24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 AĞUSTOS 1998 PAZ/ •4 HABERLER Rafet Genç anılıyor • ANKARA (Cumhumet Bürosu) - Çağdaş Gazeteciler Derneği eski Genel Başkanı Rafet Genç, -'': ölümünün 9'uncu yılında törenle anılacak. Genç'ı : F anmak içın bugün saat 12.30'daÇebecı Asri ?"n Mezarlığı'ndaki mezan »^ başında bir tören düzenlenecek. Anma töreni sırasında. tHD Genel Başkanı Akın Birdal'a yönelık suikasttan "*"* sonraki görüntülen almayı '•''başardığı ve bir yandan insanlık diğer yandan da __ gazetecilikyaptığı içın ~'c Rafet Genç Haber ~Ödülü'ne lavık görülen ~l Ulusal Basın Ajansı'ndan Kameraman Cengiz Aldemir'e ödülü verilecek. „ Törene, İHD Genel , Başkanı Akın Birdal ile ÖDP Genel Başkanı Ufuk ., Urasda katılacak. Muhtarlar silah « istedi " * • ANKARA (ANKA)- Türkiye Muhtarlar ~ Derneği, 'Yerel Yönetim Reformu Tasansf ile ilgıli ^--birrapor hazırlayarak ' "TBMM Başkanı Hıkmet pÇetın'e sundu. Muhtarlar, Çetin'den, yıllar önce köy bekçi ve korucularına llçe Jandarma Komutanlıklan aracılığıyla dağıtılan ve igönümüzde hiç değeri -bfcahna>an tüfeklerin j.trmhtarlann zımmetınden düşürülmesinı ve yeni silah \erilmesını istedi. Çetin, muhtarlann raporunu 'değerlendirilmek üzere' TBMM'de grubu bulunan partilere gönderdı. Poğan'a dayak "' •'ANKARA (ANKA) - Pir Şultan Abdal Kültür Dçrneğı Merkez Yönetim f Kurulu üyesı Müslüm Doğan'ın, sivıl polisler ., tarafından dövüldüğü öne sürüidü. Pir Sultan Abdal Kültür Demeği Genel , Başkanı Necati Yılmaz _ı yaptığı açıkiamada Müslüm Doğan'ın 31 Temmuz günü saat 18.30 civannda Türközü'nde 30 Ağustos Karakolu'nda sivil polisler tarafından i dövüldüğünü bildirdi. Yapılan saldınnın -ı Türkiye'de laiklik. demokrasi-barış ve g 'özgürlük mücadelesi veren tüm toplumsal güçlere yönelmış bır saldın olduğunu v urgulayan Yılmaz. Doğan'ı döven f<T polislerin bulunarak yargıya sevk edilmesini " 2 istedi. DİE'nHı göç ı.f • ANKARA (UBA)- Devlet Istatistik Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ömer ' Gebizlioğlu. Türkiye'de göç istatistiğinın beiirlenebilmesi amacıyla ilk etapta pilot bölge t olarak (zmir'de çalışma " yapılacağını. araştırmalann daha sonra u Marmara Bölgesi'nde " sürdürüleceğini söyledi. 30Kasım 1997tanhınde yapılan nüfus tespit çalışması sonuçlannda illerdeki göç olgusunun iyice ortaya çıktığını ifade eden Gebizlioğlu, göçün sosyal. ekonomik ve diğer nedenlerinin de araştınlacağını ifade etti. Göç olgusunun hem göç veren hem de göç alan iller için sorun teşkil ettığini belirten Gebizlioğlu. - çalışma sonuçlannın göç alan ve göç veren i1lere f ilişkin yatınm ve diğer plahlamalarda da kullanılabileceğini bildirdi. Röklam çağrısı • KONYA(AA)-Konya Fınncılar Odası Başkanı S Vedat Honça. milletvekili p_ adaylan, sana>ici. işadamlan. holding ve şirket sahiplenne, ] •"reklamlannın bulunduğu i ekmek poşetlerini" | keSdilerinin hazırlaması' " örçprisinde bulundu. 20 Ağustos 1998'den itibaren ekmeğın poşette satılmasına başlanacağını gmrnsatan Honça. "Söz konusu kişıler ekmek poşetlerini, reklamlarıv la odamıza ücretsiz verdiklen takdirde. merkez ve ilçelerde. tüm fınnları kapsayan genış bir alana ulaşma ımkânı bulacaklardır" dedi. 'Durak' adlı merkezde uyuşturucu bağımlısı Türk gençlerine yardım eli uzatılıyor Gurbetçilerin son 'durağı'T ^ v urak, ne tren durağı ne de otobüs / I durağı. Bu başka bir durak. Ber- JL^r lin'in tam ortasında Kreuzberg'in içınde küçük bir caddenin köşe başında. Eski. birkaç katlı evm gınş katında Durak. Gün öğlene doğru. Etkisiz kuşluk güneşi Durak'ın sokağa bakan penceresinın cam- lanndan salona süzülüyor. Salon. yüzü sol- gun mu solgun genç insanlarla dolu. Bun- lar yaşamlannın son durağında olan sert uyuşturucu bağımlılan. Durak adı da. gör- düğü bu işle\den esinlenilerek konulmuş. Durak, Almanya'da sert uyuşturucu bağım- lısı olan Türkiyeli gençlere yönelik çalış- ma yapan en eski danışma ve bilgilendir- me merkezi. Durak "tan içeri heyecanlı, telaşlı vazi- yette genç bir kız girdi. Esmer güzeli. uzun saçlıbirkız. Boşbirsandalyebulupoturun- ca ilk sözü. "Ben kurtulmakistivorumr ol- du. Bu sözler salonda. başlan önlerine eğik. gözlen yan kapalı bağımlılann hiç dikka- tıni bile çekmedı. Söz söylendıği yerde kal- dı. Çünkü herkes kendi derdine düşmüştü. 22 yaşındaki Mehtap kurtulmak istiyor- du. ama nasıl? 13 yaşında sigaraya, 14 ya- şında esrara, 16 yaşında da eroine başlamış- tı. Tam tamına dokuz yıldır bağımlıydı. Ar- kadaşlanna uymuş. merak etmiş. uyuşturu- cuları önce tek tek denemış. ardından ba- ğımlı olmuştu. Şımdi. genç yaşında, her çekişte beynıni kemiren eroinden kurtul- mak istiyordu da kurtulamıyordu. 'Kendlmi suçluyorum' Mehtap. Sıvas'ın Dıvrıgı kazasından. Üç yaşından beri Berlın'ın Neuköln yöresin- de oturuyor. Bu yörede Türkiyel iler yoğun. Okulunu yanda bırakmış. diplomasız. Es- ran ilk defa okulun bahçesınde ıçmiş. Ai- lesinden ayn. Berlin Sosyal Dairesi'nden aldığı çok az bir para ile kadınlar yurdun- da yaşıyor. Eroinın çok pahalı olduğunu söylüyorum ve nasıl aldığını soruyorum: "Sosyal dairenin verdiği parayla alıyorunı. Günde yanm gram vetiyor" dıyor -Meral.eroini bırakmak için dokuza> da terapi görmüşsün. Nive bırakarnadın? - Btrakılamaz, kolay bir şey degil. Bunu kullanmayan bin anlayamaz. Satanlar da anlamıyor. Aklımda hep uyuşturucu var. 10 ay temiz kaldım, ama üç aydan beri kul- lanıyorum. Kurtulmak istiyorum, o yüzden buradayım. - Seni en iyi kim anlıvor? - Annem! Başka kimse anlamıyor. O be- nim arkadaşım gibı. Aılem bana çok yar- dım etti. ama ktvmetinı bileHninı.'**" - Bir hobin var nıı. neyin fibemini çeki- yorsun? - Düşünemıyorum. Peşimde sadece uyuşturucu var. Onu nasıl bulabilirim?.. - Kimi suçluvorsun? - Hiç kımsenin suçu yok, kendimi suç- luyorum. - Bu konuda senin vaşındaki kıztara ne- ler tavsiye edebitirsin? - Uyuşturucu kullanan kımselere yanaş- masınlar. O ortama hiç girmesinler. Kötü arkadaş edinmesinler. Hele Berlin'in Ku- damm yöresine hiç gıtmesınler. - Genç kızlar kötü arkadaş edinmesinler diyorsun, senin arkadaşlann şimdi hangi çevreden? - Benim arkadaşım yok ki. Uyuşturucu varsa benim arkadaşım var. Anlatabiliyor muyum. uyuşturucu varsa benim arkada- şım var. Normal birarkadaşım yok. Genel- de insanlar alkol alıyor, alkol almayan bir kışi bulmak zor. - Mehtap, sonuntı nasıl düşünüvorsun? Her gün eroin peşine koşmakla ayakta ka- labüecek misin? - Bu hastalıktan kurtulmak istiyorum. Uyuşturucu. insanın kışılıgini değiştinyor. Örneğin, ben annemi babamı çok kandır- dım. Yalan söyledim. Uyuşturucu öncesı kişiliğim çok iyiydı. lyı nıyetli bir insan- dım!.. BaşımzonkJuyor, ağnyor. Yeter. tey- bi kapatır mısın? Mehtap, ilk içeri gırdigi gibi değildi. Du- rak'ta görevlı uzmanlarla görüşmek içın beklerken sabırsızlanıyordu. Krizı yaklaş- mış olabilirdi. Eroın alacak para bulama- dığı zaman Durak'tan aldığı belgeyle dok- tordan. uyuşturucunun yerini tutan Metha- don adlı ilacı alıyordu. Çevresindeki geliş- meler. insanlar hiç onu ılgilendirmıyordu. Gözleri bir yere bakıyordu. hayal dünyası- nadalmıştı. Oturduğu yerde beyniyle, tüm vücuduy- la eroine kavuşma, onu ne pahasına olursa Bir evin bodrumunda iğne yapan B. ve arkadaşı. olsun yakalama savaşı veriyordu!.. Görüş- me sırası ona geldiğınde kaç adım attığının farkında olmadan görevlinin odasına dal- dı. Cenç kızlarımız arasında eroin Yüksek pedagog Bayan Alev Kubat Çe- lik,danışman olarak Durak'ta çalışıvor. Bit- lis doğumlu olan Çelik, 18 yıldır Berlin'de yaşıyor. Ünıversitenin sosyal pedagoji bö- lümünü bitiren; öğrenimi sırasında. sert uyuşturucu kullananlara ığne dağıtım gö- revını üstlenen Çelik, yıllardır bağımlılar- la en voğun ılışkı içinde olan genç bayan uzmanlardan bıri olarak tanınışor. Uzun uzun konuştuk. Deneylerini anlattı. Söyle- şimız. özellikle Berlin'dekı Türkiyeli kız- lar üzennde yoğunlaştı. - Alev Hanım. bana göre oldukça ilginç bir mesleğiniz \ar. Her gün çok çeşin'i insan- lartakarşılaşı>orsunuz,dertdinli>orsunuz. hastalıklara çare anvorsunuz. Bu alanda bayanlara ulaşmak daha zor. Önceşunu öğ- renebiür nıivinı. bavan bağunlılara nıı da- nışmanbk vapıyorsunuz,erkek bağımlılara mı? - Kanşık. Bavanlar gelince onlara daha çok ağırlık venyorunı. Ailelerle. uyuşturu- cu bağımlısı eençlerimızin eşlenyle çalışı- yorum. - Gözlemlerinize göre Türkiveli kızlar arasında sert uv uştumcu ne kadar yayguı? Size baş\ umda bulunan kızlar. bu konuda neler anlatıyorlar? - Çok üzücü. Türkiyeli genç kızlarımız arasında eroın \e başka uvuşturucu kulla- • Türkiyeli genç kızlarımız arasında eroin ve başka uyuşturucu kullananlar çok. Bize gelen kızlarımız, daha çok uyuşturucu bağımlısı Türkiyeli kızların olduğunu anlatıyorlar. Ama onlar ne yazık ki gizleniyorlar, ortaya çıkmıyorlar. Bunlar çoğunlukla evlerde içiyorlar. Erkek arkadaşlan tarafından eroin veriliyor. Eroin alabilmek için sıkışınca kendilerini satmak zorunda kalıyorlar. O nedenle bize gelenler çok az. la bilgi alıp buraya gelmeyenler, bize gelen kızlann arkadaşlan var Aynca cezaevinde yatan kızlanmızı da sayabiliriz. Onlar üzer- lerindeki korkuyu atıp ortaya çıkmadıkça. uyuşturucu bağımlısı olduklannı söyleme- dikçe sayı konusunda ancak tahmini ra- kamlar sö\ le>ebiliriz... - Size gelen bağımlılardan vola çıkarak kız ve erkeklerin nasıl uv uşturucuya başla- dıklannı karsılastırsak. aralannda ne gibi farklılıklar ortava çıkar? 13-14 yaşmda esrarcı kızlar Genç kızlanmızda, daha zıyade erkek ar- kadaşlanvla beraber oldukları için kulla- nanlar var. Örneğin; bir kız, erkek arkada- şı tarafından kahveden hep eroin almakla görevlendirilmiş. Kızda zamanla bır me- rak başlıyor. Genç kızlanmızın aileleriyle çok büyük sorunlan var. Bu tür kızlanmı- zın çoğu evden kaçmış, aile bağlan kop- muş. Böyle sıkıntılar nedeniyle dört elle arkadaşlanna sanlıyorlar. Erkeklerde dışa- nya karşı hava atmak. her şeyı merak et- mek, denemek ağır basıyor. •'Ne olmuş ca- nım, ben erkek adamım. Yapanm!" denir. Toplumumuzun da deöer yargısı öyle- dir. "Vapar eder, erkek adanıdır. delikanlı- dırî'. Genç kızlanmızda bövle olay yok. Okullarda 13. 14.15 yaşlannda esrara baş- layan kızlanmızın sayısı giderek artıyor. Bızegelıpgıden küçük kızlanmız var. "Ar- kadaşlanmız içivor, biz de içivoruz" diyor- lar. Kızlarda erkek arkadaşlanna bir ba- ğımlılık görülüyor. - Bu gelişmeyi aileler nasıl değerlendiri- vor? - Özellikle genç kızlanmızın aileleriyle fazla ilişkimiz olamıyor. Bu konuda dene- yimimiz az. Onlar, kızlann bağımlı olma- sını hâlâ kabullenemiyorlar. Örneğin, ço- cuğunu kurtarmak isteyen biranneyle iliş- ki içindeyiz.,A,rna kendi hatalannı görmek istemiyor, heç(|qRİ,urnu ye çocuğun arka- daşlannı suçluyor.£rkek bağımlılannaile- leri bızımle çalışmava hazır. - Bağımlı aileierine v önelikçanşmaiannız var mı? - Var. Uyuşturucu bağımlılarının eşleri- nı, annelerini, kız kardeşlerini ve yakınla- nnı içine alan bir grup kurduk. Bir araya gelsinler; eşleriyle, çocuklanyla olan so- runlannı konuşsunlar. Birbirlerine yardım etsinler dedik. Ayda bir defa bütün ailelere açık olan toplantılanmız var. Buraya anneler, baba- lar geliyor. Bayanlara özel ilgi gösteriyo- ruz. Yükü taşıyan. bağımlılann anneleri ve eşleri oluyor. Bu toplantılara çok sayıda ba- yan katılıyor. - Anneler, babalar, çocuklannı kurtar- mak için size gelmeden önce nerelere baş- vuruvorlar, neler yapıvorlar? Ne yapacağını bilmeyen aileler - Çok utanıyorlar. Uyuşturucu bambaş- ka bir utanç kaynagı. Türkıyeli toplumda aileler, bu sorunu kendi ıçlerinde çözme>e çalışıyorlar. Ancak, nereye başvuracaklan- nı bilemiyorlar. Bir sonuç alamayınca ço- cuklan hocalara götürüyorlar, Türkiye'ye yolluyorlar. erkekler askere gönderiliyor. Sadece kriz atlatmak için çok para harca- yarak Bakırköy Akıl Hastanesı'ne yatın- yorlar. Kriz atlatmakla gençleri bağımlılıktan kurtaracaklannı sanıyorlar. Almanya'da hastalık kasalanna kayıthlar. Buradaki has- tanelerde de para ödemeden kriz atlatma te- davısi olanaklıdır. Bu çırpınışlar bir sonuç v ermeyince bize gelip "Ailemizde bir sorun var. Bu çocuk alnımızın lekesi. Bize yardım eder misiniz?" dıyorlar. O zaman terapiye de açık oluyorlar. BİTTİ nanlar çok. Bize gelen kızlanmız. daha çok uvuşturucu bağımlısı Türkiyeli kızlann ol- duğunu anlatıyorlar. Ama onlar ne yazık ki gizleniyorlar, ortaya çıkmıyorlar. Bunlar çoğunlukla evlerde içiyorlar. Erkek arka- daşlan tarafından eroin veriliyor. Eroin alabilmek için sıkışınca kendileri- ni satmak zorunda kalıyorlar. O nedenle bize gelenler çok az.Onlan kullanan insan- lar, kızlann buraya gelmesini engelliyorlar. Bunun da böyle olması gayet doğal. Çün- kü Türki\elı toplumda moral anlayışı Av- rupalıya göre çok farklı. Uyuşturucu kullanan bir genç kız. top- lum tarafından dışlanıyor. Oysa genç er- keklerımız. terapiy i bıtırdikten sonra rahat- lıkla toplumun ıçıne gırebiliyorlar. Genç kızlanmızda bu sorun var. Bir kere damga- yı yemışler. Genç kjz. uvuşturucuv u alabil- mek içın eninde sonıında kendini satmıştır. Bunu herkes bılıvor. - Kanımca. kızı önce ailesi dışlıvur, sonra çevre? - Evet. aileler erkeklere göre genç kızla- rımıza daha katı da\ ranıvorlar. "Sen bi/im kızımız değilsin" diyorlar. Aileleriyle hiç- bırbağı kalmamış kızlanmız var. Bir genç erkek uvuşturucu bağımlısını kurtarmak için bütün aıle onıınla bırlıkte buradaki top- lantılara gelebılıvor. Kızlarda bu olay ya- şanmıvor Onlar lek başlanna geliyorlar. - Çok olduğunu sövlüvorsunuz. Bir sayı verebilir nıisiniz? Bağımlı Türkiyeli kıziar ne kadar? - Bildiğım kadarıvla. şu anda Berlin'de bızinı tanıdığımız 25-30 genç kızımız var. - Sizinle ilişki içinde olanlar mı? - Ö\ le kabııl edebılın? Bızden telefon- GLOBALPOLİTİKÜLTÜI ERGIN YıLDıZOĞLU Mavi Elbisedeki Leke Bill Clinton'ın ve ABD'nin hukuksal yapısının g« leceği mavi bir elbisedeki lekenin niteliğine bağlı. Eğereteğin üzerindeki lekenin meni olduğu kanr \anır ve DNA'sı Bill Clinton'ın DNA'sını tutarsa, Clir ton ile Beyaz Saray stajyeri Levrinsky arasındaki cir sel ilişki ıddialan doğrulanmış olacak. Clinton bu iliş kiyi hem halk önünde, hem de yeminliyken şiddei le reddetmişti. Bu hafta yasal takipsizlik garantisi al dığı için ifade vermeyi kabul eden Levinsky'nin "Clin ton'la aramızda cinsel ilişki oldu" iddialan doğrula nacak, başkanın Levvinsky'yi yalan söylemeye teş vik ettiğine ilişkin söylentiler inanırlık kazanacak. Bu söylentiler de kanıtlanırsa, Başkan birini suç< teşvik ettiği için, suç işlemiş olacak. Bundan sonra çoğunluğunu Cumhuriyetçilerin oluşturduğu Kong re eğer isterse Başkan'ı düşürebifecek. Yok eğeı Clinton hakkında soruşturmayı sürdüren bağımsii savcı, bu ıddialan kanıtlayamaz, ya da sadece Baş- kan'ın cinsel ilişkileri konusunda yaian söylemiş ola- bileceğinden başka bir sonuç üretemezse, Clintor ve Demokratlar karşı saldırıya geçecekler. Bağımsız savcının yetkileri kısıtlanacak. Devlet başkanını hiç- bir yasal engelle karşılaşmadan soruşturan bir ku- rum olarak Bağımsız Savcılık zayıflarsa, ABD devlet sisteminde başkanın yetkileri son derece güçlene- cek. Nereden bakılırsa bakılsın ABD'de demokrasiyi zedelemeden bir sonuca ulaşamayacak olan bu sü- recin arkasındaki etkenler ise henüz tam olarak açık- lığa kavuşmadı. Birtaraftan Clinton hakkında, hiç de göz ardı edilemeyecek, Clinton'ın dostlannın başını belaya sokmuş, hüküm giymelerine yol açmış oldu- ğu için tümden temelsiz olduğu ileri sürülemeyecek suçlamalar var. Bunlann başında da 15 yıl önce Clin- ton Arkansas Valisi iken gerçekleştiği ileri sürülen bir arazi spekülasyonu yolsuzluğu iddiası var. Dört sene önce Bağımsız Savcı Starr bu konuyu soruşturmak için devreye girdi. Dört sene boyunca, ortaya Clınton'ı doğrudan suçlamaya olanak sağla- yacak güvenilir bir kanıt ileri süremedi. Tek potansi- yei olarak güçlü tanık Hale isminde, dolandıncılık- tan hüküm giymiş biriydi. Savcı Starr bu arada dev- let kasasından 30 milyon dolar harcadı. Daha son- ra hukuksal inceliklere dayanarak bu soruşturma Clinton'ın cinsel yaşantısının, oradan da Lewinski ile cinsel ilişkileri olduğu iddialarının soaışturulmasına dönüştü. Harcamalar ise bu arada 40 milyon dolan aştı. Eğer savcı bu soruşturmadan başanyla çıkar- sa, önceki soruşturmalann da genişletilerek sürdü- rülmesi kolaylaşacak. Hatta yukanda değindiğim gi- bi, Clinton güvensizlik oyu ile düşürülebilecek. Bundan önce düşürülmenin eşiğine gelen baş- kanlardan ikisi de Cumhuriyetçiydi. Nixon, VVater- gate skandalında, delillen çalmakla suçlanmış, Ro- agan, Iran'da rehin Amerikahlarla ilgili olarak gizli pazarlığa girmediğini, Nikaragua'daki kontralara kongreden gizli ve yasadışı olarak yapılan silah sev- kiyatından asla haberi olmadığını söylemiş, daha sonra da ifadesinin yalan olduğu ortaya çıkmıştı. ll- ginç olan şu ki, Reagan ve Nixon'ın yolsuzluklan başkanlık görevleriyle ilişkili iken, Clinton'ınki özel ha- yatıyla sınırlı. Buna rağmen bu kadar baskı altma girmesinin sa- nınm iki ana nedeni var. Birinctsi, Arthur Schlesin- ger'ın pazartesi günü International Herald Tribu- ne'de vurguladığı gibi ABD devlet başkanlannın meşruiyeti ve siyasi iktidan dış krizlerin şiddetine pa- ralel olarak art/yor. Nixon ve Reagan, "SoğukSavaş" döneminin başkanlanydı. Bugün ABD egemen sını- fı, "establishment" bir dış krizle karşı karşıya oldu- ğunu düşünmüyor. Ikinci neden ise Vietnam'a git- mediği, siyahlarla siyasi yakınlığı, gündeme getirdi- ği sağlık reformu gibi gerekçelerfe Clinton'dan nef- ret eden aşırı sağcı bir lobinin yürüttüğü "Arkansas Projesi" adlı kampanya. Hillary Clinton bir sağcı komplodan yakındığında basın bunu hedef saptır- ma olarak algılamıştı. Ancak daha sonra yapılan çeşitli araştırmalar Hil- lary Clinton'ın haklı olabileceğini düşündürdü. En son geçen pazar günü The Observer'de üç tam say- fa üzerinden yayımlanan bir araştırma, Clinton'ın Ar- kansas döneminden bu yana geliştirilen bir kam- panyayı gözler önüne serdi. Kampanyanın merkezinde, The Observer'e, ''Clin- ton 'u tasfiye etmeye çalışıyorum. Bu cinselperspek- tifı belki işe yarar diye destekledim" diyen savcı Jim Johnson var. J.J. Beyaz Vatandaşlar Konseyi'nin sekreteri ve Ku Klux KJan tarafından desteklenen bir politikacı. İlk soruşturmada, savcı Starr'atek an- lamlı şahit olarak dolandırıcı David Hale'i bulan da J.J. J.J, Clinton'ı kokainman ve uyuşturucu kaçak- çısı olmakla, ırza geçmekle ve cinayetle suçlayan ki- tap ve videoları üreten Birieşik Vatandaşlar örgü- tünün de üyesi. Arkansas Projesi'ni, aşın sağcı bir politikacı olarak bilinen, zamanında Nixon'ı destek- leyen, banker Richard Melleon 2 milyon dolarlık bir fonlafinanse etmiş. Arkansas Projesi'nin amiral gemisi The VVashing- ton Times gazetesi ise Moon tarikatına ait. Clinton düşer ve gelecek seçimleri muhafazakârtar kazanır- sa, sosyal haklara, kadın haklanna, işçilere, eşcin- sellere, siyahlara, göçmenlere düşman bir ekip iş başına gelecek. Yok Clinton kazanırsa, belki önce demokratlar güçlenecek, ama uzun dönemde Bağımsız Savcılık zayaflatılarak yürütme. yasama aleyhine güçlene- cek. Her iki durumda da zarar gören demokratik haklar olacak. Görüldüğü gibi Clinton-Levvinsky ola- yı ve Arkansas Projesi her tarafı kirli bir çomak. ŞIFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR Erken seçim kararının alınmasından bu yana partiler, parlamentoya en fazla nasıl milletvekili sokabileceklerinin he- sabını yapıyorlar. Son tartışmalar, seçim kanunu ve barajlar konusunda yoğunla- şıyor. Barajlar, seçmen iradesinin parla- mentoya en iyi nasıl yansıyacağı kaygı- sıyla gündeme gelmiyor. Her parti, diğer partinin önünü nasıl kesebilir, hakkı ol- madığı halde kendisine verilemeyen ve verilmeyecek oyları kendi hanesine na- sıl yazabilir, bunun üzerine kafa yoruyor. Gazetelere yansıdığına göre ANAR barajın yüzde 10'un altına indirilmesin- den yana. Çünkü yüzde 10 barajın MHP'yi, DYP ile seçim ittifakına iteceği kaygısı içinde. CHP'liler de barajın biraz düşürülmesine karşı değiller. Böylece yüzde 10 kâbusundan kurtulacaklar. An- cak barajın yüzde 5'ler düzeyine indiril- mesine de karşılar, çünkü o zaman sol oyların gerçek sahiplerine giderek ken- dilerine gelmemesinden endişeleniyor- lar. HADEP ve ÖDP'nin bu kez parla- Parlamentodaki Temsil Krizi mentcya girme şansının doğacağını ve baraj korkusu nedeniyle bu partilere oy vermekten çekinen seçmenin bu korku- sundan kurtularak onlara yöneleceği en- dişesinı taşıyorlar. Bir başka hesap da iki turlu seçim ya- parak Fazilet Partisi'nin önünü kesmek. Böylece iki partili bir sistem içinde dü- zenin devamını sağlamak. Partılerin hiç- birinin iddia edildiğı gibi halk ıradesi di- ye bir dertleri yok. Oyları yüzde 10 olsun, ama parlamentoda yüzde 15 mılletveki- liyle temsil edilsinler. Baraj yüksek tutul- sun kı başka siyasi akımların seçmenle- n çaresiz kalıp kendilerine oy versinler. Bu tabloya bakarak Türkiye'de parla- mentonun neden krize girdiğını saptaya- bilir, buradan yola çıkarak çözümler üre- tilebilır. 12 Eylülcüler, parlamenter siste- min işleyışine ilişkin bütün düzenleme- leri iki partili bir Meclis yaratmak amacı üzerine kurdular. Onların kafasına göre merkez sağda bir partı, merkez solda bir partiyle siyasi istikrar sağlanabilir, düzen dışı radıkal kesimler de bu yolla sustu- rulabılirdı. 1982 Anayasası'nın kabulünün üze- rinden 16 yıl geçti. Bu süre içinde sayı- sız seçimler yapıldı. 12 Eylülcülerin bek- ledıklerinin tersine, hertürlü baraj vb. en- gelıne rağmen parlamento içindeki par- ti sayısı azalmak bir yana, arttı. Şu anda parlamentoda 8 partinin temsilcileri yer alıyor. Baraj engelı nedeniyle başka par- tilerin listesinden milletvekili seçilenlerin birçoğu daha sonra kendi partilerine döndüler. Aynca çok sayıda bağımsız, parlamentodaki partileri kendilerine uy- gun görmüyorlar. Parlamentodaki partiler, bugün halkın önemli bir çoğunluğunu temsil etmiyor- lar. Çünkü Türkiye'yi iki partili bir düze- ne sokmak isteyenlerin arzularının tersi- ne, bu ülke çok sesli ve çok kimlikli bir hale geldi. Sosyalistler, işçiler-emekçi- ler, memurlar, Kürtler, İslamcılar, Aleviler, milliyetçiler, milliyetçi-dinciler, farklı eği- limdeki sosyal demokratlar ve bu kimlik- lerin içinde ve dışında birçok siyasi ve toplumsal grup, merkez sağ ve merkez sol üzerine kurulmak istenen denklemi kabul etmiyorlar. Bu kadar farklı kimliğin parlamentoya yansımasından korkanlar, saçma sapan önlemlere başvurmalarına rağmen bir başarı sağlayamadıkları gibi krizi artıracak sonuçlara neden oluyor- lar. CHP'nin, Kürt oylarının ve sosyalist oyların üzerine yatmaya ne hakkı var? DYP'nin, MHP oylarını kendi çantasına atması, sistemi daha sağlıklı hale mi ge- tiriyor? Şu gerçeği artık kabul etmek ge- rekiyor: Türkiye, farklı sosyal ve siyasi kimliklerin boy verdiği yeni bir dönem yaşıyor. Ya bu kimliklerin önü kesilerek statükonun sağlanacağı düşünülecek - bugüne kadar böyle yapıldı- ya da fark- lı kimliklerin Meclis'te temsiline olanak verecek bir sistem içine girilecek. Şimdi uygulanan sistem istikrar gerek- çesiyiedüzenlendi. Sonuç ortada. Diğe- ri ise çok farklı kimliklerin, kendi güçleri oranında parlamentoda temsil edilmesi. Örneğin siyasi islamcılar, yüzde 20 alı- yorlarsa o kadar milletvekiline sahip ol- sunlar, Bu sistemden yararianarak yüz- de 30 milletvekiliyle parlamentoya gir- mesinler. MHP'nin oyu yüzde 8'se, yüz- de 8 milletvekiliyle, HADEP yüzde 5'se yüzde 5, ÖDP yüzde 4'se yüzde 4, BBP yüzde 2'yse o oranda temsil edilsin. Za- ten o zaman ne siyasi islam tehlikesi ka- lır, ne de oportünist küçük siyasetçilerin bütün Türkiye'nin kaderini belirlemesi mümkün olur. Türkiye, demokrasi yolun- da ilerieyebilmek için öncelikle temsil kri- zini halletmek zorunda.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle