Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 EKİM 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
17
MİIIİ'
güreşçi
Radikal'in spor *
şayfasında dün, Lütfü
Özel'in yazdığına göre
Ankara'da düzenlenen
Dünya Güreş
Şampiyonası'nda altın
madalya kazanan
"milli" güreşçi Harun
Doğan, ödüî almaya
gittiği spordan
sorumlu Devlet
Bakanı Fikret
Ünlü'nün makam
odasında
gazetecilerin
Anrtkabir'i ziyaret
önerisini geri
çevirmiş, "Kocatepe
Camisi'ne gidelim"
demiş. Camiye gitmiş,
poz vermiş. Bu "milli"
güreşçiyi çalıştıran
antrenör Turan
Ceylan da kadın eli
sıkmazmış. Güreş
camiasında irtica
almış başını
gidiyormuş. Devlet
Bakanı Fikret Ünlü,
Güreş Federasyonu
Başkanı Ahmet Ayık,
güreş kulüpleri de
sonunda birer dernek
olduğu için ve de eski
güreş federasyonu
başkanlığından dolayı
Içişleri Bakanı
Sadertin Tantan,
bütün bunları içinize
sindirebiliyor
musunuz? Iranlı
mollalar gibi
Anıtkabir'den nefret
eden adamlara "milli"
forma giydirilmesini
kabul ediyor
musunuz?
-J L
Efektronik posta: someposta.cumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Pakistan'da
askeri darbe olmuş...
"Kardes ülkedir. netekim!"
nkara Kocatepe Camisi'nde Said-i Kürdi
için okutulan meşhur mevlitten sonra Nur-
cular yeniden gündeme gelince Nurculu-
ğun ayrı bir "din" olduğunu yazmıştık...
Inanmayanlar olmuş... Orhan Hançerlioğlu'nun
"Inanç Sözlüğü"nden (Remzi Kitabevi, Birinci Ba-
sım 1975) "Nurculuk" maddesini aynen aktanyoruz:
"Nurculuk: Islam disiplini içinde oluşturulmaya
çalışılan, temeli Nakşibendiliğe dayanan, dinsel bir
devlet kurmak amacını güden din.
Müslümanlık öğeleriyle çatışan birçok yanlan bu-
lunduğundan ötürü bir çeşit din olarak nitelenen
Nurculuk, XX. yüzyıhn ikinci yansında Anadolu'da ku-
aılmaya çalışılmıştır.
Bitlis kentınin Nurs köyünde doğduğundan ötü-
rü Nursi lakabını alan Said-i Kürdi adında bir adam
tarafından önerilmiştir. Kuran'ın zamanın gelenek-
lerine göre yorumunu yaptığı iddiasını taşıyan yazı-
larına Nur risalelerı ve kendisini izleyenlere Nur şa-
Nurculuk dini
kirtleri (Nur öğrencileri) adını veren Sait, bir ara tı-
maıtıaneye de girip çıkmıştır.
Merkezi Mekke kenti olacak bir Islam devleti kur-
ma amacındadır, bu devletin başında bir halife bu-
lunacaktır. Mısır'ın El-Ezher ine karşı Doğu'da bir
Medreset-üz Zehra kurmak gibi saplantılan da var-
dır. Atatürk devrimlerinin dinsizlik ve komünistlik ol-
duğunu yaydığından Atatürk düşmanlarınca des-
teklenen bu din, 1950-1960 döneminde zamanın hü-
kümeti tarafından el altından güçlendirilmiş ve ya-
yılmıştır. Sait, kendisinin Islamın müceddidi (re-
formcusu, yenileyicisi) olduğunu söylemekte, bunun-
la beraber kendi yazdığı Risate-i Nur'u Kuran'la bir
tutmaktadır.
Laiklik ve ulusçuluğa karşıdır, kadercidir, dünya-
SESSİZ SEDASIZ (!)
yı küçümser ve ölümötesini yeğler, cennete ulaşa-
bilmek dünyayla ilgilenmemekle mümkündür, dün-
ya bir bekleme salonudur ve amaç ötedünyadır, bü-
tün ulusal ve uygarsal yasalara karşıdır, din huku-
kunun egemen olmas/nı ister, Yahudi düşmanıdır, mu-
cizelere inanır ve yeni mucizeler ileri sürer. Kadınla-
nn örtünmesinden, erkeklerin birden çok kadınla
evlenebilmelerinden, çocuklann eğitimlerini sade-
ce hafız okullarında yapmalarından ve bunun dışın-
da başkaca bir eğitim görmemelerinden yanadır.
Kadının erkekten boşanabilmesini yasaklar. Hertür-
lü bilimsel araştırma ve açıklamayı dinsizlik sayar."
Nurculuk dini de, zaman içinde kollara ayrılıyor ve
farklı kurallar geliştiriyor...
Örneğin kimileri "hafız okullan" ilkesine bağlı kal-
makla birlikte "ışıkevleri"ndeki Nurşakirtlerinin bü-
yüdüklerinde devleti ele geçirmesi için eğitime önem
veriyor; üniversiteye dek bir dizi özel okul açıyor...
Sıkışınca da Amerika'ya kaçıyor!
70 yıldan fazla kanayan toplumsal yara
Türkiye'den Yaşar Kemal, Zülfü
Livaneli, Orhan Pamuk, Ahmet AJ-
tan, Mehmet Uzun'un girişimi iledün-
yanın çeşitli ülkelerinden Gün-
ter Grass, Günter VYallraff,
Nadine Gordimer, HarokJ Pin-
ter, Jose Saramago. Arthur
Miller ElieVViesel JackLang,
Ingmar Bergman. Costa Gavras
gibi entelektüelerin ımzaiadığı ortak bil-
dirikamuoyunaaçıklandı. Yerli veya-
bancı entellektüeller özetle "Biz aşa-
ğıda imzası bulunan yazar ve sanat-
çılar yeni yüzyılda Türkiye'yi insan
haklan ve demokrasi konusunda ör-
nek alınması gereken bir ülke olarak
görmek istiyoruz" dediler. Bizim gibi
sıradan insanlann da geleceğini dü-
şündükleri için eksik olmasınlar...
Fakat, 21. yüzyıl, 2001 yılında baş-
layacak ve 100 yıl sürecek; insan öm-
rü için uzun bir süre...
Ne ki, ince bir vurgulama yapmış-
lar ve "görmek istiyoruz" demişler.
Yani, yaşadıkJarı zaman dilimine sı-
ğacak bir süre öngörmüşler.
Aralannda, duygu ve düşünceleri-
ni ifade etmekte gerçekten çok yete-
nekli ve çok değerli yazarların bulun-
duğu entelektüellerin bildirisinde yi-
ne de bizim gibi sıradan insanlar için
tam anlaşılamayan bir tümce bulu-
nuyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün
yetkililerine şöyle sesleniyorlar:
"Hepimizi derin üzüntülere boğan
deprem fekaketinin yaralannı sararken,
70 yıldan fazla bir süredir kanayan
toplumsal yarayı da sarın."
Yerli ve yabancı entelektüeller ba-
ğışlasın; kökü 1920'li yıllara inen ve
belki de 1923'ten beri "kanayan top-
lumsal yara" konusunda, bizim gibi sı-
radan insanlan acaba biraz daha ay-
dınlatabilirler mi?
Niçin?
MUSTAFA KUL
Cezaevlerinde meydana ge-
len olayların incelenmesi so-
nucunda ortaya pek çok çar-
pıcı sonuç çıkmaktadır. Konu-
ya Ankara Merkez Kapalı Ce-
zaevi'nden başlayalım. Burası
aslındabirtutukevidir. Cezaevi
değildir. Yani yargılanmalan de-
vam eden, henüz hüküm giy-
memiş tutuklular burada tutul-
maktadır. Ancak özellikle sağ-
lık sorunları nedeniyle Anka-
ra'ya' getirilen hükümlüler de
burada uzun süre kalabilmek-
tedir. Tutuklu sayısının çok ol-
ması, bunlara bir de geçici hü-
kümlülerin eklenmesi, koğuş-
lann son derece kalabalık ol-
masına ve burada kalanların
en sıradan ihtiyaçlannın dahi
karşılanamamasına neden ol-
maktadır.
Koğuşların kalabalıklığı soru-
nu ve yeni bir koğuş talebı uzun
süredir gündeme getirilmesi-
ne karşın, bu sorunun çözümü
konusunda cezaevi yönetimi
hiçbir somut adım atmadığı gi-
bi çözümleneceği konusunda
da ileriye yönelik herhangi bir
umut vermemekteydi. Bu ne-
denlerle, 2 Eylül 1999 tarihin-
de sanıklar eylem başlatıyor,
eylemlerini duyurabılmek ama-
cıyla bu süreçte sayım vermi-
yorlar, avukatlan ve aileleriyle
görüşme yapmıyorlar. Çünkü
o güne kadar sorunlarını ce-
zaevi yönetimine defalarca ilet-
miş olmalanna karşın bir sonuç
alınamadığı gibi, sorunlarını
Adalet Bakanlığı'na iletme ko-
nusunda da her yolu denemiş
olmalanna karşın hiçbir geliş-
me sağlanamamıştı. Olaylar-
dan bir gün önce İnsan Hakla-
n Derneği Ankara Şubesi yö-
neticileri, cezaevi yönetimiyle
bir görüşme yapıyor, bu gö-
rüşmenin de oldukça olumlu
geçmesine karşın, görüşme-
den bir gün sonra sevkler baş-
lıyor ve olaylar da bunun üze-
rine çıkıyor. Olaylar sırasında 10
siyasi tutuklunun devletin gü-
venlik güçleri tarafından öldü-
rülmesi üzerine, tüm cezaevle-
rinde "rehinealma" ve "sayım
vermeme" eylemleri başlıyor
ve sonuçta Bayrampaşa Ceza-
evi'ndeyapılan görüşmelerso-
nuçunda bu eylemler bitiriliyor.
Ölü ve yarahların yüzleri ta-
nınmayacak hale gelmiştir ve
vücutlannda kurşun ve kesici
alet izleri bulunmuştur. Öldürü-
len tutuklulann otopsilerine avu-
katların sokulmaması provo-
kasyon kanısını güçlendirmek-
tedir. Olaydan sonra yaralılar
yaklaşık altı saatlik bir gecik-
meyle hastaneye götürülmüş-
tür. Yaralılann hastaneye gö-
türülürken bile sedyelerde dö-
vüldüğü iddia edilmektedir.
Devletin güvenlik güçlerinin,
tutuklu ve hükümlülere göz ya-
şartıcı bomba, kasatura ve ben-
zeri kesici aletlerin yani sıra si-
lahla saldırdığı açıklanmıştır.
Türk Ceza Hukuku içinde bir in-
faz yasası ve infaz kurallan bu-
lunmasına ve eleştirilecek pek
çok yönü olduğu bilinmesine
karşın, bu haliyle bile doğru
düzgün uygulanmamaktadır.
Önce çetelere af girişimi, ar-
dından Bayrampaşa Ceza-
evi'ndeki mafya hesaplaşma-
sı veAnkara Merkez Kapalı Ce-
zaevi'nde yaşanan olaylar
önemli bilgiler içermektedir.
Bütün bunlardevlet erkinin kim-
lerin elinde olduğunu açıkça
göstermiştir. Cezaevi dışında
hak ve emek mücadelesi veren,
bir avuç rantiyeye ve çetelere
karşı mücadele veren solcula-
nn üzerine devlet nasıl bütün
gücüyle yükleniyorsa, cezaev-
lerinde son derece savunma-
sız bir durumda olan siyasi tu-
tuklu ve hükümlülere de aynı
şekilde saldırmaktadır. Mafya
üyeleri cezaevlerini istedikleri
gibi kullanarak devlet içerisin-
de de önemli yerlerde yuva-
landıklannı ve son derece güç-
lü ve örgütlü olduklannı göste-
rirken, devlet bunların karşı-
sında güçsüz bir görünüm ser-
gilemektedir. Aynı devlet en
doğal taleplerine dahi yanıt bu-
lamayan siyasi tutuklulann üze-
rine bütün gücüyle yüklenmek-
tedir. Cezaevlerindeki olayla-
rın nedeni olarak "tünel kaz-
ma" girişimini gösteren Baş-
bakan Ecevit, Ankara Merkez
Kapalı Cezaevi'ndeki ölüm ve
yaralanmalara neden olan ola-
yı, "Cezaevini fesatyuvası ola-
rak kullanmaya alışmış kişile-
rin, devlet otoritesini sağlama
çabalanna gösterdikleri tepki"
şeklinde yorumlayarak "Fakat
devlet, sonuna kadar görevini
yerine getirecektir; devlet ce-
zaevlerinde kendi otaritesini,
ne pahasına olursa olsun yer-
leştirmek zorundadır" şeklin-
de ifade etmiştir. Işte çarpıcı
sonuç: Devlet otoritesi, 10 ki-
şinin ölmesine, 30 kişinin ya-
ralanmasına neden olmuştur.
Devlet otoritesi bu kişileri 40 ki-
şilik koğuşlarda 100 kişi kal-
maianna tepki gösterdikleri için
katletmiştir! Devletin kime na-
sıl baktığına dair ne kadar çar-
pıcı ve vahim bir sonuç! Ada-
let Bakanlığı ise olayların üze-
rinden 15 saat geçtikten son-
ra yazılı bir basın açıklaması
yaparak olayı geçiştirrniş ve
basit birolaymış gibi gösterme
çabasına girmiştir.
Medya ise olayı isyan olarak
vermiş ve 10 siyasi tutuklunun
yaşamını yitirdiği, 30 kişinin
ağır yaralandığı olaylarda son
derece taraflı davranıp, bastn
ahlakını ve bağımsız davrana-
bilme basiretini gösterememiş-
tir. Sıkı kontrollerin yapıldığı 8
kapıdan silahlarla geçip gel-
meyi, cezaevi müdürünün oda-
sının önünde cereyan eden
kanlı hesaplaşmayı "delikanlı-
lık raconu" şeklinde yansıtan
basının bu olay karşısında ta-
kındığı tavrı anlamakta güçlük
çekiyorum. Neoliberal bir ga-
zetenin "Isyandan 5 dakika ön-
ce" manşetini atarak verdiği
fotoğrafın, olaylardan 5 dakika
önce siyasi tutuklular tarafın-
dan çekildiği iddiası, fotoğra-
fın kendisinin içerdiği gerçek-
lik nedeniyle, bu gazetenin ken-
disini tekzip etmesine neden
olmuştur. Bütün bunlar medya-
nın, doğrular karşısında dürüst
davranmayıp devleti destek-
leme uğruna yanlışlan destek-
lediğini göstermiştir.
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak(a turk.net
ÇİZGİLÎK KÂMİL MASARACI
HARBİ SEMİH POROY
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN UEkim
"TENEKE TRAMPBTn
IN YAZARI..
132?"PB BUGÜN, ALAAAM yAZAR l/£ 6/BAFfk: S4-
ATÇfSt 6ÜMTEG 6GASS DO6MUÇTI/. Ş. DÜA/K4
SAVAŞr S/GASftJPA, TÜM y/IŞ(7~L/ie/ &/Sİ, İ G
Ç
SON/&1 Ç.OK
"u
BÜfÜK
ONtW TÛM DÜMYAM AO/tff DUYU&PUĞu
OLMUŞTV. BAI 4cf ocAyc/uet S/£~, AÇ/A: seçit:
VE T&PU/M&'U- S//? ELEŞ-
1999 'PA MO8EL- Et>E8ir/*r ÖPÛUJAJÛ
MıŞTfB..
BAKIRKÖY 2. ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞt'NE
EsasNo: 1998/612 •-.. . •
KararNo: 1999/374 "
Davacı Yücel Tufur tarafından davalı Mebrure Tufur aleyhıne açılan boşanma davasının yapılan duruşması sonunda;
Mahkememizin 11.6.1999 gün ve aynı sayılı karan gereğince, Igdır ili, merkez Küllük köyü C: 37/2, S. 24, K. 42'de nüflısa kayıtlı
Aliekber ve Safiye'den olma 1.11.1969 d.lu davacı Yücel Tufur üe aym yer nüfusuna kayıtlı eşi, Hüseyin ve Şûkran Fehime'den olma
3.1.1952 d.lu davalı Mebrure Tufur'un M.K.'nun 134. maddesi gereğince boşanmalanna. bakiye 596.100 TL. karar harcının davalıdan
ahnıp Hazıne'ye irad kaydına, dava tarihınden geçerii olmak üzere aylık 20.000.000 TL. tedbir nafakasımn davacıdan almıp davalıya
venlmesine, davacı tarafından yapılan toplam 25.022.800 TL. yargılama giderinin davalıdan ahnıp davacıya verilmesine daır mahke-
memizden verilen işbu huküm özetinin adresı meçhul bulunan davalı Mebrure Tufur'a teblıği yerine kaim olmak üzere ilan olunur.
Basın: 43876
DÜZ ÇtZGİ
ÜMtT ZİLELt
Gerici Kalkışma
Gerici yobazlar yine azdılar.
Sanki bir yerlerden düğmeye basılmışçasına,
dört koldan saldırıya geçtiler. Bir yandan, artık
"klasik" hale gelen türban eylemleri mekân deği-
şikliği dışında bildiğiniz gibi devam ederken, di-
ğer yandan Nurcular, Said-i Nursi için Ankara
Kocatepe Camisi'nde mevlit okutma bahanesiyle
gövde gösterisi yapıyor. Fazilet Partisi milletvekil-
leri art arda açıklamalar yaparak "askehn halkı
tehdit ettiği" yolunda vecizeler yumurtluyor, or-
duyu hedef alıyorlar. Gerici bültenler büyük bir
hışımla saldırıyor ve kışkırtıyorlar.
Istanbul'da, Ankara'da, deprem bölgesinde
dağıtılan iğrenç bildirilerde Cumhuriyet'e, Musta-
fa Kemal'e, kendilerinden olmayan her kişi ve
kesime ağız dolusu küfür ve hakaretlerle saldırılı-
yor ve "gafil halk" ayaklanmaya davet ediliyor.
Tahmin edebileceğiniz gibi, bu sapık bildirilerde
imza yok!.
-Ne oluyor?.
Bu çılgınca saldırılann amacı ne?. Ortamı böy-
lesine germenin, kutuplaşmanın ardında ne gibi
hesaplar yatıyor?.
•••
Önce depremi fırsat bildiler..
Onbinlerce insanın öldüğü, sakat kaldığı, ya-
kınlarını yitirdiği böylesine bir felaketi hiç utan-
madan düşman belledikleri kesimlere karşı kul-
landılar. Öylesine ileri gittiler ki; depremde ölenle-
rin dindarlara savaş açan askerler; fuhuş, kumar
ve kadın ticaretine kanşmış dinsizler olduğunu
yaymaya çalıştılar. Bu yaratıkların mantığına göre
Fazilet Partili belediye başkanlarının seçim ka-
zandığı Adapazan'nda, Bağcılar'da ölen insanla-
rın tümü dinsizdi!.. Gölcük'te, Avcılar'da, Koca-
eli'nde yaşamını yitiren küçücük çocuklar, ba-
şörtülü kadınlar fuhuş yaptıklan için cezalandırıl-
mıştı!.
Aynı aşağılık düşünceyi türban eylemlerine de
taşıdılar. Geçen hafta Marmara Üniversitesi
önünde eylem yapan türbanlı öğrencilerden biri-
nin elindeki pankart her şeyi gayet güzel özetli-
yordu:
-7.4 yetmedi mi?.
İnsanın, insan olanın kanını donduracak böyle-
sine bir sloganı o pankartı tutan zavallı düşünme-
mişti tabiü. Arkada, perde gerisinde cHayları idare
edenler taktik veriyor, piyonlar da uyguluyordu.
Birkaç gün önce Ankara'da Kocatepe Cami-
si'nde perde biraz aralandı. Bu vahşi propagan-
danın kimler tarafından pompalandığı ortaya çık-
tı. Nurcular, genellikle 29 Ekim cumhuriyet bay-
ramlarında ya da Said-i Nursi'nin öldüğü gün
olan 23 Mart tarihinde yaptıkları mevlidi bu defa
"bayram değil seyran değil" örneği 9 Ekim'de
Kocatepe Camisi'nde, Diyanet Işîeri Başkanlı-
ğı'nın burnunun dibinde gerçekleştirdiler. Mevlit-
te dağıtılan "ilahi ikaz-deprem" başlıklı kitapçık-
taki görüşlerle üniversite önündeki zavallı yaratı-
ğın taşıdığı pankarttaki slogan birebir uyuşuyor-
dul.
Bu açık irtica gösterisinin düzenleyicisi, Yeni
Asya gazetesinin sahibi Mehmet Kutlular da
"ilahi ikaz" deprem cezasının nedenlerini bir bir
açıkladı:
-Başörtüsü yasağı, 28 Şubat kararlan!.
Bu insanlık dışı propagandanın kimler tarafın-
dan yönlendirildiği de böylelikle ortaya çıkmış ol-
du!.
• • •
Fazilet Partisi de boş durmadı tabiü.
Deprem sömürüsünün büyük tepki çekmesi
üzerine bir adım geride durup, işi dinci bültenlere
havale eden Faziletliler, GATA Komutanı Tuğge-
neral Yalçın Işımer'in konuşmasmı fırsat bilip
saldınya geçtiler.
Tuğgeneral Işımer konuşmasında Arap emper-
yalizmi ve yerli uşaklarının Türkiye üzerindeki
emellerinden söz etmiş, Türk halkının kutsal kita-
bı kendi dilinde okumaya ve anlamaya hakkı ol-
duğunu söylemişti. Her yurtseverin altına yürek-
ten imza atacağı bir konuşmaydı.
Bu konuşmayı "dine saygısızlık" olarak göster-
meye çalışan FP ve şürekâsı dozu her gün artan
bir saldırı kampanyası başlattı. Son olarak FP
Genel Başkan Yardımcısı Veysel Candan yaptığı
açıklamada "askerin halkı tehdit ettiğini" söyledi.
Bizce; bu olaylar, o pankart, Ankara'daki mev-
lit, Fazilet'in son çıkışları, türban eylemleri birbiri-
ne sıkı sıkıya bağlı!.
-Yani?.
Yani; yeni bir "gerici deneme" ile karşı karşıya-
yız.
Haberiniz olsun!..
Email: zileli(a garanti.net.tr
Faks:(0212)287 42 41
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
1 2 3
SOLD.VS SAĞA:
1/ Geminin ya-
nından vurarak
gemiyi sarsan
dalga. 2/ Ana
ürün alındıktan
sonra, harman
yerinde taş, top-
rak ve öbür çöp-
lerle kalan ürün
kahntısı... Gür-
gengi1lerden, ke-
restehk bır agaç
cinsı. 3/ Dökme
demir... Akde-
niz'de bır ada-devlet. 4/
Erkekhizmetçi... Radyum
elementinin simgesı. 5/ Iş
görmedebeceriklilik,us- *-
talık. 6/ Dolma yapmak 3
içinhazırlanankanşım... 4
Taşıtlarda yükün yüksek- 5
lik ölçüsü. II Luc Bes-
son'un bir filmi... "Ge-
ceyse • hemen taze- ' I
ler minareleri" (Cemal 8
Süreya). 8/ Dolu. çok... 9
Franz Kafka'nın bir roma-
nı. 9/ Sofa... Aynntıya inmeyen, yüzeyde kalan.
YUKARIDAN AŞAĞIYÂ:
1/ Amerika'nın tropik bölgelerinde yaşayan bir maymun
türü. II Çoğunlukla resimli duvar ilanı... Gemiyi isteni-
len yerde tutmak için, bır zincirle denize atılan gemi de-
miri. 3/ Sayılan göstermek için kullanılan işaretlerden her
biri... "Bebek beni del'eyledi / Yaktı yaktı eyledi"
(Türkü). 4/ Şarkı, türkü... Taş ya da tuğiayla yapılnuş olan. .
5/ Şöhret... Elektrik akımı taşıyan tel ya da kablo siste-
mi. 6/ Pişmişiıamurla yenen, özellikletavıığun göğüs etiy-
le hazırlanan bir tür çorba. II Aksaray ilinde. içinde pek
çok dinsel yapınm bulunduğu ünlü vadi... Pantolonun apış
arasına gelen yeri. 8/ Bir çalgı... Erden çavuşa kadar olan
askerlere verilen ad. 9/ Bir ürünü halka tanıtmak ama-
cıyla ücretsiz dağıtılan küçük miktar.