Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 NİSAN 1998 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Çokkültürlü İnsan
ADNAN BİNYAZAR
"Ç
okkültüriülük" top-
lumlararası ilişkile-
rin büyülü (sihirli)
anahtan sayıhyor. Bu
anahtann açamaya-
_ cağı kapı yok! lliş-
kilerbubağlamdakuruluncatoplumsalda-
yanışma saglanacak, insanoğluna güllük
gülistanhk bir dünyanın kapılan aralana-
cak. Toplumlararası hoşgörü yalnızca ça-
tışmalan değil, gerilimleri bile ortadan
kaldıracak...
Hep dûşünûrüm, yeryüzünde "tekkül-
tûriû" insan olabilir mi de, her daralma-
da bu çokkültûrlülük kavramı güncelleş-
tiriliyor? Scott FitzgerakL kızına yazdığı
bir mektupta, "Mutlu okiuğuna sevindim,
ama mutluluğa pek inanmam ben. Mut-
suzluğa da inanmam. Böyle şeylere insan
ancak sahnede, perdede ya da kitap say-
falannda rastiar; gerçek hayatta yoktur
bunlar" (Neclâ Aytür çevirisı) diyor. Bu
yargılar bir edebiyatçının fantezisi de sa-
yılabilir, ancak tekkûltürlülüğün olanak-
sızlığı düşünülûrse: böyle bir aynmın ol-
maması gerektiği, ancak toplumbilimci-
lerin, işi daha da kanştumak için böyle bir
terim uydurduklan sonucuna vanlabilir.
Her şeyi terimlerle dondurmanın in-
sanhğı nasıl bir duygu bunalımına sürük-
lediğini aynmsıyor musunuz? Yıllardır
sünmez bir lastik gibi çekiştirilip duran te-
rimlerin başmda geliyor çokküttürlülük.
Bununla anlanlmak istenen şudur Hep top-
lumun inancı, yaşayışı, gelenekleri-göre-
nekleri, alışkanlıİdan, yapma ve yaratma
yöntemi başka başkadır. Toplumlann bu
başkalıklan ayıncı özellik sayıp, herkesi
inancında, dilinde, düşüncesinde, gele-
nek ve göreneklerinde, yaşayışında, yap-
ma ve yaratma yönteminde özgür bırak-
ması gerekir. Çatışmalann, kültürlerin
birbirleri üzerinde yarattıklan baskıdan
doğduğu sanılıyor. Oysa, çokkültürlülü-
gün etnik boyutu bir yana, bugün Batı 'da
bukavram "kendi küMrünii btrak,benim
küMriim içindekendinierit"anlamına ge-
liyor. Bunu, toplumbilimcileri de şaşır-
tan duyarlıklarıyla algılayan kesimler,
anında, kendi kültürlerini çok düğümlü bir
gûrz gibi kullanarak karşı saldınya geçi-
yorlar, içlerine kapanıp sınırlannı kendi-
lerinin dışında dünyaya kapıyorlar.
Bu direnmenin özünde çokkültürlülûk
yatmıyor, tam tersine, toplumlan tekkül-
tür altında bunaltıp, onlan ıstedikleri gi-
bi kullanmanın gizli baskılan yauyor. Top-
lumlar neredeyse aynı yiyecekleri yeme-
ye, aynı içecekleri içmeye zorlaruyor. Söz-
de Batı'ya açılmış, bağımsızlıklannı ka-
zanmış ülkelere ilk adımı Coca-Cola,
McDonald's köftesi, yapıştığı yerden çık-
mayan sakız atıyor. O ülkelerin insanlan
da, bunlann var olduğu bir dûnyada öz-
gürlük şarkılan (!) söylüyorlar. Onun içın.
bu kavramın çizdiği toplumsal alanda şim-
di yasananlar kültürlere saldırmadır; ya-
ni var olaru yok gösterme, insanoğlunu yoz-
laştırma...
Bu terimi öyle sağa sola çekiştirmeye
gerek yok. İnsan soyunun yaradılışından
dolayı, bir evin bireyleri arasında bile tek-
kültürlülük söz konusu olmadığına göre,
insanlar arasında çokkültürlülüğün öte-
sinde ilişki düşünülemez. Bugün çatış-
maya dönüşen olaylann temelinde kültür
yatmıyor, bencilliğin ve egemen olma gü-
düsünün yarattığı çıkarlar yatıyor. Kendin-
de var olanı tükettirme, öbürlerini körelt-
me çabalan bunun en somut örneğidir.
Avrupa'da, birbakımabizim yiyecek alış-
kanlığımızı tek kültüre ıngirgeyen döner-
ciliğin, lahmacunculuğun önüne Avru-
pa'nın hemen her kentinde engeller çıka-
nlması da bunu gösterir. Çatışma, tüm
kazancı ele geçirme savaşımı verenler ara-
sındadır. Onun için, her toplumun başka
bir toplumu kendi içinde var kılacak hoş-
görüyü geliştirmesi önemlidir. Bu da, in-
sanın yüz yüze ilişkilerinde değil, düsün-
ce ve duygu boyutundaki ilişkilerinde ken-
dini gösterir.
Kûltür, ahşılmış tanımının dışında, olay-
lan, kişileri, varlıklan algılama, yaratı
ürünlerini duyumsayıp yansıtma olgusu-
dur. Kültürel üretimin özünde karşıhklı et-
kileşim, duyarlıklan inceltme söz konu-
sudur. Herkesin algılama ve duyumsama
gücü aynı olmadığına göre, kültürel iliş-
kilerde çok yanlı geçişim kaçınılmazdır.
Bu bağlamda, ne denli çokluk yaratsa
da, insan, kültürünü coğaltmaz; ulaşabil-
diği alanlarla ancak kendini çoğaltır. ye-
ni bir varlık kazanır. Kültürü "aüşkanlık-
lar"a bağlamak, insanı insansd ölçülerin
dışında değerlendirmekanlamı taşır. Fitz-
gerald'ın örneği gibi. kımilerine aykın
gelecek ama, Shakespeare'i. örneğin Ro-
meo ve Juliet'i okumamış bir kişinin "sev-
gpyi her boyutuyla kavTayamayacagı inan-
cındayım ben: Danimarka'nın o bahtsız
prensi Hamlet'i okumayanın da tutkuyu,
öç alma duygusunun insanı yiyip bitiren
bunalımını... Duygu görüngelerini ulaş-
tırdığı her sanat yaratısıyla kendini ço-
ğaltır insan. Doğanın varlığını, insarun
yüceliğini, inancın bir bilinç işi, törelerin
insanın binlerce yıllık emeğinin ürünü ol-
duğunu, her yaratıyla kendini bir kez da-
ha var ettığini... bu çoğalma duygusuyla
kavrar. İnsanın yoksun olduğu, çokkültür-
lü ilişkiler değil. kendini çoğaltma gücü-
dür. Bunu yaparsa, insanlığm her iyi ya-
ratısıyla aynı düzeyde buluşmayı başanr.
Yoksa, ha var ha yok, ona bagışlanan öm-
rün yazgı bekçiliğine katlanır.
Sanatın gerçek amacı budur: insanı duy-
gusuyla, düşüncesiyle, yaratı yeteneğiy-
le çoğaltmak, ona yeni görüngeler kazan-
dırmak, kendi içinde kendini var edecek
bulgulann aynmındaolmasını sağlamak...
Bir insanın, bir sanateserini tanıdıktan son-
raki durumuyla ondan önceki durumu
farklıdır. Örneğin VanGogh'utanıyan, ta-
nımayandan başkadır. İnsan, Van Gogh
sonrasında, yüreğini o boyalarla, desen-
lerle çoğaltmıştır. Virjpnia Woolf un, bu-
nalımlarla nasıl bir yansaJ çoğalmayı ya-
şadığını duyumsayan insan, kat kat duy-
gularla çoğalır, sanatçının dünyasında
kendini bu kez kendi varlığıyla yaratır.
Onun için, "bir kitapokuyarak"belkı in-
sanın hayatı değişmez, ama sanatsal var
olan düşünsel güç ve duyarlık, insanı in-
sanla çoğaltır.
Bir, insanın bu sanatsal çoğalma dün-
yasına bakm, bir de sosis yiyenle döneT
tıkıştıranı çokkültürlü sayan toplum ku-
ruculara bakın! Avrupa'da insan varhğı-
mızdan söz edenler, bir iki işadamından,
bankalarda üç beş kuruşuyla varlık bulan-
lardan başka kimlerin admı sayabilirler?
Yıl 1968
Türkiye televizyona "Merhaba" dedi.
Yıl1982
Ekranlar renklendi.
-&•-«-•• \-ı i 'T-,V " •"•;-•';
• •
Yıl1998
.Ve Türkiye'de interaktif televizyo
yayıncılığına ilk adım atıldı.
• Zamanı "dakîkası
dakikasına" yasamanız,
qunu yakalamanız icın
tarih. gun ve saat
kesintisiz olarak ekranda.
• Bolgc bolge butun
ıllerin ve dunyadaki
onemlı merkezlerin hava
durumu hakkında gün
boyu bilgi.
• Futbol ve basketbol
karsılasmalarının
sonucları. • Spor toto-
spor loto-sayısal loto-
at yarısı- Milli Piyango
sonucları.
• THY ucus tarifesi
• Tren ve deniz otobüsü
tarifeleri.
• Sinematiyatro-sergi-
konser haberleri.
• Ve bilmek
isteyeceginiz her sey...
• Gelisen tüm haberler.
• Son dakika gelismeleri.
• Basındaki onemli
baslıklar.
Batılıya ilginç gelen bir iki olay anlatımı-
nı edebiyat saymakla, onlann yaptıklan-
nm üçüncü sınıf bir öykünmecisi olmak-
la da yapılmıyor sanat. Batı'nın vardığı
noktayı kûltür ve uygarlık sorunu olarak
ele alıp bir bireşime varamayan; çoğalma
bir yana, kendınde var olanı da yitirecek-
tir.
Sonuç
Çokkültürlülük bir alış-veriş olmadığı
gibi, etkilenip uygulama olayı da değil-
dir. Çokkültürlülüğü insan kendi dene-
yimleriyle, kafasını sanatın kurdugu yep-
yeni dünyalarla doldurarak yaratır. Insa-
nımızın Avrupa'daki emek tarihi otuz yı-
lı aştı. Daha otuz bin yılı da aşsa, kendi-
ni Goetne'lerle, Beethoven'larla, Volta-
ire'lerle, Erasmus'larla, Picasso'larla ço-
ğaltmazsa, Avrupa felsefesinin özüne var-
mazsa, Batı estetiğinin inceliğini kavra-
yamazsa, o yaraticı çoğalmanındışında ka-
lacaktır.
Batılı da, emeğiyle ekonomisini geliş-
tirttiği bir toplumu düşünsel ve sanatsal
yaratılanyla tanıyıp, kendi ülkesinde onun
bu yönde de gelişmesine olanak sağla-
mazsa, karşısında kendi tarafindan dış-
lanmış mutsuz kesimler görecektir. Bu
kesimler, düşünce besinsizliğinin yarattı-
ğı bunalımla, bir süre sonra emek güçle-
rini de yitireceklerdir. insan bir kûltür ve
sanat varlığıdır; bu unutulmasın. Mas
Friseh'ın, "^çibekliyorduk, insan lakar-
şılaşbk" sözünün özünde yatan "ironi"
gerçekte politikacılan bir uyarmaydı. Po-
litikacılar ise, didiklesinler bakalım "çok-
kükürlülük" cöplüğünü; çürümemiş ne ge-
çireceklerse elîerine?..
07:05
15/ 19/
BEŞIKTAŞ
' Ertuğru!, Letchkov )
FENERBAHÇE
( Erol . Saffet)
GUNCtiL Dolar Dün 200.000 Bugün 205.000 KEMT
• Yurtta ve dünyada
son gelısmelcr
anında ekranda.
• Ekonomi • Spor
• Kultur-sanat
• Magazin.
• Hava durumu.
Haberlerin dışında
KENT TV'yi
gerçek bir
"bilgi televizyonu"
yapan programlar.
• Anında tüm
ekonomik veriler:
• Serbest piyasa ve
Merkez Bankası
döviz kurlarındaki
degisimler.
• İMKB'de düsen.
yukselen hisseler ve
endeks. • İstanbul ve
Londra altın borsası.
Repo ve gecelik
faiz. • Bankaların
mevduat faiz oranları.
Türkiye'nin ilk "bilgi kanalı"
KaMohı TaymdsytE İ»Unbul, Anfcara, bmlr, Aıtana, Gaztantcp, Suna, Konya, KayMrl, Aırtalya, ktanbı, İanK, Zonguidak, Samtun, Danbli, T«Wrd»4, EsUfrtir, Bakkasir, Adapuan, Yaknra, tnyraa.
Tal: (O-212) 222 22 22 pbx Faks: (0-212) 221 13 f S
AKDAĞMADENİ
KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
I993 375esas
I9%ıll6karar
Davacı Akdağmadenı
Orman tşletme Müdürlü-
gü tarafmdan davalı Dön-
dü Öztürk aleyhine Gök-
dere Köyü 107 ada. 60
nolu parsel hakkında açı-
lan kadastro tesbıtinın ip-
talı davasının mahkeme-
mızde yapılan yargılama-
sı sonunda, mahkememı-
zin 1993/375 esas.
1996/116 karar sayılı
dosyası ile; Davanın ka-
bulüne, Akdağmadenı
Gökdere Köyü 107 ada
60 ve 108 ada 6 nolu par-
seller hakkında yapılan
tesbitin iptalıne. Akdağ-
madenı Gökdere Köyü
107 ada 60 ve 108 ada 6
nolu parseilentr onrian
vasfında Hazıneadıntta-'
1ya kayıt ve tescüine,
aır verilen hüküm açık
adresleri tesbit edileme-
yen Semıha Öztürk, Va-
hip Öztürk ve Osman öz-
türk adlanna tebliğ edile-
mediğinden, hükmün ila-
nen tebliğıne karar veril-
miş olup. ilan tarihinden
itibaren 15 gün içinde ka-
rar temyiz edilemedigi
takdırde hükmün kesinle-
şeceği ilanen teblig olu-
nur. Basın: 10194
AKDAĞMADENİ
KADASTRO
MAHKEMESt'NDEN
1994 501 esas
1996'261 karar
Davacı Faık Karaman ve
Orman Işletme Müdürlügü
tarafmdan davalılar Celal
Özer ve arbdaşjan aleyhi-
ne Saraykent Karapınar
Köyü 105 ada 14, 107 ada
2,105 ada 8 ve 105 ada 11
nolu parseller hakkında açı-
lan kadastro tesbıtınin ipta-
li davasının mahkememız-
de yapılan yargılaması so-
nunda; Mahkememizin 19.
9.1996 tanhlihükmü dava-
cı Orman tşletme Müdürlü-
ğü temsılcısı ve davalılar
Hacı, Nazım. Kasım ve Ce-
la! Özer tarafindan
18.3.1997 tarihinde teblig
edılmış, Yargıtay 20. Hu-
kuk Dairesi Başkanlıgı'nın
26.1.1998 tanh ve 1997 /
13168 esas, 1998/433 sayı-
lı karan ile onanmasına ka-
rar venlmış, Yargıtay ona-
ma ılamı davalı Mehmet
Çıftçısoy adına tebliğ edıle-
mediginden, davetıye yen-
ne b ı m olmak üzere ilanen
teblıgat yapılmasına karar
venlmıştır. Basın: 10202
SAMSUNASLİYE
4.HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1997 532
Davacı Şenol Saltoglu
vekılı Av Ahmet Gürel ta-
rafindan açılan gaıplik da-
vasının yapılan yargılaması
sırasında venlen ara karar
gereğınce; Trabzon ılı, Hay-
rat ılçesı, Pazarönü köyü.
093 02 cılt, 122 sahıfe, 51
sırada nünısa kayıtlı Sabıt
ve Nafiye'den olma
01.01.1952 doğumluYrçır
Saltoglu çalışmak maksadı
ile 20 sene kadar önce Lib-
ya'ya gıtmek ûzere aynlmış
ve bir daha da kendisınden
haber ahnamadığından ga-
ıplığıne karar venlmesı ıs-
tenmekle, Bu kışi hakkında
bılgı sahıbı olan kışılenn ve-
ya Yaşar Saltoglu hayatta
ıse 7.5.1998 günü saat
09.00'da mahkememizin
1997'532 sayılı dosyasma
bılgı vermelen hususu ılan
olunur 20.3.1998
Basın. 14569
PENCERE
Tapınmanın Böylesi
İslama Yakışır mı?..
Milliyet gazetesinin üçüncü sayfasında renkli
birfotoğraf...
Güniz Sokağı'ndaki evinin bahçesinde, Cumhur-
başkanı Demirel kurban kestiriyor.
Bahçede dokuz kişi var. Üçü koyunu yere ya-
tırmış, dördü seyrediyor. Nazmiye Hanım'la Sü-
leyman Bey, ellerini kavuşturmuşlar, başlannı ya-
na çevirmişler, koyunun boğazlanmasına bakamı-
yoriar.
Gazetecilik açısından bu olayın haber değeri
nedir?.. Cumhurbaşkanı, muhabirleri evinin bah-
çesine almasaydı daha iyi olmaz mıydı?..
Olmazdı...
Bir hayvanın boğazlanmasını bir insanın isteye-
rek izleyebileceğini sanmıyorum; fotoğraf bu açı-
dan çok şey söylüyor.
Cumhurbaşkanı'nın Güniz Sokak'taki evi ünlü-
dür; belki bahçesi ağaçlık ve yüksek duvariıdır; çün-
kü kurban kesimini mahallenin çoluk çocuğundan
uzakta gerçekleştirmek, küçüklerin njh sağlığı açı-
sından gerekli...
•
Sabah gazetesinde haber:
"4.5 milyon kurban.
Türkiye'nin 55 milyon olan toplam küçükbaş ve
büyükbaş hayvan vaıiığının yüzde 10'u birgün-
de kurban edildi. Türk halkı kurban parası olarak
100 trilyon harcadı. Gün boyu süren kurban ke-
siminde 4.5 milyon koyunun yanı sıra 80 bin bü-
yükbaş hayvan kesildi. Demirel kurbanlık 3 koç-
tan 2'sinikestirdi, birinibağışladı. MesutYılmaz,
10 koyun kestirdi. Yol ve meydanlar mezbahaya
döndü. Yetkililer, bilinçsiz kesimlerin 2.5 trilyon-
luk deri kaybına mal olduğunu belirttiler."
Sabah gazetesinin haber özetinde on kitaplık ib-
ret dersi yatıyor.
Kaç günden beri bu köşede vaktiyle yazdıkla-
nmızı yineliyoruz; Kurban Bayramı ülkemizde so-
runa dönüşüyor; ilkel görüntü yaratması bir yana,
toplumun varlığına ve ruhuna kasteden bir yola çe-
kiliyor.
•
Kurtıan kesimi nedir?..
Bir ibadettir.
Inanç özgürlüğü, ibadet özgürlüğünü de içerir;
"/badefin Türkçesi "tapınma "dır.
Bir canlıyı kurban ederek tapınma, Müslüman-
lıktan çok önce, ilkel dinlerde göreneğe dönüşmüş-
tü. Hazreti Muhammet yürüriükte olan bir "âdet"i
islamlaştırmak yöntemini yegledi. O çağdaki top-
lumda kurban kesmenin sosyal amaçlı birtapın-
maya dönüştürülmesi, Müslüman yalvaçının olay-
ları derinden algılamasının ürünüdür.
Ne var ki kurban kesme tapınması, günümüz Tür-
kiyesi'nde sakıncalı bir yöne girdi.
•
İbadet, toplumsal ve ulusal ortak çıkarları çiğ-
neyerek yapılamaz.
Sokaklarında işkembeler dolaştınlan, caddele-
rinde koyunların, ineklerin kelleleri yuvarlanan,
a£>artman aralıklarında hayvan boğazlanan, mfl|y-
danlanna bağırsakların kokulan yayılan büyükbir
kentin topluca kanlı mezbahaya dönüşmesinin
Müslümanlıkla ilişkisi bulunamaz... '
Türkiye kurban keserektapınmayı Anadolu Müs-
lümanlığına yakışır bir düzene sokmak zorunda-
dır; yoksa her gecikmenin olumsuz pahasını ge-
lecek kuşaklar ödeyecekler...
Hazreti Muhammet bugün gözlerini açsa, çağ-
daş uygarlığın çoktan dışına düşmüş olan kurban
kesimini yeni koşullara bağlamaz mıydı?..
M M SNADI
()l)l I I I Uİ
Bu yıl 52'ncisi düzenlenen
Yunus Nadi Ödülleri'ne ka-
tılma süresi 11 Nisan 1998
Cumartesi akşamı sona eriyor.
llki 1946'da düzenlenen 1998
Yunus Nadi Ödülleri, bu yıl
da 4 ana başlıkta ve 8 ayn dalda veriliyor.
Edebhat Ana Dah: Öykü. Roman, Şiir.
Görsel Sanatlar .Ana Dah: Afiş, Fotoğraf, Karika-
tür.
Sinema: Uzun Metrajh Film Senaryosu.
Bilimsel Araşürma: Sosyal Bilimler Araştırması.
Afiş ve Sosyal Bilimler Araştırması dışrnda konu
sınırlaması yoktur.
Afiş dalında yanşmaya Ocak 1993- 31 Mart 1998
arasında Türkiye'de tasarlanmış ve basılmış, kül-
tür ve sanat konulu (sinema, tiyatro, müzik, bale,
opera, resim, heykel, tasanm, mimarlık, edebiyat
vb. alanlarda gerçekleştirilmiş gösteri, konser, kon-
ferans, festival, yayın vb. ile ilgili) afişler katılabi-
lir.
Sosyal Bilimler Araştırması dalında ödüle 1 Nisan
1997-31 Mart 1998 tarihleri arasında yayımlanmış
"1923 Aydınlanma Devriminin Anlamı" konulu
bilimsel araştırmalar katılabilir.
Adaylar yapıtlannı Öykü, Roman, Şiir dalmda al-
tışar adet, Uzun Metrajh Film Senaryosu ve Sos-
yal Bilimler Araştırması dalında yedişeradet ola-
rak göndereceklerdir.
Fotoğraf dalında en çok 3 adet siyah beyaz fotoğ-
raf, karikatür dalında en az 3, en çok 5 karikatür-
le aday olunabilir. Gönderilecek siyah-beyaz fotoğ-
raflann en az 18x24, en çok 30x40 cm, boyutla-
rında ve daha önce başka yerde ödül almamış ol-
ması gerekmektedir.
Adaylann yapıtlanyla birlikte adlannı ve soyadla-
nnı arkasına yazacaklan iki fotoğraflannı. açık ad-
reslerinin de yer aldığı katılma belgesini ve yaşa-
möykülerini 11 Nisan 1998 Cumartesi akşamına
kadar "Cumhuriyet Gazetesi, Yunus Nadi ÖdüUe-
ri, CağaloğIu-34334 İstanbul" adresine iadeli taah-
hütlü olarak postayla göndermeleri ya da elden
teslim etmeleri gerekmektedir.
KATILMA BELGESİ
ADIM, SOYADIM:
ADRESÎM:
TELEFONUM:
KATILDIĞIM DAL:...