Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 1999 ÇARŞAMBA
HABERLER
Saddam, Kııveyt'i işgal edebileceğini; ABD ise Bağdat'a girmeden Baas 'ı devirebileceğini sandı ve...
Bağdat'tan dönen hesaplaraas Partisi'nin "devrimci"
yıllanydı. Çok kesın ve yo-
ğun bır halk desteği vardı
ve partı. programındakı
antıemperyalist ve sosya-
lıst hedeflere öncelik tanıyacak. coşku-
lu ve kararlıydı.
Jabbar an latıyor
"_ Irak'ın bahandır o yıllar partinin
de öviincü. İnanmazcasına bakıyorsu-
nuz yüzüme. Bu parti 1 Haziran 1972,
özellikle İngiltere'ye peşkeş çekilen pet-
rolü devletieştirdi. Bunun anlamını sizin
kavramanızın zor olacağını düşünüyo-
rum. Siz böyle bir ö\ünç henüz yasama-
dınız, İki >ıİ sonra. 11 Mart 1974'te ku-
zeydeki Kürtlere n/erklik tanındı. Sırf
Kürtlere değil, Irak'taki bütün azınlık-
lara. En önemlisi Baas. Irak halkına ta-
rihte Uk kez refah getirdi..."
Jabbar'ın behrgin bir kibirle altını
çizdiği bu "refah" ıddıasını konuşabıl-
diğimız başka kaynaklar da ısrarla yi-
neliyor ve doğruluyor. Irak Yazarlar
Birliği'nin Türkmen üyesi Nevzat Ab-
dülkerimanlatıvor
"...Bakın. ambargodan ev\el bu
memlekette sahici bir refah a ulaşmışnk
biz. Aidığunız ücretlerie otomobU alabi-
Kw; evlerimizin her odasını air-eondi-
tion aygıtlanv la donatabiliyor; dış mom-
leketkre seyahatiere kendi cebimizden
parasını vererek çıkabiliyorduk...*'
Irak Türkmenlerıne seslenen hafta-
lık u
YtortGazetesi''nm yazan Kasım an-
latıyor:
"...Ambargoevvelindeal-
dığımız maaşın yansını har-
cayamazdık. Hayır. malyok-
luğundan değil: tersine her
istediğiınizi alırdık. Ama pa-
rarmz kıjTmetliydi \e devlet
çalışanına senet akıtıvordu.
Ama ambargodan sonra
günbegün fukar-alık geldL,
kötüledik. Devlet ne yap-
sm?.."
Zengın petrol yataklannın
ve dünyanın en büyük hur-
ma *bahçesi"nın olanakla-
rıyla gerçekten Bağdat'ın.
Basra"nın, Kerbelanın, Mu-
sul ve Kerkük'ün kentlileri
de, çöldekı Bedev ı de belir-
ginbirrefahlatanıştı Ücret-
siz eğitim ve sağlık hızmetı
sağlayan reformlarla Baas
iktidan, halk katmanlan ara-
sındafceltrgin birdesteğe ka-
yuştu-Jabbar'ın deyımıyle.
Irak "bahar" vaşadı. Uzun
sürmeyen bır bahar!
Iktidar lcirlenmesi
Baas sosyalizminin irde-
lenmesi ve Marksist açıdan
değerlendırmesi bir gazete
dizisinin sınırlannı zorla-
mak olur. Çok özet bir cüm-
leyle Baas sosyalizminin te-
melde ulusal bağımsızlıkçı.
halkçı ve antıemperyalist
özlü bir ulusal kurtuluş ha-
reketinin olduğunu söyle-
mekle yetinelim \e geçelım.
Sovyetler Bırliği'nin sü-
per güçlerden biri olarak
dünya siyaset sahnesinde
var olduğu parlak dönemle-
nnde. kımilerının "Üçüncü
Dünya" diye de aJlandırdık-
lan -Bloksuzlar Hareke-
ti"nin aktıf bir üyesi olan I-
rak (yani Baas iktidan). bu
dönemde petrol ve hurma
ihracatından aidığı ekono-
mik güçle silahlanmasını.
kent planlamasinı, büyük öl-
çekh enerjı yattnmlannı
Sovyet desteğı ile sağlama
olanağına kavuş.tu. Dicle ve
bır ölcüde Fırat'ın su ka\-
naklan ile gerçekleştirilen
büyük sulama kanallan. u-
cuz petrole ve Dicle'nin is-
tikrarlı suyuna dayanan
enerjı santrallan Irak ekono-
misini belli ölçülerde güç-
lendirdı. 1965-1975 arasın-
daki "beş yıllık plan"larla
sağlanan zenginlik ise kaçı-
nılmaz sonuca hizmet etti:
"Baas'ın iktidar kirlenmc-
Lrak'ta Baas iktidarının son 18 yılı
sürekli ve çok ağır siyasal yanlışlarla
geçti. İran'la sınır anlaşmazlığını savaş
yoluyla çözebileceğini sandı ve yanıldı.
Ardından, çok hassas siyasal dengelerin
petrol eksenine dayandığı Ortadoğu'da
Kuveyt'i işgal ve ilhak edebileceğini
sandı ve gene yanıldı. Sonuç, Irak halkı
için aşın yoksulluk, ölüm ve yıkım oldu..
dini emekliye sevk etmek zorunda ka-
lan El Bekr yerine devlet başkanlığını
üstlendi 1979).
İran'la savaş
Irak Baas Partısı Bırınci Sekreteri,
Devlet Başkanı ve ordu başkomutanı
gibı tüm kilit görevleri elıne alan Sad-
dam, iktidarının daha ikinci yılında
(1980). tran'la sınır anlaşmazlığını ba-
nşçıl görüşmeler yenne silahla çözme-
ye varacak bir sertlik politikasına yönel-
di. Bunda, bir yandan Irak'ta nüfusun
yüzde 56'sına ulaşan Şii çoğunluk üs-
tünde. tran'ın artan polıtik etkisini kır-
mak, ama bir yandan da bir savaş zafe-
riyle öteki Arap liderler arasında ken-
dini, öteki Arap ülkeler arasında da I-
rak'ı öne çıkarmak hesabı yatıyordu.
maya yol açtı. Milliyetçilik. Baas'ın
çok dev letlı Arap ulusunu tek de\ lette
buluşturma çizgisini ikinci plana itme-
sine ve Iraklılik temelinde bir milliyet-
çılige vurgu biçiminde somutlandı.
Dınsel ödünler ise Sünniler lehıne btr
dınsel açılım anlamına geldi. Ramazan
ayında açıkta yernek yeme ve sigara iç-
menın yasaklanması: Sünni bayramla-
nnın resmi tatil ilan edilmesı, buna kar-
şılık Şıı ve Hıristiyan dini bayramlan-
na kayıtsız kalınması, bu dönemın uy-
gulamalandır. Keza otel ve lokantalar-
da yılın hergünü içkinın yasaklanması
da aynı ömekler içinde sayılabilir. La-
ik ızler tasıyan Baas temel politikalan
köklü bir biçimde terk edilmekteydi.
Jabbar bu konuda farklı düşünüyor:
"... Siz bu tedbirleri bir sapma olarak
görmetemayülündesiniz. Öyte değfl. Hiç
başlamadı. Tersine Saddam'ın henüz h-
derolmadığı gunlere, 1972'deki petrol-
lerin devletleştirilmesine uzanır. Bu salt
Musul ve Kerkük petrolleri üstündeki
uluslararası petrol tekellerinin denetımi
elden kaçırmalan anlamına gelmiyor-
du. Aynı zamanda öteki Arap ülkeleri-
ne. özellikle Körfez ülkelenne kötü ör-
nek oluşturması tehlikesini de banndı-
yordu.
Kuveyt bataklığı
Irak'a karşı ABD. körfezdeki aşiret-
lere paylaştırılmış yapay devletleri
(emirlikler) handiyse koşulsuz destek-
ledi. Çürümüş Arap soylulan, ABD
desteğıyle pekıştirdikleri iktidarlanna
karşı en büyük tehlikey i ise "komşu" ya
da "komşu kadar yakın" 1rak'ta görü-
Is she
our enemyi
Bu yazı dizisinin başlıği:
Irak Düğümu. Daha sunu-
şunda "Baas Partisi gerçeği
göz ardı edildikçe bugünkii
Irak düğümü kav ranamaz"
dendi. Baas'm iktidar kirlenmesi süre-
ci ve varılan nokta göz ardı edilirse de
Saddam Hüseyin olgusu iyi kavrana-
maz.
Baas'ın mutlak iktidan elde ettiği
1968'den 1980"e kadar geçen 12 yıllık
dönem. büyük ölçüde Sovyetler Birliği
destekli bir güçlenme sonucunu doğur-
du. tdeolojik tanıtlar ve barışçıl siyasal
yöntemlerle tek bır Arap devletine gi-
den süreci açamayan Irak. petrol zen-
ginliğinden aidığı güçle Arap Birliği'ni
kendi önderliğı altında \e gerekirse zor
kullanarak gerçekleştirme düşüne ka-
pıldı. Böylesi bır yönelımde Saddam
Hüseyin en uygun lıderdi. Baas kadro-
lan içinde pragmatist ve pratik yönle-
riyle öne çıkmış, ideolojık derinliği ol-
mayan, parti örgütünün en küçük bi-
rimlerine kadar güçlü bağlar kurmuş bir
politikacı olarak çok çabuk tırmandı.
Yaşlı lıder El Bekr'den önce başbakan-
Iığı (1976). üç yıl sonra da kendi ken-
Ambargo,füzelerden daha ölümcül
Irak halkı, 1991 Şubatı'ndan bu yana tam sekiz jıldır ambargonun pençesinde krvranıyor. ABD güdümündeki BM'nin hesabı
Saddam liderliğindeki Baas iktidannı ekonomik olarak çökertmekti. Baas iktidan bugün gene ayakta ve belki eskisi kadar.güç-
lü. Ama ambargo Irak'ta bombalardan daha ölümcül sonuçlara yol açü. Cezalandırılan Baas iktidan deşil Irak halkı oldu. Ozel-
likle çocuklar. Açhk. tümüyle durmuş sağlık sistemi çocuklan \ uruyor. Ambargo\ıı onaylayan Birieşmış MiDetler'in bir başka
kuruluşu UNICEF'in fotoğrafinı sunduğumuz bu minik afişi, uygar(!) dünyaya yakıcı bir söru yöneltiyor: Düşmarumız bu mu?
İran-Irak savaşının arifesinde, Baas Par-
tısfnın bır resmi açıklamasında "Kaza-
nacağımızzafer, Irak'ın Arap âkminde-
ki önder rolünün tartışılmaz bir kanıh
oiacakbr" denıyordu.
1980 Irak-tran savaşı zafer getirme-
dı. Ama sekiz yıl süren sav aş. önceki sı-
nırlan aynen koruyan ateşkesle nokta-
landı. Ancak sekiz yıllık savaş koşulla-
n (olağanüstü yönetim, yoğun güvenlik.
tek parti ıktidannın sertleşmesi. sıkıyö-
netim) Baas ideolojisinde ve parti kad-
rolarında kımi önemli açılımlara ebelik
etti:
"•Düşman" İran Şiiydı. O yüzden
hem partı kadrolannda. hem hükümet
ve ordu kadrolarında. Irak nüfusunun
yüzde 56'sını oluşturan Şiiler genletil-
dı ve Sünni "azuıük" ağırlık kazandı.
Savaşta halkm dınsel ve ulusal duy-
gulanna seslenme gereğı. Baas safla-
nnda şıddetlı bir millıyetçılığe ve dine
karşı partinin ideolojık çizgisinden sap-
değil. Sekiz vıllık İran savaşında bu ül-
ke btçağın sırtından döndü. Bir mağlu-
biyet Irak Baas'ının sonu olurdu. Ama
Irak'ın da sonu olurdu. Bu ülkeyi
İran'ın bir eyaleti haline getirmek istc-
yenlere siz tanık olmadınız. Biz olduk_
Irak istihbarat servisi El Muhaberat'ın
gücünün olağanüstü artmasını olum-
suzluk olarak değerlendiriyorsunuz. El
Muhaberet tak>iyeedilmeseydi,defalar-
ca elden geçirilmeseydi, İran karşısında
venik düşebilirdik. t'nutmayın ki Irak,
Iran'dan sonra en fazla Şünin vaşadığı
bir ülkedir ve Şiüerde dinsel fanatizm
Sünnilerden çok daha güçlüdür. Örnc-
ğin Şiiler "Önce Şiayım. sonra Arabım"
derler— Tek parti diktası dediğiniz ise sa-
vaş şartlannda dev letin sadece en sadık
ve güvenilir unsurlara yaslanması gere-
ğidir ki bu parti (Baas) kadrolan de-
mektir..."
ABD ve İngiltere'nin Irak"a dostça
olmayan bakışlan Saddam Hüseyin'le
yorlardı. Bunlann içinde Kuveyt'in da-
ha özgül bir durumu \ar. Bir kere Irak-
la sınır komşusu. Ikincısi Kuveyt bir
(yapay) devlet olarak ortaya çıkmadan
önce Irak'ın bır eyaletinden ibaretti.
Jabbar'a kulak veriyoruz:
"_ 2. Dünya Savaşı'ıun ardından, si-
zin Avnıpadaki topraklannızda (Trak-
ya'yı kastedıyor- AE)birde\letkuruJ-
duğu ilan edilherseydi.Türk milleti ola-
rak ne yapardınu?"
Bu soru bir ölçüde haklı. Ingiltere
1961 yılında Kuveyi'e bağımsız devlet
statüsü tanıyıp. "es Sabah" aılesinı de
kral ilan ettığinde Irak buna şiddetle ıti-
raz etmiş, Kuveyt'in, Irak'ın bir ilı ol-
duğunu savunmuştu. Uluslarası politi-
kada lrak'ı dinleyen olmadı. Ama I-
rak'ın Kuveyt üstüne yargıları da de-
ğışmedi. 1990 Ağustosu'nda. Irak'ın,
KuveyT'i işgal ve ardından "ilhak" et-
tığını açıklayışını bu çerçeveyı de göz
önüne alarak değerlendırmek gerek.
Ama 1990 Ağustosu'nda Irak'ın Ku-
veyt'e girip. onu ilhak ettiğınin ilanı,
Baas' ın tarihınde bir dönüm noktası ol-
du. Belki de sonun başlangıcı. Bir yan-
dan sekiz yıl süren İran savaşının somut
bir zaferle sonuçlanmayışından uğra-
nan prestıj kay bını gıdermek hesabı. bir
yandan Ortadoğu gibı bütün siyasal
dengelerin "petrol" üstüne kurulduğu
bır bölgede. ABD'nın köklü bır sınır
değişikliğine kayıtsız kalabileceği hesa-
bı yapılmıştı. Yanlış çıktı. Yanlış hesap
gerçekten Bağdat'tan döndü.
ABD'nin BM'yi ikna etmesiyle olu-
şan "koalisyon", ocak-şubat aylarına
yayılan "Çöl Fırtınası Operasyonu" ile
Baas'ı dize getirdi.
Bu, Baas'ın sonu olabilirdi. Ama ol-
madı. Hatta bir başka gözle bakıhrsa
Baas'ın iktidannı pekiştirdı ve iran sa-
vaşı sırasında büyük ölçüde yitirilmiş
itibannı yenıden kazanmasınayol açtı..
Jabbar -hem de alaycı bir gülümse-
meyle- anlatıyor:
u
_. Çöl Fırtınasu şu son Çöl Tilidsi
saldınsından farklıydı. Son saldinda
mertçe bir kavgava bik yanaşmadı ( lm-
ton. Halbuki Bush, Irak topraklanna
karadan da girmisti \e o kâbus gibi gün-
lerde istese belki Bağdat'ı da ele geçire-
biürdi. O günlerde biz parti olarak işgal
altındaki bir Irak'ta uzun süreti bir ge-
rilla savaşına hazırianıyorduk. Ama
Bush tarihi bir hata y aprı. Bağdat'ın ka-
pılanndan döndü. Neden ?.."
Bu ilgınç sorunun yanıtını
gene kendisı vefdi:
"._ Amerika, haritadan si-
linmiş bir Irak değil, kendi
dümen suyunda koşacak. Ba-
as'siz bir Irak hesabındaydı
ve Çöl Fırtınası saldınsınm
ardından partinin iktidarının
yıkılacağını hcsaplıvordu. Bu
hesap yanlış çıkü.çünkü Irak
halkını ve Baas'ı tanımıyor-
du_"
Yanlı; hesaplar
Ortada "Bağdat'tan dönen
yanlış hesaplar" gerçekten
var. Baas, kendi gücünü
abarttığı ve dış koşullan ana-
lız etmekte zayıf kaldığı içın
Kuveyt'ı işgal etme yanlışını
yaptı ve bunu ağır öidedi A-
ma ABD de Körfez Sava-
sı'tıcf»-yeRİk düşen Iral^'ta.
Baas' ın y ıkılacağını hesapla-
dı ve bu da yanlış çıktı.
Beklenen "yıkılış'' gerçek-
leşmeyınce de ambargo sila-
hı devreye sokuldu. 1991 'den
bugüne dek çok önemsiz bir
ıki gevşetme dışında gıtgide
sıkılaştırılarak sürdürülen
ambargo, ilgınç ve besbelli ki
önceden hesaplanmamış so-
nuçlar doğurdu. En önemli
sonuç. gözlemlerimızin de
doğruladığı gibı ambargonun
Irak halkını cezalandırmış ol-
ması. 1991 'den bu yana sürüp
giden ambargo. Irak'ta tam
bir tragedya yarattı. Ambar-
go öncesinde ortalama me-
mur maaşlan 900-1000 do-
lar arasında değişirken bugün
3.5 -6 dolar arasında. Evet.
bırkaç yıl içinde, ücretlerde
artık "radikal'' terımi ile
açıklanamayacak bu düşüşün
kaçınılmaz sonucu kavran-
ması, güç bir yoksullaşma.
Satılacak ne kaldı?
Jabbar'ın bu konuda da
söyleyecekleri var: "_insan-
lar evlerindeki eşyalan sarı-
\orlar ve yaşamlarını ancak
böyle sürdürebilivorlar. Bir
zamanlar sıradan bir Bağdat-
bnın evınin bütün odalannda
aircondition aygıt vardı. Am-
bargo öncesinde devletin des-
teği ile kaliteli otomobilleri
çok düşük fivatla alabilmiş-
lerdi. Şimdi bunlan elden çı-
kanyoıiar. Bu çok acı. Ama
geçinmek için başka çareleri
yok. Aldıklan maaşla ayın so-
nunu değil, ilk üç gününü bi-
le tamamlayamazlar..."
Soru kaçınılmazdı. Sor-
duk.
- Bütün bunlar Baas'ın iz-
lediği poUtikalar yüzünden
oldu. O yüzden halk sizi, par-
tiyi Saddam'ı suçlanuyor mu?
Yanıt, besbelli ki önceden verilmiş,
besbelli ki resmi propagandanın teme-
li bu yanıt üstüne kurulmuş. Duraksa-
madan yanıtladı: "İşte sizin ve kaz ka-
falı emperyalistlerin anlamadığı, şeytan
olmasına rağmen şeytanın zekâsının
katresine sahip olmayan Amerika'nın
anlamadığı da bu zaten. Irak halkı, bu
iğrenç yoksullaşmayı kendisine reva gö-
renlerin ambargonun vidalannı sıkük-
ça onlara karşı nefretini pokiştiriyor.
Eğer Irak bugün ambargoya rağmen
ayakta durabilivorsa, bu Baas örgütü-
nün gücüdür ve halk bunu göriiyor. Ba-
as Partisi bugün Irak'ın tek diri gücü-
dür-"
Jabbar'ın söylediklerinden. en azın-
dan sonuncu cümle kesinlikle doğru. Ba-
as Partısı, Irak'ın bugün tek din gücü.
Yarın: Saddam'ın
gücü: Ambargo
GLOBALPOLİTÎKÜLTÜR
ERGIN YıLDıZOĞLU
Bütün İktidar
Bürokratlara!
On bır Avrupa ülkesı ortak para birimine (Euro)
geçmeye başladı. Bu sürecin ıki özelliği hemen
dikkati çekiyor ve bır soruyu gündeme getiriyor.
Birliğin var olmaya devam etmesi içın üye ülkeler;
bütçe açığı, kamu borçlanma oranı ve enflasyon
gbı üç adet. esas olarak neo lıberal bir perspektif-
le konmuş ölçüte uymaları gerekiyor. Birtik içinde
disiplini sağlaması beklenen "istikrar pakt" ise
kamu maliyesinin ıstikrarını, toplumsal istikrann
üstünde tutan bir mantıkla hazırlanmış. Ne ki Eu-
ro'ya geçmeye başlayan 11 ülkeden9'undahükü-
mette, işsizlikle mücadele etmek vaadiyle seçim-
leri kazanan sosyal demokrat partıler var. Bu iki çe-
lişkili pespektif bir arada nasıl yaşayacak. Şimdi
gözler sosyal demokratların üzerinde.
ilk bakışta koşullar sankı sosyal demokratlardan
yana. Thatcher'ın "alternatifi yok" iddıası artık
inanılırlığını yitirdi. Asya ve Rusya krizlerinden son-
ra "Ne yapalım küreselleşme..." demek de ar-
tık o kadar kolay değil. Küreselleşme lobisi de iyi-
ce zayıfladı. Enflasyon canavarıyla da kimseyi kor-
kutmak mümkün değil. Çünkü, bugün pusuda
bekleyen deflasyon ve depreson canavarı. Öyley-
se sosyal demokratlar, el birlığıyle, ellerini kollan-
nı, bağlayan "istikrar paktını". iptal edebilir, yeri-
ne "bir sosyal ve uluslararası dayanışma pak-
tı" koyabılırler Bu sosyal ve uluslararası dayanış-
ma, paktı, ışsızliğe ve neo-liberal yılların yıkımına
karşı Avrupa çapında, ekonomiyı canlandıracak,
gelir dağılımını lyileştırecek bir "toplumsal prog-
ramı" eş güdümlü bır şekilde uygulamaya koya-
bilırler. Krizden çok etkilenen bölgelere az etkile-
nen bölgelerden transfer yapacak bir "uluslara-
rası dayanışma" programını da hayata geçirebi-
lırler.
Birilerinın "Ergin rüya görmeye başladı galiba"
dediğini duyar gibiyim. Haksız da değiller. Bu sos-
yal demokrat hükümetlerin yukandaki senaryoyu
uygulamalarını engelleyecek birçok neden var. A-
ma bunlardan galiba iki tanesi en önemlileri.
Tarihte, önce uluslar/devletler (çoğunlukla da bir
savaştan sonra) kurulur. Sonra paralan ve yöneti-
cilerinin uyacakları ekonomik, sosyal yasalar, dev-
letin kurulması sırasındaki siyasi güçler dengesi-
ne göre saptanır. Siyasal güçler dengesinde kim-
ler ağır basıyorsa esas olarak onlann çıkarlan ege-
men olur. Bu yüzden Fransız devriminin sonuçla-
rı, ingiliz devrimin sonuçlanndan farklı olduğu gibi
her ıkisi de Saddam'ı ya da 12 Eylül cuntasını ik-
tidara getiren darbelerin yaptığı anayasalardan, iz-
lediği ekonomik politikalardan farklıdır. Avrupa Pa-
ra Birliği ise tarihte görülmemış bır örnek oluştu-
ruyor. Adım adım uzun yıllar, çoğu kez kapalı ka-
pılar ardında, bürokratlar, siyasıler ve iş çevreleri
arasında süren pazariıklar sonunda oluşturulan ya-
saların, merkezı bir siaysi otorite olmadan, uygu-
lanmaya konmasıyla ilerliyor Avrupa Para Birliği.
Üstelık, bu parasal birliğin zamanla siyasi birliği,
Av/rupadevletinı ve hatta ulusunu yaratması bek-
leniyor.
Olması beklenen bu sürecin, "neden" ve "nasıl"
sorulannı geniş kitlelere açıklayacak bir "büyük
söylemi" ya da "ortak ideolojisi" de yok ortada.
Regis Debray "Bir cumhuriyetçinin bilincinin
sınavı" ısımii çalışmasında, "ulus, şairtehn ve
askerierin işidir" der. 31 Aralık tarihli Liberas-
yon'un baş makalesinde editör Jean Daniel,
"Doğru, henüz Avrupa'nın ulusçulan, şairleri ve
askerieri yok, ama 150 savaş, 80 mityondan
fazla can kaybına yol açmış birtarihten kurtul-
ma arzusu gibi bir itici gücü var" diyerek Deb-
ray'a gönderme yaptı. J. Daniel n ne kadar hak-
lı olduğunu bilmek zor. Ancak bir şey kesin. Avru-
pa ıdealinın. belki milliyetçilerı, şairleri ve askerie-
ri yok, ama siyasi ve demokratik denetim süreçle-
rinin dışında, son derecede güçlü bir bürokrasisi
var.
Avrupa Merkez Bankası'nı, Avrupa komisyonla-
rını dolduran bu bürokrasiye siyasi denetim getir-
me çabaları hep Almanya duvanna çarptı. Alman-
ya'nın Avrupa'ya ılişkin bu tutumuyla, ABD'nin kü-
resel politikalan arasındaki benzeriik ise dikkate
değer. Böylece de sonunda Avrupa'da dünyanın
en bağımsız Merkez Bankası yaratılmış oldu. İşte
sosyal demokratların, elinı kolunu bağlayan, Avru-
pa'da ekonomik olarak en güçlü olanın iradesini
egemen kılacak bir iktidar ve yönetim ilişkisine y-
ol açan da bu süreç.
Sosyal demokratların elini kolunu bağlayan ikin-
ci etken ise ideolojık. Bugün sosyal demokrat ha-
reket içinde egemen olan, "Yaşadığımız dünya-
da kapitalizmin alternatifi yoktur. Sosyalist ide-
aller ölmüştür, sosyal demokratların reformist
projelerinin (kamu işletmeciliği, planlama, ge-
lir politikası vb.) modası geçmiştir"... "Devle-
tin esas rolü bir işletmecilik kültürü geliştir-
mek için gerekli altyapı sağlamaktır"... "Mali pi-
yasalann gücüne direnilemez, bu yüzden refah
devletinin bütçe üzerindeki yükü azaltılmalı-
dır" türünden görüşler, hükümetlerin, Fransa'da-
ki gibi bir işçi hareketinın üzerinde hükümet olmuş
olsalar bile ekonomi politikası seçeneklerini kısıt-
lıyor.
Avrupa Birliği içinde, ekonomi yönetiminde tüm
iktidan Merkez Bankası'na ve bürokratlara veren
bu süreç, giderek bir Left Business Observer ya-
zarının tespit ettiği gibi neo liberalizmin ıdeologla-
rından Prof. Hayek'in hayallerini bile aşan bir şe-
killenme yaratmak üzere.
İzmirli sanayicilerden
aday seçimi uyarısı
İZMİR (Cumhuriyet Bürosu) - tzmırli sanayıci ve
işadamlan. tzmirmilletvekili sıfatıyla parlamentoya
gırmiş kişilerin büyük bir bölümünün kenti temsil
etme görevini yerine getırmediğini belirterek
gelecek seçimlerde adaylık için başansı kanıtlanmış
kışılenn dikkate alınmasını istediler tzmir Ticaret
Odası. Ege Bölgesı Sanayı Odası, İzmır Ticaret
Borsası. Ege İhracatçı Bırlıkleri. Ege Sanayıci ve
işadamlan Derneğı. EGS Holdıng. Güçbırliğı
Holding, GEDAŞ. Enda Enerji Üretım ve Dağıtım
AŞ. lzmir Sanayici ve İşadamlan Derneğı ile Ege
Genç İşadamlan Derneği başkanlannın imzalanyla
siyasi partı lıderlerine yapılan çağrı metninde,
"Yapılacak olan millervekilliği seçünleri için aday
belûienirken İzmir halkının tanıdığı, sevdiği ve
güvendiği, daha önce ilimize çeşitli hizmederde
bulunarak başansını kanıtlamış adaylann listelere
almmasınui sağlanmasını saygılannıızJa arz ederiz"
denildi.