24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 OCAK1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER 11 Ergun Balcı bir süreden beri ne köşesinde görünüyordu, ne de gazetenin labirente ben- zeyen koridoriarında dolanıyordu, Allah'ın be- lası bir saynlıkla başı derde girmişti, üstesin- den gelmeye çalışıyordu. Sağdan soldan dostlar, uzaktan yakından okurlar, merak edip soruyorlardı: - Balcı ne zaman yazacak?.. - Durun hele!.. Özlemıştik Ergun'un gazetedeki izdüşümü- nü, upuzun boyuyla yazıişlerinde dolaşacağı günleri bekliyor; dış politikaya ilişkin yazılarını iple çekiyorduk. Neden?.. Hiç kuşkusuz her şeyin bir nedeni var; Er- gun'unyazı biçiminin neeski Babıâli'debireşi vardı, ne de Ikitelli'de benzeri görüldü. Övgü değil, bir saptamadır bu!... 'Doğru' ile 'gerçek' arasındaki bağıntının çiftleşmesinden ortayaçıkan mantık, Ergun'un yazı yönteminin içeriğini oluşturur. • 'Doğru' ile 'gerçek' iki zengin sözcük!.. PENCERE Balcı'mn Peteği... Anlam zenginliğinin bir ucu günlük yaşama, öteki ucu felsefeye uzanıyor. Doğru nedir?.. Alınterini savunmak doğrudur, sömürüye karşı çıkmak doğrudur, kadın erkek eşitliğini benimsemek doğrudur, her çeşit baskıya di- renmek doğrudur. Ya gerçek?.. Sen doğruyu ne kadar benimsersen benim- se, gerçeğin doğruyu ezdiği zaman dilimleri var- dır. Sömürünün bugünkü dünyamızda ağır bastığı gerçek değil mi?.. Alınterinin değerini hiçe sayan dünya görüşü, karşısındaki doğ- ruları buldozerle ezip geçmiyor mu?.. Egemenlerin dediklerinin dedik öttürdükle- rinin düdük olduğu bir dünya düzeninde, düş- leme kapılmadan ve düş kırıklığma pabuç bı- rakmadan doğruları savunmak, insan olana yakışır. Ne var ki yalnız soyut doğruları savun- mak da yeterli sayılmaz... Yaşadığımız zaman diliminin gerçeklerini de- rinlemesine kavrayıp tarihsel koşulları da gö- zeterek olasılıklan tartıya vurmak, gerçeklerin ardındaki "gerçekliği" özümsemek, doğrula- nn içeriğini bilgilerin terazisinde değerfendir- mek herkesin harcı değil!.. 21. yüzyılın eşiğinde insanlığın tepesinde boza pişiren egemenlerin 'Yeni Dünya Düze- n/'ni dayatmalan, karşılanndaki güçlerin eksik- liği yüzünden kolaylaşryor. Ergun Balcı'mn yazıiarı, dış siyasette olan bi- tenleri "nedenleriyte birtikte" öğrenmede tar- tışmasız bir değer taşır. önyargıya takılmadan derinlemesine analiz yöntemini koruyarak ger- çekliği kavramak, yüzeyselliğin aşılmasını ön- görür. Gerçeği doğruya kurban etmeden yazmak sanatının ustalığında, alınteri felsefesinin pe- teğine bal üreten bir an gıbi çalışır Balcı... • Dış ile iç politikanın birbirıne kanştığı birTür- kiye'de yaşıyoruz. Osmanlı'dan kalma mirasla Türk kökenli halkların coğrafyası, Anadolu halkını 'MilliMİ- sak' sınırlannın ötesindeki olaylara çekiyor. Ne var ki bu geniş harrtanın renkleri çoğu za- man zehir zakkum nitelikler taşıyor; iç politi- kada ümmetçilikten başlayıp şovenliğe uza- nan bir yelpazeyle yellenmenin tehlikesini Tür- kiye'ye taşıyor. Ergun'un işi güç!.. Doğrulan soyut laflann dışında savunmak ne zaman kolay olmuş ki!.. 11Şubat1996 'Seni özleyeceğiz.. 9 HtKMET ÇETİNKAYA O iyi bir dost, iyi bir insandı... Kimi zaman telefon ederdi: "Hikmet, fılancanın yazısını oku- dun mu?" "Okudum!-." Kısa bir sessizlik olurdu... Ergun: "Hikmet, bu adam eskiden böyk de- ğildi, şaşırmış-." Işini bilen, dürüst, onurlu bir gaze- teciydi... llkeleri vardı, mütevazıydı... Hiçbir zaman kalemini satmadı... Sabah telefonda gece amiri AHEde- oğlu'nun sesi titriyordu: "Agabey, Ergun Bakı'yi kaybetök-" Içimden bir şeyler koptu... Ergun'la ilk karşılaştığımız yer Cum- huriyet'ti... Yıl sanınm 1969 ya da 1970... Aradan 30 yıl geçmiş... Onunla odasında konuşurduk za- man zaman... Gazeteyi, gazetecileri... O hiç kötümser değildi. Kör karanlıkları bile aydınlık gör- mek gibi bir alışkanlığı vardı... Biz hastalığını biliyorduk... Bir ay kadar önce bir sabah sordum: "Nasıbın Ergun?" Yanıt: "Bomba gjbryim-." Kuruntularla dolu sabahlarda bile mutlu görünüyordu... Bir hafta önce llhan Selçuk, Orhan Erinç, tbrahhn Yıldız.Mustafa Balbay ve Hakan Kara'yla konuşuyorduk Er- gun'un sağlık durumunu... îbrahim, "Ergun ağabeyin durumu iyi değil- miş_" derken Dogan Kaürcıoğlu gir- mişti odaya. tlaçlannı alıp hastaneye götürmüştü. Doğan, "Hepinize seîa- mı var" demişti... Ölüm insanı pençesine alan bir kar- tal sanki! Ölümkalleş!.. Ergun sevginin, hüznün, yanm kal- mış sevdalann. mutlulugun adamıydı... Ergun direncin, onurun sımgesıydı!.. Cumhunyet devrimlerinın. demokra- sinin, insan haklannın. özgürlüklerin yılmaz savunucusuydu... Pazar günlen yayımlanan yazıla- nmdan birinde Radovan Pavlovski'nın şiirine takmış, şöyle demıştı: "Yahu.. şiirin tümünü yayımlama- mışsın, oysa ben çok severün Pfcvlovs- ki\i_" " Bak Ergun yine bir bölümünü yaz- dım Pavloskf nın 'Maya'sının: -Bir kaygıydı sanki, gûn ortasında yıJdızlar gördfim / Temizledim yollan sana >ol açtım: / Çocuklanmızın ağla- yışlan çınlnordu ha\ada / Bütün zen- ginlikleri yaktım sonra / Yüregimin ateşiyie kül ettim. f\en uzarfım kolla- nmı, seni bekledim./ Kekik kokularge- tiriyordu göğün çanlan." Işık içinde yat sevgili Ergun! Seni hep özleyeceğiz! Ergun Balcı ALİStRMEN Cumhunyet okurlan. Ergun Balcı'mn dış politika yazarı olarak, yeteneklerini ve düzeyini çok iyi bilirler. O, Türk basınının yetiştirdiği. günümüz dünyası standartlannda, herhangi bir ülkede yine aynı işi yapabilecek nitelikteki ender kişilerden biriydi; ' • - ' '-]" Amrbence Efgtm'un,- '""""' ' n ' — tanımayanlar tarafindan az bilinen yanına, kişiliğine biraz dokunmak gerek. Hızla kirlenen bir toplumda, tek başına yaşayan bu yalnız adam, tüm pisliklerin ortasında, hiç kirlenmeden, bir çocuk masumiyetiyle, tertemizkaldı. Hem bizdendi, hem yabancı. Bana hep buraya yanlışlıkla düşmüş. etrafi yakınmadan yüksünmeden ama hayretle seyrediyor gibi gelirdi. Yalnızdı ama. dostluğunu esırgemezdi. Candan ve sevecendi, ama siz de o görünmeyen sının geçemezdinız. Yazılannda ve yaşamında. gönüllü bir aydındı, doğru bildiği davalan kovalar, doğruluğuna inandığı tezleri savunur, bir gönüllü, tanımı gereği solcu, bir aydm. Ama bunu yaparken, hiçbir zaman bir grubun, hiçbir armanın, hiçbir kliğin. hiçbir "izm"ın adamı olmadı. Sizinle bir davada yan yana yürürken de haksız olduğunuza inandığı zaman bunu açiklıkla söyler, bu tavra karşı çıkardı. Kısacası bu eşsiz politika yazan, bu eşşiz insan. gönüllü bir savaşımcıydı, ama hiçbir zaman güdümlü olmadı. Yeri doldurulamaz. 0 henfltnanbim 'servisarkâşmıyk'Cumhunyet Dış Haberter Servisi olarak. bize Babıali'de dış politika konusunda bir numara olan isirrüe biriikte çahşma şansmı tanıdığı için Ergun Balcı'ya ancakteşekkür edebiliriz. Ergun Abi'nin dış haberlere şeflik yapüğı yülar içerisinde deneyiminden \ararianmış onlarca ldşi şimdi basın dünyasına dağılmış dummda. Ergun Abi'yle yülarca çahşma şansına sahip olanlar da, sadece birkaç ay çalışanlanmız da "Ergun Abi" diye defalarca kapısım aşındırmaya, uzakta da olsak bir telefonla ona ulaşabilmeye öylesine aiışmışük ki... Çoğumuz sırf Ergun Bala'yla çahşabilmekiçin bu servise geldik. Okumayı, araştırmayL düşünmeyi ve tüm bunlan yapmadan vazmamayı O'ndan öğrendik. Şeflik yaptıği yülar boyunca köşe yazılannın yanı sıra o da bizimle beraber haber yetiştirmek için koşturdu, hem de her zaman bizden hrzh yazdL O her zaman bizim "servis arkadaşımızdı". "Evlattan" olarak, onunla çahşabümiş olmaktan her zaman gurur duyacağız. Köşe Yazısının Donkişot'u AYDEV ENGtS Kimimiz kaç yıllık arkadaşını yitirdi, kimimiz hem arkadaşını hem kat kom- şusunu; servisindekiler"abi"lerini... Ama Cumhuriyet, kendi geleneğinin bir hal- kasını yitirdi. Ergun Balcı'nın ardından duygu yü- kü ağır basan bir yazı yazılabilirdi. Koridorlarda hâlâ anlatılan ve uzun sü- re anlatılacak "Ergun öykûleri"nden bir demet sunulabilirdi. Dalgınhklanndan. kaç yıllık arabasının farlannın nasıl yan- dığmı öğrenememesinden, habire tost kemirmesinden ve bunu iyi beslenme sanmasından... Amahayır.buacılı sabahta, buyazı- nın başlığına yansıyan Ergun Balcı 'dan söz etmeli. Gitgide yalınkatlaşan, gitgi- de "irtifa kaybeden" Türkiye medyasın- da, Ergun Balcı simgesinin altını çizme- li. Köşe yazısı denen uğraşın Donkişo- tu'ydu. Dış politikayı, ülke sorunlanyla ilintilendirmekten yonılmaksızın; yaban- cı kaynaklann "serbest çevirisi rı ne da- yandığını erbabının bildiği sözüm ona yorumlara dudak bükerek; özgün, ince- likli ve ince ince düşünülmüş dış politi- ka yorumlan üretmek Donkişotluk değil- se nedir? Kalitenin gitgide daha çok hır- palandığı. umursamazlık duvarlarına çarptığı bir ülkenin medyasında. kalite- de inat etmek; etmeyenlere bunu dobra dobra söylemek Donkişotlann harcı de- ğil midir? Biz onun, bir sözcüğün doğru yazılışı için koridorlarda volta attığı. kendi yaz- dığını beğenmeyip kendi kendiyle dö- ğüştüğü, yazıp yazıişlerine teslim ettiği yorumda bir sözcüğü, daha iyisini bul- duğu tek bir sözcüğü değiştirtebilmek için en çocukça, en acemice hilelere baş- vurduğu anılanyla belki avunacağız. Ama ölümcül hastalığını bile yok sa- yıp yorumda kaliteyi arayan ve hep bu- lan ve bunda inat eden Donkişot'un boş- luğunu nasıl dolduracağız? Evet, Cum- hunyet, "geleneğinin" bir halkasını yitir- di... 'Ergun!' 'Buyur abi!' ÖZGENACAR Türkiye'de gerçek gazeteci az yetişiyor. Genç gazeteci- ler. her nedense daha çok iç politika alanında sivrilmek ıs- tiyorlar. Çünkü meslekte sivrilmenin en kolay, en ucuz yo- lu iç politika. Araştırma zahmeti yok; politikacının agzın- dan çıkanı yaz yeter. Türkiye'de en az ilgi gören meslek dalı dış politika. Çünkü yabancı dil gerekir. Görgü, ulus- lararası hukuk bilgisi gerekir. Ekonomiden anlamak, ulus- lararası çıkar ilişkileri yumağında ipucunu kaçırmamak gerekir. Bunun için sürekli araştırma. dış yayın ve kitap- lan okumak, tek kaynağa bağımlı olmamak gerekir. Iş böy- lesine zahmetli olunca da Türkiye'de gerçek dış politika edi- törü ve köşe yazan çıkmaz. Ergun Balcı gibi eşsiz bir ör- neği ise amansız hastalık en birikimlı döneminde alıp gö- türür. Bugün Türk okuru, gazete yazarlannı TV söyleşilerin- den rahatça tanır. Bugün bırakın bir başka gazetenin oku- runu, Cumhuriyet'in kendi öz okuru dahi Ergun Balcı'mn yüzünü bilmez. Çünkü Ergun medyatik değildi. Daha doğ- nısu medyatik olmak istemedi. TV' programlannda boy gös- termez, nazik bir bıçimde reddeder ya da yardımcılanna kaydınrdı önerileri. Cumhunyet gazetesinde de çok ender görmüşsünüzdür Ergun'un fotoğrafmı. Ergun, resmi kabul- lere, kokteyllere uzak dunardu. Istanbul'da biriikte calıştı- gım yıllarda birkaç kez zorla götürmüşrüm. Giderken sık- kın. dönüşte zevkten hafıf çakır keyif olurdu. Zaman za- man evimde, servisindeki arkadaşlara Meksika soslu yı- yecekler ikram ettiğimde tekiladan yaptığım Margarita'yı zevkle içer: daha, ertesi günü sormaya başlardı bir dahaki Margarita partisinin ne zaman olduğunu? Yayın kurulu üyesiydı. Yayın kurulunu pek sevmezdi, ku- rulu daha çok yanında çalışan personelin haklannın konın- ması ve alınması gereken yer olarak görürdü. Yazılanndaki doğruluk çızgisine baktığmızda, sanki onun İnsan Haklan Bildirgesi'ni kaleme aldığını sanırdı- nız. Hiçbir aşın siyasaya bağımlı olmadan. tarafsız kale- mi ile bir dürüstlük anıtı idi. Sadece yazılannda değil. özel yaşımında da bir çocuğun saflığı derecesinde dürüsttü, al- çakgönüllü idı. Dürüstlük yeryüzünden sılmse, eminim o yenidenyaratırdı.'BenbiMrinı'.sözlüğündeyoktu. Herya- zısından mutlaka yeni bir şeyler öğrenirdim. Haberler ara- sındaki ilişkılen ile kurguladığı sentez yöntemi, onun, hiç bir başka dış politika yazannda bulunmayan en önemli özelliği idi. Meslek ahlakı ve ilkelerine uymak. onun için yemek-içmek gibi zorlamasız bir doğal olaydı. Her zaman egemenliğe saygılı idi. Kıbns polıtıkasmda farklı düşünür- dük. Zaman zaman tartışırdık. 'Ulusal çıkar' ilkesi nede- niyle kişisel görüşünden ödün verir, Kıbns sorununda pek fazla yazmazdı. Bundan altı ay önce Kıbns'ı yazdığinda. Dışışlen'nde bu konusa bakan bir müsteşar yardımcısı ar- kadaş, "En gerçekçi yazrjı Ergun Balcı yazdı" demişti. Yaşı benden 6-7 yıl büyüktü. Bir kompleksi vardı. Da- ıma genç görünmek isterdi. Bana genelde "abi" diye hi- tap ederdi. Yaş farkını şaka yollu hatırlattığımda, "Abi, gerçekten benden küçük müsün?" der. yine de hitap biçi- minı değiştirmezdi. Ekn de "abriiği kabul ettiğim için ona her "Ergun" deyişımden başka bir ze\ k alırdı. Türk dış po- litika yazarlan bir "abi" değil, "Ergun" gibi eşsiz bir in- sanı yitirdiler! POLİTİKADA SORUNLAR ERGUN BALCI S-300 Oyunu S-300 füzeleri Kıbns Rum Itderi Glafkos Kleri- des'in başına bela oldu. Sadece Klerides'in mi? Yu- nanistan Başbakanı Kostas Simrtis defüzeter yü- zünden çok güç durumda kaldı. Klerides için evdeki hesap çarşıya uymadı. Rum lideri S-300'leri Türkiye'ye karşı pazartık unsuru olarak kullanmayı tasariıyordu. Füzeler adaya ko- nuşlandınldıktan sonra Türkiye'ye "Sen adadan askerierini çek, ben de füzeleri kaidınnm" diye- cekti. Ne var ki Türkiye'nin kararlı tutumu Klerides'in he- saplannı bozdu. Türkiye füzeleri vurmakta kararlı ol- duğunu kesin biçimde ifade etti. S-300'lere Avru- pa ve ABD'den de Klerides'in beklediği destek gel- medi. Neden? Zira Rum askerleri S-300'leri kullanmayı öğrenin- ceye kadar en az bir yıl bu füzeler Rus subay ve uzmanlan tarafindan kullanılacaktı. Bu da Rus- ya'nın Kıbns'a iyiden iytye yerieşmesi anlamına ge- liyordu ki NATO böyle bir gelişmeyi hoş karşılaya- mazdı. Daha da önemlisi 160 km. menzilli S-300'ler son derece güçlü radar sistemine sahipler. Füze- ler Kıbns'a konuşlandınldığı takdirde, bunlan kul- lanan Rus subaylan NATO uçaklannın uçuş saha- sını da denetleme olanağına sahip olacaktı. Türkiye'nin karariı tutumuna, NATO ülkeierinin de baskısı eklenince Klerides, füzelerin Kıbns'a ge- tirilmesinden vazgeçmek zorunda kaldı. • • • Ancak Kıbns Rum lideri, Atina'yı S-300'leri Gi- rit'e konuşlandınlması için ikna edince, bu kez Yu- nanistan Başbakanı Kostas Simitis'in başını yaktı. Gerek Kıbns Rum kesiminde gerekse Yunanis- tan'da muhalefet kryamef kopanyor. Klerides'in başında bulunduğu koalisyon çatırdryor. Yunanis- tan'da ise muhalefetten ve iktidar partisi PASOK'tan Başbakan Simitis'e yönettilen eleştiriler giderek sertieşiyor. Bu arada Girit halkı da S-300'lerin ada- ya yerieştirileceği açıklamalan üzerine ayaklandı. Gi- ritliler böyle bir gelişmenin hem adayı tehlikeye sc- kacağını hem de turizme ağır darbe vuracağını be- liröyorlar. • • • Türkiye açısından S-300 olayı bitmiş sayılmaz. Tamtersine daha geniş boyutlara ulaşma eğilimi gös- teriyor. Gerçi Türkiye'nin dediği oldu ve füzeler Kıbns'a gönderilmedi. Ama Girit'e konuşlandınlmalan Ak- deniz'de ciddi bir krize yol açacak. Kriz bu kez doğrudan iki NATO ülkesi Türkiye ile Yunanistan ara- sında olacak. Rus uzmanlan ve subaytan, NATO üye- si Yunanistan'a gelerek S-300'leri kullanacak. • • • Dışişleri Bakanı Ismail Cem de geçen hafta NTV televizyonundaki programda bu konuyu vurgula- dı. Cem şöyle dedi: "Rus subaylan bir NATO ûye- si olan Yunanistan 'a gelerek dığer bir NATO üye- si Türkiye 'ye karşı S-300 füzelenni kuracak ve kul- lanacak. Hem de NATO'nun bumu dibinde. Bu doğ- rudan NATO 'yu ilgilendiren anormal birdurumdur. Türkiye, S-300'lerin Girit'eyerteştiriimesı kesinfe- şifse, sorunu NATO'ya götürecekür." ' ' "' ' ; Cem, S-300'lerin Girit'e konuşlandınlması halin- de Türk-Yunan ilişkilerinin tehlikeli biçimde gergin- leşebileceğıni de belirtti. • • • Türk-Yunan ilişkileri başka biçimde de gerginle- şebilir. ABD ve Batı Avrupa, füzelerin Kıbns'a yer- leştirilmesinden vazgeçilmesine karşılık, Türkiye'nin de bir jest yapmasını, sözgelişi adanın yabancı bir- liklerden anndınlmasını isteyebilirier. Türkiye'nin bu baskılar karşısında sertleşmesi, kuşkusuz Yuna- nistan'la ilişkileri de gerginleştirir. Sadece Yunanistan değil. Türk taraftnın Kıbns'ta konfederasyon tezini, hiç- bir Batılı ulke kabul etmedi. Güvenlik Konseyi ge- çen hafta aldığı kararda, Kıbns'ta federasyon ku- rulması gerektığini bir kez daha vurguladı. Oysa Devlet Bakanı Şükrü Sina GüreJ, Cumhuriyefe verdiği demeçte. konfederasyon tezinde kararlı ol- duklannı açıkladı. Sonuç olarak Ankara S-300'ler konusunda NA- TO'nun desteğini sağlayabilir ama konfederasyon tezini Batı'ya kabul ettirebilmesi zor görünüyor. Son yazısı 5 Ocak 1999 Adaletin bu mu dünya? DOĞAN KATIRCIOĞLU Daha dündü. Sekiz Ocak l999Cuma günüydü. Cumhuriyet gazetesinin on birinci sayfasmda "Pbiitikada Sorunlar" köşesinde yazar Ergun Balcı yoktu. Evet evet, o yoktu. "Yazanmız Ergun Balcı yurtdışında olduğu için yazılannaara vermiştir'' yazıyordu. Otobüste yanımda oturan adam, "Snası mı" dedi. Kendi kendine. Birden öyle çıktı içinden. Ben "Bir şe> mi dediniz" diye sordum. Adam kerli ferli biriydi. "Şu bizim Ergun Bafcı" dedi. Elindeki Cumhuriyet gazetesini gösterdi. "Ne olmuş Ergun Bakü'ya" diyemeden. "Baksana" dedi. "Yurtdışına çıkmış." "Ne var bunda" diye sordum. Adam. "Ne var olur mu beyefendi" dedi. "Şimdi poütikadaki sorunlan khnden ögreneceğiz?'' Güldüm. "Öhıme grrmedi >a" dedim. "Gezkfcdir döner." Adam "Bari uzun sürmese" dedi. "Belki geziden >azar" dedim. Adam rahatladı. "tyi ohır" dedi. Oysa Ergun Balcı, bir gün önce hastaneye yatmıştı. Adama "Tanır mısınız kendflerini" diye sordum. Içimden geldi. Çünkü adam kırk yıllık arkadaşı gibi konuşmuştu. Neden haber vermeden gittin gibisınden. "Cumhuriyet'ten taruşınz" dedi. Sonra "Siz hangi gazeteyi okuyorsunuz" diye sordu. Yanıtımı beklemeden de "Biz Cumhuriyetçüer bir afleyiz" dedi. "Bunu bilir misiniz". O gün yattığı Marmara Üniversitesi Hastanesi'ndeki 149 numara!ı odasında okuyucusunun bu öfkesini anlattım ona. Güldü. "Neden buna ihtiyaç duydun" dedim. "Hastehkgüzelşev değü" dedi. Ey Ergun Balcı... Aydın adam, güzel insan. Var mı böyle yan yolda adamı bıbaşına koyup gitmek. Ne olurdu okuyuculan atlattığm gibi ölümü de atlatsaydın. Adaletin bu mu dünya. Yazıklar olsun sana...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle