Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 AĞUSTOS 1998 PAZ/
•4 HABERLER
Rafet Genç
anılıyor
• ANKARA
(Cumhumet Bürosu) -
Çağdaş Gazeteciler
Derneği eski Genel
Başkanı Rafet Genç,
-'': ölümünün 9'uncu yılında
törenle anılacak. Genç'ı
: F anmak içın bugün saat
12.30'daÇebecı Asri
?"n Mezarlığı'ndaki mezan
»^ başında bir tören
düzenlenecek. Anma
töreni sırasında. tHD
Genel Başkanı Akın
Birdal'a yönelık suikasttan
"*"* sonraki görüntülen almayı
'•''başardığı ve bir yandan
insanlık diğer yandan da
__ gazetecilikyaptığı içın
~'c Rafet Genç Haber
~Ödülü'ne lavık görülen
~l
Ulusal Basın Ajansı'ndan
Kameraman Cengiz
Aldemir'e ödülü verilecek.
„ Törene, İHD Genel
, Başkanı Akın Birdal ile
ÖDP Genel Başkanı Ufuk
., Urasda katılacak.
Muhtarlar silah
« istedi
" * • ANKARA (ANKA)-
Türkiye Muhtarlar
~ Derneği, 'Yerel Yönetim
Reformu Tasansf ile ilgıli
^--birrapor hazırlayarak
' "TBMM Başkanı Hıkmet
pÇetın'e sundu. Muhtarlar,
Çetin'den, yıllar önce köy
bekçi ve korucularına llçe
Jandarma Komutanlıklan
aracılığıyla dağıtılan ve
igönümüzde hiç değeri
-bfcahna>an tüfeklerin
j.trmhtarlann zımmetınden
düşürülmesinı ve yeni
silah \erilmesını istedi.
Çetin, muhtarlann
raporunu
'değerlendirilmek üzere'
TBMM'de grubu bulunan
partilere gönderdı.
Poğan'a dayak
"' •'ANKARA (ANKA) -
Pir Şultan Abdal Kültür
Dçrneğı Merkez Yönetim
f Kurulu üyesı Müslüm
Doğan'ın, sivıl polisler
., tarafından dövüldüğü öne
sürüidü. Pir Sultan Abdal
Kültür Demeği Genel
, Başkanı Necati Yılmaz
_ı yaptığı açıkiamada
Müslüm Doğan'ın 31
Temmuz günü saat 18.30
civannda Türközü'nde 30
Ağustos Karakolu'nda
sivil polisler tarafından
i dövüldüğünü bildirdi.
Yapılan saldınnın
-ı Türkiye'de laiklik.
demokrasi-barış ve
g
'özgürlük mücadelesi veren
tüm toplumsal güçlere
yönelmış bır saldın
olduğunu v urgulayan
Yılmaz. Doğan'ı döven
f<T
polislerin bulunarak
yargıya sevk edilmesini
"
2
istedi.
DİE'nHı göç
ı.f
• ANKARA (UBA)-
Devlet Istatistik Enstitüsü
Başkanı Prof. Dr. Ömer
' Gebizlioğlu. Türkiye'de
göç istatistiğinın
beiirlenebilmesi amacıyla
ilk etapta pilot bölge
t olarak (zmir'de çalışma
" yapılacağını.
araştırmalann daha sonra
u Marmara Bölgesi'nde
" sürdürüleceğini söyledi.
30Kasım 1997tanhınde
yapılan nüfus tespit
çalışması sonuçlannda
illerdeki göç olgusunun
iyice ortaya çıktığını ifade
eden Gebizlioğlu, göçün
sosyal. ekonomik ve diğer
nedenlerinin de
araştınlacağını ifade etti.
Göç olgusunun hem göç
veren hem de göç alan iller
için sorun teşkil ettığini
belirten Gebizlioğlu.
- çalışma sonuçlannın göç
alan ve göç veren i1lere
f ilişkin yatınm ve diğer
plahlamalarda da
kullanılabileceğini
bildirdi.
Röklam çağrısı
• KONYA(AA)-Konya
Fınncılar Odası Başkanı
S Vedat Honça. milletvekili
p_ adaylan, sana>ici.
işadamlan. holding ve
şirket sahiplenne,
] •"reklamlannın bulunduğu
i ekmek poşetlerini"
| keSdilerinin hazırlaması'
" örçprisinde bulundu. 20
Ağustos 1998'den itibaren
ekmeğın poşette
satılmasına başlanacağını
gmrnsatan Honça. "Söz
konusu kişıler ekmek
poşetlerini, reklamlarıv la
odamıza ücretsiz
verdiklen takdirde. merkez
ve ilçelerde. tüm fınnları
kapsayan genış bir alana
ulaşma ımkânı
bulacaklardır" dedi.
'Durak' adlı merkezde uyuşturucu bağımlısı Türk gençlerine yardım eli uzatılıyor
Gurbetçilerin son 'durağı'T ^ v urak, ne tren durağı ne de otobüs
/ I durağı. Bu başka bir durak. Ber-
JL^r lin'in tam ortasında Kreuzberg'in
içınde küçük bir caddenin köşe başında.
Eski. birkaç katlı evm gınş katında Durak.
Gün öğlene doğru. Etkisiz kuşluk güneşi
Durak'ın sokağa bakan penceresinın cam-
lanndan salona süzülüyor. Salon. yüzü sol-
gun mu solgun genç insanlarla dolu. Bun-
lar yaşamlannın son durağında olan sert
uyuşturucu bağımlılan. Durak adı da. gör-
düğü bu işle\den esinlenilerek konulmuş.
Durak, Almanya'da sert uyuşturucu bağım-
lısı olan Türkiyeli gençlere yönelik çalış-
ma yapan en eski danışma ve bilgilendir-
me merkezi.
Durak "tan içeri heyecanlı, telaşlı vazi-
yette genç bir kız girdi. Esmer güzeli. uzun
saçlıbirkız. Boşbirsandalyebulupoturun-
ca ilk sözü. "Ben kurtulmakistivorumr ol-
du. Bu sözler salonda. başlan önlerine eğik.
gözlen yan kapalı bağımlılann hiç dikka-
tıni bile çekmedı. Söz söylendıği yerde kal-
dı. Çünkü herkes kendi derdine düşmüştü.
22 yaşındaki Mehtap kurtulmak istiyor-
du. ama nasıl? 13 yaşında sigaraya, 14 ya-
şında esrara, 16 yaşında da eroine başlamış-
tı. Tam tamına dokuz yıldır bağımlıydı. Ar-
kadaşlanna uymuş. merak etmiş. uyuşturu-
cuları önce tek tek denemış. ardından ba-
ğımlı olmuştu. Şımdi. genç yaşında, her
çekişte beynıni kemiren eroinden kurtul-
mak istiyordu da kurtulamıyordu.
'Kendlmi suçluyorum'
Mehtap. Sıvas'ın Dıvrıgı kazasından. Üç
yaşından beri Berlın'ın Neuköln yöresin-
de oturuyor. Bu yörede Türkiyel iler yoğun.
Okulunu yanda bırakmış. diplomasız. Es-
ran ilk defa okulun bahçesınde ıçmiş. Ai-
lesinden ayn. Berlin Sosyal Dairesi'nden
aldığı çok az bir para ile kadınlar yurdun-
da yaşıyor. Eroinın çok pahalı olduğunu
söylüyorum ve nasıl aldığını soruyorum:
"Sosyal dairenin verdiği parayla alıyorunı.
Günde yanm gram vetiyor" dıyor
-Meral.eroini bırakmak için dokuza> da
terapi görmüşsün. Nive bırakarnadın?
- Btrakılamaz, kolay bir şey degil. Bunu
kullanmayan bin anlayamaz. Satanlar da
anlamıyor. Aklımda hep uyuşturucu var.
10 ay temiz kaldım, ama üç aydan beri kul-
lanıyorum. Kurtulmak istiyorum, o yüzden
buradayım.
- Seni en iyi kim anlıvor?
- Annem! Başka kimse anlamıyor. O be-
nim arkadaşım gibı. Aılem bana çok yar-
dım etti. ama ktvmetinı bileHninı.'**"
- Bir hobin var nıı. neyin fibemini çeki-
yorsun?
- Düşünemıyorum. Peşimde sadece
uyuşturucu var. Onu nasıl bulabilirim?..
- Kimi suçluvorsun?
- Hiç kımsenin suçu yok, kendimi suç-
luyorum.
- Bu konuda senin vaşındaki kıztara ne-
ler tavsiye edebitirsin?
- Uyuşturucu kullanan kımselere yanaş-
masınlar. O ortama hiç girmesinler. Kötü
arkadaş edinmesinler. Hele Berlin'in Ku-
damm yöresine hiç gıtmesınler.
- Genç kızlar kötü arkadaş edinmesinler
diyorsun, senin arkadaşlann şimdi hangi
çevreden?
- Benim arkadaşım yok ki. Uyuşturucu
varsa benim arkadaşım var. Anlatabiliyor
muyum. uyuşturucu varsa benim arkada-
şım var. Normal birarkadaşım yok. Genel-
de insanlar alkol alıyor, alkol almayan bir
kışi bulmak zor.
- Mehtap, sonuntı nasıl düşünüvorsun?
Her gün eroin peşine koşmakla ayakta ka-
labüecek misin?
- Bu hastalıktan kurtulmak istiyorum.
Uyuşturucu. insanın kışılıgini değiştinyor.
Örneğin, ben annemi babamı çok kandır-
dım. Yalan söyledim. Uyuşturucu öncesı
kişiliğim çok iyiydı. lyı nıyetli bir insan-
dım!.. BaşımzonkJuyor, ağnyor. Yeter. tey-
bi kapatır mısın?
Mehtap, ilk içeri gırdigi gibi değildi. Du-
rak'ta görevlı uzmanlarla görüşmek içın
beklerken sabırsızlanıyordu. Krizı yaklaş-
mış olabilirdi. Eroın alacak para bulama-
dığı zaman Durak'tan aldığı belgeyle dok-
tordan. uyuşturucunun yerini tutan Metha-
don adlı ilacı alıyordu. Çevresindeki geliş-
meler. insanlar hiç onu ılgilendirmıyordu.
Gözleri bir yere bakıyordu. hayal dünyası-
nadalmıştı.
Oturduğu yerde beyniyle, tüm vücuduy-
la eroine kavuşma, onu ne pahasına olursa
Bir evin bodrumunda iğne yapan B. ve arkadaşı.
olsun yakalama savaşı veriyordu!.. Görüş-
me sırası ona geldiğınde kaç adım attığının
farkında olmadan görevlinin odasına dal-
dı.
Cenç kızlarımız arasında
eroin
Yüksek pedagog Bayan Alev Kubat Çe-
lik,danışman olarak Durak'ta çalışıvor. Bit-
lis doğumlu olan Çelik, 18 yıldır Berlin'de
yaşıyor. Ünıversitenin sosyal pedagoji bö-
lümünü bitiren; öğrenimi sırasında. sert
uyuşturucu kullananlara ığne dağıtım gö-
revını üstlenen Çelik, yıllardır bağımlılar-
la en voğun ılışkı içinde olan genç bayan
uzmanlardan bıri olarak tanınışor. Uzun
uzun konuştuk. Deneylerini anlattı. Söyle-
şimız. özellikle Berlin'dekı Türkiyeli kız-
lar üzennde yoğunlaştı.
- Alev Hanım. bana göre oldukça ilginç
bir mesleğiniz \ar. Her gün çok çeşin'i insan-
lartakarşılaşı>orsunuz,dertdinli>orsunuz.
hastalıklara çare anvorsunuz. Bu alanda
bayanlara ulaşmak daha zor. Önceşunu öğ-
renebiür nıivinı. bavan bağunlılara nıı da-
nışmanbk vapıyorsunuz,erkek bağımlılara
mı?
- Kanşık. Bavanlar gelince onlara daha
çok ağırlık venyorunı. Ailelerle. uyuşturu-
cu bağımlısı eençlerimızin eşlenyle çalışı-
yorum.
- Gözlemlerinize göre Türkiveli kızlar
arasında sert uv uştumcu ne kadar yayguı?
Size baş\ umda bulunan kızlar. bu konuda
neler anlatıyorlar?
- Çok üzücü. Türkiyeli genç kızlarımız
arasında eroın \e başka uvuşturucu kulla-
• Türkiyeli genç kızlarımız arasında eroin
ve başka uyuşturucu kullananlar çok. Bize
gelen kızlarımız, daha çok uyuşturucu
bağımlısı Türkiyeli kızların olduğunu
anlatıyorlar. Ama onlar ne yazık ki
gizleniyorlar, ortaya çıkmıyorlar. Bunlar
çoğunlukla evlerde içiyorlar. Erkek
arkadaşlan tarafından eroin veriliyor. Eroin
alabilmek için sıkışınca kendilerini satmak
zorunda kalıyorlar. O nedenle bize gelenler
çok az.
la bilgi alıp buraya gelmeyenler, bize gelen
kızlann arkadaşlan var Aynca cezaevinde
yatan kızlanmızı da sayabiliriz. Onlar üzer-
lerindeki korkuyu atıp ortaya çıkmadıkça.
uyuşturucu bağımlısı olduklannı söyleme-
dikçe sayı konusunda ancak tahmini ra-
kamlar sö\ le>ebiliriz...
- Size gelen bağımlılardan vola çıkarak
kız ve erkeklerin nasıl uv uşturucuya başla-
dıklannı karsılastırsak. aralannda ne gibi
farklılıklar ortava çıkar?
13-14 yaşmda esrarcı kızlar
Genç kızlanmızda, daha zıyade erkek ar-
kadaşlanvla beraber oldukları için kulla-
nanlar var. Örneğin; bir kız, erkek arkada-
şı tarafından kahveden hep eroin almakla
görevlendirilmiş. Kızda zamanla bır me-
rak başlıyor. Genç kızlanmızın aileleriyle
çok büyük sorunlan var. Bu tür kızlanmı-
zın çoğu evden kaçmış, aile bağlan kop-
muş. Böyle sıkıntılar nedeniyle dört elle
arkadaşlanna sanlıyorlar. Erkeklerde dışa-
nya karşı hava atmak. her şeyı merak et-
mek, denemek ağır basıyor. •'Ne olmuş ca-
nım, ben erkek adamım. Yapanm!" denir.
Toplumumuzun da deöer yargısı öyle-
dir. "Vapar eder, erkek adanıdır. delikanlı-
dırî'. Genç kızlanmızda bövle olay yok.
Okullarda 13. 14.15 yaşlannda esrara baş-
layan kızlanmızın sayısı giderek artıyor.
Bızegelıpgıden küçük kızlanmız var. "Ar-
kadaşlanmız içivor, biz de içivoruz" diyor-
lar. Kızlarda erkek arkadaşlanna bir ba-
ğımlılık görülüyor.
- Bu gelişmeyi aileler nasıl değerlendiri-
vor?
- Özellikle genç kızlanmızın aileleriyle
fazla ilişkimiz olamıyor. Bu konuda dene-
yimimiz az. Onlar, kızlann bağımlı olma-
sını hâlâ kabullenemiyorlar. Örneğin, ço-
cuğunu kurtarmak isteyen biranneyle iliş-
ki içindeyiz.,A,rna kendi hatalannı görmek
istemiyor, heç(|qRİ,urnu ye çocuğun arka-
daşlannı suçluyor.£rkek bağımlılannaile-
leri bızımle çalışmava hazır.
- Bağımlı aileierine v önelikçanşmaiannız
var mı?
- Var. Uyuşturucu bağımlılarının eşleri-
nı, annelerini, kız kardeşlerini ve yakınla-
nnı içine alan bir grup kurduk. Bir araya
gelsinler; eşleriyle, çocuklanyla olan so-
runlannı konuşsunlar. Birbirlerine yardım
etsinler dedik.
Ayda bir defa bütün ailelere açık olan
toplantılanmız var. Buraya anneler, baba-
lar geliyor. Bayanlara özel ilgi gösteriyo-
ruz. Yükü taşıyan. bağımlılann anneleri ve
eşleri oluyor. Bu toplantılara çok sayıda ba-
yan katılıyor.
- Anneler, babalar, çocuklannı kurtar-
mak için size gelmeden önce nerelere baş-
vuruvorlar, neler yapıvorlar?
Ne yapacağını bilmeyen
aileler
- Çok utanıyorlar. Uyuşturucu bambaş-
ka bir utanç kaynagı. Türkıyeli toplumda
aileler, bu sorunu kendi ıçlerinde çözme>e
çalışıyorlar. Ancak, nereye başvuracaklan-
nı bilemiyorlar. Bir sonuç alamayınca ço-
cuklan hocalara götürüyorlar, Türkiye'ye
yolluyorlar. erkekler askere gönderiliyor.
Sadece kriz atlatmak için çok para harca-
yarak Bakırköy Akıl Hastanesı'ne yatın-
yorlar.
Kriz atlatmakla gençleri bağımlılıktan
kurtaracaklannı sanıyorlar. Almanya'da
hastalık kasalanna kayıthlar. Buradaki has-
tanelerde de para ödemeden kriz atlatma te-
davısi olanaklıdır. Bu çırpınışlar bir sonuç
v ermeyince bize gelip "Ailemizde bir sorun
var. Bu çocuk alnımızın lekesi. Bize yardım
eder misiniz?" dıyorlar. O zaman terapiye
de açık oluyorlar.
BİTTİ
nanlar çok. Bize gelen kızlanmız. daha çok
uvuşturucu bağımlısı Türkiyeli kızlann ol-
duğunu anlatıyorlar. Ama onlar ne yazık ki
gizleniyorlar, ortaya çıkmıyorlar. Bunlar
çoğunlukla evlerde içiyorlar. Erkek arka-
daşlan tarafından eroin veriliyor.
Eroin alabilmek için sıkışınca kendileri-
ni satmak zorunda kalıyorlar. O nedenle
bize gelenler çok az.Onlan kullanan insan-
lar, kızlann buraya gelmesini engelliyorlar.
Bunun da böyle olması gayet doğal. Çün-
kü Türki\elı toplumda moral anlayışı Av-
rupalıya göre çok farklı.
Uyuşturucu kullanan bir genç kız. top-
lum tarafından dışlanıyor. Oysa genç er-
keklerımız. terapiy i bıtırdikten sonra rahat-
lıkla toplumun ıçıne gırebiliyorlar. Genç
kızlanmızda bu sorun var. Bir kere damga-
yı yemışler. Genç kjz. uvuşturucuv u alabil-
mek içın eninde sonıında kendini satmıştır.
Bunu herkes bılıvor.
- Kanımca. kızı önce ailesi dışlıvur, sonra
çevre?
- Evet. aileler erkeklere göre genç kızla-
rımıza daha katı da\ ranıvorlar. "Sen bi/im
kızımız değilsin" diyorlar. Aileleriyle hiç-
bırbağı kalmamış kızlanmız var. Bir genç
erkek uvuşturucu bağımlısını kurtarmak
için bütün aıle onıınla bırlıkte buradaki top-
lantılara gelebılıvor. Kızlarda bu olay ya-
şanmıvor Onlar lek başlanna geliyorlar.
- Çok olduğunu sövlüvorsunuz. Bir sayı
verebilir nıisiniz? Bağımlı Türkiyeli kıziar
ne kadar?
- Bildiğım kadarıvla. şu anda Berlin'de
bızinı tanıdığımız 25-30 genç kızımız var.
- Sizinle ilişki içinde olanlar mı?
- Ö\ le kabııl edebılın? Bızden telefon-
GLOBALPOLİTİKÜLTÜI
ERGIN YıLDıZOĞLU
Mavi Elbisedeki Leke
Bill Clinton'ın ve ABD'nin hukuksal yapısının g«
leceği mavi bir elbisedeki lekenin niteliğine bağlı.
Eğereteğin üzerindeki lekenin meni olduğu kanr
\anır ve DNA'sı Bill Clinton'ın DNA'sını tutarsa, Clir
ton ile Beyaz Saray stajyeri Levrinsky arasındaki cir
sel ilişki ıddialan doğrulanmış olacak. Clinton bu iliş
kiyi hem halk önünde, hem de yeminliyken şiddei
le reddetmişti. Bu hafta yasal takipsizlik garantisi al
dığı için ifade vermeyi kabul eden Levinsky'nin "Clin
ton'la aramızda cinsel ilişki oldu" iddialan doğrula
nacak, başkanın Levvinsky'yi yalan söylemeye teş
vik ettiğine ilişkin söylentiler inanırlık kazanacak.
Bu söylentiler de kanıtlanırsa, Başkan birini suç<
teşvik ettiği için, suç işlemiş olacak. Bundan sonra
çoğunluğunu Cumhuriyetçilerin oluşturduğu Kong
re eğer isterse Başkan'ı düşürebifecek. Yok eğeı
Clinton hakkında soruşturmayı sürdüren bağımsii
savcı, bu ıddialan kanıtlayamaz, ya da sadece Baş-
kan'ın cinsel ilişkileri konusunda yaian söylemiş ola-
bileceğinden başka bir sonuç üretemezse, Clintor
ve Demokratlar karşı saldırıya geçecekler. Bağımsız
savcının yetkileri kısıtlanacak. Devlet başkanını hiç-
bir yasal engelle karşılaşmadan soruşturan bir ku-
rum olarak Bağımsız Savcılık zayıflarsa, ABD devlet
sisteminde başkanın yetkileri son derece güçlene-
cek.
Nereden bakılırsa bakılsın ABD'de demokrasiyi
zedelemeden bir sonuca ulaşamayacak olan bu sü-
recin arkasındaki etkenler ise henüz tam olarak açık-
lığa kavuşmadı. Birtaraftan Clinton hakkında, hiç de
göz ardı edilemeyecek, Clinton'ın dostlannın başını
belaya sokmuş, hüküm giymelerine yol açmış oldu-
ğu için tümden temelsiz olduğu ileri sürülemeyecek
suçlamalar var. Bunlann başında da 15 yıl önce Clin-
ton Arkansas Valisi iken gerçekleştiği ileri sürülen bir
arazi spekülasyonu yolsuzluğu iddiası var.
Dört sene önce Bağımsız Savcı Starr bu konuyu
soruşturmak için devreye girdi. Dört sene boyunca,
ortaya Clınton'ı doğrudan suçlamaya olanak sağla-
yacak güvenilir bir kanıt ileri süremedi. Tek potansi-
yei olarak güçlü tanık Hale isminde, dolandıncılık-
tan hüküm giymiş biriydi. Savcı Starr bu arada dev-
let kasasından 30 milyon dolar harcadı. Daha son-
ra hukuksal inceliklere dayanarak bu soruşturma
Clinton'ın cinsel yaşantısının, oradan da Lewinski ile
cinsel ilişkileri olduğu iddialarının soaışturulmasına
dönüştü. Harcamalar ise bu arada 40 milyon dolan
aştı. Eğer savcı bu soruşturmadan başanyla çıkar-
sa, önceki soruşturmalann da genişletilerek sürdü-
rülmesi kolaylaşacak. Hatta yukanda değindiğim gi-
bi, Clinton güvensizlik oyu ile düşürülebilecek.
Bundan önce düşürülmenin eşiğine gelen baş-
kanlardan ikisi de Cumhuriyetçiydi. Nixon, VVater-
gate skandalında, delillen çalmakla suçlanmış, Ro-
agan, Iran'da rehin Amerikahlarla ilgili olarak gizli
pazarlığa girmediğini, Nikaragua'daki kontralara
kongreden gizli ve yasadışı olarak yapılan silah sev-
kiyatından asla haberi olmadığını söylemiş, daha
sonra da ifadesinin yalan olduğu ortaya çıkmıştı. ll-
ginç olan şu ki, Reagan ve Nixon'ın yolsuzluklan
başkanlık görevleriyle ilişkili iken, Clinton'ınki özel ha-
yatıyla sınırlı.
Buna rağmen bu kadar baskı altma girmesinin sa-
nınm iki ana nedeni var. Birinctsi, Arthur Schlesin-
ger'ın pazartesi günü International Herald Tribu-
ne'de vurguladığı gibi ABD devlet başkanlannın
meşruiyeti ve siyasi iktidan dış krizlerin şiddetine pa-
ralel olarak art/yor. Nixon ve Reagan, "SoğukSavaş"
döneminin başkanlanydı. Bugün ABD egemen sını-
fı, "establishment" bir dış krizle karşı karşıya oldu-
ğunu düşünmüyor. Ikinci neden ise Vietnam'a git-
mediği, siyahlarla siyasi yakınlığı, gündeme getirdi-
ği sağlık reformu gibi gerekçelerfe Clinton'dan nef-
ret eden aşırı sağcı bir lobinin yürüttüğü "Arkansas
Projesi" adlı kampanya. Hillary Clinton bir sağcı
komplodan yakındığında basın bunu hedef saptır-
ma olarak algılamıştı.
Ancak daha sonra yapılan çeşitli araştırmalar Hil-
lary Clinton'ın haklı olabileceğini düşündürdü. En
son geçen pazar günü The Observer'de üç tam say-
fa üzerinden yayımlanan bir araştırma, Clinton'ın Ar-
kansas döneminden bu yana geliştirilen bir kam-
panyayı gözler önüne serdi.
Kampanyanın merkezinde, The Observer'e, ''Clin-
ton 'u tasfiye etmeye çalışıyorum. Bu cinselperspek-
tifı belki işe yarar diye destekledim" diyen savcı Jim
Johnson var. J.J. Beyaz Vatandaşlar Konseyi'nin
sekreteri ve Ku Klux KJan tarafından desteklenen
bir politikacı. İlk soruşturmada, savcı Starr'atek an-
lamlı şahit olarak dolandırıcı David Hale'i bulan da
J.J. J.J, Clinton'ı kokainman ve uyuşturucu kaçak-
çısı olmakla, ırza geçmekle ve cinayetle suçlayan ki-
tap ve videoları üreten Birieşik Vatandaşlar örgü-
tünün de üyesi. Arkansas Projesi'ni, aşın sağcı bir
politikacı olarak bilinen, zamanında Nixon'ı destek-
leyen, banker Richard Melleon 2 milyon dolarlık bir
fonlafinanse etmiş.
Arkansas Projesi'nin amiral gemisi The VVashing-
ton Times gazetesi ise Moon tarikatına ait. Clinton
düşer ve gelecek seçimleri muhafazakârtar kazanır-
sa, sosyal haklara, kadın haklanna, işçilere, eşcin-
sellere, siyahlara, göçmenlere düşman bir ekip iş
başına gelecek.
Yok Clinton kazanırsa, belki önce demokratlar
güçlenecek, ama uzun dönemde Bağımsız Savcılık
zayaflatılarak yürütme. yasama aleyhine güçlene-
cek. Her iki durumda da zarar gören demokratik
haklar olacak. Görüldüğü gibi Clinton-Levvinsky ola-
yı ve Arkansas Projesi her tarafı kirli bir çomak.
ŞIFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR
Erken seçim kararının alınmasından
bu yana partiler, parlamentoya en fazla
nasıl milletvekili sokabileceklerinin he-
sabını yapıyorlar. Son tartışmalar, seçim
kanunu ve barajlar konusunda yoğunla-
şıyor. Barajlar, seçmen iradesinin parla-
mentoya en iyi nasıl yansıyacağı kaygı-
sıyla gündeme gelmiyor. Her parti, diğer
partinin önünü nasıl kesebilir, hakkı ol-
madığı halde kendisine verilemeyen ve
verilmeyecek oyları kendi hanesine na-
sıl yazabilir, bunun üzerine kafa yoruyor.
Gazetelere yansıdığına göre ANAR
barajın yüzde 10'un altına indirilmesin-
den yana. Çünkü yüzde 10 barajın
MHP'yi, DYP ile seçim ittifakına iteceği
kaygısı içinde. CHP'liler de barajın biraz
düşürülmesine karşı değiller. Böylece
yüzde 10 kâbusundan kurtulacaklar. An-
cak barajın yüzde 5'ler düzeyine indiril-
mesine de karşılar, çünkü o zaman sol
oyların gerçek sahiplerine giderek ken-
dilerine gelmemesinden endişeleniyor-
lar. HADEP ve ÖDP'nin bu kez parla-
Parlamentodaki Temsil Krizi
mentcya girme şansının doğacağını ve
baraj korkusu nedeniyle bu partilere oy
vermekten çekinen seçmenin bu korku-
sundan kurtularak onlara yöneleceği en-
dişesinı taşıyorlar.
Bir başka hesap da iki turlu seçim ya-
parak Fazilet Partisi'nin önünü kesmek.
Böylece iki partili bir sistem içinde dü-
zenin devamını sağlamak. Partılerin hiç-
birinin iddia edildiğı gibi halk ıradesi di-
ye bir dertleri yok. Oyları yüzde 10 olsun,
ama parlamentoda yüzde 15 mılletveki-
liyle temsil edilsinler. Baraj yüksek tutul-
sun kı başka siyasi akımların seçmenle-
n çaresiz kalıp kendilerine oy versinler.
Bu tabloya bakarak Türkiye'de parla-
mentonun neden krize girdiğını saptaya-
bilir, buradan yola çıkarak çözümler üre-
tilebilır. 12 Eylülcüler, parlamenter siste-
min işleyışine ilişkin bütün düzenleme-
leri iki partili bir Meclis yaratmak amacı
üzerine kurdular. Onların kafasına göre
merkez sağda bir partı, merkez solda bir
partiyle siyasi istikrar sağlanabilir, düzen
dışı radıkal kesimler de bu yolla sustu-
rulabılirdı.
1982 Anayasası'nın kabulünün üze-
rinden 16 yıl geçti. Bu süre içinde sayı-
sız seçimler yapıldı. 12 Eylülcülerin bek-
ledıklerinin tersine, hertürlü baraj vb. en-
gelıne rağmen parlamento içindeki par-
ti sayısı azalmak bir yana, arttı. Şu anda
parlamentoda 8 partinin temsilcileri yer
alıyor. Baraj engelı nedeniyle başka par-
tilerin listesinden milletvekili seçilenlerin
birçoğu daha sonra kendi partilerine
döndüler. Aynca çok sayıda bağımsız,
parlamentodaki partileri kendilerine uy-
gun görmüyorlar.
Parlamentodaki partiler, bugün halkın
önemli bir çoğunluğunu temsil etmiyor-
lar. Çünkü Türkiye'yi iki partili bir düze-
ne sokmak isteyenlerin arzularının tersi-
ne, bu ülke çok sesli ve çok kimlikli bir
hale geldi. Sosyalistler, işçiler-emekçi-
ler, memurlar, Kürtler, İslamcılar, Aleviler,
milliyetçiler, milliyetçi-dinciler, farklı eği-
limdeki sosyal demokratlar ve bu kimlik-
lerin içinde ve dışında birçok siyasi ve
toplumsal grup, merkez sağ ve merkez
sol üzerine kurulmak istenen denklemi
kabul etmiyorlar. Bu kadar farklı kimliğin
parlamentoya yansımasından korkanlar,
saçma sapan önlemlere başvurmalarına
rağmen bir başarı sağlayamadıkları gibi
krizi artıracak sonuçlara neden oluyor-
lar.
CHP'nin, Kürt oylarının ve sosyalist
oyların üzerine yatmaya ne hakkı var?
DYP'nin, MHP oylarını kendi çantasına
atması, sistemi daha sağlıklı hale mi ge-
tiriyor? Şu gerçeği artık kabul etmek ge-
rekiyor: Türkiye, farklı sosyal ve siyasi
kimliklerin boy verdiği yeni bir dönem
yaşıyor. Ya bu kimliklerin önü kesilerek
statükonun sağlanacağı düşünülecek -
bugüne kadar böyle yapıldı- ya da fark-
lı kimliklerin Meclis'te temsiline olanak
verecek bir sistem içine girilecek.
Şimdi uygulanan sistem istikrar gerek-
çesiyiedüzenlendi. Sonuç ortada. Diğe-
ri ise çok farklı kimliklerin, kendi güçleri
oranında parlamentoda temsil edilmesi.
Örneğin siyasi islamcılar, yüzde 20 alı-
yorlarsa o kadar milletvekiline sahip ol-
sunlar, Bu sistemden yararianarak yüz-
de 30 milletvekiliyle parlamentoya gir-
mesinler. MHP'nin oyu yüzde 8'se, yüz-
de 8 milletvekiliyle, HADEP yüzde 5'se
yüzde 5, ÖDP yüzde 4'se yüzde 4, BBP
yüzde 2'yse o oranda temsil edilsin. Za-
ten o zaman ne siyasi islam tehlikesi ka-
lır, ne de oportünist küçük siyasetçilerin
bütün Türkiye'nin kaderini belirlemesi
mümkün olur. Türkiye, demokrasi yolun-
da ilerieyebilmek için öncelikle temsil kri-
zini halletmek zorunda.