Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 OCAK 1999 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Gericilerin Şiddet Örgütleri
Prof. Dr CİHAN DURA
imi "romantikavdınlar"
ne derse desin. "'îslamda
şiddetoJduğıTgörüşüko-
layca yadsınamaz. Bu gö-
rüş temelsiz değıldir.
^ Çünkü Kuran'da o yön-
de yorumlanacak "Cihat" buyruğu ile
"Müşrikkr nerede görülürse öldürülme-
Kdir." "Dinden döneni vunın" gibı âyet-
ler vardır! Aynca. Islam tarihı de şıdde-
tin, her biçimiyle varlığını gösterir. Bu
nedenledır ki siyasal tslamcılann bir bö-
lümünün, iktidan silah yoluyla ele geçir-
meyi planlamalanna şaşmamak gerekır.
Siyasal Îslamda şiddet yönteminin \ar-
lığını gösteren taze bir kanıtı eski RP Ge-
nel Başkanı'nın Nısan 1994'teki bir ko-
nuşmasında buluvoruz. "*Türkiye'de adil
dözene mutlaka geçilecektir. Peki şimdi
sorun ne? Geçiş dönemi sert mi-olacak
yumuşak nu? kanlı nu olacak. kansız mı?
Biz bu geçiş kansız olsun diyoruz.*
1
Islam-
cı dergilerde şıddet açıkça, düzeni yıkma-
nın bir yolu olarak öneriliyor. Bir dergı-
nin Şubat 1994 sayısında "*haikın siyasal
tenihten öte,düzen tercihi nedenhie RP*ye
yöneldiğini. düzenin okandığııu, bu du-
rumun. aJternatifini de getireceğjni" ileri
sürdükten sonra, Islamcı bir yazar şöyle
diyebiliyor: "Görünen o ki şafak sökmek
içuı, kanını akıtacak binkrce yıküz bekli-
yor." 14Temmuz 1993'te Kahramanma-
raş'ta dagıtılan bir bildıride şunlar yazı-
lıydı: **Laik ve Kemaüst düzen silahlı ve
fslameı militanlar tarafindan yıkılacak-
ör._ İslam'da şiddet vardır. Bunu inkâr
edenler.münankiarvedâvâ kaçkını köpek-
terdir." 1993 vılında Iran'da düzenlenen,
50 ülkeden 400 delegenin katıldığı bir
toplantıda aşın dinci terör örgütlerinin,
Türkiye gibı ülkelerde "suikast eylemle-
rine ağırük verilmesi"' kararı aldıklan,
lran'ın "tüın dümada girişilecek eytem-
ler için 500 milyon dolarlık bir fon oluştur-
duğu" savı. Mısır'ın önde gelen birdin ada-
Ercives Üniversitesi
mının "İslamdan dönenlerin öldiirülme-
si gerektiği ve bunu birejlerin de yapabi-
leceğj" görüşünü ilen sürdüğü hesaba ka-
tılırsa. yukardaki ve benzen konuşma. ya-
zı ve bıldirilerin gerçek anlamı daha iyi
anlaşılır. Şiddetin aldığı biçımlerden ikı-
si, silahlı hiziplerve silahlı ayaklanmadır.
Silahlı hizipler: birparti y a da siyasal ku-
ruluşun. askerliğı andınrbirşekilde-açık
ya da gizlı olarak- örgütlenmesi. devletin
de buna göz yumması durumunda söz ko-
nusudur. Uyguladıklan şiddet. moral bas-
kıdan sılah kullanımına degın türlü bı-
çımlerolabılir. 19901ı yıllarda Türkiye'de
bu çerçevede düşünülebılecek pek çok
gelışmelerolmuştur. Örneğin, değerlı ya-
zarlanmız, bilım adamlanmız. mahkeme
başkanlanmız. devletıne vegörevine bağ-
lı öğretmen ve müdürlenmiz; Atatürkçü
diye. laıkliğı savundu diye, kılık-kıyafet
yönetmeliğinı uyguladıd'iye hakarete uğ-
ramış. tehdit edilmiş. hedef gösterilmiş-
tir. lşte pek çogu arasından. bir bildıriden
ve bir tehdit mektubundan şiddet örnek-
leri "tki öğretmen. Atatürkçö kâfirterin
başı oiduklannı açıkça beili etmişlerdir.
Bunlara hak ettiği cezayı verelinu. Şeriab
kuracağız. Kâiîrleri kıracağız.'" "Miislü-
manın başortüsü ik uğraşma.seni param-
parça ederim— Bu sana (İk ve son uya-
nm_" Bir şeyh bozuntusu da şöyle dıye-
biliyordu: "10Kasun''ısaboteetnıekiste-
sevdik. yapacak çok şev vardı."
Ülkemizde İslamcı şiddet
Türkiye'de tslamcı şiddet daha da ile-
ri gitti: Kişılere saldınldı, soygunlar ya-
pıldı. cinayetler işlendi. suikas} ve katlı-
amlar yapıldı. Üniversitelerde laik anla-
yışlı öğrenciler; tekbirgetiren ülkücü-şe-
riatçı çetelerin bıçaklı. taşlı sopalı saldı-
nsına uğradı. Tekel bayilen taşlandı. Şan-
lıurfa'da "İslami Direniş ErlerT adlı bir
örgütün soygun yaptığı belırlendı. Atatürk-
çü bilim adamlan ve yazarlar katledıldi.
1993 "te Sıvas'ta. Atatürk heykeline saldı-
nldıktan sonra, "*Din elden gidhor. Müs-
liiman Türkiye!" çığlıklan arasında 37
aydınımız dıri din yakıldı Özellikle Gü-
neydoğu Anadolu Bölgesi'nde faıli meç-
hul cinayetler işlendi. Hızbullah. adını ilk
kez bu cinayetlerle duyurdu.
Bütün bu korkunç olaylar. İslamcı te-
rör örgütlerinin amaç ve eylemlen göz
önüne ahnınca, daha iyi anlaşılır. Bunlar-
dan İBDA-Cnin hedefı Islami birde\let
kurmak olup silahlı sa\aşımı benımse-
miştir. Nakşibendi çevrelennde etkilidır.
Örgütün yöntemi, "şiddet dahil, hertür-
lû, mücadele"'dir. Bu amaçla "İslami kı-
sas krtalan" \ e "^ıttra foreegniptan" kur-
mu^lardır. Kendi soylemlerine göre "Öl-
dürülmcsini doğru bulduklan insanlar,
Kemaüstferdir: çünkü önlerindeki e n ^
ler kalkmaktadır." Hazıran 1994 te Iz-
mir'de aşın dınci terör örgütü İslami Ha-
reket Ordusu mıhtanîannın hücre evleri-
ne yapılan baskınlarda. sılahlar. uzaktan
kumandalı bombalar, bubi tuzaklan. ey-
lem planlan. mobil telefonlar. özel şıfre-
lı telsizlerelegeçırilmıştir. Örgüt Iran'dan
mali destek sağlamaktaydı.
tranyanhsı şenatçı terör oıçütü Hızbul-
lah; 1988yılından buyana. özetlikleGü-
neydoğu'da örgütlenmeye başlamıştır. Ör-
gütün amacı "meveutanavasaldûzeniyı-
kantk yerine İran modeli. Şii temele da-
yah tstami birKürtdevieti kurmak"tır Stra-
tejilen "tebüg-cemaat-dhat" olmak üze-
re üç aşamalıdır Örgut; amacına ulaşmak
içın. "cinayet, gasp, soygun, araba hırsız-
l^tebdif'gıbieylem türlerinı de benım-
semiştır. 1991 yılından ben Güneydo-
ğu 'da çok sayıda öldürme eyiemı gerçek-
leştirmiştır. 1995'te, kimi örgüt üyeleri; ts-
tanbul ve Bolu yöresınde çeşitli camiler-
den çaldıklan d'eğerli halılarla, çok sayı-
da sılah ve patlayıcı maddeyle ele geçı-
nldi. Örgütün tran ve RP ile bağiantılan
olduğu iler sürüldü. Aynı örgüt 1996'da
" Yönetimleri tslam olnîayan ülkelerde ze-
kâü Hizbuliah toplar" tehdidiyle Bingöl
halkını haraca bağlamış bulunuyordu
Eğer bir parti ya da siyasal kuruluş. sesı-
nı duyurma konusunda kendisine tanman
olanaklann etkıli olmadığını düşünüyor-
sa, iktidara karşı savaşımını askeri yön-
temlerleyürütmeyekararverebilir. Silah-
lı direnme. bu takdirde. iki aşamada ce-
reyan eder. Birincisi gizli direnme. ikin-
cısı açık ayakJanmadır. Açık ayaklanma
ya sert bir ıhtilal ya da uzun bir ıç savaş
biçimini alır. Örnegın Cezayır'de radikal
İslamcı nulıtanlarla hükümetgüçleri ara-
sında süregelen çatışmalar, bir "içsavaş"
olarak niteleniyor. Tıpkı bu ülkede ve Ta-
cıkistan'da olduğu gibi. Türkiye'de de la-
ıklerle şeriatçılann bırçatışmaya doğru git-
tiklerinden cıddi olarak söz edenler var-
dır.
Silahlı ayaklanma
Türkiye'de şeriatçı bir silahlı ayaklan-
ma \arsayımını -az da olsa- dognılayan
kimı belirtıler görülüyor. Örneğin bir gö-
rüşe göre -tstanbul'un Fatıh, Eyüp, Üskü-
dar. Beykoz gibi büyük semtlerinde gö-
rülen- "imana dayaû şeriat düşüncesi ve
yaşam btçimine uvgun verk-şim bölgeleri
olarakörgütlenen "şeriatgettolan'nın oluş-
tunılmasında. Mao Tse-Tung'un. ilk aşa-
mada üslcr eldeedilmesini koşul sayan ge-
rilla sa\aşı ve bu üslerden öbürlerine sıç-
rama>ı öngören Mac Arthur'ün stçrama
savaşı taktikkri" esas alınmıştır. Alman-
ya'da 1993'te bir sözde •'Federe İslam
Devieti" kurarak ölüm fetvalan çıkaran es-
kı -milligöriişçü'"Cemaleddin Kaplan'a
-bugün oğluna- göre "Devlet demek, di-
ninhavatavehayaanherkuruluşunaege-
rııen dİması demektir. Parti \olu\la İslam
dc\ terine gjdilemez. Gerçek anlamda üm-
nıet olanlar, harekete geçmeJidir. Hareke-
te geçmenin üç tezgâhı vardır; Medrese,
tekke ve loşla» Medresede şeriat tekke-
de tarikat, kışlada tetik çekme öğretile-
cektir." Eski müftü kışla konusunu şöyle
açıklıyordu: "Kışlaya henüz gelmedik.
Geldiğizanıanyapdacaktır. Knanunı sağ-
lamak. iiçte birtabana sahip obnakgerek-
lidir. Ayaklanma için. yüzde yüze >akın
alaşağı etnıe şansına sahip olnıalıdır. Silah-
lı a>aklanma devieti elegeçirme aşamasın-
da başlayacakur." Sayılan 2000'ı aşma-
dığına göre. 29 Ekim 1998 'de Anıtkabir'e
düzenlemeyi plaladıklan. korkunç bir kı-
yımla sonuçlanacak intihar saldınsmı aca-
ba "medrese ve tekke tezgâhlan"ndan
hangısı içinde düşünmek gerekir? Bu "kış-
la" motifi iktidara sözde "demokratik
yol"dan gelmeyi benimsemiş -konuşma-
İan, yandaşlannın "Vurde,Miralım; ölde
ölefim" çığlıklanyla kesilen- Islamcıla-
nn da. hernedensedilinden düşmez: "Mi-
narek'rsüngümüz.kubbeler migfer/Cami-
ler kışlamız. müminler asker."
İBDA-C'nın hedefı de şeriatçı ayak-
lanmadır' "Rejimi vıkjnak. bâül temeller
üzerine kurulmuş olan TC'yi temizleyip
yerine yeni bir devlet kurmak lâzundir»
Hesaplaşma Müslümanlarla laikler ara-
sında olacakür. Artık İslamcı-laik çaüş-
ması ve iç savaş var!" Örgüt. son hedefi-
ni gerçekleştirmek için, "antiemperya-
list, solcu, ulusçu" bütün muhalif grupla-
n rejıme karşı savaşmaya çağınyordu. Bu
taktik. insana, Humeyni'nin Iran'da yap-
tıklannı hatırlatıyor. Hızbullah da Ekığu
ve Güneydoğu Anadolu'da -De\let ege-
menlığinı yok ederek- şeriatçı bir Kürt
devieti kurmayı amaçlamaktadır. İran is-
lam Cumhuriyeti'ni model olarak benim-
semiştir. Aralannda sıkı bir hiyerarşik dü-
zen ve disiplin vardır. Örgütlenme mer-
kezleri camilerdir. "Cami sorumlulan",
"ctnıaat üyesi" adını verdiklen milısleri
\ardır. Bununla birlikte belki de en trajik
ve ürkütücü olanı; ımam-hatıp liselerin-
de ve Kuran kurslannda "hayatiannı Mus-
tafa Kemal dinsizligi ile savaşa adamak.
Türkiye'yi bir din \e şeriat devleti haline
getirmekiçin mücadeketmek'" üzere yaş-
lan 12-15 olan öğrencilere, yıllardır-Tür-
kiye Cumhuriyeti hükümetlerinin, baş-
bakanlannın, bakanlannın gözleri önün-
de- yemınler ettirilmiş olmasıdır!
ARADABIR
SABRİÖZDEMİR
Sınıf Öğretmeni (Erzurum)
Atatürkçü Aydınlığımızla...
Bilim, sanat. felsefe, ütopya,. sözcüklenni ve bu sözcüklerin
boyutlannı çok önemsıyorum. Üretici gücün sınırlarını zorlama-
nın, en güzele ve en gerçeğe ulaşmanın bire bir dile getinlişı olan
ve insanca, uygarca, aydınca yaşama yolunda ve benzeri baş-
ka tavırtarda bir ıletken görünümünde karşjlaştığımız bu sözcük-
ler, toplumdakı aydınlanma ivmesinin de en keskin gücünü ve
ölçümünü ıçenrler diyenlerdenim.
lşte ben, toplumsal aydınlanma bağlamında, Atatürk aydın-
lığı tamlamasına ve bu aydınlığa ket vurmak isteyenlere çok kı-
sa degınecegim.
Atatürk aydınlığı dıyorum, çünkü ıki yuz yılhk derrtokrasi ha-
• reketi içerisinde, gerek ilkesel bağlamdaki sürekü yeniteşmeci-
değışımcı dınamiği açısından, gerekse somut- pratıksel bağlam-
daki tanhse(«vnmı ve ulaştığı tu*ar(ılık açıstndan ırdeleyelım, el-
de edeceğimiz tortulaşmış ve kalıpsal bir sıstem anlayışı ve ba-
sıt bir ındeks tanımlaması değıl. yaşamın kendısıyle özdeşleşen
zor koşullarla yogrulmuş, aydınlanmacı-radikal bir felsefe ve
başdöndürücü ivedilik ıçeren bir siyaset anlayışıdır.
Anımsatmak ıstedığırn II. Cumhurryet yanıltrnacasının man-
tığı, ışte bu aydınlanmacı felsefeyle, ayncalıklı kuramcılık (teoris-
yenlik) adına zıtlaşır ve bunu yaparken kendi çelişkilerini önem-
semez. Ben de bir süredir unutulmuş olan bu reyızyonist ve yoz-
laştıncı anlayışı aslında çok önemsemiyorum. Önemsediğim in-
sanın yanıltılmak istenmesıdir.
Bu yanıltkan ve yalıtkan düşün mantığını biraz daha entmek
içın, anlamsızlığında anlam olduğu gibi bir temel kurarsak, es-
tetik olmayan zorlamacı bir çelışkiler örgüsüne ulaşırız gibi gö-
rünüyor ya da görünen kapital kılavuz istemiyor.
Bilımsel. ılencı ve kompleks demagojisinden annmış ve sa-
natsal bir duyumsallığı ve komposizyonu içeren ve asla dura-
ğan olmayan aydınlanmacı Atatürk felsefesınin bir ilkesizllk ıde-
olojısine dönüştürülmek istenmesi, kopyalanmış Fransızca bir
manökla bu Cumhunyetın tıkandığı savını ileri sürenlerin yani Meh-
met Altan ve yandaşlannın uyarılmış çabalanyla paralellik gös-
tenyor.
"Mavigözlen çakmak çakmak" olan bir adamın gülen gözle-
riyle karşılaşmamak için, hafktan kopuk biçımde.. ama halkçı
geçınerek, oturdukları yerden ürettiklen, bilgisayar müziği aya-
rındaki düşlerin yabancılaşmış yankısında avuntu arayanlar ve
liboşlan sıkça düşünenler (kulaklann çınlasın Emin Çölaşan) za-
man içinde bu yankının eridiğinı görünce bu sefer de III. Cum-
huriyeti düşlüyor ofmalılar. Sonuç olarak söylüyorum; işte on-
lar, gel-gıtleşmiş bir yanlışlıklar saplantısından ve sarmalından
asla kopamayacaklar ve dönüp dönüp duracaklar.
Bızler ıse. Kemalist aydınlığımız ve 1 'icik Cumhuriyetimizle iki-
binlerin çok ötesıne tümden geçecegız. Ve güzellikler enlemin-
de. hep birlikte "mutluluğun resmım" çızeceğiz...
Dinsel Normlar, Etnisite ve İnsan Haklan Bir Şeytan Üçgeni (mi)?
MEHMET Y. YAHYAGİL )editepe Cmversitesi Ueslek Yüksekokulu Öğ. Gör.
rallannın değişmezliğini savunmalan ve tutu-
culuklan, üçüncüsü de siyasal çıkarian için din-
sel odaklı bir yönetim biçimini destekleyen-
lerin örgütlenmesidir.
Kanımca hem Hıristiyan hem de ülkemiz din
bilimcileri. İslam dininın kutsal kitabı olan
Kuran'da bırçok kez vurgulanan.
u
insanlann
çevresini ve olav lan algılamada düşünce gücü
ve irdeleyid bir tutum takınmalan" buy ruğu-
nu göz ardı etmektedirler. Kutsal kitap önce-
likle ınsanların neye. nıçin ınanmalan (iman
etmelen) gerektigı ve bunu nasıl gercekleştı-
rebileceklerini temel kurallarla açıklamakta-
3îf. TJinîn Özû açısından değişmemesi gereken.
korunması zorunlu olan, bu ana kuraHar \ e öğüt-
Çlfrdir. ^lam dinı bu temel üzerine ınşa edilen
düşünce sıstematiğinde ufuklarını genişlet-
mek için insanlara "akıllannr kullanmalan-
nı önermektedir.
Ülkemızdekı din-laisızm eksenindeki so-
runun kaynağını ise inanca yönelik bu temel
kurallarla ilişkilendırilen sünnet, hadis ve din-
sel ıçtihatlardan oluşan (şenat) ile geçmişte de
bugün de çeşitli ülkelerde gözlenen farklı uy-
gulamalar oluşturmaktadır
Sekularizm bu aşamada devreye gırerek,
toplumsal yaşam düzeninin temel kurallannm
işleyişinde inanç söz konusu edilmeksizin.
herkese eşitlikçi davranmakta ve ınsanlann
sosya) işlevlerini (fonksiyonlannı) yerine ge-
tırirken ortak moral değerleri bulabileceğini,
tersi durumda toplumsal kurumlar tarafindan
dışlanacağını savunmaktadır.
Vurgulanması gereken bir nokta da bu dü-
şünce düzeyine ulaşmak için yüksek bir so-
yutlama yeteneğine erişilmesinin gerekliliği-
dir. Bu da doğal olarak, insanlann bilgi biri-
kimlerinin niteliğinin yanı sıra, yaratıcı düşün-
ceyi besleyen bir eğitim sisteminın varlığını
da zonınlu kılmaktadır. Oysa ülkemizde, so-
kaktaki adamın kafasındakı sorun "minietek-
le giımenin özgür olduğu bir üniversitede, ba-
şörtüsünün nedcn >asaklandığı"dır Nevarki
dınlerin, ınsanlan bırleştırici özellığınin dahi,
aynmcılık için kullanılması kuşkusuz dikkat
çekicidir.
T
ürkiye'de 9O'lı yıllara damgası-
nı vuran laiklık ilkesini yıprat-
ma çabalan. insan haklannın
çığnenme girişımlerı ve etnık
gruplar merkezli sorunlardan
hareketli ülke bütünlüğüne yö-
nelik bölücü terörist e>lemlenn eriştıği bo-
yut. cumhuriyetin sürüp giden 75. yıl coşku-
suna burukluk katmıştır.
Seküler yaklaşım öncelikle ilahi (bir doğa-
üstü) gücün "elçileri" aracılığıvla ya da (ıla-
hi olmayan) bir öğretici tarafindan insanlara
verilen sistematık bir değerler bütünü değil.
İnsânın kerîîî!sTtl2erinde odaKîanmıştır Bura-
da ana izlek (tema) ın^nç s*stenılennı dışla-
mak değil. bireysel vetoplufnsal açılımı nes-'
nel olmayan, dogmaftk değerlerden anndırmak-
tır. Bu bağlamda. Hınstiyan ülkeler yaptıkla-
n reformlarla, yaşam gereksınimlerinin fark-
lılaşmasına karşın. çağımızın sosyal ve eko-
nomık düzenini büyük sorunlar yaşamadan
sürdürebilmekte ve konuyu ırdeleyebılmekte-
dirler. (Bkz. John S. Spong. "Why Christi-
anıty Must Change or Dıe)'
İslam dinini kalkan olarak kullanan kök-
tendincilerin terörist ataklan dünyanın Islama
bakışını etkilemektedir. Ortalama bir Hınsti-
yan için İslam, kılıç gücüyle dünyada sesini
duyuran, bugün de terorizm ile büyümeyi
amaçlayan birdindir. L'stelık bu sav İslam di-
nınden aynlan kimilerince de desteklenmek-
tedir. (Bİcz. tbn aI-Rawandi. "Why I Am Not
a Muslim') Oysa dünyanın İslami benimsemiş
ülkelere bakışında. Türkiye'nin ayn bir konum-
da ele alınmasının tek n edenı anayasal koru-
maaltmdaki laisizm ilkesidir. Türkıye. tslam
coğrafyasındaki bu ayncalığını kendi ınsanı-
na anlatamadığı gibi. siyasal çıkarlar \e ya-
nılgıh uygulamalarla laisizmi, "alternatif duı
1
"
biçimine dönüştürmüş ve din dışı anlamında-
ki ateizm ile özdeştirilmesine neden olmuştur.
(Bkz. What Is Atheism?: A Short Introductı-
on, Douglas E. Krueger)
Burada üç sorun sarmalı vardır Binncisi.
Islamın bireysel ve toplumsal alanı birleştiren
yaklaşımı, ikincisi din adamlannm din tüm ku-
Örneğın, daha önce "demokrasiyi araç ola-
rak" gördüğünü \urgulayan Recep Tayyip Er-
doğan'ın şiir okumasmdaki amaç ve "zenci
Tnrk" benzetmesi bunun için sakıncaiıdır.
Din adına yürütülen bu aynmcılık geleneksel
din kültüründen farklı olarak yeni bir bilişsel
ve sosyal kültüreî alan oluşturmakta ve sınıf-
laşma sürecinde dinsel normlann öne çıkar-
tıldığı toplumsal bir sorun yaratmaktadır.
Laisızmin bilinçli ve bilinçlı olarak yıpra-
tılmasıyla aynı ölçüde önemli hatta tehlikeli
olan bir oluşum da insan haklarına ilişkin so-
runlar ve etnik gruplar ile ülke bütünlüğüne
göz diken PKK kimliğindeki bölücü terörist
aynmının vapılamamasıdır. Çözüm yolunun
başiiıda ise bu etnik gruplan yok saymak de-
ğil, dilleri, inançlan \e kültürleriyle onlara
-, y<şaai. iktişim ve sözhakkmm verilmesi gel-
mektedir. Bu yaklaşım. altkimliklerin ulusal
bütünlük içinde ön plana çıkanlmalannı de-
ğil, öbur toplumsal kesimlerle daha saglıklı iliş-
kilerin kurulmasını kolaylaştıncı biraraçtır. İn-
sanlar etnik-kültürel kökenlerinden, din ve
mezheplerinden değil; Türkiye'de yaşamaktan
mutluluk duyduklannda sorunlar aşılabile-
cekrir. İşte o zaman teröristler ve bölücüler bir
şekilde katıldıklan siyasal partilerde, sendika-
larda kamu ya da özel kunıluşlarda bannamaz
hale geleceklerdir. Bir başka önemli strateji de
emperyalist güçlerin Ortadoğu'da yeni bir si-
yasal düzen oluşturma çabalannın sonucun-
da öncelikle çok büyük bir can kaybına neden
olan terörle savaşmada tartışılmaz haklıhğı-
mızı dünya kamuoyuna duyurmaktır. Bu ko-
nuda yetersiz kaldığımız, terörist Ocalan'ın ya-
rattığı İtalya krizi'yle netlik kazanmıştır.
Bu üikenin insanlan Cumartesı Anneleri'ne
de, öldürülen gazetecilere de, etnik kökenin-
den ya da salt inancı nedeniyle haksızlığa uğ-
rayanlara sahip çıkarlarsa. düşüncelerini be-
lirtirken dinsel normlara değil, bilimsel yak-
laşıma referans verecek düzeye gelirlerse Tür-
kiye'nin görünümü "ilerleme'' yönunde ola-
bilecektir.
Tersi durumda yaşanan değişimin bir kara-
basana dönüşebileceğıni söylemek ne kötüm-
serlik ne de önemli bir ön-kestiri (prediksiyon)
olacaktır.
CUMHURİYET'TEN
OKURLARA
ORHAN ERİNÇ
Aklımın Ermediği İşler (2)
Bay Yalım Erez 1996'nın son günleri ile 1997'nin
başında da medyamızın manşetlerindeydi. Med-
ya tekelleri, kuponlu tabak-çanak, beyaz eşya,
radyo-TV promosyonunu yasaklamak için tasan
hazırlayan Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez'e
ateş püskürüyordu. Bay Erez onların gözünde
"basın cfüşman/"ydı. Tasarısını savunmayı sür-
dürdükçe suçlamalar da gittikçe arttı ve neredey-
se "demokrasi Ğüşmanı" olduğu ilan edildi. Tü-
keticinin Korunması Hakkında Kanun'un Bazı
MaddelerindeDeğişiklikYapılmasınaDairKanun,
Resmi Gazete'nin 28 Ocak 1997 günü yayımla-
nan sayısında yer alarak yürürlüğe girdığinde de
promosyonlu medyaaynı kızgınlığı sürdürüyordu.
Aradan bir süre geçti. Yasaklandığı sanılan pro-
mosyonlar yeniden uygulamaya konuldu. Günü-
müzde de bütün hızıyla yasaya karşın uygulanı-
yor.
Ancak promosyonlu medyamızda bir değişik-
lik oldu. Hükümetı kurmakla görevlendirilen Bay
Erez, bu kez "ülkeyi kurtaracak kişi" olarak anıl-
maya başlandı. Promosyonlu medyamızın tutumun-
daki değışiklığe, itiraf edeyim ki aklım ermıyor.
Terör örgütü PKK'nin lideri Öcalan Italya'ya gıt-
tiğinde, Türk halkını, tabiri amiyanesi ile "gaza ge-
tirme" girişimi de yine promosyonlu medyamız-
dan geldi. Yerlere dökülerek ezilen meyvelerle
sebzeler, balyozlarla kınlıp dökülen otomobiller, ke-
silen kravatlar, Türk halkının Italya'ya olan kızgın-
lığını yansıtma gerekçesiyle medyada sürekli yer
aldı. Hele Juventus'un gelmek istemeyişi öne sü-
rülerek yapılan yayınlar, akıl dışı tutumun futbola
da yanstmasına yol açtı. Juve "tu kaka" ilan edil-
di.
Aynı medyamız şimdi Hakan Şükür'ün Juven-
tus'a transferinı yere göğe sığdıramıyor. Bir süre
önce yerden yere vurulan Juventus şimdi dünya-
nın en büyük kulübü oldu. Bu işe de aklım ermı-
yor.
Terör örgütü lideri Ocalan'ın Italya'daki yaşamı
ve açıklamalan bir süredir gündemden düşmüyor.
Medyamızın yazılı ve görüntülü araçları Öcalan
haberieri ile röportajlanndan geçilmiyor.
Terör örgütü lidennin "aç/Wama/an "haber oldu-
ğu için kimsenın bir şey dediği yok. Işin doğrusu
da bu olmalı. Olmalı, ama daha önce Ocalan'la rö-
portaj yaptıklan için yargılanan gazetecilerin du-
rumuna da akıl erdiremiyorum.
•
Yalım Erez'in hükümeti kurma çabalarını, par-
lamento büromuzdakı arkadaşlarımız izleyerek
okurlanmıza aktardı.
•
1998 yılında medyada birçok kurum el değiş-
tirdi. Milyarlara ulaşan rakamlarla transferler ya-
pılırken 56 gazeteci gözaltına alındı, 14 gazeteci
tutuklandı. Medyada 1998 yılındayaşananlan Ba-
har Tanrısever özetleyerek haberleştirdi.
•
DevletBakanı Şüfcrü Stna Gürel Türkiye'nin AV-
rupa Birliği (AB) ve Kıbrıs politikalannı Atper Bal-
h'ya anlattı.
•
flhan Taşçı, OİSK Genel Başkanı Rıdvan Bu-
dak ile Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral'in.
ekonomik bunalım ve çalışma yaşamına yansıma-
lanyla ilgili görüşlerini okurlanmıza aktardı.
•
Patent uygulamasıyla ilgili son gelişmeler ve
değerlendirmeleri Mutlu Sereli yazdı.
•
YÖK'ün, üsansüstü Eğitim Sınavı (LES) ve Tıp-
ta Uzmanlaşma Sınavı'na (TUS) yapılan başvuru-
lardatürbanlı fotoğrafı kabul etmediğini Ebru Tok-
tar okurlanmıza duyurdu.
•
CHP'li sendika kökenli milletvekillerince hazır-
lanan örgütlülük raporunun içeriğinı Banu Sal-
man haberleştirdi.
•
Tire Kaharat ilkokulu'nda derslere türbanla gir-
diği için ceza alan öğretmenin bu kez peruk taka-
rak tutumunu sürdürmesıyle ilgili yeniden başla-
tılan soruşturmayı ve Konak Imam Hatip Kız Li-
sesi'ndeki türban direnişine Başbakanlık Takip
Kurulu'nun el koymasını Necati Aygın haberleş-
tirdi.
•
Kentlere karşı işlenen suçları ve bunların ceza-
sız kalmasını Yusuf Özkan gündeme getirdi.
• Arkası 6. Sayfada
Cumhuriyet
k i t a p 1 a r ı
Enet Hokk'm Hokkı
İlhan Selfuk
BkGtinlökDost
Üstün Akmen
Sosyal
Demokraside
160161
EgKimtef
Deniz
Kavukfuoğlu
Hocı Bektas:
Efsaneden Gerçeğe
Irene Melikoff
Tvrkiye/ntn
Şeytan Üçgeni
Hikmet Çetinkaya
Bıçak
Sirtınddu
Dünyave
Türkiye
Erol
Manisalı
Paylasılan
Tutku
Sinema
Gönül
Dönmez
Colin
ııcı
giillü
Ucu Güliü Kundura
Muzaffer Buyrukçu
Aydınlanmanın Kadınlan
Ygy. Haz. Ne<la Arat
Osmanlı
İmparatorliKju'nun
Yükseiiş ve Çöküş
Tarihi
Dimitri
Kontemir
^ Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41
L kitap kulûbû (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96
Cumhuriyetin
Bireyi Olmak
TCrkân Saylaıt
SöıUclan
Yazı Burdan
Feridun Ândaç