12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29EKİM1999CUMA CUMHURİYET SAYFA i l U-K [email protected] 15 .Kubrick'in son 5yılını verdiği, sinemaseverlerin aylardır beklediğifilm gösterimde New York'un kaymak tabakasından, yakışıklı, basanlı doktor William (ya da kısaltılmış adıyla Bill) ve çalıştıf ı sanat galerisi kapanınca hafif bunalıma gir- miş, tannça güzelliğındekı kansı Alıce Harford; lüks bir hayat süren, görünürde her şeye sahıp, şuh ve şık bir çift. Ayna- da seyrettiğı, boylu poslu, çekici, alımlı bedenmden hoşnut Alice (günümüz Ang- losakson kadın güzelliğinin timsali sayı- ian ÎNicole KJdman). bir gece daveti için giyiniyor filmin başında. Ondan daha kı- sa bpylu, centilmen kocası Bill (Tom Cru- ise) ise laci'lerini çekmiş, çoktan hazır. Ev- deki süslenmiş çam ağacından. çevreden anlaşıldığı üzere. bir Noel arifesi ve bu gözâlıcı çift, 9 yıllık mutlu evliliklerinin rneyvesi, küçük Helena'yı bakıcısina bı- rakıp Bill'in. doktoru da olduğu. adı gi- bi zengin ve güçlü dostlan Victor'ın (Sydney Pollack). saraydan farksız mali- kânesinde verdiği görkemli Noel partisi- ne gidiyor. Aa, o da ne, yoğun cinsellik titreşim- lerinin havaya yayıldığı partı kalabalı- ğında, ona fena halde asılan, boyu boyu- na uygun, agzı da laf yapan, kafavı Rö- nesans"m güzelim bronz heykellerine tak- mış. Ovidius'a vakif. Macar asıllı, olgun, zarif. hoş bıriyie (Sky Dumont) apaçık kı- nştınyor 'flörtçü' Alice, kızışmış bir hal- de. Herkesin gözü önünde yaptıkJan ateş- li dansın, sevişme öncesinden farkı vok adeta. Bill de baştan çıkancı, hoppa, şuh kansının görüş mesafesınde oluşuna al- dırmaksızın. işveli-cilveli ve flörtçü ıki genç model çıtır'Ia benzer bir seksı mu- habbetin içınde, el peşrevlenne geçmiş o sırada. Son anda ben evli bir kadınım di- yereic hararet basmış soylu Macardan kur- tulan Alice'in tersine, genç kızlara kur ya- pan Bill'in ne kadar ileri gideceği meç- hul kalıyor. Çünkü üst katta, birdenbire seviştigi kızm ağıruyuşturucu komasına girip donup kalmasıyla paniğe kapılmış saygın ev ve davet sahibi, don-paça hal- deki perişan Victor. doktoru Bıll'i çağır- tıyor hemen. Koltukta çınlçıplak, kendinden geç- miş eskı güzellik kraliçesi Amanda'yı (ya da Mandy'yi) (Juiienne Davis) kur- tanyor Bill. Genç kankoca, oldukça et- kilendikleri partiden dönüşte, yatak oda- lannda, Aiice "in sardığı, olası bir seviş- meye de çanak tutacak bir ot cigarasını tüttüriiyor. Ancak dumanlı kafayla Ali- ce'in yaptığı bir cınsel fantezi itirafı. hiç Eyes Wide Shllt / Yönetmen: Stanley Kubrick / Senaryo: S. Kubrick, Frederic Raphael, Arthur Schnitzler'in Traumnovelle"inden / Kamera: Larry Smrth / Müzik: Jocelyn Pook / Oyuncular: Nicole Kidman, Tom Cruise, Sydney Pollack, Todd Field, Marie Richardson, Rade Serbedzija, Leelee Sobieski, Vınessa Shaw, Thomas Gibson, Sky Dumont, Jackie Sawris /1999 ingiltere ş ,bu|lak ediyor fenahalde. 'Evlilik aldat(ü)mayı gerektirir' Aiice. bir yil önce, yaz tatilınde gör- dügü birdeniz subayının çekimıne kapıl- dığını itiraf edınce. hem kıskançlık nede- ni hem de kendisinin benzeri cinsel fan- tezilen olmadığından kaynaklanan bir öfke ve intikam güdüsüyle harekete ge- çen. aldatılmışlığın kırgınlığındaki Bill, pek tatmadığı cinsten bırtakım seks ara- yışlanna, haz kadar tehlike de içeren bir- takırn cınsel serüvenlere atılıyor New York sokaklannda, karanlık gece- ler boyunca. Yıllar sonra partide pıyanıst ola- rak karşılaştığı, tıptan eski arkada- şı Nick'le (Todd Field) çaldığı So- nata Cafe'de bulusuyor Bill (Me- raklısı için dikkat, bu sahnede Kubrick usta da boy gösterip fıgürasyona dahil oluyor arka planda, belli belirsiz bir Hitch amca davranışıyla). Nick'in söz ettiği, gözbağıyla örtülmüş, gözleri tamamen kapah olarak götürülerek piyano çaldığı, çok özel, gizli ve maskeli seks balosu, yo- ğun ilgisini ve merakını çekiyor Bill'in. Nick'ten öğrendiği ginş parolasıyla (Fi- delıo), vıcık vıcık seks kokan, dinsel bir ayinden çok esrarengız bir orji'yi andı- ran bu ürkütücü maskeli baloya yollan- maktan da geri kalmıyor doktorumuz. 'Pezo' Balkan göçmeni Milich'in (Rade Serbedzija). gencecik fettan kı- zıyla (Leele Sobieski), dönme kılığına bürünmüş, boya küpüne düşmüs iki çe- kik gözlünün garip dümenleıt!) çevirdi- ği 'Gökkuşağı 1 dük- kânından, pelerini- ni. maskesıni edine- rek mistik, tuhaf seks balosuna katı- lan, kansının deniz su- bayının kollanndaki se- vişme görüntüsünü hiç ak- lından çıkaramayan kıskanç. tedirgin doktor Bill Har- ford, arzu, şehvet, kıs- kançljk,. intikam pe- ^ujw«jitıpkı bir rüya' " J âlemindeymişçesine yaşadığı bu karanlık cinsel serüvenlerin. giderek yaşamıru, ev- liliğınitehditettiğini görerek ne rür bir be- laya bulastığını neden sonra fark ediyor, deh- şetengiz orji gecesin- de Bill * i uyaran Mandy'nın aşırı doz- dan öldüğünü gaze- tede okuyup morg- da cesedinı görünce. Onu izleten ve 'her şeyin düzmece okhığıuuT inandırmaya uğraşan Victor'ın uyanlan ve aldığı teh- ditlerle kendı çapındaki soruşturmasına son veriyor. gidip orji yapılan konağı bu- lan Bill.' Bu arada acil telefonla çağnldığı ev- de, ölüm döşeğındeki yasjı birhastasının kızı Marion (Marie Richardson). nıcedir doktora âşık olduğunu itiraf ediyor, ha- fif tacizle kanşık; nişanlısı da tıpiu Bill'e benziyor zaten. Onu evine atan sokak fa- hışesi Domino'yla tam oynaşırken cep- Efsanevi yönetmen Kubrick, Cruise-Kidman çiftiyle çekim arasmda. ten arayan Alice"in teiefonu sayesin- de AIDS'e yakalanmaktan da kurtu- luyor. çünkü duhul vuku bulmuyor allahtan. Onu Domino'yla yatmış zan- neden Domino'nun yollu ev arkada- şı Sally'ye de asılıp yine eli belinde kalan Bill, sabaha karşı eve dönüşünde maskeyi bulup yastığa koymus Alice'in geceleri çevirdiği numaralan çaktığını anlayınca. cenin pozisyonunda kansının koynuna büzülüp hüngür hüngür zırlaya- rak her şeyi anlatıyor; sonunda onun da itiraf edeceği bazı seks fantezileri ve ara- yışlan vardır artık... Aüce'le Bill cinsellik diyarmda Şimdiye dek yığınla romana, kitaba, fil- me konu edilmiş kadın-erkek ilişkileriy- le evlilik çıkmazı. yaklaşık yanm yüzyıl- lık kariyerinde, hep farklı türlere el ata- rak her biri zamanla kendi tûrûnün en iyileri arasına girmiş, sadece 13 fılm çek- miş, mükemmelıyetçi Kubrick ustadan pek beklenecek bir konu değil. Özellik- le eski fîlmlerindeki (Lolita'nm evlene- ceği adamın aslında kızına tutulduğunu son anda fark eden zavallı annesi Shel- ley Winters'ı, Bany Lyndon'ın Marisa Be- renson'u ya da fıttırmış baltalı kocası Nicholson'a karşı kendini, çocuğunu ko- rumaya çalışan. Shining'in Shelley Du- vall'i gibi) evli kadınlaranımsandığında. Üstadın, günümüz Hollyvvood'unun ün- lü, gözde Tom Cruise-Nicole Kidman çiftini yöneterek, gözlerden ırak, gizlilik içinde ve (iki yılı senar- yo ve hazırlık, iki yılı da çekim ve sonra- sıyla geçen) uzun sürede çekip ta- mamladığı.buyı- lın martındaki beklenmedik ölümüyle de tıpkı ölen bir ressamın tablola- nnın pahalanması gi- bi değer kazanan son fil- mi. demode konusunu pskilojik sembollere sa- np sarmalayarak anla- tıyor. Ayna karşısında çıplak öpüşen çif- tin iç gıcıklayıcı görüntülerine, pes sesli Chrislsaak'ın "Theydidabad,b»dthingr şarkısının eşlik ettiği o pazarlama hari- kası. erotik fragmanırun da katkısı ve et- kisiyle aylardır merakla beklenerek tam bir olay-film'e dönüştürülen 13. ve son filmi 'Gözü Tamamen Kapah', Schnitz- ler'in 1926'da yayımlanmış, Viyana'da geçen burjuva dramı "TraumnoveDe" ad- lı uzun hikâyesinden günümüz New York'una uyarlanmış. Bergman kulvanna giren film Freud'la dostluk ettikten sonra yazma- ya başlamış, cinselliği insan ilişkilerinin temeli saymış ve eserlerinde eleştirdiği Avusturya burjuvazisinin yozlaşmasını yansıtmış (hatta iç ses-bilinç akışı gibi an- lah tekniklerini Jwce'tan önce, ilk kez ku]- lanmış) olan, geçen yüzyılın tanınmış Avusturyalı oyun ve hikâye yazan Art- hur Schnitzler'in "TraumnoveOe-Bir Düş Hikâyesi'nden perdeve aktanlmış 'Gözü Tamamen Kapah'nın kapılıp gittiğimiz ilk yanm saati, hemen içine çekiveriyor meraklısını, özellikle görsel düzeyiyle. Ne var ki kadın-erkek ilişkisinin sonsuz gir- daplanna ya da cinselliğin derin sulan- na daldığımız, 2.5 saatlik bu kışkırtıcı deneme. gitgide yönermenin tutucu ve dekadan tarzının kurbanı olarak, uzlaş- macı, eyyamcı bir fınalle noktalanıyor. Çeyrek yüzyıldır, 'Otomatik Porta- kal'dan beri bu Schnitzler hikâyesini fil- me çekmeyi kuran, yaşarken efsaneleş- miş yönetmen Kubrick'in, son 4-5 yılını verip kamerasını aşk-cinsellik konusuna yönelterek bir esrar halesiyle çevirip ta- mamladığı bu vasiyet eseri, özetle düş- lerin de gerçekler kadar heyecanlandm- cı-tehlikeli olabileceğine ilişkin içeriğin- den çok, kusursuz teknik biçemiyle göz dolduruyor. Erkek karakterin götürdüğü, ama ka- dın gözünün de eksik olmadığı hikâye- sini anlatırken AIDS'ten eşcinselliğe, zi- nadan kıskançlığa kadar her şeye dokun- durup şöyle bir değinen usta, sonda Aii- ce'e "Şimdiyapmamızgereken,gidip se- vjşmek" dedirterek finali bağlıyor, bey- lik tarafından. Ağır, durgun temposu, kahramanlann ruh haline göre değişen ışıklan-renkleri, müzikle görünrü uyumunu araştıran, Ii- geti, Şostakoviç gibi bestecilerden de ya- rarianan. basit bir piyano melodisinin ge- rilimli tınılanna dayanan müziği, kimi öncü. kışkırtıcı yardan ve uzun, yoğun sah* neleriyle pek de herkese gitmeyecek cins- ten bu son opus'unda Ingmar Bergman 'ın kulvanna sapmış yaşlı maço Kubrick us- ta, gördüğümüz kadanyla. Ancak onun kadın kahramanı. 'arzulanortahğadökü- tünceteşhirci,mazoşist \T gözükara bir şe- kflde ahlakdtşı' kesiliyor. Özü bakımından olmasa da biçimiyle, Nicole Kidman'ıyla. 'babasineması'tar- zıyla ve 'insanı' antan ve ığneleyen mi- zahıyla kuşkusuz yine de kaçınlmaz ve etkileyici birdeneyım, bu Kubrick fîlmi- ni sevretmek. YENI BASLAYANLAR... Ciiek ve çikolata (Strawberry and Chocolate) • Küba sinemasının birkaç yıl önce ölen usta yönetmenlerinden Tomas Gutierrez Alea'yı meraklısı vaktiyle yıllar önce Si- nematek'te göstenlmış fılmleriyle ya da Alea'nm birkaç mevsim önce sinemalan- mızı şenlendirmiş. ünlü de%Tİm şarkısı- nın adını taşıyan. 1995 yapımı son eseri "Guantanameran yla anımsar. Yıllann yö- netmeninin. yine çırağı Juan Carlos Ta- bio'yla bırlikte "Guantanamera"dan ön- ce yaptığı, başta 1994 Berlin Festivali Gü- müş Ayı-Jüri Özel Ödülü'yle 1994 En lyi Yabancı Film Oscar'ı olmak üzere çeşitli uluslararası ödüllerkazanmış ünlü "ÇOek ve Çikolata^sı. cinsel karşıtlıldar üzenne kurulmuş. Castrodüzeni eleştirisi de içe- ren. kışkırtıcı ama son derece insancıl ve sıcak bir güldürü. Altı yıllık oluşuna kar- şın eskimemiş. sarsıcılığını yitirmemiş "Çilekve Çikolata", hertürlü önyargıyı ve fobiyi deşerek birçok temel noktaya deği- nen. baştan sona espri ve mizah bombar- dımanı halinde seyreden, kesinlikle kaçı- nlmayacak nitelikte bir güldürü. S'adece güldürmüyor. aynı zamanda se- yircftıin hoşgörü ve anlayış katsayısını da .^ükeeltiyor "Çilek ve Çikolata'". Beylik 'deyişle, kaçırmayın diyoruz kjsacası. Sanat tutkunu, eşcinsel Dıego rolünde- • ki oyuncunun (Jorge Perugorria), Berlin Festivali'nde ödüllendirilmış performan- sına da dikkat! 'Çilek ve Çikolata' 1994'ün En Ki Ya- bancı Film Oscar'ıru kazanmıştı. Antalya'dan ödüllerle dönen bir Zeki Demirkubuz filmi: Üçüncü Sayfa Meryem'in Isa'ya ettiği...Son Antalya Altın Portakal Film Yanş- ması'nda Başak Köklükaya'ya en iyi ka- dın oyıuıcu, Zeki Demirkubuz'a en iyi senaryo. Ali Utku'ya en iyi görünrü yö- netmeni ödüllerini kazandıran ve en iyi üçüncü fılm seçilen "Üçûncû Sa>fa" bu- gün gösterime giriyor. Adının tam açılı- mı "Aşk ve KötûJük Üstüne Bir Üçüncü Sa>Ta Haberi" olan "Üçüncü Sa>fa", "C Blokia "Masıınti)«t"ın ardından Zeki Demirkubuz'un yazıp yönettıği ve ya- pımcılığını da üstlendığı. bütün "veniklere, unutulmuşlara >e Ajlan Aktuğ* a adan- mış, üçüncü filmi. Filmin başında, 50 dolan çalınmış genç bir mafya patronundan feci bir dayak yi- yerek bunalıma giren figüran lsa. tam ta- bancajı şakağına dayamışken, ona haka- retler ve sövgüler yağdırarak dört aylık kirasını isteyen ev sahibinin (Cengiz Se- zkd)gelişiyle intihargirişimini sonuçlan- dıramaz ama daha sonra. birdenbıre üst kata çıkarak zorba ev sahibinı vurur ve ba- yılıp yığılır kalır orada; devreye apart- man bodrumundaki kapı komşusu olan. kocası pek ortalarda görünmeyen, genç, güzel. evlere temızliğe de giden ıki ço- cuklu kapıcı kadın Meryem (Başak Kök- tükava)girer. giderek sürpriz sonuçlara va- nroJaylar... 'Düzenin saf insana ihaneti' ilk iki filmindeki gibi yine. toplumu- muzun, ümüğü sıkılıp ezilea besikten me- zara kadar süren, zorlu, amansız bir ha- yatta tutunma mücadelesine itilen alt ke- siminden kahramanlar seçerek kendine özgü bir bağımsız sinema örneği orta- yakoymuş Demirkubuz. Adından da an- İaşılacağı üzere, bulvar tarzı gazetelerin üçüncü sayfalannda kullandığı aşk-cina- yet- seks ağırlıklı magazin haberlennden esinlenmiş fılm, büyük birmaddi çıkmaz- da fıttmp intihann eşiğine gelmiş, nice- dir ışsız bir sinema emekçısinin hikâye- sini anlatıyor, yer yer gerçekçı bir kara fılm gerilimine bürünerek. Tabancayı şakağa dayayıp intihara kal- kışacak kadar hayatın üstüne çok geldi- ği, arada sırada filmlerde, TV dizılerin- de (kımi zaman dıyaloglu) yan rollerde oynayarak lstanbul cangılında ayakta Üçüncü Sayfa'nın Ruhi San - Başak Köklükaja ikflisi, sinemamızın gelecek vaat eden, ptnl pınl iki genç oyuncusu. kalmaya çabalayan Isa'yı başanylacan- landınyor genç oyuncu Ruhi San. Bir apartman bodrumundaki. duvarlan film afışi. lobi ve fotoğraflanyla kaplı, tipik bir dargelırli bekâr e\i manzarası arz eden kapıcı dairesi - evinde 4 aydır kira veremeden oturaru sektördeki durgunluk ve tıkanma nedeniyle epeydir işsiz kal- mış, artık borç gırtlağa dayanmış lsa, dayakçı kocasından bıkmış. seyrettiğı paspal TV' dizilennden hile-hurda öğ- renmiş. iki çocuklu (biri erkek ötekisi kız olan çocuklann adian da Sibel ve Can!). güzel ve cin fikirli kapıcı kansı Mer- yem'e (Başak Köklükaya) tutuluyor der- ken... Klasık Hitch amca tarzıyla, Taranti- novari. cinaî-aşkî bir genlim arasında salınarak gitgide tempo kazanan "Üçün- cü Sayfa", Yeşilçam artızliğınden, kas- ting ajanslanndan döküntü yapımcı ya- zıhanelerine. fılm setlerine kolan \-ura- rak sinema ortamımızdan ibretlik kesit- ler venyor ve sürükleyıci bir aşk-cına- yet-aldatmaca-kandırmaca sarmalına do- lamyor, genelde kapah mekânda gecme- sine. kimı tekrarlanna karşın, sürükleyi- cı anlatımıyla. Yaşanmışhğını hissettirerek yazılmış, gözlemlere, sapmalara dayanan bir se- naryodan çekilmış, ustaca kurulmuş ve anlatılmış bu Demirkubuz filmi, bu y&- netmenin karakter yaratmadaki, aynntı- lan doldurmadaki ve oyuncusundan ve- rim almadaki becerisini de örnekliyor bir kez daha. Dostoyevski tadıru veren fil- min finalinde baştaki çıkmazına dönen ve RaskolnikofTu çağnştıran fsa'yı oy- nayan Ruhi San'nın yanı sıra zorba ev sahibinin oğluyla çoktan işi pişirmiş fet- tan Meryem rolündeki Başak Köklüka- ya'nm performansını gördükten sonra artık sinemamızm gelecek vaat eden ye- ni bir yıldız kazandığını söyleyebiliriz. Gariban Isa'nm sonunugetirecekbiral- datmacalar ve kandırmacalar sarmalına dolandığı "Üçüncü Sayfa", senarist-yö- netmenin yine kımı takınrtlannı da ser- gileyerek diledığince çektiğı, başanlı bir 'tür alışOrması' sayılabilir. Yönetmen, senaryo: Zeki Demirkubuz / Kamera: Ali Utku / Montaj: Nevzat Dişiaçık / Işık: Recep Biçer / Çevre düzeni, kostüm: Şebnem Ocak, Tülin Çetinkol / Oyuncular: Ruhi San, Başak Köklükaya, Cengiz Sezici, Naci Taşdöven, Erdoğan Seren, Serdar Orçin, Şemistan Kaya, Feridun Koç / 1999 Mavi Filmcilik. KEDt GÖZÜ VECDt SAYAR Iki Bakan Tamı tamına yirmi yıl geçmiş. Gene bir ekim ayı. Antalya Festivali jürisinde görevliyim. Merakla bek- lediğimiz filmler var programda. Her zaman olduğu gibi, filmler son anda yetiştirilmeye çalışılıyor festi- vale. O günlerde, henüz festivaller sansürden "mu- a f değil. Bu nedenle, filmler son anda sansür kuru- lunun önüne çıkıyor. Festivalin ilk günü Yavuz Öz- kan ve Ömer Kavur, yüzlerinden düşen bin parça çıkageldiler. Meğerse, sansür kurulu bu iki değerii yö- netmenimizınfilmlerineancak bazı kesintilede izin ve- receğini bildirmiş. Jüri, dertial toplandı ve şu karara vardi: "Fılmleri kesintisiz görme olanağımız sağla- nana dek tek bir film izlemeyeceğiz." Bu kararımızı Başbakan Bülent Ecevrt'e bir telgrafla ilettik ve bek- lemeye başladık. Tabii ki ne Ecevit'ten ne de sansür kurulundan ses soluk çıkmadı (Ecevit'in değiştiğini iddia edenlere it- haf edilir) ve bizler karanmızdan geri dönmedik. Za- manın Betediye Başkanı Selahattin Tonguç da, "Si- zi karannızdan döndürmek için çaba göstereceğim" diyerek bize destek oldu, bu karann festivalin ger- çekleşmesini engejleyeceğini bile bile. Bu direnişe omuz veren Sevgili Tonguç'a bu vesile ile bir selam göndermek isterim. Belediye başkanı olarak kısa vadeli, popülist hedeflerden uzak durması kcHay de- ğildi eibette, ama o ilkeli bir tavn seçmışti. Antalya tarihinde ilk kez uzun metrajlı filmler dalında bir de- ğerlendirme yapılmadı (yalnızca, kısa metrajlı fılm- leri değerlendirip görevimizi bitirmiştik) o yıl. Asıl anlatacağım, öykünün bundan sonrası. Benim gibi Kültür Bakanı danışmanı olan Sevgili Onat Kut- lar'la beraber Ankara'ya döndüğümüzde karşımıza çıkan tablo hiç şaşırtıcı değildi. Bürokratlar, hop otu- ruyor hop kalkıyor: "Nasıl olur da, devlet memuria- n başbakana protesto telgrafı çeker"miş. Hemen, Ah- metTanerKışlalı'nınkapısınıçaldık. "Sayın Bakan, bir yıldır sansürün kaldınlması için çaba gösteriyo- ruz. Sizin ve IçişleriBakanı Sayın Hasan Fehmi Gü- neş'/n tam desteği ile bir sinema yasa tasansı ha- zıhadık. Ama, sansür hâlâ tûm gücüyle vahığını sür- dürüyor. Biz, artık bu ayıba ortak olmak istemiyo- ruz. Ve, danışmanlık görevimizden istifa ediyoruz" diyerek istifa mektuplanmızı verdik. Kışlalı, her za- manki nazik gülümsemesi ile bizi dinledi. Onun da, getişmelerden çok üzgün olduğu görülüyordu. "Ar- kadaşlar, hükümetin dunımunu görûyorsunuz. Tep- kinizde haklısınız, ama bu kritik konumda biziyalnız bırakmayın" dedi. Biz karanmızda ısrarlı olduğumu- zu söyledik, o da bu istifalan yürürlüğe koymayaca- ğını. "Görûyorsunuz, hûkümetson günleriniyaşıyor, izin verin, bihikte gidelim" dedi. Söyleyecek söz kal- mamışt. Zaten, birkaç hafta geçti geçmedi, hükü- met düştü. Giderken, isteğim üzerine Devtet Tıyat- rolan'na naklimi ımzaladı. • • • Kışlalı'yı hep o günkü tavn ile anımsayacağım. Haklı eleştiriterimize saygı duyan, istifamızı önlemek için bizi ikna etmeye çalışan tavnnı unutmayacağım. Yırmi yıl sonra, bir başka Ecevtt hükümetinin bir baş- ka Kültür Bakanı, bu kez soruşturmalar, sürgünler- le yıldırmaya çalışıyor, istifaya zortuyor bu satırlann yazannı. Şehir Tıyatrolan'ndan gelen nakil talebine bile yanrt vermiyor. Nedeni, bakanın icraatlarına yö- nelik eleştinlerimiz... Olgunluğun yerini hırçınlık, say- gının yerini saygısızlık almış... Kültür Bakanlığı'nın mah- kemeye gönderdiği ikinci "savunma" yazısı, baka- nın gerçek amacını açığa vuruveriyor. İlk savunma- da, "Hakkâri de vatanın bir köşesi değil mi?..' tü- ründen gerekçelere sığınılırken, bu kez "Davacının yazılanntn sanatsal nitelikte veya sanat eleştirisi ni- teliğinde veya bilimsel nitelikteyazılar olmadığı, ça- lıştığı kurumu, bakanlıkyönetimini ve doğrudan ba- kanı hedef alan ve kişiliklere yönelik hakaret sayıla- bilecek içehkte yazılar olduğu görülecektir. Yazıla- nnı birçoğunun dil, içeriği ve gerçek dışı oluşu kar- şısında, davacının kendisini sanki sanatçı veya ya- zar olduğu nedeniyle kıyılmış gibi gösterme çaba- sının itibarbulmayacağına inanmaktayız" denilmek- te. Işte, iki bakan, iki davranış. Biri yapılan eleştirile- ri olgunlukla karşılryor ve sizi istifadan vazgeçirme- ye çalışıyor. Diğeri, eleştiriye sürgünle yanıt veriyor, kendisini elestirenleri istifaya zorlayarak bakanlığı "dikensiz gül bahçesi'ne çevirmeye çalışıyor... • • • Istemihan Talay'm eleştiriler karşısındaki "hassa- siyet"ine bir başka örnek de, Devlet Tıyatrolan'nda yaşanan gelişmeler. Devlet Tiyatrolan'nın başanlı Genel Müdürü Lemi Bilgin'in, devlet sanatçılannın seçimindeki usulsüzlüğü vurgulayan bir metne im- za koymasına ve pek çok olayda tiyatronun özerk- liğini savunan tavnna tahammül edemeyen sayın bakan, Bilgin'i yurt dışına gönderip görevinden alı- verdi. Şimdi de, "Devlet Tıyatrolan, hükümetlerin ti- yatrosu değildir" başlıklı bir bildiriye imza koyan, bu uygulamayı "Devlet Tiyatrolan'nın yasa ile belirlen- miş tüzelkişiliğine müdahale" olarak değerfendiren sanatçılar hakkında soruşturma açıyor. MaxAub'dan (1902-1972) bir özdeyişle bitirelim mi?_ "Üç çeşit adam vardır. a) öykülerini anlatanlar, b) öykülerini anlatmayanlar, c) öyküleri olmayanlar." Venedik Festivali'nin gözde filmi ülkesinde yasaklandı • SEUL (AFP) - Venedik Film Festivali'nde beğenilen Güney Kore yapımı, Jang Sun VVoo'nun yönettiği 'Yalanlar', kendi ülkesinde yasaklandı. Güney Kore'nin Pusan kentinde gerçekleştirilen uluslararası film festivaline de katılan 'Yalanlar', sansür kurulunca incelenerek 'açık saçık ve ahlaka aykın' olduğu gerekçesiyle sansürlendi. İlk olarak ağustosta gösterimi engellenen fılm, yapımcılann sansür kuruluna yaptıklan itiraz sonunda ikinci kez incelendi, ancak on kişilik sansür kurulunun oybirliğiyle verdiği karar sonucunda yine izleyicisiyle buluşamadı. Ünlü Güney Koreli yazar Chang Jong-H'in tartışmalar yaratan kitabı 'Bana Yalan Söyle'den uyarlanan fılm, kırk yaşındaki bir heykeltıraşla bir üniversite öğrencisi kız arasmda yaşanan tutkulu ve hırpalayıcı aşkı anlatıyor. Filmde yer alan sado-mozoşist seks sahneleri Venedik Film Festivali'nde büyük yankı uyandırmıştı. BUGÜN • İDSO'nun Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla 20.30'da AKM'de sunacağı konseri şef Erol Erdinç yönetecek. Piyanist Gübin Onay'ın solist olarak yer alacağı konserde Erol Erdinç'in 'Ağıt', Anmet Adnan Saygun'un 'Piyano Konçertosu No.l", Cemal Reşit Rey ın 'Enstantaneler' ve BüJentTarcanın '3. Orkestra Sum" başlıklı yapıtlan seslendirilecek. (251 56 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle