15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 NİSAN 1998 PERŞEMBE 12 KULTUR Türk grafik sanatının öncüsü, büyük afiş ustası, çeşitli etkinliklerle anılıyor Ihap Hıüusi 100NURDAN CtHANŞÜMUL Türk grafik sanatının öncüsü, büyük afiş ustası thap Hulusi Görey 'Müsellesten Üçgenc İhap Hulusi Görey 100 Yaşında' başlığı altında bir dızi etkinlikle anılıyor. Arima etkinlikleri. Hulld Aktunç, Yurda- er Alnntaş, Ayşe Ataman. Onur Bayiç, Ba- tuhan Erdi. Sadık Karamustafa, F.nder Merter. Haluk Tuncay ve Turgut Yasa- lar'dan oluşan bır çalışma grubu, Mimar Sinan Üniversitesi, Reklamcılar Derneği, Grafıkerler Meslek Kurulıışu ve Tür Ta- nıtım Reklam Hızmetlen AŞ'nın hımaye ve desteğinde sürdürecek. Cumhurivet dönemının ünlü afiş usta- sı thap Hulusi Görey"i sanat tarihi öğret- menlerine. sanatçılara ya da öğrencilerine sorduğunuzda. "Kim, İhap Hulusi mi? Evet, evet duymuştum" ya da "Evet, sanı- run afışlerini görmüstüm" şeklinde yanıt- lar alırsınız. Oysa, thap Hulusi yalnızca yurtiçinde değil yurtdışında da önemli bir yere sahip bir sanatçımız. 60-70 yıl önce- sinde, TEKEL Kulüp rakısından. Bınnci sigarasına. Alman ilaç fınnası BA- YER'den, TC demiryollanna, şehir hatla- nna. tskoçlann ünlü viskisi John Haig'den, Milli Piyango'ya, bankalara kadar bırçok firmanın ve kuruluşun afışlerini, reklam- larını yapmış thap Hulusi Görey. 1898'de Kahire'de doğan thap Hulusi Görey, öğrenımini tngıliz okullannda yap- mış. 1920'de resim eğitimi almak üzere Almanya'ya giden Görey burada reklam ve afiş sanatı üzerine çalışmış. 1925'de Türkiye'ye döndüğünde ise bizde hiç ta- nınmayan grafik sanatını ve afişçıliği ül- kemize getırmış. ılk afışleri yapmış. Ata- türk'ün ısteğı üzenne ılk Türk alfabesinın kapağını yapan Görey. 35 yıl boyunca Mil- li Piyango biletlerinin resmini ımzalamış. TürTanıtım Reklam Hizmetlen AŞ'nin Yönetim Kurulu Başkanı Ender Merter. thap Hulusi'yle 1984 yılında tanışmış ve tanışmalanndan on iki yıl sonra da thap Hulusi'ye ait siyah beyaz, renkli. hat \ e su- luboya çalışmalarından özel eşyalanna ka- dar geniş bır koleksıyonun sahibi olmuş. - Ihap Hulusi'yi anma çahşmalan nasıl başladı? ENDER MERTER - Aslında bu çalış- malara dört yıl önce başlamıştım. Türkı- ye şartlannda bır şeyler yapmaya çalışıyo- ruz. Biz özel bir kuruluşuz. hiçbir zaman bir Yapı Kredi. Akbank ya da Eczacıbaşı gibi kaynaklanmız yok. Yalnızca sanatsal reklam işleri yapan bir fırmayız. Herhal- de kaynak ayırarak böy le bir iş yapan yok- tur sektörde. Benim kültür \e sanata ver- umhuriyetin kuruluşunun 75. ıh, alfabenin kabulünün 70. yılı, hap Hulusi'nin doğumunun 100. yılında büyük ustanın biyografisi hazırlanacak, bir belgesel çekilecek. Kahire, Almanya ve Istanbul'da sergiler açılacak, pulu ve anı parası çıkanlacak. îhap Hulusi Ödülleri dağıtılacak, bir sokağa ya da parka adı verilecek. Grafik tasanm öğrencileri arasında bir yanşma düzenlenecek. mrt/ru YERLi MA.LL/MR PAIAKLARINII4.N ALİ NII miş olduğum değer, sanat anlayışım. rek- lam sektörüne bakışım ve araştırmalanm neticesinde ortaya çıkmış bir şey bu. Ken- dimiz kaynak yaratarak yaptığımız için ağır gidiyor gibi görünse de olumlu gidi- vor. Projeye destek beküyoruz - Çahşmalanruzın içeriğinden söz cdcr misiniz? Öncelikle 100. yıl aktı\ ıtelerini gerçek- leştirmek içın önce bir çalışma grubu oluş- turduk. tçinde bulunduğumuz sektörü içe- ren derneklen. kuruluşlan ve kişileri seç- tik bu gruba. Çalışmanın isim babalığını da ben yaptım. thap Hulusi, Cumhuriye- tin ilk sanatçılanndan. Hem Arap harfle- rini hem de Latin harflerini bilen biri. Res- min ticari boyuta geçmesinde resmı ve özel tüm kuruluşlara hizmet vermış biri. tmzası ters bir üçgen. bu üçgenın üç ke- nannı da tamamlıyoruz; Cumhuriyetin ku- ruluşunun 75. yılı. alfabenin kabulünün 70. yılı, îhap Hulusi'nin doğumunun 100. yılı. Ilk olarak İhap Hulusi'nın bıyografı- sinı hazırlıyoruz. Bunun ardından da bir belgesel çekilecek. Bıyografiyi beklıyo- ruz. çünkü biyografi filmin senaryosunu oluşturacak. Bunun yanı sıra Kahire, Al- manya ve Istanbul'da sergiler açmayı dü- şünüyoruz. Posta ıdaresinın 'Meşhur Yüz Türk Koteksiyonu'na girdı İhap Hulusi. Bu > ıl pulu çıkacak. 100. yılla ilgili bir anı parası çıkarmayı düşünüyoruz. Bu ay içın- de düzenlenecek olan Grafıst 98'de İhap Hulusi ile ilgili'bilgiler yer alacak. Bunun yanı sıra İhap Hulusi Ödülleri dağıtmayı, bellı bir sokak ya da parkaadının venlme- sinı düşünüyoruz. MSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü'nden (eskı bilı- nen adıyla Akademi'den) Vedat Somay. İhap Hulusi'nin bir heykelini yaptı. Gra- fik tasanm öğrencilen arasında bir de ya- nşma düzenleyeceğiz. - Bu çalışmalara maddi destek veren başka kuruluşlar var mı? Yıllarca hizmet \erdiğı Milli Piyango, banka sektörü ve özel kuruluşlardan des- tek beklıyoruz. Bir çalışma grubu dosya- sı hazırlıyoruz, bunu tamamladıktan son- ra bu kuruluşlara göndereceğiz ve yardım- lannı bekleyeceğız. İhap Hulusi'nin ko- leksiyonu kaynak nıteliğinde. Dıjıtal or- tamlarda saklanması gerekli ancak her şey belli bir fınansa bağlı. Bu işle dört yıldır ciddi bir şekilde uğraşıyorum ve belli bir yere getirdim. Birtâkım insanlar onun ha- zırladıfı etiketleri, logolan hâlâ kullanı- yorlarsa destek göstermeliler. Fikirbazın- da her şeyi hazırlıyoruz ama destek ge- reklı. Bu konuda kendi olanaklanmızla yavaş yavaş bir şeyler yapıyoruz. Bu ça- lışmalarla Cumhuriyet tarihimizin görsel yanını da gün ışığına ç ıkarmayı hedeflıyo- ruz. Iki yıl tçinde müze ve sergi alanı - Müze projenizden söz eder misiniz? Elimde önemli dokümanlar var. Hem sektöre ve hem de gelecek nesillere kay- nak olabilecek müze ve sergi alanı düşü- nüyorum iki yıl içinde. Çukurcuma'daki projemiz, finans olarak beraber götürdü- ğümüz firmadaki değişimler nedeniyle bir süre uzadı. En kalıcı bu olacak. Hazırlık- lan tamam, yeri organize ettiğım anda mü- ze açılacak. Yer problemini de çözmek üzereyiz. - Bugüne dek thap Hulusi Ue ilgili sizin dışınızda bir şeyter yapan olmadı. TEKEL tdaresf nin Cıbah'de thap Hu- lusi Salonu var ama daha zengin olmalı. Tozlar içinde kalmış bir salon düşünün; orada iki üç parça eserasılı. Bunlarkamu- oyuna duyurulmah. Planlanan şeylenn ic- raata dönmesi hep bürokratik yazışmalar- la uzuyor. Bu çalışmalara ilk başladığım- dabazı arkadaşlanm bana 'neyapıyorsun' •bundankackişianlayacak'dedıler Bırül- kenin gelışmişliği o ülkede sanata verilen önemle ihşkilidir. tkı yıldır İhap Hulusi ajandası çıkartıyorum. 100. yıl anısınabir afiş hazırlattık. thap Hulusi'yle ilgili hiç- bır ya>ın yok. yalnızca hazırladığımız ajandalar var. Grafik sanatının 100 yıllık, reklamm ıse 20 yıllık bir geçmişi var ül- kemizde. Bu süre içinde böyle bir değeri anlatan bır yapıt yok. Bu alanda yapılan çalışmalar duyurulmalı ve böyle değerler ortava çıkanlmalı. - Ulkemizde rçklamcılığı ve grafik sek- törünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bizım zamanımızda teknoloj ı bu kadar içimizde değildi. Teknolojinin gelişme- siyle reklamm gücü ve önemi ortaya çık- tı. Ancak teknolojinin gelişmesi, insanla- n tembelliğe de ıtti ve artık İhap Hulusi gi- bi bileğine hâkim ustalar yetişmiyor. Bu kadar gelışmeye rağmen bazı üniversite- lerimızde hâlâ bılgısayar yok (ya da varsa da eski). Reklamcılar Derneği olarak bır vakıf ginşımınde bulundukj burada eğitirn vermeyi düşünüybruz. 'Dört Nikâh Bir Cenaze' ekibinin yeni filminde başrollerde Julia Roberts ve Hugh Grant var 'Londra'yı kutsayan birfilm olacak'Kültür Senisi - Tüm dünyada gişe rekorlan kıran tn- .**" gılız fılmı "Dört Nikâh Bir Cenaze" ekıbı, Londra'da çekilecek yenı bır film içın kollan sıvadı. Hugh Grant ıle Julia Roberts'ın başrollerini paylaştıklan film, Londra'da Türklerin de yoğun olarak yaşadığı Nottıng Hill semtinde çekilecek. Filmde Hugh Grant, "dün- yanın en büyük yıkhnna" âşık olan bır kıtapçıyı can- landıracak. Filmde Londra kenti de önemli bir rol oy- nuyor. 1970'li >ıllarda gerçekleştinlen fılmlerle sıkıcı ve kas- vetli bir kent olarak karşımıza çıkan Londra. 1980'lerde "The Long Good Fridaj" ve "Mona Lisa" gıbı filmlerde yine ka- ranlık. hatta tehdit edicı bir yer olarak yansımıştı beyazper- de>e... 1990'larda ise romantik ve iyimser bir Londra tablo- su beklıyor izleyıciyı. "Notting Hill projea", bu yıl gösterilen "The Fufl Mon- t\"nın başansına kadar gişede en çok hasılat yapan lngiliz filmlennden "Dört Nikâh Bir Cenaze" fılmınin senaryo ya- zan Richard Curtis ve başrol oyuncusu Hugh Grant'ı yeni- den bir araya getiriyor. Ancak film, "Dört Nikâh Bir Cena- ze"nm beklenen devamı değil. Her iki filmin de yapım- m cılığını üstlenenDuncanKenwothy.u Hepimizaslında nimin devamını çekmek istiyorduk ama senaryo yazanrhız devamını yazmak istemedi" dıyor. Yine de film. "Dört Nikâh Bir Cenaze"yi çe- şitlı açılardan çağnştınyor: Aynı yıldız. aynı yapımcı. aynı yazar ve yine Polygram kuru- munun desteğı... Her iki film de romantik ko- medi türüne giriyor. Aynca yine ünlü bir Ame- rikalı kadın oyuncu var: Geçen filmde Andk MacDowefl'ı izlemiştik. bu kez Holl>"wood'un en pahalı kadın oyunculanndan bin olan Julia Roberts'ı ızleyeceğız. Ancak her iki filmin bütçesi arasında büyük farklar var. 3 mılyon sterlin gibi düşük bir bütçeyle çekilen "Dört Nikâh Bir Cenaze" filmine karşın. Nottıng Hill projesinın, en azın- dan ünlü y ıldızlannın ücretinı karşılayabılmek için daha bü- yük bır bütçeye gereksınımi olacak. Bir diğer farklılık da Nottıng Hıll'de çekilecek filmin, kentın daha kozmopolıt yapısı üzerinde durması... Bilin- dıği gibi "Dört Nikâh Bir Cenaze". lngiliz sosyetesi üze- rinde odaklanmıştı. Bu kez sebze meyve pazarlannda ve Londra'nın ünlümekânlanndan Portobello Sokağı'nda dolaşacak kamera. Yapımcı Duncan Kenwothy, "Londra'>ı kutsa\an bir film olacak. \Vood> ADen ve N w YorkTdmlerigibL.GünümüzLondrası'ndan Mr kesit sunacak" dıyor. Notting Hill'de çekilecek bu yeni romantik komedi, küçük bir gezi kitaplan dükkânı iş- leten Willıam"ın (Hugh Grant) öyküsünü an- latıyor... William hiç seyahat etmiyor a- ma sattığı kitaplan okuyarak süreklı se- yahat hayalleri kuruyor. Julia Roberts ıse filmde Anna'yı. "dünyamn en ünlü yd- dıa"nı canlandınyor. Anna Londra'da çektiği bir fi lm sırasında Wi lliam'ın dük- kânına giriyor ve tahmin edileceği üzere William ona âşık oluyor. Daha da şaşır- tıcı olanı, Anna da William'a âşık olu- yor... Lyon Güzel Sanatlar Müzesi 9 yılda yenilendiKültür Senisi - Yenilenmesi 9 yıl sü- ren Lyon Güzel Sanatlar Müzesi'nin açı- lış töreninde pek çok sanatseverin yanı sıra yetkilıler de yer aldı. Fransız hükü- metinı temsılen üç bakan: Phiüppe Do- uste-Blazv, Jacques Toubon ve Catheri- ne Trautman müzenin açılışım gerçek- leştırdiler. Müze bu hale gelınceye dek 5 ayn etapta 9 yıl süren bır çalışma yapıl- dı. Bunun nedeni, 1913 - 1924 yıllannı kapsayan dönemden bu yana, müzenin yapılanmasının ilk kez ünlü bir sanat ta- rihçisi Henri Focillon taraftndan. kraliye- te ait salt üst tabakadan dincilerin kabul edildiği bır manastın da banndıran Sa- int-Pierre Sarayı'nın bütünlüğü içinde elealınmasıydı. Mısır, Yunanistan ve kûbizm Müze. ilk kez bir sarayın içinde açılı- yor: Daha küçük boyutlarda bir Louv- re'u da düşünebilirsiniz. Ve aynen Louv- ğu ve Yunan yapıtlan yer alıyor. Geçmiş zaman 'Gezgmd ,\şıklan'nın yaptıklan tablolar. Rubens ve Rembrandt'ın yapıt- lanndan günümüz modern sanatına uza- nan bir yolculuk. Burada. bugüne dek hiç şüphesiz fazlaca yıpranmış bir sanat re'da olduğugibı Saint-Pierre Sarayı'nın yenıden yapılanması ve müzenin açılışı için yapılan hazırlıklar birçok aşamada gerçekleştirildi. Çalışmalara başlamlan 1989 yılından bu yana. pek çok yapılan- manın temeli atıldı. 1992 yılında müze- nin bir kanadı Rönesans dönemi tablolar \e sanat eşyalanna aynl- dı 1993'de müzenin kuzey ka- nadı 17. yüzyıl Fransız ve Kuzey Avrupatablolan, 1995'debatı ka- nadı antik dönem yapıtlan ve da- ha sonra taşınma sırasında müze- nin özel bir bölümü çağdaş sanat yapıtlan için avnldı. 'Yeni Saint- Pierre' diye adlandınlan kanat- taysa 20. yüzyıl yapıtlan ve yeni açılacak olan sergiler yer alacak. Müzenin ilk kattnda Mısır sana- tına aynlmış salonlardan çıkıp günümüze dek uzanan yapıtlar, kronolojik sıralamaya göre dizil- miş çoğu Lyon kökenli, Ortado- Picasso'nun 1937 yıhnda yapbğı 'Plajda Oturan betimleniyor. En son ekol yaratan akım- lardan bır tanesr 'kûbizm'in üstünlüğü, kendi içinde son derece tutarh bir salon- da açıkça ortaya koyuluyor. Iki ziyaretçi salonu bulunan müzede, bunlardan bir tanesı giriş'e yer alırken diğeri çıkışta bulunuyor. Bu salonlardan biri gruplar için aynlmış. Bu bölümde. eski çağ tasanmlanndan yararlanılarak oluşturul- muş, yalancı mermerle do- natılmış bir yemekhaneye ve Veronese adında bir res- samın anısına adanmış ma- un renginde gömüte benzer büyük eşyalara yer verili- yor. Müzenin diğer bir bö- lümünde. Raphaelın eğıt- meni Perugin'in en güzel yapıtlanndan biri olan 'L'Ascension Du Christ' (tsa'nın Göğe Yükselişi:Kadın'. 1495-98) sanatseverlerin beğenisine su- nuluyor. 110 heykelın yer aldığı son bölümde ise 19. yüzyıl yontuculuğu ön plana çı- kıyor. Tavandan aydınlatılan müzede tüm duvarlarda tek bir renk hâkim: Toprak rengine yakın gri bej. Bu renk. tablolar- la çok iyi uyuşmasının yanı sıra taş bi- nayla da bü>ük bir uyum içinde. Tüm bu eski çağa özgü ve dinsel bütünselliğin içinde. çağa uygun birtakım aynntılann yer alması ne yazık kı bu havayı bozma- ya yetiyor. Nedirbu aynntılar? Öncelik- le bır kafe. bir oditoryum ve daha sonra da bir kütüphane. Sarayın yüksek ve por- takal rengi (Orsay Sarayı'ndaki gibi) du- varlannın arasında bulunan kafede ol- dukça şık mavi kılıflı koltuklar yer alı- yor. Eski çağla modern çağı bir araya ge- tiren modern müzelerin, bünyelerinde aynı anda hem bütünselliği hem de kar- şıtlığı banndırmalan da oldukça ilginç... IŞILDAK VE YELPAZE ATtLLA BİRKİYE Nisan, Belki de... Havalardandır; belkı de nisandandır. Güneşin birden bire gelen egemenliğindendir, kim bilir. is- teksizliğin baskın olduğu bir ruh hali, özcesi. "Yazı yazmak", zaman gelir ki, su içmek gibi olur. Nasıl ki, su içmeden yaşayamazsınız. Yazı da öyledir; yazmadan duramazsınız. Ama gün gelir, bazen kırk yılda bir belki içinizde yazmaya karşı sürekli duyumsadığınız arzu eksilmiştir. Konu sıkıntısından değil; konu çoktur, hele de Istanbul'da, Türkiye'de yaşıyorsanız. Belki de havalardandır. Kafanızın içi de karışık- tır. Beyninizdeki sözcükleri düzenleyen güç san- ki uçmuştur. Isteksizlik bedeninizin iktidannı eli- ne almak üzeredir. Oysa gün güneşle biıiikte iyi başlamıstır. Sorun güneşin kendisinde de olabilir, hiç kuşkusuz. Ke- miklerinizin ısınması, tembellik hakkını da anım- satmış olabilir. Aslındayazılacak çok şey var. En azından, hiç- bir şey gelmiyorsa akla yeni yayımlanan kitaplar vardır. Okunacaklar raf ında, alınıp okunmayı bek- ler. Sonra yeni "bitmiş" kitaplar vardır. Onlar da ikinci kez alınana kadar, kendilerine aynlan rafa konmuştur. Okunmakta olan kitaplar vardır. Masanın bir ucunda, sehpanın bir kenarındadurmakta olan... Bir de başucu kitaplan vardır. Onlar aslında ba- şucu yazarlarıdır. Dönem dönem değişirier, ama yatak odasındaki komidinin üzerinde uzun süre kalan kitaplardır. Yazmak istiyorsanız, işte size bitimsiz bir konu: Aşk. Evet, aşkı yazmakla bitiremezsiniz. Yaşamakla biter aşk. Biri biter; kim bilir bir ye- nisinin başlayacağını. Ama aşkı yazmakla bitire- mezsiniz. Yaşadıklarınızı, yaşayamadıklannızı, gördükle- rinizi, anlatılanlan, okuduklarınızı, izlediklerinizi, dinlediklerinizi, yazılmış olanlan, kurguladıklan- nızı, hepsini, sonsuza uzanan bir çeşitlilikte ya- zabilirsiniz. Yani sorun konuyla ilgili degildir. Isteksizliğini- zin nedeni konu degildir. Ülkenin gidişatı da de- ğildir. O zaten kolay kolay iyiye, güzele doğru gitmez. Sanata, edebiyata duyulan ilginin artması da si- zin ilgi alanınıza girmez. Çünkü bu ilgi hiç artmaz. Gerçek sanattan, gerçek edebiyattan söz edi- yoaız kuşkusuz. Popüler edebiyat, popüler sa- nat farklıdır. Küçümsediğimden değil, ama gerçek edebi- yat, gerçek sanat yapıtı ile popüler olanı bir ayır- sak diyorum... Kitaplarınıza, yazdıklannıza gösterilen ilgi/siz- lik de çok önemli degildir. Zaten "bilerek" yazı- yorsanız, her şey baştan kabullenilmiş anlamına gelir. Başkalarına gösterilen ilgi, başkalannın ki- taplarının satması, beni sevindirir, hiç merak et- meyin siz... Peki nedir sorun. Belki de havalardandır. Gü- neşin birden bire ortaya çıkmasındandır, b^k] de, kim bilir... Orhan Veli'nin "Güzel Havalar" şiirini anımsa- manın tam sırasıdır; üstelik, "on saf/r"dan da "kurtulmuş" oluruz: Beni bu güzel havalar mahvetti, Böyle havada istifa ettim Evkaftaki memuhyetimden. Tütüne böyle havada alıştım, Böyle havada âşık oldum; Eve ekmekle tuz götürmeyi, Böyle havalarda unuttum; Şiiryazma hastalığım Hep böyle havalarda nüksetti; Beni bu güzel havalar mahvetti. Her ne kadar, "yazma isteksizliği" iktidarı ele al- mak üzereyse de; her ne kadar kemikleri ısıtan güneş, tembellik hakkını anımsatıyorsa da, işte bir yazı daha ötekilerinin arasında yerini alıverdi. Bir yazı, bir haftanın geçtiğini göstenr. Bir haf- ta da... Neyse, güne neşeli başlamıştık, "hasret kaldığımız" güneş, "işte burdayım" deyiverdi bir sabah erkenden... Kim bilir belki de tüm bunların hepsi nisandan- dır... 'Delikanlı Ali Ulvi 'nin karikatürleri GülDiken 'de Kültür Servisi - Mizah ve kültür dergisi GülDi- ken'in Kış '98 sayısı çık- tı. Geçen aylarda yitirdi- ğimiz Ali übi Ersoy'un karikatürleriyle açılan dergide, Tan Oral 'Deü- kanlı Ali Uhi' başlıklı ya- zısında Ulvi'nin aramız- dan aynlışını; "Yoklugu, birdenbire. tehlikeli bir göçük oluşturdu sanld, çizgi dünyasında bir oyuk_" cümlesiyle anlatı- yor. Mehmet Ali Kıuçbay 'So>1u Komik. Komik So>iu' başlıklı yazısında. "Her soyluluğun tabamn- da ve temeünde bir soy- suzluk vardır gibi bir önermeyle işe başlamak, bir insan halinin komiği- ni saptamaya soyunmuş bir >uanın bizzat kendini komikhalegetirmektedir. Çünkü soysuzluk, ancak sovluluğagöre tanımlana- bilir ve so\luluğun köke- nine so>r suzluğu ofurtmak da bir abese imza atmak olmaktadır" dıyerek ko- nuyu inceliyor. Dergide aynca Sulhi Dölek 'Mizah ve Fare Ze- hiri', Mehmet H. Do- ğan'ın tngilizceden çev ir- diği 'Felsefi Açıdan Gül- me ve Mizah', Semih Gü- müş 'Tonguç Y'asar'm ya- lınlığı ye tmlediği.J, N. Emin Özcan'm Fransız- cadan çevırdiğı 'Baudda- ire'in Goya'>s olan B»r- cu', Kenan Sanalkçlu •Közdevişler', Ali Bintci 'Karagöz'ün Ressunı Bahriyeli Baha Bey" ve Mahmut Tıbet' in karta- türlennin yer aldığı dergi- de. ayrıca Turgut Çjvi- ker ın 'Oguz Gürdln *Kritik'ine Yanrt' baş klı yazısı da yer alıyor. GülDiken'in bu Siyı- sında Yard. Doç. Dr. Mehmet Emin Özun 'Bruegel'in Ölümün Za- feri'nden Ghelderodeın Escurial'ine: Beden le lldzi' başlıklı yazısırca, ' Michel de GheJderode ın Escurial adlı oyunuylaH- eter Bruegel'ir, 'Ölümin Zaferi' adlı tabîosundciı- san bedeninin algılaıma biçimini araştırma ve v- nı anlayışın bır tablo.üm sahneye doğnı geçeritrı geçirdiği evrim irdelei- yor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle