25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 EKİM 1999 PAZARTCSİ OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyetcom.tr D ünkü "MasaL.."«yazimı^l "Yoksul halkyığııılan, ar- ûktarikatçılannpeşind6''. *' dıye bitırrniştırn. Defrken. toplumun bölünrhesî hız- lanmış. Yurtseverler, *de- mokrasi aşığı" aydınlar korku içindeymiş;" ama ellen kollan bağlıymış. Çünkü anaya- sada kapı gıbi yazıhymış: Deviet dine ka- nşmaz! Iş bununla kalsa iyi.. Dinciler kendile- rini daha işin başında sayıyormuş. Asıl bü- yük hedeflerini en sona saklamışlarmış. Önce hukuk işine el atmışlar. "Madem ki biz, Angtosaksonlar gibi so- nuna kadar özgurüz, madem ki bu ülkeye çrtası en yüksek demokrasi geldi. biz ilk kendi hukukumuzu da isteriz" diye tuttur- muslar Dediklennı de yapmışlar: "Laik- çi düzenin Medeni Kanunu'ymuş. Borçlar Kanunu'vmuş, Ceza KanunıAmuş. hiç- bir yasasına uymayız'' diye kazan kaldınp tozlu raflardan kendı hukuk kitaplannı ın- dirmeye, kendi şenye mahkemelerini kur- maya, Arap hukukunu uygulamaya başla- mışlar. Ülke bu kez tam bir kaos ortamına girmiş. Bırilen çıkıp "'Yapmayın etmeyin, devtetde, ulusda, ülkede eMen gjdiyor" de- mişse de tınmamışlar: cüppelerinin kolla- nnı hafifçe sıyınp açmışlar anayasayı, ke- mali ciddiyetle o mübarek maddeyı göster- Masal, Gerçek ve Umut-2 Prof. Cİhan DURA Erciyes Üniversitesi ntişler: Devlet dine kanşmaz! O birileri, üd elleri bögürlerinde kalıp sus- pus olmuşlar, kolay değil, anayasamadde- siymiş bu!.. Yûreğinde yurt ve ulus sevgi- si olan herkes yas içindeymiş. Çünkü "Ulıı- sun bütünlüğfi de, ülkenin bölünmezliği de" tükenme noktasındaymış. Vaktiyle ana- yasayı kuşa çeviren o aymazlara ve onla- ra alkış tutanlara lanet edip diş bilemişler. Ancak ara ki birini bulasın. Çünkü aradan yıllar geçmişmiş. O şaşkınlann, o para ve koltuk düşkünlerinin kimi elden ayaktan düşmüş, kimi dünyasını değistirmiş. Artık bundan sonra olacaklan kestirmek zor değilmiş. Herkes sinmiş, son ve öldü- rücü darbeyı beklemeye başlamış. Aradan çok geçmemiş, yine bircuma na- mazından sonra -nasıl bir rastlanuysa- ül- kenin her yerinde ve aynı anda mitingler yapılmaya, bayraklar açılmaya, sloganlar atılmaya başlamış: "Lİus egeraenliği de ne\miş? Egemenük kayıtsız koşuisuz Al- lah'ındır. Din siyasettir! Biz saltanat rejimi ve hilafet isteriz! Kimse bizi engeUeyemez! Bu ülkededemokrasivar,anayasavar! Dev- let dine kanşmaz!" Ya sonrası? Artık onu söylemeye dilim varmıyor. Ama kıssadan hisse çıkarabili- riz, çocuklanm!.. Bu ülkeyi felakete sü- rükleyenlerin yanlışı acaba neredeydi? Bence onlar ilkin şu hatayı yaptılar: Baş- ka toplumlardan öğrendiklerini, kendi top- lumlanna uyarlamadılar. Oysa dünyada her olgubir bürünün öğesidir ve tüm anla- mını o bütün (küme) ıçinde kazanır. Demok- rasi de bir toplumsal olgudur, dolayısıyla o da bu evrensel yasaya tabidir. Anglosak- sonlar, demokrasiyi tanimlarken aslında kendi toplumlanndaki demokrasinin tanı- mını yaptılar. (Demokrasiyi tanımlamak içindünyadakitüm ülkeleri gözlemkyip her yerde sınamalar yapmadılar). Tanımlan şöyle: "Gerçek bir demokraside. demok- rasi>ça\kınrıkirierinaçıklanmaaengelen- memelidir. Demokrasi bu flkirlere karşj ayakta kalacak güçtedir." 0 ülkenin sözde aydınlan. bu "bölgeser tanımı evrensel sandılar. tanımdaki "gerçek" sözcüğünün yanıltıcı oldugunu, bir safsata olan Platon idealizmine özgü olduğunu göremediler. Oysa gerçek demokrasi yoktur, şuya da bu ülkedeki demokrasi vardır. Bunca ulusla- rarası gelişme ve yapı farklılıklannın oldu- ğu bir dünyada, toplumsal kurumlann bi- re birevrenselliğinden nasıl söz edilebilir? Fizikyasalan bile, dünya koşullannın öte- sinde evrensel olmaktan çıîayor. Işte bu nedenledir ki Anglosakson bir toplumda "kendini savunabUecekgüçte" olan bir de- mokrasinin, farkh bir ülkede de "kendmi savunacak güçteokhığunu" söylemek, bü- tünüyle bilim dışı birdüşüncedir. Bılimsel olan tutum; politik ve toplumsal görüşle- ri, aktanlacagı ülke koşullanna uyarlamak- tır. Ülkeyi felakete sürükleyenlerin ikınci hatası ise şu oldu: Demokrasi; hiçbir ülke- ye, sözle, kitap yazıp nutuk atmakla, yasa çıkarmakla gelmez. Demokrasi, ter döküp yorularak, nesnel dünyayı, doğayı, insanı ve onun zihniyetini değişü'rerek gelir. De- mokrasi, sanayileşme ile olur, kentleşmey- le, altyapıyla, eğitimle, üniversiteleşme ile olur. Tek başına değil; bu olgularla el ele, iç içe, sarmaş dolaş gelir. Dolayısıyla "Bi- rfleri isti>or'' diye değil, belirli olgulann hı- zına bağlı olarak gerçekleşir. Oysa o ülkenin geleceğini belirleyenler, yöneticiler ve çoğu aydınlar tembel, kısa görüşlü, sebatsız ve bencil çıktı, sevgili yavrulanm!.. Tarihin onlara armağan etti- ği büyük firsatı değerlendiremediler. Bö- yûk Bflge'nin eşsiz yapıtı ve ilkelerini an- İamadıklan gibi, üzerinde kafa da yorma- dılar. Zorda kaldıkça, çıkarlan gerektir- dikçe papagan gibi yinelemekri bütün yap- tıklan... Akıl ve bilime, sosyal ahlaka ge- rekli önemi vermeyince de ülkenin sana- yileşmesini. halkın eğitim düzeyini ileriye götüremediler. Dolayısıyla, demokrasinin yerleşmesi için elverişli ortamı, nesnel ko- şullan oluşturamadüar. Başkalanndagörüp özendikleri demokrasi anlayışını uygula- maya kalkınca da ışte bu masalda anlatı- lan felaketlere uğradılar; halkı da, devleti de göz göre göre yıkıma götürdüler. Bakıyorum, hüzünlendiniz sevgili yav- rulanrn, gözleriniz yaşlarla doldu. Unutma- yın ki, içinde bir gerçek payı olsa da yal- nızca birmasaldı anlattığım... Ancak tarih, hiçbir ulusa böylesine beyinsiz, böylesine ahlak yoksulu okumuşlar nasip etmesin. Siz ey gençler, niçin üzülüyorsuinuz? Belki de sizsiniz o gençlik, Büyiik Bflge'nın muştuladığı, geleceğin umudu, ışıklı çi- çekleri... Yalnız... olup bitenleri öğrenin. Çok ça- lışın ve kendinize güvenin. Büyüklerinizin her hatasını düzeltebilir, bukorkunç gidişi, her şeyi değiştirebilirsiniz!.. TÜRKİYE'NİN CEP TELEFONU KRALIGH 688 TAHTINI 'E BIRAKIYO İnfrared modem, dual band, faks/data, geniş ekran, dayanıkh metal çerçeve ve en gelişmiş GSM özellikleri, Turkcell hattıyla sadece ERICSSON TURKCELL CUMHURİYETTEN OKURLARA ORHANERtNÇ •RTÜK Yetnriyop, VaierdeYetkiKinsm...' Demokratikleşme kapsamında "halkın naber- lere, bilgilere ulaşma hakkj"n uygulanır kılmak amacıyla özel radyo ve televizyonlarta ilgili yeni bir yasa çalışması yapılıyor. Gerekçe bu olunca iyimser bir bekleyiş içine gi- riyorsunuz. Uzmanlann, basın kuruluşlannın eleş- tiri ve önerilerinin de yansıyacağı bir çalışma bek- liyorsunuz. Ama ne gezer. Devletini herkesten çok sevdiğine inanan kimi bürokratlar devreye sokuluyor ve ortaya, ileriye gö- türme şöyle dursun, gerinin de gerisine gitme he- veslisi bir taslak çıkıyor. Yürürlükteki yasayla Radyo Televizyon Üst Ku- rulu'na (rTTÜK) kapatma, başbakana ya da görev- lendirdiği bakana yayını durdurma yetkisi verilmiş olması ayıbı yetmezmiş gibi, taslak bu işte valile- ri de yetkili kılıyor. Ulusal radyo ve televizyonlan RTÜK, yerel-böl- gesel radyo ve televizyonlan da valiler kapata- cak. "Birkaç saatlik bir magazin ya da film yayını ne- deniyle bütün yayınlann, bu arada haber ve bel- gesellerin yayınının da yasaklanması, hem huku- ka, hem insafa sığmaz. Ortada birsuç varsa, yük- lüce bir para cezası verilir. O da yayının ulusal, böl- gesel, yerel oluşuna göre ayn ayn belihenir. Tür- kiye böylece hem başıboşluğu önlemiş hem de radyo ve televizyon kapatmada dünya rekortme- ni olmaktan kurtanlmış olur" görüşünün gerçek- leşmesi beklenirken yürüıiüktekinden daha sun- turlusunu öngören bir taslak ortaya atılıveriyor. Benzerini Basın Yasası'nda da görmüştük. Tas- lak, mahkeme karan olmadan gazete toplatmayı en büyük mülki amirlere (vali, kaymakam) bırakı- yordu. Itirazlar üzerine yetki savcılara verildi, ama toplatma ilkesi yerinde kaldı. Televizyon ve radyo kapatmayı kafamıza koy- muşsak (ki kimi bürokratlanmız öyle diyor) bir baş- ka kapatıcı buluveririz. örneğin RTÜK'ü iller ve il- çeler düzeyinde örgütler, "devleti koruma " dürtü- müzü yaşama geçiririz. Hiç unutmam. 12 Eylül sonrasında (Türkiye) Ga- zeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu olarak basın so- runlannı yetkililere anlatmak için Ankara seferine çıkmıştık. Maliye Bakanı Kaya Erdem'e "telifver- gilerinde yıllık 5 bin lira olan bağışıklığın yüksel- tilmesi" dileğini de iletince yetkilileri çağırdı. So- runu yetkiliye anlatırken aldığımız yanıtla donup kaldık. "Devlet kendi aleyhine olan yazılan, roman- lan niye desteklesin." Aradan yaklaşık 20 yıl geçti. Ama görülüyor ki bürokratlanmız arasında hâlâ aynı kafada olanlar var, "Devleti ancak ve en iyi biz korvnız." Birileri, devleti korurken rezil etmekte oldukla- nnın ayırdına varsalar artık. 21 'inci yüzyıla demokrasi fakiri otarakgirmeme- miz için bizim kadar parlamenterierimize de gö- rev düşüyor. • önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir hafta geçirmeniz dilegi ve saygılanmızla.. oerinc@cumhuriyetcom.tr İLAN T.C. ANKARA MNCttŞ MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1999/1447 Esas Davacı Aytekinler Pet. Tic. ve San. A.Ş. ve H.tb- rahim Demirel vekilleri Av. Fernıh Salih tarafindan davahlar Radife Akyıldız, Murat Akyıldız, Asım Dereçiçek ve SSK Genel Müdürlüğü aleyhlerine mahkememize açılan tespit ve iptal davasının yapıl- makta olan açık yargılamasında verilen ara karan uyannca Adresi Meçhul Davalı: Asım Dereçiçek, Sanayiı Caddesi No: 17/13 Ulus- Ankara Davacılar vekilleri tarafindan verilen 25.5.1999 kaydiye tarihli dava dilekçesiyle; Radife ve Murat Akyıldız'm murisi Ahmet Ak- yıldız"ın 3.10.1997 tarihinde geçirdiği bir trafik ka- zası sonucu vefat ettiğini, Ahmet Akyıldız'ın 8232042 sigorta sicil numarası ile Asım Dereçi- çek'in 440010110404420608 işyeri sigorta sicil nu- marah ve yine 44003011004423000608 nolu işye- rinde Eylül 1997 ila Ekim 1997 ayından 3 gün si- gortalı olarak 276.098.314.- TL. ücretle çalışmış gi- bi göstenldığını, oysaki bu sigorta işleminin bileli ve muvazalı olduğundan, iptaline karar venlmesini talep ve dava etmiştir. Davalılardan Asım Dereçi- çek'in adresi bulunamadığından dava dılekçesinin ve davetiyesinin ilanen tebliğine karar verilmiştir. Karar gereğince adresi meçhul davalının yargılama- nın bırakıldığı 3.11.1999 günü saat: 9.35'deki du- ruşmada bizzat hazır bulunması veya kendısini bir vekille temsil etmesi, gebnediği veya kendisini bir vekille temsil ettirmediği takdirde hakkındaki dava- nm yokluğunda görülüp bitirileceğine karar verile- ceği hususu adresi meçhul davahya dava dilekçesi ve davetiyesi yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olu- mır. 23.9.1999 Basın: 46628 (0212) 286 86 86 Türkiye Yetkili üistribütörleri. GEN-FAMu?W HtZMfert (0212) 287 17 17 (pbx) LIIXIİ{kriEDHhrt (0216) 445 70 45 (pbx) *Turkcell tarafindan ücretsiz açılacaktır. Kullanımı aylık ücrete tabidir. I I K A H P A H Y A S T I I L A R L A I I N I I L I I I I . tLAN T.Ç. HOZAT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1998/12 Karar Nol: 1999/25 Davacı Tekel Genel Müdürlüğû tarafindan davalı Hozat eski Tekel memuru Müslüm Kalkan aleyhine açılmış bulunan 754.215.790 TL. zarar ziyan tazmi- ni davasının yapılan açık yargılaması sonunda; da- vanın kabulûne, kurum zaran olan 754.215.790 TL.nin 26.4.1995'ten, 01.01.1998 tarihine kadar yıl- lık yüzde 30, bu tarihten itibaren yıllık yüzde 50 yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya veribnesine karar verilmiştir. Adresi tespit olunamayan davalı Müslüm Kal- kan'a karann ilanen tebliğı edildiği, karann neşrin- den itibaren 15 gün içerisinde yasa yoluna başvur- madığı takdirde hükmün kesinleşeceği ilan olunur. Basın: 46607
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle