Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 EKİM 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(a cumhuriyet.com.tr 13
Ankara'daki çağdaş etkinlik Genç Sanat-2'nin bu yılki kavramı 'Karşılaşma-Müdahale'
Karşılaşma^ müdahaleyi getirir
FERHATÖZGÜR
Geçen yıl ilk olarak "tç-Dış,
Olasıhklar, Ortamlar" adı altın-
da, çeşitli yabancı kültür merkez-
leri. Kültür Bakanlığı ve Çanka-
ya Belediyesi'nin desteğiyle uhıs-
lararası bir karakterde düzenlenen
Ankara'da Genç Sanat'ın ikinci-
si bu yıl, 15 Ekim -15 Kasım ta-
rihleri arasında gerçekleştirile-
cek ve toplam 34 sanatçi katıla-
cak. Bugüne kadar başkentte ya-
şayan çeşitli genç sanatçılann ilk
kez böyle kapsamh bir etkinlik-
te bir araya gelmiş olması ve An-
kara Çağdaş Sanatlar Kültür Mer-
kezi'nin de açılışını böyle kapsam-
lı bir çağdaş sanat etkinliği ile
yapması çok önemliydi. Etkinli-
ğin sorumluluğunu bundan böy-
le l luslararası Plasrik Sanatlar
Derneği Ankara Şubesi üstlen-
mekle şüphesız çok olumlu bir
işlevi yerine getirmiş oluyor. Ni-
tekim ilk etkinligin sorumlu grup-
lannın çoğu bugün UPSD Anka-
ra Şubesi'nin yönetim kurulunda
olduklanndan bu tür bir değişim
hepten bir kopuş değil, bir açıl-
ma ve genişleme çabası aslında.
Geçen yılki Ankara'da Genç
Sanat öncelikle bu kentte güzel
sanatlar eğitımi veren üç kurum-
dan çağniı sanatçılan bağımsız ya-
şayan sanatçılarla bir araya geti-
riyordu: Hacettepe Üniversitesi,
Gazi Üniversitesi ve Bilkent Üni-
versitesi "nden etkinlığe katılan
sanatçılar, bu kurumlardaki güzel
sanatlar eğitiminin bir panora-
masını çizerlerken, tutucu olma-
yan, alternatiflere açık, deney-
selliği benimsemiş bir başkent
kuşağının varlığını da ıspatlıyor-
lardı.
Genellikle hem yakın geçmiş
hem de güncel Türk plastik sanat-
lanna yönelik değerlendirmeler-
de. sosyoloji metotlanna aykın
düşen, tek merkezli bakış açıla-
nnın sağlıksızhğını, hatta daha
ileri giderek haksızhğını da önü-
ne aldığımızda. Ankara'da Genç
Sanat anlamsız ve yanlış belli ön-
>
r
argılan kınyor ve bu anlamda bir
iddia taşıyordu. Bugüne kadar
başkentte yaşayan çeşitli genç sa-
natçılajı ilk kez böyle kapsamh
bir etkinlikte bir araya getiren et-
kinlik, yetişmekte olan ögrenci
kuşağı için özendinci birgüçtü ve
başkente özgü genç bir söylem ge-
liştiriyordu. Gerçekten de Anka-
ra'da Genç Sanat başkente öz-
güydü ve bu açıdan "Ankara"
adı belirleyicıydi. Genç Sanatçı-
lann kendi ışlerinin sponsorlan-
nı kendilerinin bulmuş olmalan
ise Türkiye'de sponsorluk soru-
nu gözönüne ahndıgında çok
önemli bir çabaydı.
Eski ve yeni Ankara
Bu yıl etkinlik mekânlannın
Lius-Çankaya uçlan olarak belir-
lenmesiyle (Ulus'ta Deviet Re-
sim ve Heykel Müzesi'nin bah-
çesi, Çankaya'da ise Çağdaş Sa-
natlar Kültür Merkezi) eski ve
yeni Ankara arasında bir köprü de
kurulmayaçalışılacak. UPSD An-
kara Şubesi bu yıl etkinliği. il-
kindeki gibi salt Ankara'da ika-
met eden çağnlı sanatçılarla sınır-
lamayarak daha yayılımcı bir çiz-
gi izliyor ve ülkenin her kentin-
deki genç sanatçılara katılım şan-
sı vererek yeni isimlerin belirme-
sinde ortam yaratmayı, bugün öğ-
renci konumunda olan geleceğin
'ütünüyle çağdaş ve yenilikçi bir etkinlik
olarak görülmesi gereken Genç Sanat-2'nin bu
yılki kavramı Karşılaşma-Müdahale olarak
belirleniyor. Böylece kavramın, sanatçılann
önlerini açıcı bir özellikte olduğu anlaşılıyor.
genç sanatçılannın söylem alan-
lannı genişletmeyi ve bu yoldan
da başkentteki hareketliliğe yeni
bir ivme kazandırmayı, genç sa-
natçılan burada toplamayı amaç-
lıyor. Böyle bir yaklaşım, üyele-
ri olan uluslararası bir derneğin
demokratik tutumuyla da örtüş-
mektedir. Bizde biraz moda ha-
line gelmiş olan 35 yaş sınınnı art-
tırarak katılım yaşının 40 olarak
saptanması, dünya ölçeğindeki
genç sanatçı kavramıyla da para-
lellik gösteriyor. Ancak başvu-
rulann belli bir jürinin elemesi-
ne tabi tutulması mekân sıkıntı-
sından kaynaklandığından, An-
kara'da GeoçSanat-2'nin bu yüz-
den herhangi bir yanşmalı ser-
giyle kanştınlmaması, bütünüy-
le çağdaş ve yenilikçi bir etkin-
lik olarak görülmesi gerekir. Çün-
kü geçen yıl yerli ve yabancı ko-
nuşmacılann katılımıyla çağdaş
sanatın sorunlannın irdelendiği
bir dizi panelle renklenen etkin-
lik, bu yıl da şiir, çağdaş dans, mü-
zik, tiyatro gibi disiplinlerarası
yan etkinliklerle aynı tutumu sür-
dürecek.
İnsan ve doğa ilişkisi
Ankara'da Genç Sanat-2'nin
bu yılki kavTamı Karşılaşma-Mü-
dahale olarak belirleniyor. Böy-
lece kavramın, geçen yıl olduğu
gibi sanatçılann önlerini açıcı bir
özellikte olduğu anlaşılıyor. Kar-
şüaşma: Baudrillard'ın deyişiy-
le "topiumsaün sonunun geldi-
ği", kitlesel kültürün yükseldiği,
küreselleşme adı altında artık in-
sanlararası değil, büyük kapitalist-
lerin. büyük şirketlerin paralan-
nın birleştiği; siyasal, toplumsal,
ekonomik alanlarda ütopyalann
arttığı, yüzyılımızm tarihin sonu
bağlammda "kapitalist bir cen-
net" biçiminde nitelendirildiği,
postmodernizmin tarihsel bir ger-
çek mi yoksa biryarulsama mı ol-
duğuna ilişkin çelişkilerin arttı-
ğı, üçüncü dünya ülkelerinin kim-
lik mücadelelerinin ıyiden iyiye
belirginleştiği, merkez-çevre iliş-
kilerinde çevresel kutbun da bu-
naparalel gittiği, uluslararası bü-
yük sergilerde giderek ekonomik
avantaj lar yerine ideolojikamaç-
lann beklendiği yeni bir bin yı-
lın eşiğindeki bu kaos ortamını
içerdiği kadar, etkinligin farklı
kentlerden katılıma açık olma-
sıyla, farklı coğrafyalara ait sanat-
çılann, işlerin ortak mekânlarda
buluşmasına kadar uzanan çok
eklemli biryapıyı da açığa çıka-
nyor. işlerin diğer ışlerle, bulun-
duğu mekânla, bizzat sanatçının
kendisiyle, -çünkü sanatçı da işi-
ni elinden bırakjp mekâna yer-
leştirdiğınde bir izleyicidir artık-
işlerin izleyiciyle, başka gözler-
le, sanatçının izleyiciyle karşı-
laşması da karşılaşma'yı anlam
olarak genişletiyor. Belli bir kav-
ramı zenginleştirmenin bir yolu-
nun onu karşıtlaştırmak olduğu
düşünülürse karşılaşma, karşıtı-
nı yine kendisi gibi çok eklemli
bir kavram olan müdahale ile bu-
luyor.
Müdahale en geniş anlamda,
insan ve doğa ilişkisine bağlana-
bilir. Sık sık anti-hümanist ol-
makla suçlanan Levi-Strauss, en
büyük modelın dünya ve doğa
olduğunu, bu modelin yalnızca
Istanbul Bilgi Üniversitesi sinema salonunda gösteriliyor
Amerikan avangard filmleriKültür Servisl- Geçen yıl
kasım ayında 'kent merkezin-
de yeni ve sürekli bir sanat si-
nemasi' sloganı vla etkınlikle-
rine başlayan ıstanbul Bilgi
Üniversitesi bu yıl 'Amerikan
Avangard Filmleri HaftasT su-
nuyor. Bugün başlayacak olan
'Amerikan Avangard Filmle-
ri Haftası' 24 Ekim'e dek sü-
recek.
New York'ta bulunan ve
dünya çapında avangard fîlm-
lenn arşivlenmesi, korunma-
sı ve gösteriminde önemli mer-
kezlerden biri olan Anthology
Fira Archhes işbırliği ve Ame-
rikan Konsolosluğu'nun kat-
kılanyla gerçekleştirilen et-
kinlik. tstanbul Bilgi Üniver-
sitesi sinema salonunda yapı-
lacak.
Amerikan avangard sınema-
sınm Türkiye'de tanıtılması
açısından önem taşıyan hafta
bu akşam saat 20.00'de. Ant-
hology Film Archives'ın Özel Koleksi-
•yonlar Direktörü Robert Haller'm yapa-
cağı bir açılış konuşması i!e başlayacak.
Maya Deren ve Stan Brakhage'ın da ara-
lannda bulunduğu yönetmenlerin deney-
sel kısa filmlerinin gösteriminin ardından
'At Land\ yönetmen Maya Deren, siyah-beyaz, sessiz, 14 daldka.
Robert Haller, sinemaseverierin sorulan-
nı yanıtlayacak.
Ozel gösterimdeki Amerikan Avangard
Filmleri Haftasf ndayeralacakolan film-
lerin bilet fıyatlan 1 milycm T.L. olarak be-
lirlendi.
Anthology Füm Archives'ın
I. programında yönetmenliği-
ni Maya Derçfian yaptığı 'At
Lw$ ve yönetmenliğini Bru-
ce Bailıe'nin yaptığı 'Qukk
Billy' adlı fılmler gösterilecek.
II. programda ise yönetmenli-
ğini Stan Brakhage'in yaptığı
'The Wonder Ring' ve
<
Win-
dow Water Baby Mo>ing', yö-
netmenliğini Jbn Davis'in yap-
tığı 'The Text of Light' adlı
fılmter yer alıyor.
Ekim ayı içinde Bilgi'de si-
nema çerçevesinde gösterilecek
f ümler 16 mm'lik filmlerle sı-
nırlı değil. Bu özel gösterimin
dışmda 35 mm'lik filmlerden
'Acid House', 'Vehet Goldmi-
ne' gibi son dönem Fılmlerinin
dışmda geçen sezonlardagös-
terilmiş ve sinema yazarlan
demeğince gösterildiği sezo-
nun iyi fılmlerinden olarak de-
ğerlendirilen Ang Lee'nin 'tce
Storm'u da bulunuyor. Aynca
tsrailli yönetmen EB Cohen'in 1995 Gan-
nes resmi seçkisine dahil edilmiş filmi
'Under The Domin Tree' ve basralünde
Fransız sinemasının başanlı erkek oyun-
culanndan Daniel Auteufl'in oynadığı 'On
Guard' da ekim ayında gösterilecek.
tasanmsal değil, aynı zamanda
estetik ve ahlaki bir model oldu-
ğunu söylerken doğanın müdaha-
leci gücünü anlatıyor, öte yandan
da. Yahudi-Hıristiyan geleneğin-
den ve rönesanstan kaynaklanan
sömürgeciliği, faşizmi. Nazi im-
ha kamplannı ve ekolojik den-
geyi altüst edişiyle insanı, insa-
na ve doğaya kafa tutmuş, tutma-
ya çalışan bir müdahaleci güç
olarak taHimhyordu.
Toplumdaki biçbir değişimin
doğayı değiştiremeyeceğini. do-
ğanın bizlerin ancak belli belir-
siz bileceği bir ana gündemi ol-
duğunu, bu yüzden de aramızda
en küfûrbaz olanın doga olduğu-
nu söylenen CamiHe Pagüa'yı ha-
tırlarsak en büyûk müdahaleyi
yine doğanın yaptığmı kabul et-
mememiz için başka bir sebebi-
miz kalıyor mu? Üstelık yakın
zamandaki büyük depremin ardın-
dan doğa da bu müdahaleci gü-
cünü en acımasız yönüyle göster-
medi mi? Şüphesiz, katılımcı sa-
natçılar milenyumun yeni çehre-
si olan bu kaotik ortamla karşı-
laşmalannı, beklentilerini; insa-
nın doğaya, doğanın insana, in-
sanın insana olan müdahaleleri-
ni görselleştirmeye çalışırlarken
bu yoldan da bir müdahalede bu-
lunmuş olacaklar. çünkü yukan-
da söylenenler ışığında, bir olgu-
yu, bir ideolojiyi, biı görüntüyü,
bir durumu bir dizge içine sok-
mak, yeni bir görselliğe dönüştür-
mek, tasarlamaya çalışmak da te-
kil bir mudahaledir, bu yüzden her
karşılaşma bir müdahaleyi de be-
raberinde getirir.
Yapma ve yıkma
Rollo May de sanat ürününün
bir karşılaşmadan doğduğunu
söylerken, terimin etimolojisine
daha geniş bir perspektiften ba-
karak onu "büıne" ve "bflgi'' ile
de ilişkilendiriyor, bilginin de
kendisinin, şiir, sanat ve diğer ya-
ratıcı ürünler gibi, öznel ve nes-
nel kutuplar arasmdaki dinamik
karşılaşmadan doğup geldiğini
belirtiyor. Müdahale, böylece,
yapma ve yıkma gibi yaratıcılı-
ğın bu iki önemli öğesine tekabül
ediyor. Aynca müdahalenin içe-
rik olarak biro kadar kapsamh ol-
masıyla yaıi y?na-dm^U*bu-ikı
kavram arasındaki alışverişler,
uyuşmazhklar, gidip gelmeler
kavramlann da kendi içlerindeki
müdahaleleri olacak bir bakıma.
Sanatçının kavrama yaklaşırru,
verili kavramla kendi bilgi ve yo-
rumuyla karşılaşması, sonra onu
somutlaştırması, böylece kavra-
mın doğasmda değişiklikler yap-
ması da müdahalenin kaçınılmaz-
lığını çağnştıracak bizlere. Anka-
ra'da Genç Sanat-2"ye katılacak
sanatçılar şunlar: Ece Akay, Be-
tül Ankan, Yasemin Ataş, Ayşe-
gül Bakn-, Canol Balkaya, Ersin
Başok, F. Evren Daşdağ, Nermin
Demirei, Burak DerineL Gülizar
Doğao, Mustafa Duymaz, Bülent
Ergin. Lütfı EroL Selda Ertürk,
Emre Fe>zo0u, Hakkı Engin Gi-
derer, Esengül Gültekin, Nesrin
tçen. Ünsal İçöz, Burcu Öztürk
Karabey, Kaom Karakava, Ber-
na Ka>a. Tülay Elgün Kayadar,
Şükri>eSan. Ali Sanıgan. Demet
SancakTopaloğtu. Gülcan Tuma,
Taner Tümka\a, Murat Türk,
ToJga Sa\aş. Ceren Sefananpakoğ-
lu. Seda Yaman, Mustafa Vılmaz,
Soydan Vılmaz.
2. Uluslararası Sinema ve Tarih Bulusması
Etkinliklerin ana
teması'Osmanlılar'
Kültür Senisi- TÜRSAK ve Iş
Bankası işbirliği ile gerçekleşti-
rilen '2. Uluslararası Sinema-Ta-
rih Bulusması' 27 Arahk-6 Ocak
tarihleri arasında yapılacak. İki
kıtayı ve iki yüzyılı birleştirmesi
düşünülen etkinligin ana teması
'Osmanlılar' olarak belirlendi.
Sinema-Tarih Buluşması'nda
'Türk Sineması nda Osmanülar',
'Yüz>ıla Bakışlar'. 'Ustabra Say-
gı", "Çağımızın Aynası Sinema'
gibi bölümlerin yanı sıra 'Sine-
ma'da Ulusal KimlikrTürkiye'
başhklı bir sempozyum. panel ve
söyleşiler de gerçekleştirilecek.
Sinema-Tarih Buluşması'mn
düzenleme kurulunda yer alan si-
nema yazan, eleştirmen Rekin
Tekso>;yedınci sanatın başlangıç
döneminden bu yana, tarihten bes-
lendiğine dikkat çekiyor: "Tarih
ve sinema bulusması, sessiz sine-
ma dönenıine damgasım vurmus-
tur. Bu dönemin sinemacüan ko-
nulannı tarihten almışlar, tarih-
sel kişüikkri gündeme getirmiştir.
I. Düma Sayaşı'nı konu alan 'Ba-
ü Cep'hesinde Yeni Bir Şey Yok'
gibi bir sinema klasiğini düşünün
ya da diğer büyük sa\aş filmleri-
ni_. Bu fılmler olmasaydı, genç
kuşaklar 1. Dünya Savaşı'nıya da
Vletnam'ı nasıl bUebilirdi?"
TÜRSAK Sinema-Tarih Bu-
lusması çerçevesindeki 'Osman-
blardanGünümüze Kalanlar' baş-
hklı bir Kısa Film Proje Yanş-
ması ve 'Osmanlılar' temah Uzun
Metrajlı Film Öyküsü Yanşması
ile Türk sinemasında özellikle ta-
rihi konularda hissedilen senaryo
eksikliğıni gidermek ve yannın si-
nemacılanna film üretebilecekle-
ri bir platform sunmak gibi iki
önemli misyon üstleniyor bu yıl.
Kısa Film Yanşması, sinema
konusunda eğitimli şartı aran-
maksızın tüm üniversite ve yük-
sekokul öğrencilerinin kahhmına
açık olarak düzenleniyor.
Uzun Metrajlı Film Öyküsü Ya-
nşması'na ise amatör- profesyo-
nel yazarlar katılabiliyor. Aday-
lann yapıtlannı, Kısa Film Yanş-
ması için 1 Kasım, Uzun Metraj-
lı Film Öyküsü Yanşması için ise
3 Aralık tarihine dek TÜRSAK
VakfVnın, Gazeteci Erol Dernek
Sok. Hanif Han. No 11/2 Beyoğ-
lu- tstanbul adresine ulaştırmala-
n gerekiyor.
4. Istanbul Saydam Günleri'nin konuğu Fransız Marie Dorigny
Depremzedelere adanan görüntüler
Kültür Senisi- Gösterilerde niteliksel ge-
lişmeyi hedefleyen 4.1stanbul Saydam Gün-
leri'nde bu yıl 50 fotoğrafçı, objektiflerine
takılan görüntüleri çeşitli mekânlarda toplam
49 etkinlikle ızleyiciye ulaştıracak. 24 Ekim'e
dek sürecek olan 4. Istanbul Saydam GünJe-
ri'nde Park Denizcilik, Kodak Professional,
GültekinÇiüçen, Ofset Yapımevi ve Simge Kâ-
ğıtçıhk'ın sponsorlugundagerçekleşiyor. Ön-
ceki yıUarda olduğu gibi bu yıl da tüm fotoğ-
rafçılara açık olan Istanbul Saydam Günleri,
izleyıci ile fotoğrafçüan geniş bir alanda bu-
luşturmayı amaçlıyor.
Gösteriler, özel bölümlerdışında4 ayn ka-
tegoride toplanacak: Öyküler. Basın Fotoğraf-
lan, Fotoğraf ve Diğer Sanatlar, ilk Gösteri-
ler ve Kategori Dışı.
Fotoğrafevi-Fuji Film, Fransız Kültür Mer-
kezi, ÎFSAK ve Turkcell'in salonlannda ger-
çekleştırilecek olan 4. Istanbul Saydam Gün-
leri'nin açıhş gösterisinı Mimar Sinan Üni-
versitesi Fotoğraf Bölümü öğrencilennden
Tuba Dadandı ve M.Kağan Hekim gerçekleş-
tirdi. Saydam gösterisi alanında üniversite
gençliğinin etkinliğini artnrmak amacıylabaş-
latılan ve bu yıl Kodak Proffessional'ın des-
teğiyle verilen Saydam Gösterisi Bursu'nu
alan iki genç fotoğrafçı. 'Yollarda' adlı gös-
teride karayolu öyküleri anlattılar.
Saydam Günleri'nin 'Saygı' bölümünde bu
yıl 17 Agustos Marmara Depremi'nde yitir-
diğimiz KASK üyesı fotoğrafçılann nezdin-
de deprem bölgesindeki tüm insanlara adan-
dı. Bu bölümde EmreEmin'in "Anısuıa". Bu-
rakKara ve İlkerAkgüner' in 'Sıradan Bir Gü-
ne OzJem', Kutup Dalgakıran' ın 'Türkiye ve
Vunanistan Depremlerf, ABÖz'ün 'Dipten Ge-
kn Dalga', GülhanKınfave Öıge Ünlütürk ün
•Değirnıendere' adlı gösterileri yer alıyor.
Etkinligin 'Konferans' bölümü bu yıl iki ko-
nuğu ağırlayacak. Konuklardan ilki Kamil Fı-
rat bugün saat 18.00'de Turkcell Salonu'nda
'Fotoğraf ve Oryantalizm' başlıklı bir konfe-
rans verecek. Orhan Alptürk'ün 'Fotoğrafve
Eleştiri" adlı konferansı ise 23 Ekim Cumar-
tesi günü saat 19.00'da Fotografevi Fujifılm
Salonu'nda gerçekleşecek.
Bu yılın 'konuk ülke'si Fransa. Fransız Kül-
tür Merkezi'nin sponsorluğuyla Istanbul Say-
dam Günleri'ne konuk olan MarieDorignv 'D&-
ğu Sınınnda Göç' adlı gösterisini yann saat
19.00'da Fransız Kültür Merkezi'nde suna-
cak. SIPA Press'in fotoğrafçılanndan olan Do-
rigny'nin gösterisi 23 Ekim Cumartesi günü
saat 17.00'de iFSAK'ın salonunda yinelene-
cek. Gösteri sahiplerine sembolik birtelif öde-
mesinin yapılacağı Istanbul Saydam Günle-
ri'nde yann Turkcell salonunda herkese açık
bir tartışma toplantısı da yapılacak. Saydam
gösterilerinin niteliğinin değerlendirileceği
toplanrıya Hilmi Etikan, Cemü Ağaakoğnı ve
M. Emin AHan da katılacak.
BUAŞAMADA
ŞUKRAN KURDAKUL
Fakir Baykurfun
Öykü ve Romanları
Fakir Baykurt ve kuşağının birincil özelliği ken-
dilerine ve ülkelerine yabancılaşmamış olmalandır.
Bir edebiyat adamı için yaşadıklannı yazmanın
zorunlu olmadığını biliyorum ama öncülerin başya-
pıtları yaşamlanndan soyutlanabilir mi?
Dönemlerinin toplumsal/ siyasal etkileri yok mu-
dur bu yapıtlarda?
Fakir'in ilk öykülerini yayımladığı 1950-54 yılların-
da özellikle kırsal kesim büyük değişim yaşıyordu.
Bu yıllarda tanm ilişkilerinde geleneksel yapı çözül-
meye başlamış, "Marşal yardım planı" uygulama-
sıyla orta ve büyük köyiülük üretim araçlannı değiş-
tirmeye yönelmişti. "Sabıt sermaye "den yoksun ol-
ması nedeniyle üretim araçlannı yenileyemeyen kü-
çük köyiülük proleterleşiyordu.
Bu evresinde yakın çevre ilişkilerine bağlı gözlem-
lerden kaynaklanan Baykurt öyküsü, ayn yerel özel-
likleri, ayn sosyo-ekonomik yapısı, ayn gelenek ve
görenekleri olan köyü yansıtırken 1946'lardan son-
raki değişmenin etki alanı dışmda görünür. Bu ne-
denle işlediği konular, eski dönemlerin miras bırak-
tığı sorunlara dayanmaktadır.
Genellikle bırinci tekil kişi anlatışıyla kurulan öy-
külerdir bunlar. Sait Faik'i severek okuduğu sezi-
len bir yazann kişilerin'ın içyaşam özelliklerini yan-
srttığı öykülerinde insanın konuşundaki sıcaklık ve
ustalık değişik etkiler yaratmıştır.
Baykurt'un 1960'tan sonraki yaprtlannı oluşturan
ürünlerindeyse inseinlar, temel toplumsal etmenleri
ortaya çıkaracak nitelikler kazanmışlardır. Devleti
temsJI edenlerin anlayışsızlıkları, yasadışı hareket-
leri ile sömürücüler, çıkârcılar, geleneksel kurumlar
karşısında eğilmezler. Tartışma, öfketenme, küfür, sal-
dın gibi bireysel korunma siiahlanna başvururlar.
Tahsildar, jandarma, muhtar, tefeci, büyük toprak sa-
hibi önünde yer yer ve güçlerini kullanarak, kamu
vicdanını harekete geçirmeye çalışarak boyun eğ-
medikterini göstermek isterler.
Baykurt öyküsünde, değişen toplum koşullan kır-
sal kesimde yeni insan tipleri ortaya çıkardıkça, öy-
küleri de yeni sorunlar, yeni algılama biçimleriyle
yeni etkiler kazanmaya başlar. Yazann geneldeki
başansı kişileri koyuştaki başansıdır. Temel öğe olan
doğal ve inandıncı konuşmalarla sağlar bunu. Kır-
sal kesim insanlannın umarsızlığını, ümidini, diren-
cini (kendi diliyle) ortaya koyan bu konuşmalar, öy-
küdedurum-davranış doğallığını sağlama öğeleri ola-
rak da görünür.
Fakir Baykurt ilk romanlan Yılanlann öcü ve Iraz-
ca'nın Diriiği'nöe derebey artıklanndan birinin top-
raklannı satın alarak küçük ve orta üretici durumu-
nagelen Karataş köylülerini sergiler. Demokrat Par-
ti'nin iktidarda olduğu dönemdir. Roman, Irazca ile
oğlu Kara Bayram ailesinin -evlerini körletecek bir
arsa üzerinde konut yapmak isteyen- Köykurulu
üyesi (Hacali) ile çatışkılanyla başlar. Muhtann ara-
ya girmesiyle olay yoksul varsıl savaşımına dönü-
şür.
Iç ve dış sermayenin köydeki en küçük bağda-
şıklan siyasal iktidaıia bütünleşmenin bilincindedir
(sf. 89). Parasal güçlerine güvenen kişilerdir (sf. 153).
Vbksul için ancak 'hasrmn kanncaysa da tıorsun-
ma" mantığına bağlı bireysel direnç söz konusudur
(sf. 87). Roman geliştikçe deviet, yasa, kamusal, ah-
lak gibi kavramlar geçerliğini yttiriıier. Bürokrasinin
halkçı kanadını simgeleyen kaymakamla Irazca
Ana'nın bağdaşıklığı, kapitalist ilişkilere geçiş döne-
minin vazgeçilmez öğesi orta üreticiyi simgeleyen
muhtaria siyasal iktidar bağdaşıklığı karşısında ye-
nik düşer.
Gerçekte söz konusu olan genel bir yenilgi ve çö-
zülüştür. Küçük üretici ya da ortakçının proleterleş-
mesi olayıdır.
Irazca Üçlüsû olarak nitelenen bu dizinin son ro-
manı Kara Ahmet Destanı'nda çözülüşün köyden
kente göç biçiminde görünen ikinci aşaması işlen-
miştir. Bu aşamada Irazca ailesinin ikinci kuşağı
(Kara Bayram ile kansı Hatça) gecekondu halkının
kişileri olarak çıkmaktadır. Üçüncü kuşak, 1960'tan
sonra hangi sınıf ve tabakadan geldiğini algılayarak
yeni eylem biçimleriyle toplumu değiştırmek isteyen
1965 sonrasının genç insanlarıdır. Romanda kentin
yeni "sakin lerinin ekonomik-toplumsal savaşımı, iş-
yeri, konut, okul, çevre ilişkileri içinde verilir. Son ku-
şak bireyleriyse kişiliklerinde toplumsal sorunlann
patlama noktasına ulaştığı 1970 öncesi koşullann-
da yükseköğrenim gençliğini simgeler.
Fakir Baykurt'un öteki romanlannda da "köylü
yaşayışını halkçı ve devrimciaçıdan" yansrtma ama-
cı egemendir. Aykın toplum güçlerini temsil eden iki
köy ağasıyla dünyayı değiştireceğine inanan öğret-
menin savaşımının işlendiği Onuncu Köy'öe kırsal
kesimdeki farklılaşma vurgulanır. Amerikan Sargı-
s/'nda Ankara yöresindeki bir köyde uygulanmak is-
tenen "Pilot Proje'nm yol açtığı olağanüstü durum
sergilenmiştir. Kaplumbağalar, kendi çalışma, sabır
ve istem gücünü ortaya koyan topraksız köyüyle,
çağ dışı kurumlara dayanan devletin kendi halkına
yabancılaşması olayının romanıdır. Tırpan'da daha
genç kızlık duyarlığının bilincine bile varmamış 12-
13 yaşlannda bir çocuğun 50 yaşındaki zengin ara-
cıya satılmasına karşı koyuşu işlenir.
Gelecek haftaki yazımda Fakir Baykurt romanı-
nın genel özellikleri üzerinde durmaya çalışacağım.
Kematettm Tuğcu anılıyor
• Kültür Servisi - Kitaplanyla üç kuşagın
çocuklanna ulaşan ve çocuklann duygu
dünyalannda kalıcı izler bırakan Kemalettin Tuğcu,
ölümünün 4. yıldönümü olan bugün Çengelköy
Mezarlığı'nda anılacak. Yazann ailesi ve
dostlanmn, çocuk kitabı yazarlanmn ve yazann
kitaplannın basımını yapan ya>nnevleri
temsilcilerinin de katılacağı törende çocuklara
Tuğcu'nun kitaplan armağan edilecek. Çocuk Vakfi
tarafından düzenlenen törende, vakfin başkanı
Mustafa Ruhi Şirin, açılacak yeni çocuk
kütüphanesine Kemalettin Tuğcu'nun adının
verilmesi için Kültür Bakanı Istemihan Talay'a
yazdığı mektubu okuyacak.
Unpkjgged Konserler' dizisi
• Kültür Servisi - Film Gösteri Sanatlan Tanıtım ve
Yapımcılık, Ada Etkinlik Salonu'nda 'Unplugged
Konserler' başlığı altında bir dizi etkinlik
gerçekleştiriyor. Bugün Grup Çığ ile başlayacak
konserler 25 Ekim'de Bülent Ortaçgil, 26 Ekim'de
Düş Sokağı Sakinleri, 27 Ekim'de Bulutsuzluk
Özlemi, 2 Kasım'da Kardeş Türküler, 6 Kasım'da
Üç Deniz Topluluğu, 10 Kasım'da Teoman, 17
Kasım'da Nazan Oncel, 23 Kasım'da Feridun
Düzağaç, 24 Kasım'da da Şebnem Ferah ile sürecek.
Yıl boyunca sürecek konserlerde sanatçılar
sevdikleri şarkılan seslendirerek farklı bir tarz
deneyecekler. (244 28 39)