10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 EKİM 1999 PAZARTESİ HABERLERIN DEVAMI JJUJUUYİ Istanbul Edime Kocaeli Çanakkale izmir Manisa Aydın Denizli A A A A A A A A 24 30 29 25 30 32 32 31 Sinop A 25 Adana Samsun PB 25 Mersin Trabzon PB 25 Diyarbakır A Giresun PB 25 Şanlıurfa Artkara A 31 Mardin Eskışehır A 30 Siirt Konya A 30 Hakkâri Sıvas A 30 Van Zonguldak A 24 Antalya A 29 Kars PB 24 Yurdun kuzeydoğu kesimlerı parçalı bulutlu, öteki yerier az bulutlu ve açık geçecek. Hava sı- caklığında önemlı bır değışıklik olma- yacak. Rüzgâr, gü- ney ve batı yonler- den hafif ara sıra or- ta kuvvette esecek. İS MERKEZL Oslo Y 10 Berlin Y 17 Helsinki Y 10 Budapeşte Y 20 Y 22Stockholm Y 11 Madrid Londra Y 14 Viyana Y 19 Amsterdam Y 15 Belgrad Y 21 Brüksel Y 15 Sofya PB 26 Paris Y 15 Roma Y 25 Bonn Y 16 Atina A 30 Münih Y 16 Zürıh Y 18 Şam Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bişkek Tiflis Kahire Hb A A A A A PB A 20 30 24 29 30 26 28 34 A 36 bulııBu Bulutlu k Çok bulutlu ı Yağmuriu V.fuw Kaflı Sulukar k Gök gürültülü Jet-Pa'ya çokyönlü sdadenetim• Baştarafı 1. Sayfada sız bir bölge olan Liech- tenstein'ın Schaan ken- tinde kurduğu anonim şirket adına Almanya'da para toplamasıyla yasal sının aştığını belirterek. "Bunlar anonim şirket adına Frankfurt Re- instr.'da açtıklan temsil- cüik vasırasıyia Alman- ya'da para toplamakta- lar. kâr payı dağıtmakta- lar. Söylenenlere göre Li- echtenstein'daki anonim şirket sadece kâğıt üze- rinde kurulu. Bütün fa- aliyetler Almanya ve öte- ki ülkelerdc yapılmakta- dır. Almanya'da para alıp verme işlemi yapılırsa teımilcilikten söz edile- mez. Dolavısıyla anonim şirketin şubesi olarak ka- bul edilir. O zaman para yabranlar paralaruu aJ- mak istediklerinde sorun çıkarsa Almanya'daki temsilcilik üzerinden bü- tün işlemleri yaptıkları için Almanya'da dava aç- ma haklan vardır. Alman mahkemesinde alınan kararla Liechtenstein'da- ki hesaba el koymak ola- nakudır" diyor. Jet-Pa, Avrupa merkezi olarak kullanılan Frank- fiırt bürosunu 19.12.1996'daaçtı. Ekim 1997de'Sessiz OrtakluV adı altında para toplamaya başladı. Alman şirketler hukukunda sessiz ortaklık müessesesini kötüye kul- landığı söylenen Jet-Pa. 1998'de sessiz ortaklıktan kısmen vazgeçerek kâror- tağı olanlann paralarını Liechtenstein'a yollamaya başladı. Bir vatandaştan 11.11.1998tanhindemak- buz karşılığı elden alınan 30 bin markın makbuzu Liechtenstein'a kesiliyor. Güney Almanya'dan alı- nan para makbuzunun al- tında Jet-Pa adına Şakir B'nin imzası bulunuyor. Para yıkama şüphesiyle Almanya'daki Türkiye çı- kışlı banka temsilcilikleri dahil olmak üzere para toplayan bütün kuruluşla- nn kontrol altında tutuldu- ğu, rapor istendiğı, para yı- kamama yasalanna uyup uymadıklannın gözden geçirildiği belirtiliyor. Bu- na neden olarak da Alman- ya'da şube bulunduran ba- zı Türk bankalannın Tür- kiye'den para getırdikleri ve tekrar döviz olarak yüz- de 20 faizle Türkiye'deki rırmalara kredi verdikleri gösteriliyor. Birbankacı. "Türk ban- kalannın yüksek faiz ver- mesi Almanya'nın banka piyasasına ters düşüyor. Bankalarda faiz oranı 2JS dolayiannda. Almanlar yüzde 15-20 faizi duyunca Federal Kredi Kontrol Da- iresi'ni arayarak buralara para yanrmanın ne derece doğru olacağını öğrenmek istiyoıiar. Federal Daire. 'bunlann mevduatlannın Alman fonuna kayıtlı ol- madığım' belirterek para- lan yanara koruyamaya- cağını belirti>«r" diyor. Bu gelişmeler sonucu Jet-Pa'ya para yatıranlar arasında tedirgin olanlann ve parasını almak isteyen- lerin sayısınm arttığı belir- tiliyor. Jet-Pa'nın, özellikle pa- rasını isteyenler arasında 100 bin DM'nin üzerinde alacaklı olanlara hemen ödemeyapmadığı, "zama- nı gelince vereceğiz" diye- rek zaman kazandığı ilen sürülüyor. Para toplamak- ta zorlanan Jet-Pa'nın, yıl sonuna kadar Almanya'da- ki temsilciliklerini kapat- ma eğiliminde olduğu söy- leniyor. Frankfurt Tanus bölgesinde Jet-Pa'ya para yatıranlardan kimilerine, maliyeden, yatırdıklan bu paraların kaynağını soran yazılar geldiği, bu kişilerin Jet-Pa'nın Frankfurt mer- kezine başv urarak durumu bıldırdikleri belirtiliyor. Jet-Pa yetkilileri, bu ola- yın basına yansımaması içın u Sizbirşeyyapnıayuı. Maliyeden ceza gelirse ge- lin bizöderiz" şeklinde ya- nıt verdikleri söyleniyor. Adalet Bakanı Türk 'Afgecikmemeli y ANKARA (Cumhuri- yetBürosu)- Adalet Baka- nı Hikmet Sami Türk. "Af yasası çıkmıs. olsaydı ceza- evlerinde isyan yaşanmaz- dı" dedi. Türk. cezaevle- rinde yönetim eksiklikleri olduğuna dikkat çekerken, parasal yetersizliğin de azımsanmaması gerektiği- ni vurguladı ve 1999 yılı bütçesinde Adalet Bakan- lığı'na aynlan paym yüzde 0.9 olduğunu anımsartı. Türk, af konusunun boşlukta kalmaması ge- rektiğini vurgulayarak sözlerinı şöyle sürdürdü: "Cumhurbaşkanı'nın vetosundan hemen sonra Mecfis'in toplannya çağnl- masıve yasamn vetogerek- çeteridoğruhusunda çıka- nlması gerekivordu. An- cak Medis'in yeni tatile girdiği, yeni döneme kat- masmda büyük bir sakın- ca olmadığı görüşü ağıriık kazandı. Eğeraf yasasıçık- saydı. isyanlan ve öteki olumsu/luklan yaşamaz- dık. tktidar ortağı partile- rin grup başkanvekUlerin- den rica ettim. önerilerini en kısa sürede hazırlayıp getirecekter." Afla cezaevlerinin kıs- men de olsa rahatlayacağı görüşünü savunan Türk, yeni düzenlemelenn an- cak bu aşamadan sonra gündeme gelebileceğini vurguladı. TRT'de yayım- lanan Pazar Panorama programına katılan Türk, yaptıgı değerlendirmede ise cezaevlerinde yönetim zaafı olduğuna dikkat çek- ti. Türk şu görüşleri savun- du: "Koguşsistemininpek çok olumsuzluklan var. Özellikle terör örgütü efc- manlan bu sistemi bilinçli şekilde kullanıp kendi di- siplinlerini \erleştiriyoıiar. İdeok)jik eğitinı \eriolarak kullanıvorlar. Öteki koguş- larda da ağalık konusu gündeme geliyor. Bu du- runı devlet hakimiyetini güçleştiriyor." Adalet Bakanhğı bütçe- sinin çok kısıtlı olduğuna dikkat çeken Türk, "1999 yılı bütçesi hazuianırken yüzde 1.5 pay istemiştik. Bunu komisyonda yüzde 0.9'a indirdiler. Önümüz- deki >ıl bu rakamın yüzde 2.5 olması için çahşacağız. Bunca olanJardan sonra bu önerimizin geri çevril- memesi gerekiyor'' dedi. Türk'ün verdiği bilgiye göre, BM'nin kabul ettiği standartlarda inşa edilecek F tipi cezaevlerinin mali- yeti 4 trilyon lira. Bütçe- den yeni yatırım inşaatı için aynlan pay 4.5 trilyon lira. Cezaevlerinin içinin gü- venliğınden sorumlu infaz koruma memurlannm eği- timi konusunda bir yasa hazırladıklannı anlatan Türk, "Bu kişilerin çoğu eğitimsiz. tşlevini tam ola- rak yerine gctiremivor. îlk aşamada onlann meslek içi egitimden geçmesi için hazırhk >apı>oruz. Bu, bir- kaç a> içinde başlar. Ceza- evlerindeki genel iyileştir- me ise bugün adım aükh- ğında, birkaç vıldan önce sonuç vermez. Her şeyi adım adım hafletmek gere- kiyor" değerlendirmesini yaptı. Lafontame SPD'yî böldüGÜRAY ÖZrHİLMİ TOZAN FRANKFURT-Sosyal Demok- rat Parti Başkanlığı'ndan ve Mali- ye Bakanhğı'ndan istifa ederek herkesı şaşırtan Oscar Lafontaine, uzun süren bir suskunluk dönemin- den sonra, yazdığı kitapla Schröder hükümetine ve SPD yönetimine sa- vaş açtı. Lafontaine'in istifası ve Yürek Solda Atar adlı kitabıyla başlarnğı mücadelenin nasıl gelişeceği ko- nusunda yorum yapmak için henüz erken. SPD yönetimi Lafontaine'e karşı "Mücadelevi terk etti, evine çeküdi, hiçbir şansı yok" şeklinde bir savunma yöntemı izlerken, ta- rafsız yorumcular, Lafontaine'in başlattığı hesaplaşmanın daha bü- yük boyutlara ulaşabileceğini göz- den uzak tutmuyor. Lafontaine'in Schröder hüküme- ti ve SPD yönetimine karşı açtığı savaş, yalnızca parti içi kısır bir yet- ki ve egemenlik savaşı olmaktan uzaktır. Lafontaine, 13 Ekim tari- hinde Frankfurt Kitap Fuan 'nda ta- nıtımı yapılacak kitabının kısa bır özetini 3 Ekim tarihınde Welt am Sonntaggazetesindeyayımladı. Bu özette, Schröder hükümetinin per- sonel politikasını ve politik çizgi- sini sert bir şekilde eleştiren Lafon- taine, Schröder'i yeni liberal bir po- litika izlemekle ve sosyal demok- rasiden uzaklaşmakla suçluyor. Al- manya'da sermay e çevxelerinın aşı- n ve gözle görülür bır düşmanlık gösterdikleri ve gazete ilanlanyla düşmanlıklannı açıkça sergiledik- leri Lafontaine'in daha yayımlan- madan büyük ilgı gören Yürek Sol- da Atar adlı kitabı önümüzdeki günlerde de Alman politika sahne- sini altüst edeceğe benzemektedir. Lafontaine'in Welt am Sonntag'da belirli bölümleri yayımlanan kita- bının önsözünün geniş bir özeti şöyle: "tstifamm hemen arkasından ne- denleri konusunda birşey söylemek niyetinde değilim. Parti yönetimiy- leve kendi partimleolan dayanışma sorumluluğum bu nedenleri açıkla- maktan daha önemliydi. Bu türden açıklamalar genellikle politik mu- halifier tarafından körü>e kullanı- lır. Avnıpa Parlamentosu seçimleri- ni eyalet seçimlerini \e \erel seçim- leri göz önünde bulundurarak, böy- le bir ka\ ga> la partime zarar ver- mek tstemedim. Bu nedenle istifam- dan sonra yalnızca parti içinde' kö- tü bir takım çalışması' olduğunu belirten kısa bir açıklama ile yetin- dim. (.„) tstifamdan sonra Kırmızı-Yeşil koalisyonu hiç ummadığını \e ben- de büyük kay gılar varatan gelişme- lere sahne oldu. Özellikle Alman- ya'nın sosyal demokrat bir hükü- met işbaşınday ken uluslararası hu- kuku dikkate almayan ve anayasa- ya uygun olmayan \e savaşa kaüJ- dığını duymak benim için çok sar- sıcı oldu. Kosova Savaşı, sosyal de- mokrat politik anlayışuı bamteline vurdu. Avrupa Parlamentosu se- çimleri öncesinde Londra'da Schröder-Blair tezleri açıklandığın- da ve Hans Ekhel 2000 yılı progra- mını ortaya koyduğunda bu geliş- meye karşı çıkma zorunluluğu his- settim. Biz seçim öncesi başka bir polirika, ülkemizde daha fazla sos- \al adaleti gerçekleştirme sözü ver- miştik. Gerhard Schröder istifamdan 4 ay sonra benim mali politikamı be- nimsemediğini gösteridi:' Bence biz en baştan berı Eıchel'in politikala- rını uygulamalıydık" ve 'eger bu eleştin olarak algılanıyorsa bu doğ- rudur'. Bu açıklamalar cenrilmen- likten vegerçeklikten nasibini az al- mış açıklamalardır. Başbakan poli- tikçizgiyi bdirier. Hükümet başka- nının da oyuvla bütçe tasansını onay lar. kesin karan ise parlamen- to verir. Schröder. Eichel ve Fisc- her; Hessen seçimleri öncesi, popü- list olmayan karariar vermemem için beni uyarnuşlanu. Daha sonra Başbakan'ı çiftçilerin önünde ta- sarrufçu Başbakan rolü oynarken gördüğümde, birkaç ay önce ben- den çiftçikre vergi desteklerini kal- dırmamamı istediğini hatıriadım. (...) Schröder'in, 'Merkez Bankası ile olan kavgayı her zaman saçma buldum. ama sesimi çıkarmadım' yolundaki saptaması da yanlıştır. Başbakan seçildikten hemen sonra sendika kongresinde,' Merkez ban- kasına olan tüm saygıma rağmen, söylemem gerekir ki merkez ban- kası yalnızca para değerinin stabi- litesine değil, Almanya'nın ekono- mik büyümesine de önem verme- lidir' demişti. Bana karşı centilmen- ce ve gerçeklere uymayan bir şekil- de davranmasuıa da> anabilirim, a- ma seçmenkrin güvenini başka bir politik çizgiyi benimseyerek kötüye kullanmasuıa karşı sessiz kala- mam. Kitabım, Kırmızı-Yeşil ko- aiisyonunun politik çizgisindeki neo-liberal yöndeki keskin değişik- liklere ve seçmenlere verilm iş sözle- rin tutulmamasına karşıdır. Seç- menlere söz verdigimiz hükümet programında benim de katküanm var ve ben hâlâ sözümde durduğu- mu sanıvorum.*' Cumhurbaskanı süleyman Demirel'den Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'a eleştiri 'Düşünceler tartdarak söylenmeK' ANKARA (CumhuriyetBürosu)- Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. Türkiye Cumhuriyeti'nin teokratik devlet olduğunu, anayasanın meşru olmadığını savunan Yargıtay Başka- nı Sami Selçuk'u ad vermeden eleş- tirerek "Herkes sövleyeceği sözü tar- tarak söylese hem kendileri bakımın- dan iyî olur hem de tedirginlikler meydana gdmez. Anavasajıduzelte- lim deseniz kimse bir şey demez. Bu beyanlar talihsiz beyanlardır" dedi. Demirel, anayasanın meşru olmadı- ğının da söylenemeyeceğini belirte- rek "Her söylenen söz mutlaka kale ainıacak cinsten olmaz. Devleti zaafa uğratacak sözün ağuiığı olması la- zun" görüşünü dile getırdı. Cumhurbaskanı Demirel, dün ak- şam TRT 1 televizyonunda ya> ımla- nan 'Politikanın Nabzı' programında Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'u ad vermeden eleştirdı. Türkiye Cumhu- nyeti devletine teokratik devlet deni- lemeyeceğini vurgulayan Demirel, "Birisi Türkiye teokratik deviettir di- yorsa ben de Türkiye teokratik bir devlet degildir derim. Türkiye dinle devleti ayırnuş laik bir devlettir" de- di. Demirel şöyle konuştu: "'Bu söz ilk defa söyleniyor Türki- ye'de. İlk defa Türkh e Cumhuriyet'i teokratik devlettir denildi. Müslü- man de%letler içinde dinle devleti ayı- ran sadece Türkiye var. Müslüman- lık hem uhrevidir. hem dünvevidir. Dinin sahipsiz kalmasının o ülkede yaratacagı felaketi düşünün. Bu ülke- de hiç kimse din ve vicdan hürriyeti- nin yerine getiremediğinden şikâyet- çi değil. Bu yetmez dediğiniz yerde, 'Halk seçmesin' • Baştarafı 1. Sayfada ABD gezisine ilişkin bir başka sonı üzerine Ecevit gitmeden ön- ce "lunuthı olduğunu, ancak bü- yük hayaUer kurmadıgını'' söy- lediğini anımsartı. Ancak ABD'nin özellikle ikti- sadi yardım konusunda yakın ge- leceğe yönelik ciddi bazı karariar arifesinde olduğunu gözlemledi- ğini anlatan Ecevit, dile getırdik- leri şikâyetlere hak verildiğini kaydetti. Ecevit şöyle konuştu: "Askeri yardımlann yeniden başlaması, daha doğrusu Ameri- kan katkısınuı yeniden başlama- sı belki kolay olmayacak. ama I- ne istiyorsunuz? Şeriat düzeni. ya- ni çağdaş hukuku değil şeriat huku- ku istiyorsunuz... Şimdi, şeiat hu- kuku olmamasından şikâyet edilen bir ülkede, siz bu devlete, bu rejime teokratik diyebilir misiniz? Çok yanlış bir şey-dir."" Demirel. anayasanın eleştirilebi- leceğinı. ancak meşru olmadığını söylemenin herkesi "ştyn meşru" yapacağını söyledi. 1876 yılından beri anayasa tartışmalannın yaşan- dığını bildiren Demirel şunlan kay- detti u Türkiye 1876'dan beri anaya- sa tarüşıyor. Bu anayasanın yapıima- ana. referanduma sunulmasına. ken- disine itirazlanmız \ar. Ama ben ana- rak'a uygulanan ambargodan Türkiye'nin zarannı bir ölçüde giderici bazı tedbirleri düşünme ihtiyacını du\uyor \BD. Bu ko- nuda çok açık ifadekr kullandılar. Ben hayal kurmamışnm,ama btr • ha>al kınklığı içine düşmemi ge- rektirecek herhangi bir durum söz konusu degü." ABD'nin Türkiye'yi birçok konuda kendisine en yakm, *W ortak gibi" ya da "en yakın ortak- lanndan 001" gibi gördüğunü an- latan Ecevit. "Bumın kesin, inan- dıro kanıtlannı da gördük. Ara- mızda resmiyeti aşan bir dostiuk bağı kurulduğunu söyleyebiü- rim" şeklinde konuştu. yasa meşru degildir dediğim zaman, bu anayasadan var olma imkânı olan herkes gayn meşru olur. Onun için böyle bir sözün ağuiığı >ok. Bunlar hiç sö> lenmemeliydi. Herkes sö\ lece- ği sözü tartarak sö> lese hem kendile- ri bakımından i>i olur hem de tedir- ginlikler nıe\ dana geunez. Anayasa- yı düzelteUm deseniz kimse bir şey demez; bunlar talihsiz beyanlardır" Cumhurbaşkanının halk tarafın- dan seçılmesı önerisini yineleyen Demirel. kendisi gibi düşünmeyen- lenn olabilecegini, bunun da normal olduğunu söyledi. Devlete hizmette 50 yılını doldur- duğunu bildiren Demirel, çok parti- Ii hayatın her safhasında bulunduğu- nu kaydetti. Halkın seçeceği cumhurbaşkanı- nın çok daha güçlü olacağını vurgu- layan Demirel, cumhurbaşkanına Meclis'i yenileme yetkisi verilmesi- nin, iki turlu seçim sisteminın geti- rilmesinin demokratik otoriteyı güç- lendireceğini bildirdı. Süse uzatma tabirirua hoş oknadu ğını behrten Demirel konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bence seçimle gelinen müessese- yi seçimle götürmek lazım. Yani sü- re uzatarak değil. Bütün bunlaru par- lamento 'büyük bır miiessesedir'; düşünür.tarüşır, vapar,ama ben bun- lann iüçbirinin içinde yokum. Hiçbir tavnm olmaz, olmamıştır da. Eğer benim hizmetkrimi takdir edip de benden daha çok hizmet isteyenler varsa, onun itibar kırmayıa yoİlanm buhnalan lanmdır. Kimse benden 'Ben bundan sonra hiçbir hizmet görmek istemıyorum" gibi bir sözü beklemesin. Ben diyorum ki onuru olma\an. itiban olmayan hiçbirşeyin içinde olmam." Mahkemelenn yükünün hafifletil- mesi gerektiğini bildiren Demirel, Türkiye'nin "mümtaz" bir yargı kadrosuna sahip olduğunu bildirdi. Demirel. devletin bütün gücüyle deprem bölgesinde olduğunu vurgu- ladı. 65 bin askerin bölgede görev yaprığma dikkat çeken Demirel. "As- kerini kötüle. polisini kötüle, Kızı- lay 'mı kötüle, her şeyinin kötüle, son- ra nereye \aracakbr? Biz, çok iyi ol- mayan imajımıza zarar verdik" diye konuştu. 'Denktaş gerflîıni arttırıyor' • Baştarafı 1. Sayfada nı Raııf Denktaş' ın çözüm önerile- rinin askeri gerilime, gelecekteki krizlere ve istikrarsızlığa yol aça- cağuıı ileri sürdü. Papandreu, asıl sorunun Kıbnslı Rum ve Türkler arasında olmadığını kaydederek "Eğer biz müsaade edersek, ben inamyorum ki, iki toplum birtikte banş içinde yaşayabilmelerine ola- nak sağlayacak binlerce çözüm bu- labilirler" dedi. Istanbul The Marmara'da yapılan Taksim Toplantılan'nın bu ayki otu- rumuna katılan Yunanistan Dışişlen Bakan Papandreu, Türk-Yunan iliş- kileri konusunda görüşlerini açıkla- dı. Papandreu, depremin çok önem- li bir mesaj verdiğini belirterek şöy- le konuştu: "Bu mesaj ı görmezden gelemeviz. Biz potttikacılann mümkün olmaya- cağmıdüşündüğü şeyi halklardüşün- dü. Bu, bizim politik rnane\ ralanmı- zm öniine geçti. Ve bize bir demokra- si dersi verdiler. AKIT ve EMAK gruplaru doktor ve hemşireler, sKil görevliler, gazeteciler, bize; önyargda- nnızı aşın, stoganlannızj ve klişeteri- nizi durdunın, arük iki ülke için ba- nş ve güvenlik ihdas edin, dedi. Bu mesaja uymaya hazmm. .Ama benim ve meslektaşım Ismaıl Cem'in çaba- sı yetmez. Banş. herkesin çabası ol- madan gerçekleşemez. Düşmanca değil, tamamlayıcı olmak için zama- na ihtiyaç var. Bunu bugün deneye- mezsck, iteride geçmise bakıp da müthiş bir firsat kaçırmış olduk de- meyelim." Papandreu, Derince'deki çadırkentleri ziyaret etti. (AA) Papandreu, Kibns'ta çözüm konu- sunda KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın önerilerinin geçerli ol- madığını düşündüklenni belirterek "Denktaş'ın önerileri, Türkiye ile Yu- nanistan arasında gerilimi arttınr" dedi. Papandreu, Denktaş'ın formü- lünün doğal olarak askeri gerilime, gelecekteki krizlere ve istikrarsızlı- ğa yol açacağını öne sürdü. Pa- pandreu, asıl sorunun Kıbnslı Rum ve Türkler arasında olmadığını kay- dederek "Eğer biz müsaade edersek, ben inamyorum ki, iki toplum birtik- te banş içinde yaşayabilmelerine ola- nak sağlayacak binlerce çözüm bula- bilirler" dıye konuştu. Papandreu, "adada yapılan hak- sızlıklara ilişkin güçlü duygulann da ötesinde, adanın 1974 yılında istila edilmesinin birçok Kıbnslı Rum'un sevdiklermi, ailelerini ve varhklannı kaybetmesiyle sonuçlandığmr öne sürdü. Papandreu, Denktaş'ın öneri- lerinin, özünde konfederasyon ya da ikilı birlik olarak adlandınlsın, her i- ki durumda da Kıbnslı Rumlann KKTC'ye baktığında onun arkasın- da Türkiye'yi ve Türk askeri gücü- nü göreceğinı kaydederek bu neden- le Rumlann, Yunanıstan'ın ve Yu- nan askeri gücünün desteğini talep etmeye devam edeceklerinı ifade et- ti. Kıbnslı Türklerin de Kıbns Rum- lanna baktığında onun ardında Yuna- nistan'ı ve Yunan askeri gücünü gö- receğini ifade eden Papandreu, Kıb- nslı Türklerin de Türkiye ve Türk askeri gücünün desteğini talep etme- ye devam edeceklerini savundu. Tür- kiye'nin toprak talebı ve Kjbns ko- nulannda önyargılann test edilmesi gerektiğini belirten Papandreu, Baş- bakan Bülent Ecevit'in. Türkiye'nin Yunanistan üzennde talebinin olma- dığını açıklamasınm çok olumlu ol- duğunu söyledi. Her iki ülke liderle- rinin de iki ülkenin sürekli çatışma- suım ekonomik ve politik maliyetle- rini anlaması gerektiğini vurgulayan Papandreu, yeni bir banş sürecinin savunma harcalamalannda yapıla- cak kısıtlamalara yol açacağmı ve bunun da kalkınma. refah ve sosyal alanlarda yatınma imkân tanıyacağı- nı belirtti. Karşılıklı şüphelerin azaltılması- nın banş ve istikrara doğru ilk ve önemli adım olduğunu belirten Pa- pandreu, bunun bir gecede olamaya- cağmı vurguladı. Marmara depreminin gösterdiği gibi iki halk arasında ortak dayanış- ma ve dostluğa karşı hiçbir duvann duramayacağını belirten Papandreu, adanın askersizleştirilmesı ve Kıb- nslı Rumlar ile Türklerin karşılıklı ziyaretleri ve ilişkilerin geliştirilme- si gerçekten isteniyorsa bunun ön- yargı ve güvensizliğin ortadan kalk- masına yardımcı olacağını kaydetti. G U N D E M MUSTAFA BALBAY • Baştarafı 1. Sayfada killerinin çoğunu kamuoyu tanımadığı gibi, onlar da birbirlerini tanımıyorlar. Zamanla tanıyacaklar. En son tahkimle ilgili anayasa değişikliğine "ha- yır" diyen DSP'liler birbirlerini bulmakta hayli zor- luk çekmişlerdi! Ancak DSP'de, deyim yerindeyse çatlak, mil- letvekili tabanında değil tavanda başlamış gö- rünüyor. 12 Eylül sonrasındaki siyasi yaşamın- da Eceyrt'in sürekli yanında olan tek kişi Hüsa- mettin Özkan'dı. Hani kendisi için Ecof. Dr. Hü- samettin Özkan desekyeridir. Ecevit, DSP ken- disi dahil üç milletvekilliğine düştüğü günlerde bile Özkan hemen yanındaydı. Ûzkan, Ecevit'in sağlığına kefil olacak kadar yakın..dı. Ancak, bu değişmiş görünüyor. Basına açıklama yaparken bile Ecevit'in yanından ayrılmayan Özkan, ABD dönüşü Başbakan'ı karşılamaya gitmedi. Rahşan Ecevit, 18 Nisan sürecinde çalışma arkadaşı olarak "bakan eşlerini" seçmişti. Çok iyi bir diyalog kurmuşlardı. Bu da parçalanmış görünüyor. DSP'de karariar "aile meclisinde" pişer, "parti meclisinde" servis yapılır. EcevrtJer yakın gelecekte yeni bir "çevre düzenlemesi" yapabilirler! DSP'den kopma olur mu? İki nedenle zor. Bi- rincisi, iktidar partilerinden aynlmak zordur; ikin- cisi, şu aşamada kopacaklan yer yok! Bu koşullarda kopan, "kopuk" olur kalrri MHP bugüne kadar koltuk altında gelişmişti. Merkez sağ partiler 80'li, 9O'lı yıllarda MHP'lile- re hep koltuk çıkmışlardı. Şimdi onlar koltuğun üstüne çıktılar. Pek çok MHP'Iİ bakan "Kendi adamlanmı getiririm" diye işe başlıyor. Bakıyor, görevdeki bürokratların çoğu partilerinin adamı! MHP'de önümüzdeki dönem parti içindeki durumlardan değil, ama ihale dağılımlanndan sorun çıkabilir. Zira, MHP'ye sempatiyle bakan bürokratlarla ANAP-DYP kanşımı işadamlan arasında yılların ördüğü sağlam bağlar var! ANAP'ın hükümet ortaklığı ilginç. Mesut Yıl- maz, "dışbakan" olarak Ecevit'in gideceği yer- lere önceden gidiyor. Özellikle ekonomi alantn- da ANAP politikalan yaşama geçiriliyor. Ama Mesut Bey devrede görünmüyor. Yılmaz'ın hü- kümetin dışında kalmasını cumhurbaskanı adaylığına bağlayanlar oldu. Siyasette dediko- duların gerçekleşme olasılığı her zaman yüzde 50'nin üzerinde olmuştur! Ne demişler, aday ol- mayan yerden dedikodu çıkmaz! Muhalefettş.kongre mevsimi İki muhalefet partisine, FP ve DYP'ye gelir-- sek... Her ikistnde de son anda değişiklik ol- mazsa kasımda kongre var. FP için yanıtı aranan soru şu: - Erbakan ne düşünüyor? Erbakan siyasetten eteğini çekti, elini çekme- di. Boncuk gözlerini döndüre döndüre partiyi döndürüyor. Ancak şunu unutmamak gereki- yor; Erbakan, RP'nin kapatılıp yolculannın FP'ye geçiş sürecinde partinin basına "kukla genel başkan" değil "özel kalem müdürü" atamak is- temişti. Yaptı da. Avukatı Ismail Alptekin par- tinin başında göründü. Ancak, milletvekilleri bu- na direndiler, Recai abilerini geçirdiler. Erbakan'ın bunu unuttuğunu sanmryoruz. Re- cai Kutan da her yeni genel başkan gibi koltu- ğu sevdi, adaylığını şimdiden açıkladı. 27 Ka- sım'dayapılması planlanan kongreye kadar ye- ni adaylarda çıkabilir Abdullah Gül, FP'nin her vazosuna aday gösterilir. Bülent Annç'ın hırsı, aklının neresinde belli değil. DYP'de Tansu Çiller çok istikrarlı bir lider ol- duğunu gösterdi. Partiyi yüzde 27'den aldı, is- tikrarlı biçimde düşürüyor. Zikzak yok! Kasım ayı içinde yapılacak DYP Kongresi'nde Çiller koltuğunu korur mu? Milletvekillerine ba- kıyoruz, içlerinde siyasetin her çemberinden geçmiş kişilerin yanı sıra kendisini TBMM'de değil de "Çiller'in şirketinde" hissedenlerin sa- yısı az değil. Şirkette patron değiştirmek kafadan çok ka- saya bakar! Klasik bir söylem vardır; siyasi partiler demok- rasinin vazgeçilmez unsurtandır. Yukanda ak- tardıklanmızla demokrasiyi yan yana koyunca bu söze şu eki getirmeden edemiyoruz: Başta kendi içleri olmak üzere, demokrasi de siyasi partiler için vazgeçilmez olmalı... Bahk sabşı yasaklandı • Baştarofi 1. Sayfada da avlanan bahklardan ol- duğunu düşünüyoruz. Sa- hil Güvenlik'e balıkların yakalanmaması konusun- da haber verdik" dedi. Marmara Denizi'nin kir- lendiği gibi balıklann da kirlendiğini ifade eden Ça- hşkan, "Balıklann yediği belki metallerden oİabilir. yani ağjr metal zehiıienme- si dediğimiz olayiar da ola- bilir. Ama bunun sonucu- nu laboratuvar tetkiklerin- den öğreneceğiz. ÖzellikJe Marmara hamsisinin yen- memesini istiyoruz" dedi. Çeşitli yerlerden alınan balık numuneleri daha son- ra Hıfzıssıhha, Büyükşehir Belediyesi ve Tanm ll Mü- dürlüğü laboratuvarlanna gönderildi. Istanbul ll Sağlık Mü- dürlüğü'nden yapılan yazı- lı açıklamada. kimyasal analızlerinde "zehirlenme- ye sebep olacak kimyasal madde ve ağır metaliere rastianmadığı''. bakteriyo- lojik analızlerin ise henüz sonuçlanmadığı kaydedildi. Gelişmelerden sonra kentte Marmara orijinli balıklann satışı valilik emriyle yasak- landı. Balık Hali'ne gelen ba- lıklardan zehirlenme ola- mayacağmı savunan balık- çılar ise "Zebirienmeler, halden ahnarak pazariarda sanlan bahklardan kaynak- lamr. Biz balıklan sürekli y>- kıyoruz. temiz ruruyoruz, Soğuk hava depolannuz var. Ama pazarcılar böyle bir şey yapmryorUr. Pazarcüar, tüm gün boyuncasadece bir kova su ile banklan ydayor- lar. Satamayınca diğer bir pazara götürüy oriar 7 " dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle