidebiliyor.
u
Bu konu-
yu bir paranoya haline getirme-
mek gerckir" dıyor Domingo, "Se-
sinizle biriikte yaşamayı öğrenme-
ILsinİA Ses. bir kadın gibidir: değer-
li ama kaprisli... Tann'dan bir ar-
mağan. Kendi kararlannı veren
en güzel kadındır o. Onu elde tut-
mak ve mutlu etmek için ga> ret et-
mek gerekir."
için paralı olmalannrn değıl, eğitimli ol-
malannın gerektiğini söylüyor: "Küçük
bir kesim operayı, gerçek yaşamda bula-
mayacaklan bazı karakteıierie sahnede
karşılaşmayı gerçekten seviyor. Bizim
için de sahnede bu kişiliklere bürünmek
heyecan \erici. Bence insanlar operayı
keşfettikleri zaman, neredeyse din kadar
etkilenhorlar ondan; ama ben salonlara
nasıl daha fazla insan doldurabileceğimi
gerçekten bilmiyorum."
1960'ta Monterrey'de sergilenen La
Traviata operasındaki Alfredo rolüyle
ilk kez sahneye çıkan, bugüne dek 114
• "Sesinizlebirlikteyaşamayı
öğrenmelisiniz. Ses, bir kadm
gibidir; değerli ama kaprisli...
Tann'dan bir armağan. Kendi
kararlannı veren en güzel kadındır o.
Onu elde tutmak ve mutlu etmek için
gayret etmek gerekir."
ayn rol canlandıran, sesinin Pavarot-
ti'den üstün olduğu söylenen, Washing-
ton Operası'nın sanat yönetmenliğini
yapan Domingo'nun sahip olduğu ün,
aslında sanıldıgından çok daha büyük.
Operanın ABCD'si denilen Aida, La
Boheme. Carmen, Don Giovanni ya-
pıtlannda rol alan ve çalışmalannı şim-
di de VVagner üzerinde yoğunlaştıran
Domingo, geçen ilkbaharda da Rusça
şarkı söyleyerek yine kendi adına bir il-
ke imza attı. Ünlü tenor, Çaykovski'nin
'Queen of Spades' adlı eserindeki rolüy-
le opera eleştirmeni Hugh Canning'den,
'Çağunızda benzeri yok' şeklinde övgü-
ler almıştı.
"Kendimi taze tutmak ve repertuva-
nmı yenflemekzorundayım. Sesün şu an
drama uygun bir evrede olduğundan,
bazı şeyler benim için diğerlerinden da-
ha doğnı'' diyor Domingo ve karmaşık
karakterlerin daha fazla ilgisini çektiği-
ni, bu yüzden en kısa zamanda Cyrano
de Bergerac'ı canlandırmak istediğini
belirtivor.
Ailem bana iki kez yaşam verdi
Domingo, genç âşık rollerini canlan-
dırmak üzere de sayısız teklif alıyor hâ-
lâ. Ancak, "Heryaştaaşıkolabileceğini-
ze inanmalısuuz" diyen ünlü sanatçının
Otello ya da Francesco Rosi'nin
Carmen filmındeki Don Jose ro-
lündeki performanslannı unutmak
güç olsa da, o arnk kendisinden çok
genç insanlan canlandırmak iste-
miyor: "Hem romantik hem de
dramatik anlamda inandıncı ol-
malısınız. tzleyiciyle aranızdaki
mesafe bazı şeylerigizlemenize yar-
duncı olu>or beUa, ama artık bu sı-
nın çok zoriamak istemiyorum."
Yaklaşık 60 yıl önce opera sa-
natçısı bir anneyle babanın çocuğu ola-
rak Madrid'de doğan Domingo, 8 yaşın-
dayken ailesiyle biriikte Meksika'ya ta-
şınmış: "Kendimi müziğe adamamam
gerçekten imkânsızdı: başka bir seçene-
ğim yoktu çünkü... Bana müzik ve piya-
no dersleri aidırmaya başladılar. Sonra
da bir sesim olduğunu keşfettiler. Ailem
bana iki kez yaşam verdi; önce kendi ya-
şamımı, ardından da müziği''.
1Ik kez 15 yaşındayken gerçek bir ope-
ra izlemiş Domingo. Tosca rolündeki
büyük Italyan soprano Anfta Cen]uetn"yi
sahnede gördüğü anda, orada ailesinden
duyduklanndan farklı, olaganüstü bir
şeyler olduğunu hissetmiş... Ve bu ola-
ganüstü şeye âşık olmuş. Domingo"Kendimi taze tutmakverepertuvanmı yenitemekzonındayım"diyor.
FutboUa opera çok yakuı
Yine bir kıtlesel heyecan kayna-
gı olan dünya kupasının kapanışı-
nın üç tenor (Domıngo-Carreras-
Pavarotti) konseriyle gerçekleşti-
rildiği düşünüldüğünde de Domin-
go'nun. operanın popülerleşme-
sine hizmet eden bir isim olduğu
görülüyor. Bu konudaki düşünce-
lerini ise şövle dile getiriyor Do-
mingo: "Futboüa opera arasında-
ki yakınhk çok açıktır. İkisinde de
tutku var. İnsanlar istediği sürece
üç tenor konserlerinin devam ede-
ceğini söylemek isterim. Beğenme-
yenler varsa, konserlerimize gel-
mesinler"
Domingo. çok küçük bir azın-
lığın operaya tutkuyla bağlı oldu-
ğunu bilse de kalabalık topluluk-
lara konser vermek istediğini; an-
cak insanlann konserlere gitmek
Sensation sergisini engellemeye çalışan Giuliani 'ye karşı tepkiler sürüyor
'Sen beledfyebaşkamsın, fiihrer değil!'
• New York Belediye
Başkanı Rudolph
Giuliani, Brooklyn Sanat
Müzesi' nden kentin ,„ , _.
fonundan aynlan ödeneği
geri çektiği için, yetkililer,
sanatçüar, medya, Katolik
kilisesi, sivil toplum
örgütleri tarafından
protesto ediliyor.
Küitür Servisi- Brooklyn Sanat Mü-
zesi, 'Sensation' başlıklı sergiyi engel-
lemeye çalışan New York Belediye
Başkanı Rudolph Giuliani'ye karşı aç-
tığı savaşı sürdürüyor. Müze yetkilile-
ri, sanatçılar ve basın, ifade özgürlü-
ğünü çiğnediği gerekçesiyle Giuli-
ani'ye cephe almış durumdalar.
Christ Ofili imzalı ve Turner ödül-
lü, gübreyle kaplanmış bir filden olu-
şan 'The Holy\lrgin Mother' ikonu ile
Damien Hirst'e ait çeşitli hayvan Fıgür-
lerinin bulunduğu sergiyi durdurmaya
çalışan Giuliani, kent fonundan müze-
ye aynlan 7 milyonluk ödeneği geri
çektiği için şu anda yasal tehditlerle de
karşı karşıya bulunuyor. Avukatlar, Gi-
uliani'nin, müzeye yapılacak ödeme-
yi durdurarak ve söz konusu yapıtlan
sergiden çekmeyi reddertikleri için,
Rudolph Giuliani'ye karşı protestolan destekleyenlerden biri de Susan Sarandon'du.
müzenin tahliye edilmesi yolunda girişimde bulunarak
yasalan çığnediğini söylüyorlar. Giuliani ise suçlama-
lan şöyle yarutlıyor: "Ben yetişkin, yeteri kadar dnyar-
h, yeteri kadar eğitimli bir adamım ve bu eseıierin ta-
mamnla bazı psikolojik sorunlann ürünü okhığunu, as-
la bir müzede sergüenmemeleri gerektiğini görebiliyo-
rum."
Sadece sanatçılar ve medya değil, Katolik kilisesi ve
sivil toplum örgütleri de Giuliani'ye karşı protesto ha-
reketleri düzenliyorlar. Oyuncu Hugh Granfin geçen
perşembe günü gerçekleştirdiği gösteriye yaklaşık 1000
kişinin katıldığı bildirildi. Bazı kaülımcılann taşıdığı pan-
kartlarda yazılı olan şu cümle dikkat çekiciydi: "Sen bi-
zün beledhe başkanunızsın, fîihrerimiz değil!'
Bir yandan tartışmalar sürerken Giuliani'nin engel ol-
maya çalıştığı 'Sensation' sergisinin açılışına ilgi bü-
yüktü. Muhafazakâr Katolik Grubu ve bazı hayvan hak-
lan savunuculannın protestosuna karşın, izle>iciler ser-
giye girebilmek için uzun bir kuyruk oluşturmuşlardı.
'Giuliani tutuklanmah!' diye slogan atan bir protesto-
cupolis tarafından tutuklandı. Uzun zamandır Giuliani'ye
getirdiği eleştirilerle gündemde olan Robert Leder-
man'ın ise üzerinde 'Giuliani Polis TeşkUatı' yazan bir
t-shirt giydiği görûldü. Alanı terk etmemekte direndıği
için, Lederman da tutuklananlar arasın-
da yer aldı. Giuliani'ye karşı protestola-
n destekleyen sanatçılar arasında David
Bowie ve Susan Sarandon da vardı.
Protesto gösterileri ve olaylı açılışının
ötesinde, sergüıin bazı sorulan gündeme
getirmesi gerektiğini savunanlar var. Bu
sorular şunlar: "Sergiye kanlan sanatçı-
lar İngilizdir" cümlesı nasıl bir arüam ta-
şıyor? Ve hani New York gelecekte dün-
yanın sanat başkenti olacaktı?
199O'lıyülardaNew York gerçekten de
Ingıliz sanatçılann akınma uğradı. Sen-
sation sergisinde yer alanlann çoğu Da-
mien Hirst Rachel Whiteread, Gillian
VVearing, Sarah Lucas, Chapman kar-
deşler gibi daha önce de New York'ta ça-
lışmalannı sunmuş tngihz sanatçılar. Ay-
nca bu sonbaharda Ingiliz sanatçılara ait
başka sergiler de var New York'ta.
Peki tüm bu gelişmeler, gelecekte dün-
yanın sanat başkentinın New York değil
de Londra olacağını göstenniyor mu?
New York'un, sadece 1945 yılının Pa-
ris'ini andırdığını söylemek yanlış mı
olur? Sanatbaşkenti olayım derken, New
York'un, sanatın akıp gitmekte olan ta-
rihsel sürecini izlemeyi unuttuğu açıkça
görülmüyor mu? Howard HaUe, bu soru-
lann yanıtının 'hayır'dan çok 'evet'e ya-
kın olduğunu öne sürüyor.
"New York'a gelen birçok genç tngiliz
sanatçının çalışmalan, tngiliz sanatmın
özellikleriyle tanımlanabiliyor ve bu gö-
rüntü. yapıtlan ijice 'onlara ait' lahyor. Bu >aprtlann Pop
Art, Ka\ramsal Sanatve MinimaUzm gibiAmerikan kö-
kenli sanat akunlarmdan izJer taşıdığuu söylemek ger-
çekten güç" diyor Halle. Yapıtlann gördüğü ilginin ne-
denini ise Saatchi'nin destekleri ve kazanılan Turner Ödül-
leri'yle uyanan meraka bağlıyor.
Giuliani'nin Sensation sergisine gösterdiği tepki, New
York'u 'uluslararasısanatınaklanmayeri' olarak gören-
leri de doğruluyor ve kentin sanat çevrelerini de önlem
ahnması konusunda uyanyor adeta. Kısacası, Sensati-
on sergisinin, beklenenden çok farklı bir etki yarattığı-
nı söylemek yanlış olmaz.
DEFNE GÖLGESt
TURGAY FİŞEKÇİ
Eğîtim Yılı Başlarken
Sayılan yirmi milyonu bulan öğrencilerimiz yeni
bir eğitim yılına başlıyorlar.
İnsan neden eğitim görür?
Bir meslek sahibi olmak, hayatını kendi başına
sürdürebilecek olanaklara kavuşmak için mi?
Kanncalar, bildiğimiz yaşam biçimlerini eğitimle mi
öğreniıier, yoksa içgüdüsel bir varoluş çabaa mıdır
aslında yaptklan?
Anne kediler yavrularıyla oynarken onlara nasıl
avlanacaklannı da öğretirler.
Onlann varolan yaşam biçimlerini ya da içinde ya-
şadıklan doğayı değiştirmek, geliştirmek gibi bir ça-
balan yok.
İnsan eğitimi ise uzun sürmesinin yanında, son-
lanmıyor da. Çünkü bizler yeryüzü dediğimiz muci-
zevi bir yaşama ortamına sahibiz. Üzerinde yaşadı-
ğımız doğayı, dahası evreni tanımak, onun gizlerine
ermek için sürekli bir uğraş içindeyiz.
Nisanda açan pembe bir çiçeğin haziranda bir
şeftali meyvesine dönüşmesini anlayabiliyoruz, ama
doğa ve evren öylesine sonsuz bir çeşitlilik ve deği-
şim içindeki, bir yandan gizleri çözüldükçe, ötede ye-
ni bilinmezler oluşuyor.
Sonra bilimlerin ve sanatlann çeşitliliği karşısında
bir insan ömründe tümüne yetişebilmek de olanak-
lı değil.
Kim istemez, ilkçağ ya da Rönesans bilginleri gi-
bi hem hekim, hem felsefeci, hem ressam olabilme-
yi?
Bilimlerin ve sanatlann birinden bile uzak olabil-
mek bir eksiklik duygusu yaratmaz mı insanda?
Nitelikli temel eğitimin önemı de burada karşımı-
za çıkıyor. Yedi yaşından on sekiz yaşına dek genç-
ler, temel eğitim yıllannda, o öğrenme ve algılama
heyecanlannın duraklarda gezindiği yıllarda fen bi-
limlerini de insani bilimleri de, bır-ıki yabancı dili de,
türlü sanatlan ve spoıiarı da temel çizgileriyle öğre-
nebilirler.
Yükseköğrenime başladıklannda, dünyayı tanı-
yan, hedeflerini iyi belirlemiş nitelikli bireyler olarak,
kendilerini "dünyaya karşıyürüme"ye hazır bulurlar.
Bunun yolu ise çok açık:
Temel eğitimin, yalnızca okuma yazma öğrenilip
üniversite sınavlanna hazırlanılan bir süreç olmak-
tan çıkanlması, felsefenin, sanatlann, dillerin, spor-
lann öne çıktığı bir yapıya dönüştürülmesi gerekir.
Her öğrencinin üniversite öğrenimi görebilmesi
olanaksızdır. Temel eğitimi ise herkesin göreceğini
ve burada öğrenileceklerin toplumumuzun ve birey-
lerimizin geleceğini belirlediğini kabul edersek temel
eğitim programlannı baştan aşağı yenilememiz, çağ-
daşlaştırmamız ve evrenselleştirmemiz gerektiği or-
taya çıkar.
• • • ' ' •"' •-
Günümüz koşullan insanlann daha çok yalnızlığa
itiyor. Evinizin bir odasında size sanal bir dünya su-
nuluyor.
Böyle bir hayatın ne denli insani olduğu tartışıla-
bilir.
tnsanlann kendilerine sunulan hayatlan sorgula-
ma haklan vardır. Bu sorgulamayı sağlıklı bir biçim-
de yapabilmek için de dünyalannı genişletecek, fark-
lı bakış açıları sağlayabilecek felsefeye, sanat ve
edebiyat kültürierine gereksinimleri var.
Bilimsel gerçekler kesindir tartışılamaz. Oysa, in-
sana ilişkin sorunlar sonsuz çeşitlilik içinde sorgu-
lanabilir. Bir müziği dinlerken yalnızca bir müzik din-
lemiyoruz; onun bize kazandırdıklarıyla hayata ye-
niden bakıyoruz.
Şöyle bir örnek verelim: Çukurova toprağı, doğa-.
sı üzerine pek çok bilimsel çalışma yapılmıştır. Top-
rağının özellikleri, yetişen bitkileri vb. Ama Yaşar
Kemal'in romanlannda anlattığı Çukurova'yı başka
hiçbir yerde bulamazsınız. Buradaki sanatçının do-
ğayı algılaması ve yorumlamasıdır.
Protagoras, Urlalı bir ilk çağ düşünürü. İnsan dün-
yadakiherşeyin ölçüsü" demiş. Bilimin de, sanatın
da, eğitimin de ölçüsü budur. Ölçü insan olmaktan
çıkıp, başka değerler olunca bu sarsıntı en başta in-
sani etkiler.
Eğitim ve öğretim programlanmızın insanlığın te-
mel yapı taşlan üzerinde yeniden kurulması zamanı
çoktan gelip geçmiştir.
Bundan sonrası biraz da ülke ve toplum olarak ken-
dimizi dünyanın neresinde gördüğümüzle ilgilidir.
1. Oyun Yarışması'nın sonucu
belljoldu
• Küitür Servisi - Kadıköy Belediyesi'nin Türk tiyatro
edebiyatına yeni yapıtlar kazandırmak, genç yazarlann
çalışrnalannı değerlendirip topluma tanıtmak, tiyatro
sanatında yeni arayışlara yol açacak oyunlan ortaya
çıkarmak amacıyla düzenlediğı' 1. Oyun Yazma
Yanşması'rukazananlarbellıoldu. Jüri tarafından ,
yapılan değerlendume sonucunda birincilik ödülünü
'Ölü Törenleri' isimli oyunuyla Aslıhan Ünlü
kazanırken, ikincilik ödülünü 'Ormanda' adlı o>'unuyla
Müze>yen Engin Erim, üçüncülük ödülünü ise
'Düşmanla Seyişenler' adlı oyunuyla Ender Çakmak •
kazandı. Jüri Özel Ödülü'nü 'Orümceğın Yaşamı" ve
'Sapan' isimli oyunlanyla Ufuk Ersoy. mansiyon
ödülünü '3 Ekim'de Nostalji' adlı oyunuyla Filiz Sanca
ve Almiliz Alp aldı. Değerlendirmeyi yapan seçici "
kurul, Ahmet Cemal, Nesrin Kazankaya, Ahmet
Levendoğlu, Ergin Orbey, T.Yılmaz Öğüt ve Cuma
Boynukara'dan oluşuyordu.Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası 1999-2000 sezonuna Gürer Aykal yönetiminde başlıyor
B e e t h o v e n ' ı n b ü t ü n s e n f o n f l e r i s e s l e n d i r i l e c e k
K
P
L T t R
*
ç t z l K
K A M t L M A S A R A C I
Cihat Aşkın orkestranın baş kemancısı olacak.
Küitür Servisi- Etkinliklerini al-
tı yıldır Borusan Grubu bünyesin-
de sürdüren Borusan Oda Orkest-
rası 1999- 2000 konser sezonunun
düzenli etkinliklerine yenilenmiş
kadrosuyla Borusan tstanbul Fi-
larmoni Orkestrası adı altında ka-
sım ayında başlıyor.
Yeni sezonda orkestranın Genel
Müzik Direktörlüğünü ve Daimi
Şefliğini Profesör Gürer A>1<alüst-
lenirken başkemancısı ise Cihat
Aşkm olacak. Açılan sınavia alınan
müzisyenlerle biriikte orkestranın
kadrosu 39 kişi olacak. Yeni se-
zonda her ay tstanbul yakasında
vereceği konserleri Anadolu yaka-
sında da yineleyecek olan orkest-
ra Ankara ve tzmir gibi kentlerde
de konserler verecek. Gürer Ay-
kal'ın yöneteceği konserlerde sezon
içinde Beethoven'ın bütün senfoni-
leri seslendirimiş olacak. Konser-
lerin CD kayıtlan yapılacak.
Orkestranın yeni sezon progra-
mı Gürer Aykal, Cihat Aşkın ve
SamiCaner'in katıldığı birtoplan-
tıylatanıtıldı. Aykal toplantıda bü-
tünlük içinde seslendirilecek Beet-
hoven Senfonileri için "Nasıl bir
devletin anayasası varsa orkestra-
laruı da Beethoven senfonileri var-
dır" benzetmesini yaptı.Cihat Aş-
kın ise halka müzik taşuna misyo-
nunuüstlenenBorusan'ın bir örnek
olması gerektiğini vurgulayarak
müziğin üç büyük 'B'si olarak bi-
linen Bach,Brahmsve Beethoven'a
bundan sonra Borusan'ı da ekledi-
ğini söyledi.
Borusan istanbul Filarmoni 1999-
2000 sezonunun ilk konserini 8 Ka-
sım'da AKM'de verecek. Gürer Ay-
kal'ın yöneteceği konserin solistle-
ri Ay'şegül Sanca,CihatAskın ve Do-
ğan Cangal olacak. Konserde Vival-
di'nin Viyolonsel Konçertosu, Beet-
hoven'ın 1 numaralı senfonisi ve
Üçlü Konçertosu seslendirilecek.
Konser 9 Kasım'da Kadıköy Halk
Eğitim Merkezi'nde yinelenecek.7
Aralık'ta Kadıköy'de verilecek kon-
serin solisti Gühin Onay. Konserde
Mozart'rn Figaro'nun Düğünü Uver-
türü, Beethoven'ın 4 numaralı piya-
no konçertosu ve 2 numaralı piya-
no senfonisi seslendirilecek. Kon-
ser 8 Aralık'ta Cemal Reşit Rey Kon-
ser Salonu'nda yinelenecek.
Yeni Yıl Konserleri ise 20 Ara-
lık'ta Lütfi Kırdar'da. 21 Aralık'ta
Ankara Atatürk Kapalı Spor Salo-
nu'nda, 22 Aralık'ta da tzmir Al-
sancak Spor Salonu'nda düzenle-
necek. The Romeros (RomeroKar-
deşler) Dörtlüsü'nün solist olarak
katılacağı konserlerde Rodrigo'nun
Gitar Konçertosu seslendirilecek.
Judith Uluğ'un solist olarak katı-
lacağı konser 11 Ocak'ta Kadı-
köy'de yapılacak, 13 Ocak'ta
CRR'de yinelenecek. Müziksever-
ler konserde Beethoven'ın 3 nu-
maralı Piyano Konçertosu ile 3 nu-
maralı senfonisini dinleme dinleye-
cekler.
Orkestra 8 Subat'ta Kadıköy'de,
9 Subat'ta da da CRR'de düzenle-
necek konserlerinde Macaristan'da
yaşayan şeflerimizden Alpasbn Er-
tüngealp'i konuk ederek genç sa-
natçıyı müzikseverlerle tanıştıra-
cak. Orkestranın solisti viyolonsel
sanatçısı Daniel Grosgurin olacak.
28 Mart'ta Kadıköy "de, 29 Mart'ta
da CRR'de düzenlenecek olan kon-
serleri Gürer Aykal yönetecek, kon-
serin solisti Ayla Erduran. Konser-
de Beethoven'ın Coriolan Uvertü-
rü, Keman Konçertosu (Op. 61) ve
4 numaralı senfonisi seslendirile-
cek.
Alpaslan Ertügealp Borusan
Filarmoni Orkestrasrnı ikinci kez
25 Nisan ve 26 Nisan tarihlerinde
yönetecek. Konsere solist olarak
Sevin Berk ve Bülent Evdl'in ka-
tılacak. 16 Mayıs Salı'ta Kadıköy'de
17 Mayıs'ta Gençlik Festivali kap-
samındaCRR'de düzenlenecek kon-
serin solisti Verda Erman. Kon-
serde Beethoven'ın 5 numaralı Pi-
yano Konçertosu'nu ve 5 numara-
lı senfonisi seslendirilecek.