28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 TEMMUZ 1998 PERŞEMBE 14 KULTUR Aydın Esen Türkiye'de kuracağı modern müzik ve caz okulu için çalışmalara başladı Çağdaş orkestraya Türk sazları FECİR ALPTEKtN Modem müzik ve caz denildiğınde uluslararası arenada Türkiye'den akJa gelen ilk ısim... Pıyanist ve kompozi- tör Aydın Esen bu akşam Kemer Co- untry Havuzbaşı'nda bir konser ven- yor. Esene basta Baron Brovvne, dav ul- da Steve Smith ve vokalde Randy Esen'ın eşlık edecegi konserin başla- ma saati 21.00. Yaşamını Amerika ile Tiirkiye arasında sürdüren Esen, bura- da çalmanın kendisi için ayrı birzevk olduğunu belirtiyor. Istanbul Üniversitesi Devlet Kon- servatuvan'nın Piyano ve Kompozis- yon bölümlennden mezun olduktan sonra yurtdışında, içlerinde Berkeley School of Music'in de bulundugu çe- şitli akademi ve konservatuvarlarda eğitim gören Esen, bugün dünyaca ün- lü müzisyenlerin birlikte çalışmak is- tedıkleri bir isim. Esen. farklı ortamlarda farklı insan- larla çalmanın, müzik ve kültür alışve- nşinın önemine inanıyor: "Müzik ev- rensel bir oiaydır, bir yerde oturup çal- mak degil." Klasık müzikle olan bağlanm hiçbir zaman koparmayan Esen, akustik ve elektroniğı birleştiren çagdaş müzi- klen yana. Doğaçlamayı klasik müzik kalıplan içinde notaya döküyor. Her yıl dünyanın en önemli müzisyenle- nyle bır araya gelerek, *17. yiizyıi cid- diyetiyle' müzik üzerine konuştuklan- nı anlatıyor Esen: "Bugün müzik ada- mının işi çok daha zor. Yüzyillann bi- rikimini çok iyi bilmesi gerekiyor, an- cak işi akustikle bitirmesi de imkânsız. Elektronik ola>ın içinde artık. Zaten müzik sizi ister tstemez oralara götürii- yor." "Bugünün insanı neredeyse ben de oradayını" diyen Esen. yaptığı müzi- ğı "mainstreanr olarak tanımlıyor: "Bu çağdaş müzik, modern müzik,yani bu- günün müziği... fleri derecelerde do- Ala ğaçlamayı içeriyor. En iyi yapıtiar do- ğaçlama) la ortm a çıkıj or. Bu noktada da varatıcılık çok önemli. Bi/, içine elektroniği de katarak müziğin boyut- lannı açma>a çalışıvoruz." 'Biam sazlar olmadan olmaz' Esen'e göre müzisyenin sahıp olma- sı gereken en önemli şev lerden biri de armoni bılgısı. Müzigin ruhunu ve ka- rakterini şekıllendiren tek öğenin armo- ni olduğuna inanıyor: "Armoni bir derttir. İnsanın karşıst- na bir sürii kural çıkanr. Matemalik gi- bidir,ama burada j aptığınız şey m üzik- tir. Armoni)i bilirsiniz \e bu bilghle müzik yaparsınız. Ben çok küçük >aş- larda tanıştım armonh le, babam trom- pet çalıvordu ve miizikle hep iç içeydik. Armonh i okulda öğrenmek zordur. Bende workshopiar sırasında bu konu- >a ağırlık verme>eçalışi) orum. Armo- ni gerçekten uğraştmcı ve sonsuz/1 Bu noktada. Esen'in söyleşimiz sı- rasında değindıği çok önemli ikı pro- jesınden ılkine geliyor söz. "Armoni vardır, bir siirü ses ve cnstrümanın ar- moni içinde olmasıvardır"diyor Esen, "Çağdaş bir orkestra bilindik, aüşılmış bir armoni sunar dinleyiciye. Dünya bu armoniyi kabul etmiştir. O orkest- raya bir saz, bir ney koysanız garip kar- şılanır. Oysaki bugün çağdaş bir or- kestranın içinde bizden de en az 10 ta- nesazolmalıdır. Bi/im sazlar olmadan olmaz. Bunun için de mücadele etme- miz gerekir." Esen şu sıralarda çağdaş orkestrayla Türk sazlannı bir araya ge- Jasik müzikle bağını hiç koparmayan Aydın Esen, akustik ve elektronigi birleştiren çağdaş müziğe inanıyor. 'İleri derecelerde doğaçlamalar' içeren müziğini ise 'mainstream' olarak tanımlıyor. tirecek bir yapıt üzerinde çalışiyor. Bu uygulamayı ilk olarak Türkiye'den bir orkestrayla gerçekleştırmeyi amaçlayan sanatçı, Türk müzisyenlerin katılaca- ğı bir Avrupa orkestrasıyla da aynı ça- lışmanın yapılabileceğini söylüyor. CD çalışmalan sürüyor Esen, eğitmen kimliğiyle de müzik adına aktif bir rol üstleniyor. Mastır kurslan \eriyor, vvorkshoplarda genç- lerle bır araya geliyor. Yurtdışı bağ- lantılan aracılığıyla 5-6 yıldır eğitim için burslu olarak Amerika'yagönder- dığı ögrencileri var Esen'in: a Burada da çok iyi gnıplar, çok akıllı çocuklar var. Son dönemde gayet iyi işJer çıkan- yorlar. Ancak bu çocuklann daha çok çalışmalan, çalabilmeleri için ortam gerekiyor. Biz de bu ortamı yaratmaya çaüşıyoruz." Esen'in şu an üzerinde çalıştığı di- ğer önemli proje de Türkiye'da bir mo- dern müzik v e caz okulu kurmak. "Bu- rada yapacakjanmız, üniversitevi bile aşar"diye söze başlıyor Esen, "Ancak ünrversite adıyla bir sınıflandırma yap- mak istemiyorum. Bir adamın üniver- siteye girebilmesi için birçok voldan geçmcsi gerekiyor. Ben, kuracağunız okulda herkesin bir şansı olsun isriyo- rum, dağınık bir halde girse de bura- da kendini toparlasın.»" Büyükolasılıkla Kemer Country'de kurulacak okulun 1 -2 aylık kurlar ha- linde eğitim yapması tasarlanıyor. Ders- lerin vvorkshop havasında, ancak daha yoğun geçeceği okulda Türkiye'den ve yurtdışından çok önemli müzik adam- lan dönüşümlü olarak eğitmenlik ya- pacaklar. Tüm enstrümanların yer alacağı okulda toplam eğitim süresi bir yılı geçmeyecek. "Insanlann artık 4-5 yı- la vakitieri yok" diyor Esen. "Biz bu- raya gelenleri akademik çalışmalara boğmaktan çok. onlara kendilerini ge- liştirme hrsatı sunmak.>aratKilıklan- nı arttirmak istivoruz. Bu çocuklar ar- tık eğitim görmek için Avrupa'ya gh- mesinJer". Klasik müzikten mainstream ve ca- za dek uzanan geniş bır yelpazede ça- lışma yapacak olan okulun büyük ola- sılıkla 6 ay ila 1 sene içinde kurulaca- ğını müjdeliyor Esen. Sanatçının konser programı ve CD çahşmalan da sürüyor. Hafta sonu Ge- nova'da bir konser verecek olan Esen, sonbaharda Akbank Caz Festivali'ne ka- tılmak için yine Türkıye'ye dönecek. Istanbul ve Ankara'da izleyiciyle bu- luşacak. Bu akşarn Kemer Country'de birlikte çalacağı grupla kaydedeceği bir de CD projesi var Esen'in. Kayıt- lann yaz sonunda Türkiye'de gerçek- leştirilmesi tasarlanıyor. Cassandra Wilson yarın istanbulda Güneyli kadınm söyleyecekleri var LALE KUYUCU Yapı Kredi Sanat Festıvali, üç aya yayılan uzun koşusunu çok önem- li bir konserle noktalıyor. Art arda izledığımız festıval konserlerinden sonra. Açıkhava sahnesine gerçek- ten ayın ışığı düşecek. Cassandra VVilson. doksanlı yıllann en ılgi çe- kıci şarkıcılanndan bıri. Yenilikçi tavn. söylediğı şarkılarda iz bırakan derin kontralto sesi ve yeni yeni or- taya koydugu şarkı yazarlığıyla gü- nümüzün en farklı müzisyenleri ara- sında yerini aldı bile... Cassandra Wılson'a Istanbul konserinde, bas- ta Lonnie Plaxko. gitarda Marvin SeweIL piyanoda EricLewis, davul- da da Marcus Bailor eşlik edecek. Cassandra Wilson, yeni farkına vardığı bir döngünün içinden her albümünde başka bir yönünü keş- federek çıkıyor. Caz şarkılan din- leyerek geçırdığı çocukluğundan sonra funk. country ve blues söyle- WHson,yannakşamAçıkhava'da di. Bugün de ızlenni taşıdıği Abbey Lincolnve DaveHoOand'laçalışma- ya başladı. M-Base CoBective, Five Elements, Ne» Air \e Manhartan Rh>1hmQub gruplany la şarkı söy- ledi.İlgınçrirki. 1980'lerinşarkıcı- ya yer bırakmayan kalabalık funk müzik gruplannda yerini lyice sağ- lamlaştırdı. l^85'ten sonra kendi albümlerine yöneldı. Hem eleştir- TrieTîlefîfrhenTdedinleyıcılenn bir^ çoğunun en ıyı albümü olarak nite- lediğı "Blue Light Td Dawn"la bir- likte, Cassandra VVilson'ın biçemı de belirgınleştı. Bu albümde akustik blues'u de- nedi VVılson. Hemen ardından. caz sahnesine çıkmış en cesur isimler- den bın olduğunu da kanıtladı. Hep ilenye bakarak sürdürdüğıi avantgart şarkıcılığıyla elini köklenne doğru uzattı. Böylece Billie Holiday ve CarmenMcRaeile başlayan ve Ab- bev Lincoln'la süren çizginin bir ucundan da o tuttu. Cassandra VVilson'ın tekniği ala- bıldiğine yalın. Caz standartlann- dan country-folk meiodilerine giden çizgide yer alan her şarkıda aynı derecede cesur davranıyor. Wil- son'un sesinde her şarkı başkalaşı- yorveadetayeniden yazılıyor. Bil- İie Holiday'in caz dışı şarkıların keyfıni cazseverlere hıssertırmesi gibi Cassandra Wılson da köklerin- den getırdiği şarkılan albümlenn- de seslendiriyor. U'ilson ve Abbey Lincoln iki koldan şarkı devrimle- ri yapıyor. Lincoln Who Lsed to Dance albümüne BobDylan'ın Mr. Tambourine Man'ını alıvor; Cas- sandra Wilson da New Moon Da- ughter'da Monkees'in ünlü bestesi LastTraintoClarksville'i seslendi- riyor. Tartışmalar sürerken; 'U2'nun Love is Blindness'ı ve Bıllıe Holi- day'in Strange Fruıt adlı bestesi a> - nı albümde mutlu komşuluklar ge- liştiriyor. lyice rafıneleştirdiği duy- gulannı dile getirmekten kaçmmı- yor Cassandra \Vilson. Days Avve- igh, Blue Skies. Blue Lı'ght "Til Davvn. Nevv Moon Daughteralbüm- lerinde farkJı VV'ilson denev len var. Dinleyicileri aynı noktada buluştu- ran da bu farklar oluyor. Bu süreye Dave Holland'la Dream of the El- ders ve VVynton Marsalis'le Blood on the Fields projelen de dahıl. Cassandra Wilson"ın kendisını dinleyerek şarkılannı dinlettıği al- bümlerde, yapımcısı CraigStreefın de önemh' görevlen var. VVılson ve Street gözü peklikte vanşırken. şar- kılan seçıp seslendirmekte elma- nın iki yansı gibı birbirlennı ta- mamlıyorlar. Street'ın düzenleme- leri. Cassandra VVilson'm anlatma- yı seven yanını daha da görünür kı- lıyor. Blue Light 'Til Dawn albü- müyle biçeme yofunlaşan ıkılıyi, New Moon Daughter'da duygüîaf-" la uğraşırken izlı>oruz. Bunu >a- parken, Cassandra VVılson armo- niyle birlikte melodiyı terssüz edı- yor. Cassandra VV'ilson. Billie Holi- day gıbi sözlerle müzıği sürüklü- yor. Cümleleri tümüyle kendısıne ait. Strange Fruıt"la Holıday'e bır kez daha selam veriyor. Çağdaş şarkı- cılığın canlı bır örneğı olarak caz. pop, funk, countrv' ve blues'un öz- hael standardı Skylark'ta ve Neil Young'ın ünlü Harvest Moonunda dayeniden yakalıyor. VV'ilson. Nevv Moon Daughter albümünde seslen- dirdiği Solomon. Find Hım ve A Little Warm Death'le besteci tara- fını da gün ışığına çıkardı. Nevv Mo- on Daughter'ın ardından. Jacky Ter- rason'la birlikte Rendez-vous albü- münde caz standartlannı yeniledi. Cassandra VV'ilson, her albümü- ne bir öykü, şarkılanna da ö>kü- nünbölümlerigözüylebakıvor. Ba- şı. gelişimi ve sonu olan öyküler bunlar. Sınırlar ve tanımlar Cas- sandra VVilson'a çoktan boyun eğ- di. VVilson öykülennin olanca özgür- lüğüyle yazılışına bir kez de Açık- hava'da tanık olacağız 'Bir balerinin trajiköyküsüy Açıkhava \la • St.Petersburg Bale Tiyatrosu bu kez ünlü balerin Olga Spessivtseva'nın öyküsünü anfatan *Red Giselle' adlı gösteriyi 1-5 Eylül'de Istanbul'da sahneleyecek. Kültür Servisi - Genç Pamuk- bank sanat etkinliklerı çerçeve- sinde, Rusya'nm çağdaş bale top- luluklanndan biri olarak kabul edilen St. Petersburg Bale Tıvat- rosu, "Red Giselle: Bir Balerinin Öyküsü" adlı göstenyı sergile- mek üzere eylül ayında İstanbul'a geliyor. 55 kişilik St. Petersburg Bale Tiyatrosu. l -5 Eylül tarihinde Ce- mil Topuzlu Açıkhava Sahne- si'nde , ünlü balennlerden Olga Spessivtseva'nın trajik >aşamöy- küsünü Istanbullu sanatseverle- rin beğenisine sunacak. Koreog- rafisini Boris Eifmanın. dekor ve kostümünü Vıacheslav Oku- ne*'in vaptığı gösteride. St. Peters- burg Orkestrasf nın şefliğıni Va- lery O\sianiko\ üstleniyor. tkı perdelikbale. Ça\ko>ski,Schnit- ke. Bizet ve Adolphe Adamın müziklerinden oluşuyor. 'GiseBe' rolü ile befleklerde yer edinen Olga Spessivtseva'nın Rus- ya'da başlayıp ABD'de biten. kla- sik baleden modern dansa. bü- yük aşklarından Batıdakı kor- kunç yalnızlığına. iniş çıkışlarla dolu gerçek yaşamöyküsünü ko- nu a]an "Red Giselle: Bir Baleri- nin Öyküsü'", tıyatronun yalın di- lini kullanan dramatik ve kusur- suz bır bale örneğı olarak nite- lçndinlı>'or.. . ^ . .^-__ Dünya prömiyeri geçen yıl Moskova Bolşoy Ti- yatrosu'nda gerçek- leştırilen ve daha sonra St. Peters- burg. Varşova ve Nevv York'ta * başarılı olan gösten. lstan- t ^ ^ » - bul'dan sonra Tok- yo'da sahnelenecek. Önemli Rus tıyatro ödüllerinin de sahibı olan St. Petersburg Bale Tiyatro- su. Pamukbank sanat etkinlik- leri çerçevesinde 1996 yılında da -Don Kişot'', "Bir Definin Dü> leri" adlı gösteri ile îstanbullu sa- natseverlerle buluşmuştu. Topluluğa lstanbul'daki göste- risinde Valery Ovsianikov yöne- timindeki 65 kişilik St. Peters- burg Orkestrası eşlik edecek. Boris Eifman'ın "Red Giselle: Bir Balerinin Ö>küsü" adlı bale >apıtı, ünlü Rus balenn Olga Spes- sıvtseva'nın anısına adanmış. 1895"te St. Petersburg'da doğan sa- natçı. vaşamının ilk on yılını >e- tımhanede geçirdi. lOyaşınday- ken katıldığı St. Petersburg Impa- ratorluk Bale Tiyatrosu'nda dik- katleri üzerine çektığı sırada he- nüz 15 yaşındajdı. Okuldan ay- rıldıktanjonra Mannsky Tiyatro- su'nda, ilende en iyi yorumcu olarak kabul edileceği 'Gisetle" de dahıl olmak üzere çeşitli gös- ten lerde başdansçı olarak görev aldı. Bu sırada patlak veren Rus Devrimi, Olga'nın yas^mını de- ğiştirdi. Rusya'dan göç et- tikten sonra çeşitli ül- kelerdeönemli top- luluklarda dans eden Olga; en çok 'Giselle', 'Kugu Gölü've'Uyu- van turan Olga, Rusya'dan Batı'ya göç ettikten sonra geçirdiği ruh- sal bunalım nedeniyle genç yaş- ta sahnelerden çekildi ve 20 yılı- nı akıl hastanesınde geçirdi. Sağ- lığına yeniden kavujunca New York yakınlanndaki bir Rus ko- lonisine yerleşen Olga Spessivt- seva, 96 yaşında yaşama veda et- tiği 1991 yılınadekoradaya- şadı. Güzel 1 gıbı kla- sik bale ya- pıtlannın başrollerinde- ki yorumuyla ün kazandı. Paris Operası'nda tanıştığı ve birlikte dans ettığı partnen Ser- ge Lifar ile bale tanhınin en ünlü cıftlennden bırıni Michelangelo 'nun heykeline verdiği hasarın nedeni araştırılıyor Pieta'nın sırrınıIBM^özec^"KülturServisî-Safiât tanhçıler MiclielaİH gelo'nun kendi mezannı neden parçalara böldüğünün sımnı çözmek için bilgisayar teknolojisinden yararlanacaklar. ttalyan Yüksek Rönesansı'nın büyük ustası Mic- helangelo, blok mermer üzerine oyduğu Florentine Pieta'sını, yetmişlerini sürdüğü yıllardayapmıştı. Heykel yaptığı dönemde de sanatçının çağdaşlan tarafından çok be- ğenilmiş, hatta I553'te 'TheLifeofMkhe- langelo' adlı kitabın yazan Asconio Condi- \i'ye de ilham kaynağı olmuşru. "Heykelin jjüzeUiği vthüznü uzerine konuşabilmek. mümkün değil. Isnrap ve hüzün bu hey- kellerde doruk noktaya ulaşıvor. Bu hey- kel,onun bugünekadar vaptığı en zahmet- Uiş..." Heykele övgüleryazıladursun, Mıc helangelo yaptığı heykelden hoşnu değildı besbellı. Heykeli tamamladık tan iki yıl sonra sanatçı, eline çekici alarak onu değiştırmek istedı. Kollan kırdı; Isa'nın sol baca- ğını, Bakire Meryem'in sol ko- lunu ve Maria Magdalene'ın sağ solunu... Paramparçaedılen he>ke- lin bir bölümü çok tanınmayan bir heykeltıraş Tiberio Calcagni tarafından restoreedildi. Fakat Calcagni restorasyonutamam- layamadan öldü. Onanlan bu heykel şu anda Tiorahsa'daki Öpera del Duomo Müzesi'nde bulunuyor ve İsa'nın bacağı hâlâ kayıp. Michelangelo'nun heykel üzerindeki zarar verici tavn, yüzyıllardır sanatçılann ve ta- rihçilerin kafasmı kanştınyor. Bu konu üze- rine pek çok kişi farklı bakış açılan getiri- yor. Ömeğin birileri mermerin çatlak oldu- ğunu söylerken, bir başkası Michelange- lo'nun, yaptığı işten memnun olmadığı için heykeli kırdığı görüşünü savunuyor. Bu-neykeHe-tlgili- en doğru bilgiyi eldeetmekiste- Michelanuclo nun 1497-1500'de yaptığı bir başka Pieta Roma St Peters'de bulunuvor. yen Amerikalı sanat tarihçi JackVVasserman. sonunda çareyi IBM servisine başvurmak- tabuldu. Bilgisayar uzmanlan iki milyonda- tayı bir araya getirerek, 700 dijital fotoğra- fı peş peşe çekebilecek altı- lens kameray- la yapıtın orijinal halini ortaya çıkaracak bir program yapmaya başladılar bıle. Profesör VVasserman bu programın heykel üzerinde daha önce mümkün olmayan incelemenin oluşrurulmasmda çok önemli yardımlarda bulunacağını düşünüyor. VV'asserman ge- çen hafta Floransa'da verdiği konferanstaya- -pTt-üzerme-ştmlarr söylüyoıdur^Cateag^ ni'nin restorasyonunu gerçekleştirdiği böKim- leri bilgisa)ar aracılığıyla ortaya çıkanrsak, Mkhelangelo'nun,>apıtın hangj bölümleri- ne zarar verdiğini de öğrenmiş olacağız. Bu da bize Michelangelo'nun neden heykele za- rar verdiği konusunda bilgiverecek. Michc- langelo'nun he>keleotkekndiği için zarar ver- diğini düşünmüyortım. Heykele ancak mem- nun kalmadığı için hasar vermiş olabüir. Meryem'inyüzüne baknğunızda düzehtne- lerin izlerini görebUiyoruz. Michelangelo heykele çok doğal bir ifade vermek isthor- du> IBM'in bu programı sanat dünyasında bomba etkisi yaratacağa benziyor. Bu tek- nolojiyle hem Pieta'nın yaratılışına ışık tu- tulmuş olacak hem de dünya sanatında ka- ranlıkta kalmış gerçekler gün ışığına çıka- nlabilecek. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Yazı... Telefonun sesiyle uyandım". Kaçıncı çalışıydı, bil- miyorum. Yataktan fırlayıp, sanki dünyanın en önemli haberinı bekliyordum, salona doğru koş- tum: Saati bilmiyorum, zaten sabaha karşı yatmı- şım. Ama telefondakıne yeni uyandığımı söylemeye- ceğim. Yakın birisiyse, sorun yok. Yatak odasın- dan salona gelene kadar sesim borazan gibi öt- mesin diye sesimi açmaya çalışıyorum. Telefondaki ayıplamasın! Aradaki mesafe en fazla on metre. Sesimi aç- ma sürem ise en fazla on saniye. Birtakım elekt- ronik cihazlarla aram iyi olmadığı için, telesekre- terim yok. Bu yüzden telefona, kapanmadan ye- tişmeliyım! Yetişemiyorum. Aynı şey dün de oldu. Saat 10 sularıydı, bugün gibi ben yine yetişemedim. Za- ten geç yatmıştım. Bir de sabah altı buçukta kla- sik uyanmalarımdan biri başıma gelince, yanm sa- at kadar kitap okumuştum. Yani sözün kısası uykuya gereksinimim sürüyor. Peki, iki gündürtelefon eden de kim! Aynı kişi mi? Yoksa dünyanın en önemli haberini mi verecek! Artık uyuyamam, hava oldukça sıcak. Yazımın son günü, hatta dün yazmalıydım. Ama ne yaza- cağım! Her zaman günler öncesinden yazı konum bel- lidir kafamın içinde. Zamanla şekillenir. Makinenin başına oturduğumda, nadir ilişki kurduğum elekt- ronik cihazlardandır bilgisayar, yazı bir çırpıda çı- kar. Yazının niteliğine göre birtakım kaynaklara ba- kılacaksa bakılır, bilgiler doğrulanır, bazen de bir- iki telefon açılır... Ne var ki bugün öyle değil. Belki de sıcaklardan- dır. Zaten şimdi en güzel bahane sıcaklar. Memur zamlarının düşük tutulmasının nedeni bile sıcaklarla açıklanabilir. Doların biraz düşme- si, trafik kazalan, Adana depreminın ardındaki yı- kıntılarfalan... Olmuyor! Düşünüyor düşünüyor, birtürlü "neya- zacağımı" bulamıyorum. Kitaplar kanştırıyorum, son ayın dergilerine bakıyorum, bir türlü işin için- den çıkamıyorum. Hemangi bir yazı konusu kafamın içinde oluş- muyor. Kesinlikle sıcaklardandır. En iyisi sayfa editörümüz Handan Şenköken'e telefon açıp, bu haftakı yazıyı yazamayacağımı söylemek. Bir hafta da köşem boş kalsın! Şimdi- ye kadar boş kalmadı. (İki sene önceki üniversite sınavlarının sonuçla- n yüzünden birkez yazım, bu köşede, yayımlan- mamıştı. Yani ben köşemi hiç boş bırakmadım. Bı- rakmaya da niyetim yok!) Evet, evet en iyisi editörüme telefon edip, bu haf- ta yazamayacağımı bildirmek. Nasıl olsa elinde birçok kültür, sanat haberi vardır. Onlardan birka- çını koysa köşe dolar. Kimse de farkına varmaz! Doğrusu bu da içime sinmiyor. Cumhurıyet'te- ki ilk yazılarımın 1988'e uzanmasına karşın üç yıl- dır sürekli "Işıldak ve Yelpaze"y\ perşembeleri ya- zıyoaım. Ama yapılacafk pekrbir şey de yok. Yalnızca yazı yazmak için, okuduğum bir kitabı tanıtmak da anlamsız geliyor. Zaten geçen hafta, okuduğum kitaplardan söz etmıştim. Eee bandrol için de iki kez yazdık. Gerçi konu tükenmedi. Hiç tükenir mi. Türki- ye'de yaşıyorsanız. Istanbul'da yaşıyorsanız. Suç sıcaklarda! Telefona sanlıyorum. Kibarca, bu hafta yazamayacağımı bildiriyorum! Ne yapalım, okurlanm da bir hafta beni okumasınlar! Masamın başına geçip, Behçet NecatigiPin "Yazı" şiirini bir kez daha yüksek sesle kendi ken- dime, yazı sorumluluğunu üzerinden atmış bir ada- mın rahatlığıyla okuyorum: Ve şairler boyuna kimlere yazartar? Yıkılmış köprülerin başında Ürkmüş boşluktan biri inliyorsa Ve şairler onlara geldimlere yazartar. Yüzyılın en iyi İngilizce romanı James Joyce'un 'Ulysses'i • Kültür Servisi - lngiliz yazar James Joyce'un 'Ulysses' adlı eseri. 20. yüzyılda İngilizce yayımlanan en iyi roman seçildi. Seçim, 1917 yılından beri klasik kitaplar yayımlayan Modern Library adlı kuruluş tarafından belirlenen uzmanlar kurulu tarafından yapıldı. Birinciliği Joyce'un bir grup Dublinlınin hayatlanndan bir günü anlattığı 'Ulysess' alırken ikincıliğı Amerikalı yazar Scott Fitzgerald'ın yazdığı ve Long Island sosyetesinin çöküşünûn anlanfdığj "MuKteşem Gatsl)y"ardîrKurûT, üçüncülüğe yine James Joyce'un eseri 'Genç Bir Artistin Porfresi'ni, dördüncülüğe Rus asıllı yazar VladimirNabokov'un 'Lolita'sını, beşinciliğe ise Aldous Huxley"in 'Cesur Yeni Dünya' adlı eserini değer buldu. Toprak, su ve hava kirliüği yanşmasi sonuçlandı... • Kültür Servisi - Trakya çevresindeki olumsuz sanayileşme ve çevTe kirlıliğine dikkat çekmek için düzenlenen Ulusal Toprak. Su, Hava Kirliliğı Karikatür Yanşmasi sonuçlandı. Ismail Gülgeç, Erdoğan Bozok. Sinan Gürdağcık, Sami Caner ve Kamil Yavuz'dan oluşan karikatürcü jüri üyeleri, büyük ödülü Ömer Servi'ye verdiler. Başan ödüllerini ise Mehmet Kahraman, Mümın Durma ve Hakan Sümer, jüri özel ödüllerini Uğur Pamuk (Çorum), Mümin Bayram (Bursa), Ihsan Kocagöz (Istanbul) alırken özendirme ödülünü Ozan Tunç -aldı. Aynca Sponsor Firma Mega-Asansörlerr' Ödülü'nü Burhanettin Ardagil kazandı. Yanşmanın sergisi ve ödül töreni 28-30 Ağustos tanhlen arasında Edirne-Uzunköprü'ye bağlı Yeniköy'de düzenlenecek Çevre Festivali'nde yapılacak. Aynca Istanbul ve diğer illerde de yınelenecek serginın fotoğraflan bir albümde toplanacak. Grup Gündogarken konserleri... • Kültür Servisi - Grup Gündogarken bugün Boğaziçi Üniversitesi'nde konser verecek. Grup daha sonra sırasıyla Çanakkale, Altınoluk, A^alık. Bodrum, Marmarıs, Çeşme ve son olarak da 7 Ağustos'ta Rumelıhısan'nda izleyıcileriyle buluşacak. 1 Eylül'de başlamak üzere özel bir televizyon kanalıyla TV programı için anlaşma yapan grup elemanlan, kasım ayı başlannda da yeni bir albüm için stüdyoya girecekler. Aynca tıyatroyla da yakından ilgilenen Grup Gündogarken, özel bir projenin ön hazırlığını yapıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle