Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 EKİM 1999 PAZARTESİ
HABERLERIN DEVAMI
JJUJUUYİ
Istanbul
Edime
Kocaeli
Çanakkale
izmir
Manisa
Aydın
Denizli
A
A
A
A
A
A
A
A
24
30
29
25
30
32
32
31
Sinop A 25 Adana
Samsun PB 25 Mersin
Trabzon PB 25 Diyarbakır A
Giresun PB 25 Şanlıurfa
Artkara A 31 Mardin
Eskışehır A 30 Siirt
Konya A 30 Hakkâri
Sıvas A 30 Van
Zonguldak A 24 Antalya A 29 Kars PB 24
Yurdun kuzeydoğu
kesimlerı parçalı
bulutlu, öteki yerier
az bulutlu ve açık
geçecek. Hava sı-
caklığında önemlı
bır değışıklik olma-
yacak. Rüzgâr, gü-
ney ve batı yonler-
den hafif ara sıra or-
ta kuvvette esecek.
İS MERKEZL
Oslo Y 10 Berlin Y 17
Helsinki Y 10 Budapeşte Y 20
Y 22Stockholm Y 11 Madrid
Londra Y 14 Viyana Y 19
Amsterdam Y 15 Belgrad Y 21
Brüksel Y 15 Sofya PB 26
Paris Y 15 Roma Y 25
Bonn Y 16 Atina A 30
Münih Y 16 Zürıh Y 18 Şam
Moskova
Aşkabat
Astana
Taşkent
Bakû
Bişkek
Tiflis
Kahire
Hb
A
A
A
A
A
PB
A
20
30
24
29
30
26
28
34
A 36
bulııBu Bulutlu
k
Çok bulutlu ı Yağmuriu
V.fuw
Kaflı Sulukar k Gök gürültülü
Jet-Pa'ya
çokyönlü
sdadenetim• Baştarafı 1. Sayfada
sız bir bölge olan Liech-
tenstein'ın Schaan ken-
tinde kurduğu anonim
şirket adına Almanya'da
para toplamasıyla yasal
sının aştığını belirterek.
"Bunlar anonim şirket
adına Frankfurt Re-
instr.'da açtıklan temsil-
cüik vasırasıyia Alman-
ya'da para toplamakta-
lar. kâr payı dağıtmakta-
lar. Söylenenlere göre Li-
echtenstein'daki anonim
şirket sadece kâğıt üze-
rinde kurulu. Bütün fa-
aliyetler Almanya ve öte-
ki ülkelerdc yapılmakta-
dır. Almanya'da para alıp
verme işlemi yapılırsa
teımilcilikten söz edile-
mez. Dolavısıyla anonim
şirketin şubesi olarak ka-
bul edilir. O zaman para
yabranlar paralaruu aJ-
mak istediklerinde sorun
çıkarsa Almanya'daki
temsilcilik üzerinden bü-
tün işlemleri yaptıkları
için Almanya'da dava aç-
ma haklan vardır. Alman
mahkemesinde alınan
kararla Liechtenstein'da-
ki hesaba el koymak ola-
nakudır" diyor.
Jet-Pa, Avrupa merkezi
olarak kullanılan Frank-
fiırt bürosunu
19.12.1996'daaçtı. Ekim
1997de'Sessiz OrtakluV
adı altında para toplamaya
başladı. Alman şirketler
hukukunda sessiz ortaklık
müessesesini kötüye kul-
landığı söylenen Jet-Pa.
1998'de sessiz ortaklıktan
kısmen vazgeçerek kâror-
tağı olanlann paralarını
Liechtenstein'a yollamaya
başladı. Bir vatandaştan
11.11.1998tanhindemak-
buz karşılığı elden alınan
30 bin markın makbuzu
Liechtenstein'a kesiliyor.
Güney Almanya'dan alı-
nan para makbuzunun al-
tında Jet-Pa adına Şakir
B'nin imzası bulunuyor.
Para yıkama şüphesiyle
Almanya'daki Türkiye çı-
kışlı banka temsilcilikleri
dahil olmak üzere para
toplayan bütün kuruluşla-
nn kontrol altında tutuldu-
ğu, rapor istendiğı, para yı-
kamama yasalanna uyup
uymadıklannın gözden
geçirildiği belirtiliyor. Bu-
na neden olarak da Alman-
ya'da şube bulunduran ba-
zı Türk bankalannın Tür-
kiye'den para getırdikleri
ve tekrar döviz olarak yüz-
de 20 faizle Türkiye'deki
rırmalara kredi verdikleri
gösteriliyor.
Birbankacı. "Türk ban-
kalannın yüksek faiz ver-
mesi Almanya'nın banka
piyasasına ters düşüyor.
Bankalarda faiz oranı 2JS
dolayiannda. Almanlar
yüzde 15-20 faizi duyunca
Federal Kredi Kontrol Da-
iresi'ni arayarak buralara
para yanrmanın ne derece
doğru olacağını öğrenmek
istiyoıiar. Federal Daire.
'bunlann mevduatlannın
Alman fonuna kayıtlı ol-
madığım' belirterek para-
lan yanara koruyamaya-
cağını belirti>«r" diyor.
Bu gelişmeler sonucu
Jet-Pa'ya para yatıranlar
arasında tedirgin olanlann
ve parasını almak isteyen-
lerin sayısınm arttığı belir-
tiliyor.
Jet-Pa'nın, özellikle pa-
rasını isteyenler arasında
100 bin DM'nin üzerinde
alacaklı olanlara hemen
ödemeyapmadığı, "zama-
nı gelince vereceğiz" diye-
rek zaman kazandığı ilen
sürülüyor. Para toplamak-
ta zorlanan Jet-Pa'nın, yıl
sonuna kadar Almanya'da-
ki temsilciliklerini kapat-
ma eğiliminde olduğu söy-
leniyor. Frankfurt Tanus
bölgesinde Jet-Pa'ya para
yatıranlardan kimilerine,
maliyeden, yatırdıklan bu
paraların kaynağını soran
yazılar geldiği, bu kişilerin
Jet-Pa'nın Frankfurt mer-
kezine başv urarak durumu
bıldırdikleri belirtiliyor.
Jet-Pa yetkilileri, bu ola-
yın basına yansımaması
içın
u
Sizbirşeyyapnıayuı.
Maliyeden ceza gelirse ge-
lin bizöderiz" şeklinde ya-
nıt verdikleri söyleniyor.
Adalet Bakanı Türk
'Afgecikmemeli
y
ANKARA (Cumhuri-
yetBürosu)- Adalet Baka-
nı Hikmet Sami Türk. "Af
yasası çıkmıs. olsaydı ceza-
evlerinde isyan yaşanmaz-
dı" dedi. Türk. cezaevle-
rinde yönetim eksiklikleri
olduğuna dikkat çekerken,
parasal yetersizliğin de
azımsanmaması gerektiği-
ni vurguladı ve 1999 yılı
bütçesinde Adalet Bakan-
lığı'na aynlan paym yüzde
0.9 olduğunu anımsartı.
Türk, af konusunun
boşlukta kalmaması ge-
rektiğini vurgulayarak
sözlerinı şöyle sürdürdü:
"Cumhurbaşkanı'nın
vetosundan hemen sonra
Mecfis'in toplannya çağnl-
masıve yasamn vetogerek-
çeteridoğruhusunda çıka-
nlması gerekivordu. An-
cak Medis'in yeni tatile
girdiği, yeni döneme kat-
masmda büyük bir sakın-
ca olmadığı görüşü ağıriık
kazandı. Eğeraf yasasıçık-
saydı. isyanlan ve öteki
olumsu/luklan yaşamaz-
dık. tktidar ortağı partile-
rin grup başkanvekUlerin-
den rica ettim. önerilerini
en kısa sürede hazırlayıp
getirecekter."
Afla cezaevlerinin kıs-
men de olsa rahatlayacağı
görüşünü savunan Türk,
yeni düzenlemelenn an-
cak bu aşamadan sonra
gündeme gelebileceğini
vurguladı. TRT'de yayım-
lanan Pazar Panorama
programına katılan Türk,
yaptıgı değerlendirmede
ise cezaevlerinde yönetim
zaafı olduğuna dikkat çek-
ti. Türk şu görüşleri savun-
du: "Koguşsistemininpek
çok olumsuzluklan var.
Özellikle terör örgütü efc-
manlan bu sistemi bilinçli
şekilde kullanıp kendi di-
siplinlerini \erleştiriyoıiar.
İdeok)jik eğitinı \eriolarak
kullanıvorlar. Öteki koguş-
larda da ağalık konusu
gündeme geliyor. Bu du-
runı devlet hakimiyetini
güçleştiriyor."
Adalet Bakanhğı bütçe-
sinin çok kısıtlı olduğuna
dikkat çeken Türk, "1999
yılı bütçesi hazuianırken
yüzde 1.5 pay istemiştik.
Bunu komisyonda yüzde
0.9'a indirdiler. Önümüz-
deki >ıl bu rakamın yüzde
2.5 olması için çahşacağız.
Bunca olanJardan sonra
bu önerimizin geri çevril-
memesi gerekiyor'' dedi.
Türk'ün verdiği bilgiye
göre, BM'nin kabul ettiği
standartlarda inşa edilecek
F tipi cezaevlerinin mali-
yeti 4 trilyon lira. Bütçe-
den yeni yatırım inşaatı
için aynlan pay 4.5 trilyon
lira.
Cezaevlerinin içinin gü-
venliğınden sorumlu infaz
koruma memurlannm eği-
timi konusunda bir yasa
hazırladıklannı anlatan
Türk, "Bu kişilerin çoğu
eğitimsiz. tşlevini tam ola-
rak yerine gctiremivor. îlk
aşamada onlann meslek
içi egitimden geçmesi için
hazırhk >apı>oruz. Bu, bir-
kaç a> içinde başlar. Ceza-
evlerindeki genel iyileştir-
me ise bugün adım aükh-
ğında, birkaç vıldan önce
sonuç vermez. Her şeyi
adım adım hafletmek gere-
kiyor" değerlendirmesini
yaptı.
Lafontame SPD'yî böldüGÜRAY ÖZrHİLMİ TOZAN
FRANKFURT-Sosyal Demok-
rat Parti Başkanlığı'ndan ve Mali-
ye Bakanhğı'ndan istifa ederek
herkesı şaşırtan Oscar Lafontaine,
uzun süren bir suskunluk dönemin-
den sonra, yazdığı kitapla Schröder
hükümetine ve SPD yönetimine sa-
vaş açtı.
Lafontaine'in istifası ve Yürek
Solda Atar adlı kitabıyla başlarnğı
mücadelenin nasıl gelişeceği ko-
nusunda yorum yapmak için henüz
erken. SPD yönetimi Lafontaine'e
karşı "Mücadelevi terk etti, evine
çeküdi, hiçbir şansı yok" şeklinde
bir savunma yöntemı izlerken, ta-
rafsız yorumcular, Lafontaine'in
başlattığı hesaplaşmanın daha bü-
yük boyutlara ulaşabileceğini göz-
den uzak tutmuyor.
Lafontaine'in Schröder hüküme-
ti ve SPD yönetimine karşı açtığı
savaş, yalnızca parti içi kısır bir yet-
ki ve egemenlik savaşı olmaktan
uzaktır. Lafontaine, 13 Ekim tari-
hinde Frankfurt Kitap Fuan 'nda ta-
nıtımı yapılacak kitabının kısa bır
özetini 3 Ekim tarihınde Welt am
Sonntaggazetesindeyayımladı. Bu
özette, Schröder hükümetinin per-
sonel politikasını ve politik çizgi-
sini sert bir şekilde eleştiren Lafon-
taine, Schröder'i yeni liberal bir po-
litika izlemekle ve sosyal demok-
rasiden uzaklaşmakla suçluyor. Al-
manya'da sermay e çevxelerinın aşı-
n ve gözle görülür bır düşmanlık
gösterdikleri ve gazete ilanlanyla
düşmanlıklannı açıkça sergiledik-
leri Lafontaine'in daha yayımlan-
madan büyük ilgı gören Yürek Sol-
da Atar adlı kitabı önümüzdeki
günlerde de Alman politika sahne-
sini altüst edeceğe benzemektedir.
Lafontaine'in Welt am Sonntag'da
belirli bölümleri yayımlanan kita-
bının önsözünün geniş bir özeti
şöyle:
"tstifamm hemen arkasından ne-
denleri konusunda birşey söylemek
niyetinde değilim. Parti yönetimiy-
leve kendi partimleolan dayanışma
sorumluluğum bu nedenleri açıkla-
maktan daha önemliydi. Bu türden
açıklamalar genellikle politik mu-
halifier tarafından körü>e kullanı-
lır. Avnıpa Parlamentosu seçimleri-
ni eyalet seçimlerini \e \erel seçim-
leri göz önünde bulundurarak, böy-
le bir ka\ ga> la partime zarar ver-
mek tstemedim. Bu nedenle istifam-
dan sonra yalnızca parti içinde' kö-
tü bir takım çalışması' olduğunu
belirten kısa bir açıklama ile yetin-
dim. (.„)
tstifamdan sonra Kırmızı-Yeşil
koalisyonu hiç ummadığını \e ben-
de büyük kay gılar varatan gelişme-
lere sahne oldu. Özellikle Alman-
ya'nın sosyal demokrat bir hükü-
met işbaşınday ken uluslararası hu-
kuku dikkate almayan ve anayasa-
ya uygun olmayan \e savaşa kaüJ-
dığını duymak benim için çok sar-
sıcı oldu. Kosova Savaşı, sosyal de-
mokrat politik anlayışuı bamteline
vurdu. Avrupa Parlamentosu se-
çimleri öncesinde Londra'da
Schröder-Blair tezleri açıklandığın-
da ve Hans Ekhel 2000 yılı progra-
mını ortaya koyduğunda bu geliş-
meye karşı çıkma zorunluluğu his-
settim. Biz seçim öncesi başka bir
polirika, ülkemizde daha fazla sos-
\al adaleti gerçekleştirme sözü ver-
miştik.
Gerhard Schröder istifamdan 4
ay sonra benim mali politikamı be-
nimsemediğini gösteridi:' Bence biz
en baştan berı Eıchel'in politikala-
rını uygulamalıydık" ve 'eger bu
eleştin olarak algılanıyorsa bu doğ-
rudur'. Bu açıklamalar cenrilmen-
likten vegerçeklikten nasibini az al-
mış açıklamalardır. Başbakan poli-
tikçizgiyi bdirier. Hükümet başka-
nının da oyuvla bütçe tasansını
onay lar. kesin karan ise parlamen-
to verir. Schröder. Eichel ve Fisc-
her; Hessen seçimleri öncesi, popü-
list olmayan karariar vermemem
için beni uyarnuşlanu. Daha sonra
Başbakan'ı çiftçilerin önünde ta-
sarrufçu Başbakan rolü oynarken
gördüğümde, birkaç ay önce ben-
den çiftçikre vergi desteklerini kal-
dırmamamı istediğini hatıriadım.
(...)
Schröder'in, 'Merkez Bankası
ile olan kavgayı her zaman saçma
buldum. ama sesimi çıkarmadım'
yolundaki saptaması da yanlıştır.
Başbakan seçildikten hemen sonra
sendika kongresinde,' Merkez ban-
kasına olan tüm saygıma rağmen,
söylemem gerekir ki merkez ban-
kası yalnızca para değerinin stabi-
litesine değil, Almanya'nın ekono-
mik büyümesine de önem verme-
lidir' demişti. Bana karşı centilmen-
ce ve gerçeklere uymayan bir şekil-
de davranmasuıa da> anabilirim, a-
ma seçmenkrin güvenini başka bir
politik çizgiyi benimseyerek kötüye
kullanmasuıa karşı sessiz kala-
mam. Kitabım, Kırmızı-Yeşil ko-
aiisyonunun politik çizgisindeki
neo-liberal yöndeki keskin değişik-
liklere ve seçmenlere verilm iş sözle-
rin tutulmamasına karşıdır. Seç-
menlere söz verdigimiz hükümet
programında benim de katküanm
var ve ben hâlâ sözümde durduğu-
mu sanıvorum.*'
Cumhurbaskanı süleyman Demirel'den Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'a eleştiri
'Düşünceler tartdarak söylenmeK'
ANKARA (CumhuriyetBürosu)-
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel.
Türkiye Cumhuriyeti'nin teokratik
devlet olduğunu, anayasanın meşru
olmadığını savunan Yargıtay Başka-
nı Sami Selçuk'u ad vermeden eleş-
tirerek "Herkes sövleyeceği sözü tar-
tarak söylese hem kendileri bakımın-
dan iyî olur hem de tedirginlikler
meydana gdmez. Anavasajıduzelte-
lim deseniz kimse bir şey demez. Bu
beyanlar talihsiz beyanlardır" dedi.
Demirel, anayasanın meşru olmadı-
ğının da söylenemeyeceğini belirte-
rek "Her söylenen söz mutlaka kale
ainıacak cinsten olmaz. Devleti zaafa
uğratacak sözün ağuiığı olması la-
zun" görüşünü dile getırdı.
Cumhurbaskanı Demirel, dün ak-
şam TRT 1 televizyonunda ya> ımla-
nan 'Politikanın Nabzı' programında
Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'u ad
vermeden eleştirdı. Türkiye Cumhu-
nyeti devletine teokratik devlet deni-
lemeyeceğini vurgulayan Demirel,
"Birisi Türkiye teokratik deviettir di-
yorsa ben de Türkiye teokratik bir
devlet degildir derim. Türkiye dinle
devleti ayırnuş laik bir devlettir" de-
di. Demirel şöyle konuştu:
"'Bu söz ilk defa söyleniyor Türki-
ye'de. İlk defa Türkh e Cumhuriyet'i
teokratik devlettir denildi. Müslü-
man de%letler içinde dinle devleti ayı-
ran sadece Türkiye var. Müslüman-
lık hem uhrevidir. hem dünvevidir.
Dinin sahipsiz kalmasının o ülkede
yaratacagı felaketi düşünün. Bu ülke-
de hiç kimse din ve vicdan hürriyeti-
nin yerine getiremediğinden şikâyet-
çi değil. Bu yetmez dediğiniz yerde,
'Halk seçmesin'
• Baştarafı 1. Sayfada
ABD gezisine ilişkin bir başka
sonı üzerine Ecevit gitmeden ön-
ce "lunuthı olduğunu, ancak bü-
yük hayaUer kurmadıgını'' söy-
lediğini anımsartı.
Ancak ABD'nin özellikle ikti-
sadi yardım konusunda yakın ge-
leceğe yönelik ciddi bazı karariar
arifesinde olduğunu gözlemledi-
ğini anlatan Ecevit, dile getırdik-
leri şikâyetlere hak verildiğini
kaydetti. Ecevit şöyle konuştu:
"Askeri yardımlann yeniden
başlaması, daha doğrusu Ameri-
kan katkısınuı yeniden başlama-
sı belki kolay olmayacak. ama I-
ne istiyorsunuz? Şeriat düzeni. ya-
ni çağdaş hukuku değil şeriat huku-
ku istiyorsunuz... Şimdi, şeiat hu-
kuku olmamasından şikâyet edilen
bir ülkede, siz bu devlete, bu rejime
teokratik diyebilir misiniz? Çok
yanlış bir şey-dir.""
Demirel. anayasanın eleştirilebi-
leceğinı. ancak meşru olmadığını
söylemenin herkesi "ştyn meşru"
yapacağını söyledi. 1876 yılından
beri anayasa tartışmalannın yaşan-
dığını bildiren Demirel şunlan kay-
detti u
Türkiye 1876'dan beri anaya-
sa tarüşıyor. Bu anayasanın yapıima-
ana. referanduma sunulmasına. ken-
disine itirazlanmız \ar. Ama ben ana-
rak'a uygulanan ambargodan
Türkiye'nin zarannı bir ölçüde
giderici bazı tedbirleri düşünme
ihtiyacını du\uyor \BD. Bu ko-
nuda çok açık ifadekr kullandılar.
Ben hayal kurmamışnm,ama btr •
ha>al kınklığı içine düşmemi ge-
rektirecek herhangi bir durum
söz konusu degü."
ABD'nin Türkiye'yi birçok
konuda kendisine en yakm, *W
ortak gibi" ya da "en yakın ortak-
lanndan 001" gibi gördüğunü an-
latan Ecevit. "Bumın kesin, inan-
dıro kanıtlannı da gördük. Ara-
mızda resmiyeti aşan bir dostiuk
bağı kurulduğunu söyleyebiü-
rim" şeklinde konuştu.
yasa meşru degildir dediğim zaman,
bu anayasadan var olma imkânı olan
herkes gayn meşru olur. Onun için
böyle bir sözün ağuiığı >ok. Bunlar
hiç sö> lenmemeliydi. Herkes sö\ lece-
ği sözü tartarak sö> lese hem kendile-
ri bakımından i>i olur hem de tedir-
ginlikler nıe\ dana geunez. Anayasa-
yı düzelteUm deseniz kimse bir şey
demez; bunlar talihsiz beyanlardır"
Cumhurbaşkanının halk tarafın-
dan seçılmesı önerisini yineleyen
Demirel. kendisi gibi düşünmeyen-
lenn olabilecegini, bunun da normal
olduğunu söyledi.
Devlete hizmette 50 yılını doldur-
duğunu bildiren Demirel, çok parti-
Ii hayatın her safhasında bulunduğu-
nu kaydetti.
Halkın seçeceği cumhurbaşkanı-
nın çok daha güçlü olacağını vurgu-
layan Demirel, cumhurbaşkanına
Meclis'i yenileme yetkisi verilmesi-
nin, iki turlu seçim sisteminın geti-
rilmesinin demokratik otoriteyı güç-
lendireceğini bildirdı.
Süse uzatma tabirirua hoş oknadu
ğını behrten Demirel konuşmasını
şöyle sürdürdü:
"Bence seçimle gelinen müessese-
yi seçimle götürmek lazım. Yani sü-
re uzatarak değil. Bütün bunlaru par-
lamento 'büyük bır miiessesedir';
düşünür.tarüşır, vapar,ama ben bun-
lann iüçbirinin içinde yokum. Hiçbir
tavnm olmaz, olmamıştır da. Eğer
benim hizmetkrimi takdir edip de
benden daha çok hizmet isteyenler
varsa, onun itibar kırmayıa yoİlanm
buhnalan lanmdır. Kimse benden
'Ben bundan sonra hiçbir hizmet
görmek istemıyorum" gibi bir sözü
beklemesin. Ben diyorum ki onuru
olma\an. itiban olmayan hiçbirşeyin
içinde olmam."
Mahkemelenn yükünün hafifletil-
mesi gerektiğini bildiren Demirel,
Türkiye'nin "mümtaz" bir yargı
kadrosuna sahip olduğunu bildirdi.
Demirel. devletin bütün gücüyle
deprem bölgesinde olduğunu vurgu-
ladı. 65 bin askerin bölgede görev
yaprığma dikkat çeken Demirel. "As-
kerini kötüle. polisini kötüle, Kızı-
lay 'mı kötüle, her şeyinin kötüle, son-
ra nereye \aracakbr? Biz, çok iyi ol-
mayan imajımıza zarar verdik" diye
konuştu.
'Denktaş gerflîıni arttırıyor'
• Baştarafı 1. Sayfada
nı Raııf Denktaş' ın çözüm önerile-
rinin askeri gerilime, gelecekteki
krizlere ve istikrarsızlığa yol aça-
cağuıı ileri sürdü. Papandreu, asıl
sorunun Kıbnslı Rum ve Türkler
arasında olmadığını kaydederek
"Eğer biz müsaade edersek, ben
inamyorum ki, iki toplum birtikte
banş içinde yaşayabilmelerine ola-
nak sağlayacak binlerce çözüm bu-
labilirler" dedi.
Istanbul The Marmara'da yapılan
Taksim Toplantılan'nın bu ayki otu-
rumuna katılan Yunanistan Dışişlen
Bakan Papandreu, Türk-Yunan iliş-
kileri konusunda görüşlerini açıkla-
dı. Papandreu, depremin çok önem-
li bir mesaj verdiğini belirterek şöy-
le konuştu:
"Bu mesaj ı görmezden gelemeviz.
Biz potttikacılann mümkün olmaya-
cağmıdüşündüğü şeyi halklardüşün-
dü. Bu, bizim politik rnane\ ralanmı-
zm öniine geçti. Ve bize bir demokra-
si dersi verdiler. AKIT ve EMAK
gruplaru doktor ve hemşireler, sKil
görevliler, gazeteciler, bize; önyargda-
nnızı aşın, stoganlannızj ve klişeteri-
nizi durdunın, arük iki ülke için ba-
nş ve güvenlik ihdas edin, dedi. Bu
mesaja uymaya hazmm. .Ama benim
ve meslektaşım Ismaıl Cem'in çaba-
sı yetmez. Banş. herkesin çabası ol-
madan gerçekleşemez. Düşmanca
değil, tamamlayıcı olmak için zama-
na ihtiyaç var. Bunu bugün deneye-
mezsck, iteride geçmise bakıp da
müthiş bir firsat kaçırmış olduk de-
meyelim."
Papandreu, Derince'deki çadırkentleri ziyaret etti. (AA)
Papandreu, Kibns'ta çözüm konu-
sunda KKTC Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş'ın önerilerinin geçerli ol-
madığını düşündüklenni belirterek
"Denktaş'ın önerileri, Türkiye ile Yu-
nanistan arasında gerilimi arttınr"
dedi. Papandreu, Denktaş'ın formü-
lünün doğal olarak askeri gerilime,
gelecekteki krizlere ve istikrarsızlı-
ğa yol açacağını öne sürdü. Pa-
pandreu, asıl sorunun Kıbnslı Rum
ve Türkler arasında olmadığını kay-
dederek "Eğer biz müsaade edersek,
ben inamyorum ki, iki toplum birtik-
te banş içinde yaşayabilmelerine ola-
nak sağlayacak binlerce çözüm bula-
bilirler" dıye konuştu.
Papandreu, "adada yapılan hak-
sızlıklara ilişkin güçlü duygulann da
ötesinde, adanın 1974 yılında istila
edilmesinin birçok Kıbnslı Rum'un
sevdiklermi, ailelerini ve varhklannı
kaybetmesiyle sonuçlandığmr öne
sürdü. Papandreu, Denktaş'ın öneri-
lerinin, özünde konfederasyon ya da
ikilı birlik olarak adlandınlsın, her i-
ki durumda da Kıbnslı Rumlann
KKTC'ye baktığında onun arkasın-
da Türkiye'yi ve Türk askeri gücü-
nü göreceğinı kaydederek bu neden-
le Rumlann, Yunanıstan'ın ve Yu-
nan askeri gücünün desteğini talep
etmeye devam edeceklerinı ifade et-
ti. Kıbnslı Türklerin de Kıbns Rum-
lanna baktığında onun ardında Yuna-
nistan'ı ve Yunan askeri gücünü gö-
receğini ifade eden Papandreu, Kıb-
nslı Türklerin de Türkiye ve Türk
askeri gücünün desteğini talep etme-
ye devam edeceklerini savundu. Tür-
kiye'nin toprak talebı ve Kjbns ko-
nulannda önyargılann test edilmesi
gerektiğini belirten Papandreu, Baş-
bakan Bülent Ecevit'in. Türkiye'nin
Yunanistan üzennde talebinin olma-
dığını açıklamasınm çok olumlu ol-
duğunu söyledi. Her iki ülke liderle-
rinin de iki ülkenin sürekli çatışma-
suım ekonomik ve politik maliyetle-
rini anlaması gerektiğini vurgulayan
Papandreu, yeni bir banş sürecinin
savunma harcalamalannda yapıla-
cak kısıtlamalara yol açacağmı ve
bunun da kalkınma. refah ve sosyal
alanlarda yatınma imkân tanıyacağı-
nı belirtti.
Karşılıklı şüphelerin azaltılması-
nın banş ve istikrara doğru ilk ve
önemli adım olduğunu belirten Pa-
pandreu, bunun bir gecede olamaya-
cağmı vurguladı.
Marmara depreminin gösterdiği
gibi iki halk arasında ortak dayanış-
ma ve dostluğa karşı hiçbir duvann
duramayacağını belirten Papandreu,
adanın askersizleştirilmesı ve Kıb-
nslı Rumlar ile Türklerin karşılıklı
ziyaretleri ve ilişkilerin geliştirilme-
si gerçekten isteniyorsa bunun ön-
yargı ve güvensizliğin ortadan kalk-
masına yardımcı olacağını kaydetti.
G U N D E M MUSTAFA BALBAY
• Baştarafı 1. Sayfada
killerinin çoğunu kamuoyu tanımadığı gibi, onlar
da birbirlerini tanımıyorlar. Zamanla tanıyacaklar.
En son tahkimle ilgili anayasa değişikliğine "ha-
yır" diyen DSP'liler birbirlerini bulmakta hayli zor-
luk çekmişlerdi!
Ancak DSP'de, deyim yerindeyse çatlak, mil-
letvekili tabanında değil tavanda başlamış gö-
rünüyor. 12 Eylül sonrasındaki siyasi yaşamın-
da Eceyrt'in sürekli yanında olan tek kişi Hüsa-
mettin Özkan'dı. Hani kendisi için Ecof. Dr. Hü-
samettin Özkan desekyeridir. Ecevit, DSP ken-
disi dahil üç milletvekilliğine düştüğü günlerde
bile Özkan hemen yanındaydı. Ûzkan, Ecevit'in
sağlığına kefil olacak kadar yakın..dı. Ancak, bu
değişmiş görünüyor. Basına açıklama yaparken
bile Ecevit'in yanından ayrılmayan Özkan, ABD
dönüşü Başbakan'ı karşılamaya gitmedi.
Rahşan Ecevit, 18 Nisan sürecinde çalışma
arkadaşı olarak "bakan eşlerini" seçmişti. Çok
iyi bir diyalog kurmuşlardı. Bu da parçalanmış
görünüyor. DSP'de karariar "aile meclisinde"
pişer, "parti meclisinde" servis yapılır. EcevrtJer
yakın gelecekte yeni bir "çevre düzenlemesi"
yapabilirler!
DSP'den kopma olur mu? İki nedenle zor. Bi-
rincisi, iktidar partilerinden aynlmak zordur; ikin-
cisi, şu aşamada kopacaklan yer yok!
Bu koşullarda kopan, "kopuk" olur kalrri
MHP bugüne kadar koltuk altında gelişmişti.
Merkez sağ partiler 80'li, 9O'lı yıllarda MHP'lile-
re hep koltuk çıkmışlardı. Şimdi onlar koltuğun
üstüne çıktılar. Pek çok MHP'Iİ bakan "Kendi
adamlanmı getiririm" diye işe başlıyor. Bakıyor,
görevdeki bürokratların çoğu partilerinin adamı!
MHP'de önümüzdeki dönem parti içindeki
durumlardan değil, ama ihale dağılımlanndan
sorun çıkabilir. Zira, MHP'ye sempatiyle bakan
bürokratlarla ANAP-DYP kanşımı işadamlan
arasında yılların ördüğü sağlam bağlar var!
ANAP'ın hükümet ortaklığı ilginç. Mesut Yıl-
maz, "dışbakan" olarak Ecevit'in gideceği yer-
lere önceden gidiyor. Özellikle ekonomi alantn-
da ANAP politikalan yaşama geçiriliyor. Ama
Mesut Bey devrede görünmüyor. Yılmaz'ın hü-
kümetin dışında kalmasını cumhurbaskanı
adaylığına bağlayanlar oldu. Siyasette dediko-
duların gerçekleşme olasılığı her zaman yüzde
50'nin üzerinde olmuştur! Ne demişler, aday ol-
mayan yerden dedikodu çıkmaz!
Muhalefettş.kongre mevsimi
İki muhalefet partisine, FP ve DYP'ye gelir--
sek... Her ikistnde de son anda değişiklik ol-
mazsa kasımda kongre var.
FP için yanıtı aranan soru şu:
- Erbakan ne düşünüyor?
Erbakan siyasetten eteğini çekti, elini çekme-
di. Boncuk gözlerini döndüre döndüre partiyi
döndürüyor. Ancak şunu unutmamak gereki-
yor; Erbakan, RP'nin kapatılıp yolculannın FP'ye
geçiş sürecinde partinin basına "kukla genel
başkan" değil "özel kalem müdürü" atamak is-
temişti. Yaptı da. Avukatı Ismail Alptekin par-
tinin başında göründü. Ancak, milletvekilleri bu-
na direndiler, Recai abilerini geçirdiler.
Erbakan'ın bunu unuttuğunu sanmryoruz. Re-
cai Kutan da her yeni genel başkan gibi koltu-
ğu sevdi, adaylığını şimdiden açıkladı. 27 Ka-
sım'dayapılması planlanan kongreye kadar ye-
ni adaylarda çıkabilir Abdullah Gül, FP'nin her
vazosuna aday gösterilir. Bülent Annç'ın hırsı,
aklının neresinde belli değil.
DYP'de Tansu Çiller çok istikrarlı bir lider ol-
duğunu gösterdi. Partiyi yüzde 27'den aldı, is-
tikrarlı biçimde düşürüyor. Zikzak yok!
Kasım ayı içinde yapılacak DYP Kongresi'nde
Çiller koltuğunu korur mu? Milletvekillerine ba-
kıyoruz, içlerinde siyasetin her çemberinden
geçmiş kişilerin yanı sıra kendisini TBMM'de
değil de "Çiller'in şirketinde" hissedenlerin sa-
yısı az değil.
Şirkette patron değiştirmek kafadan çok ka-
saya bakar!
Klasik bir söylem vardır; siyasi partiler demok-
rasinin vazgeçilmez unsurtandır. Yukanda ak-
tardıklanmızla demokrasiyi yan yana koyunca
bu söze şu eki getirmeden edemiyoruz:
Başta kendi içleri olmak üzere, demokrasi de
siyasi partiler için vazgeçilmez olmalı...
Bahk sabşı
yasaklandı
• Baştarofi 1. Sayfada
da avlanan bahklardan ol-
duğunu düşünüyoruz. Sa-
hil Güvenlik'e balıkların
yakalanmaması konusun-
da haber verdik" dedi.
Marmara Denizi'nin kir-
lendiği gibi balıklann da
kirlendiğini ifade eden Ça-
hşkan, "Balıklann yediği
belki metallerden oİabilir.
yani ağjr metal zehiıienme-
si dediğimiz olayiar da ola-
bilir. Ama bunun sonucu-
nu laboratuvar tetkiklerin-
den öğreneceğiz. ÖzellikJe
Marmara hamsisinin yen-
memesini istiyoruz" dedi.
Çeşitli yerlerden alınan
balık numuneleri daha son-
ra Hıfzıssıhha, Büyükşehir
Belediyesi ve Tanm ll Mü-
dürlüğü laboratuvarlanna
gönderildi.
Istanbul ll Sağlık Mü-
dürlüğü'nden yapılan yazı-
lı açıklamada. kimyasal
analızlerinde "zehirlenme-
ye sebep olacak kimyasal
madde ve ağır metaliere
rastianmadığı''. bakteriyo-
lojik analızlerin ise henüz
sonuçlanmadığı kaydedildi.
Gelişmelerden sonra kentte
Marmara orijinli balıklann
satışı valilik emriyle yasak-
landı.
Balık Hali'ne gelen ba-
lıklardan zehirlenme ola-
mayacağmı savunan balık-
çılar ise "Zebirienmeler,
halden ahnarak pazariarda
sanlan bahklardan kaynak-
lamr. Biz balıklan sürekli y>-
kıyoruz. temiz ruruyoruz,
Soğuk hava depolannuz var.
Ama pazarcılar böyle bir
şey yapmryorUr. Pazarcüar,
tüm gün boyuncasadece bir
kova su ile banklan ydayor-
lar. Satamayınca diğer bir
pazara götürüy oriar
7
" dedi.