Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 TEMMUZ 1998 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Cumhuriyeti Demokrasiye Dönüştürmek-1
GLNGOR AYDIN va
n
C
umhuriyetyönetimi. kuru-
luşunda öngörülen ulusal
hedefine henüz ulaştınla-
mamıştır. Türkiye"nin te-
tnel sorunu cumhuriyetin
demokrasiye dönüştürüle-
memişolmasıdır. Üstelikdevlet, kurucu-
su Mustafa Kemal Atatürk tarafından
benzersiz biröngörüv le ortaya konulan he-
deflerin yörüngesinden de 1980 askeri
müdahalesiyle birlikte büyük ölçüde çık-
mıştır; çıkanlmıştır. Oysa Türkiye. 1980
12 Eylül'üne kadarcumhuriyetin başlan-
gıcında kurgulanan demokrasi vörünge-
sinde kalabiimiş. 1980 müdahalesinden ön-
ceki tümengellemelerve yönetim kesin-
tilen. cumhuriyetyönetiminin dogal iler-
leme sürecini aksatmışsa da onu tarihsel
hedefinden bütünüyle saptıramamıştır.
Ancak I980müdahalesidirki.devleti/yö-
netimi bır aJt iist oluşa uğrarmış. yöneti-
min felsefesini degiştirmiş. ilerleme sü-
recini durdurmuş: bütün kamusal, ulusal
degerlerin ve kurumlann temellerini, içe-
riklerini boşaltıp cumhuriyet hedeflerin-
den saptırmış, Atatürk"ün olaganüstü güç-
lükler içinde oluşturduğu üniter dev letin
belirleyici ögelerinden olan zor kullanma
gücii tekelini olağanlegal olmayan güç-
lerle, hukuk dışı yol ve yöntemlerle pay-
laşarak devlet yönetim erklerini askersel
güçleryanında aynı tarihsel vönetim blo-
kunun öbür iktidar güçleri olan dinsel ve
feodal güçlerin kullanımına açarak ülke-
yi bir ortaçag karanlıgında yaşanan ilkel
iktidar kavgalannın içine doğru sürükle-
miş; cumhuriyetin aydınlanma. çagdaşlaş-
ma ve demokrasiye ulaşma hedefleri ye-
rine "Türk-İslam SentezTni hedefleyerek
ırkçıvedinsel güçleriiktidarataşımış. *gü-
ven ve huzıır" söylemine sıgınırken top-
lumda büyük bir güven bunabmına yol
açmış, ülkeyi bugün yaşamakta olduğu-
rr.uz güvensizlik ve karmaşa ortamına.
devleti ûkanma ve çürüme noktasına ge-
tirmiştir.
Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda ve cumhu-
riyet yönetiminin oluşturulmasında yö-
nerici ve öncü güçler arasında yer alan. an-
cak 1970'li yıllann başlanndan itibaren
dizgesel (sistematik) biçimde 12 Eylül
sürecinin ve yönetim felsefesinin içine
çekilen yaklaşık 30 yıldır bu sürecin bağ-
laşıklıklan içinde bulunan, bu nedenle de
bunalımı en derinden yaşayan Türk Silah-
lı Kuv vetleri başta olmak üzere. devlet/ka-
mu yönetiminin bütün birimleri ve alan-
lan; bugün. kurumsal olarak, bu süreçten
çıkabilmenin. dogrultu düzeltmesi yapa-
rak yeniden cumhuriyet felsefesinin yö-
rüngesinegirebilmenin çabaları, sancıla-
n ve arayışlan içinde bulunmaktadırlar.
Yüzyılımızın en büyük ve kalıcı örgüt-
lenme olaylanndan biri olarak kurulma-
sından övünç duydugumuz, yurrtaşlık coş-
kulanmıza kaynaklık eden cumhuriyeti-
mizin, onu en çok savunuyorgörünenler
tarafından içine sürüklendigi bugünkü tı-
kanma. yıllardır cumhuriyet felsefesinin
gerçek aydınları ve düşünen yurtseverle-
rincehertürlünsklerekarşınbilinçleifa-
de ediliyor ve bunalımdan çıkış yollan
bir bir gösteriliyorken bugün sade yurt-
taşlann bile ortak duyulanyla algıladıgı.
bütün siyasal partilerin ve devlet yöneti-
minin en tepesindeki sorumlulann da ka-
bul ettiği bir olguya dönüşmüştür
Bugün halk. sokaktaki insan, yöneti-
me devletegüvenduygusunugeneldeyi-
tirmiş, temel haklannın ve yann güven-
cesınin kaygısı içine düşmüş, umutsuz \e
tepkilidir: güven ve saygı duyacağı, etki-
li. çağcıl. yansız ve hızlı işleyen, insana
deger ve umut veren bir yönetimin özle-
mi, arayışı içindedir.
Dünyanın ve Türkiye'nin içinde bu-
lunduğu toplumsal. ekonomik koşullar
ve gereksinmeler. başka hiçbir doğru se-
çenek olmadığını hergün yeniden ortaya
koyarken cumhuriyetin eksiksiz, yerleşik
bir demokrasiye dönüştürülemıyorolma-
sı, ülkemizi bunalımdan bunalıma sürük-
lemekte; yönetim yetmezlik. kirlenme ve
çürümelerin yol açtığı tıkanmalar sonra-
sında askersel müdahalelere uğramakta;
askersel, dinsel ve feodal güçler (demok-
rasi öncesinin tarihsel v önetim bloku) bü-
tünüyle iktidann dışına çıkanlamamış bu-
lunduğundan yönetimde etkinliklerini sür-
dürmekte, demokrasiyi savunan güçler
ise dağınıklıktan kurtularak ülkede de-
mokrasiyi yerleştirecek nıtel ve nicel bir
yetkinlıge henüz ulaşamamış bulunmak-
tadırlar.
Demokrasinin temel kurumlaşmalan
olan siyasal partiler vesivil toplumörgüt-
leri de, cumhuriyetin demokratikleştirile-
bilmesinin gerektirdiği yeterlik, üretken-
lik, birlikbaglaşıklık ve etkililik düzeyı-
ne ne yazık ki, henüz ulaşabilmiş degil-
lerdir. Sivil ve asker kimi etkili kesimler,
çözümü ve tıkanmalardan çıkışı her de-
fasında yönetime askerlerin kanşmasın-
da. bir başka deyişle militanzmde ara-
makta ve göstermektedirler. Oysa kuşku-
suz çözüm ve bunalımdan çıkış, yalnız-
ca sivil demokrasi güçlerinin öncülük ve
yönetiminde demokrasi yolundan gerçek-
İeşebilir bulunmaktadır. Bu genel bakış ve
degerlendirmelerden sonra, ülke vöneti-
mindeki genel tıkanmayı felsefe ve yön-
tembilim açısından dafıa yakından. bü-
rünsel ve dizgesel biçimde irdelemeye ça-
lışabiliriz.
Bugün: - Demokrasi ve hukuk dışı 12
Eylül düzeni, yönetim felsefesi. başta ana-
yasa olmak üzere bütün kurumlanyla. ku-
rallanyla yürüriükte bulunmaktadır. (Ana-
yasa ve kimi temel yasaiarda yapılan çok
sınırlı lokal değişiklikler düzenin geneli-
ni etkiler durumda bulunmamaktadır.)
-12 Eylül düzeninın yerine. yeni birdü-
zen, kurallar bütünü ve yönetim felsefe-
si üretilememiş, önenlememiş, gerçek-
leştirilip yürürlüğe konulamamış; ülke-
nin nasıl yönetileceği, yani oyunun kural-
lan konusunda birtoplumsal. siyasal. yö-
netsel sözleşme oydaşmasaglanamamış-
tır.
İ Ikemiibiryanda: - Yönetime genel-
de egemen durumdaki, cumhuriyeti oto-
riter ve donmuş bir ideolojiye indirgele-
yerek sav unan. bu çerçeveyi askersel bas-
kı yöntemleriyledegişmeden uygulamak
ve bunu sürdürmek isteyen militarist güç-
lerden.
- Cumhuriyetin başlangıçta üretilen fel-
sefesine bütünüyle karşı olan. onun yeri-
ne fslamcı (dinsel, akla. bilime dayalı ve
çağa uygun olmayan) dünya görüşünü ge-
tirip yönetime egemen kılmak isteyen te-
okratik güçlerden,
- Ülkeyi sivil. baskıcı, demokrasi ve
hukuk dışı güçler. çeteler eliyle zor ve
şiddet kullanarak ırkçı bir çizgide yönet-
mek isteyen faşist güçlerden oluşan des-
potik cumhumetçiler öte yanda;
- Cumhuriyete demokratıkçagcıl bir
içerik kazandırarak onu günümüzün yö-
netim felsefesi demokrasiye dönüştürüp'
ulaştınp ülkede demokrasiyi egemen kıl-
mak isteyen, temel ülke sorunlannın (in-
san haklan. laiklik sorunu, Kürt/Güney-
dogu sorunu, yönetimin yeniden yapılan-
dınlması v b.) demokrasi içinde ve yolun-
dan çözülmesini savunan demokratik
cumhuriyetçiler olmak üzere. bu ild güç
bloku arasında her alanda amansız ve sü-
rekli bir savaşıma sahne olan bir ugrak-
tan geçmektedir.
Ülkemizde iktidan genelde ellerinde
bulundurup gelen despotik cumhuriyet-
çiler, cumhuriyetin demokrasiye ulaştı-
nlmaması, bunun engellenmesi içın her
volu ve yöntemi kullanmakta, aralannda
kimi iktidar kavgalan olsa da demokra-
siye v e hukuk dev letine karşı olmada. an-
tidemokratik yol ve yöntemlerde hemen
birleşebilmektedirler.
Demokrasiyi özümsememiş, nereden
ve kimden gelirsegelsin, küne> öneük oJur-
sa okun şiddetın her türlüsüne ve teröre
karşı çıkmayan. şiddet yanlısı ya da ayn-
lıkçı kimi güçler de despotik cumhuriyet-
çilere bu doğrultuda dolaylı katkılarda
bulunmakta. şiddet ve terörün tırmandı-
nlarak demokrasi dışı olağanüstü yöne-
timlere yönelmeyi kolaylaştırmakta. bu-
na gerekçe oluşturmakîadırlar. Gelecek ya-
zımda ülkemizin bugünkü sorunu üze-
rinde duracaSım.
B
enım oglum bina okur. döner gene okur.
Bina,Arapça bırdılbılgısı terimidır. Dil-
de eylem çatılanyla ilgilı olarak: Arap dı-
lindeki eylemlenn. geçişİL geçişsiz, edil-
gen, dönüşlü yapılannı öğreten değil de,
ezberleten dıîbılgisi kurailan bina çatısı
altında toplanırdı. Ama Osmanlı eğıtimi bir rürlü bu çe-
tın vekarmaijik kurailann ıçinden çıkamazdı. Onun içın
"benim oglum bina okur. döner gene okur" alaysama-
sı üretılmıştır. Cumhumırt'tedegerlidılbılırncımızProf.
Dr Talat Tekin ıle. Yeni YüzyıTdan Şiar Yalçın ve Ra-
dikal'den Hakkı Devrim arasında geçen birtakım kural
tartı^malan bana bu alavsama sözünü anımsatmıştı.
Bilındıgıgıbı dilde\rimi,Türka>dınlanmacıbğı'nın
ekinsel ayağı'dır. Osmanlıca denen jargon'dan kurtuluş
.devrımıdir. Bu da. açık ve kesın iki temele dayanır: 1.
Bir sözcügün Türkçesi \arken asla yabancı sözcük kul-
lanmamak:
2. Türkçe>i v abancı dil kurallanndan kesinUkle ann-
dırmak.
Atatürkde\ nııı ve ılkelerinı doğru ahmlamış (müd-
rike) olanlar. dıl konusunda bu iki temel kuraldan ay-
nlmazlar. Çünkü Türkçenin özleşmesi ve yabancı dil-
ler boyunduruğundan kurtanlması. bu iki temel kura-
lın ıvı işletılmesıne bağlıdır. Dıle yerleşmiş kimi yaban-
cı terim ve sözcükler. Türkçe karşılıklan bulununcaya
dek. zorunlu olarak kullanımda kalacaktır. Fakat ya-
bancı bır dıl ve yazım kuralının dilde tutulması. tutun-
durmaya çafışılması için dilsel hiçbir zorunluluk yok-
'Benim Oglum Bina Okur'
tur. Genel dilbilim ılkelenne göre. ulusal dillen sakat-
layan ve başka dıllerin egemenligıne vönlendiren en
sakıncalı durum: birtakım yabancı sözcüklerin. karşı-
lıklan bulunmadıgı için dıldeyaşaması degıl, o sözcük-
lenn yazım v e çekim kurallanyla dilde yaşamlannı sür-
dürmesidır. Neden derseniz. dildekı yabancı sözcük,
henüz karşılığı üretılmedıgi için vardır. O>sa kural için
böyle bir durum söz konusu değıldır. Bugün hemen her
dilde başka dıllerden geçmiş sözcük vardır. Ama o söz-
cükler. geldikleri dılın kurallanyla degıl. kavram karşı-
lıklanyla yaşar ve bulundukları dılin kuralına uyarlar.
Yukanda sözünü ettigim tartışmaya konu olan cami
sözcügüne gelince. Cami,Arapça hem ad. hem sıfatye-
rine kullanılan bir sözcük. Toplanılan yer ve toplayan
anlamlanna gelıyor. Sözcügün sıfat anlamı çok şükür
ki dilimızde kullanılmıyor. Ama karşılığı henüz bulun-
madıgı içın, yer/yapıadı olarak cami sözcügünü kulla-
nıyoruz. Bence bır sakıncası da yok. Fakat asıl sakın-
calı olan, sözcügün iyelik ekiyle birlikte yazımının ve
kullanılmasının savunulmasıdır. LluCamidiyecek yer-
de, tutarda "Cami-iKebir"dersek, yadıl devriminı dog-
ru özümlememış ya da bır başka amaç gürmüş oluruz.
Türkçede "-sl-a-sm e -sü"ekleri aynı zamanda iyelik
eklendır. Neden cami» denmesın? Halk zaten vüzyıl-
lardan berı camisi dıvor, "camisj" yazıyor. Halk "irii-
canın" diye konuşup yazıyor. "trticsıya" karşıyım diye
bagınyor. Ba>i mcvkL terfl terfih, sanayi, vb. sözcük-
leri Türkçe iyelik ve durum eklenyle yazıyor da. konu-
şuyor da... Ama diyeceksiniz kı. burada söz konusu
olan. yabancı bir sözcüge Türkçe yazım kuralının uy-
gulanıp uygulanmaması. Halkın dil mantığı. çogu za-
man bizım okur-yazar mantıgımızı aşıyor ve ne paha-
sına olursa olsun "Türkçeyi vabanci dil kurallanndan
anndırma_~ ılkesini dayatabıhyor. O yabancı sözcük-
lenn anlamlan değışmiyor. gösterge sapması oluşmu-
yorsa ne yitiririz onlan Türkçe kurallarla oku^p yaz-
makla... hiçbir şey.
Ben 1924 dogumluvum. Sanıyorum Sayın Şiar Yal-
çın'ın doğum yıllan da oralardadır. ,\ma bakıyorum. agır-
lıgmı çogu kez Arapça ve Farsça sözcüklerden. kural-
lardan yana koyuyor. Tekin'i yanıtlayan son "EşrefH mah-
lûkat" yazısında kırka yakm koyu Arapça ve Farsça
sözcük saydıgımı anımsıyorum. "Boanatta bulunmak",
"Tııuzaflerve hükümranotmak". "mensubu olmak". "er-
keklere münkad kılınmak", "iddiasında mısır olmak"
gibi deyiş ve tamlamalar görmek. doğrusu benı durak-
satmıştı. Dilimizin yetersizleşmesinin "-Osmanbca-
dan öcii gibi korkubnasından_" oldugunu ıbkz. Ş.Y.
Yeni Yuzyıl,24.2.97)savıınmasınıdadoğrusu Savın Yal-
çın'a yakıştıramamıştım. Arapça "tahribat" ve "tahri-
fet" sözcüklennden ve Arapça türevlerinden söz ede-
rek. o sözcük ve rûrevterine Türkçe de bozma, \ikma.
degişim. dönüşüm. değiştinne, ashnı yok etmegibi kar-
şılıklar verilmesinin yetersizliginden yakınıyordu. Her
kav ramın bir sözcükle karşılanması dilsel erekrir. Fakat
bu ereğe veryüzünde henüz hiçbir dil ulaşamamıştır.
Bugün en varsıl dillerde bıle. bırçok anlamı bırden içe-
ren. birçok kavramı birden karşılayan sözcükler var. Sa-
yın Yalçın da bilır ki, dillerin varsıllıgı sözcük bollugu
ile degıl. sözcük ve kavram üretkenligi ıle ölçülür. Söz-
cük bollugu. bırdilinyapıstndaayn birözellık; sözcük
ve kavTam üretkenligi ayn bir özelliktır. Bir de yazıya
erken geçmiş olmanın kazanımlan var. Türkçe. (alfa-
beye) sözcük üretmede en elverişlı bır dil oldugu hal-
de, yapısına uygun birabeceye geç geçmesi yüzünden.
büyük sıkıntılar, büv'ük yoksunluklar yaşamıştır. Geç-
mışin yıgdıgı sorunlan, olumsuzluklan henüz aşabılmış
değiliz. Ama aşacagız. Bugün büyük sayılan, kurum-
laşmış sayılan hemen bütün dıller, geçmişlennde bugün
Türkçenin çektigi sıkıntılan çekmiş ve kendi güçleriy-
le üstesınden gelmışlerdir. Kuşkusuz Türkçe de bütün
bu sıkıntılannın üstesinden gelecek ve bilinı, sanat ve
ekin dıli olarak kurumlaşacaktır. Yeterki bizler, içımiz-
deki altsanmayı yenelim, birtakım yabancı sözcüklerin
yazım kurallannı dayatacak yerde: anadilimizin ola-
naklan üzenne düşünmemızı ve yakalayabildigımiz bu
olanaklan zorlamayı sürdürelım. Anadilimizin üretıcı
damarlannın açılmasına katkıda bulunma özverisinde
olabilelım!..
ERDEM TITIKMENCE Emekli Öğretmen
CUMHURİYETTEN
OKURLARA
ORHAN ERİNÇ
Müjde: Bilgi Edinme
Hakkına Kavuşuyoruz!
Gazetecilerin sansüre ilk kez karşı çıkışlarının
90'ıncı yıldönümünde de geçen yıllardaki açıkla-
maların benzerierini okuduk.
Sanki basınımızda özgürlüklerin var oldugunu,
başka bir deyişle sansürün olmadığını söyleyen ve
bu nedenle 24 Temmuz'un yıldönümünü bayram
olarak kutlayan varmış gibi bir yanlıştan yola çıkıl-
dığında olacağı buydu.
"Fikri takip ", gazeteciliğin en önemli özelliklerin-
den biridir. Ama bu ilkeyi "fikrisabit" haline dönüş-
türürseniz, kişisel kırgınlık ya da kızgınlıklardan yo-
la çıkmış olduğunuz kuşkusunu yaratırsınız.
Oysa 24 Temmuzlan gazetecilere yasalarla ya da
kurşunlarla getirilen sansürleri kaldırmak için "Ba-
sın özgürlüğü yolunda mücadele aşaması günü
olarak" anarsanız, biryıl içinde bu konuda en kap-
samlı meslek hizmetini yerine getirmiş olan gaze-
teciyi de "Basın Özgürlüğü Ödülü" ile değerlen-
dirirseniz, sorunları bir daha ve kapsamlı biçimde
gündeme getirmenin yolunu da açmış olursunuz.
Işte bu yılda da bu yöntem izlendi ve Basın Öz-
gürlüğü Ödülü 48 yıllık meslek yaşamının birikimi-
ni yıllardır kamuoyuna başan ile aktaran Nezih
Demirkent'e verildi.
Bayram tartışmasına verilen ağırlık, aynı günler-
de gazetelerde yer alan kısa, ama önemli bir ha-
berin irdelenmesine verilseydi daha yararfı bir iş ya-
pılmış olurdu.
Basın özgürlüğü kavramı, yerini önce iletişim
özgürlüğüne, son yıllarda da bilgi edinme özgür-
lüğü ve hakkı" gibi daha geniş ve gerçekçi bir an-
lama bıraktı.
Basın kuruluşlannın ısrarları sonunda da "Bilgi
Edinme Hakkı Yasası" ön taslağı hazırlandı. Son-
ra da "Idari Usul ve Bilgi Edinme Hakkı Kanunu
ön Taslağı" adı ile tartışmaya açıldı. Yukanda de-
ğindiğimiz haber bu konudaki özet bilgileri aktan-
yordu.
ön taslak, 12 Eylül hukukunun anayasaya yan-
sıyan ilkelerinin bütün özelliklerini taşıyor. Yani ön-
ce "bilgi edinmenin önemini, değerini ve vazge-
çilmezliğini" vurguluyor, sonra da sıra "ancakla-
ra geliyor.
Amaç maddesini okuyalım.
"Bu kanunun amacı, idarenin demokratikleş-
mesini, günışığında yönetimin gerçekleştirilmesi-
ni; kamu hizmetinden yarartananlann idari işlem-
lere katılımının sağlanmasını ve idari işlemler ko-
nusunda korunmasını; kamu hizmetinin kamuya-
ranna uygun biçimde etkili ve verimli yürütülme-
sini; kamu hizmetinden yararlananlara idareye
başvurma, bilgi edinme, katılma ve dinlenilme
haklannın tanınmasına ilişkin usul ve esaslan dü-
zenlemektir."
Bu maddeyi okuduktan sonra diğer maddeler-
• Arkast 8. Sayfada
Bir kampanyadan
İstikbal Yaz Koleksiyonu'nda bütün kanepeler,
şimdi benzersiz kampanya avantajlarıyla.
Mutlaka yararlanın.
•JPeşinJiycıtırıaJaksi^^
Özel hediyeler* • En uygun taksit seçenekleri
Evinize teslîm
Bu kamponyada İstikbal Kanepe, Koltuk, Oturma Grubu, Koltuk Takımı
ve Panel Mobilya ürünleri peşin fiyatıno 1+3, Yatak, Ev Teksfili ve
Baby Collection ürünleri ise, 1 +5 taksitle satışa sunulmaktadır.
* Ozel hediyeler (Sfretch Çarşaf, Fitted Çarşaf ve Pifce Yorgan),
sadece kanepe, koltuk, oturmo grubu ve koltuk takımlarıyla birlikte
verilmektedir. Ayrıntılı bilgi, İstikbal Satış Noktalarından alınabilir.
bu kampanyada!
Özel kampanya hedtyelerı;
Fitted & Stretch canaflar.
istikDai
OcraHİı Tûkrfd Hom
( » 0 0 3 6 1 5 5 5 8 Bu tamponyo, TC Şoncıyı Bdmntfl,'nn 25 05 199^ t r i ) » 219^0 lay^fcbtgınejygunıijr Komponyc an geç 31 07 1998fcrfandea*a* okjp, ureKrn >*> s»A ımİOTİonyto s.mrtıd.r latfaolAS OSB U Cd Mol3 38070 Koysen www.istikbal.com.tr
"yenileyin, yenilenin'