Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 AĞUSTOS 1998 CUMAR1
OLAYLAR VE GORUŞLER
Cennetimizdeki Mutsuzluğumuz...
Av. AYTAJV ALPAR Balıkesir Barosu ndan
N
eden bölüşmeden götür-
me\e. üretmeden tüket-
meye sevdalıyız? Neden
her şevı herkesten. harta
erbabından bıle 'dahaiyf
bıliriz1
Su katılmamış
ekonomıst. anadan doğma politikacı. süz-
me filozof. ezelden teknik dırektörüzdür.
Karşımızdakınetahammüledemevız Hoş-
görü sahıbı dedeğıhzdır. Bırbirimızı sev-
dığimızde söylenemez. Savgı mj° Hak ge-
tıre. Gıderek artan sonjmsuzluğumuz. ba-
na necılığımız. vurdumduymazlıgımız,
bilecenlığımız de cabası
Görgüsüzlük, bilgisizük
Yeterlı olup olmadığımıza bakmaksızın.
soğan başı olmak dahıl, hep baş olmak ıs-
tenz. Emek harcamadan, öğrenmeden,
bilmeden ve de utanmadan. Malda. mülk-
te, parada çok çok olmak. köşe dönmek,
avantadan. bedavadan yaşamak en güzel
düşümüz. hatta beklentımızdır. Pıyango-
da, ganyanda. lotoda. totoda bu hafta ol-
madıysa bıle gelecek hafta kesın cukka-
lan kapacağız.
Sanatın ıçıne tükürüldüğü. siyasal çı-
karkavgalannın arsızca yol aldığı. hırsı-
zın, çapuJcunun. mırasyedının. yenı yeni
türeyen ağalann, babalann cirit attıjı ül-
kemde, onurunu tüketınceye kadar gün-
demde kalmayı yeğiemek. haybeden ya-
şamak. vermeden almak. üzerıne otur-
mak. götiirmek, punduna geiırmek. üze-
rine bir bardak soğuk su ıçirtmek karak-
terimızoldu Pespayeliğin. seviyesızlığin,
yalancılığın. düzenbazlığın. kapkaççılı-
ğın freni koparken. ortalığı bangır bangır
inteten, gümbürdeten. birgünde üretılıp
ikı günde tüketilen. ne güftesi ne tınısı
hiçbır şey v ermeyen müzik gıcınılannın.
saygısızlığın. kıskançhğın. namussuzlu-
ğun.çekememezlıâınsergı!endığı.kımın
eh kımin cebındelığın sergılendiğı. üç-
beş söz etmekten acız kadınli-erkeklı ın-
sanJann talk- show'lan ıle süslü aptal ku-
tulannıza şöyle bir balcın. Birinin çocuk
doğurması, öbürünün Amenka gezisi, bir
başkasinınipesapagelmezdizısi.öbürü-
nün meme uçlan... Paparazzisiyle. telesiy-
le. gelesiyle paraya atılan voleler... Yanıt
hazır; Halk böyle istiyor. Ne verdin de ne
ısteyecekti halk?
Hıç hıç aklımıza geldi mi? Hiç düşün-
dük mü? Gepegenç ınsanlar bir taraftan
polısle çatışırken öte yandan. önünden
geçıp bırtürlü ıçinegiremedikleri banka-
lann. yanına yakiaşamadıklan para çek-
me makınelerinın, yaşamiannda hep 'dur*
yanmjş trafik lambalannın camlannı ne-
den kırarlar?
Neden iilkemde hergeçen gün yoksul
daha da yoksullaşıyor, zengin daha da se-
mirmekte? Hiç ölmeyecekmişçesine da-
ha, daha. çok daha fazlasını isteyen, alan.
gasp eden. yığan. istifleyen. çalan. çır-
pan, sadece ve sadece sindirim ve boşal-
tım sıstemlen çalışan, aptş arası düşkünü
onursuz ınsanımsılara kapılar ardına ka-
dar açılmakta. onlar itibar görmekteler.
Dünyayı ikiye bolen, kana bulayan, kar-
deşi kardeşe. komşuyu komşuya, ulusu ulu-
sa düşman eden zengin-yoksul aynmıdır.
Ov sa bir insanın zengin olması. onlarca.
yüzlerce, binlerce insanın yoksulluk icin-
de kıvranmasını gerektırir. Zengin olma
sanatı mal. mülk. para istıflemek değil,
komşularımızın, selam verdiklerimizin
daha az şeye sahip olmalanna çaba har-
camak. kendi yaranmıza, en büyük eşit-
sızlıği kurma sanatı değil midir? Kaldı
kı, zenginlık de çekilesi bir dert değildir.
Niye üç iken beş, on. yüz, bin değil, niye
daha. daha çok değil kaygılannın yanın-
da. elındekilennin de birgün alınacağı, ça-
lınacağı korkusu onlara dünyayı zehiret-
mektedır.
Eric Fromm'un "Sahip Otonak ve Ol-
mak' adlı kıtabında Kari Marc'tan bir
alıntı yapılmış- "Ne kadar azsan. ne ka-
dar az şevesahipsen o kadarçoksun." Ya-
şamını görkemsız, tantanasız kurabılen
insan başkalannın da soiuk almasına, ya-
şamasına izin veren insandır.
Ülkemde, güçlünün gücsüzü ezip su-
yunu çıkardığı, büyük balıkJann küçtik ba-
lıklan yıırnjğu, uyanıklann saflan avladı-
ğı. iş bitiricilerin. yalakalann köşe olup
köşe başlannı tuttuğu, sokaktaki herkesin
mühendis, felsefeci, avukat, hâkim, hekim
olduğu, bılgi çokluğundan değil, fikir
çoklugundan konuştuğu, pop'un. rak'ın,
arabesk'in doruğu trajikomik bir oyun
sahne almış. Orman yasası tüm yasaların
önüne geçmiş. ortalığı kasıp kavurmak-
ta.
Kaldı mı ülkemde eceliyle ölen° Buy-
ruk üzerine, gelişigüzel kurşunlanan in-
sanlar, kan davalan, aşiret kavgalan. ne-
den baktın cinayetleri, hastane-hekim ih-
malleri, çete-çıta-mafya... Gerive kalan-
lar ise trafiğin insafına havale. Ülkemde
insanın degeri yoktur. Insan ucuzdur. O
yaşamasa da olur. Oysa bu dünyada, eti
kemiği, umudu umutsuzluğu, kanı canı,
van yoğu. bir varmış biryokmuşluğuyla
ayakta durrnaya çalışan. bir kurşun. bir bı-
çak darbesiyle yok olup gidebilen. ama
gökdelenler kuran, köprüler yapabilen.
uzayı arşınlayan, elle tutulur, gözle görü-
lür, akılla, duşünceyle kavranabilen in-
sandan başkaca somut bir varlık var mı-
dır17
Bağnaz, yobaz ___
Neden ülkemde bağnaz, yobaz, hura-
feci, ortaçağ özlemcisi, us'a (akla) ve
mantığa sırt çe\ iren, müspet bilimi inkâr
eden, gerçekçiliğe başkaldıran. ulusunu
ümmetyapmak isteyen, Müslümanük kis-
vesine bürülü. Islamiyeti kendi ekono-
mik çıkarlan dogrultusunda yorumlayan.
uygulayan, dini siyasete alet eden, gericı
düşünceleri küf kokan. şalvanyla, takke-
siyle, sakalıyla Müslümanlığı kâr kapısı
yapmış cennet vaatçileri. yedi ekmekle
yedi nüfus geçindiren, aç. susuz, sersefıl,
işsiz, güçsüz insanlann inadına sultanlar
gibi, bir elleri yagda, bir eüeri balda ya-
şarlar. Gözünde beş paralık değeri olma-
yan kadının kendisinı değil de başındaki
türbanın yaygarasını yaparlar. Haram ye-
mek. yalan söylemek. çamur atmak, \ur-
gun vurmak, kendileri gibı düşünmeyen-
leri yok saymak. kâfirdir dıyerek katlini
vacip kılmak. Atatürk'e sövmek, devrim-
lerini inkâr etmek, geçmişin tozlu, çüriik
ve köhne raflanndan kalkıp bugünü yö-
netmeye kalkışmak, cambazın cambazı
insanlar, yaptıkJannı, ettikJerini nasıl olur
da İslamiyet ile bağdaştınrlar? Ne acıdır
kj, çoğu insanım da kendilerine bunlar
tarafından cennette adası, paftası. parse-
li yazılı tapu verildiği için bu hacıyarmaz-
lara ınanır.
Bugünün gerçeği, nasıl dünün gerçeği
değil ise yannın da gerçeği olamaz. Dün-
yayı geçmişin yargılan dogrultusunda yö-
netmeye kalkışma, hızla değişen dünya-
yı, hiç değışmeyen kurallarla yerinde rut-
maya zorîama sevdası ne akılla. ne man-
tıkla, ne de vicdanla mümkündür. Bilime,
akla, mantığa, bilgiye sığınacağimız yer-
de, hâlâ yangını, seli, depremi Tann'nın
birgazabı, hiddetı ya da alameti saymak-
tayız. Eğıtımsiz büyüklü küçüklü ınsan-
lanmız; bilgisız. dini eğıtimden bihaber,
sankJı, takkelı hacılann, hocalann öbür
dünya masallan ve vaatlen ile büyiilen-
mekteler.
Daha da kötüsü, yedi-sekiz yaşlann-
daki çocuklann, baskı ile dayak ile dayat-
ma ile kendi istedikien gibı yeniden ya-
ratılmalan. Kendi dilinin neolduğunu bil-
meden, yurt fen, tarih. coğrafya, matema-
tik bilgisinden yoksun, üzennde yaşadı-
ğı dünya ile ilişki kurmadan. neyin neol-
duğunu kavrayamadan nasıl olur da ya-
nnlanmızın sahibi olacak bu çocukîara
Arapçanın en güç, en ağdalı ve bınbiryo-
rumaaçıkkurallanezberletilmeyeçalışı-
lır. Islamıyeti olumsuz konuma itenlerin
başında, Islamıyete düşman olanlardeğil,
kendılerinı mukaddesatçı ilan edip din
sömürüsü yapanlar gelmektedir.
Tarih boyunca yobazın. softanın, bilgi-
siz hacının, hocanın dine vermiş olduğu
zaran hiçbırdin düşmanı verememiştir. Ay-
dın insanın görevi akla, mantığa. bilime
ve müspet ahlaka ters düşen emir ve ey-
lemleri mazur ve meşru göstermeye ça-
lışmak değil, aksine değıştirmek, yermek
ve cesurolmaktır. Batı, din duygulannı ren-
cıde etme, incitme pahasına bunu yapa-
bilmiştir. lslam yükseliş yıllannda başta
antik Yunan olmak üzere. çağıyla diyalog
ıçındeydı. Oysa bugün tslam adına orta-
lığa salınmış şeriat yanlısı akım ve eylem-
ler, felsefenin ve bilimin öncülüğıinü yap-
mış ve yapageJmekîe olan Batı'ya karşı
topyekûn bir inkâr ıçmdeler. Bir 'kâfir" ede-
biyatıdır gidiyor. Tabiı ki, Batı"nınemper-
yalizmine karşı olacağız, ama Hegel, Des-
cartes, Rousseau, Kant, Spinoza... Onla-
n da mı inkâr edeceğiz? Inanç ve düşün-
ce insan bilincinin iki ayn tavndır. Ara-
larında savaş değil, alan aynlığı vardır.
Bırini öbürüne indirgemeden, birbirleri-
ne düşman kutuplar olmadıfının kabulü
gerekir.
Medrese Müslümanhğı
Osmanlı dönemınde kışla. medrese, es-
naf ne zaman "Şeriat isteriz" diye soka-
ğa dökülmüşse, orada dinin birsömürü ara-
cı olarak kullanıldığını görürüz. lrtica din
kurallannın savunulması değil, dinin sö-
mürülmesidir. Doğaolaylannı Kuran ayet-
leri ile açıklamaya çalışmak, giyimden
kuşamdan tutup günün ilk adımının han-
gi ayakla atılacagına. hangi el ile yemek
yiyıp hangi el ile taharette bulunacagımı-
za kadar her eylem. Kuran, hadis, icrnai-
ümmet, kıyas ile çözümlenmek isteniyor-
sa, o zaman din ve devlet, din ve toplum,
din ve demokrasi, din ve milliyet, din ve
egitim, din ve kültür gibi temel sorunla-
nn yeniden titizlikJe ele alınması gerek-
mektedir. Halkm anladığı Islamlık, hiç-
birzaman din olarak devletle çatışmamış
ve devietin işine kanşmamıştır. Devletle
çatışan, medrese kültürü, medrese Müs-
lümanlığıdır. Sormak gerekıyor: Neden
eennetimizde mutlu olmayı bir türlii be-
ceremiyoruz, neden sevmiyor, sevilmi-
voruz? Neden?
ARADABtR
VEDAT GÜNYOL
Düşünce'ye Saygı mı,
Kaygı mı?Düşünce deyince ne anlıyoruz. Düşünce öyle
gökten inen bir şey değildir. Düşünce, kafa yor-
mayı gerektiren, sorgulaya sorgulaya varılan bir
durak, biraydınlıkdurağı, birmutluluk, birinsan-
laşma durağıdır. O durağı, türlü baskılar, türlü dü-
zenbazlıklarla, genç dimağlara aşılaya aşılaya var-
dınlan, kişiliksiz, renksiz, körü körüne bir ezber-
cilik durumuna getirenler, kendi kişisel rahatlannı
bu körlenmede bulanların inanılmaz çabalarıyla
ayakta tutmaktadırlar.
Ben, bu hinoglu yobazların çağdaşlıktan çok çok
uzak, hatta çağdaşlığa düşman, örümcek kafalı-
ların etkısiyle, beyinlerı yıkanmış güzelim insan-
lann, düşünce adını verdikleri, doğmacılıktan öte-
ye geçmeyen bilgi (buna bilgi de denmez ya) di-
ye yutturulan, basmakalıp, eskımiş. çağdaş dün-
ya görüşünü nasıl benimseyeyim söyleyin a dost-
lar.
Ben, bu çağdışı, insanlık dışı ınançla besili, adı-
na düşünce denen rezaletlere neden saygı duya-
yım ki? Soruştura soruştura, soruşturarak vanlan
bu düşünce birikimlerine eyvallah derim. Ama bu
yobazın, kafasına doldurduğu, akıl dışı, körü kö-
rüne edinilmiş görüşlere, inançlara neden saygı
duyayım aklını kullanan bir kişı olarak?
Düşünceye saygı. Güzel, ama hangi düşünce-
ye? Düşünce adı verilen, basma kalıp ezberliklı dü-
şüncelere mı, yoksa düşüne düşüne varılan ger-
çeklere mi?
Ben, kişisel çabalarla vanlan düşünceden ya-
nayım. Düşünce diye yutturulan zırvalardan de-
ğii.
Inanç denen olguya gelınce, onu da büyük öl-
çüde. özellıkle eğitimsiz zavallı insanlarda rastla-
nan türden, temelsız, akıl dışılığına bakarak, say-
gıdan çok acıma duygusuna kaptırırım kendimi.
Omeğin. Arap ümmetçiliğinin Türkiye'yi bayındır-
lığa kavuşturacağına inanan, daha doğrusu inan-
dınlmış olan birkimseye saygı duymam için, ken-
dimi hertürlü bilimsel gerçeğe karşı çıkan. onu yad-
sıyan, kişiliksiz bir duruma sokmam gerekir.
Tarihi eserlerimizin yağmalanması
B
undan 6 yıl önce
eskı Turizm
Bakanımız Sayın
AbdülkadirAteş'in
çabalan sonucu
Gazıantep'te turist
rehberlıği kursu açıldı. Ve
bu kursa iki ay süre ıle
katılan 100 kursıyerden
54'ü en başta lngılizce,
Fransızca ve Almanca
dillen olmak üzere,
mitolojı, arkeoloji ve sanat
tarihi gibi 10'un üzerinde
derslerden sınava girerek
Sayın Abdülkadır Ateş'ten
beİgelenni aldılar. Ne yazık
ki bu 54 profesyonel nirist
rehberi çeşitli kuruluşlardan
görev bekledigi halde
bugüne kadar herhangı bir
kuruluştan onlara sahıp
çıkan olmadı. Ve ben de
dahil 54 profesyonel turist
rehberinin diplomalan bir
köşede saklı duruyor. Bence
bu üzülecek bir durum.
Şimdi gelelim esas
konumuza. Turist rehberligi
kursunun son dönemleninde
Tunzm Bakanlığı Dogu ve
Güneydoğu Anadolu
bölgelerine biz rehberler
için gezilerdüzenledi. Bu
gezilerin sopucunda Oogu
ve GüneyAjğu Anaflolu
bölgelerinin turist rehberleri
olduk. Birkaç gün süren bu
gezilerin bir gününü de
Belkıs Harabelen'nde
geçırdik. Belkıs
Harabelerı'nı gezerken bir
de ne görelım Bu
harabenın bulundufu
tepenın kenannda bırçok
çukurlar kazılmış. Ve bu
çukurlann kenannda ise
kazmalar ve fanuslar. O
güzelim desenli mozaikler
paramparça edılmiş olarak
çukurlann kenannda
duruyor.
Geziye katılan
arkada^Ianmız bu mozaik
parçalannı birJeştırerek
Gazıantep Müzesi'ne
getirdiler. Orada açılan
çukurlan da bız ellerimızle
kapattık. Oysa bızim bu
çukurlan kâpanna ışi çok
gülünçtü. Çünkü Belkıs
Harabelen'nın yıllardan
ben kaçakçılar tarafından
soyulduğunu ve bu eserlenn
yok pahasına yurtdışına
satıldıgını biliyorduk.
Gaziantep Müzesi'nde saklı
bulunan,M.S. l.yüzyılda
yapıldığı tahmın edilen
Roma Villası salonunun
taban rnozaiği olan
Dionisos'un evlilik sahnesi
ile ilgılı fıgürlerınin yer
aldığı mozaiklerin > 6
çalındığını öğrendim. Ne
yazık ki böyle önemli tarihi
bir eser Kültür
Müdürlüğü'nce bir bekçi ve
ikidemırpencereile
korunmuş. Külrürden ve
sorumluluktan yoksun bazı
ınsanlann Kültür
Müdürlüklerine getınlmesi
ise aynca düşündürücü bir
olay. lnşallah bu tarihi
eserimiz de yurtdışına
çıkmadan ele geçirilerek
Gaziantep Müzesi'ne teslim
edilir. Böyleceben ve
benim gibi düşünenler
böyük bir üzüntüden
: kurtulmuş olurlar.
ABDÜLKADİRERALP
Profesyonel Turist Rehben
Gaziantep
KAMPAAIYA DEVAM EDİYOR!
1
' - / 4&
ADANA ASLİ\T 4. HUKUK
MAHKEMESİ
Savı: 1998 146
Davacı Hatice Lysaler tarafından davalı Enver Uysa-
ler ale>hıne açılan boşanma davasının yapılan
23.6.1998 tanhh duruşmasında venlen ara karan gere-
|ince:
Davalı Enver Uvsaler'ın bıldırilen Adana'nın Mıthat-
paşa mahallesı Defhe cad. 20 Sk. No. 36 Adana adresı-
ne çıkanlan davetıve tebliğ edilmeksızın bila teblığ
dönmüş olup. davalının açık adresı zabıta manfetıyle de
tespıt edılemedıgınden dava dılekçesının Türkıye'de
yayımlanan gazetelerden bırısmde ılanen teblığıne ka-
rar venlmış olmakla. davalının duruşmanın bırakıldığı
. 22.09.1998 günü saat 10.00'da vapılacakolanduruşma-
da hazır bulunması veya kendisinı bir \ekille temsıl et-
tirmesı. bızzat hazır bulunmaz veya kendisinı bırvekıl-
' je temsil ettırmemesı halınde yoklugunda karar venle-
"ceği \e dava dılekçesının tebliğ edılmiş sayılacağı hu-
susu davalı Enver Uysaler'e ılanen tebliğ olunur.
7.7.1998 Basın: 37010
Yataş'ta
ev tekstili
i indirimli!
ÇANAKK4LE ASLİYE HUKUK
HÂKİVILİĞİ'NDEN
~\\ DosvaNo: I997 895
~S
'J
Davacı Ahmet Keskın tarafından davalı Esma Kes-
Jcin alevhıne mahkememıze açılan boşanma davasının
"yapılan açık vargılaması sırasmda venlen ara karan ge-
reğınce: Davalı Esma Keskın'ın adresı tespit edıleme-
difındenduruşma gününün ilanen teblığine karar veril-
mıştır.
V'enlen karar geregince davalı Esma Keskın'e duruş-
manın yapılacağı l 10.1998 günü saat 09.10'da Çanak-
kale Asliıe Hukuk Mahkemesı duruşma salonunda ha-
• zır bulunması, duruşmanın HUMK'nın 509 \e 510.
maddelen gereğınce gıvabında yapılarak karar verile-
ce|ı hususu. duruşma günü teblığı yerıne kaim olmak
üzere ılanen tebliğ olunur. 9.7.1998
Basın: 37191
YATAS
•*^^^f -
YATAŞ DANIŞMA MERKE2LERJ VE BAĞU OtAN İU.E fl ADANA (0-322) 322 66 68 (HATAY) • ADAPAZAHI (0-264) 278 10 79 • AFYON (0-272) 215 42 52 • AĞRI (CMT2) 215 28 65 • AKSAflAV (Q-382| 21i 59 s* <- - « ^ ^MASM (0-356] 513 33 67 •
ANKABA (0-312) 351 68 00 (5 tutf) (ÇANKIRI (SPAflTA KIRlKKALE)-ANTAKYA (0-326) 216 15 94 • AWTALYA (0-2*2) 243 02 03 (BURDUR) - BAUKfSİB {0-266)245 93 14 - 242 31 31 • ÇORUM (0-364) 213 22 54- 0€NlZL) (0-256) 261 39 15 -DJYARBAJOR
(0-412)221 50 60-221 24 49 (BATMAN HAKKARİ MARDİN SltRT ŞlflNAKj • ELAZIĞ fD-424) 21«34 72 - 237 88 91 {BtNGÛL BfTUS MUŞ TUNCELİ VAN) • ER21NCAN (0-446) 214 80 33 (3 hat) (ARDAHAN İĞDIR KARSj • ER2URUM (0-442} 218 82 02
235 06 40 -ESKİŞEHJR (0-222) 221 09 99 (BlLECiK KÜTAHYA) -GAZİANT6P (0-342) 220 70 31 220 2011 (KİLİS ŞANLIURFA) -GIRESÜN (0-454)212 74 19 (3 rıal P8X) (O«OU) - ISTANBUL (0-2161 309 54 1Q(PBX) (BARTIN BOLU 8URSA. ÇANAKKALE.
ED»RNE KARABUK KIRKLAREü KOCAELİ TEKlRDAĞ YALOVA 20«GULDAK) - İ2MİR (0-232) 853 13 00 • 853 13 13 (AYDfN MAMSA MUĞLA UŞAK) • KAHRAMANMARAŞ (0-344) 231 42 19 • KARAMAN (0-338) 213 50 71 (2 hal) • KASTAMOMU
/0-366) 2U 19 3) • tİAYSEftt (0-352) 245 04 00 (20 hal) {KI8HIS KiRŞEHIft) - KÛNYA (0-332) 251 04 14 (2 hat) • MALATYA (0-422) 322 76 66 - 325 46 61 -«8 (A01YAMAN) - MERSİN (0-324) 327 39 60 (5 hat) • NEVŞCHİR (0-384) 213 75 06 • NtöOE (0-388)
İ 3 18 73(3h*tKARTVİN)-SAMSUN(0-362)266 67 29(TOKAT) • SIVAS (0-34«) 225 05 05 • SİNOP (0-368) 261 15*4 • TRABZON (0-462) 32) 22 03 - 321 17 36(8AYBURT GÜMU$MAN£) • YOZGAT (0-354) 217 23 66
/£\ YATAŞ HOME UAÛAZALAfîl AOANA Hwar Yataş Home 233 28 29 • ANKARA Çanhaya Yatu htome 439 62 33 • 0*men Y«aş Home 479 80 34 • Haakdy Ystaş Hofn» 339 99 41 • Küç&e»at Yaia* Home 447 08 69 F3 hal) - Srieter Yataş Nome 348 67 69
İZ* .ANTALYAYateşHome247 17 22-BAUKESWY«UşHon»e242 31 31 244 98 28 • ELAZJÛ Yataş Hotne 236 37 38 • ERZİNCAN Yataş Home 214 90 33 - OAZİANTBP Vataş Home 220 70 31 • IĞCMR Yata? rtofne 227 90 42 • tSTANBUL Beyfckdû/ü
Yaiaf »otne 852 03 50 (3 h«I) • Modako YttMş Home 364 55 43 - 420 86 43 • Ş^tı Yata? KCHTM 230 77 73 • KAYSERI Y«ta« Homm 235 73 30 • MAuATYA Yataş Home 322 76 66 325 46 61 - 68 • MERSİN Yataş Home 327 35 45
Bu k ı m p ı n r ı T C Sını?' v* T ı c ı r . t B ı k ı n l j ı n < n 25 M < r
n 1994 t ı n h <* 21940 )»/ıİ» t«t>fı| hukümlennt uygun o f ı n k j * pı Im»k t t d ı r F l y ı t l ı r , KOV dah.ldır V . r j ı o n n l ı r . i d . olıt>.l«C*k
ötglf
,kl,kler f,f*tl*rt t r « * n r »»*ıtı(ı cıfctır T»l*p!«r ıtok *• örenn» »Unakiarı dıhıimdc karıılanacaktır Bu k>wpıı>)fJ t 1 (
ı ı A Ş «•« ı»l>.t fıjF«t g t r ı n f n »ltmd»d.r F - r ı t l ı n m . ı Terk Lırası'dır
PENCERE
Giilen Düşünceler
Şakir Eczacıbaşı'nın kimliği çok boyutlu!..
sakıncalıdır; çünkü çok yetenekle donanmış !•
tüm yaşamında ekose kumaş üstüne konan bir t
kalemuna dönüşebilir; neyapacağını bilemez o
bilir; Şakir'de böyle bir teftlike yok.'..
Ben onu en çok fotoğraf sanatındaki çarp
yapıtlarıyla tanıyorum; ancak bugün çevirmen Ş
kir Eczacıbaşı'nın bir kitabından söz açacağım. A
"Gülen Düşünceler." Yazan: Bernard Shaw. Y
yımlanalı birkaç yıl olan kitap benim elime yeni ge
ti.
19'uncu yüzyılın yarısında doğup 20'nci yüzy
lın yansına değin yaşayarak dünyayı etkilemiş Be
nard Shavv'ı kim tanımaz?.. İnsan yaşadı mı bö;
le yaşamalı!.. Hem uzun, hem anlamlı, hem etk
li!..
Peki, "Gülen Düşünceler" ne?..
Ünlü Thomas Mann'ın deyişiyle "Başka hiçb
kimsenin düşünemeyeceği, insanın aklını başır,
dan alan siyasal taşlamalar".
Bertrand Russel diyor ki:
"Shavv bir putkıran olarak eşsiz..."
Eklemek gerekir: Shavv bir sosyalist...
•
"Gülen Düşünceler" Şakir Eczacıbaşı'nın çevi
rileriyle 1961'den başlayarak Vedat Günyol'ur
"Yeni Ufuklar" dergisinde yayımlanmaya başlamış..
Oysa daha eskisi de var.
Türkiye, Ikincı Dünya Savaşı'ndan sonra Sau
Steinberg'i tanıdı. Bu "yazısız karikatür"\e dahc
doğru deyişle "çizgiyle mizah" anlayışıyla tanış-
mamız demektir. Yeni akımın başını Turhan Sel-
çuk çekiyordu; bu yolda ilk mizah dergisi 1952 Ey-
lülü'nde çıktı. "41 Buçuk" adıyla yayımlanan der-
ginin üçüncü sayfasında şu yazi okunuyordu: "Ya-
zıişlen'ni fiilen idare eden mesul müdür: llhan Sel-
çuk!.." İki sayfa daha çevirdiğimiz zaman da ilginç
bir başlıkla karşılaşıyorduk:
"Bernard Shavv diyor ki!.."
"Derieyen: Azize Erten."
İlk yazıdan ingiltere'ye yönelik bir "Gülen Dü-
şünce" aktarayım:
"Futbol ve iyi gıdadan başka hiçbir şeyle ya-
kından ilgilenmeyen insanlann yaşadığı bir ülke-
de başbakan olmaktansa birav köpeği olup dağ
tepe dolaşmayı tercih ederim."
Türkiye'nin işitmediği bir yergi sayılırdı bu, he-
pimiz için şaşırtıcıydı.
"41 Buçuk"ta Bernard Shavv'ın taşlamaları sü-
rekli olarak yayımlandı; 1856'da yayın yaşamına
başlayan "Dolmuş" dergisinde bu görenek sür-
dü.
Ama, gazete bir günlük, dergi bir haftalıktır, ki-
tabın sürekliliği ise başka...
•
Şakir Eczacıbaşı'nın "Gülen Düşünceler"ini
okurken eski günlere döndüm; Shavv'ın bulutsuz
havada şimşeklenen yergileri, ahmaklık ve buda-
lalık dünyasında insan zekâsının saygınlığını art-
tıran kitabeler gibi mizah edebiyatına yazılmıştır.
Birkaç gelişigüzel örnek:
"Hrtter'/npolisleri Wms\eirimümmanına etkoy-
duklan gün Almanya 'ya savaş ilan etmek gere-
kirdi."
"Sosyalist akım, yitirilmiş dürüstlüğümüzü ye-
niden elde etmek çabasıdır."
"Ne istersem yapabilihm gibi geliyor bana; çün-
kü istediğim hiçbir şey yok artık..."
"Köle gibi yetiştirilenler, köle gibi yönetilebilir-
ler ancak..."
Bernard Shavv, birgazetenin isteği üzerine, me-
zartaşına şu yazının yazılmasını önermiş:
"Burada Bernard Shavv yatıyor.
Kimdi o Allah'ın cezası?.."
BALIKESİR
1. İCRA MLîDÜRLÜĞÜ'NDEN
tLANEN TEBLİĞ
163 ödeme emn
DosvaNo 1998 117
Alacaklı: tsmaıl Bıltekın Vek. Av. Ismet Çakan - Balıkesir
Borçlu: 1- Hayn Pektaş - Balıkesir (Bektaşlı köyü) Kırık-
han
2- Gönül Pektaş - Balıkesir (Bektaşlı köyü) Kınkhan
Borç miktan: 643.350.000.- TL
Alacaklı tsmaıl Bıltekın vekili Av. lsmet Çakan tarafından
8.1.1998 tarihmde 643.350.000.- TL alaeagın masraflan ile
birlıkte tahsılı ıçın yapılan ıcra takıbmde adınıza çıkanlan
ödeme emri tebliğ edılmemış. zabıtaca yapıian tahkıkattan ad-
resınızın meçhul kalmış olduğundan 7201 sayılı Teb. K.nun
28. maddesı geregınce kanunı süreve 20 gün ılavesı suretıyle
ödeme emnnın ılanen teblığine karar venlmıştır
Yukanda yazılı borç ve masraflan ışbu ödeme emrinin teb-
lığı tanhınden ıtıbaren 30 gün ıçınde ödemenız. takibın daya-
nağı senet kambıyo nıtelığını haız değil ise yme bu 25 gün
ıçınde mercıe şıkâyet etmenız. takıp dayanağı senet altındakı
ımza sıze ait değılse yıne bu 25 gün ıçınde aynca ve açıkça bir
dılekçe ıle Icra Tetkık Mercn'ne bıldırmeniz. aksı takdirde ıc-
ra takıbındeki kambıyo senedı altındakı ımzanm sizden sadır
sayılacağı. ımzanızı haksız yere inkâr ederseniz ° o 10 para ce-
zası ıle mahkûm edıleceğınız. borçlu olmadığınız veva borcun
ıtfa ve ımhal edıldığı veya alacağın zamanaşımma uğradığı
hakkında ıtırazınız varsa sebepleri ile birlıkte 25 gün içensm-
de Tetkik Merciı'ne bir dılekçe ıle bıldırerek mercinden itıra-
zm kabulüne daır bir karar getirmediğınız takdirde cebn ıcra-
ya devam olunacağı. ıtıraz edılmediğı veya borç ödenmediğı
takdirde 30 gün ıçınde mal bev anında bulunmanız. bulunmaz-
sanız hapisle tazvık olunacağınız. hıç mal beyamnda bulun-
madığınız veya hakıkate aykın beyanda bulunursanız hapıs ıle
cezalandınlacağınız, ödeme emri teblığı yenne kaım olmak
üzere ıhtarve ilan olunur. 12.5.1998
Basın: 28652
MERSİN 1. SULH HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 1997 440
Davacı Set Ltd. Şti. vek. Av. Ayfer Dırım tarafından
davalılar Kanan 33 AŞ Mersin. Zekı Ertürk ve Cemal
Güldoğan aleyhıne açılmış bulunan menfi tespıt ve çek
iptalı davasının yapılan duruşmasında adresi tüm ara-
malara rağmen tespıt edılemeyen davalı Zekı Ertürk'e
dava dilekçesinın ilanen tebliğıne karar venlmış olmak-
la.
Adı geçen davalı Zekı Ertürk'ün ıbraz etmek istediğı
deiıl ve belgelennı mahkememıze göndermesı ya da
tüm delıllerı ile bırlıkte duruşmanın bırakıldığı
6.10.1998 günü saat 09.00'da mahkememızde hazır bu-
lunması, gelip de beyanda bulunmadığı veya kendını bir
vekılle temsil ettırmediği, geçerlı bir mazeret bildırme-
diği takdirde gıvabında yargılama >apılıp karar venle-
ceği HUMK'nun 509 ve 510. maddesı geregince dava
dilekçesı yenne kaim olmak üzere ılanen tebliğ olunur.
Basın: 37413