23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 NİSAN 1998 PERŞEMBE HABERLER Valiler ve kaymakamlar belediye meclisi kararlannı 'veto' ederek durdurabilecekler Belediyelere 'yerel' müdahale F erel yönetimlerde "re- fontı" adına "degişiknk" öngörülen 14 yasanın bazı maddeleri yeniden düzenleniyor. Ne var kı bu yasalarda yer alan "merkeziyetçi" an- layış ve siiregelen "yetki karmaşasr ise yine değişmiyor. Örneğin, 3360 sayılı ÜÖzelİdaresiKa- nunu'nda öngörülen yeni yapılanmada. demokratik katılım ve karâr süreçlerin- deki açıklık gibi gerçekten "yeni" olan kavramlar ve beklentiler. bu kez de ger- çekleşme şansını bulabilmiş değilter. Taslağın gerekçe metnindeki açıkla- malarda da il özel idarelerinin "merkezi idarenin projelendirme ve yapım işlerin- de bir taşeron konumuna getirileceği" bu ifadelerle vurgulanarak. yerel yönetim- lerde özerklik ilkesının reform hedeflen dışında kaldığı pek de gızlenmiyor. Bu anlayışa bağlı olarak "il genelinde ma- halü klare birimi" şeklınde yeniden ku- rumsallaşması öngörülen ıl özel idaresi- nin "vafi" başkanhğındakı genel yönetim biriminde ıse yeni bır "genel sekreterlik" oluşturulacak. Böylece bakanlıklara bağ- lı tüm il müdürlüklen bu bırimin "eşgü- dümüne" bağlanarak. Ankara'nın iller- deki temsilcileri, deyim yerindeyse "ye- ni yönetimleşecek™" 'Vesayete' devam... Reform taslağmda ele alınan 14 yasa- dakı yıllardır var olan "merkezi yetkiler" işte bu tür bir yerel yapılanmada bile öy- lesine önemseniyor ve korunuyor kı ör- neğin belediyeler üzerindeki "vesayet- ten" vazgeçme. ya da birçok yerel yetki- yı askıya alan "hükümet onajı" uygula- malannı artık kaldırma konusunda hiç- bir "isteklilik" gözlenmiyor. Örneğin yine taslağın il özel idareleri- ni ve bunlann yeni yetkilenni tanımlayan maddelennde; "Bakanlar Kunılu ve ba- kanlara, mahalli idareler üzerindeki ve- sayet vetkilerinin gerektirdiği izin, onav verme konusunda bakan, vali ve kayma- kamlara yetki devri" olanagı sağlanıyor. Yani. merkezi yönetımın belediyeler üze- rindeki değışık hizmet alanlanna yöne- lik müdahale olanaklanna bir sınırlama getırmek ya da bunlan demokratik kural- lara bağlamak gibi hedefler yenne. "mül- kiamiriereyetkidevri" yöntemi) le vesa- yetin daha da yaygın ve "etkin" hale ge- tinlmesı tasarlanıyor. Aynca "bakan gü- cünde valiler" de yaratılarak Ankara'nın illerdeki temsilcileri bir anlamda "süper ı yetküerfe" donatılıyor... Taslak bu şekliyle yasalaştığı takdirde; Sözgelımi Bakanlar Kurulu karanyla "turim merkezi" ilan etmek ya da Bayın- dırlık Bakanlığı elıyle koruma alanlann- da "resen imar planı onaylamak" vb. g- bi mevcut yasal kurallar. bu kez hükümet ya da ılgiîı bakanhklar adına valılenn, "yetld kullanmalarT ile yine yürürlükte olacak. Yanı. bir bakıma değişen bir şev olmayacak ve belediyede "iş bitireme- yen' kimi yatınmcılar için rant beklenti- lerine yanıt bulabılecekleri yeni adresler de yine hükümet ya da hükümetin iller- deki temsilcileri şeklinde varlığını sürdü- recek... Belediyelere güvenslzllk... Reform taslağının etkın yerel yöne- timler yenne "güçlü valiler" yaratma öz- lemı, mevcut bakanlık yetkılerinın mül- ki amiriere devriyle de sınırlı değil. Bu- nun da ötesınde, aynı güçlü valilere ve hatta kaymakamlara belediye meclis ka- rarlan içın "veto" hakkı bile tanınabili- yor. Taslağın; "karaıiann mülki amire bildirilmesi" başlığını taşıv an v e 1580 sa- yılı Belediye Kanunu'nun 71. maddesin- de degişiklık yapan 20. maddesı aynen şöyle: "Belediye meclisinceaknan karar- imjer Reformü'naa raslakta, bakanlıklann belediyeler üzerindeki merkezi yetkilenni valiliklere devredebilmeleri sağlanıyor. Böylece yerel demokrasi de valilik emrine bağlamyor... -w-1 özel idareleri, kendi imar yetkileriyle / belediye sının dışında 'yeni kentler' -£. bile kurabilecek, hatta 'toplu konut ticareti' deyapabilecekler... lar,48saatiçinde mahallin en büyük mül- ki amirine (vali. kaymakam) verilir. Mül- ki amir. 7 gün içinde hukuka veya kamu yaranna aykın gördüğü karaıiann bele- diye mecüsinde tekrar görüşülmesini is- teyebüir-." Maddeye göre 2 gün içinde mülki ami- re bildinlecek meclis kararlannın yasal bir işlev kazanabilmesi için, ilçelerde kaymakamın, illerde de valinin 7 günlük inceleme süresi beklenecek. Karar veto edıhrse meclis bu kez ya degiştirecek ya da aynısında diretecek... Böylesi bir "skı vesayet" düzeni için- de mülki amirlerin kamu yaranna uygun- luk anlayışlanna nasıl bir hukuksal ve demokratik denetim uygulanacağı ise el- bette taslakta yer almıyor. Çünkü kay- makam ve valilerin bu konuda "mutlak bügili ve bilinçli" olduğu varsayılıyor. Böylece yerel yönetim reformu taslağı- nın, aslında yerel yönetimlere değil, mül- ki amirlere güven üstüne kurulduğu, he- le belediyelere karşı var olan vesayetin çok üzerinde bir merkezi yönetim dene- timi getirilmek istendiği, bu maddeyle de açıkça anlaşılıyor... TÜRK MÜHENDİSveMİMAR DEMOKRASİ OOALAR' LlA MÜHENDİSLER Reform taslağı yasalaşırsa- belediye meclislerine "katüım" adına sadece mahalle muhtarian kaülacaklar. Y ıllardır kent ve kentli haklan konusunda hem "uzmanca" hem de demokratik bir örgütienme içinde topluma doğrulan gösteren meslek odaları ise bu yerel meclislere ancak "fahri" olarak katüıp görüş sunmakta sınırlı kalacaklar... Reform Taslağı, Avrupa Yerel Yönetimler Şartı'na da aykırı TBMM'de 'Avrupasımm 9 verUecek rjTl BMMgündemindeki Yerel Yönetimler Reformu tas- / lağı. yine TBMM'nin daha önce onayladığı ulusla- JL rarası sözleşmelerle de birçok yönüyle çehşiyor. Örneğin, 8.5.1991'de kabul edilen 3723 sayılı kanunla Türkiye'nin de uymaya karar verdiği "Avrupa Yerel Yöne- tinder Özerklik Şarn".hükümetm Meclis'e gönderdiğı tas- laktaki "merkeziyetçi anlayışı'" reddeden bir belge. 7 yıl ön- ce bu belgeye onay veren ve "kanun gûcûnde" benimseyen parlamentonun yakında görüşmeye başlayacaği reform pa- keti karşısındaki tutumu da şimdi merakla bekleniyor... Avrupa Konsevi çerçevesinde hazırlanan ve 21.11. 1988'deki Strasbourg zirvesinde imzalanan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nda Türkiye'nin de uygun gör- düğü maddelerden bazıları ve taslaktakı çelışkıler şunlar Madde 2: "Ozerk ve yerel yönetimlerin anayasal ve Hu- kuki davanağı özerk yerel yönetimler ilkesi ulusal mevzuat- la ve uygun olduğu dunımiarda anayasa ile tanınacaknr." (Hükümet taslağmda bu temel ılke gözardı edılerek; ye- rel yönetim olarak tanınüanan il özel idaresi valiye bağlı bir şekılde yetkilerle donaüüyor. Belediyeler de bakanlık politikalanna bağlı olmalan yö- nünde zorunlu kılınarak her kademedeki yerel yönetim bi- rimi üzerindeki merkezi yönetim vesayeti daha da güçlen- diriliyor.) Madde 5: "Yerel yönetimlerin suurlannda, mevzuaon d- verdiği durumlarda bir rcferandum voluvla ilgili verel toplu- hıklara önceden danışılmadan degişiklık vapılamaz." (Türkiye bu kuralı da onaylamasma rağmen 7 yıldır bele- sınırlan yerel halkın oyu alınmadan değiştiriliyor. Şün- diki reform taslağmda da bu demokratik yaklaşım yine yok ve böylece "mevzuatm eivermesi" için de yeni adun atılmı- yor..) Madde4: "(4. fıkradan) Yerel makamlara verflen yetkiler (...) öteki merkezi veva bölgesel makamlar taranndan zavıf- latılamaz ve snurlandınlamaz_." (Hükümet taslağmda bakanhklar yine birçok konuda ye- rel yetkileri kullanabıldiği gibi, yine bakanhklar bu vesayet güçlerini valilere de devredebilıyor. Aynca valiler, belediye meclisi kararlannı "veto" etme hakkıyla da donatılıyor...) Madde9:"(1. fıkradan) Ulusal ekonomik poütika çerçe- veânde, yerel makamlara kendi vetkfleri dahilinde scrbest- çe kullanabüecekleri yeterti mali kavnaklar saglanacakür." (Reform taslağmda ise mali olanaklar büyük oranda mer- kezi hükümete bağlı valıleTİn yönetimindekı il özel ıdarele- rine sağlanıyor.) Görüldüğü gibi 'Reform Taslagj'm görü$meye hazırlanan TBMM, aslında bir bakıma "Avrupa ülkesi olma" yönünde- ki çabalannın da önemli bir sınavmı vermış olacak. Eğer Avrupa Yerel Yönetimler Şartı'nı yok sayan böyle- si birpaketyasalaşırsa, 7 yıl önce aynı şartı yasalaştıran TB- MM karannın "geçerliliği" de tartışma konusu haline gele- cek. Bütün bu çelişkılerin vanı sıra; özellikle Tûrk Bekdi- yecffikDerneğise Belediyeffirtiklerigibi kuruluşlann son yil- larda yakın ilişki kurdukları Fransa Belediyeler BirHği'nin Türkiye'deki seminerlerde sunduğu "Fransız yerelyönetim- ler düzenT" ve "reform çalışmalan" hakkmdâki bilgiler de hükümetin yasa taslağına "esin kayna^" bile olabilmiş de- Belediye Başkanları ne diyor SEFA SİRMEN (tzmit Büyükşehir Bel. Başkanı / Marmara ve Boğazlar Beledi>eler Birliği Başk.) Yerel Yönetim Reformu Yasa Tasarısı nihayet TBMM'ye sunuldu. Yıllardır gerçekleşmesine emek verdiğimiz düş, bu kez hayal olmaktan çıkıyor. Ne var fa belediyeler yönünden yasada yapılmak istenen değişiklikler ve getirilen yenilikler, açıkça söylemek gerekirse, beklenenden geridedir. Büyükşehirlere ilişkin olarak da bazı küçük düzeltmeler dışında bir yenilik yoktur. Belediyelerin mali sorunları konusunda cesaretli bir adım atılamamıştır. Bununla birlikte bütçe gelirlerınden belediyelere dağıtılan payın artırılması ve bu konuda Bakanlar Kunılu na yetki verilmesini de olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz, ancak veterli görmüyoruz. Reform tasarısı adına uygun degişiklikleri ise açıklık ve katılım konularında görüyoruz. HABlTA TII Konferansı nı Türkiye de gerçeklestırdikten sonra bu tür reformlara ihtiyaç vardı Bilgi alma hakkı ilk kez bu tasarı ile yasalarımıza girmiş oluyor Bilgi alma hakkının İl Özel tdaresi Yasası 'na da konması gerekir. "Katılım " hakkının ise yine sınırlanmış olması. tasarıyı reform kavrammdan uzaklaştırmaktadır. Bu tasarı ile muhtarlar, belediye meclisine girebileceklerdir Aslında mahalle muhtarlıklarının bugünkü statüsü bütünüyle değiştirilmeliydi. Günümüzde mahalle muhtarını Özellikle Yedinci 5 Yılhk Kalkınma Ptanı'nda özel bir önem verilen "planh gelişme" ve "planlı kentkşme" hedefle- ri açısmdan de yerel yönetim reformu taslağının yeterli önlemler getirdiginden pek söz edılemez. Yine il özel idarelerinin, ömeğin "i- mar hizmetlerûıe" ilişkin görevleri sıra- lanırken; "belediye vemücavir alan sınır- lan dışında imarlı arsalar üretmek, top- lu konutuygulamalan yapmak, bu konu- larda imarve inşaat şirketlerine ortak ol- mak.dönersermaye teşkil etmek" gibi as- lındabir belediye sınm içinde olması ge- reken "yapılaşma ve yerieşme hizmetle- ri" de öngörülüyor. Benzer şekılde yine belediye smırlan dışında "Sanavi v^Ttcaret Bakanhğı'nca beürlenecek'" esaslara dayalı olarak "kü- çüksanayisiteleri" ve "organizesanajisi- teleri" kurmak da il özel idarelerinin yet- kisine bağlamyor. Oysa ki bütün bu gibi temelde bir "planlama disiplini" gerektiren v e önce- likle kentsel yerieşme alanlanyla ilgili genel imar kararlanna bağlı olarak yer se- çimlerine karar verilmesi zorunlu olan büyük ve yogun yapılaşma süreçlerinde "yetkinin" böylesine daraltılması, Türki- ye'nin yaşadığı en ciddı sorunlann başın- da geliyor. Nitekım, 7. Beş Yılhk Kalkınma Pla- nı da aynı sorunun gidenlebilmesi için, ilgili tüm belediyelerin ve diğer uzman- lık kurumlannın da katıhmıyla "kentsel ve bölgesel pknlanıT yapımının esas ol- duğunu ve planlama süreçlerinın de "açık ve demokratik ihşkiter" ıçensinde gerçekleşmesını öne çıkanyor... Reform taslağı ise ıl özel ıdarelenne (aslında merkezi yönetime), kentlerin be- lediye sınırlan dışına, neredeyse yeni kentler ve yeni sanayileşme bölgelen ku- rulması yönünde, bölgesel planlama kav- ramından da uzak bir anlayışla geniş yet- kiler tanıyarak. kalkınma planı ilkelerini bir anlamda yok sayıyor. Aynı taslağın 4'B maddesinde yer alan: "mahalli idarelerin kalkınma plan- tanna uyma zorunluluğu" da böylece va- lilikler için sanki geçerli sayılmıyor ve re- form paketi kendi ön söylemleriyle de çelişmiş oluyor... Sonuç: Bütün bunlar dışında reform taslağının, aynntılannda da irdelenmesı gereken birçok "reform karşıtı" madde- sı var. Örneğin parasal kaynaklar konu- sunda bır kentte toplanan gelir vergısin- den o kente pay ayırmak yenne, yerel yö- netimlere bunlar dışında bazı "yeni ver- gBer" getirmeyetkisınin tanmması da re- form söylemiyle pek bağdaşmıyor. Büyükşehir beledıyeleriyle smırkom- şusu olan -bekfc belediyeterinin" de ana- kente bağlanması gıbı az sayıda kımı "olumlu" öngörüler ise taslağın bütünü- ne damgasını vuran "merkezi hükümete bağımh yerel yönetim" anlayışı içinde pek bır anlam taşımıyor. Benzer şekılde "kaüluncdığı, özerkli- ği ve planlama disiplinini" de sözde sa- vunup özde "devre dışı" bırakan bir ye- rel yönetim düzeninın, iki turlu seçimle belirlenecek "güçlü"(!) bir belediye baş- kanına bağlanması ise aslında kent ve toplum çıkarlannın değil, olsa olsa "si- yasal çıkarlann" güvenceye alınmasın- dan başka hıçbir sonuç yaratmayacak- tır... Sonuç olarak denebilir ki TBMM, bu taslağı görüşerek ya da onaylayarak de- ğil. daha ılk oturumunda "demokrasiye aylan" olduğunu ilan edip "tümden red- diederek" belki de gerçek bir yerel yöne- tim reformunu hazırlama sürecini başla- tabilır. Çünkü bu taslağın tam tersı olan her anlayış, demokratikleşmeye de çok daha "içten" ve çağdaş ilkelerle hizmet edecektır. Bİttİ merkezi idarenin bir ajanı kabul eden anlavışın yok edilmesi gerekmektedir. Mahalle muhtarlıkları belediyenin içinde yer almahdır. Belediye meclisi kararlan üzerindeki vesavet denetiminin kaldırılarak "vargı denetimine " dönüştüriilmesi olumlu bir adımdır. Ancak valinin ve kaymakamın kararlan geri çevirme hakkı tartışma konusudur. Tüm eksiklikJerine ve sakıncalarına rağmen tasarıyı olumlu bir başlangıç olarak görüyoruz. TBMM'nin tasarıyı, eleştirileri de dikkate alarak gerekli düzeltmelerle birlikte bir an önce yasalaştırmasını diliyor ve bekliyoruz. Dr. GÜRBÜZ ÇAPAN (Esenyurt Belediye Başkanı) Bu reform taslağı "kente kar- şı suçlarT önlemek yenne bunla- nn önünü daha da açıyor. Oysa, biz sürekli dıyoruz ki önce bir "Kent Anayasası" fıknnde uzla- şalım. Kent meclısleri bu anaya- sayı hazırlasınlar ve aykın hareket edeni de kent mah- kemelerinde yargılasmlar... Öncelikle kent denetımı- ni sağlayacak yerel bir meclis oluşturulması gerek- mektedir. Bizim önerimiz bu meclisin sivil toplum ku- ruluşlan. meslek odası temsilcilerinden. muhtarlardan ve belediye meclis üyelerinden oluşturulmasıdır. Mevcut belediye meclısleri hem teknik uzmanlık ve bilgi donanımından yoksundur hem de kentin çıkarla- nnı konımak yenne kentten çıkar sağlamayı gelenek- selleştirmiş bir erk haline dönüşmüştür. Önerdiğimiz meclis teknik uzmanlık ve bilgi ile donanmış ve aynı zamanda kent toplumu adına çıkarlan gözeten bir ku- rumdur. Gündemde olan yerel yönetimler yasa tasla- ğı ise bütün bu tartışmalann dışında tutulmuştur. Oy- sa bu bır fırsat olmalıydı. Reform adı altında yerel yö- neticiyi güçlendırmek adına \ali \e ka^akamlan bı- rer yerel imparator haline getirip merkezi otonteyi da- ha da güçlendirecektır. Bu aslında birreform değil. ye- rel yönetimlere "darbe." PERŞEMBE ORHAIS BURSALI Çufçuf... Gazetecilik hayatımın ilk yıllan. Dış haberleri izliyo- rum. Özşllikle Avrupa ve Almanya olaylarını. Genel Yayın müdürüm bir gün sordu: - Almanya'da ne oluyor? - Tren olayını hayatlarından çıkartıyorlar. - Nasıl yani? - Zarar eden ve fazla müşterisi olmayan bütün tren hatlarını iptal etmeye karar verdiler. Yatınmların hep- sini durdurdular. - Gördün mü? Almanlar akıllı adamlardır. Trenin bir geleceği olmadığını gördüler. Hantal ve ağır vasıta- lar. Otomobil karşısında tutunması mümkün değil. Bir de uçak var kısa mesafelerde... Yap bir haber!.. Almanların ne halt ettiklerini kendime sora sora yazdım haberi tabi. Tarih 1980'lerin başıydı. • • • Şimdi Önümde bir Alman dergisi. Başlık: "Demir- yollannda Rönesans". Ikinci başlık: "10yıllıkbirye- nilgi döneminden sonra ülke içi ulaşımda tren yine gözde. Bölgesel tren ulaşımı eyaletlere verildikten sonra, modern trenlere halkın rağbeti arttı." Almanya'da 1994'te demiryollarından eyaletlerso- rumlu kılındı ve özelleştirme gerçekleştirildi. Eyalet- ler özel girişimlerle işbirliği yaparak trenleri canlan- dırdılar. Trenler hızlandı, konforlu ve temiz oldu, mo- dernleştı ve çeşitlendi... 4 yıl içinde tren yolcu sayı- sı, eyaletlere göre yüzde 34 kadar, ortalama yüzde 14 kadar arttı. Artık bankacısı da, profesörü de, ör- neğin kent merkezinden 150 km uzaklıktaki evinden bile en çok 1.5 saatte işyerine varabiliyor. Otomobil dergileri "daha rahat yolculuk mümkün değil" itira- fında bulunuyor. • • • Demiryolu uzmanı bir Alman akademisyenin söz- lerini okuyorum: "Tren, korkunç bir modemleşme potansıyeli içeren, ancak değeri en çok da bilinme- yen ve tahmin edilemeyen ulaştırma aracıdır". Tren ulaşımı tekniğinin patlama yaptığı ve gelişme- leri izleyen Avrupalı polıtikacıların, Avrupa Topluluğu- nu yeni ve hızlı tren ağlanyla örme planlannı hemen hayata geçirmeye başladıkları 1990'lann başında, bizim bol vizyonlu başbakan Özal "Tren komünist işi- dir" diye kestirip atıyordu. Neden komünist işi? Belki bir anlam veremeyen- ler olabilir: Toplu ulaşım aracı da ondan! Bu mantığa göre: Komünist olmayanlann işi de otomobil! Bugün dünyanın bir numaralı (ulaşım) sorunu, mil- yonlarca insanın, ucuz, kolay, güvenli, anında, rahat.. istediği yere nasıl ulaştırılabileceğidir. Bu sorunun olsa olsa ancak insanlıkla, doğrudan yaşamla, en geniş kitlelerin seyahat etme özgürlüğü ile vb. ilişkısi olabilir! Otomobille ulaşımın, sadece kent içi trafikte de- ğil, aynı zamanda şehirlerarası trafikte de fiziksel sı- nırianna varıldı. Dev bir otoyola paralel, ikinci bir dev otoyol üretmek mümkün de değil, çözüm de! Oto- mobil ulaşımının yarattığı kaos, trafik bilimcilerin bi- le çözebileceği problem olmaktan çıkınca, kitlesel ulaşımın başka seçenekleri hızla devreye sokuima- ya ve trenin yeniden keşfı başladı. Tren teknolojisinde de son 10 yılda büyük geliş- meler yaşandı. Raylar üzerinde 5 cm. havada ve 400 km. hızla giden trenlerden tutun, şehirlerarasında 280 km. yapabılen daha az hızlı trenlere ve nihayet ortalama 120-150 km. hız yapan yavaş trenlere ka- dar her türiüsü var! • • • 10 günlük tatılde yüz binlerce insanımız otomobil- lere ve otobüslere doluştu; kaza ve ölüm tehdidi ve tehlikesi altında, yürekler ağızda bir yolculuk ve ta- til. Gerçekten başka seçenekleri yok! Peki trene binip, Avrupa'daki gibi uçak yolculuğu konforu içinde ve hatta kısa ve orta mesafelerde uçaktan daha ucuz ve daha hızlı yolculuk yapma olasılığı var mı, Türkiye'de? Bu süreç pratikte başlatılmalıdır. Ulaştırma Bakan- lığı iyi niyetli gibi. Ama, daha önemlisi, toplumsal bir kamuoyu ya- ratılmalı ve bu kamuoyu baskı aracı olabilmeli. Bu konuda bir sivil girişim nasıl örgütlenir, tartışıl- maya değer. Hizbullah bildiri dağıttı CHP'den Tuncelitepkisi ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Kurban den - si toplamak ıçın Hizbul- lah'ın Tunceh'de dağıttığı bildiri üzerine basın açık- laması vapan CHP Genç- lik Kollan Genel Başkanı Erhan Baydar. şeriatçı akımlann temel gıdasının "kurban derisi" değil. yetkililenn sorumsuzluğu olduğunu belirtti. Baydar. "İki insana bir giivenlik görev lisinin düştüğü Tun- celi gibi bir yerde şeriatçı kadrolara bu olanak ta- nındığı için. sayın Başba- kan ve İçişleri Bakanı'nı istifaya davet ediyoruz" dedı." CHP Gençlik Kolla- n'mn 9 Mayıs günü Tun- ceh'de "Analar Aglama- sın" mitingi düzenleyece- ğıni anımsatan Baydar, şunlan kaydettr. "Tunceli gibi gerici ve şeriatçı akımlara, sosyal vapısı itibariyle yerverme- yecek olan bir verde Isla- mi Davanışma Birliği im- zası ile bildiri dağıulması ilginç ve önemlidir. CHP Gençlik Kollan, Kurban Bav ramu kurban derisini PKK alevhine propagan- da maskesi ile halkımızın toplumsal barış umudunu kullanmava çalışan cum- huriyct düşmanlanna karşı sorumlu organlan göreve çağınyor." NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr BODRUM - Bayram'da Ege Böl- gesi'nin en ilginç haberi yine Berga- ma'dan geldi. Danıştay'da davayı kesin olarak kaybeden siyanürlü al- tın arayıcısı Eurogold şirketi, Berga- malılan bu kez de bir başka yoldan etki altına almaya çalıştı. Piyasa de- ğeri 10 milyara ulaşan 20 bin paket lokum, bayramın ilk günü Berga- ma'nın merkezindeki bütün camiler- de 500 gramlık paketler halinde hal- ka dağıtıldı. Bergama'nın mücadeleci Belediye Başkanı Sefa Taşkın, lokum işinden pek memnun kalmış, şöyle diyor: "Bizde ölünün ardından helva dağı- tılır. Danıştay'ın karanndan sonra, bu lokum bana bunu hatıhattı. Yoksa bunun siyanürlü lokum olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Biz rüşvet- le ne inancımızdan, ne de toprağı- mızdan vazgeçmeyiz." Ege'ye, Akdeniz'e her gelişimde Eurogold Bergamalılara Lokum Dağıttı Bergama'daki köylü mücadelesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez dahagörüyorum. Bergamalı köylüler, bütün Türkiye'ye çevre bilincinin ve sivil yurttaş kimliğinin ne anlama gel- diği üzerine unutulmaz bir ders veri- yorlar. Şimdiye kadar teorik bir konu olarak kavranan. daha çok basit bir çevre temizliği gibi algılanan çevre bilinci; Bergamalı köylülerin müca- delesiyle bir yaşam hakkı, üzerinde yaşadığı toprağı koruma hakkı oldu- ğunun pratik kanıtı gibi bütün ülke- ye dalga dalga yayılıyor. Bergamalı köylüler, burası bizim yaşam alanımızdır, buranın nasıl ta- sarruf edileceğine öncelikle biz karar veririz diyerek, çetin bir mücadele içine girdiler. Başanya ulaşabilmek için önce kendi aralarında örgütlen- diler, sonra toplumun desteğini ka- zanabilmek amacıyla halkı ikna ça- bası içine girdiler. Önlerine çıkan her olanağı değerlendirerek topluma seslendiler. Gün oldu, Istanbul'age- lip Boğaz Köprüsü'nü kestiler, med- yayı kullandılar, gün oldu üstlerini so- yup, büyük şehirlerin sokaklarında protesto gösterileri yaptılar. Zamanı gelince, siyanürcülerin araçlarının karşısına dikildiler. Mah- keme kapılannda yasal haklannı ara- dılar, siyasetçileri duyarlı olmaya ça- ğırdılar. Bergamalı köylülerin müca- delesi, üniversitelerde sivil toplum bi- lincinin ne olduğunu gösteren çok önemli bir örnek oluşturuyor. Berga- malılar, hem kendileri çok şeyler ka- zandılar, hem de ülkemizdekı de- mokrasi ve sivil yurttaş bilincine kat- kıda bulundular. Sevgili Bergamalılara Eurogold şir- ketinin sunduğu bayram lokumu, Egelilerin eğlencesi olarak dillerde. Herkes bu lokumlardan pek keyif- lenmiş, bayramlarına neşeli bir lezzet katmış. ••• Bergama'dan Doğu'ya uzanınca bir başka bayram komedisiyle karşı- laşıyoruz. TBMM Insan Hakları Ko- misyonu, Güneydoğu gezisinde, po- lis karakollannda sopalar ve elektrik işkencesi için kullanılan manyetolar bulduğunu açıkladı. Gel gör ki, Türk polisi, bu araştırmaya hemen bir kı- lıf bulmayı başardı. Emniyet yetkili- lerinin sorulara verdikleri yanıt, tam "Türk polisi işini bilir" türünden. Is- lak kamyon lastiklerinin sorgu oda- lannda neden bulunduğu sorusuna verdikleri yanıt pek akıllı(!). Bu lastik- ler, karakol araçlarının lastikleriymiş. Vücutlara elektrik vermek için kulla- nılan akım düzenleyicileri ise tutuk- lulan dinlemek içın kullanılıyormuş. Tavanda özel olarak askı amacıyla kullanıldığı anlaşılan ve başka hiçbir işlevi olmayan borular da, su boru- suymuş. En güzel ve akıllı cevaplan, işkence sopalarının tuvalet deliği aç- mak amacıyla kullanıldığı iddiası. • • • Gel de gülme, siyanürcü şirket köylüleri lokumla kandırmaya çalışı- yor, Türk polisi de milletvek llerine iş- kence sopasını, tuvalet deiği açma sopası diye yutturmak isti/or. Bay- ramhk seyranlık bir haldeyiz. Bu kez, bu acıklı manzaralara ağlayacağımı- za gülsek daha iyi değil rrı? Haydi gülelim! Bravo işkenceci aolislere, bravo siyanürcü şirkete...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle