Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 OCAK 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOM 11
hükümeunden
ahlak el kitabı'
• LONDRA (AA) -
Ingiltere Dışişleri
Bakanlığı, yurtdışında
faaliyet gösteren şirketler
için "ahlak el kitabı"
hazırlıyor. Financial
Times gazetesinin
haberine göre. Dışişleri
Bakanı Robin Cook,
kitapçıkta özellikle çocuk
emeğinin
sömürülmemesi ve
çevrenin korunması gibi
konularda hassas
olunmasının tavsiye
edilmesini istedi. Gazete,
"ahlak el kitabı"mn çevre
konusunda duyarlı ve
sorumlu BP, Shell gibi
şirketlere, International
Alert gibi hayır
kurumlanna danışılarak
hazırlanacağını kaydetti.
Milletterarası
anlaşmalar
onaytandı
• ANKARA(AA)-
Bakanlar Kurulu.
Türkiye'nin Ispanya,
Hollanda, ve Cibutu
hükümetleri ile
imzaladığı işbirliği
anlaşmalannı onayladı.
Söz konusu anlaşmalar.
Resmi Gazete'nin dünkü
sayısında yayımlandı.
Türkiye ile Hollanda
arasmda imzalanan Kara
Ulaştırması Karma
Komisyon Toplantısı
Protokolü ile karayolu
taşımacılığının
geliştirilmesi
amaçlanırken Ispanya
Kralhğı'yla imzalanan
KOBÎ'lere Ilişkin
Konularda İşbirliği
Mutabakat Zaptı'yla da.
KOBl'lerleilgiliortak
çıkarlann korunması
hedefleniyor. Cibutu ile
imzalanan Ekonomik ve
Ticari llişkilerin
Geliştirilmesine ilişkin
anlaşma ise ticaret
hacminin arttınlmasını
öngörüyor.
GAP'a yılın
ilk kredlsi
Şanlıurfa Valisi
Şahabettin Harput,
Şanlıurfa ve Harran
ovalannda yürûtülecek 7
ayn proje için Dünya
Bankası'ndan lOOmilyon
dolar kredi sağlandıgını
bildirdi. Vali Harput,
yürûtülecek çalışmalarla
ilgıli Dünya Bankası
normlanna göre projeleri,
Japonya'nın Oklahoma
State Üniversitesi'nin
hazırlayacağını kaydetti.
Ovalarda tarla için ve köy
geliştirme olmak üzere
iki ana ayn grupta 7
proje yürütüleceğini
belirtea Harput.
projelerin maliyetinin de
175 milyon dolar
olacağını ifade etti.
Ankara-İstanbul
demiryolu
•ANKARA(AA)-
Ankara ile Istanbul
arasında mevcut
demiryolunda yapılması
planlanan rehabilitasyon
çalışmalanna yönelik
olarak önümüzdeki
günlerde uluslararası
düzeyde ihale açılacak.
Ulaştırma Bakanlığı'na
bağlı ilgili kuruluşlar
tarafından proje
çalışmalan yürütülen ve
'hızlandınlmış Tren'
projesi olarak tanımlanan
Ankara-İstanbul çift hat
demiryolu rehabilitasyon
projesi için DPT'den
yarınm onayı almdı.
Ankara ile lstanbul arası
demiryolu ulaşımıru 4.5
saate indirecek olan proje
için yaklaşık 235 milyon
dolarlık harcama
yapılması planlanıyor.
Söz konusu hattın en geç
iki yılda tamamlanması
öngörülüyor.
TTK'nin
zararı
• ZONGULDAK(AA)-
Türkiye Taşkömürleri
Kurumu (TTK) Genel
Müdür Vekili Ismail
Verimbaş, kurumun 1999
yılındaki zarannın 109
trilyon olarak
gerçekleşmesınin
beklendiğinı bildirdi.
Verimbaş. yaptığı
açıklamada. TTK'nin
1997 yılı zarannın 54
trilyon lira olduğunu
anımsatarak, 1998 yılı
tahmini zarannın ise 74
trilyon lira olacağını
bildirdi.
3-1 Ofc-
Karadeniz'e feribot iskelelerinin yapımı, nakliye maliyetlerini yüzde 30 azaltacak
'Demiryolu ticaretin catı damarı'• Batum Demiryolu
Feribot tskelesi'nden, şu
anda Varna ve
Illıchevsky"ye ayda dört
sefer yapıîıyor. Türkiye'nin
yarar sağlaması için
Marmara Denizi'nde
taşımacıhğın demiryolu ile
devam edebileceği bir
liman yapılması gerekiyor.
Ancak TCDD yetkililen bu
konuda harekete geçmiyor.
NÎLÜFERŞENSÖZ
Türkıye'nın dış ticaretinde bü-
yük öneme sahip Rusya ve Orta
Asya ülkelerine. demiryolu feri-
bot iskelelen aracılığıyîa yapıla-
cak olan ticaretin maliyetleri dü-
şüreceğı ve bu bölgeden yapıla-
cak ihracatın yüzde 30 oranında
artacağı kaydediliyor Türkiye'nin
ilk demiryolu taşımacılığı yapan
şirketi Şener Arda Şirketler Gru-
bu Başkanı Şener Arda. Rusya ve
Orta Asya ülkelerine yapılan ta-
şımacılıkta demiryolu feribot is-
kelelerinin önemine işaret ede-
rek. "Türkiye'nin nakliye sonınu
çözülürse ihracatı artar" dedi.
Geçen haftalarda Gürcistan'a
Gürcistan'tn Batum kentinde geçen
haftalarda yapım ve işletmesini bir
Türk şirketinin üstlendiği demiryolu
feribot hattı açtldı.
Trabzon'dan öneri
'Kıyı ticareti
başlatılmalı'
TRABZON (AA) - Trabzon Tica-
ret ve Sanayi Odası Yönetim Kuru-
lu Başkanı Mazhar Afacan. başta
Rusya olmak üzere BDT üyesi ülke-
lerle ticarette onaya çıkan krizin Do-
ğu Karadeniz Bölgesi'ni giderek da-
ha fazla etkilemeye başladığma dik-
kat çekerek, krizin atlatılması için kı-
yı ticaretinin yeniden başlatılması ge-
rektiğini söyledi.
bağlı Özerk Acaristan Cumhuri-
yeti'nin Batum kentinde açılan
demiryolu feribot iskelesinin in-
şaatını yapan ve işietilmesini üst-
lenen Şener Arda. sorulanmızı
yanıtladı:
- Orta Asya ülkeleri ile ticaret-
te demiryolu taşımacılığınm öne-
mi nedir?
- Rusya ve Rusya'dan aynlan
ülkelerin birözelliği var. Oradata-
şımalann yüzde 9O'ı demiryoluy-
la. Dolayisıyla siz buradan kam-
yonlannızı gönderdiğinizde bir
macera yaşıyorsunuz. Demiryo-
luyla çok ııcuza nakliye yapabilir-
siniz. Ülkemizin yöneticilen bu-
nu ciddiye almıyor. Bu durumu
gören tek kurum Dışişleri Bakan-
lığı. Anıa L laştırma Bakanlığı ve
TCDD hıçbir şe\ yapmıyor.
- Orta Asya ve Kafkas ülkeleri-
ni diinya limanlanna bağla> acağı
sövlenen Batum feribot iskeiesi
nasıl açıldı?
- Türkmenistan büyükelçisiyle
görüşmemizde. Türki cumhuri-
vetlerin yukanda Rusya. aşağıda
Iran'la ablukaya alınmış halde ol-
duğunu ve bu durumun bir çare-
sini bulmak gerektiğıni söyledı.
Bende ona Gürcıstan da Poti veya
Batumcla bir feribot iskeiesi ve
onun karşılığındada Marmara De-
nizi'nde bir liman yapılırsa vagon-
lann iki liman arasmda gidip ge-
Mali sıkıntıyı aşmak için Ataköy'deldarsalarını satmaya çalışıyor
•
TOKI kaynak arayışında
HAZALATEŞÇAKIR
Toplu Konut Idaresi (TOKİ) 1998 yıhn-
da 15 konut projesinin yapımını başlatırken
yeni yıla kaynak sıkıntısıyla giriyor. TOKÎ
Başkanı Mehmet Kemal Ünsal, 1998 yılın-
da 55 bin konuta kredi açtıklannı belirtirken
lstanbul Halkalı'daki arsanın satış gelirinin
geri dönmemesi nedeniyle 7 trilyon lira tu-
tannda bir sıkıntı yaşadıklannı bildirdi.
TOKt Genel Müdürü Mehmet Kemal Ün-
sal. 1998 yılında yapımma başlanan inşaat-
lann devam ettiğini kaydederek kooperatif
kredilerinin ödenmesinde yaşanan sıkıntı-
lann da en kısa zamanda aşıiacağını söyle-
di. Yeni yıla girerken Deviet Sulşleri. Ka-
royollan Genel Müdürlüğü gibi birçok ka-
mu kuruluşunun kaynak sıkıntısıyla karşı
karşıya olduguna yönelik duyumlaraldıkla-
nnı belirten Ûnsal. "1999 bâtçesinden gele-
cek kaynak dışıhda geçmiş ytflardaki saülan
kooudann geridönüşleride var. Stkıntılaraşt-
iacak" diye konuştu.
TOKrnin kurulduğu günden 1998 yilına
kadar toplanı 6-7 bin konut üretimi yapıldı-
ğını belirten Ünsal. "Biz geçen >ıl içinde 15
bin konut üretirni başlatnk. Bunun 10bini An-
kara Eryaman. İstanbul Halkalı, Samsun ve
Kars'ta." Ve 9 bin 500"ü satıkir dedı İstan-
bu! Haikalı konutlannın satışındaki geri dö-
nüşlerin gecikmesi nedeniyle 7 trilyon lira-
lık bir sıkıntı yaşadıklannı kaydetti. Cnsal.
TOKI, Emlak Bankası'nda
bulunan Konut Edindirme
Yardımı hesabında nemalarla
birlikte 170 trilyon liraya varan
parayı tahsil etmeye çalışıyor.
kuruiacak hükümetin konut politikası doğ-
rultusunda yeni ihalelere gideceklerini an-
Jattı. Buarada TOKİ Emlak Bankasrndabü-
lunan Konut Edindirme Yardımı hesabında
'ıfömalarla birlikte 170trilyon liraya varan na-
rayı tahsil etmeye çalışıyor. Ünsal. bu konu-
ya ilişkin olarak da şunları söyledi: "Bu pa-
ra çalışanlann, emekli,dul ve yetimkrin. TO-
Kt bunu kullanma, denetfeme vttkisine sa-
hip. Birikim de Emlak Bankasrnda. Bu ko-
nuda ciddi talep gelmeyince 1993 yılına ka-
dar fonda birikri. Bankatar Yasası'na göreyüz-
de 50 oranında nemaiandırıldı. 170trilyon fr-
ra civarında biriktL Parası biriken, 75 met-
rekareden küciik ev\ apnıak Lstoenltrin ev-
rakiannı onaylıyonı/, Emlak Bankası öde-
me yapfyor. Bu konuyu gündemegetirdik, Em-
lak Bankası'yla bu konuda çalışma yapıyo-
ruz."
tstanbul Ataköy'deki TOKl'ye ait olan ar-
sayı satamadıklannı kaydeden Ünsal. "19
flrmadan 3ü konsorsiyumla teklif getirdi.
Çalışma sürüyor. Ekpertizdeğerinin iizerin-
de teklif var. O da doTeye girerse 30 rrihon
liranın üzerinde kaynak gekcek" diye konuş-
tu. TOKİ Toplu Konut Fonu gelirlerinin he-
saplandınlma oranlannm da Konut Edindir-
me Yardımı hesaplanna yansıtılabileceği dü-
şüncesiyle gelir ortaklığı senedi ihraç edil-
mesini ve bunlarih KEY hesapfânna aktanl-
masını planlıyor. Gelir ortaklığı senedi için
TOKl'nin yurttaşlardan 10 yıl içinde tahsil
edeceği 100 trilyon lirahk alacagın teminat
gösterilecegi belirtiliyor.
leceği ve demiryoluyla devam ede-
bileceği bir proje önerdim. Büyü-
kelçi projeyle çok ilgilendi. Ba-
tum'da demirvolu feribot iskeiesi
yapmaya karar verdik. Böylece
yüzde 49 ortaklığı bizim. yüzde 51
ortaklığı Gürcü şırketlerin olmak
üzere iskele açıldı.
- Demiryoh] feribot iskeiesi şu an-
da nerelere çahşıyor? Türkiye'de
\apma\ı diişündüğünüz tesis ne
zaman faaliyete geçecek?
- Vama ve Ilhchevsky"ye çalı-
şıyor. Batum Demiryolu Feribot ts-
kelesi'nin yapımma başladığımız
zaman TCDD yetkililerine bu ıs-
kelenın stratejik bir yer olduğunu
ifade ettik. Eğer siz de bunun kar-
şılığını Izmit Derince'deyaparsa-
nız Türkiye çok önemli bir düze-
ye gelir dedik. TCDD ise projeyi
fizible bulmuyoruz dedi. Ancak
öğrendiğımize göre bu konuda
bellı bir araştırmaları olmamış.
lstanbul'dan Aşkabat'a 35-40 gün-
de demir\'oluyla gidiliyor. Kaza-
kistan'ın Almaata kentine ise 45-
50 günde gidiliyor. Eğer Derince'de
feribot iskeiesi olursa Aşkabat'a
10 günde. Almata'ya 14 günde
gidilır. Almata'ya demiryolu nak-
liyesinin maliyeti. kamyon nakli-
yesine göre yüzde 3 5 daha düşük.
- Derince'deki iskele yapdacak
mı?
- Klor Alkali Fabrikası'nın sa-
hasında demıryolu feribot iskeie-
si yanılmak üzere teşebbüse geç-
tik. Izmit Belediyesi izin verdi.
Şu anda İzmit Valiliği'nde bekli-
yor. Ancak geç kalmamahyız. Geç
kalırsak treni kaçınnz. Şu anda
Vama ve illıchevsky'ye ayda dört
sefer yapıyoruz. Müşteri alıştığı
hatta çalışmaya başlarsa, yeni bir
hat açıldığında maceraya girmek
istemez.. o yüzden bir ay içinde izin
almalıvız.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ ERGtNYILDIZOĞLU LONDRA ergin" ergin.demon.co.uk
"Avrupa şimdi artık tek bir sesle konu-
şabiliyor. Siyası bırtığe gidecek olan ikin-
ciaşamaya geçiyoruz. Bence bu ekono-
mik birliğin doğrudan bir sonucudur.
Böylece Avrupa uluslararası arenada lı-
der bir rol oynayabilır, hatta ortak bir sa-
vunma stratejisi bile benimseyebilir. Bun-
lar salt Euro 'nun yaşama geçmesinden
çok öte ve Avrupa açısından yeni bir
başlangıcı haber veren gelişmelerdır."
Avrupa Komisyonu Başkanı Jacques
Santer'in bu sözleri bugün (pazartesi)
başlayan sürecin taşıdığı olasılıklar ve
buna bağlanan umutlar üzerine bir fikir
veriyor. Ancak yine aynı ıfadelere baka-
rak ashnda Avnjpa'nın sonu bugünden
belli olmayan büyük bir serüvene atıldı-
ğını söylemek de mümkün.
Elitlerin projesi Euro
Birçok gazetecı, Avrupa halkının, Eu-
ro'nun doğuşundan daha çok yılbaşı eğ-
lenceleriyle ilgilendiğini, bu kadar büyük
bir adımın oldukça sakin ve yaşamlarını
etkileyeceği krtlelerin ılgisınden yoksun bir
biçimde atıldığını bildiriyorlardı (The In-
dependent, 02.12.1999). Bugüne kadar
yapılan kamuoyu yoklamalarının da istık-
rarlı bir şekilde, Avrupa halklarının Euro
projesine kuşkuylayaklaştıklarını göster-
diğini de biliyoruz. Buna rağmen Avru-
pa'nın siyasi liderleri, "Halklarımtz Eu-
ro'nun faydalarına henüz ikna olmamış
olabilir, ama bir kere Euro'ya geçtikten
sonra zaman içinde bunun faydalannı
kavrayacaklardır" mantığıyla projelerini
yaşama geçirmeye devam ettiler.
Bugüne kadar Euro. Avrupa çapında
etkinliklerini ve kârlannı. ABD ve Japon-
ya karşısında da ekonomik siyasi güçle-
rini arttıracağını uman büyük şirketlerin,
bu projeye ideolojık ve siyasi olarak ken-
dilerini bağlamış olan politikacılann ba-
smcıyla yol aldı. Euro'nun bu elitist özet-
liği, sanınm Euro'nun içındeki potansiyel
siyasi istikrarsızlık nedenlerinin başında
geliyor: Euro esas olarak bir azınlığın, Av-
rupa ve dünya çapında etkin sermaye
gruplarının çıkarına göre şekillendı, kap-
sayacağı nüfusun genel gereksinimleri-
ne göre değıl.
Şöyle ki. Euro'ya geçişle birlikte 11
Avrupa ülkesi, para politikası araçlarını Av-
rupa Merkez Bankası'na transfer ettiler.
Bundan böyle hükümetler, dış ticaret açı-
ğını azaltmak gerektığinde rekabetçi de-
valüasyonlaryoluylaihracatteşvikiyolu-
na gidemeyecekler. ikincisi. bütçe açık-
larını, para basarak finanse etmek de
mümkün olmayacak. Avrupa çapında
para arzını ve faizleri AMB belirieyecek.
Istikrar Paktı da bütçe açıklarını ve ka-
mu borçlanmasını sınırlıyor.
Bu koşullarda, Avrupa hükümetleri ge-
reksinımlen olan yabancı sermayeyı çek-
mek için ya da bir ekonomik daralma dö-
neminde, ışsizlik artarken neyapacaklar?
Sermaye vergilerini azaltmaktan, kamu
harcamalarını kısmaktan, ekonomik bü-
yümeyı teşvik etmek ıçın emek piyasa-
sını daha da esnekleştirmeye, ücretleri di-
Büyük Serüven.
Sanaonun
canlanıp
güçleneceğini
söylemiştim.
ğer bölgelere göre rekabetçi bir düzey-
de tutmaya çabalamaktan başka araç
kalmıyor. Diğer taraftan Maastricht An-
laşması da AMB'nin tek tek ülkeleri kur-
tarmasını engellıyor. Krizin, bütün yükü-
nün emekçilere yüklenmesinden başka
bir anlama gelmeyen bu politik seçenek-
lere, Avrupa'nın birbirinden farklı ekono-
mik gelişmişlik, üretkenlik, iş- ,
sizlik düzeylerine sahip ülkeler-
den oluştuğunu; emeğin ser-
best dolaşımının önündekı ya-
sal, kültürel ve dile ilişkin engel-
leri ekleyelım... Görürüz ki orta-
ya "asimetrik kriz" anında yal-
nızca ekonomik değil, aynı za-
manda ve hatta daha önemlisi
siyasi olarak patlamaya hazır bir karışım
çıkar.
İlk resesyon anında Avrupa ülkeleri
ekonomik sıkıntıları, işsızliğı azaltacak,
ekonomik büyümeyi teşvik edecek poli-
tikalar uygulamak yerine halklarından.
sermayenin kâriılığının artması için daha
fazla fedakârlık ıstemek zorunda kala-
caklar. Henüz siyasi birliğin gerçekleşme-
diği bir dönemde bu, hükümetleri önce
kendi seçmeniyte karşı karşıya bırakacak.
Hükümetler de seçim korkusuyla bu ba-
sıncın bir kısmını Avrupa Birliğı'ne AMB'ye
yansıtmaya çabalayacaklardır. Işsizlığı
yüksek bölgeler Avrupa Bırliğı'nı suçla-
yacak, zengın bölgeler yoksul bölgeleri
desteklemek ıstemeyeceklerdir. Böyle-
ce bölgesel sosyo-ekonomik gerginlikler
hem tek tek ülkelerdeki siyasi ıstıkrarı
bozacak hem de birliğe düşmanlığı kö-
rükleyecektir.
Denebilır ki Avrupa siyasi birlik süreci-
ni hızlandınr, merkezı siyasi ka-
rar organlarının demokratik
meşruiyetini, AMB üzerindekı
siyasi denetımi güçlendinr, böy-
lece siyasi ıstikrarsızlığın etkı-
lerini nötralize eder. Dıyelım kı
Avrupa ülkeleri, din, dil, kültür
ve tarıh farklarını aşarak kendi
aralarında bir hegemonya mü-
cadelesine gırışmeden bunu başardılar ve
Avrupa Birieşik Devletleri oluştu; o za-
man da başka, küresel çapta bir siyasal
istikrarsızlık kaynağıyla karşı karşıya ka-
lıyoruz. Bunun ilk işaretlerini Santer'in
konuşmasındaki "tekbirses", "uluslara-
rası liderlik", "ortak savunma politikası"
gibi ıfadelerde bulmak mümkün.
Dolar-Yen-Euro
Daha önce birçok kez degındik, Euro
kapsadığı bölgenin nüfusu, ekonomik
büyüklüğü. dış ticaret hacmı açısından
dünyanın ikinci büyük döviz bölgesi. Bu-
nun, doiarı. buradan da ABD'nın ekono-
mik ve siyasi hegemonyasını tehdit etme-
mesı mümkün değil.
Bu noktada daha açıklayıcı olması açı-
sından, The Nation'un son sayısında (1
Ocak 1999) Lester Turov'un sorduğu
bir soruyu ve verdiği cevabı aktarmak is-
tıyorum: 1994 başıyla 1995 Nisan'ı ara-
smda dolar 115 yen düzeyinden 80
yen düzeyine düştü. Ancak Meksika
ya da Asya krizine benzer bir şekilde,
yatınmcılar dolardan kaçmak için bir-
birlerini ezmediler. Neden? Ezmediler,
çünkü dolardan kaçışı emecek kadar bü-
yük ve güvenlıklı bir döviz ve ekonomi yok-
tu. Euro'y'a birlikte bu durum köklü bir şe-
kilde değışiyor. ilk işaretlerini daha şim-
diden Asya, ABD ve Avrupa'da Daimler
Chrysler, Nippon Life Insurançe, Fu-
kuko Mutual Life Insurançe gibi büyük
şirketlerin portföylerindeki dolar oranını,
Euro lehine değiştirmeye başlamalann-
dan görüyoruz (The Los Angeles Ti-
mes, 24/12/1998). Başka gerekçelerle
de dolara ilgi azalacaktır. Dolar, Avrupa
ülkeleri arasındakı ticarette ortak para
birimi olmaktan çıkacak ve yerini Euro ala-
cak, Avrupa ülkeleri ve şirketler daha az
dolar rezervine gereksinim duyacaklar.
Avrupa'yla ticaret yapan Asya ülkeleri de
ister istemez daha çok Euro, daha az do-
lar kullanacaklar. bu arada portföylerin-
deki dolar riskini de azaltmak için bir kıs-
mını Euro'yladeğıştireceklerdir. Turov'un
cevabını biraz daha genişletebiliriz: As-
ya krizinden sonra Japonya. yenın ulus-
lararası etkisıni arttırmaya çabalıyor. Bu
yüzden ilk rakibi olan dolara karşı Eu-
ro'yu desteklemesini, Asya ülkelerini mer-
kez bankalarının Euro rezervlerinı gide-
rek arrtırmasını da bekleyebıliriz.
Doların uluslararası etkınlığinın azal-
ması, doların riskini daha da arrtıracak-
tır. Bu koşullarda ABD'nin dış ticaret açı-
ğını. diğer bir deyişle tüketim kapasite-
sini dış borçlanmayla sürdürmesi, açık bü-
yüdükçe daha da zorlaşır. Euro kullanı-
mının artmasına paralel olarak da ABD'nin
satt kendi parası cınsinden borçlanma
imtiyazı da hızla aşınır. ABD'nin tüketim
ve ithalat kapasitesinin azalması, ABD'nin
dünya ekonomisı ıçindeki lokomotif et-
kisini azaltır. Bu. ABD'nın uluslararası si-
yasi ve ekonomik pazarlık gücünü (örne-
ğin Dünya Ticaret Orgütü) zayrflatır. Bu sü-
reç doğası gereği. bugüne kadar olma-
yan bir şeyi, ABD'ye alternatifi en az iki
hegemonya adayı (Avrupa ve liderlik so-
rununun gelişmesine bağlı olarak Japon-
ya ya da Çin) olasılığını bir gerçeklik ha-
line getirmeye başlar.
Yukarıdaki çözümlemeler, Euro'nun
uzun bir süre yaşayacağını varsayryor ve
bu süreç içinde de hem tek tek üye ül-
keler içinde hem de uluslararası düzlem-
de yeni istikrarsızlıklara kaynak olabıle-
ceğinı, bu ekonomik kriz anında bu ıstik-
rarsızlıklann derinleşeceğmi düşündürü-
yor. Tabii ilk derin ekonomik kriz içinde
Euro'nun iç çelişkılerine dayanamayarak
çökmesi olasılığı da var.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Kimi 'Yıllık' Görüntüler...
2000'e bir kala Türkiye ilginç görüntüler sergiliyor.
Siyasal oturmamışlığın giderek ağırlaşan sonuçları,
sona eren yılın ikinci yarısında beliren ekonomik bu-
nalımla birleşiyor. Toplum. yeni yıla karamsarlığı ağır
basan kanşık duygulaha giriyor.
• • •
Geçen yılın siyasal olaylannın en önemlisi, Cum-
huriyet'in sahiplenilmesiydi. Kimilerinin Devletin Cum-
huriyeti diye küçümsemelerine karşın geniş halk kit-
leleri sessiz ve derinden bir içtenlikle Cumhuriyetçi
kimliklerini sergilediler. Kişiliksizliğin kemikleştiği, doğ-
ruluk, dürustiük ve erdem gibi değerierin, alacaka-
ranlıkta pazarlanan çürük mal gibi alınıp satıldığı bir
ortamda toplumun Cumhuriyetçi başkaldınsı ger-
çekten anlamlıydı. Halk, bu tutumuyla, yalnız laikli-
ği benimsediğini vurgulamakla kalmıyor, dini siyasal
amaçlarının vazgeçilmez aracı yapan, ikiyüzlü, küçük
siyasetçilere büyük bir ders veriyordu.
Fazilet Partisi'nin (FP) evcilleştiği ya da bir merkez
sağ parti niteliği kazandığı yönündeki görüşler, biz-
zat bu partinin. zorunlu temel eğitimin süresini yeni-
den beş yıla indireceği vurgulamasıyla burtarlaştı.
Oysa köktendincı tutuculuğun gerçek kaynağı cocuk-
lann çağdaş eğitimden uzak tutulmasıdır. llginçtir,
FP'nın merkez sağdagörünmes/nden, herne/7/kmef-
se, büyük umutlar çıkaran basın yayın kesimi, geri-
ye dönüş özlemini görmezlikten geldi.
Geçen yıl. FP'yi kucaklama, so/ kesimin bir bölü-
müne de yansıdı. Sosyalizmin kurucusu düşünürle-
rin, din afyondur dedıkleri bilinir. Bu yargının nedeni,
dinin kendisi değil, kapitalistlerin sömürü oranını art-
tırmak amacıyla geniş emekçi krtlelerin dinsel duy-
gulanndan yararlanmalandır. Bu noktadan giderek ge-
rek düşünce düzleminde gerekse uygulamada, din-
ci çevrelerin solcu düşmanlığı yaptığı ya da kendi
deyişleriyle solcu avladığı da bilinir. Bilinir bilinmesi-
ne de geçen yılın en büyük siyasal düşünce terslik-
lerinden biri bu konuda yaşandı. Kimi yanlış solcu-
lar, tam bir körlükle, akıllannca demokrasi adına, di-
nin siyasallaşmasına destek verdiler. Düşün alanın-
daki yetersizliklerin bir sonucu olan bu durumun sağ-
lıklı tartışmalarla düzeltilmesi, yeni yıla kalan önemli
bir siyasal sorun mirasıdır, denilebilir.
Siyasal yapıda yaşanan süreM/ sarsıntı yılın sonla-
nnda Çankaya'dan basına yeni bir anayasa taslağı
sızdınlmasıyla, iyice su yüzüne çıktı. Taslağın içeriği
ya da biçimi bir yana, tek başına bu olay, siyasal çö-
küntünün büyüklüğünün birkanrtı sayılmalıdır. Seçim-
lerin öncesinin ve sonrasının en önemli siyasal tar-
tışma alanı devletin yeniden yapılanması olmalıdır. Tür-
kiye, sabah-akşam Başkan Baba arayışlanndan kur-
tulmalı; parlamenter düzenine adım adım işlerlik ka-
zandırmalıdır. Siyasal gündemin çözümü gerekli te-
mel sorunu budur.
• • •
Geçen yılın ekonomisi; enflasyon, yüksekfaiz, ağır
iç ve dış borçlanma gibi geleneksel hastalıklanndan
kurtulamadı. Durumu daha da ağıriaştı.
Bu sürecin çok somut bir göstergesı, sanayide ilk
kez bu ölçüde büyük boyutlarda işten çıkarmalarya-
şanmasıdır. Ücretlerin düşüklüğüne dayalı bir üretim
yapısının geçerli olduğu; büyük kentlerde bile, işçi-
lerin çok büyük oranda, sosyal sigortasız ve sendi-
kasız çalıştınldığı bir ortamda bile, bunalım geliyor
kaygısı, önce işçileri vuruyor.
Buna karşılık sayısal veriler, imalat sanayiinde tam
kapasite ile çalışamama nedenleh olarak çok deği-
şik bir durum sergiliyor. istatistik Enstitüsü'nün an-
ket sonuçlanna göre imalat sanayii kasımda üretim
kapasitesinin ancak yüzde 80'ini kullanabilmiş. Ka-
pasite kullanımı düşüklüğü neden kaynaklanıyor so-
rusunun yanıtları içinde işçiler çok sonlarda yer alı-
yor. Durum şu; iç pazarda talep yetersizliği yüzde
58.6 bir pay ile sanayinin düşük kapasitede çalışma-
sının nedenleri sıralamasının, uzak ara, en başında
yer alıyor; bunu yüzde 15.3 gibi bir pay ile dış pazar-
da talep yetersizliği izliyor. Parasal olanaksızlıklar
yüzde 8.9 ile üçüncü sıraya yerieşirkenyeriıhammad-
de yetersizliği yüzde 3.6; ithal mallarda hammadde
yetersizliği de yüzde 0.9 bir etkiye sahiptir.
Sanayinin tam kapasitede çalışamama nedenleri
arasında işçilerle ilgili sorunlar ne kadar bir yer tutu-
yor dersiniz? Yüzde 3.9. Üstelik işçilere ilişkin sorun-
lann nedenler içindeki ağırlığının azlığı yalnız kasım
ayına özgü değil, aylar ve yıllardır sürüp geliyor. Kı-
saca, işçilerle ilgili sorunlarneden sayılamayacakka-
dar kapasite kullanımı üzerinde etkisiz görünüyor.
Eğer sanayi üretiminin canlandınlması isteniyorsa bu
tabloya göre yapılması gereken ilk iş iç pazarda ta-
lebin arttınlmasını sağlamak olmalıdır. Bunun yolu da
yapılmakta olduğu gibi on binlerce işçinin işten çıka-
nlması değil, öncelikle ücretleri arttırmaktır. Bunu,
yatınmları ve iş bulmayı arttırıcı önlemler izlemelidirı
Kısaca yeni yılda ekonorrrinin gündeminin başına
üretimin ve iş bulmanın arttınlmasının yazılması ge-
rekiyor.
e-posta:yakup / rorqual.cc.metu.edu.tr :
Euro herkesi
şaşkına çevirdi
Ekonomi Servisi - A\TU-
pa'da on binlerce borsa ça-
lışanı ve bilgisayar prog-
ramcısı yeni yılın ilk gün-
lerini hummalı bir çalışma
ilebilgisayarlannı Euro'lu
işlemlere ayarlamakla ge-
çirirken birçok ülkede he-
saplanmamış ufak kanşık-
lar yaşandı.
Finlandiya'da cuma gü-
nü bir müşterinin otel üc-
retini Euro ile ödeme giri-
şimi başansızlıkla sonuç-
landı. Başkent Helsinki'de
4yıldızlı Hotel Marskfde,
faturasını Euro üzerinden
isteyen bir müşteriye re-
sepsiyon görevhsi, şaşıra-
rak "Euro ile mi ödeyecek-
siniz? Bunu yapabileceğimi-
n sanmıyorum" yanıtını
verdi. Konuyu mesaı arka-
daşlanna danışan görevli,
müşterisinin hesabına kre-
di kartından Euro olarak
yazabileceğıni öğrendi. An-
cak hem Euro hem Fin
Markkası ile işaretlenmiş
tarife kartlannı pazartesi-
ye kadar alamayacağı için
işlemi gerçekleştiremedi.
Aynı kentte deneme
amaçlı çıkanlan Euro bo-
zuk paralan ile gazeteci
:
den dergi almak isteyen bir
kişinin de bu çabası sonuç-
suz kaldı. Çünkü nakit ola-
rak Euro ile alışveriş 2002
yılına kadar mümkün de-
ğildi. Derginin parasmı Eu-
ro olarak ödemek isteyen
müşteri. ülkenin büyük
marketler zincirlerinden bi-
rinin. fıyatları hem Eurd
hem de markka cinsinden
açıklayacağını duyuran ila-j
nını görmüş ve ödemeyi
bu şekilde yapabileceğini
düşünmüştü.
Araplar da kıskandı
Suri\e"de yayımlanan E^
Medine gazetesi "Euro'lu
yaşama"' geniş yer verdiği
haber yorumunda. "Arap-
lar kendi aralannda birieş-
meyi bile başaramazken
Avrupa''nın Euro ik birbİH
tün oluşturduğunu ve Arap
halkının bu başanyı kjs-/
kançlıkla karşıladığı*'nt
yazdı. ,
Coğrafi konumu nede-
niyle ilk Euro denemesininj
yapılacağı ülke Avustral-ı
ya'da ise heyecanlı birbek-;
leyiş hâkim. i