01 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 ~JEMMUZ 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 UYGARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt Gelibolu Dünya Banş Parkı Projesi için 'îzleme Kurulu' oluşturulacak Çanakkale'ye 4 barış çıkarması\..Tarih, lOTemmuz 1998, Cuma, akşam saatleri.. Çankaya'dakı Cumhurbaşkan- lığı Köşkü'nün tonozlu salonunu dolduran çok sayıda da\etli, "Ge- libolu Dünya Banş ParkT Llusla- rarasa Fikir ve Tasanm Yanşma- sı'nın "ödültöreni" coşkusunaor- tak oîuyor... Yanşmanın koordinatörü P*rof. Dr. RariBademli, bu projenin içer- diği iki önemli kavTam olarak ''ba- nş'' ve "koruma" hedeflerini v ur- gularien şunlan söylüyordu; "İn- sanlarbu parkıgezerlerkenhem ba- nşa yönelik öziemleriyle buluşa- caklar bem de yaşanılır bir dünya için tarihin ve doğanın korunma- sının da banşla biriikte ne denli bü- yük bir anlam taşıdığını duyumsa- yacaklar—* Lluslararasijürinin YeniZelan- dalı mımar üyesı Tony Watkins ıse kendi halkının yerel selamı olan "Sıladuruııveayaldannızısağiaın basm" sözünü "mernaba" yerine söyledikten sonra şöyle konuşu- yordu: "Yanşmaya kaölan dünya mtmarlannın. plancılannuı ve jü- ri üyeferininbuluştukJanortakduy- gu, banşa adanan bu tarihi park- ta tünı gerilimlerin yok edikliği hu- zuriu bir ortanıa kavuşmaktı. Bu nedenle biz, hepimiz. böylesi bir kutsai bölgede, köprünün daha ya- pılmadan yaratnğı gerilimi banşa karşı da bir du> gusuz tavır olarak gördük ve istemedik-." Ve Cumhurbaşkanı Demirel de bu sözlere "hak vererek" başladı- fı konuşmasında, yine tilm katı- hmcılan umut ve heyecana sürük- leyen şu değerlendirmeleri yapı- yordu: "Bu proje, bütiin dünyaya banş içinde bir yeni yüzyıi çağnsı- dır. Bu çağnnuı temeJindeiseevtat- lan Çanakkale Savaşlan'nda ölen • Bayındırlık Bakanı Yaşar Topçu'nun, "Çanakkale'ye de köprü yapıyoruz" dediği günlerde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de aynı köprüyü "reddederek" uluslararası yanşmayı kazanan Dünya Banş Parkı Projesi müelliflerine "Türkiye ve insanhk adına" hem teşekkürünü hem de ödülünü vermişti... Eğer köprü aJünda kalmazsa, Kilitbahir Kalesi de arük 'banş için nöbet tutarak' tarihe katkısını sürdürecek (solda). Norvcçli proje grubu Lasse Brogger ve Anne -Stine Reine'nin birincflik ödülii alan Gelibolu Dünya Banş Parkj tasanmlan... (sağda) yabancı miUetierin analanna bii- yük Atatürk'ün 1934'teki ünlü de- yi$i olan, 'Analar, gözyaşlannızı dindirin; onlar bu topraklarda can verdıkten sonra artık bızım evlat- lanmızolmuşlaraV aniayışı vanfer.. Biz şiıtıdi, dünyada başka hiçbir devlet adamınm sö\le\eme>eceği bu insanlıksevgisiyle dolu sözieri ba- nş parkımızda herkesin hissetme- sini ve vaşamasını istiyoruz-.'' Sıra ödül törenıne geldığinde ise "birinci" seçılen Norveçli proje grubu Lasse Brogger v e Anne-Sti- ne Reine'ye aıt tasanm hakkındajü- ri raporundaki şu vurgulamanın al- tı çiziliyordu: "Yanşma alanına (Milli Park'a)olduğubiyimivlesay- gı duyan (_) duşüncelere dalmayu sessizJiği. huzuru- banşı yansıtan birproje_" Bir başka törende~ Tarih, 12 Temmuz 1998. Pazar... Gazetelerde Gelibolu Banş Par- kı Proje Yanşması ödül töreniyle ilgili haberlerin çıktığı gün. Bayındırlık Bakanı Yaşar Top- çu,lstanbul'daki Ümraniye-Altuni- zade otoyol baglantısınm hizmete açılışı nedeniyle düzenlenen tö- rende konuşmacı. Son günlerde "çevrea"olduğu- nu sıkça söylemeye basjayan Ba- yındırlık Bakanı, iki gün önce Çan- kaya'da Demirel'ın. "Türkiyeadı- na ödûl verdiğT projedeki hedef- len yine yok sayarcasına şunîarı söylüyon "İstanbuTa3.Bogazköp- rüsü için Çanakkale Boğaa köprü- sünü de birliktevapmak isteyen bir firmayı tercih edeeeğiz_'' Yani, Ge- libolu Milli Parkı'nı çevre yollany- la "ezen" ve tarihi Kilitbahir Ka- lesi ile Çimenlik Kalesi nı "albna alarak" bogazı geçen karayolu köp- rüsünü... Türkiye'nin bir "bakanı" ola- rak, yine bu ülkenin bütün dünya- ya "uygulama sözû" verdiği bir proje yanşmasındaki "uiuslarara- sı jüri karanndan" bile habersiz olduğu anlaşılan YaşarTopçu'nun buaçıklaması 13 Temmuz 1998'de- ki gazete haberlerinde yer alırken, aynı jüri raporundaki şu vurgula- malarda yine bütün ülkelere duyu- rulmak üzere Paris'teki UIA mer- kezine iletiliyordu: "Gelibolu Ya- nmadası'na ilişkin en önemli so- runlardan biri (Kilitbahir Kalesi- Çimenlik Kalesi arasuıda) öneri- len köprüdür. (._) Her ne olursa ol- sun köprü Milli Parksmırlannın dı- şına çıkanlmabdır-" Uluslararasıjürinin ve proje mü- ellifierinin bu kararlannın yanı sı- ra, aynı yanşma için Türkiye'den çok sayıda uzmanın katılımıyla oluşturulmuş Teknik Komite'nin de degeriendirme raporundaki ben- zer görüşleri şöyle özetleniyordu: "Köprü illa kabul edilecekse, Ece- abat- Çanakkale arasından değU, daha kuzeyden ve Milli Parkdışın- dan geçirilmelL..'' Yine Yaşar Topçu'nun "iDe de köprû''dayatmasına karşı aynı Tek- nik Komite'nin raporlan arasında- ki Prof. Dr. Gönül Tankut ve Prof. Dr. İsmet Ağarnlmaz ınızalı "al- ternatifboğaz geçişi önerisi" ise şu şekılde tanımlanmıştı: "Köprü ve çevreyollan >erine Nara Burnuyö- resinden askeri tesislert Sestos,Aby- dos antik kenderini koruyan bir rüp geçiş olumlu yaklaşımdır_" Çanakkale'de 'nöbet' başma Şimdi bu a$amada sadece Top- çu'ya değil, Başbakan Mesut Yd- maz'a,yardımcısı BülentEcevit'e, DTP lideri HüsamettinCindonık'a ve dığer tüm hükümet yetkilileri- ne sormak gerekiyor: "Beyler, Banş Parkı Projesi'ni m öneımiyorsunuz; bu projenin de düşmanı olan Kilitbahir-Çimen- lik köprüsünü mü?" Bu sorunun yanıtını, yıllann köp- rü savunucusu Demirel bile artık Çanakkale için "Banş Parkı Pro- jesi onurumuzdur" şeklinde veri- yor. Biz de buna katılıyoruz ve şu- nuekliyoruz: 25Temmuzl998Cu- martesi günü Çanakkale'de tüm duyarlı kesimlerle biriikte topla- nıyoruz. Mimarlar Odası'nın ev sahipliğınde yapılacak bu toplan- tı sonucunda bir de "yerel izleme ve denedeme" kurulu oluşturaca- ğız ve Banş Parkı Projesi'nin he- defleriyleçelişen tüm ginşimJeri en- gellemek için sürekli olarak "nö- bet" tutacağız... îkibelgeselkitap...Her biri kendi alanında özgün birer "belgesel" jdj^ğer faşjyan ikı yenı kjtap üzerindeki gözlemle- rimı "IJygarfcklann tziBde*ı okurlarla da paylaş- mak isOyorum. Yine her iki kitabın yazanna ve çi- zerine de "eünize sağük" diyerek... Galata ve Pera ITÜ Mimarlık Fakültesi'nin üretken ve duyarh öğretim üyelennden Prof. Dr. Nur Akın, lstan- bul 'un tarihsel semtleri arasında çok özel yeri olan bir bölgeye "19. Yüz\Tİın İkinci Yansuıda Galata ve Pera" başlığı altında bilimin merceğini rutuyor. Bu kapsamiı ve öz\erili çabaya Prof. Dr. AfîfeBa- tur, Doç. Dr. lhsan Bilgin ve Doç. Dr. UğurTan- yeli de danışma kurulu üyeleri olarak bilgi ve bi- rikimlerini katıyorlar. Literatür Yaymlan'ndan çıkan Galata ve Pera ki- tabının, neden 19. yüzyılın ikinci yansında yoğun- laştığı ise yine bu özgün bölgenin külrürel kimlik süreciyle yakından ilgili. Çünkü, "gÜTS"bölümün- de de vurgulandıgı gibi. "tstanbul'u Istanbul ya- pan çoğulcu ortamda Rutn. Ernıeni ve Musevi top- İuluklanvla Levantenler, Osmanlı Imparatorlu- ğu'nun özellikle Batı'yla sıkı ilişkiler içinde olduğu 19. yüzyılda, kent içinde yoğunlaştıklan Fener, Kumkapı, Balat, Galata-Pera gibi belirli bölgeler- de ilginç yaşam biçimleri ve çevreler yararmıslar- dı_" Nur Akın 'ınaitını çizdiği bu bölgelerden "Kum- kapı". özellikle "tarihi meyhaneleri" ile hiç değil- se popülerliğinı sürdürüyor. Fener ve Balat da ney- se ki Fatih Belediyesi'nm çabalanyla başlatılan ve UNESCO ile AB'nin de destekledigi yaşatma ve sağlıklılaştırma projesiyle "kurtuluş" için umut ve- ricj gürrfeT yaşryor, - ...!..„ Ne var ki Galata ise geçmişin en renkli yaşan- tısına ve en görkemli mimari zenginliğine rağmen, üstelik Beyoğlu'nun da bir kapı komşusu ve hatta "var oluş nedeni" olmasına rağmen tanhin belki de en "talihsiz" dönemiyle ba§ başa. Birkaç yıldır gönüllü kuruluşlarca düzenlenen "Galata Şenlik- leri" de olmasaydı. Istanbul'u 'İstanbul' yapan de- ğerlerarasındakı bu duygulu ve "soylu" semtin bel- ki adını bile unutacaklardı... Işte bu nedenle Nur Akın ve arkadaşlannın ça- bası. sadece lstanbul'a karşı biraydın görevinin bi- limsel bir titizlik içinde ne denli düzeylı ve dolu dolu bir belgesel yarattığını sergilemekle de kal- mıyor. Bence daha da anlamlısı, Galata ve Pera'nın "sahipsiz olmadığT da belgeleniyor. Poroy'dan portreler "Bu benim ilk kitabım" diyor Semih Poroy \e ardından eklıyor: "Pbrtre çizûnlerimi kitaplaştır- mak, belki en son düşüneceğhn şeydi." Peki, neden ilk kitabı 'Portreler' oldu. Aslında. yanıtını da yine Semih Poroy venyor. 1998'in "yı- hn karikarürcüsü" olarak önsözde diyor ki: "Port- re çizmek. kendinden başkalanna da zaman ayıra- bilmek demektir™" Karikatür Vakfı Yaymlan'ndan çıkan Portre- ler'de hangi çizime baksanız, gerçekten bu özlü ve "insan sevgisi'' dolu toplumcu tanımlamanın (ya da amacın) gücünü \e izlerini görüyorsunuz. Galata'ıun uv garlık değerini bîlmeyenler, tarihi dokuyu yıkarak 'otopark' yapülar. Hele o coşkulu, kızgın, düşünceli, kibirlı, şıma- nk, ciddi. alaycı, masum. kurnaz, aydın, cahil. bez- gin ya da dirençli görünen portreler arasında "ya- kından tanıdıklannız n da varsa, fotoğrafta bile gö- remeyeceğiniz "kişiliklerin" çizginin ve mizahın duyarlı kucaklaşmasıyla nasıl belgelendiğini "hay- ranfak dolu bir şaşkuiuk içinde" izliyorsunuz. Bu nedenle Poroy'un kitabı da aslında bir albüm değil, her yönüyle bir belgesel. Her insana farklı bir kimlik ve "değer" veren, o tanımlanması bile kjmi zaman olanaksız "duygulu yüz ifadelerinin" ustalıkla yaratıimış bir belgeseli. Eğer "ilkkitabı" böyle olursa, Poroy'un gelecek kitaplannı da şim- diden kutlamak gerek... r J Portrelerdeki Oktay Akbal... Yapı Kredi Sanat Festivali '98 kaldığı yerden devam ediyor Eskfleriyle yepyeni Yeni Türkü CUMHUR CANBAZOĞLU Bu gece Yapı Kredi Sanat Festiva- li Açıkhava Tiyatrosu'nda bıraktığı — yerden Yeni Türkü'nün konseriyle devam ediyor. Bu konser geçen yaz yeniden yapıknan Yeni Türkü'nün ilk büyük İstanbul Konseri. Grubun ye- ni ekiple ne gibi yenilikJer yaptığıy- la, neleri denediğiyle. müzikal çiz- ginin nerelere gittiğiyle ilgili de önem- li ipuçlan verecek müzikseverlere bu konser. 1978 de Zerrin Yaşar, SeHm Ata- kan ile DeryaKöroğhı tarafından ku- rulan Yeni Türkü'nün tarihinde as- lında bu tip kökten sound değişiklik- —leri, kadro trafiği çokça yaşandı. 1979 da Buğdav'uı Tûrküsü'yle baş- layan müzikal serüvende ilk hedef, kentsoylu insana türküyü çağdaş normlarda vermek, diğer yanda da Osmanlı kültürünün nitelikli örnek- lennden yararlanarak geçmişi günü- müze taşımaktı.Grubun eleman sa- yısı artarken Yeni Türkü 1983'te Ak- deniz Akdeniz adiı albümü, 1985 'te de Film Müzikleri albümünü yayım- ladı. Bu arada Efial Küçük. Çağdaş Türkü adlı grubun kuruluşunda yer alarak daha politize bir çizgide mü- zik yapmayı seçmişti.Ankara köken- li Yeni Türkü asıl çıkışı Günebakan adlı albümle yaparken Akdeniz Ak- denız'de yeralan TeffiTelliparcası gru- bu geniş kitlelere tanıtmıştı. Unlü sairlerin ünlü dizelenne ya- zılan bestelerle Dünyanın Kapıİan Yeni Türkü Açıkhava konserine yedi kişilik yeni kadrosuyla çıkacak. (1987), Yeşfljnişik (1988) albümleri Yeni Türkü'yü zırveye taşırken grup içinde müzikal anlamda anJaşmazhk- lar da su yüzüne çıkmıştı. 1990tarihli VlraVıra albümü için gruba HalisBünlnley(davul) ile Tay- gun Duygulu (klarnet) dahil olmuş, lyıden iyiye makıne soundunun hâ- kim olduğu bu albüm sonrası Selim Atakan gruptan aynlmış, yıllardır bass çalan Tuğrul Bayrak da gruba vedaetmişti.Yeniden geleneksel akus- tık sounduna dönen grup. Derya Kö- roğlu, Murat Buket. Fuat Oburoğlu, CengizOnural'lı kadrosuyla Aşk Ye- niden'ı yapıp özlenen kulvarlanna dönmeyi başarmışlardı. Ancak yaratı yönünden belli be- liısiz bir tıkanıklık yaşamaya başla- mıştı grup; yazınm başında değindi- ğimiz 'misyon'un sonuna gelinmiş- ti belki de. 1994'te yayımladıklan Külhani Şarküar, oynak parça Cev- riye'nin varlığına rağmen satmamış. baştan aşağı reberiko kokan albümün bozduğu morali SüperBaba müzik- lerinden oluşan albüm onarmıştı... Genışleyen müzik pazarının ve medyanın taleplenne Köroğlu han- cindeki ekip bir türlü ayak uydura- mayınca asıl kopuş meydana gelmiş ve Yeni Türkü hitlennın toparlandı- ğı Her Dem Yenialbümünün ticari ba- şansı da grubun dağılmasmı önleye- memişti geçen yıl temmuz ayında. Derya Köroğlu aceleyle yenı ele- manlar bularak Yeni Türkü'yü ileri- ye taşımaya soyunmuş ve konserler- le bugüne kadar gelinmişti... Öykü böyle; Yeni Türkü'nün tanı- dık yüzlerini birarada görmeye alış- mışlar için hüzünlü bir son; ama ya- şam devam ediyor. Bu yazıyı hazır- larken Köroğlu'ndan grubun son du- rumuyla ve konserle ilgili en taze bilgileri aldık. Şunlan anlattı Köroğ- lu: "Konser reperruvannın gövdesi tabii Id eski parçalar olacak. ama üç yeni parça da çalacağı/. Bunlardan birisi Yıldızlar. diğeri Meğersem Gü- lüpGeçmişim; birdesürprizimizvar. Bir de Yeni Türkü ruhu çerçevesin- de caz doğaçlamalan olabilir. Ozel- likleenstrümanyelpazesiniçokgeniş tutacağız... Yeni albüm için eylülde stüdyoya girmeyi planlnoruz. Yakın tarihte Bergama'daki gencliktopian- bsına katılacağız. Sonra Cumhuri- yet'in 75. ydı kutianıalan çerçevesin- de ABD'de Ne» Ybrk, VVashington, Searrk, Los Angeles, Houston, Bos- ton'u kapsayan bir rumeyapacağız." Bir haber daha verelım; I979'da uzunçalar olarak yayımlanmış ve da- ha sonra kaset ve CD'lere aktanlma- mış Buğdayın Türküsü'nü bıre bir kaset-CD halinde çıkarmayı planlı- yormuş Köroğlu ve Atakan.... Yeni Türkü'nün konserdeyer ala- cak kadrosu: Derya Köroğlu (\okal, gitar, bono. darbuka). Erkin Hadûnoğ- lu (kla\ye, keman), Raci Pişmişoğlu (bass gitar). MuratÖzbey (vurmalı- lar), Yahya Dai (nefesliler), Fatih Ahıskaü (ut. vokal), Furkan Bilgi (klasik kemençe, tambur). Tarih Vakfi'nda PertevNaiUBoratav Arşivitoplantısı —leüftnrSenra-Tarrrr Vakfi, Pertev Naili Bora- tav Arşivi Projesi 'nin ka- muoyuna ve potansiyel destekçilerine tanmlma- sı amacryla, Pertev Naili Boratav Arşivi Projesi Destekleme Kurutu üye- ierinin kaülımıyia bir top- lantı düzenliyor. Kurul üyeleri Cengiz Bektaş, Çeifl<Gülersoy,TabtHal- man, Üiıan Selçuk, Do- ganHDtan,Yaşar Kemal, Emre Kongar, Ziilfii U- vaneti ve Kültür Bakanı İstemihan Talay ın katı- lacağı proje toplanöst bu- gün saat 18.30'da Tarih Vakfı Bilgi Merkezi'nde yapılacak. Pertev Naili Boratav'm Eyiül 1997'de Tarih Vakfi 'na verdiğj ve- kalet ile başlayan ve mart ayı içinde aranuzdan ay- nldıktan sonra hızlanan 'PtertevNaili Boratav Ar- şivi Projesi' tamamlandı. Pertev Naili ve Hayrün- nisa Boratav'm evindeki malzeme, Nanterre Üni- versitesi'ndekı malzeme- rrfn mikrofifmîeri ve B«F" gaziçi Onrversitesi'ndekî malzeme geçen günler- de Tarih Vakfi Bilgi Bet- ge Merkezi'neulaştı. Ar- şiv, Türkiye'nin birçok yöresinden deriennriş ma- sal, türkü, halk tiyatrosu, emobotanik, halk übbı ve astronomisi şarkı, teker- leme, şiir, hikâye, atasö- zü başta olmak üzere halkbiliminin hemen tüm alaalanna aıt malzeme ile çeşidi halkbilim incele- melerini kapsıyor. Toplant» saat 18.40- 18.45'te Talat Halman'm konuşmasıyla başlaya- cak. Toplanünın progra- mı şöyle: saat 18.45- I8.50Orhan^fer'Pn>- jenin özetJenmesi', saat 18.50-18.55 ArzuÖz- türkmen 'Arşivin Öne- mi', saat 18.55-19.05 M. Sabri Kra 'Arşiv Mabe- mesinin Jçeriği'. saat 19.05-19.25 proje des- tekleme kurulu üyeleri- nin konuşmalan. (Tel:0212S1352 35) ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Devlet Kültüründe Yalan Temeli Türkiye için birsaptama -haklı olarak- hep yine- leniyor: Dünyada on beş yıldır ortalama yüzde yet- miş enflasyonla yaşayan bir ülke daha yok. Peki ya dünyada neredeyse yanm yüzyıldır dev- let kültürü yalanlar temeline dayanan bir ülke da- ha var mı? O da yok. Yakın tarihe kısa bir atıfta bulunalım. Mustafa Kemal, yönetim biçimi cumhuriyet olan ve yalnız- ca halk için var olması öngörülmüş bir devletin ku- rucusuydu. Bu öngörü, "Hâkimiyet kayıtsız şart- sız milletindir" ilkesiyfe dıle getirilmişti. Ismet Inö- nü ise bu cumhuriyeti çok partili rejim temeline orur- tarakdemokrasinın, yaniegemenliğin kayıtsız şart- sız millete ait olmasının yolunu bütünüyle açmış- tı. Burada hep vurgulanması gereken nokta, 1950'ye kadarki devlet anlayışı veuygulamasıdır. Bu anla- yışa ve uygulamaya göre devlet, tek gerekçesini ancak halk için var olmakta bulabilir. Böyle bir an- layış, son dönemlerinde artık kendi kendisi için bi- le var olmayacak ölçüde yozlaşmış Osmanlı im- paratoriuğu'nun ardından gerçek bir devrimdi. Atatürkdevrimlerini heptabandan, yani "halktan" gelme olmadığı gerekçesiyle devrım diye nitelen- dirmekten kaçınanlann ve Kemalizmi birtoplum ya da devlet öğretisi saymaya yanaşmayanların gör- medikleri -ya da görmezlikten gelmeyi yeğledik- leri- tarihi dönüm noktası işte budur. Cumhuriyetin kurucuları, Batı'nın yüzyıllar alan bir süreç sonucu varabildiği "halk için var olan devlet" hedefi bağlamında, yeni Türk toplumunun bu kadar zamanasahip bulunmadığı bilincıyle, yi- tirilmiş çağlann boşluğunun ancak kitlesel bir eği- tim ve aydınlanma atağıyla doldurulabıleceğine inanmışlardı. Yalnızca bağımsız düşünce üretebil- meleri yolunda eğıtilmiş bıreylerden oluşma bir halkın, kendisini yönetenlerden devletı halk için var etmemenin hesabını sorabileceğı gerçeği kar- şısında, bu da çok doğru bir saptamaydı. Bütün bu gerçeklerin yerini yalanlann ve yanılt- macalann almaya başlaması, 1950'den sonraya rastlar. Demokrat Parti'nın iktıdara gelmesiyle bir- iikte amacma ulaşmış gözüken çok partili rejim, za- manla partilerin iktıdara gelme yarışmasında dev- leti nasıl en yaygın biçimde halk için var edebile- ceklerini değil, fakat kendilerinin kılabileceklerini düşündükleri, öte yandan da bu düşünceyi halka onlann yarannaymış gibi tanıttıklan bir tuhaf reji- me dönüşür. Böyle bir ortamın kendini ayakta tu- tabilmesi, elbet düşünen insanların değil, kapıkul- lannın olabildiğince çoğalması koşuluna bağlıdır. Kapıkulu yetiştirebilmenin birinci koşulu ise eğiti- mi cumhuriyetin kuruluş yıllanndakı hedeflere gö- re değil, ama elbet söylenenı ezberleme, tartışma- yı ve bağımsız düşünce üretmeyi haddini bilmez- lik sayma, kitaplar arasında ilke olarak zararlı-za- rarsız ayrımı gütme gibi hedeflere göre düzenle- mektir. , 1950'lerdeh Saşfah'arak Köy Enstitüierı ve Ter- cüme Bürosu gibi, bir zamanlarki Türk Aydınlan- ması'nın temel taşlannın planlı bir tutumla ortadan kaldırılması, bütün bir ülkeyi düşünmeye değil, ama yalnızca körü körüne inanmaya götürme he- defi bağlamında son derece tutarlı bir davranıştır! Yine 1950'lerden başlanarak, dinın siyasete git- tikçe daha çok araç edinilmesı de elbet rastlantı değildir ve yukarıdaki "yeni hedefler" bağlamın- da değeıiendirilmesi gereken bir noktadır. Bilindi- ği gibi dinler, ilkelerinı tartışma değil, fakat -zorun- lu olarak- inanç zeminine dayandıran sistemlerdir. Batı, ilerleyebilmek, başka deyişle doğası gereği evrime kapalı inanç karşısında evrime açık düşün- ceye yaşama hakkı tanıyabilmek için çareyi, din olgusunu insanla kendi vicdanı arasındaki ilişkiy- le sınıriamakta bulmuştur. Bu, dini yadsıyan, inanç özgüriüğünü kısıtlayan bir tutumun değil, fakat dinin gerçek yerini belir- leyen, böylece de inanç özgüriüğünü bulanıklık- tan kurtanp somutlaştıran laik anlayışın bir ürünü- dür. Atatürk devrimlerinin temelini oluşturan laik- lik anlayışı da budur. Devleti halk için var olma hedefinden saptırıp, kişisel iktidar hırslarını doyurabilecek ve azınlıkla- ra nimet kapısı olabilecek bir bulanıklığa sürükle- mek için laiklik kavramını da yozlaştırmak. 1950'ler- den günümüze kadar süren büyük yalanın omur- gasıdır. Bu omurgayı irdelemeyi sürdüreceğiz. Emin Başaranbilek'e ödül... • Kültür Servisi - 20-27 Haziran tarihlerinde Slovenya'nın Trebnje kentinde bu yıl 31 .'si düzenlenen "Tabor Uluslararası Naif Sanatçılar Toplantısı"na davet edilen ressam Emin Başaranbilek'e Tabor Büyük Altın Nişanı verildi. Son otuz yılda iki Yugoslav sanatçıya verilen nişanı. gösterdiği yüksek performans, ülkesınde ve yurtdışmda naif resmin tanınması ve sevilmesine olan katkılan, ferkh FesitHİeri Başaranbilek aldı. 1968'den beri sürekliliğini koruyan, bugüne kadar birçok ülkeden sanatçının katıldığı Tabor Toplantılan'nm yapıldığı Trebnje Naif Sanatçılar Müzesi de koleksiyonlannda yer alan sekiz yüzden fazla naif resim ve heykel ile dünyanın en zengin naif sanat müzelerinden biri. TBVIA Vakfı fotoğraf sergisi • Kültür Servisi-TEM A Vakffnın lFSAK'la ortaklaşa düzenlediği çevre konulu fotoğraf sergisi. Profılo Alışveriş Merkezi'nde açıldı. 26 Temmuz'a kadarjürecek sergide, Türkiye'nin degişik noktalannda çekilmiş çevre sorunlan ve doğal güzelliklerin fotoğraflannın yanı sıra geçen yıl düzenlenen fotoğraf yanşmasında derece almış eserler de yer alıyor. BUGÜN • YAPI KREDİ SANAT FESTİVALİ kapsamında bu akşam saat 21.15'te Yeni Türkü. Harbıye Açıkhava Tiyatrosu'nda müzikseverlerle buluşacak. • AKSANAT'ta saat 12.30 \e 19.00'da 'Frank Sinatra'yı Anma Etkinlikleri' çerçevesinde Frank Sinatra ve Nancy Sinatra'nın biriikte verdikleri konser lazer diskten dinlenebilir. • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ'nde saat 17.30'da Yo-Yo Ma 'Umut Mücadelesi' izlenebilir. • İFSAK'ta saat 19.30 ve 2O.3O'da AFAD'ın 'Mardin'de Yaşam' konulu karma dia göstensi yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle