28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 TEMMUZ 1998 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Türkiye'de Işçi Olmak... Prof. Dr. AHMET SALTIK Türk Tabipleri Birliği tş Saglıgı Akademik Kurul Cyesi E meğin işçileş- lenium da (binyıl) uygar- mesı kolay ba- lık. görkemli boyutlarına şanlabilmiş de- sömürünün en aza indirdi- ğildir. Kölelık. ği. hatta vok edildiği, üre- cariyelik. ma- timden \ e onun doğurduğu toplumsal gönenç (refah) mesı kolay ba- şanlabilmişde- ğildir. Kölelık. cariyelik. ma- rabalık. yancılık.. emek sö- mürüsünün kurumsallaştı- nlması girişımlerinin üriin- lerıdır. Sömürüyü meşru kılmak. sözde etik kılıflara sokmak amacıyla makyaj- lanan bu sözcüİderle emek, yüzyıllarca ederinin çok al- tında bedellerle egemenkr- ce kullanılagelmiştır. Sö- mürgenler karşısında eme- ğin başkaldınsınm tarihi de milyonlarcayıllık uygarlık tanhınde ancak geçen yüz- yılauzanmaktadır. Dahası. köleligin reddi ile tüm in- sanlann haklar ve özgür- lükler bakımından eşit doğ- duklannın kabulii 1948 yı- lına. yani ancak 50 yıl ön- cesıne: lnsan Haklan EvTen- sel Bildirgesi'netarihlene- bilmektedir. Günümüz uygarlıgı önemli ölçüde emeğin sö- müriisü üzerinde kurulmuş- tur. 3. binyıla gırerken ın- sanlık bu ayıbını daha faz- la sürdürmemelidir. Bu mı- \e erinçten (huzur) hakça pay alındığı bır toplumsal yapı ile taşınmalıdır. Neler yapılabüir? Ülkemizde çalışma ya- şamına ılışkin düzenleme- ler esas olarak 27 Mayıs 1960 devriminin ardından gündeme gırmiştir. Dola- yısıyla çahşma mevzuatı- mız çok eskı değildir: fakat tümüyle çağdaş normlar- dan oluştuğunu ileri sür- mek olanaksızdır. Esasen anılan mevzuat ile çalışan- lar lehine sağlanan kaza- nımlar tepeden ınmecidir. 61 Ana>asası"nın sağladı- gı özgürlükler ortamında yakalanan olumlu itki. bu kazanımlann başlıca uyara- nıdır. Ne yazık ki. Türkiye işverenınin çalışma vaşa- mı normlarının uluslarara- sı kıhnması sürecindeki di- rengen tutumu sürmekte- dir. Kimi kez, var olan mev- zuat kurallanna karşı pasıf direniş. görmezden gelme.. alışılan ve sıklıkla gözle- nen durumlardır. Birçok ör- nek verilebilmekle birlik- te. tipik olarak. işçi saglıgı ve iş gü\ enliğı kurullan ka- rarlannın işçiler içın bağla- yıcı olmasına karşılık, iş- veren için öneri (tavsiye) niteliğinde olması çok açık bır \ anlılıktır. Üstelik 7 ki- şilik bu kurulda işveren, ağırlıklı olarak temsil edil- mektedir. Türkiye'de işçi saglıgı ve güvenliği, temelde küçük \e orta işletmelerde cıddi sorun durumundadır. Iş ka- zalan istatistiklerimiz yüz kızartıcıdır. Meslek hasta- lıklan konusunda ise hiçbir şey bılmeme gibi kabul edi- lemez bir durumday ız. Bii- yük işletmelerde. bu kap- samdaki sorunlann çözü- müne ilişkin önemli yol alındığı söylenebilir. Faicat ülkemizde işletmelerin sa- yısal olarak \e işçi istihda- mı bakımından ezici bır bö- lümü küçük işletmelerdir. Bu işletmelerde iş-işçi sağ- hgı ve güvenliği önlemleri nu&O/AotumaA dogal olcvzaA/ eünlsde^/ Brunch, günün her saati atıştırabileceğiniz, tamamen doğal, mucize\i bir yiyecek. Rejim yapıyor ya da yapmıyorsunuz. Ama eminiz, kilonuzu korumak sizin için de çok önemli. BRUNCH Buğday ve Elma Lifli Kıtır, Otacı'nın doğal ürûnler yelpazesinde sunduğu yepyeni, mftkemmel bir yiyecek. Rejim yapanlar ve sağhkh beslennteye özen gösterenler için ideal. Brunch'ı, evde, işte ve her yerde, her an yiyebilirsiniz- Tok olmanın, sağlıkh kalmanın keyfini Brunch'Ia yaşarsımz- • Brunch'ta yağ, tuz, feker, kathı maddesi ve kimyasal koruyucu vok. • Büeşiminde bulunan % 50 oranındaki doğal elma ve buğday lifi, gûnlük lif ihtiyacınızı karşılar. • LiJ, mide sıvısıyla birleştiğinde genişleyerefc tokluk hissi verir; aşm yemeyi önler ve fazla hilolara engel olur. • Sindirim sisteminın ve baprsaklann dûzenli çahşmasını sağlar. • Kandakı kolesterol miktartnı ve \tan şekerini dengefer. • Gûniafe ihtiyacımzı fearjtlayacak oranda E vitamininiu v a m s ı r a , Bl ve B2 v i t a m i n l e r i ile zengin mineraUer içerir DietUfe OTACt D€T Lff6 BWMCM l £ tt-GS BRUNCHBUftOAY VC CiMA LIFLİ KftlH Kilonuzu koruyun. OTACf DKT UFE BBUNCK B«t KUHTSAN ÜHÛNÜDOlL BİUSf AUMK YA OA WO$€'RÖMOZ0 İ5TEMRIC** ^ÛKfT (0212)507 04 00 Eczane ve seçkin marketlerde. bakımından iş\erenin öz- lenen sorumluluk bılincı- ne eriştığı genellemesini yapmak olanaksızdır. Ço- ğunluk. günü kurtarma yak- laşımı içinde olup aslında sorunun \ e kımi kez de ya- sal sorumluluklannın far- kında bile değildir. Buna denetım eksıklıği, hatta yok- luğu da eklenince alan tüm- den sahipsiz kalmaktadır. Bü> ük işletmelerde durum görece i> i olmakla birlikte gelişmiş ülke standartlany- la karşılaştırılır olmaktan çok uzaktır. Türkiye işvereni, genel bir tutum olarak şunu savun- maktadır: " Deviet, işçi ile iş- \eren arasında tarafsı/ ha- kem olsun..." Hakemlik. eşıtlerarasın- dadır. O\sa çalışma yaşa- mında böylesi bır eşitlik yoktur. Mev zuat, zaten ağır- hklı biçımde işverenden ya- nadır. Örneğin Uluilarara- sı Çalışma Örgütü'nün (İLO). sayılan 175"ibulan ta\siye kararlan ve sözleş- melennden ancak 35'ini (°'o 20) benimsemiştir Türki- ye! Ülkemiz çahşma yaşa- mının. uluslararası norm \ e standartlara ulaşmasını en- gelleyenler, açıktır ki işçi- ler değildir. Üstelik işçi ör- gütlerinin çabalanna kar- şın, işv erenlenn lobi etkın- likleri ile bu uluslararası metinlerTBMM gündemi- ne taşınamamakta ya da ki- mi kez cumhurbaşkanınca \eto edilmektedirler. 158 sayılı İLO Sözleşmesi'nin Özal'ca \eto edilışi bellek- lerdedır. Bu sözleşmenin. çalışanlann ış güvencesinı düzenlediğini eklemek ye- rinde olacaktır. DeminH dö- neminde onanan bu sözleş- menin tümüyle yürürlük ka- zanması ile çalışanlar, işle- rine son \erilmesi duru- munda yargı önünde işve- renleri aksi gerekçelergös- termeye çağırabilecekkr- dir. Tersinden bakarak Tür- kiye işvereninin. çalışanın işine son verme davranışı- run hukuksal çerçevede kal- ma zorunlulugunu içine sindiremedığini söyleyebi- lirmiyiz? 21. yüzyıla doğru Türki- ye işvereninin etki ve mo- ra! olgunluk bakımından özlenen düzeyde olduğu. rahatlıkla savunulabilir mi? Eğer sa\ unulamazsa böyle- si bir ortamda işçi olmanın ( = Türkiye'de işçi olmak!), yakıcılığına Türkiye çalı- şanı daha ne denli süre kat- lanmak durumundadır'.' Da- hası. işverenin bu olgunlu- ğa kendiliğinden gelmesı- nı beklemek mi gereklidir? Dagınık ve zayıf çalışanlar karşısında güçlü örgütlen- mesi. ilişkileri ve finans- manı ile işverenimız, tek karar vencidır. 3. binyılın katmmcı toplumunda böy- lesi bir olgu kabul edileme- yecegı gibi. toplumsal ba- nş ortamında uzun boylu sürdürülemez de. Öte yandan, çok can sı- kıcı bir başka olgu da neo- liberalizm adına uygulama- ya sokulan vahşi kapıtalist uygulamalardır. Özelleştir- me fason üretim, taşeron eliyle iş güvencesinin yok edilmesi. sendikasızlaştır- ma. uzun süreli kalıcı istih- dam yerine kısa süreli ge- çici \ e sözleşme temel1i iş- çi çahştırma. temel sorun alanlandır. Devlet. yurttaşların bir arada banş içinde toplum- sal yaşamın nimet ve kül- fetlerinin hakça paylaşıldı- ğı bir işleyişi sağlamak için yurttaşlarca kurulan bir ör- güttür. Bu örgütün şu ya da bu toplumsal katmanın çı- karlannı özellikle gözetme- si kabul edilemez. O zaman toplumsal sözleşme çiğnen- miş olur ve meşru direnme hakkı doğar. Dolayısıyla ül- kemizde devlet. açıkça bir tuzak olan ve iş\ erence ses- lendirilen u 'işçi-iş>eren ara- sında tarafsız hakemlik" konumuna indirgenemez. Tersine devlet. zayıfın hak- lannı güçlüye karşı koruya- cak bir işlevle yükümlüdür. Büyük Atatürk'ün "Cum- huriyet özellikle kimsesiz- lerin kimsesidir''' sözü unu- tulmamahdır. Türkiye iş- vereni. ülkemizde çalışma yaşamının. gelişmiş ülkeler norm ve standartlanna gö- re çagdaşlaştırılmasının önünde durma ayıbını da- ha fazla sürdürmemelidir. Devlet. küreselleşen dün- yada uluslararası toplumun hukukunun. sermayemn do- laşımına ve güv enliğine iliş- kin yanlannı seçici olarak alıp hukukumuza mal eder- ken çalışanlann hak ve gü- vencelerine ilişkin düzenle- meleri göz ardı edemez. Türkiye işverenleri. devle- ti bu doğrultuda daha faz- la kullanma da\Tanışlannın tarihsel perspektifte nere- ye oturtulacağının bilincin- de olmalıdırlar. Zaten 21. yy başlıca iki temel örge (mo- tif) üzerinde biçimlenecek- tir: 1) Toplumsal üretimden giderek daha hakça pay al- ma (örneğin somut anlam- da gelir dağılımının düzel- mesi, eğitimde. istihdam- da fırsat eşitlikleri gibi...) 2) Siyasal katılım.. Işverenlerimize dü- şenler Üçüncü binyılın eşiginde Türkiye işvereni. tarihsel akış içinde yerini adama- kıllı gözden geçirmelidir. "Türİdye'deişçiolmak* du- rumundaki milyonlarca in- sanımızın daha yaşanası bir dünyayı hak ettıklerine kuş- ku yoktur. "Türkiye'de işçi oJmak" özlenir ve onurlu bir konum olmalıdır ve Türk işv ereni üstüne düşeni ken- diliğinden yapmalıdır, çün- kü kendisine yakışan da bu- dur. lşverenlerimizin. baş- ta çalışanlar ve devlet ol- mak üzere diğer toplum kat- manlarıyla daha demokra- tik bir diyalog içine girme- leri, toplumsal barışımız adına kendilerinin de yara- rına olacaktır. Hiç kuşku duyulmasın ki, uzun, hatta orta erimde bu yarar, bu- gün tersi yapılarak kazanıl- dığı sanılandan çok daha kapsamlıdır, büyüktür. Tür- kiye'nin içine sürüklendiği çok tatsız konjonktürde. toplumsal adaletsizliklerin belırleyici rol oynadığı tar- tışmasızdır. Bu süreçte, in- sanımızı yaşama yabancı- laştıran bir dizi uygulama içinde işverenlerimizin pa- yı su götürmez. Şimdi sıra. daha fazla ge- cikmeksizin. Türkiye işve- reninin diyetini ödemesine gelmiştir. Büyük Atatürk'ün de özledigi gibi; Türkiye. -ayncaJıksız kaynaşmış bir kWe" olmalıdır. Yunanistan: Keskin Sirke... RECEP BILGINER Y eni bir Haçlı Seferleri hazırlıgı mı. Avrupa Bir- liği'nde olup bitenler? Birinci Dünya Savaşı sonunda da böyle olma- mış mıydı? Avrupa'nın şımank ço- cuğu denilen Yunanistan özellikle Fransız \e Ingilizlertarafından silah- landınlıp Anadolu'yu istilaya yollan- mıştı. Fransızlann Çukurova, Maraş ve Antep'te. hem de Ingiliz desteğiyle vaptıklan, hâlâ o günleri yaşayanla- rın dilindedir. Fransızlar Adana ve çev resini işgal ertiklerinde yerli halkın şehirden kaç- maları, dag eteklerine sığınmalan, kışkırtılan Ermeni vatandaşlanmızın zulmünden tarihsel bir kaçıştır. O çok acılı günler. türkülere bile yansımış- tı Bu göç olayına da "Kaç Kaç" adı \erilmişti. Türkününbirkaç dizesi ak- lımdadır: Kaç Kaça giderken yastığım kaldı İğneden ipliğe Ermeni aldı Bu göç sırasında, Fransız uçaklan havadan bomba yagdırmış. Ermeni- ler de karadan yol keserek karşılan- naçıkan Türkleri. çocuk. yaşlı deme- den kesmişlerdir. Adana-Tarsus yolun- da K.âhv aoğlu diye bir tren istasyonu \ardır. Bölük bölük. Yenice yönünde kaçan Adanalılardan kalabalık bir grup. bu istasyonun yakmında Erme- ni çeteleri tarafından yollan kesile- rek öldürülmüşrür. Bu masum insan- lann orada gömüldükleri yerdeki bi- nada mezarlan hâlâ durmakta. bina- nın duvannda da olayı hikâye eden ki- tabe bulunmaktadır. Adana'nın eski is- tasyon yakınındaki 5 Mayıs Parkı da Fransızlann yaptığı işkence ve kıyım- lann canlı tanığıdır. Türklere yüklenen hiçbir işkence, hiçbir soykınm suçlaması. o dönem- de Adanalılann uğradıklan zulmü ört- bas edemez. Adana Belediye Başka- nı dostumuz Sayın Aytaç Durak. o dönemin acıklı olav lannı toplatıp ka- nıtlanyla birlikte. o olaylan bilmeyen yenı kuşaklara tanıtırsa yararlı olur. Geçmişin kötü izlerini. dünya ba- nşı adına bizler silmeye çalışırken, asıl günahkârlar, kendi yaptıklan in- sanlık dışı baskılan unutturmak için üste çıkmaya çalışıyorlar. lşte, dostbildiğimiz Fransa, işte fa- natik bazı Ermeni asıllı kardeşleri- miz. Yabancı devletler tarafından işgale ugramış yurdumuzda dûşmanla işbir^ liği yaparak yüzyıllarca birlikte yaşa- mış komşulannı, hemşerilerini. va- tandaşı olduklan devletimizi arkadan hançerleyenler, hesap verecekleri yer- de, birde bizden hesap soruyorlar. Ve intikam duygulannın aracı yapmaya kalkışıyorlar tarihi. tşte size. Kurtuluş Savaşı sonrasın- dan ibret dolu bir başka örnek: Büyük Taarruz sonucu yenilip boz- guna uğrayan Yunan askerleri, ta lz- mir'e kadar kovalanırken yakıp yık- mış. önüne gelenleri kılıçtan geçir- mişlerdir. Sonra da canlannı kurtar- mak için denize atladıklan lzmir lima- nında, kendilerini silahlandınp Ana- dolu'ya saldırtan müttefiklerinin bi- le kurtarmadıklannı Türk kayıkçılar kurtarmışlardır. Onlar da bu iyiliğe karşılık, haince tzmir'i ateşe vermiş- lerdir. Buna karşılık, zafer kazanmış ordu- larımızın Başkomutanı Mustafa Ke- mal. çiğneyip geçmesi için Izmir'de önüne serilen Yunan bayrağını görün- ce sorar: - Bu bayragı niye serdiniz önüme? - Çiğneyip geçesiniz diye Paşam. - Ben böyle bir şey yapamam. Çün- kü, düşman da olsa, bayrak bir ulusun namusudur. - Ama Paşam, Yunan Kralı Izmir'e geldiğinde, konuk edildiği aynı evde, bayrağımızı çiğneyip geçmiştir. - O bir hata etmiş. Soylu ve büyiik Türk milleti, böyle küçük şeylere te- nezzül etmez. Ve aynı günlerde. lstanbul'daki müt- tefik işgal kuv~vet!eri temsilcisi, Fran- sız Generali Pelle, Izmir'e. Mustafa K.e- mal'i ziyarete gelir. Aralannda geçen konuşmanın özeti şu: General Pelle - Müttefiklerimiz, si- zin ordulannızın, tarafsız bölgeleri geçmesini. savaş nedeni sayıyor. M. Kemal - Biz kendi topraklanmız- da tarafsız bölge diye bir şey tanımı- yoruz. General Pelle - Aynca, Trakya'da Yu- nanlılann elinde bulundurduğu yerle- ri, müttefık temsilcileri belirîeyecek- tır. M. Kemal - Görüyorum ki General, siz, ev sahibi ile hırsızı birtutuyorsu- nuz. General Pelle - Ben burada işgal kuvvetleri adına konuşuyordum. M. Kemal sesini yükseltir: - Ben de zafet kazanmış ordulan- mr2m adına konuşuyorum. Trakya için hiçbir pazarlık kabul etmem. GeneTaTFeîle, Türk âskerlerinin Boğazlar'a yürümesinin de tehlikeli olduğunu söylerse de Mustafa Ke- mal, "Artık, askerlerimi durdura- mam" karşıhğmı verir. Oysa ordu yor- gun düşmüş ve biraz da dağılmıştır. General Pelleaşağıdanalır. M. Kemal tek çarenin bırakışma (mütareke) an- laşmasının imzalanması olduğunu vurgular... General Pelle. bu öneriyi müttefik- lere götürmeyi kabul eder. Savaş yorgunu bir ülke... ama ne yaptığını, ne yapması gerektiğini bi- len bir lider. yoksul ama inanç yüklü bir halk... Bugün de, ulusal sorunlar- da, halk yine kenetlenebilecek anla- yışta olan bir halktır. Ya kimi yöneticiler, yani kimi po- litikacılar?.. Özellikle dışta, Türkiye'ye karşı Haçlı Seferleri anlayışıyla aleyhte bir karar alındığında, bu tür siyasetçiler. bu tür yöneticiler adeta bayram edi- yorlar. Kimi komşularla. kimi dost görünümlü gizli düşmanlar da bunu bir zayıflık belirtisi sayıyor. İşte Yunanistan! Ikincı Dünya Savaşı sonunda, aç ve perişan kalan bu komşumuza. lstan- bul limanlanndan kalkan >ük gemi- leri, hep yiyecek ve giyecek taşımış- tır. 1951-52 yıllannda. Türkiye Baş- bakanı ve Çumhurbaşkanı. Yunanis- tan'a ayn ayn birer resmi gezi yaptık- lannda, Pire'den Atina'ya kadar yol- lara dökülmüş Yunanlılar. o uzun yo- lu. gül yapraklanndan halılarla ört- müşlerdi. O dönemin kurtancı dostu diye karşılanan Türkiye'ye karşı takı- nılan bu düşman tavnn altında acaba hangi kompleks yatıyor. Kendilerini dev aynasında mı görü- yorlar? Yoksa. başkalannın maşası mı ol- mak istiyorlar? Herhalde, keskin sirkenin küpüne zarar verdiğini bilmiyorlar ki geçmiş- ten hiçbir ders almıyorlar. İLAN T.C. GÜNEY KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1997 11 Karar No: 1998 2 Da\acı Güne> Aşağı Çeşme köyünden Alioğlu Mehmet Durmaz tarafından da\alı Ahmet Cemal oğlu Hüseyın Naci Öncel aleyhrne mahkememize açıian Güney Aşağı Çeşme köyü 113 ada. 17 parselin tespitine itiraz davasında bir kısım dahili da%alılann adreslerinin tespit edilememesi nedeni ile duruşma gününün kendılerine gazete ile ilan edıldığınden mahkememızden verilen 20.2.1998 tarih \e 1998 2 karar sayılı ılamın hüküm kısmında davacının davasının reddine ka- rar verildıği ve Güney Aşağı Çeşme köyü 113 ada, 17 nolu parselin tespiti ile Hüseyin Naci Öncel mırasçılan adına dos- ya içinde me\cut 1.2.1995 tarihli aile nüfus kaydına göre taşınmazın tamamı 64 hısse kabul edilerek 8 hissesı Çemal Varol Öncel (Hüseyin oglu, 1941 doğumlu), 8 hissesi Hüseyin Naci oğlu 1951 doğumlu Birol Öncel, 8 hissesi Hüseyin oğlu 1956 doğumlu Gürol Öncel. 8 hissesi Hüseyin kızı 1954 doğumlu Fatma Vural Öncel. 8 hissesi 1936 doğumlu Metrol Öncel. 8 hissesi de Hüseyin Naci Öncel'in ölen oğlu Osman Öncel'in çocuklan ve eşi arasında 2 hısse eş Jale Öncel'e. 3 hissesi Mesude Yeşil Öncel'e, 3 hissesi Rabia Raçin Öncel'e, 8 hıssesmin Hüsevm Naci Öncel'in ölü oğlu Zıya Şenol Öncel'in mirasçılan arasında 2 hissesi eşi Aynur Öncel'e, 3 hissesi Aydın Öncel'e. 3 hissesi Erdem Öncel adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmış olup dahili davalılar Aydın Öncel, Fatma Nural Öncel, Rabıa Laçin Ön- cel. Aynur Öncel. Mesude Yeşim Öncel, Erden Öncel, Erol Öncel, Lale Öncel ve Cemal Vural adına ilanen tebligine ka- rar \erılmış olup, tşbu ilanın karar yenne kaim olmak üzere yukanda adı geçen dahili davalılara yayınlandığı tarihten itibaren 15 gün sonra teblığ edilmış sayılacağı ve işbu hüküm davacı vekılı tarafından 26.5.1998 tarihli dilekçesı ile temyiz etmiş bu- lundufiundan işbu ılam karar ve temyiz dılekçesi olarak ilan olunur. 2.6.1998 Basın: 27485 PENCERE Lakap!.. Lakapnedir?.. Sözlük yazıyor: "Birkimseye özelliğinden dolayı adından ay- rı olarak sonradan takılan ad..." Atasözü diyor ki: "Yiğit lakabıyla anılır." Nasıl?.. Yıldırım Beyazıt, Yavuz Sultan Selim, Ka- nuni Süleyman, Avcı Mehmet... Adana'da bizim zamanımızda lakaptan geçil- mezdi: Honik Ahmet, Yirik Abdurrahman, Ho- key Osman, Benli Turan, Arap Necdet, Gâ- vur Tahsin, Enik Hasan, Panos Osman, Pın- tılış ismail, Kör Sefa. Fuzuli Selahartin. Deli Halil, Çolak Hasan, Karikatür Duran. Yalına- yak Kemal, vb... Radikal gazetesinin dünkü sayısında yayım- lanan haber başlığını okuyunca güldüm: "Tak-Şak Paşa yuvaya döndü." Tak-ŞakPaşakim?.. Eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, Doğru Yol Partisi'ne "dönüş yapmıştı". Doğan Güreş Paşa neden 'Tak-Şak Paşa' di- ye anılıyor? Çünkü yakın bir zaman önce Tan- su Çiller Başbakan, Doğan Güreş de Genelkur- may Başkanı'ydı. Bir gazeteci aralarının nasıl olduğunu sorunca, Paşa yanıtlamıştı: "- O tak diye emrediyor, ben şak diye yapı- yorum." Paşanın lakabı bu özelliğinden kaynaklanıyor. • Ne var ki Paşa'ya 'tak' diye emreden Tansu Çiller'in de bir lakabı var: "Şaibe HanımL." Yoldan geçen birini çevirip 'tak' diye sorun: - Şaibe Hanım kim?.. 'Şak' diye yanıtlar: - Tansu!.. Çiller'in asıl adı neredeyse unutulacak; bu ba- yan, 'Şaibe' diye anılıyor. Nasıl anılmasın ki!.. Eko- nomiden Sorumlu Devlet Bakanı iken Ameri- ka'da yatırım yapan bu bayan, servetinin kay- nağını açıklayamıyor. Üniversitede aylıklı öğre- tim üyesi olan bir kimse trilyonlarca liratutan mal- varlığına nasıl sahip olabilir?.. Baba zengin de- ğil, aylıklı devlet memuru!.. Koca zengin değil; fstanbul Bankası'nda genel müdürken banka if- las etmiş; sonra da Çiller ailesine Allah 'yürü ya kulum' demiş!.. Tansu Hanım Başbakanlık kol- tuğunda otururken Antalya'da ve Kuşadası'nda ailenin serveti kuşkulu biçimde büyüyor; üstü- ne üstlük vergi alanında da şaibe üstüne şaibe aileye musallat gölgeyi karanlıklaştınyor. Mec- lis'te Yüce Divan'a gönderilirken, DYP Genel Başkanı Tansu Hanım, Anayasa Mahkemesi'nin kapattığı Refah Partisi'y'e 'ahlaksız sözleşme' ya- parak sıyınyor. • Şaibe Hanım, irtica ile işbirliği yapınca, Doğan Paşa dayanamamış havlu atmıştı: - Boş ol!.. Peki, şimdi ne değişti?.. Şaibe Hanım mürte- cilerle ittifak içinde yalnız laikliğe değil, askere karşı da savaşımını yürütmüyor mu?.. Doğan Gü- reş neden Şaibe'nin kumnaylığına yeniden talip oluyor?.. Bir alaturka şarkı var: "Bu ne sevgi ah, bu ne ıstırap Zavallı kalbim ne kadar harap Nasibim olsun biryudum şarap..." DYP'deki buluşma anlamlı!.. Şaibe Hanım yine 'Tak' diyecek... Paşa da 'Şak'... Yazık bu Paşa'yaL TEŞEKKÜR Kızımızın doğumunda gereken ilginin çok faztasıyla bizleri sevindiren Kadıköy Şifa Hastanesi doktorlanndan Sayın Opr. Dr. ÜMRAN TOMAY'a, Sayın Opr. Dr. VEDAT ÖZCAN'a, Sayın Dr. MELİH OKTAY'a ve Doğum Kliniği'nde çalışan tüm personele, en içten teşekkürierimizi sunarız. NİLGÜN - TAMER DAĞLIOĞLU IFSAK İFSAK 94. DÖNEM FOTOĞRAF SEMİNERLERİ BAŞLIYOR. 39 YILLIK DENEYİMLl İFSAK'IN 94. DÖ.NEM FOTOĞRAF SEMİNERLERİ 14 TEMMUZ 1998 SAL1 -18 TEMMUZ 1998 CUMARTESİ GÜNLERİ BAŞLIYOR. Cumartesi günleri 11.15-13.15; Salı günlen 19.15-21.15 saatlerı arasında yapılacak ve 8 hafta sürecek olan seminerlerde: - Fotoğraf Makinesi - Işık ve Kullanımı - Filtreler ve Yardımcı Araçlar - Kompozisyon - Karanlık Oda - Çekim Teknikleri - Fotoğrafçılığın Evrimi ve Geleceği dersleri işlenecektir. Seminerlcr sırasında çekim gezileri ve karanlık oda uvgulamaları vapılacaktır. Aynntıh bılgı içın, 292 42 01 ve 292 18 07 no'lu telefonlardan saat 13.30'dan sonra bilgi alınabilir. Adres: İstiklal Cad. \>han Işık Sok. No: 34 K. 2 Özverim Apt. Beyoğlu - İstanbul. KÜLTÜR • SANAT 293 89 78 (3 HAT) ŞAIRIN KENDİ SESINDEN KASET VE CD'Sİ ÇIKTI 'Senin Gemin Camdan Sevgili 1 Bu albumun geliri Sokak Çocuklan Gönûliüleri Derneği'ne bırakılmıstır
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle