24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
I0TEMMUZ1998CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Kimlik: Mavi mL, pembe nıi? Geçen yılın en iyiyabancı film Altın Küre'siyle çoksayıda uluslararası ödüller kazanmış, küçük bir başyapıt niteliğindeki 'Pembe Hayat' Alkazar 'da gösteriliyor Bahçesinde mangal çevrilen, ferah \ e jik banliyö e\lerinde, burjuva komşu- lanna bir tanışma partisi veren. kalaba- Iık Fabre ailesinın bireylerini tanıdığı- tıız, taşra sosyetesinin cırtlak renkleri- ne bulanrnış, pop tonlardan çalan bir îçılış sahnesiylebaşliyor. 'MaYleen Ro- se-Pembe Havat" Brüksel'dekı sinema ve grafik sanatlar eğitıminden sonra jzun süre televız>onda pratığini geliş- tirmiş. reklam ve kısa filmler çekmiş. senaryolaryazmış, 1963doğumlu, Bel- ;ikalı yönetmen Alain Bertiner'in 1997 yapımı bu ilk uzun film çalışmasını so- nunda AIkazar'dayakala>ıpsevretmek oldukça hoş oldu doğrusu bizim için. Di- yeceğim bitevıye taşlamayla komedi- dram arasında salınan 'Pembe Hayat', bizim seyretmekten gına getirdiğımiz. gösterişli Amerikan yapımlan ve tekrar- larla süregelen şu yaz günlerimize renk ve çeşni katan. ummadığımız kadar esas- Iı ve oturaklı bir film çıktı bu hafta. Yeni girdiğı işteki şişman patronuy- la da komşu düşmüş baba Pierre (Jean- Philippe Ecoffey). sevecen anne Hanna (Michele Laroque). feleğın çemberinden geçmiş, yıllara meydan okuyan, deli- dolu, yaşlı genç kız anneanne Elisa- beth'le (HeleneVıncent), yenıyetme dö- nemine ayak basmış bir abla ve üç er- kek çocuktan oluşuyor Fabre'lar. Kala- balık ailesini şişıne şişıne konuklara ta- nıtırken. baba Pierre'le kansı Hanna 'yı hafiften yerin dibıne sokuyor, 7 yaşın- daki oğullan Ludovic'in takıp takıştınp, sürüp sürüştürüp tıpkı bir masal pren- sesi gibi arzı endam etmesı. Acımasız heteroseksüel düzen Televızyondaki pembe dızi kahrama- nı Pam'e körkütük tutkun, nann ve kı- zoğlan kızımsı küçük Ludovic (Georges Du Fresne), erkekten çok kız çocugu ol- duğuna ve büyüyünce kadın olacagına ve babasının patronunun oglu Jerome'la (Julien Riviere) da ev leneceğıne yürek- ten inanıyor. Saçı başı, bebeklerle oyna- yışı. davranışlan, sözleriyle bunu masu- mane ifade eden küçük Ludovic. yu- muşak eğilimlenni saf saf ortaya ko- Ma Vie en Rose / Yönetmen: Alain Berliner / Senaryo: Chris Vander Stappen, A. Berliner / Kamera: Yves Cape / Müzik: Dominique Dalcan / Oyuncular: Michele Laroque, Jean-Philippe Ecoffey, Georges Du Fresne, Helene Vincent, Julien Riviere, Daniel Hanssens, Laurence Bibot, Marie Bunel, Caroline Baehr / 1997 Fransa-Belçika (Avşar Film) yunca, annesi ve özeHikle babası şoka giriyor. Mane-Claire'de çocuk- cinsel- lik üstüne geyık muhabbeti türiinden yazılan okumaktan geri kalmayan, çağ- daş e\ kadını Hanna çareyi oğlunu bir ruh doktoruna götürmekte buluyor acı- len. Yetişkinlercetabusayılanbirkonu- yu patlattığından habersiz. 7 yaşın olan- ca masumıyetiyle tercih'ini dile getiren küçük Ludov ic. ailesinin bütün huzur ve düzeninin temeiıne dinamit koydugun- dan da habersızdir. 'Farklı' Ludovic yüzünden toplum- çevre baskısının gitgide ağırlaşmasıyla Fabre ailesinın ufak ufak mahalleden dışlandıgı filmde, önce kan-koca birbi- nne düşüvor sonra Pierre işinden olu- yor. Yetişkınlenn tepkisinı hıç anlaya- mavan, da>ak yedigt okuldan uzaklaş- tınlan. masum Ludovic. hoşgörülü an- neannesinın kanatlarına sığınıyor. An- ne Hanna tüm başlanna gelenden sorum- lu tuttugu küçük oğluna karşı gittikçe sertleşirken başta durumu kabullenmek- te epeyce zorlanan Pierre. daha anla- yışlı bir babaya dönüşüyor ve Fabre'lar sonuçta başka bir kente (Clermont-Fer- rand'a), \e eve taşınmak durumunda kalıyorlar mecburen. Küçük Ludovic yeni çevresinde bu kez erkeksi davranış- lar gösteren, oğlan gibi bir kız çocuğu olan Christine'le tanışıp Christine'in doğum günü partisine davet ediliyor, vs. vs... Son yıllann, cinsel kimlik arayışı çe- şitlemeleri niteliğindeki hikâyeleri per- vasızca beyazperdeye yansıtan ftlmle- rinden birölçüdeaynlarak 'arzununst- nırlan'nın henüz daha kesinkes netle- şip belirginleşmedigi. on yaş altı çocuk- luk dönemınden küçük bir kahramanın merkez karaktenni oluşturduğu. Edith Piafın ünlü şarkısını çağrıştıran adıyla •Pembe Hayat'. peşın hükümlerımızı yonaıp ufalayarak önyargılanmızın al- tını kazıyan, yüreklice kotanlmış. şınn bir taşlama- güldürü sivnlığıne bürü- nüyor. 'Herkesi olduğu gibi kabullenmelT Delidolu, gülünen cinsten çok, ince- likli.duyarlıklı.düşündürücübirkome- di tonlannda seyrederek eşcinseliik ta- busuna el atan 'Pembe Hayat'ta, danslı partılı esprili bir banliyö atmosferi ku- ran yönetmen AJain Berliner'in düşler- le gerçekler arasında gide gele kıvamı- nı tutturan, pek bir 'ükfilm'den beklen- meyecek yoğunluktaki canlı ve renkli an- latımına ilgisiz kalmak ne mümkün? Yönetmenin özellikle aynntılarda zen- ginleşen 'baktşı'nda. Magritte'leri. Del- \ıaux'lan yetiştiren Belçika gerçeküs- tücülüğü ve humorundan izler bulmak da olası yer yer. Başanlı mekân-dekor kullanımıyla da dikkati çeken. eşcin- seliik tabusu üstüne birtakım kıvnmla- nn açılıp yayıldığı bu ilk fıiminde. kar- şıtlıklann ve aynntılann vurgulanmasıy- Androjen görünüşlü. küçük oyuncu Georges Du Fresne'nin harikalar yaratügı 'Pembe Hayat'ta öteki aile bireylerini de Jean- Philippe Ecoffey (baba), Michele Laroque (anne) ve Helene Vincent (anneanne) oynuyor. la 'cart pembelerin, sanlann patladığı". kitsch'imsi bir yapıya enşerek kanye- rine gözüpek bir başlangıç yapıyor yö- netmen Alain Berliner, merkez karak- ter Ludovıc'de unutulmaz bir perfor- mans çıkaran küçük oyuncu Georges Du Fresne'den de hanka bir verim ala- rak. Küçük Ludovıc'in hayal-düş sah- neleriyle bezelı, gerçek dünyayla fante- ziyi harmanlavan ve keyifle ızlenen 'Pembe Hayat', yetişme çaglanndaki çocuklannın eşcinsel eğilimleri karşısın- dapaniğe ugramadan edemeyen izleyı- cilere ilaç gibi gelen, iyimser finali. her- kesi olduğu gibi kabul etmek gerekir mesajı ve küçük Georges Du Fresne, Michele Laroque, Helene Vincent, Je- an-Philıppe Ecoffey gibi oyunculannın yorumlanyla seçkinleşen, küçük bir baş- yapıt sayılabilir sonuçta. (Fransızcadan dilimıze kaymış, kırk yıllık 'tapet' sözcüğüne bula bula 4 ra- ket' mı bulunurmuş ey altyazıcılar?) 'Sonuna Kadar' genelde acemi işi bir 'ilkfilm' denemesi ama baştan sona ilgiyle izleniyor 1950'lerinAmerikan taşrasınayokulukBu hafta seyrettığimiz ikinci film de geçen yıl gösterildigi. Amenkan Bagımsızlan'nın ka- lesı sayılan Sundance Festiva- li'nden ses getirmiş, yine yeni bir yönetmenin ilk uzun film dene- mesi: 'Going AU The VVay - So- nuna Kadar'. DanVVakefiekTın 1970'teya- yımlandığında çok satmış, aynı adlı ünlü romanından 30 yıl ka- dar sonra bızzat yazannca sıne- maya uyarlanan bir senaryodan. taze yönetmen Mark Pellington elıyle çekılmış 'Sonuna Kadar'. 19501ı yıllann ABDsınde. ül- kenin özellikle tutuculuğuyla bi- linen orta-batı'sında geçen ve hayata atılmanın eşığınde. ha- yatın sorunlanyla yüzyüze kalan. iç dünyalan çalkantılı, arayış içındeki ikı genç erkeğe odakla- nan yeni bir 'dönem flhni'. MTV'ye çektiği pop kliple- riyle adını duyuran Mark Pel- lington'un yeteneklerini ortaya koyduğu duygulu, elemli, yakı- :ı bir komedi- dram niteliğinde- ci 'Sonuna Kadar', şimdiye ka- iar çok sayıda izlediğimiz, alı- >ı!mış erkek dostlugunu ele alan \merikan yapımlannın beylik dışelennden olabildiğince uzak lurmaya çalışarak incelikJİ. has- .as bir zeminde, tekdüze yol alı- /cr bir buçuk saat süresince. Coing All The Way / Yönetmen: Mark Pellington / Senaryo: Dan VVakefield / Kamera: Bobby Bukovvski / Müzik: Tomandandy / Oyuncular: Jeremy Davies, Ben Affleck, Amy Locane, Rachel Weisz, Rose McGovvan, Jill Clayburg, Lesley AnnWarren/1997 ABD (Özen Film) Wlerin iinJü bir romanından 1950"!erin başından itibaren. ^njpa kültürü ağırlıklı grafik sa- latlara egejnen olan Amerikan- ai reklam tarzı. bayat illüst- asyonlara dayanan bir jenerik- ebaşlayan film, askerden evle- iıe dönen, Indianapolis'li, eski >lul arkadaşı iki Amerikalı gen- iı dostlugunu hikâye ediyor. Amerıkalıların komünizm ıriisüyle yatıp kalktığı, soğuk svaş dönemini pompalayan k'cCartttyciliğin gemi iyıce azı- •; aldıgı yıllardan 1954'teyız. Vkerligıni. Kore savaşının sür- Iğü dönemde, Kansas'ta masa >şı, geri hizmette yapıp iste- nye istemeye evinin yolunu ru- a. içe dönük. ezik büzük. silik >nny (Bizim Olgun Şimşek'i ıdıran Jereınj' Da>is iyi oynu- ^r), kahramanlanmızdan biri. \1m,tatüevinî', Sonny için hiç jçerli değil. çünkü orta sınıftan jesinin sıcaklıgıyla. özellikle ndar. sevgi dolu annesının yo- şı ilgisıyle onu boğduğu, sıkı- ^vinden kaçmaya bakıyor ilk featta. Dönüş treninde rastladı- lötekı kahramanımızsa. cep- den donerken ugradıgı Japon- ya'dan epeyce etkilenmiş, zen kültürüyle ilgilenmiş. geyşalara girmiş. saki'lerle kafayı bulmuş, girgin. girişken, dışa dönük. kız- lann gözdesi. lise futbol takımı- nın yıldızı, kısacası Sonnv 'nin tam karşıtı olan. yakışıklı Gun- ner ('Can Dostum'la Holly\vo- od'un yükselen genç oyuncula- rı arasına kanşan Ben Affleck de geleceği parlak bir aktör ol- duğunu kanıtlıvor). Sonny'nin bakışaçısından ız- lediğimız. 1950'lerin Indiana- polis'i, genelde ABD taşrasına egemen o karşı konulmaz, çok kuvvetlı. kopkoyu bir rutuculu- ğun baskısı altındakı. orta-ba- tı'nın kültürel bakımdan tam bir çöl manzarası arz eden. tipık sı- kıcı ve yavan bir kent. Askerlık dönüşü, hayatlannı bıraktıklan yerden sürdüreceklennı zanne- derken ne yapacaklannı pek bi- lemeden. aynı çıkmaz sokakla- n arşınlayıp eldekilerle de yetı- nemeyerek yeni ufuklara doğru dümen kıran bu siyah-beyaz kar- şıtlıgındakı ıkilinın arasında fi- lızlenen dostlugun hikâyesini. komediyle dram arası gide ge- le, klıp'imsı tonlarda anlatıyor, çıçeğı burnunda yönetmen Mark Pellington. Onu. ko> nuna soktugu kom- şu kızı Buddy (Amy Locane) ile başgöz etmek isteyen annesin- den(Jill Clayburg) hâlâ çocuk muamelesı görmekten sıkkın, li- sedeyken fotoğraf çekmeye sar- dırmış. alkole eğilimli. mastür- basyoncu Sonny için kendinden emin, iş bıtirici Gunner'in arka- daşlığı bir kurtuluştur. Soyut re- YENİ BASLAYANLAR... YENİ BASLAYANLAR... YENİ BASLAYANLAR Lolrta Kültûr Senist- Tanmmış yönetmen Adrian Lyne'nm kimi ülkelerde yasaklanmış son filminde Jeremy irons, Meianie GrifiRth. Frank Langella ve Dominique S»ain roi alıyor. Vladimir Nabokov'un, son yanm yûzyıhn Amerikan kültürüne ve edebiyarına damgasmı vurmuş romanı'LoBta', 12 yaşındaki bir kızla üvey babası arasında gelişen ilişkiyi konu eder bilindiği gibi. 1962'de usta yönetmen Stanley Kubrick'in başrolde James Mason ve Sue Lyon'ı oynatarak beyazperdeye uyariadığı versiyondan yıllar sonra bu kez 'ÖMüren Cazibe', '93 Hafta', 'Ahteksız Teklir, vb. gibi sansasyonel filmleriyle tanınan Adrian Lyne imzaladı Nabokov'un 'Lofita'sını. Orta yaşlı bir Avrupalı erkeğin 12 yaşındaki Amerikalı üvey kızına duyduğu buruk ve aslında komik cinsel arzuyu anlatan yeni 'Lotitst' bugün gösterime giriyor. Tatlı Kaçamaklar(Aftergtow) Nick Nohe, Lara FTynn Bojie,Jutie Christie ve Jonny Lee MiUer"ı bir araya getiren 'Tatiı KaçamakJar'ı Alan Rudolph yönermiş. Rudolph, biri genç ve gelecek vaat eden, öteki kendi akışına bırakılmış orta yaş ilişkisinin hüküm sürdüğü, iki evli çiftin hayatlannın kesişmesini ve birbirine kanşmasını, inceliklı bff komedi tarzmda anlatıyor. RudoJph'un ustası Robert Altman'ın yapımcılığında çekilmiş ve bugün vizyona giren 'Afteı^o**- Tatfa Kaçamaklar'. duygu, kıskançlık ve sevgi dolu bir film. 5.CÜÇ Lnc Besson'un yönetmenli|ini yaptığı, başrollerini MiÛa Jdvovich. Bruce \VUBs ve Garj- Oldraan ın paylaştığı, geçen mevsimin bu iddialı, fantastik filmi, yaz nedeniyle olsa gerek yeniden sinemalarda afişe çıkıyor bugönden itibaren. sımle de ugraşan Gunner'in ade- ta bir genç kız çekicıliğıne sahip, hatta sevgililerini loskandığı og- luyla bellı belirsız Oedıpal bir iliş- kı içındeki. Yahudi karşıtı, ırk- çı. cahil ama son derece seksi annesi Nina'ya (Lesle> T Ann War- ren'da mıhrap hâlâ yerinde) da hayTan Sonny'imiz. Derken Gun- ner'in uzatmah lise aşkı Marty'nin (Rachel VVeisz) erkek- ten erkeğe konan, renkli, hoppa, şuh arkadaşı Gail'e (Meraklısı- nın, pervasız yönetmen Greg Araki'nin 1997 Istanbul festi- valinde gösterilmiş, uçuk kaçık yol filmi 'The Doom Generati- on-Kıyamet Kuşağı'ndan anım- sayacağı fıstık Rose McGovvan) kara sevday la tutuluyor. Ancak yanm yüzyıl öncesinde Amen- kan uygarlıgı standartlanna kar- şı çıkarak sorunlu, iletişimsiz, yalnız büyük kent gençliğinin hayal kınklıklannı dile getiren Salingerklasiğı 'TheCatcherin the Rye-Gönül Çelen' romanı- nın birkaç kuşagı derinden etki- lemiş kahramanı Holden Caul- field'den ahntılar da döktürdü- ğü, 'rüya gibi' güzel Gail, aleti çalışmayan Sonny'yi silkeleyip atıyor anında. Gunner'le yag- murlu bir gecede genelev arar- ken arabayı agaca bindirip has- tanelik olan. jiletle bilegini ke- serek intihara da teşebbüs eden Sonny'nin kurruluşu, Gunner'in çoktan kapağı attıgı New York'a yollanmaktır finalde... Duygusal bir 'Indie* film 'Sonuna Kadar' genelde tıpkı işe yaramaz, yitik kahramanı Sonny gibi acemi işi bir 'ilk film' ama yürekten anlatılmış, içten, duygu yüklü öyküsüyle merak- lısını kapıp kavnyor baştan so- na. Her ne kadar eksiği gediği göze batsa. dramatizasyon zaaf- lan bütünlügünü zedelese. yer yer seyrini. temposunu aksatsa da sonuçta yoğun ve candan, na- muslu ve esprili bir bagımsız sı- nema örnegiyle karşı karşıyayız yine. Jeremy Davies'le Ben Aff- leck'in rollerine cuk orurduğu, Amy Locane'le Rachel Weisz gi- bi yeni kuşak yıldızlanyla Les- ley Ann Warren'la Jill Clayburg gibi eski ünlülerin de ışıltılar saç- tığı, yer >er göz ıslatan bir duy- gusalhğa bürünen 'Sonuna Ka- dar'. hayatı anlamlandırmanın. özgürlüğün. aşkın peşine düş- müş, iki yitik Amerikan gencinin dostlugunun yer aldığı 1950'le- re davetıye çıkanyor özetle. KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Bip Yazdönümü Gecesi Rüyası Kedilerin rüyalansınırtanımaz. Hele yazdönümle- rinde... Yaşadıklan dünyanın gerçeklerini alabildiğine zor- lar bu rüyalar. Başka bir dünyanın kapılannı aralar. Tüketim toplumunun çirkinlikleri silinir; kültür top- lumunun erdemleri çıkıverir sahneye. Politikacılar bile güzeldir bu dünyada. Değişimden yana, sanattan yanadır... • • • Bir yazdönümü gecesi böyle bir rüya gördük hep birlikte. Meclis'te vergi yasası görüşmeleri sırasında sana- ta destek veren bir maddetüm partilerin onayı ile ka- bul ediliverdi. Saatler geceyansına yaklaşıyordu... Gencay Gürün ve Ercan Karakaş'ın öncülüğün- de, dört siyasi partiden altı milletvekilinin hazırladığı önergeye destek vermek üzere Ankara'ya yapılan yolculuktan geçen hafta söz etmiştik, anımsayacak- sınız. Ankara'dan aynlırken umut doluydu herkes, ama yine de endişeli bir bekleyiş vardı. Lıderlerin hepsi de çok güzel konuşmalaryapmıştı yapmasma da baka- lım sonuç ne olacaktı... Evet, kültür ve sanatın öneminı sanatçılardan da- ha güzel anlatmıştı CHP Genel Başkanı Baykal, ama parti programına bir göz atınca sanatın öncelikleri ara- sında yer almadığı birçırpıdagörulüyordu; hiçbirso- mut önerisi yoktu partinin. Toplumsal değişmeyi he- defleyen bir sosyal demokrat partinin bu alanda da- ha ciddi bir hazırlığı olması gerekmez miydi? DYP Genel Başkan Yardımcısı Saffet Ankan Be- dük de sanatın desteklenmesi konusunda muhteşem bir konuşma yapmıştı da, partisi ıktidardayken bu ko- nuda hangi somut adım atılmıştı? DSP için de iyimser olmak kolay değildi; şaır Ece- vit'in Kültür Bakanı yine tepkisiz bir izleyici rolündey- di... Işte bu kaygılarla aynlındı Ankara'dan... • • • Ama, mucizegerçekleşiverdi... Tüm partilerin des- tegi ile kabul edildi önerge. Vergi mükellefleri, sanat alanına yaptıklan katkılan, yüzde 5'inı aşmamak kay- dıyla vergilerinden düşebılecekler. Önemsizmiş gibi görünen bu katkı, birkaç açıdan büyük önem taşıyor. Işadamlan, büyük şirketlerin patronlan arasında sanata, kültüre yakınlık duyan ve bu alanda zaten ça- lışmalar yapanların dışında kalan kesimın de bu ala- na yönelmesi kaçınılmaz artık. Çünkü ceplennden beş kuruş çıkmadan tanıtım olanağı bulacaklar. Böylelik- le de sanat alanına ciddi bir destek sağlanacak. Işin bir başka güzel tarafı da sanat ve kültür ala- nında birlikteliğin, güçbırliğinin somut sonuçlannın gö- rülmesi. Bu amaç etrafında buluşan tüm örgütler, şimdi alınan sonucun kıvancını paylaşıyor. ÇASOD, FİLMYÖN, FİYAP, SESAM, SODER, TİYAR TODER, TÜRSAK.ÜPSD... ^ ; ^ **- Bu güçbirliği için ciddi emek harcayan Rutkay Aziz'den, Ankara'ya kadar gelerek sanatçılara des- tek veren Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı Genel Mü- dürü Melih Fereli'ye kadar pek çok kişiye teşekkür borcu var kedilerin... Olayın bir başka ilginç yönü de yalnızca kültür-sa- nat emekçilerini değil, politikacılan da yan yana ge- tirmiş olması. Önerge şahibi altı milletvekili (geçen haf- ta DSP'den Fikret Ünlü'nün adını vermiştik, Ün- lü'nün imzası geçen yıl Meclis'e verılen benzer içe- rikli bir yasa önerisinde yer almış; son önergeyi Ha- kan Tartan ımzalamış) ve başka önergeleıie bu öne- riyi destekleyen CHP'li ve DTP'Iİ milletvekillennin ya- nı sıra, ANAP ve DYP de tam kadro bu önergeye sa- hip çıkıyor. Daha da ilginci, Fazilet Partisi'nın de olum- lu oy kullanması... Demek ki kültür ve sanat alanı tüm partilerı birleş- tiren bir plarform oluşturabiliyormuş. Darısı, demok- rasi, insan haklan gibi konulann başına... • • • Bü güzel rüyayla yetinmeyeceğimizi söylemiştik, biliyorsunuz. önümüzdeki günlerde Meclis'e gelecek iki yasaya ilişkin önerilerimiz var. Bakarsınız, vergi yasasında işbiriiği yapan milletvekilleri, bu konular- da da duyarlıklannı sürdürür, bu önerilere destek çı- kartar. Önerilerin ilki, Mahalli Idareler Yasası ile ilgili. Sine- ma meslek kuruluşları, çok haklı olarak sinema bilet- lerinden kesilen yüzde 10'luk "rüsum"un belediye- lere gitmesini haksızlık olarak nitelendiriyor. Bu pa- ranın dünyanın her yerinde olduğu gibi, sinema ala- nı için kullanılmasını, yani sinema fonunda toplanma- sını öneriyorlar. İkinci öneri TÜRSAK'ın. RTÜK yasasında yapıla- cak birdeğişiklikle, televizyon reklam gelirlerinin yüz- de 5'inin tümüyle RTÜK'e gitmesı yenne, belirii bir oranın sinema üretimine aynlmasını öneriyor. Tüm Av- rupa ülkelerinde benzer bir uygulama var. Gerekçe, sinema ile haksız bir rekabet içinde olan televizyo- nun, sinema seyircisini yok etmesi. Önen ile televiz- yonun sinema için yeni bir kaynak oluşturması he- defleniyor. • • • Bütün bu öneriler hayata geçirilse yeterti olacak mı? Yanıt, tek kelime ile hayır. Asıl alınması gereken ön- lem bir başka alanda. Ankara'daki görüşmede Başbakan Mesut Yıl- maz'ın belirttiği gibi "çözüm eğitimde"; yani "ilköğ- retimden başlayarak, eğitimin tüm kademelerindesa- nata yer verilmesi"nde... Bir Türkiye Cumhuriyeti başbakanından bu sözle- ri duymak kedileri heyecanlandırıyor, umutlannı güç- lendiriyor. Evet, ne demiştik.. kedilerin rüyalan sınır- sızdır... 5. ULUSLARARASI İSTANRUL CAZ FESTİVAÜ BUGUIV • Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi'nde saat 21 .OO'de Jorge Pardo&Carlos Benavent Jazz Fiamenco All Star Band ve Brooklyn Funk Essentials&Laço Tavfa'nın verecekleri konser izlenebilır. • CRR Konser Salonu'nda saat 19.00'da 'Cal Tjader'in Amsına' Da\« Samuels. Eddie Palmieri ve Dave Valentin'ın vereceklen konser yer alıyor. • Rox> de tlhan Erşahin&Vax Poetk konseri dinlenebilir. • Gramofon'da saat 23.00de Sibel Köse,Can Ayer, Volkan Öktem ve Çaglman YıMız'ın verecekleri konser izlenebılir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle