Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhunyet
tmtivaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetment Orhan Erinç
# Genel Yayın Koordinatörü llikmet
Çetinka>a#Yazıışlen Müdürü Ibrahim
Yıldız • Sorumlu Müdür. Fikret tlklz
9 Haber Merkezı Müdürü Hakan
Kara 0 Görsel Yönetmen Fikret Eser
Istıhbarat Cengiz Yıldınm • Ekonomi Özlem
Yüzak 0 Kultur Handan Şenköken 0 Spor
Abdülkadir Yücelman 0 Makaleler: Sami
Karaören 0 Düzeltme. Abdullah Yazıcı 0
Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu 0 Bılgi-Belge
Edibe Buğra 0 Yurt Haberlen Mehmet Faraç
Yavın Kurulu llhan Selçuk
(Ba,kan). Orh»n Erinç, Oktay
Kurtböke. Hikmet Çetinkava,
Şükraa Soner, Ergun Balcı,
İbrahim YıMız, Orhan Bursalı.
Mustafa Balbav, Hakan Kara.
AnkaraTemsilcisı. Mustafa Balbav Atatürk Bulvan
No: 125, Kat:4, Bakanlıklar-Ankarâ Tel: 4195020 (7
hat). Faks: 4195027 •IzmırTemsilcısı SerdarKmk,
H. Zıya Blv. 1352 S. 2*3 Tel. 4411220. Faks. 4419117
0AdanaTemsilcısı:ÇetinYiğenoğln, inönüCA 119
S No 1 Kat 1. Tel. 363 12 11. Faks: 363 12 15
Muessese Müduru Cstün Akmen 0
Koordınator Aiunet Konıbaıı 0 Muha-
sebe Bâlent Vener • Idare Hüseyiıı
Gûrer • l^letme. Önder ÇeUk • Bıigı-
lşlem Nail lnal 9 Bılgısayar Sıstem
Mürüvrt Çiler • Sanş Fadlet Kıtza
M E D Y * C : • Yonelım Kurulu
Bajkanı - Genel Mudur Gülbin
Erduran # Koordinator Reha
Işıtman # Genel MûdürYardımcısı
SevdaÇoban Tel 514 07 53 -
«139580-5138460-61.Faks 5138463
Ya>ımla>an \e Basaa: Yenı Gün Haber Ajansı. Basın ve Yayıncıhk A S
TıAocaŞıCad 3-* 11 Cagaloglu 34334 Ist PK 246 lstanbu! Tel (0-212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0,212)513 85 95 4OCAK1999 tmsak:5.49 Güneş: 7.22 Ögle: 12.16 Ikindı: 14 34 Akşam: 16.55 Yatsı: 18.23 www.cumhuriyet.com.tr
98'de orman
yangınları
• ANKARA(AA)-
Türkıye'de 1998 yılında,
1924 orman yangını çıktı,
yangınlarda 6 bin 743
hektarhk orman alanı yok
oldu. Orman Genel
Müdürlügü Orman
ICoruma ve Yangınla
Mücadele Daıresi
Başkanlığı'nın verilerine
göre. ıhmal ve dikkatsizlik
sonucu 976 yangın
çıkarken. 2 bin 880
hektarhk orman alanı da
bu yüzden kül oldu. thmal
ve dikkatsizlik sonucu
çıkan yangınlann 149'u
anız yakmaktan, 11 'i
çöplük yangınından, 11 'i
avcılar yüzünden. 164'ü
çoban ateşinden, 104'ü
sigaradan. 52si piknik
ateşinden, 485'i de diğer
nedenlerden meydana
geldi. Geçen yil 278
orman yangını kasıt
sonucu çıkarken. bu
yangınlarda 988 hektarlık
ilan vandı. Kasıt grubuna
giren yangınlardan 3'ü
terör. 7 si kundaklama.
13'ü açma, 255'i de diğer
nedenlerden kaynaklandı.
Yoğun kar yağışı
• VAN(AA)-Agn'da
yoğun kar yağışı günlük
hayatı olumsuz etkilerken,
şehir merkezinin kardan
temizlenmesi için
belediyenin çahşmalara
başladığı bildirildi.
Belediyeden yapılan yazılı
açıklamada. kar
kalınlığının, şehir
merkezinde 30 santimetre
olarak ölçüldüğü ve
ulaşımda sıkıntı yaşandığı
belirtilerek. Belediye
Temizlik Işleri
Müdürlüğü'nün 120
eleman. 2 kepçe ve 4
kamyonla şehirdeki kan
temizlemeye devam ettiği
ifade edıldi.
1999 yılında
gökyüzü
• NE\VVORK(AA)-20
yüzyılın son yılı olan 1999
yılında, gökyüzünde her
zaman rastlanmayan
türden ganp şeyler
meydana geleceği
bildirildi. Bu yılın ağustos
ayında gezegenler ve ay,
adeta bir haç oluşturacak
şekilde dızilecek.
Dünya'nın, bu hacın tam
kesişme noktasında yer
alacağı bildirildi.
Gökyüzünde oluşacak haçı
ilk hesaplayan Şanghay
Gözlemevi Müdürü Zhao
Junliang. '"Buolağanüstü
gök olayının, 9 gezegenin
Güneş çevresinde
dönme sürelerinin
farklılığı sonucu
meydana geleceğini"
bildırdı. Astronomi
kayıtlanna göre,
gezegenler ve ay. MÖ 110
yılında da gökyüzünde
benzeri bir dev haç
oluşturacak şekilde
dizılmişlerdi.
İnsan kaynaklı
enozyon
• GAZtANTEP(AA)-
Ziraat Mühendisleri Odası
(ZMO) Gaziantep Şube
Başkanı Karaca Bozgeyik,
tanm alanlannda insan
kaynaklı erozyonun, doğal
erozyondan daha zararlı
hale geldiğini söyledi.
Topraklann verimliliğinin
düşük. üretkenliğinin zayıf
olması yanında, kayıp
edildiğini belirten
Bozgeyik, "Toprağa
uygun tanm teknikleri
uygulanmıyor, bıtki ekim
nöbeti. gübreleme.
ilaçlama ve bakım
konulannda yanlışhklar
yapılıyor, ahır gübrelemesi
ihmal edildi, yeşil
gübreleme unutuldu,
bunlann sonunda tanm
topraklannın fiziksel
kondisyonu yetersiz kaldı"
dedi
İmar tartışması
• ADANA (AA) -
Adana'da büyükşehir ve
merkez ilçe Seyhan
belediyeleri arasındaki
imar anlaşmazlığı, kentteki
kaçak yapılann hızla
çoğalmasına neden oluyor.
Kentın görüntüsünü de
çirkinleştiren kaçak
yapılann denetiminden
sorumlu olan merkez
Seyhan İlçe Belediyesi'ne.
bugüne kadar
2 bin 350 şikâyet
başvurusu olduğu, ancak
hiçbir kaçak binanın
yıkılmadığı öğrenildi.
Gelişmekte olan ülkelerde yoksulluğun yanı sıra garip inanışlar yüzünden hastalık yayılıyor
AIDS'le ilgili boş înançlarDış Haberier Servisi -Yüzyıl ın ve-
bası olarak nitelendinlen A1DS, ge-
lişmiş ülkelerde artık ölüm cezası an-
lamına gelmiyor. Ancak. gelişmekte
olan ülkelerde yoksulluğun yanı sıra
tuhaf inanışlar ve gelenekler yüzün-
den hastalığın yayilmasınm önüne
geçilemiyor.
lngiltere'de yayımlanan The Eco-
nomist'e göre, üretilen yenı ilaçlar
AIDS'e yol açan HIV virüsünü taşı-
yan insanlann sağlıklı bir biçimde
yaşammı sürdürmesini sağhyor. Yıl-
lardıryürütülen k.amuoyunun bilinç-
lendirilmesine yönelik kampanyalar
da ABD, Batı Avrupa ve Japonya'da
hastalığın yayılma hızını çok azalttı.
Ancak, gelişmekte olan ülkeler-
deyse AIDS, rüzgârdayayılan sinirga-
zi gibi yayılmasını sürdürüyor.
Yoksullar mucize ılaçlara yılda 10
• Yıllardır yürütülen kamuoyunun bilinçlendirilmesine
yönelik kampanyalar da ABD, Batı Avrupa ve Japonya'da
hastalığın yayılma hızını çok azalttı. Üretilen yeni ilaçlar
AIDS'e yol açan HIV virüsünü taşıyan insanlann sağhklt
biçimde yaşamını sürdurmesini sağhyor.
bin dolar harcayamıyor. 1970"lerde cak.özellikle Afrika'da çeşitli ve'
• Bazı genç Afrikalı kadınlar, bedenlerine düzenli
aralıklarla sperm değmezse güzelleşemeyeceklerine
inanıyorlar. Afrika'nın güneyinde HIV virüsüne yakalanmış
erkekler bakire kızlarla ilişki kurarak virüsten
kurtulacaklanna inanıyorlar.
hastalığın teşhis edilmesinden buya-
na yaklaşık 47 mılyon insan AIDS'e
yakalandı ve bunlann 14 milyonu öl-
dü 1998 yılındaysa bütün dünyada
AlDS'ten 2.5 milyon kişi yaşamını yi-
tirdi.
AlDS'irren yaygın olduğu bölge-
nin Afrika olduğu, Asya'da da hızla
yayıldığı belirtıliyor.
Gelişmekte olan ülkeler için en iyi
ve en ucuz çözümün. hastalıktan ko-
runma yöntemlerinin geliştirilmesi
ve kamuoyunun bu konuda bilinç-
lendirilmesi olarak görülüyor. An-
rip" nedenlerden ötürü korunma yön-
temleri yaşama geçirilemiyor:
• SekseğJencedir: Pek çok kişi pre-
zervatif kullanmanın cinsel birleş-
meden alınan zevki azaltacağını dü-
şünüyor. Zimbabveliler soruyor. "Siz
çikolatayı kâğıdıyla mı yersiniz?"
• GelenekJer: Kenya'daki Hıristı-
yanlar ve Müslümanlar, halkı rastge-
le cinsel ilişki kurmaya ıteceği ge-
rekçesiyle prezervatifleri, AIDS'le
ilgilı kitapçıklan meydanlarda yakı-
yor.
• Yoksulluk: Telev ızyon alacak ka-
dar parası olmayanlar gecelerini ge-
çirmek için başka eğlenceli yöntem-
ler bulmak zorunda kalıyor. İnsanla-
nn yaralannı iyileştirmek için antı-
biyotik alacak paralan da olmadığın-
dan açık yaralardan HJV virüsü ge-
çebiliyor.
• Söylenceler: Bazı genç Afrikalı
kadınlar, bedenlenne düzenli aralık-
larla sperm değmezse güzelleşeme-
yeceklerine inanıyorlar. Ugandalı er-
kekler bu söylenceyi kjz öğrencileri
kandırmak için kullanıyorlar. Afri-
ka'nın güneyinde HIV virüsüne ya-
kalanmış erkekler bakire kızlarla iliş-
ki kurarak virüsten kurtulacaklanna
inanıyorlar
• tşgöçü: Güney Afrika'da işçi üc-
retleri komşu ülkelere oranla daha
yüksek olduğu için bu ülkeye iş bul-
mak için yabancı işçiler geliyor. Ai-
lelerinden uzak olan yabancı maden
işçileri çevre köylerdeki hayat kadın-
lanyla ilişki kuruyor.
Göçük altında kalıp ölme olasılık-
lan çok yüksek olduğu için AIDS ris-
kine aldırmıyorlar ve evlerine döndük-
lerinde virüsü eşlerine de bulaştınyor-
lar.
• Savaş: Savaşlardan ve çatışmalar-
dan kaçan sığınmacılar hastalığı git-
tikleri yerlere taşıyorlar.
• Cinsiyet aynmcıhğı: Az gelişmiş
ülkelerde kadınlar eşlerinden prezer-
vatif kullanmasını isteyemiyor. Bu
konuda ısrareden kadınlar dövülüyor.
Özellikle çatışma bölgelerinde teca-
vüz olaylan çok yaygın.
• tçki: Afrika ve Asya'nın yoksul-
luktan bunalan halklan çareyi alkol-
de buluyor. Içkili bir erkek prezerva-
tif kullanmayı unutuyor.
Özellikle yoksul ülkelerde ailenin
reisinin AIDS'e yakalanması tam bir
yıkıma yol açıyor. Aile reısı çalışa-
mıyor. eşi bütün zamanını ona bak-
makla geçiriyor. çocuklar okullannı
bırakıp çalışmak zorunda kalıyor. Er-
kek, hastalığı eşine geçiriyor. Sonuç
olarak bütün bir aile AlDS'ten
ölebiliyor.
>anseverLaetitia
Mankenliği \ıllar önce bırakan Laetitia Scherrer, Paris'te sürdürdüğü
görkemli >aşamu aşklan \e hazıriadığı kolekshonlaria gündemdeolduğu
kadar, nesİi tükenmekte olan ha\\anlar için verdiği sa>aşım ile de adından
söz ettirivor. Yıllarca Paco Rabanne ve Stephane Kelian gibi
modaevlerinde hem srilist hem de model olarak çalışan
Scherrer, dört yıl stilistlik egirimi aldıktan sonra babası.
ünlü modacı Jean-Louis Scherrer'in atöKesinde
çahşmaya başladL Modcllik vaptığı vıllarda da
asla gerçek kürk givmeven Laetitia Scherrer,
1997 yılında modelliği bırakarak. nesli
tükenmekte olan havv^nlar için bir şev ler
yapmak ü/ere Brigitte Bardot'nun
kurmuş olduğu vakfa katıldı.
Öğretmenler arasında arastırma
Düşünen ve soran
öğrenciler 'iyi'
YUSUFZİYAAY
tstanbul Haber Servisi -
Öğretmenlerin büyük ço-
ğunluğunun; düşünen. soran
ve araştıran öğrencileri "ivi
öğrenci" olarak gördüğü
saptandı.
Boğaziçi Oniversitesi öğ-
retim üyeleri Prof.Dr. Rı-
fatOkçabol ve Doç Dr. Fat-
maGöktarafindan 19 ilde-
ki205okulda2bin301öğ-
retmen arasında yapılan
araştırmaya göre öğretmen-
lerin yüzde 33'ü, iyi öğren-
ciyı. "düşünen, soran ve
araştıran öğrenci" olarak
niteliyor. Öğretmenlerin
yüzde 16 sı ise iyi öğrenci-
nin, "ilgjli, çaüşkan, katı-
lımcı ve bilgÛi'" olması ge-
rektiğıne inanıyor. Araştır-
maya katılan öğretmenle-
rin yüzde 12 'si "güvenli, di-
siplinli, karariı ve hakkını
arayabüen" öğrenciyi iyi
öğrenci sayarken, öğretmen-
lerin yüzde I O'u, iyi öğren-
ciyi. "saygüı ve çevresiyle
uvumlu" olarak tanımlıyor.
Öğretmenlerin yüzde 4'ü
ise "Atatürk ilkelerine bağ-
b olan". "toplumsal bir in-
san olan""'ailesinin özellik-
lerine bağh olan" öğrenci-
leri iyi öğrenci olarak görü-
yor.
'Sagkksız kenüeşme çocuğu
yaşıüanndan iızaklaştırıyor9
tstanbul Haber Servisi - Okul ön-
cesi eğitim kurumlannm. hızlı \e
çarpık bir biçimde büyüyen lcentle-
rimizde yaşayan çocuklann sağlıklı
gelişebilmeleri için gerekli olduğu be-
lırtildi. Uzmanlar ve okul öncesi eği-
tim veren kurumlann yönetıcileri,
bu dönemi "çocuğun temeünin aöl-
dığı dönem" olarak nıteledı.
Marmara Üniversıtesi Atatürk Eği-
tim Fakültesi Ilköğretim Bölümü
Başkanı Prof. Dr. Ayla Oktav. okul
öncesi eğitim veren kurumlann, hem
nitelikli insan gücünün yetiştirilme-
si hem de Türkiye'de demokrarik il-
kelerin yaşama geçirilmesi açısın-
dan önemli bir yer tuttuğunu belirt-
ti.
Oktay. "Çocuklan karar alma ve
uygulama süreçlerinc kattığımızda,
çok olunılu sonuçlar aldığımızı gör-
dük. Kurallan onlaıia birlikte ko-
yarsanız çok güzel iştrvor" dedi.
Çocuğun bu dönemde. kalıcı dav-
ranışlannı edindığinı vurgulayan Ok-
tay, "Aile içi eğitimin yanına kurum-
sal bir eğitim verilebttirse ve ikisi ara-
sında işbirüği sağlanabilirse, bu du-
rum çocuğun gelişimine olumlu bir
katkı sağlamış olur" dedi.
Hızlı ve sağlıksız kentleşmenin bu
döneme de etki ettığini belirten Ok-
tay, "Çarpık kentleşme beraberinde
çocuklann vaşıtlanndan uzaklaşma-
• 'Çocuklar için eğitim de
oyundur' diyen Prof Oktay,
"eğitim; çocuğu
zorlamayacak, gelişim
sürecine katkısı olacak,
mutlaka dokunacağı,
hareket edeceği,
paylaşabileceği bir şeyleri
yapabileceği bir oyun
atmosferi içinde
sağlanabilir" diye konuştu.
smı getirirken,çocuğun yasrtkmia dış
mekânlarda bir arava gelmesini ve ha-
reket ihtiyacının karşılanmasını en-
gdler bir durum haline gebniştir. Oy-
sa ki. çocuklararası çatışma son de-
rece öğretici bir şeydir" saptamasın-
da bulundu.
Eğitim 'çocuk ov uncağı'
Bu dönemde çocuklann duvduk-
lan sözlerden çok. gördükleri hare-
ketlerden etkilendiklenni vurgula-
yan Oktay, "Çocuklar için eğitim de
oyundur. Eğitim; çocuğu zorlamaya-
cak, gelişim sürecine katkısı olacak,
mutlaka dokunacağı, hareket edece-
ği. pay laşabileceği bir şev leri yapabi-
leceği bir oyun atmosferi içinde sağ-
lanabilir" dedi.
Anaokulu öğretmenliğinin uzun
bırsürelisemezunlannınyapabildi-
ğı bir iş olarak görüldüğünü belirten
Oktay şöyle devam etti:
"1990'lara kadar anaokulu öğret-
meni olabilecek kişiler, 2 yıllık ön li-
sanseğitinii abv<orlanfa. Bu okulbr ara
teknik eleman yetiştirmek üzere ku-
rulmuşlardır. Ovsa öğretmenliğin
arası olmaz. Oğretmenlik bilerek ya-
pılması gereken bir mcslektir ve bu
eğJtimi verecek öğretmenJerin çok iyi
eğitilmiş olması gerekir."
Oktay, günümüzde üniversitelerin
mesleki teknik eğitim ve eğitim fa-
kültelerinin bazılannda okul öncesi
öğretmenliği bölümleri olduğunu
kaydederek. "Bueğitimialankişi.al-
mış olduğu eğitimin karşıüğı olan üc-
reti de isriyor doğal olarak. Özel ku-
rumlann bir kısmı bulamadıklan
için. bir kısmı da vüksek ücret ver-
mek istemedikleri için nitelikli ele-
man çabştinnaktan kaçımyorlar" di-
ye konuştu.
Atlıkannca Anaokulu Müdürü Me-
lek Koldaş da. anaokulu açmak için
çok büyük ekonomik güç gerektiği-
nı belirttı. Koldaş, "Konunun u/ma-
nı olan kişiler, ekonomik güçsüzlük
nedeniyle bövle vatınmlara giremi-
yorlar. Bu durum verilen eğitimin ka-
litesinin düşmesine neden oluyor. Bu
alanda hiç btlgisi olmayan insanlarça-
lışıyor" diye konuştu.
18 ton siyanürü elden cıkaracak
Eurogold'a valilik
15 gün süre tanıdı
e-posta : tan (a prizma. net. tr
İZMİR (AA) - lzmir'in
Bergama ilçesinde siyanür-
lü yöntemle altın madeni iş-
letmek isteyen, ancak Danış-
tay karanyla faaliyetleri dur-
durulan Eurogold fîrmasına.
valiliğin, 18 ton siyanürü ne
şekilde elden çıkaracaklan-
nı bildirmeleri için 15 gün
süre tanıdığı bildirildi.
Eurogold Yönetım Kuru-
lu Üyesi Orhan Güçkan. Da-
nıştay'ın aldığı son karar ge-
reğince madende deneme
üretiminı durdurduklanm, bu
sırada, ithal ettiklen 20 ton
siyanürün 2 tonunu kullan-
dıklarını belirtti. Güçkan.
1998 yılı Şubat ayından bu
yana madende hiçbir faaliyet-
te bulunulmadığını ıfade ede-
rek şu bilgiyi verdi'
"Danıştay karanyla orta-
ya çıkan son durumu değer-
lendiriyoruz. Bu arada Izmir
VatfliğL mevcut 18 ton siyanü-
rün elden çıkanlmasu bunun
ne şekilde çıkanlacağının sap-
tanması için bize 15 gün sü-
re verdi. Danıştav kararuıa
dav-anarak. elimizde bulunan
18 ton siyanürün elden çıka-
nlması gerekivor. Bu siyanü-
rü mevzuabn eherdiği ölçü-
de değerlendireceğiz. Siva-
nürü. aldığımızfirmayagön-
derebiliriz veva Türkiye'de
Etibank gibi sivanür kulla-
nıcısı firmalara satabiliriz. İt-
halatçı firmava >an yazdık,
yanıt bekliyoruz."
Siyanürün sıvı halde ol-
madığını ve bulunduğu yer-
de risk taşımadığını savunan
Güçkan, altın üretiminde sı-
yanür kullanımının yaygın
bir yöntem olduğuna değin-
di. Güçkan, "Etibank siya-
nur kulanırken sKanürieü re-
tim yapılmayacağı gerekçe-
siyle Eurogold'un faaliyeri
durduruluvor" dedi.
SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN
Tek Derste', 'Ecnebi'ye 'Jurnalcilik'!
(| l/usiararas/Aförgötü'ABDKolu'nun (Amnesty
\J International USA), Istanbul'daki 'İnsan Hak-
lan Paneli'nde (19-22 Kasım 1998) örgüt, Türkiye
Kamuoyu'na, VVashington'da insan haklanyla ilgi-
li olarak en iyi saklanılan bir sır'n tanıtarak ışe baş-
lıyor: 'Leahy Kanunu!
'Sır' diye nitelendirilmesine şaşmamak lazım. çün-
kü meğer 'Leahy Kanunu, 1998 Ekim ayında, Tür-
kiye'nin Terörie Mücadele Polisi'ne, zırhlı perso-
nel araçlannın verilmesinin, durdurulmasını' sağ-
lamış da, ruhumuz duymamış! Örgutün direktorü Wil-
liam F. Schultz imzasıyla, Türkçe olarak dağıtılan 'kı-
sa bilgi'de deniliyor ki: "... bu kanun Kolombiya ve
Meksika'da da etkili oluyor. Bildiğimiz kadanyla,
Kolombiya ve Meksika'da Güvenlik biriikleri, sıkı
nezaret artındadır.." İyi de, nedir bu 'Leahy Kanu-
nu'? Aynen şu:
"... Amnesty International USA, yıllarca Ameri-
ka Birleşik Devletleri'ni; ABD'de vergi mükellef-
lerinin sağladıklan paranın; vatandaşlanna işken-
ce ederek, onlan öldürerek ya da yok ederek in-
san haklannı ihlal eden 'askeriyeler'e verilmeme-
sini garantilemek için, dışanya verdiği askeri yar-
dımı takip etmeye çağırmıştı. Leahy Kanunu, 1996
yılında, ABD yardımının Kolombiya'ya verilmesi-
ni kontrol etmek amacıyla gösterilen çabalardan
kaynaklandı.."
"... Leahy Kanunu, Amerika Birleşik Devtetteri'nm,
dış ülkelere ayırdığı yardımın birçok kısmının; in-
san haklanna aykın hareket ettiklerine dairgüve-
nilir kanrtlar olan bir birliğin, bağlı olduğu yaban-
cı askeri ve polis güvenlik ünitelerine verilmesini
yasaklar (570. Madde). Leahy Kanunu güçlü bir
insan hakkı aracıdır. Çünkü(1) İnsan haklannı ih-
lal edenterin eline silah verilmesini önlen (2) Ame-
rika Birleşik Devletleri'nin, yabancı ülkelerdeki
görevlilerinin insan haklan konulanm takip etme-
lerini ister;(3) Bu bir kanundur, siyaset yönetme-
liği değil!.."
Kısacası, bir ülkede, 'insan haklan ihlalleri' günde-
me getiriliyorsa; ne yapılacak, onu açıklıyor.
Jurnalcinln elkitabr...
Aslında, yeni bir şey sayılamaz; 'bizzat' o ülkenin
insanlan, bu 'ihlalleri' gerçekleştiren asker ya da
polis birimlerini, hafiye gibi izleyecek; elde ettikleri
kanıtlan -doğrudan doğruya-, ABD Dışişleri Baka-
m'na 'jurnal edecekler'. Bir bakıma, Abdülhamid-i
Sâni'nin devr-i saltanatında, 'hafıyelerine' gördürdü-
ğü işin, bir benzeri; yalnız bu defa, 'ıhbar' Ösmanlı'ya
değil, 'ecnebiye'yapılıyor; yâni 'casusluktan mâdut'!
Ayıp mı ediyorum, ne ayıbı yahu, gizlisi saklısı yok, bu-
nu açık açık istiyor, dahası, gönderilecek mektubun
(jurnalın), bir örneğini de veriyorlar; buyurun, okuyu-
nuz:
"... bir birliğin insan haklanna aykın hareket et-
tiğine dair kanrt olmadıkça, Leahy Kanunu, hükü-
metjn herhangi bir önlem almasını ileri sürmüyor.
Leahy Kanunu insan haklannın her birlik tarafın-
dan nasıl ihlal edildiğinin, ayn ayn belirlenmesini
isteyerek, insan haklan alanında çalışanlara bü-
yük bir yük getiriyor. Şimdi bizim, Birleşik Ameri-
ka Hükümeti'ne güvenlik kuvvetlerinin insan hak-
lannı ihlal ettiklerine dair tam ve güvenilir kanrt-
lar göstermemize ihtryaç var.."
İyi mi? 'Amnesty International USA', eksik olma-
sın, bu kanunun uygulanmasına, 'beyaz' Türklerin
'nasıl yardımcı olabıleceğini', madde madde sırala-
mış; Allah aşkına üşenmeyip, şunlara bir göz atar mı-
sınız; alenen ve resmen, bir ülke yurttaşından, kendi
ülkesinin güvenlik güçlerini, yabancı bir ülkeye jumal
etmesini istiyor mu istemıyor mu, karan sonra veri-
nız:
"1/Araştırmanız sırasında. insan haklannın bo-
zulması konusunda bilgi toplarken. askeri veya po-
lis birliğinin, hangi bölümünün bu işle ilgili oldu-
ğunu sorunuz. Biz suçlu, suçun mahiyeti, hangi
tarihte işlendiği, nerede işlendiği ve kurbanın adı
hakkında bilgi toplamaya çaltşıyoruz."
"2/ Eğer doğrudan doğruya birliği tesprt ede-
mezseniz, biriiğe işaret edebilecek başka bilgiler
toplamaya çalışınız. Örneğin, ne tip silahlar kul-
lanıldı; askeri birlik, operasyonunu hangi şehirden
yürüttü; üssü, neredeydi: Askerter hangi yoldan
ilerlediler; ünifonmalan nasıldı; üniformalar üze-
rinde rütbeler ve araçlann işaretleri nelerdi?"
Mektup örneğı de şöyle: "Sayın Madeleine Alb-
right/ Dışişleri Bakanı/ Amerika Birleşik Devlet-
leri Dışişleri Bakanlığı/ VVashington, DC. 20520/
Sayın Bakan Albright, dış operasyonlara ödenek
aynlması hakkındaki kanunun 570. maddesi olan
Leahy Kanunu ile ilgili olarak, bir güvenlik birliği
tarafından, insan haklanna aykın hareket edildi-
ği dikkatimizi çekmiş bulunuyor. Bu kanrt konu-
sunda size bilgi vermek istiyor ve burada adı ge-
çen biriiğe Leahy Kanunu'nun uygulanıp uygulan-
maması gerekbğine karar vermek amacıyla bir tah-
kikat açılmasına gereğini arz ediyoruz." Tabıı bu
mektuba, daha önceden tespit edilmiş 'bilgiler' ek-
lenecek, üstelik 'detaylı' olması aynca isteniyor.
Hangi birini düzeltelim?
O oğukkanlılıkla yaklaşırsanız, olayın akla getirece-
O ği gerçekler şunlar mıdır acaba?
VVashington, oldum olası, Türkiye'yi gelişmekte olan
herhangi bir Ortadoğu ulkesi saymış; nedense onu,
'arkabahçesı'ndeki, 'MuzCumhuriyetleri'yteaynı ka-
tegori içinde tutmuştur. Aynı şeyi yapıyor, birinci yan-
lış bu! Sömürgeden, adı üstünde 'Muz Cumhuriye-
f/'nedönüşmüş, 'operetdemokrasileri' ile; altı yüz yıl-
lık bir impatarorluğun; ve beş bin yıllık bir devlet ge-
leneğınin mirasçısı Türkiye, aynı kaba konabilir mi?
Türkiye'de. Güvenlik Güçleri hukuka aykın bir işlem
yaparsa, Türkiye onu tespit de eder, cezalandınr da:
tarihimizde kaç Osmanlı sadrazamı, bu sebepten, ba-
şını kaybetmiştir, biliyoıiar mı?
Ikinci tespit, Tüıiciye'den çok, ABD'yi 'rahatsız'
edecek birtespittir: Türkiye Cumhuriyeti'nde 'dev-
let yönetimi', tuhatbrama, Ankara 'Hür Dünya'ya
angaje olduktan sonra çığnndan çıkmış; Cumhu-
riyet'in istikran, Washington'dan gönderilen sivil
ve askeri 'uzmanlar'ın 'tavsiyeleri' uygulandıkça,
bozulmuştur. 'Mer/cez/otonfe'ninyıpranmasındada,
VVashington'ın Türkiye'yi, 'ılımlı Islâm've 'bol etnik
grubu olan' bir ülke gibi görmesinin, etkisi açıktır: on-
lan 'şımartan'da, bizzat ABD'dir...
Teşebbüs, kötü niyetli bir ön kabul üzerine tesis edil-
miştir: Türkiye'de, 'etnik' bir 'hareket' vardır; bu 'ha-
reket', bir 'özerfc//7r'hareketidir; Türkler bunlann, uyuş-
turucu ve silah tıcareti yapan bir eşkıya grubu oldu-
ğunu söylüyor; öyleyse, onun yandaşlanna, insan
haklanna aykın davranan asker ya da polis güçleri, na-
sıl olsa Türk devleti tarafından 'kabahatlı' sayılmaya-
caktır, bunlar 'Amnesty International USA' aracılığıy-
la, ABD'ye duyurulmalıdır ki, bu Türk polisine ya da
jandarmasına yardım yapılmasın! (Yâni, devlet daha
da takattan düşsün!)
Hep aynı şey: ABD, 'itaatsiz çocuklan' uslandır-
mak için, daima 'ambargo'ya başvurmuştur. Baş-
kan Johnson'ın mektubundan itibaren (Haziran 1964),
o sürece girdik ya, ondan önce de bize ambargo koy-
duklarını bilir miycjiniz?
http^/ www. prizma.net tr/ A İLHAN "~
http^/www.eda.tr/-bikjiyay/yazar/ailhan.htfm