28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 TEMMUZ 1998 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Banş ve Türkiye Cumhuriyeti Denklemi (I) RAHMİ KUMAŞ Birleşmiş Milletler Türk Dernegi Başkanı T ürkiye Cumhuriyeti Dev- ki Rumlarla ilgilenip; Makedonya. Ege letfnin Avrupa Birliği'ne girmek istemesi çağdaş olma ülküsünün birgöster- gesidir. Ingilizce Europe- an linion (EU) olarak ad- landınlan Avrupa Birliği'ne üye 15 ül- keden hiçbiri bizi istememektedir. Biz ise bu birliğe girme ısteğimizi canlı tut- maktayız. Bir bakıma başvuru ile ya da çeşitli düzlemlerde ileri sürülen dilek yöntemıyle AB'ye girmeye çalışmakta- yız. Bu yaptıgımız doğru mu? Bu soru- yayanıt verebilmek için Osmanlı lmpa- ratorlugu'nun ve son çözümlemede Türk soyunun ortadan kaldınlmasını amaçla- yan Sevr Antlaşması sonrasında Ata- türk'ün yürüttüğü dış politikayi belirt- mek gerekir. Emperyalist Batı'ya karşı yürüttüğü- müz Kurtuluş Savaşı bitiminde imzala- nan Lozan Banş Antlaşması bilebazı so- runlanmızı çözememişti, askıya bırak- mıştı. Örnegın Ylusul sorunu tngiltere ile aramızda iyi ilişkiier kurulmasına engel olmuştu. Sonunda bu sorun 1926 yılında çözülmüştü. Bu çözüm Türki- ye'nin çıkanna olmamıştı. Ama Ata- türk banşı temel ülkü seçtiğinden sonu- ca katlanmıştı. Üstelik Türkiye'nin üye olmadığı Uluslar Kurumu na, sorunu tngiltere götürmüştü ve kendi denetim- lerindeki l luslararası Sürekli Adalet Di- vanı kendilerinden yana görüş vermiş- ti. Bu çözümden sonra Ingiltere iledost- ça ilişkiier kurulmaya başlanmıştır Fran- sa ile Suriye sının konusu çözülmüştür. Gerçi Hatay ile ilgili çözüm daha son- ra bulunabilmişti. Yunanıstan ile ise Mü- badiller (Türkiye'deki Rumlarla Yuna- nistan'daki Türklerin değiştirilmesi) so- runu 1930 yılında çözülmüştü. Gerçi bu sıralar Uluslar Kunımu'nun Türkiye'de- Adalan ve Batı Trakya'daki Türklerle il- gilenmemesi gözden kaçmamıştı. Çün- kü Uluslar Kurumu (Cemiyet-i Akvam) da başından bu yana Birinci Dünya Sa- vaşı "nın yenen devletlerince kurulmuş bir örgüt olmuştu. Öyle ki bu kurumu Türk topraklannı işgal eden devletler kurmuştu. Amerikan Başkanı VVUson'ın ünlü ilkelerine de denk düştüğü halde ABD Senatosu bu kuruma ABD'nin ka- tılmasını benimsememişti. Sovyet Rus- ya'da bu örgüte girmemişti. Çünkü bu örgütü kendisine karşı kurulmuş olarak görmüştü. Atatürk'ün büyüklügü bura- da bir daha belirgenleşmektedir. Çünkü bu kurum Türkiye'nin sorunIan nadog- ruluk içinde yaklaşmadığı halde, banş için gerekli bir kurum olduğunu göre- rek Türkiye'yi buradan uzak tutmama- yaçalışmıştır. Amahiçbirzamandabu- raya girebilmek için can atmamıştır. Atatürk, Uluslar Kurumu'na başvu- ruyla değil, çagrıyla girilmesini istiyor- du. Bunu anlayan üye devletler I Tem- muz 1932 günlü oturumda bir önerge ve- rerek Türkiye'nin üyeliğe çağnlması- nın kararlaştınlmasını istediler (I). Is- panya'nın temsilcisi ilk sözü alıyor, Tür- kiye'yi övüyor; ardından Türkiye'nin geleneksel bir düşmanı olan Yunanis- tan'ın Dışişleri Bakanı M. Mihalako- pulos oldukça ateşli bir konuşma yapa- rak öneriyi destekliyor ve Türkiye'yi selamlıyor(2). Arka arkaya söz alan çe- şitli devlet temsilcileri Türkiye'yi övü- yorlar ve sonunda genel kurul Türki- ye'yi örgüte üye olmaya ve değerli kat- kılannı örgüte getirmeye oybirliğiyle çağınyor. Onergenin kabulünden sonra Türk Hükümeti'nin temsilcisi ilk kez Uluslar Kurumu'nda yerini alıyor. Bu toplantıya Dışişleri Bakanı Dr. Tevflk RüştüAraskatılamadığından Bemtem- sılcımiz Cemal Hüsnü Taray ile Sıvas milletvekili (1946'dan sonra Dışişleri Bakanı olan) Necmeddin Sadak bizi temsil ediyorlar. Türkiye'nin üye olmaya çağnldığı Uluslar Kurumu'nun uluslararası ilişki- Ierde kısa adı LN'dir. Bu ise Leagueof Natkms İngilizce sözcüklerinin baş harf- lerinden oluşmuştur. Nitekim bugünkü Birleşmiş Milletler'de UN olarak bilin- mekte ve UN ise (Jnion of Nations söz- cüklerinin baş harflennden ortaya çık- mıştır. Türkiye'nin LN'ye üye olmaya çag- nlması ülke basınında, özellikle Cum- huriyet'teyeterorandaiJgiylekanşılanır. Nitekim 9 Temmuz 1932 günlü Cum- huriyet'te yazdığı başyazının sonlann- da Yunus Nadi olduğu gibi şöyle de- mektedir: ~Tüı1d>e, dünya yüzündehk;- bir devletle ihtilâfı olmayan \e bütiin hu- dutlannda bütün komşulanyla dostluk münasebetlerini en kuvvetli şekillcriyle tesis etmiş bulunan yegâne devlettir. Bu demekrir ki biz Milletler Cemiyeti'ne girmeden ev-vel dahi onun gayesi olmak lazım gelen prensipleri hayatımızda ve muhitimtzde tatbik etmiş bir miüetiz. Avrupa de\ letleri hâlâ harp ta/mina- tı dmalannın bitip tükenmez ttehlizJerin- de bocalayıp durmorlar. Biz Yunanis- tan'dan tazminat istemedik ve paraya taallûk eden ihtilaflann sulhan hallini harp tehditlerinden çok ehven bulduk. Bu sayede Fransa'ıun istedigj emni>« Ya- kınşarkta çoktan tatbikata geçirilen bir hakikat olmuştur. Biz zengin bir millet değiliz. Harabe- lerimizi tamir edeceğiz diye Yunanis- tan'ı bir para itasına kbar etmek için biz- de dahi kâfî esbabı mucibe yok degildi. Fakat Yunanistan'dan on milyon almak için kendimiz yirmi milyon silah parası verecektik. Ve fazia olarak ortalığa em- nivetsizlik tohumlan dahi ekmiş olacak- tık. Bu yoldaki emniyet ihtivaçlan em- niyetsiztiğin belki başlıca amilidir." Yunus Nadi'nin bu sağlam \e tutarlı bakışını dönemin Dışişleri Bakanı Tev- fik Rüştü Aras'ın TBMM'de 1931'de yaptıgı konuşmadadagörürüz: "Cemi- yeti Akvam fikri, Türkiye Cumhuriye- ti'nin ve Türk inkılâbının pek hoşlandı- ğı bir fikirdir. Adeta kendi nkrimizdir diyebiliriz"*. Atatürk de Türkiye'nin LN'ye girdi- gi 1932yılıKasımı'ndaTBMM'yiaçış konuşmasında şöyle demektedir: "Bizim kanaatimizce beynelmilel siyasi emniye- tin inkişafı için ilk ve en mühim şart, mil- tetierin hiç olma/sa sulhu muhafaza fik- rinde. saminıi olarak birteşmesidir". Bu- nun için 1932 yılından Atatürk'ün ölü- müne dek geçen 6 yıl içinde Türkiye uluslararası dayanışmaya ve banşa de- gerli katkılarda bulunmuştur. Bunlara örrıek olarak Balkan Antantı'nı (Türki- ye, Yunanistan, Yugoslavya ve Roman- ya arasında 1934 yılında), Sâdâbad Pak- tı'nı (1937 yılında Iran, ırak ve Afganis- tan ile Türkiye arasında), 1937 yılında Mısır Dostluk Antlaşması'nı, 1933 yı- lında Saldınnın Tanımı Antlaşması'nı (Türkiye SSCB, Yugoslavya, Çekoslo- vakya. Romanya, Polonya, Estonya, Le- tonya, Iran ve Afganistan arasında) \e 1936 yılında gerçekleştirilen Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni göz önüne al- mamız yeterlıdir. Bu aradaTürkiye Ulus- lar Kurumu'nun kararlanna da uymaya özen göstermiştir. Örnegin, 1935 yılın- da italya Habeşistan'a saldınnca, LN bu ülkeye ekonomik ve mali yaptınm- lar uygulanmasını kararlaştırdığında Türkiye bu yaptınm demetini benimse- mıştir. Hem de kendisine zarar veren bıryanı olduğu halde... Tıpkı bugünkü Irak ambargosunda olduğu gibı. Açık- ça Türkiye her zaman önce dünya ban- şı, sonra ulusal çıkar anlayışını sürdiir- müştür. Nitekim Şe\ket Süreyya Ayde- mir Tek Adam'ın III. cildinin 416 ve 417. sayfalannda bir ara başlık atmaktadır u Dünyanın Celecegi için biiyük inancı ve bir önsezi: Dünya Vatandaşlıgı". Triko- pis'ısavaşalanındarutsakaldığındaeli- nı sıkar ve "'Herkomutanyenilebilir''dı- yerek inceliğini gösterir. 1937 yılında da Ankara'ya gelen Romanya Dışişleri Ba- kanı Titulesko'\ a "Dümanın filan yerin- de bir rahatsızlık varsa, bana ne, deme- meliyiz (...) Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan, bütün vücut mütees- sir olur" dıyerek yeryüzünde yaşayan- ları bıribırlennın acılannı anlamaya ça- ğınr. Demek oluyor ki Atatürk döneminde (ardından gelen İnönü döneminde de) uluslararası banşı koruyup geliştirmek- ten kaçınılmamıştır. Üstelik bu yönde Türkiye özverilerde göstermiştir. Nite- kim Yunus Nadi yukarda sözünü ettiği- mizyazının sonlannda "Her millet Tür- kiye kadar samimi ve feregatkâr olma- yı bilse insanlığa az buz dahi olsa bir parça huzur ve sükûn havası tenefTus et- tirmek mümkün olacaktır" dıye çok ye- rinde biryargı ileri sürmüştür. Işte bütün bu gelişmelerden sonra Atatürk öldüğünde Uluslar Kurumu bü- yük bir üzüntüye boğulmuştu. Türkiye'nin LN'den sonra UN, NA- TO ve EU ile ilişkilerini irdelemek ay- rı bir yazıda olanaklı olacaktır. (1) 6 Kasım 1962 günlü Cumhuhyet s. 2, Cemal Hüsnü Taray, Atatürk Dev- rinde dış durumumuz. 9 Temmuz 1932 günlü Cumhuriyet. Yunus Nadi, Türki- ye 'nin Milletler Cemiyeti 'ne girmesi (2) Yunus Nadi 'nin adı geçen yazısı ve 24 Temmuz 1932 günlü Cumhuri- yet in 4. savfası (19 Temmuz 1932 gün- lü Times ta çıkan yazı ahntısı) Atatürk ve Lozan Antlaşması ERDOĞAN TİJKER SerbestEmekli-Samsun Bilindiği gibi yıllarönce Osmanlı Imparatorluğu, ekonomisi ve dış politikası ile tamamen güçlü devlet- lerin güdümüne girmişti. Padişahlar kendi saltanat- lanndan başka bir şey dü- şünemezolmu^lardı. Halk. uzun savaşlardan yorgun ve perişan düşmüştü. Kendi ülkesiade sığıntı gibi idi, gelecek güvencesi yoktu, korku ve endişe içinde ya- şıyordu. bir lokma bir hır- ka ile yetiniyordu. ^ ^ f Temmuz, ^ ^ ^ Lozan Ba- ^ T nş Antlaş- I ması'nın - A , 75. yıldö- nümü hepimize kutlu ol- sun. Bu antlaşma ile bize bağımsız, onurlu bir devlet bırakan büyük Atatürk' ü, İnönü yü. süah arkadasla- rını ve aziz şehitlerimizi mınnetle anarken, Lozan barışına nasıl gelindiğini yeniden anımsayalım. Amerika ve Avrupa'da ise sanayide kıyasıya bir yanş başlamıştı. Kara, hava, de- niz ulaşımındaki gelişmeler askerliğe de uyarlanıyordu. Sanayi kapasitesi arttık- ça hammaddeye olan ge- reksinim de artıyordu. Güç- lü devletler öbürlerine kar- şı istünlük saglamak için dünytnın özgür akjla jjlaşa- mamış, amatopragı zengin ülkelerini kendi aralannda bazen anlaşarak. bazen de dalaşarak paylaşıyorlardı. Osmanlı ise herkesin iş- tahını kabartan zenginlik- lerini degerlendiremiyor. saraylarda görkemli salta- natlannı sürdürebilmenin yollannı düşlüyorlardı. Güç- lülerona hastaadamdiyor- lardı. Birinci Paylaşım Sa- vaşı'ndan yenik çıkan Os- manlı'nın kolu kanadı kı- rılmış, 30 Ekim 1918 Moodros MütarekeBİ'yle de kayıtsız koşulsuz teslim ol- muştu. Atatürk bu mütarekeyi kabul etmedi. Silahlann tes- lim edilmemesini istedi. Kı- tasını bırakıp Istanbul'a gel- mesi istendi. tstanbul'a geldıgi tarih olan 13 Kasım 1918 günü, Haydarpaşa Iskelesi'nden bindiği şehir hatlan gemi- sinin güvertesinde (1) iş- galci gemıleri gösteren ya- veri Cevat Abbas'a: u Ge^ dikleri gibi giderler" dedi. Istanbul 'da o günlerde ış- galcilerle işbarliği yapan bir- çok örgüt bulunuyordu. Ör- neğin Mavri Mira ve Pon- tus Cemiyetleri Rum-Yu- nan Megala-ldea'sını amaç- lıyordu. lngiliz Muhipleri Cemiyeti'ne katılanlann ba- şında Osmanlı padişahı ve Halife-i Ruyi Zemin unva- nmı taşıyan V'ahdettin. Baş- bakan Öamat Ferit, lçişle- ri Bakanı Ali Keınal ve Sa- it Molla ile Rahip Frevv var- dı. Kürt Teali Cemiyeti,Te- ali-i Islam Cemiyetleri gi- bi kendi alanlarında çalı- şanlar en önemlileri idi. Bunlarakarşı kurtuluş ça- releri arayan Edirne ve ha- valisınde, Trakya Paşaeli Cemiyeti, Istanbul'da, Do- gu lllerini Milli Savunma Cemiyeti, Trabzon'da Huku- ku Koruma Cemiyetleri ku- ruldu. Saldınya uğrayan yer- lerin ileri gelenleri de ken- diliğinden Kuvayı Milliye Bırlikleri'nıoluşturuyorve direnişe geçiyorlardı. 15 Mayıs'ta Yunanlılar'ın Izmir'eçıkmasınakarşılık, Atatürk 19 Mayıs 1919'da Samsun "a ayak bastı. Amas- ya, Erzurum ve Sıvas'ta ya- pılan toplantı ve kongreler- le bitkin ulusu "Ya istiiüai, ya ölüm" parolasıy la ayak- İandırdı. 30 Ağustos 1922'de Başkomutanlık Meydan Sa- vaşı'nda kesin zafer kaza- nıldı. 9 Eylül 1922'de Yunan- lılar Izmir'de denize dökül- dü. 11 Ekim 1922'de Mu- danya Mütarekesi imzalan- dı. 28 Ekim 1922'de ttilaf Devletleri Ankara ve padi- şah hükümetlerine Lozan Banş Konferansı'na çagn yaptilar. Atatürk Türkiye'yi ancak Ankara hükümeti temsil çtmeye yetkili oldu- gu gerekçesiyle, 1 Kasım 1922'de Saltanatı TBMM karan ile kaldırdı. Görüşme- ler yapılırken ve ortak ko- misyon kararalmakta boca- larken, Atatürk sıranın üs- tüne çıkıp yüksek sesle: "Efendiler. Hâkimiyet, sartanat kuvvetie. kudrette veznrla alınır. Saltanat mut- laka kalkacaktu". Onavlar- sanız iyi olur. Aksi takdirde yine hakikat usulü dairesin- de ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesile- cektir" dedi. Bunun üzeri- ne Ankara Milletvekili Ho- ca Mustafa Efendi söz ala- rak: "Afedersiniz paşam, ay- dınlandık" dedi. Konu ka- pandı. 17 Kasım 1922'de soylu ulusumuzu utanca dü- şüren sefil, hain Vahdettin bir tngiliz savaş gemisine binerek fstanbul'dan kaçtı. 21 Kasım 1922 Lozan Banş Konferansı başladı. TBMM hükümetini Mu- danya'da başanyla temsil eden Ismet Paşa Lozan'da da Dışişleri Bakanı olarak tem- sil etti. Banşmasasındaasır- lık hesaplar görülüyordu. Ingılızlenn kapitülasyonla- rın kaldınlmasına yanaş- mamalan üzerine, 4 Şubat 1923'te Lozan'da banş gö- rüşmelenne ara verildi. Atatürk bu sırada 70 gün- lük bir yurt gezisinde iken 17 Şubat 1923'te Izmir'de Türkiye Iktisat Kongresi'ni topladı. Tanm, sanayi, tica- ret ve işçi sınıflannın tem- silcilerinden oluşan kongre- de ittifakla kabul edilen 12 maddelik Misak-ı Iktisadi, banş görüşmelerinde da- yatma yapan lngiliz Dışiş- leri Bakanı LordCurzon'a da en anlamlı bir yanıt ol- du. Se\TAntlaşmasuun uygu- lanamayacağını anlayan tn- giltere'nin yumuşamasıyla 23 Nisan 1923'te taraflar Lozan'Ha yeniden bir araya geldiler. Aralıklarla veolumlu ge- çen görüşmeler sonunda 5 bölüm ve 143 maddeden oluşan antlaşma bütün taraf- lann oluru ile 75 yıl önce bu- gün (24 Temmuz 1923 gü- nü) Lozan Ünıversıtesi'nin satonunda törente îrnzâlan- dı. Bugünü yürekten kutla- malıyız. ECumhurİYet kitap kulübü Taksim Sergi Salonu TEMMUZ AYİ ETKİNÜKLERİ SOYLEŞİLİ İMZA GUNU PENCERE İzmit'in Kavakları, Çankaya'mn Bahçesl... Ismet Solak'ın haberı dün Hürriyet'in birinci sayfasında baş köşedeydi. Cumhurbaşkanı Demirel demiş ki: "- Koç-Ford ortaklığı fabhkasını kursun diye Çankaya'mn bahçesini bıle veririm." Cumhurbaşkanı böyle bir şey söyler mi?.. Sü- leyman Bey Çankaya'mn konuklarına "Atatürk'ün evine hoş geldiniz" demiyor muydu?.. Anlaşılan Demirel heyecanlanmış... • Sorun nedir?.. Koç-Ford ortaklığıyla Türkiye'de yeni bir otomo- bil fabrikası kurulacak... 700 milyon dolarlık bir yatırım... Yeni fabrika sanayileşmede yeni bir adım, bin- lerce insana iş ve aş demek... Peki, fabrika nerede kurulmalı?.. Sorun bu... • Amerikalıya "Gel fabrıkanı Çankaya 'nın bahçe- sine kur" desek, adam hesabını kitabını yaptıktan sonra kafasını kaşıyıp diyecektir ki: - Buraya fabrika kunjlmaz. Nereye kurulur? Koalisyon hükümeti bu iş için Izmit'te SEKA arazisini "fans/s"ediyor. Muhalefet diyor ki: "- SEKA arazisi peşkeş çekiliyor." Tartışma büyüdü, Cumhurbaşkanı'nı ve Baş- bakan'ı da sanp sarmaladı. • Medya çok kötü bir iş yapıyor, basının rüzgâr gülleri Koç'u sürekli pohpohluyorlar, öteden beri dalkavukluk rüzgân köşelerde esip durmaktadır. Koç'a iyilik mı bu?.. Hayır; eleştiri her kişiye, her hükümete, her fir- maya gereklidir. Dünyada Ford adı ne anlama geliyorsa, Türki- ye'de Koç sözcüğü benzer çağınmlar yaratır; Koç, ülke çapında bir sanayi devidir; herkesin evinin mut- fağında ya da banyosunda Koç markasına raslta- nır; Koç'un reklamları basın için önemli gelir kay- nağıdır; bugün varılan noktada TÜSİAD'la birtik- te Koç Grubu'nun irticaya karşı laik cumhuriyet- ten yana ağırtığını koyduğu görülüyor; ama bütün bunlar Koç'un her yaptığı işin doğru olduğu anla- mına gelmez. Ülkenin büyük işadamlan kamuoyu önünde açık seçik konuşmayı ve tartışmayı yeğlemezlerse, Türkiye nasıl çağdaş bir toplum olabilir?.. • Peki, Koç-Ford ortaklığının yeni otomobil fab- rikası nereye kurulmalı?.. Soruyu şöyle mi yanıtlamalı: "- Adam bastınyor 700 milyon dolan, biz naz- lanıyoruz, gelsin tepemde kursun!.." Olmaz böyle şey!.. Ford, Türkiye'ye iyilik için değil, kâr etmek, pa- ra kazanmak için geüyor;ta. neler söylüyoruz?.. -. Ikinci Dünya Savaşı'nclgn.bu yana yeterince sa-- nayileşemedik, ama ülkenin doğasını yok ettik!.. , Marmara sizlere ömür! Izmit Körfezi'ne fatiha!.. Istanbul çevresine yığılan sanayi akıl kârı mıdır? Dengesizlik Türkiye'nin doğusunu Hindistan'a, batısını Hollanda'ya çevirdi; Güneydoğu sorunu- nu üretti; aklımız başımıza gelmedi. Ford'un fabrikası neden SEKA'nın Izmit Körfe- zi'ndeki kavak ormanında kurulacak?.. Doyurucu kanıtlarla kamuoyu önüne çıkılmalı, sorulara inan- dırıcı yanıtlar verilmelidir. VEFAT SITKJ COŞKUN Değerli varlığımız, eşsiz insan Sıtkı'mızı yitirdik. Acımız sonsuzdur. AİLEST Not: Cenaze öğle namazını müteakip Dolmabahçe Camii'nden kaldınlıp, Zincirlikuyu Mezarhğf nda definedilecektir. 23 Temmuz Perşembe Saat: 18.00-20.00 YATAŞ OANIŞMA MERKEZLERI VE BAĞLI OLAN İLLER ADANA (0-322) 322 68 66 (HATAY) • ADAPAZAfll (0-264) 278 10 79 • AFYON (0-272) 215 42 52 •AĞRI (0-472)215 28 85 • AKSARAY (0-382) 212 59 54 - 213 26 06 • AMASYA (0-358) 513 33 67 • ANKARA (0-312) 351 88 00 (5 hat) (ÇANKIRI ISPARTA.KIRIKKALE)- ANTAKYA (0-326) 216 15 94 • ANTALYA (0-242) 243 02 03 (BURDUfl) • BALIKESİR (0-266) 245 93 14 - 242 31 31 • ÇORUM (0-364) 213 22 54' DENİZLİ (0-258) 261 39 15 • DİYARBAKIR (0-412) 221 50 60 • 221 24 49 (BATMAN HAKKARİ MARDIN SIİRT ŞIRNAK) • ELAZIĞ (0-424) 218 34 72 • 237 88 91 (BİNGOL, BİTLİS, MUŞ. TUNCELİ VAN) • ERZİNCAN (0-446) 214 80 33 (3 hat) (AR0AHAN IĞDIR KARS) • ERZURUM (0-442) 218 82 02 - 235 05 40 • ESKİŞEHİR (0-222) 221 09 99 (BİLECİK. KÛTAHYA) • SAZİANTEP (0-342) 220 70 31 - 220 20 11 (KİÜS. ŞANLIURFA) • OIRESUN (0-454) 212 74 19 (3 M İ PBX) (OROU) - ISTANBUL (0-216) 309 54 10 (PBX) (BAHTIN BOLU BURSA. ÇANAKKALE. EDIRNE. KARABÜK. KIRKLARELİ KOCAELİ TEKlROAâ YALOVA. ZONGULDAK) • IZMİR (0-232) 853 13 00 - 853 13 13 (AYDIN, MANİSA MUĞLA UŞAK) • KAHRAMANMARAŞ (0-344) 231 42 19 • KARAMAN (0-338) 213 50 71 (2 bat) • KASTAMONU (0-386) 214 19 31 • KAYSERİ (0-352) 245 04 00 (20 hat) (KIBRIS. KIRŞEHİR) • KONYA (0-332) 251 04 14 (2 tıal) • MALATYA (0-422) 322 76 66 - 325 46 61-68 (ADIYAMAN) -MERSİN (0-324) 327 39 60 (5 hat) • NEVŞEHİR (0-384) 213 75 05 • NİĞDE (0-388) 213 44 26 • RİZE (0-464) 213 16 73 (3 h«t) (ARTVİN) • SAMSUN (0-362) 266 67 29 (TOKAT) • SIVAS (0-346) 225 06 05 • SINOP (0-368) 261 15 44 • TRABZON (0-462) 321 22 03 -321 17 36 (BAYBURT GÜMÜŞHANE) • YOZGAT (0-354) 217 23 66 hokamfcrina vyıun olarak yapılmakttdır Flyaılara KOV dahıldlr V«r|i oranlannda olablltctk6u k ı m p ı n j . T C Slnayı <* Tıcartt e ı k ı n l ı i . n ı n 25 M ı , , . 1994 tarlh vı 21940 s• )P11• t t b l i t hllkdml. dt|ıflkUkl*r flyttltr» âynen yaıtııtiiicıknr Tal«pl«r ıtok vt Brtttm olanakları dahilınd* karııranacaktır r i ı ı a y y f u n o a r a k j r a p ı l m a k t a d i y a ı a O rf « | o B u k a m p a n r a Y a t a f A Ş ' n i n l a b l c f l y a t | a r a n n ı l a l c t n d a d ı r F l y a ı l a Tark L>raıı'dı NEBIL OZGENTURK Kitaplarını imzalayacak ve okurlarıyla söyleşecek. Istıklal Cad. (Aksanat karşısı) Taksim Tel:252 38 81/82 CHP Tire ilçe Başkanhğı'ndan D U Y U R U Cumhuriyetimizin 75. Yıldönümü Etkinlikleri "LOZAN ve GÜNCELLİ6İ" BÜIent BARATALI CHP il Başkanı (Panel Yöneticisi) Konuşmacılar: Dr. Alev COŞKUN Hacettepe - Boğaziçi Üniversiteleri Öğretim Üyesi, Eski Izmir Milletvekili ve Turizm Bakanı Dr. Hakkı UYAR 9 Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Tarih : 23 Temmuz 1998 Saat: 18.00 Yer : Otel Tirem TÜM HALKIMIZ DAVETLİDİR.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle