22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 HAZİRAN 1998 PAZAR 12 KULTUR 26. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali 9 Haziran-4 Temmuz tarihleri arasmda gerçekleşecek Müzuon tîim renkleri festivalde ESRA ALİÇAVTŞOĞLL İstanbul Kültür v e Sanat Vakfı tarafın- dan bu yıl 26.'sı diizenlenen Uluslarara- sı İstanbul Müzik Festivali. 9 Haziran- 4 Temmuz tanhlen arasmda gerçekleş- tirilecek. 31 katılımcmın yer alacağı 33 konser ve gösteri, Atatürk Kültür Mer- kezi, Aya Irinı Müzesı ve Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda buluşacak izleyicilerle. İtah/a, Rusya, İsviçre. Fransa, ABD, Al- manya, tngfltere ve Azerbaycan 'dan 700, Türkiye'den 300 olmak üzere toplam lOOOsanatçmın katılacağı festivalde, bı- ri korolu olmak üzere 9 orkestra. 6 oda müziğı konsen, 3 enstrümantal resital. 1 vokal resital. 2 opera, 2 dans gösteri- si, 5 genç solistler dizisi konseri ve 5 ge- leneksel müzik konseri yer alacak. Bu yıHci teması 'Fransa Ue Buluşma' çerçevesinde. Ravel Yaylı Çalgılar Dört- lüsö. Paris Orkestrası. Toulouse L'lusal Oda Orkestrası. Ensemble Concordıa. Ensembfc Intercontempora'ın konser- lerine \e Marsilya l'lusal BaJesi'ne yer verecek olan festivalde, orkestra ve sa- natçılar Fransız bestecilerin yapıtlarını da seslendirecekler Besteci Hasan Fe- rtt Alnar ölümünün 20. yılında Cum- hurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası prog- ramındaki yapıtlanvla anılacak. 'Kirov' ük kez Türkiye'de Festival bu yıl da bırçok ilke ımza atı- yor. Wagner'in 'Parsifal' operası iilke- mizde ilk kez Kirov Opera Orkestra, Ko- ro ve Solistleri tarafından 17 Haziran'da Aya Irini Müzesi'nde konser yorumuy- la izleyicilerle buluşacak. Izleyiciler Wagner'in bu son operasından 2. ve 3. perdeleri şef Yaleri Gergiev'ın yöneti- minde dinleyebilecekler. Aynı topluluk aynca Berüoz'un "Romeo\eJülyet*dra- matik senfonisinin lstanbul'daki ilk ses- lendirilişini gerçekleştirecek. Pans Or- kestrası Ravel'in orkestra ve soprano ıçin 'Şehrazat'ının, Toulouse Oda Orkest- rası, Pierne ve Daniel- Lesur'un beste- lerinin, Ensemble Intercontemporain ıse Boulez. Lıgetı ve Beno'nun yapıtlannın tstanbul'dakı ilk seslendirilişıni yapa- cak Festivalin orkestra konserlennde, Gü- rerAykalyönetiminde.SetaıaGökçen'in solist olarak katıldığı Cumhurbaşkan- hğıSenfoni Orkestrası: Cetn Mansur \ ö- netımınde Bilkent Akademik Senfoni Orkestrası: Jesus Lopez-Cobos'un v öne- timinde Lozan Oda Orkestrası v e Fabio Luisi yönetımınde Suisse Romande yer alacak. AysegülSanca. Juüan Rachlin ve Andre \Vatts festivalde resital verecek. Festıvalin en önemli isimlennden bi- ri ise Kathleen Battle Geçen yıl New Vork Metropoü'tan operasından kapris- leri dolay ısıyla uzaklaştınlan zencı sop- IJu yıl 26,'sı düzenlenen Uluslararası îstanbul Müzik Festivali'ne Italya, Rusya, Isviçre, Fransa, ABD, Almanya, Ingiltere ve Azerbaycan'dan 700, Türkiye'den 300 olmak üzere toplam 1000 sanatçı katılıyor. Festivalin temasını 'Fransa ile Buluşma' oluşturuyor. rano, Ava Innı'de ızileyicilerle buluşa- cak. Genç yeteneklerdizisinde ısePınar Çelik, İÜ Devlet Konservatuvan Oda Müzığı Toplulugu. Pelin Halkacı. Peri- han Diana Navır. Tuğçe Tan, Tolga Ak- kaya. Ozgür Aydın. Nila> Karadutnan ve Akropolis Beşlisi yer alacak. Geleneksel müzik konserleri bölü- müne ıse şefliSını Ahmet Kadri Rizeli'nin vaptığı TRT İstanbul Radyosu Genç So- listler Toplulugu. Jabbar Karyagdi Mu- gam İ çlüsü. ÎSalan AJtınörs. Kutiu Pa- yaslı yönetımınde TRTSesveSazSaıjat- çılan Toplulugu ve Bezmera toplulugu katılacak. 26. Uluslararası İstanbul Müzik Fes- tivali Yönetmeni Cevza Aktüze ile fes- tival hakkında görüştük. - 26 vrlda festivalin jçeriğinde ne gibi değişikİikleroldu? CEVZA AKTÜZE-Normal olarak ka- tılımcılann ısımlen her yıl degişiyor. Örneğin. 1988 yılında başlattığımız genç yetenekJerdızısi festivalin ıçerigıne çok olumlu etkileryapıyor. Bu diziyi üç-dört konserle başlatmıştık. Sonra karılımcı- lan seçme biçimimiz degişti. Bu diziye katılacak olan sanatçıları konservaru- varlarla işbirliği yaparak belirliyoruz. Bunun dışında şekil olarak bir değişik- lik yok festivalde. Geleneksel müzik konserleri geçmişte de vardı. Örneğin bu yıl Azerbaycanlı bir üçlüyü davet ettik. Çok değişık otantik müzik yapan bir topluluk bu. Geleneksel müzik bölümü- nü dünya müzığıne doğru yönlendiriyo- ruz. Yalnız Türkiye'den değil, Balkan- lar'dan, Ortadoğu'dan, Uzakdoğu'dan, Orta Asya'dan, Kuzey Afrika'dan gele- neksel müzik yapan topluluklan festiva- le katmak istiyoruz. -Festivalde, VVagner'in'Persifal' ope- rası ülkemizde ilk kez Kirov Opera Or- kestrası, Koro ve Solistleri tarafından sahnelenecek. Bunun gibibirçok ilke im- za atınyor bu festi\aWe._ Evet bu yıl da birçok ilk var. Bu ilk- ler çoğu zaman temayla birlikte gelişi- yor. Festivalin içeriği bu yıl Fransız bes- tecileri ve Fransız müzik akımlan üze- rinde yoğunlaşıyor. VVagner'in 'Parsi- fal'i bu çerçevede gelişmiş bir etkınlik değil. Kirov Operası'ru Türkiye'ye ge- tirmek için uzun yıllardır görüşmeleri- miz sürüyordu. Kirov grubunda bir ta- ne Rus operası olması da çok dogal. Rus operasınm dışında uluslararası repertu- \ardan bir opera olması dûşünülürkenr Gergiev, 'ParsifaTi önerdi, biz de kabul ettik. VVagner'in 'Salome' ve 'Uçan Hol- landalı' adlı yapıtlan Türkiye'de sahne- lenmişti, ama 'Parsifal' dahaönce hiç sah- nelenmemişti. lddialı olarak kabul edil- mesin, ama bunu kendine özgü yoru- muyla ortaya çıkaran şeflerin başında geliyor Gergiev ve topluluk da bunu bir- takım özel yorumlarla gerçekleştiriyor. Aynca, Berlioz'un 'Romeo ve Jülyet' dramatik senfonisi, Paris Orkestrası Ra- vel'in orkestra ve soprano ıçin 'Şehra- zat'ını. Toulouse Oda Orkestrası Pierne ve Daniel- Lesur'unbestelerinı, Ensemb- le Intercontemporian ise Boulez. Lige- ti ve Berio'nun yapıtlannı ilk kez ses- lendirecek festivalde. - Uluslararası İstanbul Müzik Festi- vali'nin programını gerceklestirirken ne- leri göz öflünde bulundunıvorsunuz? Amacjmız; popülerizme kaçmadan popüler olmak. Herkesin ilgisini çeke- bilecek bir program yapmak için çalışı- yoruz. Kimi izleyici orkestra müziğini, kimisi oda müziğini tercih ediyor. Istan- bul'da yoğun bir dans ve bale izleyicisi var. Bazı yıllar hem dans hem bale ya- pıyonız. Bazı yıllar ise sadece bale. 'Barok Opera'sı gelecek yıl - Bu yıl dans etkinügi olarak sadece Marsiha l lusal Balesi katılıyor festiva- le_ Bu yıl bir tane olmasının hiçbir özel nedeni yok. Daha çok parasal nedenler rol oynuyor bu gibi durumlarda. Roiand Petit'ye verilmiş sözümüz vardı. Festi- vale İ994'te katılacaktı, ama 5 Nisan kararlannedeniylegetirememiştık. 1994 yılında festivale katılamayan bir diğer grup ise Kirov'du. - Barok operası neden gelecek yıla ak- tanldı? Çalışmalara bu yıl başladık. ama özel- likle bütçe nedeniyle gelecek yıla akta- nldı. Zaten çalışmanm olgunlaşması için uzun bir hazırlık dönemine ihtiyaç du- yuluyor. Geçen yıl bir tane 'BarokOpe- ra' yaptık, ama hazır bir projeydı bu. Umanm gelecek yıl izleyicilere sunabi- liriz. - Peki "Sarav dan Kız Kaçırma' neden kaldınldı? Bu aşamada 'Saraydan Kız Kaçır- ma'yı sahnelemeyı düşünmüyoruz, bel- ki ileriki yıllarda yapılır. 'Saraydan Kız Kaçırma' Topkapı Sarayı'nda açık ha- vada yapılıyordu. Bu, bizi maddi olarak çok zorluyordu. Aynca hava koşullan da rahat olmamızı engelliyordu. Müze- nin de haklı olarak öne sürdüğü bazı ko- şullar var. Müze, eleman eksikliğinden dolayı gerekli korumayı yapamadı. 'Sa- raydan Kız Kaçırma'nın uzun bir geç- mişi var. Topkapı Sarayı gibi tarihi bir mekânda sahnelemek elbette çok hoştu. Bîrdonem YıTdî'z Sarayı'nda da sahne- lendi. Topkapı Sarayı'nda yaptığımız zaman 800 ile 900 arasmda izleyiciye hi- tap edebiliyordulc, ama Yıldız Sarayı 'nda bu sayıya ulaşamadık. Aya trini gibi bir mekânda Barok opera yapmak daha il- ginç geliyor. Geçen yıl yaptığımız dene- yim başanlı oldu. fzleyiciler tarafından sıcak karşılandı. 'YeşMerealkını, niceniceyülara».' IŞILÖZGENTÜRK Pazar günü. Beşıktaş'ta sarav bah- çelen arasmda kaybolmuş gibi duran Denız Müzesı Sanat Galerisı'ne gı- rerken bu ışıklı pazar gününün daha da parıldayacağını biliyordum. Çün- kü kocaman galennin duvarlarında FikretOtyam'ın resimlen asılıydı. Fıkret Otvam "Boyalarla 54 Yıl" adını verdığı bu sergısinde tek başına olmak istememiş; sevgili eşı, eşsiz do- kumalanyla sabnn ve se- vecenlığin en güzel ör- neklerini veren FilizOt- yaın'ı ve doğma büyüme ıstanbullu ressam Pavli Moshakis'ı yanıbaşına almış. Eskı İstanbul meyha- nelerinı, sev'j ar satıcıla- n, sıradan insanlan bir çocuk resmi sıcaldıgın- da yansıtan Pavlı Mos- hakis'ın resımleri Fikret Otyam için kendi resım- lerinden daha önemîıy- di. Bu 83 yaşında. her öglen ıki kadeh rakısını içip hâlâ resım yapan sa- natçıyaduydugu ha\Tan- lık, 54 vıldırOnam'ı Ot- yam vapan en önemli özelliklerden bındir. Çünkü Fikret Ot>am için ınsan. ınsan sevgısı her zaman resimden. müzikten, v azıdan daha önemli olmuştur. "\'ar- sa yoksa insan" der Ot- yam. başka bir şey de- mez. Bö>le olduğu ıçin de yıllardır vaptığı her işe kendi damgasım vur- muş.. "Bu iş Fikret'in işj- dir" dedirtmiştir. Otyam'ı ben ressam olarak bilmeden önce usta bir röpor- taj yazan olarak tanıdım. Onun Cum- hunyet gazetesınde "GkJeGide" baş- lığı altında v ayımlanan Doğu- Günev - doğu röportajlannı su içer gibi kaç kezokuduğumuanımsamıyorum. Bu- gün röportaj yapmak işının bütün çı- raklan bunu öncelikle Fitret Otyam'a borçludur. Sonra Fikret Oryam'ın derlemeci yanını öğrendim. Gittiği heryerden ın- sana ait öyküler derlediği gibi, o yö- renın müzıklennı de, seslerini de. renk- lennı de hıç yorulmak bıimeden der- lerdı. Onu yaşatan. sevince boğan bir ışti bu. Sonra bütün bıldiklerini, gör- düklennı dostlanyla bir iyi paylaşır- dı. Usta yazar Orhan Kemal'in onun en sevdığı dostlarından bın olması bir rastlantı değıldı. Bu has sanatın, has insanın peşınde koşan ıkı ınsan, her şey- lennı paylaşmak ıçin dosttular. Orhan Kemal öldüğünde Fikret Otv am 'm yü- reginin bir parçası da onunia birlikte gitmi^tır. hiç kuşkum yok. Gıtmıştirde JT ikret Otyam'ın Deniz Müzesi'nde açtığı 'Boyalarla 54 Yıl' sergısinde insan hangi resmine bakacağını şaşırıp kalıyor. Hepsinde pınl pınl bir yaşama se\ inci. bir o kadar da hüzün \ar. Fikret Otyam öyle oturup kederlere bo- ğulmayı sevmez. O "çalışnıasa yaşa- yamaz" denilen türdendır. Mutlaka çalışmalıdır, yoksa olmaz. Nerelere gitmişım. ovsa bu olaga- nüstü "54,\'ıl"sergısındensözetmek ıstivordum. Otyam'dan söz açılınca uza> ıp gidıyor. \'arsın uzasın. Nerede kalmıstık. ev et. Orvam'ın bir cani vazmaksa öteki canı da uzun sü- re fotograf çekmek oldu. Gıttıği her yer- de hep insanlann fotoğraflannı çekti, arşivler doldurdu. Bu konuda en a\- ncalıkJı yer, Harran'dı. Güneydoğu'nun buen şiirli bölgesini bütün Türkiye ilk onun fotoğraflanndan öğrendi. Bu- gün Otyam. Harran'ın fahri hemşeh- risidir. Bu unvanı bilegının hakkıyla elde etmıştır. O Harran'a. Harran ona vurgundur. Gunün birinde Otyam'ın en eski gözaörısı depreşti. Resim yapmak onun ilk öğrendıgi iştı ama yazarlık, gazetecilik bu ilk gözağnsını çoğalt- masına ızin vermemıştı. Ama yıl 1979'agelmıştive bir nisan ayı.Cum- huriyet gazetesinden emeklı olan Otyam, eşi Fi- liz'le birlikte Antalya'nın Gazipaşa'sında yaptırdık- lan eve yerleştı. Ev bir resim atölyesi için bıçilmişkaftandı. He- men boyalar, tuvalleralın- dı ve Otyam yeniden resrm yapmaya başladı; o gün bugündür günde 10-12 sa- at resim yapıyor. Denız Müzesı "ndekı sergide 66 resım var. İnsan hangisıne bakacağını şaşı- np kalıyor. Hepsinde pınl pınl bir yaşama sevincı. bir o kadar da hüzün var. Otyam en çok Anado- Iu'nun sonsuz bozkınnda yaşayan kadınlaryapmış. Otvam en çok gene o bozkırlarda zıplayıp du- ran deli keçıler yapmış. Keçılerve kadınlarolma- dı mı; insanlar Otyam'ın resminı yadırgıyorlarmış. tmzası gibi bir şey olmuş Otyam "ın onlar. Doğrusu Otyam da onları çok sev- diğinı her resminde belli ediyor. Ama ben en çok Kapa- dokya resımlerini, bir de •"" Şahmaranlan se\dim. Ka- padokya resimlerınde Kapadokyalı kadınların yaptıkları bebekler Ot- yam'ın firçasında bir renk finldağma, bir sevınç yumağına dönüşmüş. Şah- maranlar ise. hayır ben de Şahmaran binktiririm. ama böylesini hiç görme- dim. O capcanh renklenyle hayatm rüzgân olup çıkmışlar. Otyam'ın ser- gisinm kapanmasına az kaldı. Keşke bütün bir yıl sürse. lçimızdeki çocu- ğu yeniden bulabilmek ıçin bütün sa- bahlar gitsek. Sağol Fikret Otyam, bu insan sev- gisi için sağol. Edebiyatçı gözüyle Paris Kültûr Servisı - fşığın ve aşkın kenti, yüzyıllardan beri üzerine en çok f ilm çe- kilen, en çok kitap ve şiir yazılan Paris, Nedim Gfirsel''in kaleminden buluştu bu kez okujoiculanyia. Yaşamının 25 yılını Paris'te geciren ve halen bu kentte yaşayan Nedim Gürsel, Khalkedon yayınlanndan çıkan bu son ki- tabında ana tema olarak seçtiği kenti, kendi iç dünyasına yaptığı yoJculukla an- latıyor. Yazann yıllar önce babasmdan gelen bir kartla başlayan Paris öyküsü, Ho- tel De Sens'in pencerelerinden uçuşan kelimelerie. Sorbonne'un uzun koridor- lannda, kütûphajıelerinde, Paris'in sim- gcsi cafelerde devam ediyor. Kitabın diğer bir özelliği ise, kentin sadece bir edebiyatçının gözüyle aplatıl- mayıp, Yiısuf Tuvi, Ali Borovah, Ozcan Vüksekve IbrahimÖğretmen'ın objek- tifterinden de okuyucuya tanıtilması. Ki- tabın ilk bölümünde 6000 yıüık bir geç- mişe sahip olan Paris'in tarihçesi anlatı- lıyor. Kentin, geçirdiği evreleri. mimari ve sos- yoJojik defişmeleri, Paris'e damgasım vuran hikâyeleri bulabilecegimiz özel bö- lüm ise Burçak Evren'in koleksiyonun- dan seçilen Paris kartpostaHan ile süslen- miş. KÖŞEBENT ENİS BATUR İlhan Usmanbaş On yıl kadar önceydi, bir dergi için, Helikon Der- neği ile ilgili bir özel bölüm hazırlamaya kalkıştık, ba- şaramadık. Gene de bir ana yazı ulaşmıştı elimize, onu yayımladık: Derneğin kuruluşunda önemli rol üstienmiş Bülent Ecevit'in yazısıydı bu, Helikon'un 195O'Iİ yıllarda Ankara'nın kültür ortamında yarattığı hareketliliği açık biçimde ortaya koyuyordu Ecevit. Resim sergileri de açılmış Helikon'da, tartışmalar yapılmış; ama asıl ağırlık noktası anlaşılan modern müzikmiş. Ece Ayhan aktarmıştı: Yeni müzik felse- fesiyle orada tanışmış ilk, şiirde bir tür atonalite denk- liği arama fikrine öyle kapılmış. O dönemle ilgili ola- rak, özellikle İlhan Usmanbaş'ın üzerinde durur Ece. Ben deAnkara'datanıştım Usmanbaş'la, 1972'de. Bilge Karasu götürmüştü evlerine beni; yalnız İlhan Bey'den mi, Atifet Usmanbaş'tan da etkilendiydim, o evin duvarlan bile müziktendi izlenımine kapıldığı- mı anımsıyorum. Derin izlerbıraktı Usmanbaş'la karşılaşmam, ben- de; o gün bugün, kimi zaman yakından, genellikJe uzak- tan yörüngesıne sokulmaya çalıştım. Ara sıra yazış- tık, bir araya gelip söyleştik, birkaç projede yan ya- na geldik. Çeyrek yüzyıllık bu ilişki, hayatm yaratı cephesinde beni besleyen birkaç ustadan biri konu- muna getirdi onu. İlhan Usmanbaş, gerçekten de özel bir insandır. Ba- na kalırsa, besteciliğınin önemınin bilincindedir, ama bunu asla göstermez. Neredeyse hiç yerı olmamış- tır göstermenin hayatında, durduğu yerde durur, siz yönelmezseniz karşınıza çıkmaz. alçakgönüllülük on- da kendiliğinden biçimlenmiştir: Doğasıdır. "Hoca "lığı da önemli bir ağırlık noktası oluştur- muşturserüveninde. Yıllann içinde sayısız genç geç- miştir önünden, her birine vakıt ve emek ayırmıştır, Türkiye'de modern müziğin gelişimine bu yoldan yaptığı katkı bir okulunkine denktir. bir başına. Gü- nümüziin müzik adamlannın, genç bestecilerinin kün- yelennı tarayın, genellikle Usmanbaş'ın sıcak müh- rü okunur orada. Cahit Arf'ın, matematik ile şiir arasmda kurduğu ana bağlantı bilinir. Usmanbaş'ta bu denklem biraz daha çetrefildir: Müzik, şiir ve matematik onun hem yapıtında hem sanat felsefesinde iç içe geçmiştir. Bir seferinde, oturmuş, Mallarme'nin "Bir Zar Atımı" üzerinde konuşuyorduk, unutmuyorum; Atifet Ha- nım nasılsa sigara ıçmeme de izin vermişti, açık bir pencerenin altında; birden, Usmanbaş'ın, son yüz- yılın en önemli şiiri saydığım(ız) yapıtının benim için karanlıkta kalmış bir cephesini bir çırpıda aydınlattı- ğını farkettim: Harflerden çok bir cebir denkleminin ya da yıldız takımadasının oğelerine yakın duran ya- pısıyla o tekinsiz metin bir çırpıda notalara dönüşü- vermişti. Usmanbaş'ın yapıtını değeriendirebılecek konum- da elbette değilim; beni bu konuda bir ıki kez, en son da dün (AKM'deki "Usmanbaş ve Şairleri" gecesin- de) söz alma cesaretine sürükleyen, bir köprünün iki ucundan ortasına yöneldiğine inandığım ortak hare- kettir: Şiir ve müzik, özellikle de içinden geçtiğimiz şu "aciz çağ'tü ortasında, yalnızlıklannı birbirlerinde dfrtdJrmeye çalışmışlardır. ; ' ! '_" Usmanbaş'ın şairlerinin şiir yakasında giriştikleri ara- yış, bestecinin müzik yakasındaki arayışının simet- rik konumunda yer alır. "BakışsızBirKedi Kara" bes- tesindeki alkışlı bölüm, kaba bir alegori de sayılsa, şiirin ve müziğin, an güzergâhlannda karşılaştıklan ses- sizliğin kendileri tarafından bozuluşlannın gösterge- si olarak görülebilir mi? Usmanbaş ayannda bir yaratıcı, başka bir coğraf- yada, ateşinin etrafına çok daha fazla pervane top- lardı, bundan kımsenin şüphesı olmasın. Biravuntu, tek bir avuntu bu düzlemde: Bunca suskuya karşın, kınntı düzeyinde olsun ödün vermemeyi bilen bir sa- nat adamı, kesinkes geleceğe hak kazanmıştır. Anadolu ve komşulan • Kültür Servisi - Alman>a Araştırma Kurumu (DFG) Tübingen Üniversıtesi'nin "Anadolu ve Komşulan- Karşıhklı Külrürel Etki ve Neolitikten Roma lmparatorluğu Dönemine Kadar Uygarlık Gelişimi' konulu doktora çalışmalan bazındaki araştırma projesinı onayladı. Tübingen Ünıversitesi profesörlerinden Troia Kazı Başkanı Prof Dr. Manfred Korfmann ve Uykıa Araştırmalan Başkanı Prof. Dr. Frank Kolb'un çabalanyla oluşturulan bu araştırma projesiyle. Avrupa ve eskı Doğu kültürlerinin ortaya çıkışı ve gelışimlen eie alınacak. Maddesel ve rinsel kültür alanındaki karşılıklı etkileşim. kültürel değişım biçimleri. sınıflaşma fenomeni ve yan yana ortaya çıkmış uygarlık alanı benzeşim sorunlan da oldukça detaylı olarak araştınlacak. Prehıstorya bölümünden eski çag bilimıne kadar4 farklı fakülteden 15 profesörün katılımıyla gerçekleşecek bu projeyle. eskı çag ve arkeoloji bilimlerindeki dagılmanın sonuçları âşılacak ve farklı metotlarla araştırma yapan bilım adamlan desteklenecek. Böylece Tübingen Ünıversitesi'nin .\nadolu tarihi konusunda araştırma projeleri daha da sağlamlaştınlmış olacak. Alfred Kazin öldü • NEW YORK (AA) - ABD'lı eğitimcı. yaym yönetmen ve edebıyat eleştırmeni Alfred Kazin öldü. 83. yaşgününde ölen Kazin'ın uzun süredir prostat kanseri oldugu açıklandı. 1942 yılında Amerikan edebıyah üzerine bir inceleme olan 'On Natıve Grounds" adlı kitabıyla özgün bir bakış açısına sahip bir eleştirmen olarak ünlenen Kazin bu yapıtında Amerika'da birbirinı izleyen edebi gelışmelere yol açan toplumsal ve sıyasal hareketleri ele aldı. Bob Hope korkuttu • Kültür Servisi - Amerika Temsilciler Meclisi Başkanı Dick Armey, cuma sabahı yaptığı açıklamada 95 yaşındaki Amenkalı komedven Bob Hope'un sabah kahvaltısı sırasında evinde öldüğünü belirtti. .Ajıcak daha sonra Hope'un kızı Lında. haber merkezlerini arayarak Armey'nın açıklamasını yalanladı. Lında, babasının haJen hayatta olduğunu ve herhangi bir sağlık sorununun da olmadığını söyledi. Akşam üzeri yeniden basın mensuplannın karşısma çıkan Armey, verdıği yarüış haberden ötürü Hope ve ailesinden özür diledi. İFSAK'ta karma fotograf sergîsi • Kültür Servisi - Esin Üçler ve Ferhat Akay'ın fotograflan 12 Haziran'a dek İFSAK Sergi Salonu'nda sergileniyor. Esin Cçler'in siyah-beyaz dans fotograflan daha çok figürlerin oluşturduğu ritmık değerler üzenne yoğunlaşıyor. Ferhat Akay'ın fotoğrafİan ise kreatif çalışmalardan oluşuyor. Renkli baskı tekniğini kullanan sanatçı. çalışmalannda belgesel fotograf anlayışından ziyade teknik ve resimsel bir anlama yer veriyor. Sergi pazar hariç her gün 12.30-20.00 saatleri arasında görülebilir. (292 42 01)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle