Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 OCAK 1999 PERŞEMBE
HABERLER
Yüzyıllar boyu bir ceza olup olmadığı tartışıldı; yavaş yavaş tüm ülkeler vazgeçmeye başladı
OKüıı cezası tarilı olacal
SuilllŞ: Tüıkiye'de
huklunııdu iilüm cezusı
isteııı'iı sııçlulıır, iilüm
cezasını yılhır önce
kaldırmış Avrııpa
iilkelcrini kendileri içiıı
en ffüvenli sığnuık
oluruk görüyfir. Türkiye
ılışııuhı ytıkuluıuııı iılam
muhkûmlannın "İude
edilirsı'm iduııı
ediliriııı" jfervkçesine
Mğınması w sııçlııyıı
yakulayan iilkcnin
Türkive ile iilüm
cezaunı pazurlık
kıııuısu yapmıiH
nedeniyle !9HJ'ten heri
ııytiiılanmuyan iilüm
CCZIIM rtırtışılttıavu
buşlandt. Adalel
Bakııııı DenkJiurdıı,
Çakıcı ve Abdulluh
Oculan 'ın yakııluıtma\ı
üzı'rindr "idamı
kaldıran " vasıı leklifıni
TBMUye sıııulu.
Kaşta Cumhurbaşkanı
olmuk üzere özellikle
sağ siyasetçilerin kurşı
çıkmusı sonucunda
tusun Meclis'te
gündemde alınmadı.
Aııcuk kaınuoyunun ve
hııkııkcuların
gündemindc kalmayı
sürdürüyor.
Dünyadu birçok ülke
idumı insanlık suçu
k oluruk degcrlendirip
yıiMtlıınmlun
çıkıınrken
Türkiye 'de suçlulara
iude yolıı açdması
içiıı 'iilüm cezası'
kaldırılmak
Ölüm cezasını kaldıran ülkeler
Andora, Avustralya. Avusturya.
Almanya, Cape Verde, Çek ve Slovak
Cumhurıyetleri, Danimarka, Dominik
_',' CurTViuriyeti, Ekvador, Filipinler.
Finlaridiya, Fransa, Haiti, Hollanda,
Honduras, irlanda, İsveç, Izlanda,
Kamboçya, Kırıbatı, Kolombiya,
Kostarika, Lichtenstayn, Lüksemburg,
Marşal Adaları, Mikronezya. Namibya,
Monako, Nikaragua, Norveç, Panama,
Portekiz, Romanya, San Marino,
Solomon Adaları, Tuvalı. Uruguay,
Vanatu, Vatıkan, Venezüella, Yeni
Zelanda.
Sınırlayan ülkeler
Arjantın, Brezilya, El Salvador, Fiii,
Ingiltere, Ispanya, israil, Isviçre, Italya,
Kanada, Kıbrıs, Malta, Meksika, Nepal,
Papua Yeni Gine, Peru, Sao Tome ve
Pincipe.
Uygulamayan ülkeler
Yasalarında bulunduğu halde uzun
süredir infaz etmeyen ülkeler; Angulia,
Bahreyn, Batı Samoa, Belçika,
Bermuda. Bolivya, Türkiye, Brunei,
Buhutan, Fildişi Sahili, Hong Kong,
Ingiliz Virgin Adaları, Kayman Adaları,
Kamaros, Madagaskar, Maldiv Adaları,
Montserrat, Nauru, Nijerya, Paraguay,
Senegal, Sri Lanka, Togo, Kaykos
Adaları ve Yunanistan.
Derieyen: MİYASE İLKMJR
••Öldürmcnin yarariı olduğu düşiiniilmeye
başlandığı andan hibaren insan yaşamı kutsal-
lığını kav betmiştir."
İdamı tartışan, idam karannı yargılayan bu
»özler Frankart'ın. Bu sözler söylendikten ön-
ce de, sonra da ne çok idam yaşandı. insanlık ne
çok idama tanık oldu. Bır cezalandırma yönte-
mı olarak idam hep tartışıldı. Albert Camus ida-
mı şöyle 'yargıladr:
"Hiçbirimiz, bir insandan, yaşayışını geçmiş
bir ömiir, bir alınvazısı haline getirip, son yargı-
lama>i sağlayan olümünden önce umut keseme-
yiz. Ama, son yargn ı ölümden önce vermek. da-
ha borçlu hayattayken onun hesabinı kapatmak
hiçbir insanın hakkı değildir."
Ozanlardayargıladı idamı. MetihCevdetAn-
day. ABD'de McCarthy hısterısinin doruk nok-
tasında elektrikli iskemlede yok edilen Rosen-
bergler'in ardından şu ölümsüz dizeleri yazdı.
Bir çift güvercin havalansa/ Yanık yanık kok-
sa karanfil' Değil bu amlacak şey değil/ Apansız
geliyor aklıma/
Neredeyse gûn doğacaktı/
Herkesgibi kalkacaktımz/ Bel-
ki daha uykunuz vardı/ Gece-
niz geliyor akiıma/
Rahat döşeklerin utanması
bundan/ Öpüşürken o dalgın-
lık bundan/ Tel örgünün deli-
ğinde buluşan/ Parmaklannız
geliyor akiıma/
Nice aşklar arkadaşlıklar
gördüm/ Kahramanlıklar
okudum tarihte/Çağımızaya-
kışan vakur, sade/ Davranışı-
nız geliyor akiıma'"
İnsanlık tarıhı kadar eski
olan \e yazılı ilk örneğınde
"kısas" adıyla Roma Huku-
ku'nda rastlanan idam cezası
üstüne en çok ve en derin dü-
şünmüş yazar Camus 1957'de
şunlan yazdr
"Öküirmc ile idam arasında
tam bir eşdeğerlilik yoktur.
Birçok kanun önceden tasarla-
nan suçu. salt öfkeyle işlenen
suçtan çok daha agir hüküm-
lere baglamıştır. Peki ama i-
dam cezası. hiçbir suçlunun en
mülhiş cinayetinin bile kabına
erişemediği önceden tasarla-
nan suçların en başında geleni
dt-0lse nedir? Bu iki ölüm ara-
sında bir eşdeğerlilik olnıası
için idam cezasının. kurbanını
müthiş bir öliunle ortadan kal-
dıracağıııı önceden bildirmiş
ve o andan itibaren onu aylar-
ca işkence altında tutmuş bu-
lunan bir caniyi cezalandırma-
sı gerekirdi. Böylesine müthiş
bir caniye kişiler arasında rast-
lanmamaktadır. Ay lar veya yıl-
lar boyu mahkûma yüklenen,
bütün \ arlığı kaplayıcı, alçaltıcı korku, ölümden
daha müthiş bir cezadır ve katil kurbanına böy-
le bir korku vermemiştir. Genel olarak. insan
daha olümünden çok önce ölüm cezasını bekle-
meyüzünden yıkılmıştır. Ona birincisi. ikincisin-
den çok daha feci olan iki ölüm uygulanır. Oysa
ki o. bir kere öldürülmüştür."
Zamana göre değişen suç ve ceza
MÖ 399 yılında. ölüm cezası na çarptınlan
ancak baldıran zehriyle ıntihar eden ünlü düşü-
nür Sokrates, yakinçağdaki idam cezalan göz
önüne alındığında şanslı sayılır. Çünkü insa-
noğlu Roma'dan sonra en vahşi görüntüyü oluş-
turacak ve ınsana en çok acı verecek vöntemler
bulmakta gecıkmedi. Bu konuda öncülüğü ki-
lıse yaparken. bu vahşet tablosunu savunanlar
her dönemde "caydıncıük*' yalanına sığindı.
Baldıran zehırinin verini sonraki dönemlerde
vakma. ateşte kaynatma. derisini yüzme. taşla-
ma. boğma. diri din toprağa gömme. parçala-
ma aldı. 18. yüzyılın sonlanna doğru ölüm ce-
zasının infazında da reformlaryapıldı. Yakma-
nın yerini giyotin. boğarak öldürmenin yerini de
idam sehpası aldı
Ortaçağ"da yalnızca cinayet. ırza geçrne ve
kundakçılık gıbı özel suçlar için ölüm cezası
öngöriilürken çok degil daha 19.yüzyılın başın-
da Ingiltere 'de "Kanİî Kanun"adıyla anılan ce-
za sisteminde 220 suçtan birini ışleyenler için
ölüm cezası kaçınılmazdı. Ölüm cezası verilen
suçlar arasında yankesicılık. Çingenelerleişbır-
lıği yapmak, göl balıklanna zarar vermek. teh-
dit mektubu göndermek. birormanda silahlı ve-
ya yüzünü maskeyle gizlemiş olmak gibı fiiler
de vardı. Daha korkuncu ölüm cezası 7 yaşını
doldurmuş çocuklar için de geçerliydi.
Çocukiara ölüm cezası
Ali Sirmen'ın 1972 vılında dılimize çevirdi-
ği İdamadlı kıtapta Ingiliz yazar Arthur Koest-
ler, 1800 yılında bir çocuğun Chelmsford Pos-
ta Idaresi'nin hesaplannı tahrifetmekten, 1833
yılında dokuz yaşında bir çocuğun kınlmış bir
vitrinden ıkı peni değerinde renkli mürekkep
mçalmaktanölümemahkûmedildığınıbildıriyor.
1801 yılında 16yaşındakı Andrev Brennigadın-
da bır çocuğun kapısını kırarak girdiğı evden ka-
şık çaldığı. 1808"de de yedı yaşında küçük bir
kızın birevi ateşe verdiği için halkın gözü önün-
de asıldıklannı y ıne Koestler"in kıtabından öğ-
renıyoruz. IngılizGre\ille. ölüm cezasına çarp-
tinldıklannda büyük bır şaşkınlık ıçinde ağla-
maya başlayan çocuklann duruşmasını anlatır-
ken "Hiç bu kadar çok ağlayan çocuk görmedi-
gıü" söylüyor.
Ölüm cezasını savunan birine bu örnekler
anımsatıldıginda kuşkusuz itıraz edecek v e "Ca-
nım bu körii örnekler iki yüzyıl öncesine ait Bu
devirde ne çocuk asılıyor ne de bö\le basit suç-
lara ölüm cezası uygulanıvor" dıyecektır.
Ceçmlşin vahşeti
Bu sözleri elbette bugünün değer yargılany-
la geçmişe bakarak söyleyen kişi. 2050 yılında
yaşayan binnın de bugünkü uygulamaya "vah-
şet" gözüyle bakabileceğinı asla aklına getirme-
vecektir.
İngıltere'de 19.yüzyılın baştnda asılan bu ço-
cuklar, aynı suçlan günümüzde işleselerdi asılmak
şöyle dursun belki hiç ceza alnıayacaklardı.
Benzer durum bizim tarihimiz için de geçer-
li. Özellikle olağanüstü dönemlerde venlen si-
yasi idam kararlan. üzerinden yıllargeçmesine
rağmen hâlâ tartışılıyor. Alınan siyasi idam ka-
rarlannın toplumu ikiye böldüğü görülüyor.
fstiklal Mahkemelen'nin aldıgı idam kararla-
n. üzerinden yanm asn aşkın bir süre geçmesi-
nekarşın tslamcılartarafından süreklı gündem-
de tutularak eleştirilıyor. 27 Mayıs ıhtilali ile
bakanlık koltuklanndan azledılerek idam seh-
pasına gönderilen Adnan Menderes ve arkadaş-
İannın itibarlannın ıadesı bıle muhafazakâr sağ
kesimin acısını dindiremedi.
Yaşadıklan acının karşılığı olarak 12 Mart'ta
solla hesaplaşmaya giden sağcılar, Menderes ve
iki arkadaşının kan bedelı olarak üç genci ida-
ma gönderdiler. 12 Mart cuntasıyla tam bir gö-
rüş birliği içensinde olan sağ siyasiler "Üçbiz-
den üçonlardan" mantığıy la hareket ederek tek
bir cana kıymayan Deniz Gezmiş. Yusuf Aslan
ve Hüseyin İnan adlı üç gence
kıydılar. Solculann yüreğinde
bir yara olarak kalan bu idam-
lara. 12 Eylül darbesınden
sonrayenilerieklendı. Iktıdar-
da bulunduklan süre ıçerisin-
de ülkede faşizan bır yönetim
örneği sergileyen Adnan Men-
deres ve arkadaşlan. olağa-
nüstü bir dönemde değil de si-
vil mahkemelerde yargılansa-
lar, büyük bır olasılıkla hapis
cezası alacak ve idam edilme-
yeceklerdı
Püzen kurbanları
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan
ve Hüseyin İnan da sağın inti-
kam arzulanna kurban edildi-
ler. Düzene karşı geldikleri
gerekçesiyle idam edilen bu
üç genç. bugiın yargılansalar
çok çok bırkaç yıl hapıs yata-
cak ve özgürlüklenne kavuşa-
caklardı.
1984 Ekimi'nde idam edi-
len Hıdır Aslan, yazılama.
pankart asma, bildiri dağıtma
ve korsan gösterilere katılma
suçlan nedeniyle yargılandı
ve idam edildi. Bir tek cana
kıymavan Hıdır Aslan, "As-
mayalım da besleyelim mi?"
zihniyetının kurbanlarından
sadece biriydl.
tktidar erkıni elinde bulun-
duranlar. muhalefetteyken suç
saymadıklan hatta savunduk-
lan fiıllen. kendi iktıdarlann-
da suç sayabilmişlerdir.
Ittihat ve Terakkı'nın gözü-
pek neferlerinden Yakup Ce-
mil, Enver Paşa ile birlıkte ünlü Babıâli Baskı-
nı'na katıian grupta yer almış ve Harbiye Nazi-
n Nâzım Paşa'yı silahını ateşleyerek öldürmüş-
tü. Bu cinayet nedeniyle ceza almayan ve Enver
Paşa'nın Harbiye Nazın olması için çaba gös-
teren Yakup Cemil'in ölümü. her şe\i göze ala-
rak desteklediğı Enver Paşa'nın elınden oldu.
Enver Paşa'ya suikast hazırladığı gerekçesiyle
Bitlis'te idam edildi.
Enver Paşa, Nâzım Paşa'yı vurduğunda kol-
ladığı arkadaşı Yakup Cemıl'ı. kendısine karşı
geldiğınde gözünü kırpmadan idama yollay abil-
miştir. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Demek
ki, zamana göre suç ve ceza kavramı değişebi-
liyor.
Suçu doğuran nedenler üzerinde düşünmek-
ten çok. suçu "intikam" alarak. "kısasa kısas"
mantığıy la önlemeye çalışan anlayışın birçok
suçsuz insanın ölümüne yol açtığına tanh tanık-
lık etmektedir. Yüzyıllar boyunca bu ceza. hem
iktıdar olmak gücünün göstergesi hem de iktı-
dan sürdürebılmenın aracı olarak uygulandı.
Sürecek
PERŞEMBE
ORHAN BURSALI
Toplumun Harcı
Fotoğraf sanatçtmtz Ara Güler'in adı, devlet sa-
natçısı unvanı verileceklerin lıstesinden son anda
çıkarılmış. Oral Çalışlar, önceki günkü yazısında
"bunu kim niçin yaptı, ortaya çıksın" diye kızgınlı-
ğını dile getiriyor ve "Ara Güler'in bu unvana ihtiya-
cı yok, ama Ermenı asıllı olduğu için kendisine bu
unvanın verilmediğı duygusu içinde..."
Fotoğraf çekmek dünyada en yaygın işlerden bi-
ri. Neredeyse her evde bır kamera var. 7'den 70'e
herkes vizörden bakıyor ve deklanşöre basıyor, mil-
yaıiarca fotoğraf çekilıyor.
Ama Ara Güler'in vizörden bakışı, gördüğü, gör-
düğünü çerçevelemesi başka. Guler için fotoğraf
çekme süreci vizörden çok önce başlıyor. Sonuçta
ortaya sadece Ara Güler'in becerebıleceğı usta işi,
sanatçı işi bır ürün çıkıyor. Ara Güler'in yorumunu,
değerlerini, mceliklerıni taşıyan bır ürün... Olay, kişi
veya nesne, bu yorumla bırkaç kez değer kazanıyor;
"ürün" çerçevelenıyor, albümlere gınyor, duvartara
asılıyor, ödülleralıyor...
Fotoğrafa sanatçının kattığı, işte sanatın bu tadı-
dır
Şiirde, öyküde, romanda, resimde, karikatürde,
heykelde vb. yakaladığımız da sanatın bu büyüsü
değil midır kı...
• • •
Bilim insanı dostlanm, bazı olaylardatelefonu açıp
sık sık veryansın ederler: "Kimin dudakları, göğüs-
lerı silikonlu, bacak-kalça uzunluğu ne kadar, bilme-
yen yok, ekranlar, sayfalar bunlarla dolup taşıyor. iki
paralık olaylargünlerce gûndemden düşmezken bi-
limde onemli işler başarmış insanlarımızdan iki sa-
tırya bahsedilirya bahsedilmez..."
Şikâyetdizboyu...
Evet, sabun kopüğu olayları ve kişileri rahatça
baştacı ediyoruz. Insanlann eğlendirilmesi, güldürül-
mesi de gerekir... Ama sürekli sabun köpükleri için-
de yüzen, sanatçısından, yaratıcılanndan habersiz,
onlann değenni bilmeyen birtopluma mı dönüşüyo-
ruz?!
• • •
Burada şu soruyu yineleyebtliriz: Toplumun temel-
lerinin sağlam olması. sağlam kazıklara bağlanma-
st, köklu olması, kok salması vb. ne demektir?
Bu sorunun yanıtı, toplumun temelindeki harçta
neler olması gerektiğıyle yakından ilişkili değil mi?
Toplumun harcında esas neler olmalı?
Benım yanrtım şu:
Sıradanlığın dışında kalan her şey!
Büyük devlet adamları, büyük politikacılar...
Büyük eğitmenler, oğretmenler...
Büyük düşünürler.
Buyük işler becermiş bilim insanlarımız.
Buyük sanatçılar: Heykeltıraşından, romancısına,
şairıne, yazarına. fotoğrafçısına, ressamına, müzis-
yenıne, buyuk seslere. çalgısına ulusal ve uluslara-
rası çapta yorumlar katanlara kadar herkes...
Toplumun hemen her alanında, ulusal ve ulusla-
rarası ölçüde işler beceren insanlanmızın hepsi, top-
lumun esas harcını oluşturmaz mı?
Bütun bu saydıklarımız, toplumun temel direkle-
ridır. Bir ülke. bence, bu temel dıreklerin üzerinde
yükselır; toplum ancak böyle köklü. sağlam birtop-
lum olür. '
s
'
Bu meyve veren ağaçları büyütmez. üstelık kök-
lerinden kesmeye çalışırsak, sabun kopüğu toplu-
mu olabiliriz ancak...
• • •
Çok satan bir gazetemızde köşe yazısı yazan, ya-
zılannda da belirli bır kaliteyı tutturan, ış dünyamız-
ca bir dızı yönetim kurulunda danışmanlık yapan bir
insanımızı anımsıyorum. Yerı geldiğınde Nâzım Hik-
met'e ve onu sevenlere söver. Bir türlu anlayamam
bu insanımızı.
Nâzım Hikmet'ı ideolojik olarak sevmeyebilirsin.
Ama onun büyük şairlığinden ne ıstersin?!
Yaşar Kemal'i siyasi olarak tutmayabilirsin, ama
onun büyük yazarlığından ne ıstersin?
Necip Fazıl'ı çeşitlı açılardan batırabilırsin, ama
onun büyük şair olarak hakkını vermek zorundasın.
Ülkenin hangi köşesmde, dünyanın hangi buca-
ğında yaşarsa yaşarsın, sıradışı bütun insanlarımı-
za sahip çıkmak zorunda değil rmiyiz?
Geçmişi ve bugünü taramalı. unutulmuş bütün
değerlerimizi, sıradışı bütün insanlanmızı baş tacı et-
meliyiz.
Çünkü toplum ancak onlaria vardır ve onlarla sağ-
lıklı soluk alıp verebılir, buyüyebilir, gelişebilir. ürete-
bılir ve yaratabilir.
Yarattığımız değerleri kötüleyip dünyayı onlara zin-
dan edersek, yarattığımız değerleri unutup/ unuttu-
rup toplumun belleğınden silip atmaya kalkışırsak,
yanna kalan ne olacaktır?
Her yılı, her günü yenıden keşfetmeye çalışan bir
toplum nereye varabilir ki?
Milli Eğitim Müdürlüğü
95 ilköğretim
okulu
tamamlandı
İstanbulHaberSenisi-lstanbul Mil-
li Egitim Müdürlüğü. 8 yıllık kesintisiz
eğkim kapsamında geçen yıl toplam 2
bin 121 derslikJi 95 ilköğretim okulunun
yapımmı tamamlarken yatınm yapılan
1333 dersliklı 62 ilköğretim okulu ile
664 dersliklı 37 lısenin yapımma ise
başlayamadı.
Istanbul Milli Eğitim Müdürlüğü
yaptığı yazılı açıklamada, 1998 yılın-
daki icraatını değerlendirdi. Müdürlü-
gün verilerine göre, yapımı süren 485
dersliklı 22 ilköğretim okutu henüz bi-
tirilemezken 21 derslikli bır ilköğretim
okulu feshedildi. Geçen yıl 40 derslikli
10 anaokulunun yatınrru yapılırken 32
ilköğretim okulunda büyük caplı ona-
nm yapıldı.
Istanbul Milli Eğitim Müdürlüğü ge-
çen yıl 300 derslikli 7 lisenin yapımını
tamamlarken 584 derslikli 38 lisenin ya-
pımı halen sürüyor. Geçen yıl yapımı
tamamJanan 754 derslikli 37 okul lstan-
but Milli Eğitim Müdürlüğü'ne hibe
edilirkon milli eğitime hibe edilecek 832
derslikli 39 okulun yapımı ise devam
ediyor. Milli egitime hibe edtlmesi plan-
lanan 263 derslikli 16 okulun yapımma
ise henüz başlanamadı.
TürkPhilipsA>dınlatma,Türkiye'nin
e n g e n i ş k a p a s i t e | i b a l a s t fabrikasını
İ mraniye-DudullıTda açtı. Fabrikada yılda 6 miKon parça üretilmesi düşünülen balastlar,
Avrupa ve Türkive'de satılacak. Philips Avdınlafnıa Böliimü 1. Baskan Yardımcısı Frans
Jamsen. Türkive'yi Balkanlar ve Ortadoğu için bir üs olarak düşündüklerini söyledi. Jam-
sen, ilk aşamada iç tüketimi doyurmak istediklerini belirtti.
Ihmal edilen hastalık dünyayı tekrar pençesine alıyor
Verem mikrobu direniyorİstanbul Haber Servisi
- Dünvada yeniden art-
maya başlayan verem
için ciddi bir mücadele
yapılması gerektiği vur-
gulandı. 1950'li yıllarda
yapılan mücadele sonu-
cu hastalığın önemlı öl-
çüde azaldığına dikkat
çeken uzmanlar. "O dö-
nentdekigibidisiplinli bir
savaş yeniden vapılmak
zorundadır" dedıler.
Toraks Derneği. Türk
Tabipleri Bırliğı ve Ve-
rem Savaş Dernekleri
Konfederasyonu tarafın-
dan düzenlenen basın
toplantısı Ceylan Inter-
continental Oteli'nde va-
Toraks Derneği, Türk Tabipler Birliği ye Verem Sa>aş Dernekleri Konfederasyonu ta-
rafından düzenlenen basın toplantısı Cevlan Intercontinental Oteli'nde vapıldı.
pıldı. Türkiye Ulusal Verem Savaşı
Dernekleri Federasyonu Başkanı
Prof. Dr. Ferit Koçoğhı. ihmal edildi-
ği için veremın ciddı bir sorun haline
geldiğıne dikkat çekti. Veremın teda-
vı edılmediğı zaman dırençlı hale gel-
dığını belırten Koçoğlu. "Bu daTür-
kiye'nin kaldıramayacağı bir ekono-
mik yük demek. Çünkü dirençli \ere-
min bir kişiye maliyeti 2 mirvan bu-
lur"dedi.K.esınlıklegeçmişvıllarda-
kı disiplinli savaşın yeniden başlatıl-
ması gerektiğıni vurgulayan Prof. Ko-
çoğlu. hastalığın sadece kışıyi değil
toplumu da ilgilendirdığmı it'ade ettı.
Toraks Derneği Başkanı Prof. Dr.
Tuğrul Çavdar. dünya nüfusunun
yaklaşık üçte birinin verem mikro-
bu taşıdığına dikkat çekerek "Geliş-
miş ülkelerde duraklama durdu. Az
gelişmiş ülkelerde ise hiçbir iyüeşme
yok. Çünkü az gelişmiş ve gelişmek-
te olan ülkelerde program başansız
oldu" dedı. Türkiye'de de vakalann
çoğuna ulaşılamadığına dikkat çe-
ken Çavdar. ülkemizde de uyguian-
ması gereken VVHO'nun hedeflen-
ni şöyle anlattı:
"VVHO 2000 >ılına kadar aktif va-
kalann yüzde 85'ini tedavi etmeyi,ye-
ni çıkan vakalann da yüzde 70"ini tes-
pit etmeyi amaçlıyor. Bu başanhrsa
ölüm yılda 2.9 mihondan 1.7 miryona
düşürülecek. Hasta sayısı yüzde S0
azalacak. Duraklama 12 yılda yanva
inecek. Mücadeie için bunlan bizde
hedef olarak almava mecburuzT
Türk Tabıplen Bırliğı Başkanı Dr.
Füsun Savek ise doğru bir mücadele
ıçın sağlık ocaklannın da içinde ol-
duğu ıv i birörgütlenmenin yapılma-
sı gerektiğinı vurguladı. Veremın bır
halksağlıgı sorunu olarak elealmma-
sını ısteyen Sayek, bır an önce önlem
alınmasını istedı.