10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 EKİM 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA / ekonomi« cumhuriyetcom.tr 11 Eğitim harcamalarmı sınırlayan IMF programlanna karşı kampanya başlatıldı 'Çoculdan denek yapmaym'• Fon'un. acı ilacını 'Üçüncü Dünya ülkelerinin çocuklan üzerinde denememesi' uyansında bulunan Oxfam adlı uluslararası sivil toplum kuruluşu, IMF reçetelerini uygulamakta zorlanan herkesi harekete çağınyor. NİLÜFERŞENSÖZ Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) ülke- lere refahtan çok yoksulluk getirdıği su yü- züne çıkarken, Fon'un acı reçetelerine kar- şı muhalefet her geçen gün artıyor. Dünya- da çok sayıda sivil toplum kuruluşu tnter- net üzerinden bilgi aktararak IMF'nin uy- gulamalannın nelere mal olduğu konusun- da kamuoyunu uyandırmaya çalışıyor. Yoksullukla mücadele için 11 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelmesiyle oluşturu- lan Oxfam International adlı kuruluş IMF politikalanna karşı yeni bir kampanya baş- İattı. Fon'un acı ilacını 'Üçüncü Dünya 01- kelerinin çocuklan üzerinde denememesi' uyansında bulunan Oxfam, JMF reçetele- rini uygulamakta zorlanan herkesi hareke- te çagınyor. Fon'un Başkanı Mkhel Cam- dessus'a elektronik posta göndererek katıl- manın mümkün olduğu kampanya ile kamu- oyu baskısı oluşturulması hedefleniyor. 125 milyon çocuk Oxfam'a göre, ülkeleri borç sarmalına sürükleyen IMF'nin uyguladığı program- lar nedenıyle 125 milyon çocuk okula gide- miyor. Oxfam, hükümetlerin eğitime önce- lik vermektense katmerlenen borçlann fa- izlerini ödeyerek uluslararası fînans kuru- luşlannın ceplerini doldurduğuna işaret edi- yor. Diğergelişmekte olan ülkelergibi IMF programlanndan vazgeçemeyen Türkiye'de de eğitim harcamalannın her geçen gün kı- sıldığma ve gayrisafi milli hasılanın sade- ce yüzde 2'sinin eğitime aynldığına dikkat çekiliyor. Yoksulluğun en büyûk silahının eğitim olduğuna dikkat çeken Oxfam, IMF'nin yoksul ülkelerin paralanru nasıl kullanacak- lannı dayatmak konusunda çok etkili oldu- ğunu belirtirken. özellikle gelişmekte olan ülkelerin geleceklerini kontrol edebilmele- n için eğitımin öneminin görülmesinin şart olduğuna dikkat çekiyor. Oxfam, yoksulluğun bir kader olmadığı- nı; ilköğretimin, yoksu] çocuklann yaşadık- lan sefaleti aşabilmelerinin tek yolu oldu- ğu belirtiyor. Oxfam, 1995 yılındagerçekleştirilen Bır- leşmiş Milletler Sosyal Zirvesi'nde, hükü- metlerin, 2015 yılına kadarhiçbir ülkede il- kokula gitmeyen çocuğun kalmayacağı sö- zünü vermesine karşın bu hedefe doğru gi- dilmediği uyansında bulunuyor. 4 günlük askeri harcama Dünyada tüm çocuklann en azından il- kokula gidebiimeleri için toplam 8 milyar dolara ihtiyaç bulunduğunu belirten Oxfam, bu miktann diğer harcamalarla karşılaştı- nldığında çok düşük olduğunu şöyle vur- guluyor: "8 milyar dobr, dünyada 4 günlük aske- ri harcamaya >a da ulusiararası prvasalar- da spekülatörlerin yedi günde kazandıgı pa- ra) a denk geliyor. Avrupahlar bir >ılda bu İlköğretimin, yoksul çocuklann yaşadıklan sefaleti aşabilmelerinin tek yolu olduğu belirtiliyor. Dünyada tüm çocuklann en azından ilkokula gidebiimeleri için dünyada 4 günlük askeri harcamaya ya da uluslararası piyasalarda spekülatörlerin yedi günde kazandıgı paraya denk geliyor. parayı bugisayar oyunlan ve maden suyuna harcryor." Eğitime yeterince kaynak aynlmamasının paradan çok politik bir tercih olduğunu vur- gulayan Oxf am. "Hükümetler bu durumun böyle sürüp gitmesine izin \eriyor. Hareke- te geçilmezse \oksuiluk daha çok artacak" açıklamasmı yapıyor. Küresel bir eylem planı hazırlanmasının gerekliliğine işaret eden Oxfam, "Voğun borç yükündeki ülkelerin borçlan siBnmefi vebu ka>ıiaklar eğitime yönlenmeH"" çözü- münü getıriyor. IMF ve Dünya Bankası'nın politıkalannda reformlara gidilmesinin de şart olduğunu vurgulayan Oxfam. "Eğjtim olmadan demokrasi boş bir laftan ibarettir. Hükümetlerde eğitimeönceük vermeii" gö- rüşünü dile getınyor. Enflasyon tekmr tumanişta • Eylül ayında toptan eşya fiyatlan yüzde 5.9, tüketici fiyatlan da yüzde 6 arttı. Tüketici fıyatlannda geçen yılın eylül ayına 1 göre yüzde 64.3, 12 aylık^rtalamada ise yüzde 66.1 arrış kaydedildi. Aylık enflasyon - • 6.7 o» Ekonomi Servisi - Eylül ayında enf- lasyon yükselme eğilimine girerken. fıyat artışlannda, depremin yanı sıra eği- tim grubu harcamalan ve petrol ürün- lerinde art arda yapılan kamu zamlan- nın etkisi oldu. Eylül ayında toptan eş- ya fiyatlan (TEFE) yüzde 5.9, tüketi- ci fiyatlan (TÜFE) da yüzde 6 artış gösterdi. Eylül ayı itibanyla son bıryıl- lık enflasyon toptan eşyada yüzde 54.4, tüketici fiyatlannda yüzde 64.3 olarak belirlendi. 12 aylık ortalama artış ora- nı ıse TEFE'de'yüzde 52.4. TÜFE'de ise 66.1 oldu. Devlet tstatistik Enstitüsü'nden (DİE) yapılan açıklamaya göre, eylül a\ ı ıt;- banyla 9 aylık enflasyon da toptan eş- yada yüzde 40. tüketicide yüzde 43.8 oldu. Eylül aymdaki kitap zarrimı, top- tan eşya endeksine yüzde 100.7, tüke- tici fıyat endeksine de yüzde 111.5 ola- rak yansıdı. Ders ldtaplan baş ağnttı Geçen yıl eylül ayında toptan eşya fiyatlan yüzde 5.3. tüketici fiyatlan yüzde 6.7 artmıştı. 9 aylık artış toptan eşyada yüzde 40 oldu. Böylece. bu yıl ilk kez yılbaşına göre olan artış geçen yılki düzeyi aşmış oldu. Tüketicide 9 a> l.k artı$ >uzde 43.8 düzeyinde ger- çekleşti. Istanbul Ticaret Odası'nın (tTO) he- saplanna göre (stanbul ücretliler ge- çinme endeksi eylülde yüzde 6.1 artış gösterdi.Bir önceki yılın aynı dönemi- ne göre artış yüzde 58.7'i gösterirken, eylül aylan itibanyla yıllık ortalama artış da yüzde 62.3 oldu. Izmir Ticaret Odası'nın (IZTO) ey- lül ayı enflasyon rakamı TUFE'de ay- lık 11.9, TEFE'de ise yüzde 5.5 olarak açıklandı. Böylece lzmir'de tüketici fi- yatlannda yıllık artış yüzde 59.1.12 ay- lık ortalama artış yüzde 59 oldu. 1 milyar insan hic okuyamıyor • Dünya nüfusunun yanstna denk gelen 3 miryara yalan insan bir günde 2 dolann (yaklaşüc 980 bin TL) altında kazanıyor. • Dünyadaki en yoksul 48 ülkenin milli geliri toplandığmda çıkan değer, dünyarun ilk üç zengiranin servetinden dahaaz. • Yaklaşık olarak l milyara yakın insan 21. yüzyıla hiç kitap okuyamadan ve imza atamadan gireeek. • Dünyanın ilk yüz şirketinin yüzde 51 'i çokuluslu şirketlerden oluşuyor. • Gelişmiş ülkelerde yaşayan dünya nüfusunun yüzde 20'si dünyadaki mallann yüzde 86'sını tüketiyor. • 1%0'larda dünyanın en zengin yüzde 20'lik diliminin geJirleri toplamı, en fakir yüzde 20'lik dilimin gelirlerinin 30 katıydı. 1997 yıhnda ise bu oran 74 kata çıkö. BÜTÇENtN YÜZDE 5O'Sİ BORCA AYRILIYOR Ekvador'dan acı dersQUITO (AA) - Agır dış borç yükü al- tında ezilen Ekvador'da, Devlet Başkanı Jamil Mahuad'ın televızyondan halka seslenerek hükümetin ABD garantili dev- let bonolannı ödeyemeyeceğini açıklama- sı "buruk" oldu. Mahuad konuşmasında, kreditörlere, "Lütfen bizi anlaym. Ulusal üretimimizin yüzde 100'ünden fazla borç yükü- Mahuad, Ekvador'un ancak bono müz var. Bütçemizin > üzde 50'sini " \ " T ~ \ sahipleriyle borçlann makul düzeye b l D l l j ^ d meyeceğini söyledi. Harvard'da hukuk eğitimi görmüş olan Mahuad, Amerikan Brady bonolannı elinde bulunduranla- nn, yakında Ekvador aleyhinde Ameri- kan mahkemelerine başvurmalannı bek- lediklerini bıldirdi. Görüşmeler yapılacak borçlanmıza harcnoruz. Dolayısıyla ödemeleri yapanuyonız, çünkü na- km'nıi/ yok. Bu konuda ne yap- / mamızı önerirsiniz*' diyeceğini söyledi. ' Eski ABD HazineBakanıNie- \ holas Brady den adını alan Brady bonoları. Latin Ameri- ka ülkelerinin 1980'li yıllarda içinedüş- tükleri borç krizini çözmek amacıyla oluşturulmuştu. Devlet Başkanı Jamil Mahuad. Brady bonolarına sahip olanlann Amerikan mahkemelerine gitmelerinin. borçlan ödeyemeyeceklerı gerçeğini değiştir- indirilmesi konusunda görüşmeler yapmayı kabul edebileceğini söy- ledi. Mahuad, mahkemelerden ya- sal bir karann çıkmasının ancak altı ayda mümkün olabileceğini vurgulayarak, Ekvador'un bu süreyi, borç yükünün makul düzey- de hafifletilmesi yönündeki görüşmeler- de bulunmak için kullanacağını belirtti. Ekvador, 6milyardolartutanndaki Brady borcunun yeniden yapılandınlmasını is- riyor. Brady borcu, ülkenin toplam 13.3 milyar dolar tutanndaki dış borcunun yaklaşık yansını oluşturuyor. DÜNYA EKONOMÎSÎNE BAKIŞ /ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA ergin(5 ergin.demon.co.uk Moskova'yla Pekin 20. yüzyılın sıyası coğrafya- sını, birçok aydın kuşağının küttürel yaşamını, dün- ya görüşünü, yandaş da karşıt da olsalar, küresel düzeyde belırlemiş olan ıki siyasi şokun, Rus ve Çin devrimlerinin başkentleri, yüz yılı son dere- cede "farklı" koşullarda kapatıyorlar. 21. yüzyıla girmeye birkaç ayın kaldığı şu gün- lerde Rusya bir uçurumun kenarında tımaklarıyla tutunurken, Çin görkemlı birşekilde 50. kuruluş yı- lını kutluyor. Rusya, birvartıkyokluksorunuyla kar- şı karşıya. Çin'ın adı 21. yüzyılın olası hegemonik güçleri arasında geçiyor. 20 yıl önce Rusya, sana- yisiyle, uzay ve asken teknolojisiyle, küresel düz- lemdeki bir seri bağlaşıklarıyla dünyanın ikinci sü- per gücü. Batı'nın mezar kazıcısı, Reagan'ın ifa- deleriyle "bir iblis imparatorluğuydu". Çin ise geleceği belirsiz, henüz yarı köylü bir toplum ola- rak, özellikle Nixon'un ziyaretınden sonra, en çok Rusya'ya karşı stratejik askeri bir denge unsuru, bir bağlaşık olarak ilgi çekiyordu. Bugün Batı, ye- ni yüzyıla yönelik stratejilerini, Rusya'nın dağılma- sını, Çin'in ise yeni bir süper güç olmasını engel- lemek üzerine kuruyor. Rusya'da geçen 10 yılda "serbestpiyasa" perspektifiyle devreye sokulan, şok paketlerine dayalı reform süreci, beklenen so- nuçlardan hemen hıçbirini üretememenin yanı sı- ra ütkedeekonomik ve siyasi bir yıkıma yol açtı (Dün- ya Ekonomisine Bakış 20/09). Uçurumun kenarında röveşata Yettsin dönemıyse tam bir ıflasla kapanıyor. Yelt- sin ve ailesi devlet hazinesini soymakla suçlanıyor- lar. Geçen ay kimliğı belirsiz kişilerin Moskova da- hil, çeşitli kentlerde düzenledikleri bombalı saldı- nlarda toplam 300 kişi öldü. Ülke, büyük bir insani trajediyeyol açmasının ya- nı sıra Kafkaslarda, zaten hassas olan dengeleri al- lak bullak etmeye aday etnik bir kirti savaşın ıçine dalmış durumda. Arahkta genel, gelecek yaz da başkanlık seçim- leri var. Hem Rusya'dakı hem de uluslararası göz- lemciler Yettsin çevresinin ve Batı (serbest piyasa) yanlısı liberallerin bu seçimlerde hiçbir şansının ol- madığını düşünüyoıiar. Rusya Kamuoyu Araştr- malan Merkezi'nce ağustos ayında gerçekleşti- rilen bir araştırma, gelecek seçimlerde, seçmenin yüzde 31'inin komünıst partiye, yüzde 16'sının Moskova Belediye Başkanı Luskov ile eskı Baş- bakan ve halktarafından Rusya'nın en güvenilirsi- yasetçisı olarak görülen Primakov'un rttifakına, yüz- de 10'unun da liberal Yabloko partisıne oy verme egilimindeolduğunu gösteıdi fThe Times 3079/99). Degındiğim, kamuoyu yoklaması yapıldıktan son- ra kurulan Gaider, Kriyenko, Nemstovv, Chuba- is bloğunun ise bağımsız, Vox Populi Kamuoyu Yoklaması Kurumu'nun başkanı Grushin'e göre hiç- bir şansı yok: "BunlarYeltsin'inadamlan, 1992'd& kihiperenflasyonun, özelleştirmekepazeliğinin mi- martarı. Halk bunları seçimlerde çöpe atacak." Yeltsin kumandaiı, KGB kaynaklı Başbakan Pu- tin, tüm bu kargaşadan kaçmak, seçimlerde ken- disinin vetemsil ettiği Yeltsin bloğunun şansını art- tırmak için ülkesini, tekrar Çeçenistarfda sonu be- lirsiz bir maceraya soktu. Savaş, zaten bir çökün- Iki Şehrin Hikâyesi' dı. Şimdi bu uyanışın 50. yılı görkemli bir şekilde kutlanırken, uluslararası basına bakılırsa, Pekin'de- ki kendine güvenli, mağrur ve güçlü devlet, mutlu halk ve "nuriu ufuklar" atmosferi Moskova'da şu sıralar egemen ruh halinden çok farklı. Ama, Pekin sonbahanndaki şizofrenik bir ruh halini de hıssetmemek mümkün değil. Devnmin 50. yılı kutlanırken Başbakan Jiang Zemin, takım el- bise ve kravatı çıkanp, Mao'nun gri ünifomnasını giymiş, saçını Mao gibi kestırmiş, üstü açık siyah Rusya uçurumun kenanna tımaklarıyla tutunurke, Çin50. yılını görkemli törenlerle kutluyor. tü içindeki Rusya ekonomisinin üzerine ağır, ek ma- li yükler getirirken, bir yenilgi olasılığı ulusal bir onur kmklığının gündemde olduğunu düşündürü- yor. Bu arada Rusya'da, Moskova gibi büyük şe- hirlerde, yabancılara karşı ırkçı düşmanlık artıyor, milliyetçilik güçleniyor, hükümet, savaşla terörist saldınları bahane ederek demokratik haklan kısıt- lıyor. Soğuk Savaş'tan sonra tüm "refonv" süreci bo- yunca, Batı'nın hegemonik gücü ABD. tüm yu- murtalarını bir sepete koyup sonra da sepeti Dev- let Başkanı Yeltsin'e vermişti. Şimdi bu yumurta- lann hepsi birden kınlma tehlikesiyte karşı karşfya. Sanınm Napotyon demişti: "Çin uyuyan birej- derhadır. Uyandığında tüm dünya sarsılacak- tr." Bundan 50 yıl önce Çin emekçileri Mao'nun önderiiğinde uyandı. Ve gerçekten de dünya titre- lumizınde, bayraklarsallayan onbinteri, Kızıl Ordu'yu, Dong Feng-31 balıstik füzelerini, Uçan Leopar savaş jetlerini vb. teftiş ediyor. Sonra bir de bakıyorsunuz aynı başbakan, Şang- hay'da 58 küresel tekelin yönetim kurullanndan tem- sifcileri de içeren işadamlanyia Fortuna Global Fo- rum toplantısında buluşuyor. Time Warner tara- fından düzenlenen Çin devriminin 50. yılı toplan- tısında, Zemin'in son 50 yılın başanlannı öven mil- liyetçi konuşmasını ayakta alkışlayanlann aklında başka bir şey var: Wall Street Journal'ın bir yo- rumundan anladığım kadanyla, "uluslararasıtop- luluk"un nostaljısi, başka birdöneme ilişkin: On- lar Çin'in denetimsiz kullanıma açık olduğu 1911 - 1949 arası, serbest piyasa ve kargaşa dönemini, "eski güzel günleri" hatırlıyor (1 /10/99). Fortunetoplantısındakileraçtsından gelecek par- lak. Zira, gündemde, Çin'in Dünya Ticaret Örgü- tü'ne girmesı var. Çin, DTÖ'ye gırdığı takdırde ana sektörlerde gümriik vergilerini, ıthalat kotalannı kal- dıracak, mal dağıtım ağlannı dışa açacak, yaban- cı yatırrmlarda kısrtlamayı kaldıracak, devlet işlet- melerinı serbest piyasa kurallanna göre işlemeye zorlayacak. Ancak, bugün Çin'i yöneten Kızıl Ordu/Komü- nist Parti bürokrasisi için aynı şeyi söylemek o ka- dar kolay değil. Serbest piyasa ekonomisi bu iç pi- yasaya dayalı devlet kapitalisti rejimin ekonomik temellerini hızla çüriitürken, egemen sınrfın ideolo- jisi Stalinist-Maoist milliyetçi-sosyalist söylem de ıstikrannı, gelişen uluslararası metalaşmaya para- lel olarak, hızla kaybediyor. Bu açıdan, üzülecek bir şey yok denebilir "Nesli tükenme tehlikesiyte karşı karşıya olanlar, ellerine geçen en büyûk ta- rihsel fırsatı heba ederek, bu durumu hakettiler" denebilir. Ne ki bu şizofrenik durumun sıkıntısını esas ola- rak Çin halkı çekecek. Çoktan çekmeye başladı bile. Ekonomik, siyasi ve ideolojik istikrar bozul- dukça, işsiztik artıyor, gelırdağılımı bozuluyor, sos- yal güvenlik hızla ortadan kalkıyor, günlük yaşam ve gelecek belirsizleşiyor. Asgari bırgelirgarantisi, sosya! güvenlik hızla or- tadan kalkarken, milyonda bir ortaya çıkan, çoğu eski parti üyesi milyonerlere bakarak, "olsun.. ser- bestpiyasa gelişiyorya" demek ise tesellkjen da- ha çok, bir başka şizofrenik ruh hali değil mi? Aslında, DTÖ'ye girmenin arifesinde, ekonomik durum da çok iyi değil. Son yılın hızlı büyüme dö- neminin sonuna gelindiğine ilişkin göstergelervar. 1998'de yüzde 8 civanndaki resmi büyüme hızı, kimi düzeltmelerden sonra yüzde 2-3'e kadar ine- biliyor. (Foreign Affaires Eylül 1999). Aşya krizinin Çin banka sisteminde açtığı büyük gedikler ise herkesin malumu. işsizlik ise devlet iş- letmelerinin tasfiyesine veya yeniden yapılanma- lanna paralel olarak hızla artıyor ve DTÖ'ye giril- dikten sonra bu sürecin daha da hızlanması bek- leniyor Fortune 11/09). Özetle.. Pekin'de 50. yıl kutlamalannda Mos- kova'dan farklı bir hava var. Ancak gelecek açı- sından bu görkemli şamata, ejderhanın gerçek durumunu gizleyemiyor. Ben, 1949'da uyandıktan sonra önce sihrini, küreselleşme sürecine katılmaya karar verdik- ten sonra da, cüzzamlı bir hasta gibi özgün şek- lini kaybetmeye başlayan ejderha ve mikrobu bulaştıran Stalinist bürokratlar için göz yaşı dök- mekten yana değilim. Ama hızlanacak küresel- leşme süreci içinde halkın çekecekleri sıkıntılan düşününce... ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Piyasaya İnanç Yamşı Ismi kamuoyuna açıklanmayan, ancak TÜSİ- AD'ın önde gelenlerinden biri olduğu anlaşılan bir işadamı, Başbakan için o kadar piyasa ekonomi- sine inanmış ki biz O'nun yanında sol'da kaldık, diyor. Seçimlerden sonra bir ekonomi politikası oluş- turamayan ve IMF ile aylardır bir anlaşma kapısı araiayamayan hükümetin gerçek niteliği bu söz- lerde gizlidir. Hükümet, ulusal bir ekonomi politi- kası yapmayacağını ya da yapamayacağını bir kez daha açıklamış oluyor. Piyasaya kayıtsız koşulsuz inanç ile işter düze- lecekse bunda bir sorun yok. Ancak piyasaya inan- makla ekonomik bunalıma çözüm bulunamıyor. Çünkü ekonomi politikasını piyasaya inanç düze- yine indirgemek, edilgen bir tutumla ekonomik sorunlann çözümünü piyasanın işleyişinden bek- lemek anlamına gelir. Piyasaya inanarak sorunlann çözümünü bekle- menin kimi önkoşullan vardır. Bunlann başında, emek, sermaye ve teknolojisiyle gelişmiş bir ekonomi ge- lir. Ek olarak yasalan ve kurumlanyla düzenli işle- yen rekabetçi bir piyasa yapısı ve etkin çalışan bir kamu yönetimi gerekir. Türkiye bu koşullann hiç- birine sahip değildir. Bir başka nokta daha var. Piyasaya inanç, biz- de 1980'de başlatıldı; 12 Eylül rejiminin.de büyük desteğiyle, başta işçiler ve memurlar olmak üze- reemeğiylegeçinenlerezildi; tanmsal üreticiter, kü- çük ve orta boy işletmeler yoksullaştınldı. Anım- sanacağı gibi, o yıllarda sabah-akşam, IMF ve Dünya Bankası'nın alkışlan arasında, halka gele- cek güzel günler için sözler verildi. Piyasa duası- na çıkışının yirminci yılına giren Türkiye, tam bir eko- nomik çöküntü yaşıyor. Enflasyon-yüksek faiz kı- s/rdöngüsünde, yıllardır sürmekte olan ekonomik bunalımdan kurtulunamıyor. Bunun en son örne- ği bu yılın ilk üç ayında ulusal üretimin büyüme ora- nının geçen yılın aynı dönemine göre eksi8.4; ikin- ci üç ayında da yine eksi 3.4'e düşmesidir. Üretim azalmakta, ekonomi küçülmektedir. Bu ağır bir bunalımın göstergesidir. En güçlü ya da gelişmiş ülkelerde bile ekono- mik bunaJımdan çıkış piyasa koşullanna bırakılmaz; bu amaçla somut politika önlemlerialınır. Bizde ise yanlış yerde, yanlış zamanda ve de yanlış kişiler, ekonomi politikası üretecek yerde, yağmurduası- na çıkar gibi, piyasa duasına çıkıyor. ••• Türkiye'nin en büyük eksiği ulusal ekonomi po- litikası yokluğudur. 1980'lerde başlayan ulusallık- tan kaçış süreci 199O'lı yıllarda DYP-S(C)HP hü- kümetleriyle sürdünüldü. Günümüzün ulusalcı-mil- liyetçi nitelemesini taşıyan hükümetinin tutumu da daha fazla piyasa anlayışına dayanıyor. Bu du- rum işadamlarını bile hayrete düşerecek boyutla- ra ulaşıyor. Piyasaya duacı olduğunu vurgulayan hükümet, halka yeni bir kemer sıkma dönemi sunuyor. IMF, koşullannı kendisinın saptadığı anlaşmayı imzala- mıyor; bunun için 2000 Yılı Bütçesi'nin hazırlan- masırw bekliyor. Memur maaşlan^ büt^e açıklan, kr&- diler ve tanmsal desteklemeler vb. konüfârdâîMFVe şimdiye dek verilen büyük ödünler yetersız sayı- lıyor, IMF halkın kemerterinin daha çok sıkılması- nı istiyor. Geçen yıl çıkanlan Vergi Yasası'nı tersi- ne çevıren hükümet, kamu harcamalarına getiri- len ağır sınırlamalara karşın, yılın ilk sekiz ayında, vergi gelirlerinin yüzde 88'den fazlasını iç ve dış borç faizi ödemelerine ayınyor. • • • Tam da bu sırada bir Bakan, çok ilginç bir ben- zetme yapıyor. IMF ile yapılacak olan anlaşmanın bir gereği ya da zorunluluğu olarak bütçe öde- neklerinin çok sınırlı tutulacağını vurgularken: Kur- tuluş Savaşı gibi.. Sadeceyağlı kurşuna para ve- rilecektir, diyor. Bundan önceki bakanlar da benzer sözler söy- lemişlerdi. Yırmi yılda alınan sonuç ortadadır: Ya- tırımlardan tümüyle vazgeçen bir devlet; bir yana bırakılan sanayileşme çabası; eğitimi ve sağlığı yalnızca parası olanlara sunabilen bir işleyiş; unu- tulan altyapi yatınmlan ve üretimden uzaklaşan, iş- sizliğe, enflasyona ve yüksek faize boğulan, rant- la yaşatılmaya çalışılan bir ekonomi. Hangi kurtuluş? Kurtuluş Savaşı, siyasal ve ekonomik yönleriy- le ulusal bağımsızlığı sağlamak amacıyla yapıldı. Ne demeli? Günümüzde teslim olmak kurtuluş sa- yılıyor. Yıllar önce bir IMF programını uygulayan Brezil- ya'nın Devlet Başkanı şöyle demişti: Ekonominin durumu iyi de halkın durumu çok kötü. Bizi yöne- tenler, halkı çoktan unuttu, ekonomiyi bile kurta- ramıyorlar. e-posta: [email protected] Türkiye geneli oran yüzde 78.6 2000sorımıuuı uyumda iledemeANKARA (ANKA) - Türkiye'deki önemli sektör- lerin bilgisaj'arlardaki 2000 problemine uyum amacıy- la yapnklan hazırlıklarda uyum oranının 20 Eylül itibariyle yüzde 78.6 dü- zeyine çıktığı bildirildi. Türkiye'deki 2000yılı prob- lemine uyum çalışmalan- nın koordinasyonunu üst- lenen DPT. çalışmalann son durumunu açıkladı. DPT taraftndan hazırla- nan "Ülkemizin 2000 Yıh Probfemi Uyumluluğu'*ko- nulu rapora göre, Türkiye genelindeki bılgisayar sis- temleri yüzde 78.6 oranın- da probleme (Y2K) uyum- lu hale geldi. Sistemlerin yüzde 100 orarundaki uyu- munun ise 31 Ekim'e ka- dar sağlanması hedefleni- yor. 2000 probleminin en fazla ilgilendirdiği sektör- lerden maliye-finans sek- törlerinde sistemlerin uyu- mu yüzde 87.2 oranına ka- dar yükseldi. Bu sektörde UyumOranı (Yüzde) Türkiye geneli ülaştırma Haberleşme Sağlık Genel idare Enerji Maiiye-finans Güvenlik Sosyal Güv. Oreîim Hizmetler 78.60 72.11 88.30 65.85 80.96 72.07 87.21 75.00 91.43 74.93 77.67 yer alan Merkez Banka- sı"nın uyum oranı yüzde 98.25 olarak belirlenirken. Maliye Bakanlığı'nın yüz- de 82.85, Hazine Müsteşar- lığı'nın yüzde 98, Banka- lar Birliği, Takasbnak, İMKB ve Bankalararası Kart Merkezi'nin yüzde 82.3'lük uyum oranına ulaştıği bildirildi. Ulke genelinde çok büyük sorunlarayol açacağı belirtilen enerji sektörün- deki uyum oranı ise yüz- de 72.1 olarak ölçüldü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle