28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 OCAK 1999 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Bankacıtık Sistbminin Yeniden Yapılandınlması... HtKMET KURINAZ B ütün rüyalar "hayırdır inşal- lah!.." denilmesinden sonra anlatıhr. Bugün ekonomide olan bitene bakınca yazıya da "hayırdır inşallah!" di>^e başlamakta yarar olduğuna inanıyorum. Geçenlerde Cumhuriyet'te Sayın Mus- tafa Balbay '"Giindem'* köşesinde gazete- nin ekonomi muhabın Banu Salman'ın "14 bankayı kurtarmaoperasyonu" başlıkh ha- berine yaptığı göndermeden sonra, banka- cılık sistemindeki çarpıklığı çözecek birsol parti aradıgıni söyiüyordu. Oysa. sistemsel çarpıklığı gidermek ıçin; öyle, "adamakıl- h" bir sol partı gerekmiyor. Çarpıklığı ve bu- nu yaratan nedenlen görmek. kurum ve ku- rallan ile işleyen piyasa ekonomisine inan- mak yeter. Çok degil, daha dört beş ay önce ortada ekonomide destekleyici bir olgu yokken es- tinlen iyimserlik havası. ancak birpuro içi- minde sonbahara kadar sürdü. Gerçekte şa- şırtıcı bir durum yok. Ekonomiye salt üni- versitelerimizde okutulan makro ekonomi- ye giriş ders kıtaplannın baslıklanndan ba- kıldığında dahi; ödemeler bilançosu. gelir dağılımı. fıyat istikran. istihdam, yatınm, tasarruf. bütçe gibi hedeflenen büyüklükle- rin hiçbirinin yerli yerinde. dengede olma- dığı görülüyor. Ne varki. bu kezekonomimizde yaşanan- larküresel uyumsuzluktan değil, tersine kü- reselleşme ile fazlasıyla ıçlı dışlı olmanın sonuçlandır. Bunalım (kriz) dünyanın likit varlığını elinde tutan ve sayılan 10'u geç- Iktisatçı meyen bankalann, kürenin bir yerinde ge- ri dönmeyen kredilerden yedikJeri vurgunun yarasıni IMF ve Dünya Bankası aracılıgın- da çözmek için yönetim merkezlerınde bul- duklan çözümüfl adıdır. Bunalım. küresel- leşmenin nimetlerini, faiz sıcaklığmda ho- vardaca borçlanmak sanan gelişmekte olan kimi ülkelerin, kurum ve kurallanyla pıya- sa mekanizmasmda disiplıne etmek sürecı- dir. Fakat, paralannı Asya'da. Latın Ame- rika'da kaptıran bankalann, ^kaplanlan" ne sürede terbiye edebilecekleri henüz bel- li değildir. Lzun yıllar, sıcak para hareketinde yük- sek faiz ödeyerek dış borçlanmayı küresel zenginlik sayan Türkiye'nın küresel rüya- dan uyanması ıçin, içerde bankalarla sana- yicinin kavgalannm gürülrüsünü duymayı beklemesine gerek yoktu. Ancak bu kez de. kavgaya duran taraflann çıkardığı tozdan. krizin esas aktörünün kim olduğu seçilmi- yor. Bugün ekonominin lıkidite sıkıntısın- dan salt bankalan sorumlu tutmak; banka- lan, ekonomiden soyutlanmış para üreten bi- rer birim gıbi düşünmek sakıncasmı doğu- rur. Bankalann ekonomiye para aktarma olanaklan bileşık kaplar gıbıdır. Bugün ya- şanan likidite sıkıntısının arkasında Türki- ye'nın gereksindiği tasarruf açığını kapat- mak için bankalann küresel krizin derinli- ğinde yeniden borçlanma olanaklannm da- ralmasıdır. Temelde mal ve para piyasası- nın bileşık kaplar dengesınde bankacılık sistemini etkilemesinden şekıllenen buna- lım, ekonomik yapıda sisteme kaynak sağ- layacak tasarruf güçlerinin. giderek dibe vuran gelır dağılımı dengesızlığınde yok olmasının yol açtığı. toplumun tasarrufhac- mindeki bozulmanın yansımasidır. Sistem- de bir uçta toplanan mtn duat yoğunlaşma- sı. faizlerin dıişmesinin önündeki en büvük engellerden biridir. Sıstemdekı çarpıklığı göstenr bir başka yapı da. toplanan mevdu- atınmilligelireoranındagörülür. Yurtiçi ta- sarruflar toplammm ülkemız GSMH"ye ora- nı yüzde 26'larda seyrederken. mılli gelirin mevduata dönüşme oranının yaklaşık yüz- de 42 olması, başka bir çıplak gerçekliği ser- gilemektedır. Ki bu sergide. kamunun borç- lanma ıştahının sürdürülen sıcak para poli- tikasında sistemi nasıl açıktan beslediğı gö- rülmektedır. Doğalki. sıstemdeyaşanansi- nirsel gergınlik bu dengesiz beslenmeyle büyümenınbirsonucudur. 1994bunalımın- dan sonra kendilenne yenı mevduat kay- nakları bulmak için. gıdilmedik ıller bulan bankalann. giderek bozulan ıller arası den- gesiz gelirdağıltmında gidecek >eni illerbul- malan da epey zorlaşmaktadır. Kamu açıklannın sonuçlanndan besle- nen bilançoyla bankalar. bugün küresel knz- den ilk etkilenecek kurumlann başındadır. Nitekim, bir kaptanı asıl korkutan denn de- nızler değıl. gemisinı karaya oturtan sığ su- lardır. Bir ekonomide olan biteni ve olacaklan kestırmenin en kolay yolu bankacılık sıste- minin yapısal özellığine bakmaktır. Bugün bankacılığımız. içinden geçtiğı tarihsel ge- lışmenınbırzorunluluğu olarak paradoksal bir özellık göstermektedir. Sıstemde bir arada bulunan kamu ve özel sektör banka- lannın her ikisi de, kamunun güvencesinde mevduat toplar. Kanımca sorun banka sa- yısının çokluğu değil, bankalanmızın var olan yapılanyla ekonomiden me\ dual yaratama- malandır. Kaldı ki. piyasa mekanizması et- kinlik kavramında. azı değıl. çoğu öngörür. Gerçekte ıse sıstem "çoktan seçmeli az sa- yıda" bankanın egemenlıği altındadır. Gerçekte. bankalar sistemi bılançolann- dan ülkenin ekonomisı okunabileceğı hal- de: banka bilançolannın ekonomıyı ne de- rece saydamlastırdığı kuşkuludur. Nıtekim. pek de öyle. çok sayıda bilanço analız tek- niklerine gerek kalmadan yapılacak, mak- ro büyüklükte bir karşılaştırma. sıstemin mev duat yaratamamasındaki venmsiz kre- di politikasıru ortaya koyar. Özellikle son yıl- larda, toplumun yurtiçi tasarruf oranının krediierin milli gelire oranının hep altında seyrettiğı gerçeğT; kredılere dönüşen ekono- minin tasarruf gucünün yeniden tasarruf arttıracak şekılde kullandınlmadığını gös- tenr. Kı. sistemi daraltan verimsız kredi po- litikasıdır. Clkenin yurtiçi tasarruf oranı 1996 yılında yüzde 25.9 iken krediierin mil- li gelire oranı yüzde 26 l'dır. 1997 yılında ıse bu oranlar sırasıyla yüzde 26.3 ve yüz- de 29.7 ile kredi kullanım oranının tasarruf eğılımınden uzaklaştığı bir oran trendı gös- termıştir. Bu önemli \e sonuç çıkartılacak bırdurumdur. Sıstemde kredilenn geri dön- mediğinı ve verimsizkullandınlan krediie- rin toplumun tasarruf gücünü tükettiğıni göstermektedir. Sıstem uzun süredir piya- sa ekonomisinin öğrettıği kâr rasyonaliz- mınde. ufkunu kamunun borçlanmasında körelterek ayaklannın altındaki mevduatın çekıldığinı fark edemeyen bilanço kârlılık- lan ıçındedir. Belki de farkındadır ve mev- duatı korumak ıçin kamunun tanıklığını ıs- temektedir. Ne var ki, devlet de ekonomide yaşanan istıkrarsızlığın failidir. 1994 bunalımından ıkmalle geçtiği hal- de, ders almasını bılmeyen sistemin küre- sel knzde sınıfta kalmaması için, değışen eko- nominin yeni derslerinde yeni bir yapılan- ma göstermesı ekonominin matematik doğ- ruluğudur. Fakat. sisteme eklenecek yeni dersler herkesin öyle kolay alışacağı ders- ler değildir. Kuşkusuz, kimilen piyasada "oyun oynamaya" vakıt bulamayacaklann- dan dersi daha basından reddedecek, kimı- leri de yeni oyunlarla derse gırmemenin yol- lannı arayacaklardır. Bunalım dersleri prog- ramında önerimiz. Türk bankacılık siste- minin hukuksal ve mülkiyet yapısını da tar- tışılır olmaktan çıkaracak ve ekonominin tasarruflannı kaynak dağıtma mekanizma- sında çarçur etmeyen piyasa fiyatlamasını göz ardı etmeden. etkınlik kavramında ça- lıştıracak bir bankacılık sıstemıne geçme- nin yolu ve yöntemini tartışmaya açmaktır. Bugünkü bankacılık sıstemimiz, mülki- yet yapılan ile de farklılaştınlarak mevdu- at toplayan ve kredi veren bankalar olarak aynlmalıdır. Kredi ve mevduat bankalan olarak aynlacak bankalann. her ıkısının de kuruluş statüsü farklı ölçütlerde (knterler- de) ayn ayn belirlenmelıdır. Bir kişınm hem mevduat hem de kredi bankası sahibi ola- mayacak şekilde hazırlanacak kuruluş ya- sası ile. holdıng bankacılığı tartışması or- tadan kalkacaktır. Sistem kamunun güven- cesinden çıkanlarak tamamen piyasa meka- nızmasının korumasına bırakılmalıdır. Bu sistemin etkın ışlemesı için, kamu kredi bankası kurabılmelı fakat mevduat banka- sı sahibi olmamalıdır. S ekiz yıllık kesintisiz eğitim uygulamasının 'bütün engellemelere karşuı 1997-1998 eği- tim ve öğretim yılından itibaren uygula- ma alanına konulması özellikle bu yasa- nın geçmesiyle çağdaş, laik, eleştiren ve sorgulayan bireyler yetiştirmeyi amaçlayan çevrelerde belirli bir rahatlık yaratmış gözüküyor. Zo- runlu eğitimin 5 yıldan 8 yıla çıkanlmasıyla Türk eği- tim sisteminin kangren haline gelmiş sorunlannın bir- denbire çözüleceğine olan inanç, yerini sorun çözücü yöntemler bir an önce uygulama alanına konulmazsa büyük bir karamsarlığa bırakacak gibi gğrünüyor. Kanımızca Türk eğitim sisteminin en büyük sorunu ders kıtaplannda odaklanmaktadır. Milyonlarca öğren- cinin ve yüz binlerce öğretmenin neyi, nasıl okuyaca- ğına ve okutacağına karar veren ve demokratik eğitim sistemiıfin karşısında Damokles'in Kılıcı gibi duran Ta- lim ve Terbiye Kurulu ve o kurulun seçtiği yazar ve ki- taplar, sosyal bifimlerden fen bilimlerine vanncaya ka- dar tek tip, otoriter. ezberci, eleştirel bilinç ve sorgula- ma yeteneği olmayan çağdaş dünyanın yarattığı evren- sel değer yargılanndan uzak insanlar yetiştirilmesine hizmet eder, farklılıklan ve benzernezlikleri dışlayarak herkesi aynılaştıran bu yaklaşım iddia edildiği gibi sa- dece imam-hatip okullannda değil Türkiye'deki orta öğ- retim sisteminin tüm kurumlannda geçerli hale gelmiş- tir. Kuru bir öykünmeciliğin sarmalında dünya insan- lanyla ve topluırdanyla evrensel ilişkilerkurmaktan uzak bireyler yetiştirmeyi amaçlayan ve yaklaşık elli yıldan bu yana sistemli bir şekılde yürütülen bu eğitim siste- mi sonunda kendifrankenştaynlannıyaratmakta gecik- memiştir. Bu yaklaşıırun gelişmesindeki ana nedenlerden bi- iîtl'ı.KJV 'İO JU/IİBO r.il Bilimi Dışlayan Ders Kitaplan YıtL Doç. OKTAY GOKDEMIR w>sh, a ri cumhuriyetin ilk yıllannda uygulama alanına konu- lan ve Aydınlanma geleneğinden gelen tutarlı modern- leşmeci yaklaşımdan 1946'dan sonra sapmalann yaşan- masıdır. Aklı, bilimi ve yol gösterici olarak gören po- zitivist-ilerlemecı Atatürkçü eğitim felsefesı yerini: 1946'Iardan sonra metafızik ve mıstık yaklaşımlann ege- men olduğu bir eğitim anlayışına bırakmıştır. Cumhu- riyetin ve Atatürkçü eğitim felsefesınin "fikri hürvic- danı hûr irfanı hûr nesiller" yetiştırmek amacı \ e ça- bası en son aşamada Köy Enstitüleri'yle doruk nokta- sına ulaşmış. ama ondan sonra sistemli çabalarla tam bir geri dönüş yaşanmıştır. Hemen belirtmek gerekır ki ders kitaplan ve müfredat üzerinde zaman geçırme- den yapılması gereken çalışmalar bir an önce uygula- ma alanına konulmaz ise bu olumsuz gelışmeyi 8 yıl- lık kesintisiz eğitim de engelleyemeyecektir. Ders kitaplan üzerinde şöylece bir duran dikkatlı bir göz, bu kitaplann çağın gereklerinden ne kadar uzak. düşman tespıt edici ve bilimi dışlayan tek tıp insanlar yetiştirmeyi amaçladığını görebilecektir. Burada halen orta ögretimde okutulmakta olan çeşitli dersler ve o ders- lere ait ders kıtaplanndan birkaç örnek verecek olur- sak çocuklanmıza bilgi diye bilimsellık diye nelen öğ- rettiğimizi çok açık bır şekılde görebilirız: "En küçü- ğünden baştaki hükümdara kadar bütün Türk yö- neticiler kendilerini idare ettikleri halkın tamamı- nı mutlu kılmakla görevli sayarlardı. Bu \Qzden nıversıtesı halkın ezilmesi. sömürülmesi söz konusu değUdi" (Yüksel Turhal, Tarih-Lıse II. Ist. 1989). Yine bir baş- ka Tarih kitabından bir başka klışe söz; "mTürkün za- ten mevcutolan cesaretine Islam dini ayn bir ku\~\et kat- mtstL Hayatta kalmakla ölmek arasında önemli bir fark yoktu. Esas olan savastı. Çünkü savaş insanlan maddi ve manevi rahata kavuşturan tek yoldu. Türk ordusu daima savasa haardı. Vbnılmak bilmezdL Hıristiyan- ların üc günde aldıklan >olu bir gecede alırdı. Türk as- kerinin cesareti hertürlü takdirin üzerinde> dL Yaşamak esas olmakla beraber eğer ölmek alna >azilmışsa hiç de çekinecek bir şe> değildi." (Niyazi Akşit-Emin Oktay, Tarih Lisel, İstl9S5)-Diniaçıdan devlet Allahınin- $anlann haynna me>dana getirdiği bir tcşkilattır". (Ke- mal Dal-Orhan Q"akıroğlu. Orta Okullar Için Vatan- daşlık Bılgıleri. tst. 1987). "Felsefeiledinaynplanda yer abrlar ama bu iki bilgi türünün birbirine zıt oldu- ğu söylenemez" (Felsefe Gıriş. Komisyon. ist. 1990), "Evrenin Allah tarafindan varaüldıgı fikri kabul edt- lince aynı çizgi üzerinde bulunmayan görüşlerin redde- dilmesi gerekir." (Mehmet Aydın, Lıseler İçin Din ve AhlakBılgisillI.tst. 1984) "OrucubozanşeylerLez- zet aMığı birinin tükrüğünü lezzet olarakyutmak_Ağız dolusu kusmuğun bir kısımını yutmak." (Süleyman Ateş vd.. Lıseler İçin Dın Bılgisi II. Ank. 1976.) Bir bihm dafı olan coğraryay^Milfl Cc^afya" 3 ^ pan, düşünme yeteneğini arttıran Felsefe Grubu ders- lerini zorunlu olmaktan çıkararak seçmeli duruma ge- tiren ve sadece Islam felsefesine indirgeyen. biyoloji kitaplanndan Darvvininevnmkuramını (teonsıni) çı- kararak kutsal kitaplann evrenin oluşumuyla ilgili tez- lerini dolduran Milli Eğitim Bakanhğı'mn Talım ve Ter- biye Kurulu'nun saym üyeleri seçtikleri ve önerdikle- ri bu kitaplar ve müfredatla oluşturduklan mistik. pro- pagandif v e metafizik bilgi yığınlanyla acaba hangi ça- ğı yakalamak ıstemişlerdi... 1923 Cumhuriyet Devrimi'nin temel amacı olan öz- gür bırey yerine otoriteye itaat eden kullar mı yetışti- rilmek istendi onlarca yıl? Şimdilerde demokrasi şam- pıyonluğuna soyunan(!) 198O'lı yıllann "Neolibenü mûhafazakân milli \ç manevi değerierine bagh" Milli Egıtim Bakanı Hasan Celal Güzel: aslmda olan biteni ve neyapmak istediklerini "21. vüz>ılın elinde mushaf taşıyan uzay elbiseli neslini yetjştireceğiz" sözleriy le ne güzel de açıklamıştı. Sonuç olarak 8 yıllık kesintisiz eğitim yasasının çık- ması çağdaş laik ve özgür düşünen bireylerin oluş- turulmasında önemli bir aşama olarak görülebilir, ama ders kitaplannın ve müfredaün çağdaş ölçütlerde yeniden ele alınarak akılcı bilimsel ve laik esaslar doğrultusun- da yeniden ele alınması Atatürk'ün hedefledıği "fikri hürvicdam hürirfanı hür"kuşaklannyetıştinlmesi için tarihsel bir zorunluluktur. Son dönemde Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu konuda göstermiş olduğu olumlu çabalann, 56. hükümetin M.Eğitim Bakanı tarafından da arttınlarak hızlandınlması en büyük dileğimizdir. Tersi durumda zorunlu eğitimin süresini ne kadar uzatır- sak uzatalım 21. yüzyılın özgür.düşünceli bireyleri ri fli i i ^ ) l t f l^ ç ğ devam edecektir. CUMHURİYETTEN OKURLARA ORHAN ERtNÇ Sıradışı Bir tnsandı Balcı Biraz abartarak söylemek gerekirse hafta. şen- likli bir biçimde başlamıştı ve sürüyordu. Biryanda adaylık konusundaki anlaşmazlıklar- dan kaynaklanan ve yoğunluğu nedeniyle benze- ri daha önce yaşanmamış istifalar, öbür yanda 56'ncı hükümetin kurulması için yürütülen pazar- lıklaria ödünler şaşkınlıkla izleniyordu. TBMM'detemsil edilen iki sol partiden biri olan CHR iktidar olmamak için olanca gücüyle çaba gösterdiği izlenimini yaratırken DSP, politika tari- himizde ilk kez sağ partilerin desteği ve güvenoy- larıyla "Net Azınlık Hükümeti"n\ gerçekleştiriyor- du. Ama haftanın son günü sabahı çalan telefonda- ki nöbetçi arkadaşımız, üzücü haberi iletmek zo- rundaydı. Ergun Balcı'yı yitirmiştik? Hastalığına ilk tanının konulduğu ve tedaviye baş- landığı dönemde, doktorları kadar kendisinin de çabaları sonunda aramıza dönmüş ve saygı duy- duğu okurlanna kavuşmuştu. Dış politika konusunda şaşmaz bir değerlendir- me gücüne sahipti. En karmaşık ilişkileri yalın bir Türkçeyle anlaşılır biçime sokmaktaki başarısı onu, dünyada neler olduğunu öğrenmek isteyen- lerin başvuru kaynağı yapmıştı. Gazetecilik meslek ilkeleri olarak alt alta sırala- nan kurallann tümünü, Balcı'nın meslek yaşamı- nı izleme olanağını bulmuş olanlann ondan esin- lenerek yazmış olduğunu söylemek zorunluğunu duyuyorum ve bundan hiç de memnun olmaya- cağını da biliyorum. Çünkü o, aynı zamanda tanıdığım en alçakgö- nüllü insanlardan biriydi. Gençlere verdiği önem ve değeri, hem bugün Cumhuriyet'te çalışan hem de diger yayın organlannda görev yapan öğren- cileri kadar bizler de biliyor ve örnek kişiliğinin sürdürüleceğine inanıyoruz. Cumhuriyet ailesi olarak üzgünüz. Üzüntümü- zü paylaşanlara teşekkür ediyor, Balcı ailesi ya- kınlanna başsağlığı diliyoruz. • Genelkurmay Başkanlığı'nca hazırlanan rapor- da, PKK'nin uyuşturucu faaliyetleriyle sağladığı finansman kaynağı ile ilgili yöntemler ayrıntılandı- nldı. Terör örgütünün Türkiye'nin kuzeyi ve güne- yinden taşınan uyuşturucu trafığini yönlendirdiği- ne dikkat çekilen raporu. arkadaşımız Alper Bal- lı haberieştirdi. • CHP'den istifa ederek DSP'den Ankara Anakent Belediye Başkanlığı'na aday olan Çankaya Bele- diye Başkanı Doğan Taşdelen ile CHP Ankara Ana- kent Belediye Başkan adayı Murat Karayalçın, projelerini parlamento şefimiz Türey Köse'ye an- lattı. • DYP'nin aday çalışmaları kapsamında tarikat- "& 6. Sayfada ' J i ' J i m p Cumhuriyet Mahallesi adım aduıı gerçekleşiyor... Ş İ M D İ S IRA O R T A K T Â S A R I M S Ü R E C İ N D E ! (P'umhuriyet Mahallesi düşümüz gerçekleşiyor... Cumhuriyet Okurlarının, Cumhuriyet dostlarının... bu ülkenin aydınlık insanlarının düşü gerçekleşiyor... Hep birlikte gerçekleştiriyoruz...adım adım! İşte 1. adım : Mimari Danışmanhk Büromuz kuruldu. Cumhuriyet Mahallesi'ne katılan tüm dostlârırruzın bir an önce uğrayıp "nasıl ev, nasıl yaşama alanları" düşlediklerini anlatmalarını, gelemiyorlarsa yazmalarını rica ediyoruz. Tüm görüşler alındıktan sonra geliştirilecek ev seçenekleri arasından herkes kendisiyle en uyumlu olanı saptayacak. Böylece mahallemizin, hepimizin ortak beğenisini ve ortak yaşama bilincini yansıtan bir mimari kişiliği olacak. 2. adım : Tapu dağıtımı sürüyor. İşlemleri tamamlayıp tapunuzu almanız için, aşağıda belirtilen Cumhuriyet Kitap Kulübü bürolarından birine başvurmanız yeterli. 3. adım : Bağlantı Büromuz açılmak üzere. Arsasını görmek isteyenlere yardımcı olmak üzere, Cumhuriyet Mahallesi'nde bir Bağlantı Bürosu oluşturuyoruz. 4. adım: Şubatta ağaç dikiyoruz. Şubat içinde, Cumhuriyet Mahallesi'nin kurulacağı arazide buluşup tanışacak ve arsalarımıza kendi ellerimizle ağaç dikeceğiz. Dikimde yardımcı olacak elemanları ve bedelini ödeyerek satın alabileceğiniz fidanları biz sağlayacağız. Kesin tarih sizlere yazılı olarak bildirilecek, ayrıca gazetenizde de yayınlanacak. Sevgili dostlarımız, Cumhuriyet Mahallesi'ni duyurmamızla birlikte başlayan yoğun istekler, parseller kısa sürede bittiği halde sürüyor... Bu başvuruları karşılamak için de çalışıyor ve çok yakında yeni haberler vereceğimizi umuyoruz. Cumhuriyet rnaha IIes i "Doğayla uygarlık buluşuyor" Tapu için başvuracağınız Cumhuriyet Kitap Kulübü bürolan: Istanbul Merkez: Istiklal Cad., Zambak Sok. No:4 Kat:1 Beyoğlu - İSTANBUL (Aksanat karşısı) Tel: 252 38 81-252 38 82 Faks:252 38 62 »Ankara: Atatürk Bulvan No: 125 Kat:4 Bakanlıklar - ANKARA Tel: 419 50 20 pbx Faks: 417 19 57 Izmir: Halit ziya Bulvan 1352. Sok. No: 2/3 Alsancak - İZMİR Tel: 441 12 20 pbx Faks: 441 91 17 «Adana: Çınarlı Mah. 5 Sok. No: 1/1 Aksu Han Dörtyolağzı - ADANATel: 363 12 12 pbx Faks: 363 12 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle