17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 1999 ÇARŞAMBA 14 KULTUR Shakespeare'in bilim adamlannı ve politikacılan geride bırakması tartışmalara yol açtı Biııyıbıı insanı Shakespeare B,^üyük ozan Ingiltere radyo kanallanndan Radyo Dört'ün düzenlediği, 45 bin kişinin katıldığı bir ankette ünlü bilim insanlannı ve politikacılan geride bırakarak 'binyılın insanı' seçildi. Shakespeare altı kişilik listede Evrim Teorisi'ne ve yerçekimi kanununa imza atmış bilim insanlannı da geçerek bilim ve sanat dünyası arasında bir tartışmaya yol açtı. Kültür Servisi - "Ne hükümdarlann yaldızlı anıtlan, ne de mermer benim güçiü şiirimden uzun yasayamaz" demiş- ti Shakespeare55. sonesinde. Oyunla- n ve şiırleri her geçen gün daha büyük bir ılgi gören ozanın sözleri 2000'e bir kala bir kez daha dogrulandı. Büyük ozan Ingiltere radyo kanallanndan Rad- yo Dört'ün düzenlediği bir ankette ün- lü bilim insanlannı ve politikacılan ge- ride bırakarak 'binyıhn insanı' seçildi. Listenin ilk sıralannda yine edebi- yatla ilgili kişileryeralırken Shakespe- are altı kişilik listede Evrim Teorisi'ne WHtüun Shakespeare ve yerçekimi kanununa imza atmış bi- lim insanlannı da geçerek bilim ve sa- nat dünyası arasında bir tartışmaya yol açtı. Evrim Teorisi'nin sahibi Charies Danvin, "Son dönemlerde birkaç kez Shakespeare okumayı denedim, ama o kadar sıkıcı bukium ki midem bulandı" demişti. Ancak kendisiyle aynı fikirde olmayan günümüz insanlan, Shakes- peare'i birinci seçerken Danvin'e dör- düncü sırayı hak gördüler. 45 bin kışınin katıldığı anket iki aşa- madan oluşuyordu. Dinleyiciler önce bir önliste hazırlanması için tercihleri- VVinston Churchill ni bildirdiler. Ardından en çok tavsiye edilen altı kişi arasında ikinci bir oyla- maya başvuruldu. Altı kişilik listenin ta- mamı tngiliz erkeklerinden oluşuyor. Önlistedeki ılk kadın aday ise on birin- ci sırada yer alan Kraliçe I. Etizabeth. Listede Shakespeare'den sonra sırasıy- la Sir Winston Churchill (Ikınci Dün- ya Savaşı dönemının ünlü politikacısı ve 1953 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi). \VIlliam Catton (ılk ingilız matbaacı). Charies Danvin (Evrim Teorisi'nin sa- hibi), Sir IsaacNewton (Yerçekimi Ka- nunu'nun sahibi) ve Oliver Croımvell Charies Danvin (püriten lider, devlet adamı-lngiltere'de ilk parlamentoyu kuran kişi) yer alıyor. Royal Shakespeare Tiyatrosu'nun yö- netici yardımcısı, Uluslararası Shakes- peare Birliği'nin başkanı ve Shakespe- are'in doğum yeri olan Trust"ın beledi- ye başkanı olan Profesör Stanley Wells Shakespeare'e yönelik hiç azalmayan, hatta her geçen gün artan ilgının kültü- rel. tarihsel ve toplumsal sınırlan aştı- ğını vurguluyor: "Shakespeare'e yöne- tik ilgi, güçlü insan tahlilleri \e günlük yaşanu yansırmadaki başansından kay- naklanıyor. İnsanlannmücadeketmek Yavuz Tanyeli 'nin sergisi Apel Galeri Ueyer alıyor Zamanlayarışan heykeller ESRA ALİÇAVUŞOĞLU Çağdaş Türk resminin önemli isimlerinden res- sam, heykeltıraş Yavuz Tanyefi, bu kez camdan hey- kelleriyle izleyıcilenn karşısında. Daha önce ahşap, mermer, bronz gibi malzemelerle çalışan Tanyeli, bu kez belki de en kaprisli, sanatçıyı kendine uy- maya zorlayan bir malzemeyle; camla çalı- şıyor. 10 Öcak'a dek Apel Galeri'de ser- gilenecek olan cam heykeller, galeri me- kânıyla da tam bir uyum içinde... Cam heykellerin en önemli özelliği, yaratım sürecinin sadece birkaç dakikayla sınır- lı olması. Bal kıvamında, 1500 derece- lik finndan çıkmış cam, sac plakanın üzerine dökülüyor ve bronz heykellerin üzerine bastınlması sonucunda formu yaratılıyor. Cam, henüz sıcakken üzeri- ne boyalar ve birtakım kimyasal madde- ler eklenerek son halini alıyor. Bu süreç enfazlabirdakikailesınırlı... Busürc için- de soğuyan cam, daha sonra yapılabile- cek hiç bir müdahaleyi kabul etmiyor. Yaklaşık dört yıldır cam heykeller üze- rinde çalışan Tanyeli. camın zorluğunun altını çiziyor: "Çokzorbirmalzemecam. Henüz sıcakken formunu vermek zorun- dasnuz. Cama formunu verirken yontma, kumlama, kesme gibi cam tekniklerini kul- lanmıyorum." Tanyeli, 1500 derecelik bir ısı içinde neredey- se su kıvamında olan camı, bu konuda uzmanlaşmış bir usta yardımıyla taşıyor tezgâhına. Cam ustasının boruyla birlikte tezgâhın üzerine getirdiği cam, Tan- yeh'nin ellerinde formunu buluyor. Ama sanatçının en büyük engeli, camın kendisinin belirlediği za- man... Yavuz Tanyeli'nin cam heykellerinin hemen hepsinde, tıpkı resminin ve heykellerinin de ana çe- kirdeğini oluşturan figür yer alıyor. "Camın üzerin- deki fîgürlerin ön çahşmalanm daha önce yapıyo- rum. Ve bu rölyeflerden yola çıkarak kısa süre içinde cama uyguluyorum. Renklerini. parlaklığınu sedefi- ni 30 saniye içinde uygulamak durumundayun. For- mun kendisi de o sırada yapdıyor. Sonra zaten bir şey daha yapmak isteseniz de vaktiniz kalmamış oluyor. Peki bu vanm mı kalrmştır? Sanmrrorum_ Ama kal- mışsa bilc bir şey olarak ortaya çıkıyor. Bu sadece ca- ma özgü bir dunım. Bütün bu az enstriimanlaria mi- nimum bir zamanda, zamanla yanşıyorsumız. 40 sa- niye oldu mu çatiıyor. imha oluyor" Cam heykellerin her birinin boyutlan ve form- lan birbırine çok yakın, ilk bakışta bir seriyı andınyorlar. Aynca sergıde, tek figürlüle- nn yanı sıra cazcı figürlerinin yer aldığı panolardasergilenıyor. "Buboydatekfi- gür olarak yapabileccğimiz seyler. aşağı yukan benzeri formlan veriyor. Onun için bir tür seri teşkil etmiş oluyor aslın- dtLT ' lânyelı'ıTlncam heykeTTerTnîrrbTrTcıs- mı. ortalanna yerleştirilen mumlarla ya da tavana asılarak gün işığindan faydala- nılarak sergileniyor. "Cam; kaü,çoksert, hatta çelik kadar sert bir malzcme. Fakat diğer malzemelerden farklı olarak tşığı üze- rinde dolandınp, ışık etkileri y aratabilme- si çok özel bir duruma sahip. Bunu sade- cc camda görebiliyoruz. Işık hem onun dıs. formunu hem de içini gösteriyor. Kalınb- ğın hımünün içini, detaymı görebiliyorsu- nuz. Işık oyıınlanna son derece açık olma- sı, onun eddsini daha da artnnyon" Yavuz Tanyeli bundan sonra cam bir büst yapma yolunda... Şimdilerde hem teknik hem de bilgi olarak bu- nu yapabilecek durumda olduğunu söylüyor. Bunlann rölyeflerinin hazır olduğunu belirten sanatçının, bir büst yapabilmek için birkaç kişinin aynı an- da taşıyacağı cama ıhtiyacı var. "Birki- loya kadar olanını ancak bir kişi taşıya- büiyor. Ancak bu büyüklükte çahşabiii- yorsunuz; onu bırakayun bir kezdahage- tireyim dediğiniz zaman olmuyor. İlk ge- -_ , len ile son gelen arasındaki ısı farkı nede- ni> le üzerine ilave cttiğiniy cam. yapışsa bile ka- nşmıyor. iz oluyor ya da soğuma nedeniy le çat- lıyor. Daha büyük ebaüarda çahşmak için iki ya da daha çok kişi- ye bu ma- deni getirtme- yi düşünüyo- rum. İ ç kfirek camı aynı anda aüp, o anda crişcbf- leceğimiz maksimum büyüklükte daha büyük boyuthı çahşma imkim ya- ratmayı amaçlıyorum." Tüm bu zaman kisıtlama- lannın yanı sıra camın ısısı müt- hişbırhayati tehliketaşıyor. Eri- TTÎÎŞ cam, vücüdûh BernângTbrfye-" rine geldiğınde tehlike yaratıyor. Bu yüzden atölyenin çok kalabalık olmama- sı gerekiyor. Türk resminde belli anlayışı temsıl eden Ya- vuz Tanyeli, beşinci heykel sergisi ile bu alan- da da kendini ortaya koyuyor. (^külerini re- simlerinde okumaya alıştığımız sanatçı, bunu heykelleriyle de sürdürüyor. "An- latacakşeyinizyoksaneresinıyaparsınız ne de heykeL." sözleriyle daha anlata- cak çok şeyi olduğunun bir kez daha al- tını çiziyor. (Fotoğraf: KUBİLAY TÜNTÜL) Siyah-beyaz dönemin iki Altın Portakal'lı görüntü yönetmeni Ali Uğur Fethiye'de öldü Sinema 40 yıllık bir kamera ııstasnn yitirdi • Ali Uğur; Acı Hayat, Susuz Yaz, Son Kuşlar, Hudutlann Kanunu, Kızıhrmak-Karakoyun, Kuyu, Irmak, Bedrana, Kara Çarşaflı Gelin gibi en ünlü filmlerimizi görüntülemişti. TURHANGÜRKAN Türk sinemasının siyah-beyaz dönemi- ne damgasmı vuran 1950-1 %0 kuşağı bi- rer ikişer yitip gidiyor. Sinema tutkusu uğ- nına yaşammı harcamış kamera gerisinde- ki emekçilerin ölümünden çoğu kez kim- selerin haberi olmuyor. Yüksek satışlı bol renkli gazetelerimizin, reytingli ekranlan- mızın ölen yönetmenlere, kameramanlara, senaryoculara, karakter oyunculanna ayı- racak ne yeri, ne zamanı var. Galiba bunun tek ayrallığını gazetemiz üstlenmiş. Önem- senmeyen, anımsanmayan sinema esnafı- nın yitimi, yalnız Cumhuriyet'le duyulu- yor. Sınemamızın 1998'deki son yitiği 40 yıl öncesinin fotoğraf ve kamera dalınm siyah- beyaz ustalanndan Ali Uğuroldu. 150 do- laymda fılmde görüntü yönetmeni olarak imzası bulunan, yapımcılık, hatta yönetmen- lik de yapan Ali Uğur, 1980'lerin sonun- da Yeşilçam'a küserek pansiyoncuiukyap- tığı Fethiye'de 65 yaşında yaşamını yitir- di, Övünç duyduğumuz en ünlü filmleri- mizde imzası bulunan 2 Altın Portakal'lı görüntü yönetmeninin ölümü de pek çok An' Uğur, 1966'da Yılmaz Güney ve EroJ Tas'la' Yedi Dağın Aslanı'nın çekiminde. uğraşdaşı gibi basın dünyasında yankı bul- madı. 1933'te Fethiye'de doğan Ali Uğur, alay- lı sinemacılardandı. Ortaokulu bitırdikten sonra öğreniminı bırakarak calışma yaşa- mına atıldı. Küçük yaşlarda oyuncu olarak girdiği sinemada. yanlannda fotoğraf asis- tanlığı yaptığı Kemal Baysal ve Faruk Kenç'in yardımı>la 16 yaşuıda filmlerde kameraman olarak çalışmaya başladı. 1956'da "Yangm 1 " filmiyle başladığı görün- tü yönetmenliğınde yıllar boyunca 150 do- layında filme imza attı. Çok sayıda tecim- sel filmi görüntüledikten sonra Lütfi Ö. Akad, Metin Erksan, Duygu Sagıroğlu. Er- doğanTokath,Süreyya Dunı gibi tanınmış yönetmenlerin filmlerini çekerek sanat ya- şamının en başanlı yapıtlannı verdi. Metin Erksan'm "Acı Hayat" filmınde- ki çalışmasıyla 1964'te 1. Antalya Film Festivali'nde ilk Altın Portakal ödülünü aldı. İkinci Altın Portakal ise !967'de4. An- talva Film Festivali'nde YümazDunı'nun '•Zalimter" filmiyle geldi. 1963'te Eren Film'i kurarak yapımcılığa geçen Uğur, kendi kurumuna çevirdiği "Sabah CMma- sın", "Aşklann En Güzeli", "Zunba Gibi Deükanb", "Allaha Adanan TopnüT fılm- lerinden ilkinin yönetmenliğini de üstlen- di. Ancak yapımcılık kısa sürdü. Sinema alanında kendi kendini yetişti- ren Ali Uğur, görüntü dilindeki teknik aşa- maya en iyı uyum gösteren kamera usta- lanndan bıriydı. Hareketli bir kamera kul- landığı "Son Kuşlar", "Kuyu" gibi yapıt- larda şiirsel bir görüntü dıli elde ettı. Ali Uğur en pınltılı dönemini 1960-19701i yıllarda Lütfi Ö Akad'ın "Hududlann Kanunu", "Kmhrmak-Karakoy un". "Ve- sikalı Yarim", "Ana", "Kurbanlık Katil", "Irmak", Metin Erksan'ın "Acı Hayat", "Susuz Yaz", "tstanbul Kakünmlan", "Ku- yu", Halit Refiğın "Gençlik Hülyaten" Duygu Sağıroğlu'nun "Bitmeyen Yol", Sü- reyya Duru'nun "Döner Ayna", "Derya Gülü", "Bedrana", "Kara Çarşaflı Gelin", "Fatmagül'ün Suçu Ne", Yılmaz Duru'nun "Zalimler", "Azap Yolu". "Kara Doğan", Erdoğan Tokatlı'nın "Son Kuşlar", Bilge Olgaç'ın "Açhk" filmleriyle yaşadı. Yılmaz Güney'le yakın ilişkileri olan Ali Uğur, bu sanatçının yönetmenliğini yaptığı "Aç Kurtlar"la birlikte oynadığı "Prangasız Mahkûmlar", "Koçero-Dağ- lann Kurdu". "Zımba Gibi Delikanh", "Yedi Dağın Aslanı", "Kmboy AB", "As- lanlann Dönüşü", "Kibar Haydut- Yalnız Adam", "Bin Defa Ölürüm", "Çifte Ta- bancalı Kabadayı" gibi fılmlerin de gö- rüntü yönetmeniydi. Son dönemde geçin- mek için önemsız filmlerde de çalışmak zo- runda kalan Uğur'un TV çekimleri de bu- lunuyor. OBver CromweD ve katlanmak zorunda olduklan şeyler- den hoşlandıklan, zevk aldıkian şeyle- re kadar her şeyi konu aüyordu. Sade- ce insanın toplumdaki yerini degil, in- sanın evrendeki yerini, Tann'yla ya da Tann olarak varsay dığımız şeyie ilişki- sini irdeliyordu. Büyük yazın yetenegi oyunlannda anlattıklanmn her dilde anlaşılmasını sağlıyor. l Imlararası plat- forma hitap ediyor Shakespeare. Japon- yaVla, hatta l'zakdoğu'nun tamamında büyük ilgi görüyor." Wells, oylann çoğunluğunun bir bi- lim adamı yerine birozana gitmiş ol- masının da çok doğal olduğu- nu düşünüyor. "Sanatın insana ulaşması çok daha kolaydır. Einstein ya da DanvinMn nder yaptığını tam olarak kavraya- mavız, ama şiiri hepimiz duya- bfliriz." Shakespeare oyuncusu ola- rak tanınan Dame Judi Dench de sonuçlan büyük bir mutlu- lukla karşılayanlardan. Üste- lik oyunlanyla yıllarca kirası- nı ödemesine ve ailesine des- tek olmasına yardımcı olan Sha- kespeare'e karşı borçlu hisse- diyor kendisini. Danvin'in değeri Öte yandan, sonuçlar bilim adamlannın, sanat ve bilim ara- sındaki bitmek tükenmek bil- meyen tartışmayı yeniden aç- masına neden oldu. Ingilte- re yeki Bnimın|lerlemesi Bir- liğT'nin eski başkanı Profesör Colin Blakemore. Danvin için iki kez oy kullandığını itiraf ediyor: "İki ayn telefon hattı kullanarak Daovin için iki kez oy kuDandım. Çünkü Darwin'in bunu hak ettiğini düşünüyor- dum. Önlistede sanatçılann, potirikactlann ve bilim adam- lannın bir arada yer alması iyi bir gelişmeydi. tşin aslında in- sanlar bilim adamlannı büyük politikacılar \e sanatçılaıia ay- nı seviyede görmüyorlar bile. Shakespeare'in birinci olması- na bir itirazım yok. Irirazım Darvvin'in uzun vadede son bin- yıhn en etkili İngiliz insanı ola- rak kavranamamış olması. Önümüzdeki yüzyıl içinde Daovin'in değerinin daha iyi anlaşılacağını düşünüyonjm. Shakespeare insanlann duru- munu anlarma konusunda ba- şanlı elbette, ama Darvvin ne- den öyle olduğumuzu da anla- tarak daha önemli bir adım at- tı bence." Önlistede, elektriği bulan Michad Faraday. VIII. Henry. penısılini icat eden Alexander Fleming yer alıyordu. Biyolo- ji profesörü Lewis Wolpert ise durumu şöyle değerlendiriyor: "Shakespeare bize zaten bildi- ğimizşey leri 'güzel bir şekilde' söyiedi yalnızca. Öte yandan Nevvton ve Danvin insanlık ve evren üzerindeki düşünceleri- mizi degiştirdiler" Bilim-sanat tartışmalannın yanı sıra listede yer alan diğer üç kişi konusunda da pek çok itiraz var. Churchill'in 20. yüz- yıl tngilteresi için önemli insan olduğu, ancak bin yıllık bir dö- nem ölçüt alındığında yaptık- lannın etkisinin tartışılabile- ceği söyleniyor. Caxton'ın mat- baayı icat etmediği, sadece tn- giltere'yegetiren ilk kişi otdu- ğu üzerinde durulurken Crom- well'in de ilk parlamenter de- mokrasiyi kurarken binlerce Irlandalıyı öldüren bir despot olduğunun görmezden geline- meyeceği vurgulanıyor. Bu yanşmadan önce Ingilte- re'de düzenli olarak yıhn insa- nı anketi düzenleniyordu. Ço- ğunlukla politikacılann seçil- diği bu ankette 1982 ve 1990 yıllan arasında, 1985 dışında- ki her yıl Thatcher birinci se- çilmişti. 1990 yılında siyasal grup ve partilerin toplu olarak oy kullanarak sonuçlan etkile- meye çalışttklan, aynı kişilerin ikişer, üçer kez oy kullandıkla- n gerekçesiyle anketten vaz- geçilmişti. 1994 yılında yine- lenen ankette yeniden usulsüz- lük olunca yılın insanı seçim- lerine son verilmişti. DEFNE GÖLGESİ TURGAY FtŞEKÇt f Bu Sabah Yazılmış Gibi' Dünkü gazetemizle birlikte Dünya Klasikleri di- zisinde, yeryüzünün bilinen en eski ozanlanndan Safo'nun (Sappho) şiirleri yetmiş bin okura ulaş- tı. Günümüzden iki bin attı yüz yıl önce yaşayan Sa- fo'nun şiirleri, kişisel bir sesin ilk örnekleri olma- sıyla da önem taşır. Bizim Edremit Körfezi'nin karşısındaki Midilli Adası'nda yaşayan Safo, coğrafya olarak da kom- şumuz, hatta akrabamız sayılır. Radyo Cumhuriyet'te geçen cumartesi akşamı yayımlanan "ŞiirDünyası" programında, Egemen Berköz, Cengiz Bektaş ve ünlü halkbilimcımiz ll- han Başgöz'le Safo üzerine konuştuk. Bu akra- balık üzerine ilgınç açıklamalar geldi. Cengiz Bektaş, coğrafya ortaklığının bizleri ay- nı zamanda ortak bir kürtürün de öğeleri kıldığını, eski Yunan şiirinin ölçü birimlerine bizim Ege tür- külerinde de rastlandığını söyiedi. (Ihan Başgöz ise şiirde "Oğuz biçemi" denilen bir doğrudan anlatım biçemi oldugundan söz aça- rak bizim halk şiirimizle antik çağ Ege şiiri arasın- da söyleyiş ortaklıklarına rastlandığını, dahası bu- günkü Türkçemizde kullanılan "gözümün ışığı", "sevincimden kalkıp oynadım "gibi deyimlerin es- ki Yunan destanlannda da bulunduğunu söyiedi. Kolay değil, bin yıldır yaşadığımız bu topraklar- da bizden önce de yaşayanlar vardı. Üstelik onlar insanlığın uygartık yolundaki önemli atılımlannı ger- çekleştirmişlerdi. Bizlerin bugün, bu geçmişten habersiz yaşayabilmemiz olanaklı mı? Her dizesinden toprağımızın güneşinin yansıdı- ğı Safo'nun şiirlerinde Ege'nin sonsuz yıldızlı gö- ğü, zeytinlikler, bağlar yansıyor. Şiirlerinde sık ge- çen kent adlarından biri Sardes, yani bizim Salih- li. O zamanlar Salihli, Batı Anadolu'nun en büyük devleti Lydia'nın başkentiymiş. Bugün de akmak- ta olan Sart Çayı, bu dönemde taşıdığı altın cev- herieriyle ünlüymüş. Tarihte ilk para da Salihli'de bu akarsudan toplanan altınlar işlenerek basılmtş. Bugünkü Salihli'ye yolu düşenler, o günlerden kal- ma kalıntılan görebilir, Safo'nun şiirlerinde geçen Sardes'i düşleyebilirler. Ne giyeyim diye sorma Kleis Bir zamanlar başıma bağladığım Sardes'ten gelme, işlemeli mendilim yok sana verecek. • • • Yeni yayımlanan, antik çağın ünlü düşünürü He- rakieitos üstüne bir kitap da beni Safo kadar he- yecanlandırdı: Herakleitos, Bir Kapalı Söz Usta- sıyla Buluşma Denemesı, Samih Rifat, Yapı Kre- di Yayınlan. Hani şu, "aynı ırmağa iki kez girilemez" ve "her şey akar" sözleriyle diyalektik düşüncenin öncü- sü sayılan ilkçağ Anadolu düşünürü. O da Efes'te yaşamış. Aforizmalanyla etkisi günümüze dek sür- müş. Herakleitos'un başta gelen özelliği düşünce- lerini neredeyse şiirsel bir biçemle söylemesi. Samih Rifat bu büyük düşünürü çevirirken yanı sıra açikiaytcı nottarve çeşhityazıtarla da düşürtö- rü kapsamlı bir biçimde tanıtmayı başanyor. Da- hası onun düşünüryanının ötesine geçip ozan ya- nını öne çıkanyor. İki bin beş yıl önce bizimle aynı toprağa basıp, aynı göğü soluyan bu düşünürün "bu sabah yazılmış gibi" taze birkaç deyişine ku- lak verelim. "Çok bilgi akıllı olmayı öğretmez." "Yangm söndürmekten önemlidir ölçüsözlüğü söndürmek." "Çok toprak kazar, az bulur altın arayanlar." Günümüz insanlan, ne yazık insanlığın binlerce yılda oluşan temel değerierini göz ardı edip gün- lük pınltılann çekiciliğıne kaptırıyorlar kendilerini. Tek tek insanlan suçlamanın bir anlamı yok. On- lara bugün sunulan dünya bu. Okul kitaplanmızın hangisinde Safo'nun ya da Herakleitos'un adı ge- çiyor bugün, daha insanlık kültürünün nice temel yapıtaşlannın. Yurdunu tanımak, yalnızca dağlan- nın, ovalannın, kentlerinin adlannı öğrenmekle sı- nırlı olabilir mi? Bir zeytin ağacının ömrü bin yıldır. Bugün dallanndan zeytin kopanp yediğimiz bu ağaçlan kim dikti, kim yetiştirdi, onlar bize kimden kaldı, merak etmez mi insan. Safo gibi bakmalı biraz da yaşadığımız toprak- lara: Aşkın da payı var Güneşin panltısında ve erdeminde. Der Stempei Sergisi, Hoflanda'öa • Kültür Servisi -T. Melih Görgün'ün mühür üzerine gerçekleştirdiği düzenlemelerden oluşan 'Der Stempel-Mühür' başlıklı sergi Hollanda Tilburg Pjotr Çağdaş Sanat Merkezi'nde ' sanatseverlerle buluşuyor. Sergi 23 Ocak'a dek gezilebilecek. Büyük boyutta metal malzeme kullanılarak hazırlanmış formlann yer aldığı sergi, bir yargı ve sonuç malzemesi olan mühür üzerine sorgulamayı içeriyor. K Ü L T Ü R t Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle