28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2~7 TEMMUZ 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ANADOLU'DA YENİ İNSANIN DOGUŞU/4 Tümüyle Anadolu toprağının ürünü olan Bektaşi Babası, köktenci eleştirileti dilegetirir Bektaşilik-Alevilik inancında beliren dünya görüşü, Aydmlanma'ya açık bir felsefedir; nitekim Bektaşi nefesleri denilen şiirler de, mizah da Bektaşi fıkralanndaki mizahı içeriyor. Bektaşi Babası'nın Allah'a 'ulan' diye hitap etmesi de üzerinde durulacak bir noktadır. 'Ulan' sözcüğü, kullanılışına göre anlam değiştiren bir hitap biçimidir. Kimi zaman hakarete dönük bir sesleniştir, ama çoğu zaman bir yakına, sevilen birine, içtenlikli bir dosta serzenişte bulunmak ya da sitem etmek için kullanılır. İLHAN SELÇUK Halkbılım I9'uncu \uzyilda ortaya çık- mıştır. Türkıve'de 1923 devrimiyle ılan edı- len cumhuriyetten sonra Anadolu'da halk- bilım araştırmaları yapıldı. Bır dın, mezhep y a da tankat konusu üze- rinde ınançlar dışlanarak salt bilimsel yöntemlerletoplumdayapılanaraştırma- lardahalkbilımkapsamınagırebilir. Halk kesımindekı söylenceler, masallar, şiir- ler, destanlar. öyküler. fıkralann dile ge- tırdığı gerçekler. bılım adamı içın değer- li göstergelerdır. Türkıye'de bir tür halk filozofu sayılabi- lecek olan Nasrettin Hoca iizerine araştır- malar yapıldı. Ancak tümüyle Anadolu toprağının ürünü olan Bektaşi Babası (ya da Baba Erenler) üzerinde yeterli araştır- ma yoktur. Oysa Baba Erenler ya da Bektaşi Baba- sı'nın felsefesi yalnız Bektaşi tarikatını il- gilendirmiyor; bu dünya görüşü. Anado- lu insanının benimsediği bir mizahı be- lırliyor, felsefeyi içeriyor. Bu felsefe üzerinde düşünmek için aşa- ğıdakı Bektaşi fıkralan çarpıcı örnekler- dir: T \ Bektaşi bir gün camiye uğramış, J.J mınberdeki hoca. Allah'ın bımekân (mekânsız) olduğu yolunda vaaz veriyor- muş. - Allah ne yerdedır. ne göktedir, ne sağ- dadır. ne soldadır. ne uzaktadır. ne yakın- dadır... Bektaşi seslenmiş: - Ulan, şuna yok diyeceksin, ama, dilin var- mıyor. 'j \ Softanın biri çevTesini korkutuyor- £l muş: - Bo> le günah ışlemeye devam ederseniz, kıyamet kopacak. dünyanın altı üstüne gelecek... Bektaşi: . . . . . - Gelsın ımanım. demiş. şu dünyanın ha- line bak. belki altı üstünden ıyıdır. Bektaşinın iki öküzü varmış. Biri kır- j mızı, biri san. Kırmızı öküz lanet, tembel, çalışmaz, durmadan yermiş. Sa- n öküz lyı huylu. çalışkan. yeterince yer. tarlayı sürermiş. tş o kerteye gelmiş ki. ca- nına tak diyen Bektaşi, ellerini kaldınp dua etnıış: - Ey Allahım. şu kırmızı öküzün canını al da kurîulayım. Ertesi sabah ahıra ginnce ne görsün, sa- n öküz ölmüş. kırmızı dipdiri duruyor. Bektaşi dışan çıkmış, yoldan geçen kü- çük bir çocuğu alıp gelmiş: - Evladım bunun hangisi kırmızı? Çocuk kırmızı öküzü gösterince Baba Erenler ellennı havaya kaldırmış: - Bacak kadar çocuk öküzlerin rengini ayınyor da sen ayıramıyorsun!.. A \ Camide hoca va- TT/ az verirken 'Cennet Aü Burak'tan söz açmış: - Başı mağnp- tadır. kuyruğu maşrıktadır... Bektaşi dayana- mamış: - Ulan hoca, üstüne bindın. dah dedin. ne- reyegideceksin?.. C"\ Bektaşi dere kj- JJ yısındademle- nırken bin kucağında. biri yanında iki çocuk- la bır kadın gelir. Baba Erenler'e der ki: Kundaktaki yavrumu biraz tut. Ben şu kü- çüğü karşıya geçire- yim. sonra bunu da ge- lip alınm. Kadın, küçüğü karşıya geçirdikten sonra döner, kundaktaki çocukla dereye girer. ama ayagı kayınca sulara kapılıp boğulur. Bektaşi bakar kı karşıdaki çocuk ağlıyor, ellerini yukan Bektaşilik Anadolu felsefesidirkaldınr: - Ulan. der. şu işi ben yapsam cehennem- de canıma okurdun ya... £ \ Bektaşi Mısır'agitmiş, bakmışso- \jj kaklardasırmalıünıforrnalargiymış canlı-kanlı, besilı adamlar dolaşıyorlar. Sormuş: - Kım bunlar?.. - Hidiv'in kullan... Baba Erenler yine gözlerini göğe çevir- miş: - Bir Hidiv'in kullarına bak, demiş, bir de senin kuluna bak da utan!.. Köylü yağmur duasına çıkıyormuş, Bektaşı'ye "sen de gel" demışler. Bal)a Erenler kalabalığa katılmış, yolda küçük tarlasının yanından geçerken elin- deki sopayı tarlaya dikmiş. göğe baka- rak: - Bizimkı de, demiş, burası!.. Duadan sonra bir yağmur bir yağmur, or- talığı sellerbasmış. Bektaşi'nin tarlasın- da tohum toprak ne varsa sular almış gö- türmüş. Bu manzarayı gören Bektaşi. el- lerini yukan kaldırmış: - Ulan, demiş, kabahat sende değil, bu tar- layı sana gösteren pezevenkte!.. Yukanda örnek gösterdiğimiz fıkralar, dünyanın bir başka yerinde rastlanamaya- cak bir mizah felsefesini sergilemekte- dir. lnsanın ne zaman neye güldüğüne ılişkın incelemelerden çıkan sonuçlar, mi- zahta eleştirel aklın varlığı konusunda birleşiyorlar. Inançtan mizah çıkmaz, çün- kü inanç, yaşanan olaylan yerecek bir içe- rik taşımaz; mümın, itaatkârdır. kulluk tevekkülleözdeştir. Allah'ın yarattığıdü- zende her olay \e olguya boynunu eğen mümin. cami ya da kilise öğretisıne kar- şı çıkmayı düşünemez Dinsel öğretının kalıplarında aklını eritmış, eleştirel bakı- şını ancak dinsel kurallara uymayanlara çe\ irmiş bir softanın zekâ şimşeğıni kul- lanıp mizah yapması olanaksızdır. Oysa yukanda sunulan yedı fıkrada. Tan- n'ya, din öğretilerine, toplumsal düzene yöneltilmiş köktenci eleştiriler, güldürü ice- riğinde dile getiriliyor. Bufıkralarda Bektaşi Babası'nın Allah'a "ulan' diye hitap ermesi de üzennde du- rulacak birnoktadır. 'Ulan' sözcüğü. kul- lanılışına göre anlam değiştiren bir hitap biçimidir. Kimi zaman hakarete dönük bir sesleniştir, ama çoğu zaman bır yakı- na. sevilen birine, içtenlikli bır dosta ser- zenişte bulunmak ya da sitem etmek için kullanılır. Kul ile Tann arasındakı aynlı- ğı kaldıran evrensel birlik felsefesınde, Bektaşi ile Tann arasında ayn gayn yok- tur; fıkralardaki üsluba egemen olan, bu yakınlıktır. Bektaşilik-Alevilik inancında beliren dün- ya görüşü, Aydmlanma'ya açık bir felse- fedir; nitekim Bektaşi nefesleri denilen şi- irler de. mizah da Bektaşi fıkralanndaki mizahı içeriyor. Ademı balçıktan yuğurdun yaptın Yapıp da neylersin. bundan sana ne Haltettin ınsanı cihana saldın Salıp da neylersin bundan sana ne Bakkal mısın teraziyi neylersin işin gücün yoktur gönül eylersin Kulun günahını tartıp neylersin Geçiver suçundan bundan sana ne Hıristiyan ortaçağında, Ale\ı-Bektaşı ınancının eleştirel bakış açısına yakın bır mezhep görülemıyor. Yarın: Eski insanla yeni insanın kavgası ahkulu Araştırma Eğitim Kültür Vakfı GenelBaşkanı Süleyman Cem Kim ne derse desin. nüfus kâğıtlannda ne yazar- sa yazsın >e devletler han«i asimilasyon politikasuıı izlerse i/Jesin. inananlar inandıklan gibi yaşamava devam etmişler. devam etmekte de ısrarlılar. Yani, za- rnanında \ apılan \e bugün de niy etlcrin beüi olduğu inanç dünyasını çarpıtmaya vönelik politika ne Ale- \inin ne Sünninin \e ne de devletin işine varanuşür. Aksine demokrasiv e. laiküğe, kardeşîiğe, uygar dün- yanın yurttaşı olmava giden yollan tıkamıştır. Şeri- ata \ollar açmış, asfaltiar döşetmiş, Sıvas'ı, Gazi'yi, yannlannuzdan kuşkuyu arttırarak gündeme ge- tirmiştir. Bugün, ordunun tutariı, duyarlı davranışının dı- şında, özde değişen ne? Türk-İslam sentezi ile başlayan ve devletin en ûst kademelerinj camilere. mescitiere taşıyan, resmi, gay- ri-resmi riim kunıluşlann, okullann. üniversitele- rin. hatta kışlalann mescitsiz kalmamalan için gere- keni yapanlann hangi genetik, geleneksel >apı> a niz- Alevitik veAsimüasyon met ettikleri bilinmivor mu? Bu devlet anlav ışı ve si- vaseti ile Türkiye'de laiklik adına vanlan sonuç bu. .Allah adına insan yakanlar. Türkiye'nin bölünüp parçalanmasına alkış tutanlar, ülkeyi gerici yobaz dün- yasının bir üyesi yapmaya beveslenenlerin nereden geldigi meçhul mû? Ne yazık ki bugün ülkemizde va- nlan sonuç. vanlacak sonucun teminab gibidir de- mek, çok da >anuş olmavacağı kanısındayız. Türkiye'de herkesin birinci sınıf vatandas olduğun- dan kuşkusu olmayanlarveya öyie mesaj vermeveça- kşanlar. aslında bunun böjie olmadığinı bize göre. biz- den daha ivi bilenlerdir. Bunun ö\ le olmadığını gör- mek için, fazla derinliğe sahip olmaya gerek olmadı- ğına inanıvoruz. Devletin din eğitinıi, Diyanefin >a- pısı, işlevi Aknı köylerine > apılmayan. yapılamayan cemevleri, kültür evleri verine camilerin >apılnıası, oralara (hiç de gereksinimi olmavan) imanılann atan- ması gibi şeylerin, vatan bürünlüğüne ne denli hiz- met ettiğini ve birinci sınıf \atandaşlann kim oldu- ğunu çok açıkça ortaya koymuyor mu? Diyanefin asıl görevinin temsil değil, hizmet olduğunun birile- ri taranndan haürlanlması gerekmez mi? Burada dev- letin bakış açısına bir nebze ışık tutabilmek için so- mut bir örnek vermek isthonım. İstanbul Kadı- köy'de, Alevi inançh kişilerin \oğun olarak zharet et- tiği ve halen \akiflar Bölge Müdüıiüğü'nün mülki- yetinde bulunan bir türbe \ar. Bu (oldukça bakun- sa) türbeve müştemilan. halihazırda orada volun kar- şı tarafında bulunan bir cami taranndan (Kuran kurslan vs) kullanılmaktadır. İstanbul'da >e o semtte bulunan köklü bir Alevi örgürü \ akıllar'a baş> urarak, Yakıflar'ın öngördü- ğü koşullar içinde. bu >crin bakım. onanm ve ihya- sını üsttenmek istemişrir. Vakıflar. .AJevi örgütünün başvurusuna bilinen nedenle (camiye tanınan önce- lik vb.) itibar etmemektedir. Bir yıla yakın zaman- dır resmi bir yanıt \erilme\en söz konusu başvuru- \a. sözlü politik \anıtlann arkasındaki düşünce açık- ça herkes taranndan bilinmektedir. Vani işin özü, gerçek birinci sınıflarla sözde birin- ci sınıflar arasındaki tarihi sürekli çizginin de\amı- dır. Burada asıl amaç da rüm Müslümanlan (Ale\i- si, Sünnisi ile) aynı mekânda (camilerde) buluştur- ma ve tektipMüslüman yaratma poütikası olduğun- dan kuşku duyanlardan değiliz. Bu da açıkça asimi- lasyon politikasının bir parçası >e devamında ısrar- lı olmak değil nıi? Türkiye gerçekten bir kültür mo- zaiği. rengarenk bir çiçek bahçesi gibi. Her rengin ken- di doğal «üzclliği \ar. Bu mutlaka konınmalıdır. Bu renkUlik, ilahi güzellik, sözde değil özde korunmalı ve bunun gerçekten bir zenginlik olduğu ivi kavran- malıdır. Laik, demokrat, çağdaş Mustafa Kemal Ata- rürk'ün kurduğu Türkiye Cumburiyeti'nde herke- sin saygın bir yeri vardır. olmalıdır. İslamiyelin ce- maanertaranndan farklı yorumunun > adsınmasının. demokrasinin. laikliğin. kardeşliğin. banşuı > ara al- nıasına neden olabileceği akıldan çıkanlmamalıdır. Bu dikkatten kaçarsa. farklılıklann güzellikler oldu- ğu da gözden kaçabilir. Llkemizde sadece inanç bo- yutlu farklıhklardan söz etmekdegerçekçi oimaz. Diğer farklılıklann da mozaiğinıizi tamamladığı unutul- mamabdır. ALAADDIN HOTEL **** ALAADDİN OTEL Incekutn Alaaddin Hotel, Türkiye'nin yeşil turizm beldesi Antalya'nın Alanya ilçesi Avsallar kasabasında Akdeniz'in berrak kıyılannda huzur, spor, eğlence dolu bir ortama sahiptir. Antalya Havaalanı'na 98 km. uzaklıkta olan Incekum Alaaddin Hotel 232 oda, 500 yatak kapasitelidir. Yılın 300 gûnünün güneşli geçtiği ve deniz sezonunun 8 ay sürdüğü Akdeniz'in bu şirin yöresindeki otelımizin odalan ile tüm kapalı alanlan merkezi ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemi ile donatılmıştır. Özel banyolu odalanmız otomatik telefon, 4 kanal müzik yayını, uydu yayın TV sistemi ile otelimiz tatilde evinizi aratmayacaktır. tncekum Alaaddin Hotel1de aynca açık ve kapalı barlar. sauna. kondisyon merkezi, disco, 2 yûzme havıızu. özel plaj alanı, iskele, su sporlan merkezi, tenis kortu bulunmaktadır. Otelimiz 150 kişilik simültane çeviri sistemi toplantı salonu, 500 kişilik restoran, alakart restoran, pasta salonu, televizyon salonu, oyun odası, alışveriş mağazalan ve manzara teraslan ile unutamayacağınız bir tatil sunmaktadır. tncekum Alaaddin Otel'in mutfak ustalan da gece müziği eşliğinde zengin açık büfeleri ile Türk yemeklerinin lezzetini sizler e bir kez daha tattıracaktır. Rezervasyon için: (0242) 517 14 91 (6 hat) Incekum - ALANYA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle