Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 TEMMUZ 1998 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Türkiye'de Işçi Olmak...
Prof. Dr. AHMET SALTIK
Türk Tabipleri Birliği tş Saglıgı Akademik Kurul Cyesi
E
meğin işçileş- lenium da (binyıl) uygar-
mesı kolay ba- lık. görkemli boyutlarına
şanlabilmiş de- sömürünün en aza indirdi-
ğildir. Kölelık. ği. hatta vok edildiği, üre-
cariyelik. ma- timden \ e onun doğurduğu
toplumsal gönenç (refah)
mesı kolay ba-
şanlabilmişde-
ğildir. Kölelık.
cariyelik. ma-
rabalık. yancılık.. emek sö-
mürüsünün kurumsallaştı-
nlması girişımlerinin üriin-
lerıdır. Sömürüyü meşru
kılmak. sözde etik kılıflara
sokmak amacıyla makyaj-
lanan bu sözcüİderle emek,
yüzyıllarca ederinin çok al-
tında bedellerle egemenkr-
ce kullanılagelmiştır. Sö-
mürgenler karşısında eme-
ğin başkaldınsınm tarihi de
milyonlarcayıllık uygarlık
tanhınde ancak geçen yüz-
yılauzanmaktadır. Dahası.
köleligin reddi ile tüm in-
sanlann haklar ve özgür-
lükler bakımından eşit doğ-
duklannın kabulii 1948 yı-
lına. yani ancak 50 yıl ön-
cesıne: lnsan Haklan EvTen-
sel Bildirgesi'netarihlene-
bilmektedir.
Günümüz uygarlıgı
önemli ölçüde emeğin sö-
müriisü üzerinde kurulmuş-
tur. 3. binyıla gırerken ın-
sanlık bu ayıbını daha faz-
la sürdürmemelidir. Bu mı-
\e erinçten (huzur) hakça
pay alındığı bır toplumsal
yapı ile taşınmalıdır.
Neler yapılabüir?
Ülkemizde çalışma ya-
şamına ılışkin düzenleme-
ler esas olarak 27 Mayıs
1960 devriminin ardından
gündeme gırmiştir. Dola-
yısıyla çahşma mevzuatı-
mız çok eskı değildir: fakat
tümüyle çağdaş normlar-
dan oluştuğunu ileri sür-
mek olanaksızdır. Esasen
anılan mevzuat ile çalışan-
lar lehine sağlanan kaza-
nımlar tepeden ınmecidir.
61 Ana>asası"nın sağladı-
gı özgürlükler ortamında
yakalanan olumlu itki. bu
kazanımlann başlıca uyara-
nıdır. Ne yazık ki. Türkiye
işverenınin çalışma vaşa-
mı normlarının uluslarara-
sı kıhnması sürecindeki di-
rengen tutumu sürmekte-
dir. Kimi kez, var olan mev-
zuat kurallanna karşı pasıf
direniş. görmezden gelme..
alışılan ve sıklıkla gözle-
nen durumlardır. Birçok ör-
nek verilebilmekle birlik-
te. tipik olarak. işçi saglıgı
ve iş gü\ enliğı kurullan ka-
rarlannın işçiler içın bağla-
yıcı olmasına karşılık, iş-
veren için öneri (tavsiye)
niteliğinde olması çok açık
bır \ anlılıktır. Üstelik 7 ki-
şilik bu kurulda işveren,
ağırlıklı olarak temsil edil-
mektedir.
Türkiye'de işçi saglıgı ve
güvenliği, temelde küçük
\e orta işletmelerde cıddi
sorun durumundadır. Iş ka-
zalan istatistiklerimiz yüz
kızartıcıdır. Meslek hasta-
lıklan konusunda ise hiçbir
şey bılmeme gibi kabul edi-
lemez bir durumday ız. Bii-
yük işletmelerde. bu kap-
samdaki sorunlann çözü-
müne ilişkin önemli yol
alındığı söylenebilir. Faicat
ülkemizde işletmelerin sa-
yısal olarak \e işçi istihda-
mı bakımından ezici bır bö-
lümü küçük işletmelerdir.
Bu işletmelerde iş-işçi sağ-
hgı ve güvenliği önlemleri
nu&O/AotumaA
dogal olcvzaA/ eünlsde^/
Brunch, günün her saati atıştırabileceğiniz,
tamamen doğal, mucize\i bir yiyecek.
Rejim yapıyor ya da yapmıyorsunuz. Ama eminiz, kilonuzu korumak
sizin için de çok önemli. BRUNCH Buğday ve Elma Lifli Kıtır,
Otacı'nın doğal ürûnler yelpazesinde sunduğu yepyeni, mftkemmel
bir yiyecek. Rejim yapanlar ve sağhkh beslennteye özen gösterenler
için ideal. Brunch'ı, evde, işte ve her yerde, her an yiyebilirsiniz-
Tok olmanın, sağlıkh kalmanın keyfini Brunch'Ia yaşarsımz-
• Brunch'ta yağ, tuz, feker, kathı maddesi ve kimyasal koruyucu vok.
• Büeşiminde bulunan % 50 oranındaki doğal elma ve buğday lifi, gûnlük lif
ihtiyacınızı karşılar. • LiJ, mide sıvısıyla birleştiğinde genişleyerefc tokluk hissi
verir; aşm yemeyi önler ve fazla hilolara engel olur. • Sindirim sisteminın ve
baprsaklann dûzenli çahşmasını sağlar. • Kandakı kolesterol miktartnı
ve \tan şekerini dengefer. • Gûniafe ihtiyacımzı fearjtlayacak oranda E vitamininiu
v a m s ı r a , Bl ve B2 v i t a m i n l e r i ile zengin mineraUer içerir
DietUfe
OTACt D€T Lff6 BWMCM l £ tt-GS
BRUNCHBUftOAY VC CiMA LIFLİ KftlH
Kilonuzu koruyun.
OTACf DKT UFE BBUNCK B«t KUHTSAN ÜHÛNÜDOlL
BİUSf AUMK YA OA WO$€'RÖMOZ0 İ5TEMRIC** ^ÛKfT
(0212)507 04 00
Eczane ve seçkin marketlerde.
bakımından iş\erenin öz-
lenen sorumluluk bılincı-
ne eriştığı genellemesini
yapmak olanaksızdır. Ço-
ğunluk. günü kurtarma yak-
laşımı içinde olup aslında
sorunun \ e kımi kez de ya-
sal sorumluluklannın far-
kında bile değildir. Buna
denetım eksıklıği, hatta yok-
luğu da eklenince alan tüm-
den sahipsiz kalmaktadır.
Bü> ük işletmelerde durum
görece i> i olmakla birlikte
gelişmiş ülke standartlany-
la karşılaştırılır olmaktan
çok uzaktır.
Türkiye işvereni, genel
bir tutum olarak şunu savun-
maktadır: " Deviet, işçi ile iş-
\eren arasında tarafsı/ ha-
kem olsun..."
Hakemlik. eşıtlerarasın-
dadır. O\sa çalışma yaşa-
mında böylesi bır eşitlik
yoktur. Mev zuat, zaten ağır-
hklı biçımde işverenden ya-
nadır. Örneğin Uluilarara-
sı Çalışma Örgütü'nün
(İLO). sayılan 175"ibulan
ta\siye kararlan ve sözleş-
melennden ancak 35'ini (°'o
20) benimsemiştir Türki-
ye! Ülkemiz çahşma yaşa-
mının. uluslararası norm \ e
standartlara ulaşmasını en-
gelleyenler, açıktır ki işçi-
ler değildir. Üstelik işçi ör-
gütlerinin çabalanna kar-
şın, işv erenlenn lobi etkın-
likleri ile bu uluslararası
metinlerTBMM gündemi-
ne taşınamamakta ya da ki-
mi kez cumhurbaşkanınca
\eto edilmektedirler. 158
sayılı İLO Sözleşmesi'nin
Özal'ca \eto edilışi bellek-
lerdedır. Bu sözleşmenin.
çalışanlann ış güvencesinı
düzenlediğini eklemek ye-
rinde olacaktır. DeminH dö-
neminde onanan bu sözleş-
menin tümüyle yürürlük ka-
zanması ile çalışanlar, işle-
rine son \erilmesi duru-
munda yargı önünde işve-
renleri aksi gerekçelergös-
termeye çağırabilecekkr-
dir. Tersinden bakarak Tür-
kiye işvereninin. çalışanın
işine son verme davranışı-
run hukuksal çerçevede kal-
ma zorunlulugunu içine
sindiremedığini söyleyebi-
lirmiyiz?
21. yüzyıla doğru Türki-
ye işvereninin etki ve mo-
ra! olgunluk bakımından
özlenen düzeyde olduğu.
rahatlıkla savunulabilir mi?
Eğer sa\ unulamazsa böyle-
si bir ortamda işçi olmanın
( = Türkiye'de işçi olmak!),
yakıcılığına Türkiye çalı-
şanı daha ne denli süre kat-
lanmak durumundadır'.' Da-
hası. işverenin bu olgunlu-
ğa kendiliğinden gelmesı-
nı beklemek mi gereklidir?
Dagınık ve zayıf çalışanlar
karşısında güçlü örgütlen-
mesi. ilişkileri ve finans-
manı ile işverenimız, tek
karar vencidır. 3. binyılın
katmmcı toplumunda böy-
lesi bir olgu kabul edileme-
yecegı gibi. toplumsal ba-
nş ortamında uzun boylu
sürdürülemez de.
Öte yandan, çok can sı-
kıcı bir başka olgu da neo-
liberalizm adına uygulama-
ya sokulan vahşi kapıtalist
uygulamalardır. Özelleştir-
me fason üretim, taşeron
eliyle iş güvencesinin yok
edilmesi. sendikasızlaştır-
ma. uzun süreli kalıcı istih-
dam yerine kısa süreli ge-
çici \ e sözleşme temel1i iş-
çi çahştırma. temel sorun
alanlandır.
Devlet. yurttaşların bir
arada banş içinde toplum-
sal yaşamın nimet ve kül-
fetlerinin hakça paylaşıldı-
ğı bir işleyişi sağlamak için
yurttaşlarca kurulan bir ör-
güttür. Bu örgütün şu ya da
bu toplumsal katmanın çı-
karlannı özellikle gözetme-
si kabul edilemez. O zaman
toplumsal sözleşme çiğnen-
miş olur ve meşru direnme
hakkı doğar. Dolayısıyla ül-
kemizde devlet. açıkça bir
tuzak olan ve iş\ erence ses-
lendirilen u
'işçi-iş>eren ara-
sında tarafsız hakemlik"
konumuna indirgenemez.
Tersine devlet. zayıfın hak-
lannı güçlüye karşı koruya-
cak bir işlevle yükümlüdür.
Büyük Atatürk'ün "Cum-
huriyet özellikle kimsesiz-
lerin kimsesidir''' sözü unu-
tulmamahdır. Türkiye iş-
vereni. ülkemizde çalışma
yaşamının. gelişmiş ülkeler
norm ve standartlanna gö-
re çagdaşlaştırılmasının
önünde durma ayıbını da-
ha fazla sürdürmemelidir.
Devlet. küreselleşen dün-
yada uluslararası toplumun
hukukunun. sermayemn do-
laşımına ve güv enliğine iliş-
kin yanlannı seçici olarak
alıp hukukumuza mal eder-
ken çalışanlann hak ve gü-
vencelerine ilişkin düzenle-
meleri göz ardı edemez.
Türkiye işverenleri. devle-
ti bu doğrultuda daha faz-
la kullanma da\Tanışlannın
tarihsel perspektifte nere-
ye oturtulacağının bilincin-
de olmalıdırlar. Zaten 21. yy
başlıca iki temel örge (mo-
tif) üzerinde biçimlenecek-
tir:
1) Toplumsal üretimden
giderek daha hakça pay al-
ma (örneğin somut anlam-
da gelir dağılımının düzel-
mesi, eğitimde. istihdam-
da fırsat eşitlikleri gibi...)
2) Siyasal katılım..
Işverenlerimize dü-
şenler
Üçüncü binyılın eşiginde
Türkiye işvereni. tarihsel
akış içinde yerini adama-
kıllı gözden geçirmelidir.
"Türİdye'deişçiolmak* du-
rumundaki milyonlarca in-
sanımızın daha yaşanası bir
dünyayı hak ettıklerine kuş-
ku yoktur. "Türkiye'de işçi
oJmak" özlenir ve onurlu
bir konum olmalıdır ve Türk
işv ereni üstüne düşeni ken-
diliğinden yapmalıdır, çün-
kü kendisine yakışan da bu-
dur. lşverenlerimizin. baş-
ta çalışanlar ve devlet ol-
mak üzere diğer toplum kat-
manlarıyla daha demokra-
tik bir diyalog içine girme-
leri, toplumsal barışımız
adına kendilerinin de yara-
rına olacaktır. Hiç kuşku
duyulmasın ki, uzun, hatta
orta erimde bu yarar, bu-
gün tersi yapılarak kazanıl-
dığı sanılandan çok daha
kapsamlıdır, büyüktür. Tür-
kiye'nin içine sürüklendiği
çok tatsız konjonktürde.
toplumsal adaletsizliklerin
belırleyici rol oynadığı tar-
tışmasızdır. Bu süreçte, in-
sanımızı yaşama yabancı-
laştıran bir dizi uygulama
içinde işverenlerimizin pa-
yı su götürmez.
Şimdi sıra. daha fazla ge-
cikmeksizin. Türkiye işve-
reninin diyetini ödemesine
gelmiştir. Büyük Atatürk'ün
de özledigi gibi; Türkiye.
-ayncaJıksız kaynaşmış bir
kWe" olmalıdır.
Yunanistan: Keskin Sirke...
RECEP BILGINER
Y
eni bir Haçlı Seferleri
hazırlıgı mı. Avrupa Bir-
liği'nde olup bitenler?
Birinci Dünya Savaşı
sonunda da böyle olma-
mış mıydı? Avrupa'nın şımank ço-
cuğu denilen Yunanistan özellikle
Fransız \e Ingilizlertarafından silah-
landınlıp Anadolu'yu istilaya yollan-
mıştı.
Fransızlann Çukurova, Maraş ve
Antep'te. hem de Ingiliz desteğiyle
vaptıklan, hâlâ o günleri yaşayanla-
rın dilindedir.
Fransızlar Adana ve çev resini işgal
ertiklerinde yerli halkın şehirden kaç-
maları, dag eteklerine sığınmalan,
kışkırtılan Ermeni vatandaşlanmızın
zulmünden tarihsel bir kaçıştır. O çok
acılı günler. türkülere bile yansımış-
tı Bu göç olayına da "Kaç Kaç" adı
\erilmişti. Türkününbirkaç dizesi ak-
lımdadır:
Kaç Kaça giderken yastığım kaldı
İğneden ipliğe Ermeni aldı
Bu göç sırasında, Fransız uçaklan
havadan bomba yagdırmış. Ermeni-
ler de karadan yol keserek karşılan-
naçıkan Türkleri. çocuk. yaşlı deme-
den kesmişlerdir. Adana-Tarsus yolun-
da K.âhv aoğlu diye bir tren istasyonu
\ardır. Bölük bölük. Yenice yönünde
kaçan Adanalılardan kalabalık bir
grup. bu istasyonun yakmında Erme-
ni çeteleri tarafından yollan kesile-
rek öldürülmüşrür. Bu masum insan-
lann orada gömüldükleri yerdeki bi-
nada mezarlan hâlâ durmakta. bina-
nın duvannda da olayı hikâye eden ki-
tabe bulunmaktadır. Adana'nın eski is-
tasyon yakınındaki 5 Mayıs Parkı da
Fransızlann yaptığı işkence ve kıyım-
lann canlı tanığıdır.
Türklere yüklenen hiçbir işkence,
hiçbir soykınm suçlaması. o dönem-
de Adanalılann uğradıklan zulmü ört-
bas edemez. Adana Belediye Başka-
nı dostumuz Sayın Aytaç Durak. o
dönemin acıklı olav lannı toplatıp ka-
nıtlanyla birlikte. o olaylan bilmeyen
yenı kuşaklara tanıtırsa yararlı olur.
Geçmişin kötü izlerini. dünya ba-
nşı adına bizler silmeye çalışırken,
asıl günahkârlar, kendi yaptıklan in-
sanlık dışı baskılan unutturmak için
üste çıkmaya çalışıyorlar.
lşte, dostbildiğimiz Fransa, işte fa-
natik bazı Ermeni asıllı kardeşleri-
miz.
Yabancı devletler tarafından işgale
ugramış yurdumuzda dûşmanla işbir^
liği yaparak yüzyıllarca birlikte yaşa-
mış komşulannı, hemşerilerini. va-
tandaşı olduklan devletimizi arkadan
hançerleyenler, hesap verecekleri yer-
de, birde bizden hesap soruyorlar. Ve
intikam duygulannın aracı yapmaya
kalkışıyorlar tarihi.
tşte size. Kurtuluş Savaşı sonrasın-
dan ibret dolu bir başka örnek:
Büyük Taarruz sonucu yenilip boz-
guna uğrayan Yunan askerleri, ta lz-
mir'e kadar kovalanırken yakıp yık-
mış. önüne gelenleri kılıçtan geçir-
mişlerdir. Sonra da canlannı kurtar-
mak için denize atladıklan lzmir lima-
nında, kendilerini silahlandınp Ana-
dolu'ya saldırtan müttefiklerinin bi-
le kurtarmadıklannı Türk kayıkçılar
kurtarmışlardır. Onlar da bu iyiliğe
karşılık, haince tzmir'i ateşe vermiş-
lerdir.
Buna karşılık, zafer kazanmış ordu-
larımızın Başkomutanı Mustafa Ke-
mal. çiğneyip geçmesi için Izmir'de
önüne serilen Yunan bayrağını görün-
ce sorar:
- Bu bayragı niye serdiniz önüme?
- Çiğneyip geçesiniz diye Paşam.
- Ben böyle bir şey yapamam. Çün-
kü, düşman da olsa, bayrak bir ulusun
namusudur.
- Ama Paşam, Yunan Kralı Izmir'e
geldiğinde, konuk edildiği aynı evde,
bayrağımızı çiğneyip geçmiştir.
- O bir hata etmiş. Soylu ve büyiik
Türk milleti, böyle küçük şeylere te-
nezzül etmez.
Ve aynı günlerde. lstanbul'daki müt-
tefik işgal kuv~vet!eri temsilcisi, Fran-
sız Generali Pelle, Izmir'e. Mustafa K.e-
mal'i ziyarete gelir. Aralannda geçen
konuşmanın özeti şu:
General Pelle - Müttefiklerimiz, si-
zin ordulannızın, tarafsız bölgeleri
geçmesini. savaş nedeni sayıyor.
M. Kemal - Biz kendi topraklanmız-
da tarafsız bölge diye bir şey tanımı-
yoruz.
General Pelle - Aynca, Trakya'da Yu-
nanlılann elinde bulundurduğu yerle-
ri, müttefık temsilcileri belirîeyecek-
tır.
M. Kemal - Görüyorum ki General,
siz, ev sahibi ile hırsızı birtutuyorsu-
nuz.
General Pelle - Ben burada işgal
kuvvetleri adına konuşuyordum.
M. Kemal sesini yükseltir:
- Ben de zafet kazanmış ordulan-
mr2m adına konuşuyorum. Trakya
için hiçbir pazarlık kabul etmem.
GeneTaTFeîle, Türk âskerlerinin
Boğazlar'a yürümesinin de tehlikeli
olduğunu söylerse de Mustafa Ke-
mal, "Artık, askerlerimi durdura-
mam" karşıhğmı verir. Oysa ordu yor-
gun düşmüş ve biraz da dağılmıştır.
General Pelleaşağıdanalır. M. Kemal
tek çarenin bırakışma (mütareke) an-
laşmasının imzalanması olduğunu
vurgular...
General Pelle. bu öneriyi müttefik-
lere götürmeyi kabul eder.
Savaş yorgunu bir ülke... ama ne
yaptığını, ne yapması gerektiğini bi-
len bir lider. yoksul ama inanç yüklü
bir halk... Bugün de, ulusal sorunlar-
da, halk yine kenetlenebilecek anla-
yışta olan bir halktır.
Ya kimi yöneticiler, yani kimi po-
litikacılar?..
Özellikle dışta, Türkiye'ye karşı
Haçlı Seferleri anlayışıyla aleyhte bir
karar alındığında, bu tür siyasetçiler.
bu tür yöneticiler adeta bayram edi-
yorlar. Kimi komşularla. kimi dost
görünümlü gizli düşmanlar da bunu
bir zayıflık belirtisi sayıyor.
İşte Yunanistan!
Ikincı Dünya Savaşı sonunda, aç ve
perişan kalan bu komşumuza. lstan-
bul limanlanndan kalkan >ük gemi-
leri, hep yiyecek ve giyecek taşımış-
tır. 1951-52 yıllannda. Türkiye Baş-
bakanı ve Çumhurbaşkanı. Yunanis-
tan'a ayn ayn birer resmi gezi yaptık-
lannda, Pire'den Atina'ya kadar yol-
lara dökülmüş Yunanlılar. o uzun yo-
lu. gül yapraklanndan halılarla ört-
müşlerdi. O dönemin kurtancı dostu
diye karşılanan Türkiye'ye karşı takı-
nılan bu düşman tavnn altında acaba
hangi kompleks yatıyor.
Kendilerini dev aynasında mı görü-
yorlar?
Yoksa. başkalannın maşası mı ol-
mak istiyorlar?
Herhalde, keskin sirkenin küpüne
zarar verdiğini bilmiyorlar ki geçmiş-
ten hiçbir ders almıyorlar.
İLAN
T.C.
GÜNEY KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1997 11
Karar No: 1998 2
Da\acı Güne> Aşağı Çeşme köyünden Alioğlu Mehmet Durmaz tarafından da\alı Ahmet Cemal oğlu Hüseyın Naci
Öncel aleyhrne mahkememize açıian Güney Aşağı Çeşme köyü 113 ada. 17 parselin tespitine itiraz davasında bir kısım
dahili da%alılann adreslerinin tespit edilememesi nedeni ile duruşma gününün kendılerine gazete ile ilan edıldığınden
mahkememızden verilen 20.2.1998 tarih \e 1998 2 karar sayılı ılamın hüküm kısmında davacının davasının reddine ka-
rar verildıği ve Güney Aşağı Çeşme köyü 113 ada, 17 nolu parselin tespiti ile Hüseyin Naci Öncel mırasçılan adına dos-
ya içinde me\cut 1.2.1995 tarihli aile nüfus kaydına göre taşınmazın tamamı 64 hısse kabul edilerek 8 hissesı Çemal
Varol Öncel (Hüseyin oglu, 1941 doğumlu), 8 hissesi Hüseyin Naci oğlu 1951 doğumlu Birol Öncel, 8 hissesi Hüseyin
oğlu 1956 doğumlu Gürol Öncel. 8 hissesi Hüseyin kızı 1954 doğumlu Fatma Vural Öncel. 8 hissesi 1936 doğumlu
Metrol Öncel. 8 hissesi de Hüseyin Naci Öncel'in ölen oğlu Osman Öncel'in çocuklan ve eşi arasında 2 hısse eş Jale
Öncel'e. 3 hissesi Mesude Yeşil Öncel'e, 3 hissesi Rabia Raçin Öncel'e, 8 hıssesmin Hüsevm Naci Öncel'in ölü oğlu
Zıya Şenol Öncel'in mirasçılan arasında 2 hissesi eşi Aynur Öncel'e, 3 hissesi Aydın Öncel'e. 3 hissesi Erdem Öncel
adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmış olup dahili davalılar Aydın Öncel, Fatma Nural Öncel, Rabıa Laçin Ön-
cel. Aynur Öncel. Mesude Yeşim Öncel, Erden Öncel, Erol Öncel, Lale Öncel ve Cemal Vural adına ilanen tebligine ka-
rar \erılmış olup,
tşbu ilanın karar yenne kaim olmak üzere yukanda adı geçen dahili davalılara yayınlandığı tarihten itibaren 15 gün
sonra teblığ edilmış sayılacağı ve işbu hüküm davacı vekılı tarafından 26.5.1998 tarihli dilekçesı ile temyiz etmiş bu-
lundufiundan işbu ılam karar ve temyiz dılekçesi olarak ilan olunur. 2.6.1998
Basın: 27485
PENCERE
Lakap!..
Lakapnedir?..
Sözlük yazıyor:
"Birkimseye özelliğinden dolayı adından ay-
rı olarak sonradan takılan ad..."
Atasözü diyor ki:
"Yiğit lakabıyla anılır."
Nasıl?..
Yıldırım Beyazıt, Yavuz Sultan Selim, Ka-
nuni Süleyman, Avcı Mehmet...
Adana'da bizim zamanımızda lakaptan geçil-
mezdi: Honik Ahmet, Yirik Abdurrahman, Ho-
key Osman, Benli Turan, Arap Necdet, Gâ-
vur Tahsin, Enik Hasan, Panos Osman, Pın-
tılış ismail, Kör Sefa. Fuzuli Selahartin. Deli
Halil, Çolak Hasan, Karikatür Duran. Yalına-
yak Kemal, vb...
Radikal gazetesinin dünkü sayısında yayım-
lanan haber başlığını okuyunca güldüm:
"Tak-Şak Paşa yuvaya döndü."
Tak-ŞakPaşakim?..
Eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş,
Doğru Yol Partisi'ne "dönüş yapmıştı".
Doğan Güreş Paşa neden 'Tak-Şak Paşa' di-
ye anılıyor? Çünkü yakın bir zaman önce Tan-
su Çiller Başbakan, Doğan Güreş de Genelkur-
may Başkanı'ydı. Bir gazeteci aralarının nasıl
olduğunu sorunca, Paşa yanıtlamıştı:
"- O tak diye emrediyor, ben şak diye yapı-
yorum."
Paşanın lakabı bu özelliğinden kaynaklanıyor.
•
Ne var ki Paşa'ya 'tak' diye emreden Tansu
Çiller'in de bir lakabı var:
"Şaibe HanımL."
Yoldan geçen birini çevirip 'tak' diye sorun:
- Şaibe Hanım kim?..
'Şak' diye yanıtlar:
- Tansu!..
Çiller'in asıl adı neredeyse unutulacak; bu ba-
yan, 'Şaibe' diye anılıyor. Nasıl anılmasın ki!.. Eko-
nomiden Sorumlu Devlet Bakanı iken Ameri-
ka'da yatırım yapan bu bayan, servetinin kay-
nağını açıklayamıyor. Üniversitede aylıklı öğre-
tim üyesi olan bir kimse trilyonlarca liratutan mal-
varlığına nasıl sahip olabilir?.. Baba zengin de-
ğil, aylıklı devlet memuru!.. Koca zengin değil;
fstanbul Bankası'nda genel müdürken banka if-
las etmiş; sonra da Çiller ailesine Allah 'yürü ya
kulum' demiş!.. Tansu Hanım Başbakanlık kol-
tuğunda otururken Antalya'da ve Kuşadası'nda
ailenin serveti kuşkulu biçimde büyüyor; üstü-
ne üstlük vergi alanında da şaibe üstüne şaibe
aileye musallat gölgeyi karanlıklaştınyor. Mec-
lis'te Yüce Divan'a gönderilirken, DYP Genel
Başkanı Tansu Hanım, Anayasa Mahkemesi'nin
kapattığı Refah Partisi'y'e 'ahlaksız sözleşme' ya-
parak sıyınyor.
•
Şaibe Hanım, irtica ile işbirliği yapınca, Doğan
Paşa dayanamamış havlu atmıştı:
- Boş ol!..
Peki, şimdi ne değişti?.. Şaibe Hanım mürte-
cilerle ittifak içinde yalnız laikliğe değil, askere
karşı da savaşımını yürütmüyor mu?.. Doğan Gü-
reş neden Şaibe'nin kumnaylığına yeniden talip
oluyor?..
Bir alaturka şarkı var:
"Bu ne sevgi ah, bu ne ıstırap
Zavallı kalbim ne kadar harap
Nasibim olsun biryudum şarap..."
DYP'deki buluşma anlamlı!..
Şaibe Hanım yine 'Tak' diyecek...
Paşa da 'Şak'...
Yazık bu Paşa'yaL
TEŞEKKÜR
Kızımızın doğumunda gereken ilginin çok
faztasıyla bizleri sevindiren
Kadıköy Şifa Hastanesi doktorlanndan
Sayın Opr. Dr. ÜMRAN TOMAY'a,
Sayın Opr. Dr. VEDAT ÖZCAN'a,
Sayın Dr. MELİH OKTAY'a
ve Doğum Kliniği'nde çalışan tüm personele, en
içten teşekkürierimizi sunarız.
NİLGÜN - TAMER DAĞLIOĞLU
IFSAK
İFSAK 94. DÖNEM
FOTOĞRAF SEMİNERLERİ
BAŞLIYOR.
39 YILLIK DENEYİMLl İFSAK'IN
94. DÖ.NEM FOTOĞRAF SEMİNERLERİ
14 TEMMUZ 1998 SAL1 -18 TEMMUZ 1998
CUMARTESİ GÜNLERİ BAŞLIYOR.
Cumartesi günleri 11.15-13.15; Salı günlen 19.15-21.15
saatlerı arasında yapılacak ve 8 hafta sürecek olan
seminerlerde:
- Fotoğraf Makinesi - Işık ve Kullanımı - Filtreler ve
Yardımcı Araçlar - Kompozisyon - Karanlık Oda -
Çekim Teknikleri - Fotoğrafçılığın Evrimi ve Geleceği
dersleri işlenecektir. Seminerlcr sırasında çekim
gezileri ve karanlık oda uvgulamaları vapılacaktır.
Aynntıh bılgı içın, 292 42 01 ve 292 18 07 no'lu
telefonlardan saat 13.30'dan sonra bilgi alınabilir.
Adres: İstiklal Cad. \>han Işık Sok. No: 34 K. 2
Özverim Apt. Beyoğlu - İstanbul.
KÜLTÜR • SANAT 293 89 78 (3 HAT)
ŞAIRIN KENDİ SESINDEN KASET VE CD'Sİ ÇIKTI
'Senin Gemin Camdan Sevgili
1
Bu albumun geliri Sokak Çocuklan Gönûliüleri Derneği'ne bırakılmıstır