23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet İmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Ya>ın Yönetmcni" Orhan Erinç • Genel Yavın Koordınatorü HikmetÇe- tinka\a 0 Yazıışlen Mudünı Ibrahim Yıldız 0 Sorumlu Müdür Fikret İlkîz 4 Haber Merkezı Müdürü. Hakan Kara • Görsel Yönetmen: Fikret Eser D15 Haberlcr Şinasi Danrçoğlu 0 kıhbarat Cengiz Vıldınm • Ekonomı Mehmet Saraç 9 Kultur Handan Şenköken • Spor Vbdülkadir Yücdman 0 Makaleler Sami Karaören 0 Duzeltrrk; AbduDah V azıcı 0 Fotoğral Erdoğan köseoğlu 0 Bılgı-Bolge Edibe Buğra 0 'ı un Haberlen .Vlehmet Faraç Yayın Kurulu tlhan Sdçuk (Başkan). Orhan Erinç, Oktay kurtböke Hikmet Çctinkaya. Şükran Soner, Ergun Balcı, Ibrahim Yıldı*. Orhan Buruılı, Mustafa Balha>, Hakan Kara. AnkaraTemsılcısı Mustafa Balbay Atatürk BuK an No 125. Kat 4, Bakanlıklar-Ankara Tel. 4195020 (7 hat). Faks: 4195027 0 tzmır Temsılcısı- Serdar Kızık. H Zıya Blv. 1352 S.2 3Tel:4411220. Faks.4419117 0Adana Temsilcısı. Çetin Viğenoğlu, lnönu Cd 119 S. No. 1 Kat. 1, Tel: 363 12 11. Faks-363 12 15 Muessese Muduru Lstün Akmen # Koordmatör Ahmet Korulsan 9 Muhasebe- Büfent Yener»ldare Hûsnin Gürer • Işletme Önder Çelik • Bılp- lşlem N»il Inal # Bılgısavar Sıstem Mürûvet ÇBer*San; FuiktKuza MEDYA C: • Yonelım Kunılu Başkanı - Genel Mudür Gülbin Erduran # Koordınator Reha Işıtman # Genel Mudıu* Yardımcısı S n d a Ç o b a n Tel 514 07 5 3 - 5139580-513 8460-6!.Faks 5138463 \ a\ıınla>afi >e Basan: ^ enı Gun Haber Ajansı. Basın \e Yaymcılık A S Tufkocagıtad 39 41 Cagaloglu 34334 Ist PK 246 Istanbul Tel (0 212)512 05 05 (20 haı) Faks f O : i : ı 5 i ? 8 5 » 5 29NİSAN1998 lmsak:4.19 Güneş: 5.59 Öğle: 13.09 Ikindi: 16.56 Akşam: 20.05 Yatsı: 21.37 TBVlA'dan erozyon belgeseli • Ekonomi Servisi - Türkiye'nın her yıl milyonlarca hektar \enmli toprağı kaybedişi "Erozyon Belgeseli"" ile bütün ülkeye göstenldı. TEMA Vakfı tarafından hazırlanan 6 bölümlük belgesel, 42 bin kilometre yol katedilerek Türkiye'nin 121 ayn noktasında çekimler yapılarak gerçekleştirildi. Belgeselle, Türkiye'nin erozyonla maruz kaldığı tehlike karşısında toplumun tüm kesimlerine çağnda bulunmak ve siyasileri erozyonla mücadele etmeden iktidar olamayacaklanna inandıracak kamuoyu oluşturmak amaçlanıyor. Tüpk-Yunan kadın diyaloğu • Haber Merkezi - Türkiye ve Yunanistan'daki çeşitli kadın derneklerinin girişimiyle her iki ülkeden 30 kadın Yunanistan'ın Kos adasında ve Bodrum'da bir araya gelecekler. Yann başlayarak 3 Mayıs tarihinde sona erecek olan toplantılarda, dostluk ve dayanışma ilişkilerinin geliştirilmesı amaçlanıyor. Yunanistan'ın en etkili kadın derneği KEDE'nin başkanı Margarita Papandreu'nun bir yıl önce Türk kadınlanna yaptığı çağn ile başlayan bu girişim ile diyalog mekanizması oluşturma hedefi doğnıltusunda ılk adım atılacak. Alaeddin Asna, yeniden başkan • Haber Merkezi - Halkla ilışkiler Derneği başkanlığına Alaeddin Asna yeniden seçildi. 25. yılına giren derneğin yeni yönetimi şu isimlerden oluşuyor: Başkan yardımcılan Özer Yelçe, Ali Saydam, Genel Sekreter: Meral Saçkan. Sayman: Müge Denli. Basın Sözcüsü: Engin Vardar. Üyeler: Alp Orçun, lpek Özgüden. Can Çağdaş. Ayfer Türkozan, Betül Tüzemen. Yavuz Can Yazıcı. Şadan Maraş, Serpil Berkan. Uzaydaki fareler ölüyor • Dış Haber Servisi - Tıbbi deneylerde kullanılmak üzere uzaya gönderilen yavru farelerin yansına yakınının. depresyona giren annelerinin kendileriyle ilgilenmemesi nedeniyle öldüğü açıklandı. Kolombiya uzay mekiğinin mürettebatı. ölüm oranının beklediklerinden fazla olduğunu açıkladı. Uzaya fırlatıldıklan 17 Nisan "da dokuz günlük olan yavru fareler, yerçekımi yokluğunun beyin ve sinir sisteminin gelişımine etkilerini araştıran deneylerde kullanılıyorlar. Veteriner asrronot Rick Linnehan, farelerin depresyonda olduğunu belirterek deneylerden sağlıklı sonuç alınamayacağını söyledi. 'Çocukta gelişim bozukluğu fark ettiğinizde, üzülerek olaydan kaçmak yerine, hemen bir uzmana başvurun' Otiztnde erken tanı çok önemHDr.ERDALATABEK SAPANCA - 8. Ulusal Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Kongresi'nin ikinci günündeçocukluk döneminin önemli bir bozukluğu olan "Yaygın Gelişimsel Bozukluklar" ele ahndı. Bu bozukluklar içinde en önemlisi olan "otizm"ın belirtilerinin her çocukta değişik olabileceğı belirtildi. Prof. Dr. Teoman Söhmen, Doç Dr. MeMaAkçakn,Doç. Dr. N.MotavalhMukaddes, Doç. Dr. Süha Miral'ın katıldıklan panelde. "Otistik Çocuklar"ın erken yaşlarda fark edilmesinin önemi vurgulandı. Üç yaşından önce başlayan "otizm" sendromunun aile tarafından fark edilememesi. fark edildiği zaman da kabul edilememesi nedeniyle tanı konuncaya kadar 2-3 yılın geçtiğini belirten uzmanlar, bu sürenin çok önemli olduğu halde boşa geçirildiğine dikkat çektiler. Her *otistikçocuk"ta belirtilerin değişik olabüeceğini belirten uzmanlar, durumun erken fark edilmesinin tedavi için çok önemli olduğunu belirtivorlar. Son zamanlarda ailelerin OtİZIHİn bGİİrtİlerİ Otizmin belirtileri arasında bulunan, en çok dikkat çeken özellikler şöyle sıralanıyor: • Göz teması kurmama, • Ses tonunun özelliği, monotonluğu, • Dokunmaktan hoşlanmama, yahtı, • Insan yüzüne ilgisizlik, cansız nesnelere daha çok ilgi, • Yüzde duygulanma ifadesinin zayıflığı, • Oyun oynama, taklit etme becerisinde eksiklik, • Konuşmama, eğer konuşuyorsa özel bir ses tonu, • Dil iletişiminde bozukluk, • Zamiri (ben, sen, o, biz...) uygun kullanamama, • Empati kuramama. karşısmdakinin niyetini anlayamama, • Üçte ikisinde zihinsel işlem yetersizliği, • Garip davranışlar (sallanma, dönme. döndürme hareketi). çocuklannı kendiliklerinden getirerek "çocuklannda neolduğunu" sorduğunu belirten konunun uzmanlan. bu davranış değişikliğinde medyanın. özellikle tele\ izyonlann yayınlannm etkili olduğu kanısındalar. Bu da televizyonlann program seçimlerinin toplum üzerinde ne denli etkili olduğunu ortaya koyuyor. Testierle beürieniyor Öğretmenler tarafından ailelerin uyanlma nedenlennın "çocuğundikkatsizüğibu nedenle öğrenemedigr olduğunu belirten uzmanlar da bu çocuklann u otistik mT, yoksa "hiperak- thitevedikkateksikUği mT ya da "özel öğrenme bozukluğu (spesific learning dysorder) mu" olduğunun ancak incelemelerle ve gereklı testlerle ortaya konabileceğini belirtiyorlar. Bu durumlar arasındaki tanıların uzmanlar tarafından kolaylıkla konabildiği. ancak yanlış yerlerde zaman kaybının erken tanı koymayı geciktirdiği belirtiliyor. Bozukluğun nedenleri arasında "genetik" olgusunun özel bir yeri olduğu biliniyor. Bu konuda yapılan çeşitli modern çalışmalar da bu rahatsızlıkta kahtımsal bir özellik olduğunu belirtiyor. Bebeğin anne karnında geçirdıği hayatın da önemli bir rolü var. Annenin sağlıklı bir gebelik geçirmesi, infeksiyon ve virûs hastalıklan geçirmemesi. aldığı ilaçlara dikkat etmesi, çeşitli maddeleri kullanırken dikkat etmesi gibi çeşitli etmenler. bebeğin hayatını etkileyebiliyor. Gerek "otizm'' gerekse benzer bozukluklar (Rett, Asperger. Atipik Kişilik Gelişimı vb.) geniş bir yelpaze içinde "Yaygın Gelişimsel Bozukluklar" adı altında toplanıyor. Bu konudaki çalışmalar sürdürülüyor ve yeni buluşlarla genişliyor. Çok yönlü tedavi Küçük bebeklerde dikkat edildiği zaman anlaşılabilen "göz kontagı kurmama, u\-anlara yetersiz yaıut verme, iletişim kurma güçlüğü" gibi durumlarda zaman kaybetmeden yardım istemenin önemine dikkat çeken uzmanlar, bu konudaki çalışmaların başarısı üzerinde duruyorlar. Yapılan çalışmalar. bireysel terapiler (oyunlar, davranışlar, aile ile çalışmalar), grup terapileri (oyunlar, davranışlar. eğitsel çalışmalar, ailelerle grup çalışmalan) ve tıbbi tedavi olarak uygulamyor. Yapılan tedavilerin amacı, çocuğun kuramadığı ilişkiyi kurmada ona destek verme, konuşma alanında anlamanın geliştirilmesi, kavramlann anlaşılıp yorumlanması, böylece dilin geliştirilmesi, empati ve içgörü kazandınlması olarak özetleniyor. Tedavinin sabırlı bir siireç gerektirdiği. ailelerin de bu sürece bilinçli olarak katılmalannın düzelmeyi hızlandırdığı belirtiliyor. Çok çeşitli derecelerde olabilen bu bozukluğun zamânında anlaşılması ve tedavisinin yapılmasının önemi elbette ki çok büyük. Bunu sağlamanın yolu da ailelerin bu durumdan üzülerek olaydan kaçmalan yerine zamanında nereden ve kimlerden yardım alması gerektiğini bilmesi, bu yardımı istemesi. tstanbul'da yağış yüzünden ertelenen 23 Nisan kutiamalan dün tnönü Stadı'nda yapıldı. Törende bir konser veren Küçük Onur'un arabesk şarkılan törene katıian komutanlan rahatsız etti. ŞarkKimn "KaranlıkJar içindeyim, yannlardan umudum \ok" sözlerini içeren karamsar şarkısına tepki gösteren komutanlar. tören birmeden stadı terk etti. (Fotograf: HATİCE TUNCER) Arabeskmürik23Nisan'ayakışmadılstanbul Haber Servisi - Yağışlı ha- va nedeniyle ertelenen 23 Nisan Ulu- sal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kut- larrıalan dün Inönü Stadı'nda gerçek- leştrrildi. lstanbul Valiliği ve Milli Eği- rimMüdürlüğü'nün işbirliği iledüzen- lenen şenlikte arabesk söyleyen Küçük Onur. miniklere bir konser verirken komutanlann tören bitmeden stattan aynlması dikkat çekti. Vereceğı konseröncesinde şeref kür- süsüne gelen Ataköy Cumhuriyet Li- sesi öğrencisi şarkıcı Küçük Onur, 1 .Ordu Komutanı Orgeneral Atilla Ateş. 3. Kolordu Komutanı Korgeneral Edip Başer. Tuğgeneral Doğu Silahçıoğlu. lstanbul Valisı Kuttu Aktaş, lstanbul Bü- yükşehir Belediye Başkanı RecepTay- vip Erdoğan. Islanbul ll Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbeyin elini öptü. Konser sırasında küçük öğrenciler Onur'un çevresini sararken bazılan şarkılara gözyaşlanyia eşlik etti. Bu sırada Küçük Onur"un söylediği şarkı- lar şeref kürsüsündeki komutanlar ara- sında rahatsızlık yarattı. Komutanlar, "Karanlıklar içindeyiın, yannlardan umudum yok" sözlerini içeren şarkısı sırasında. tören bitmeden stadı terk et- ti. Vali Kutlu Aktaş ve Recep Tayyip Erdoğan ise son şarkı söylenirken stat- tan aynldı. 5OOeyakın uydu tehlikede Kasımda dünyaya göktaşı yağacak e-posta: tan c« vol. com. tr CHICAGO(AA)-Dün- ya'nın kasım ayında şiddet- li bir göktaşı yağmuruna tu- tulacağı bildirildi. ABD'nin California ken- tındedüzenlenen "Göktaş- lan Fırtınası ve L'ydulann Korunmasr konferansına katıian bilim adamlan. son 33 yılın en yoğun göktaşı yağmuruna sahne olacak Dünya atmosferinde, ara- lannda telekomünikasyon \e hava gözlem uydulan- nın da bulunduğu 500'e ya- kın uydunun zarar görebi- leceğini belirttiler. Göktaşlannın bazılannın saç teli kadar ince. bir kıs- mının bezelye tanesi kadar küçük olduklarını kayde- den bilim adamlan, mınik parçalann atmosferde ka- zanacaklan hızla 22 kalib- relik bir kurşun etkisi yara- tabileceklerinı ve bunun da atmosferde yanmadan ön- ce, uydulara zarar verebile- ceğini ifade ettiler. Göktaşlannın yeryüzü- ne kadar ulaşamayacaklan- nı açıklayan bilim adamla- n. ne var ki cisimlerin at- mosferde yanmadan önce elektromanyetik enerji ya- ratarak bilgisayarlan ve elektronik aletleri etkileye- bileceğine dikkat çektiler. Toplantıya katıian bilim adamlan 1999 yılı Kasım ayında da benzer bir gökta- şı yağmurunun oluşacağı- nı ifade ettiler. 1999 yılı Ka- sım ayında meydana gele- cek yağmurun. Doğu Avru- pa. Türkiye, Ortadoğu ülke- leri ve Orta Asya'dan izle- nebıleceğı belirtildi. er haber aber değildi Superonline World, tam size göre bir dünya. Superonline World'ü, son bj "her haber haber değildir diye düşünenler" yaklaşık 31 milyon kez ziyart Haber, ekonomi, politika, spor, hava durumu, referandum, forum, sohbet, magazin, anket, sosyal yaşam. kültür-sanat seri ilanlar. astroloji... şey "Türkiye'nin internetteki en kapsamlı Türkçe bilgi ve iletişim merkezi" Superonline VVorld'de. RLD ı herkese oçık. Adres: www.superonline.coi Y A P I K R E D I ' N I N i N T E R N E T K U R U L U Ş U D U R SİGARAYA KARŞI KORUMA SAĞLIYOR Akciğer kanseri genle önlenecek Dış Haberler Servisi - Sigara bağımlılannı akciğer kanserine karşı koruyan bir gen bulundu. Genler üzerine araştırma yapan lskoç bilim adamlan, çeşitli biçimlerde ortaya çıkan söz konusu genin, vücudun, kanser yapıcı maddelerin etkilerini ortadan kaldırmasına yardımcı olduğunu belirttiler. İskoçya'nın Dundee kentinde bulunan Ninevvells Hastanesi'ndeki araştırma ekibinin başkanı Profesör Roiand VVolf. "L zun zamandır \ ücudumuzun kanser yaprcı maddelere karşı duyarlılıgını belirieyen birtakım etkenler bulundugunu bilivorduk. Şimdi ilk kez tek bir genin kansere karşı korunmamızda çok önemli bir yeri olabüeceğini gördük. Bu iyi bir haber. çünkü tek bir gen üzerinde çalışmak çok daha kolay" dedi. Bilim adamlanna göre, laboratuvar fareleri üzennde yapılan deneyler. genin tütün dumanında bulunan zehirli maddelere karşı yaşamsal bir koruma sağladığını ortaya koydu. Genin alındığı farelerin derilerine, tütün dumanının içerdiği zehirli maddeler sürüldüğünde kısa bir süre içinde tümör oluştuğu gözlendi. lnsanlarda da bulunan benzer genin sigara kaynaklı akciğer ve mesane kansenne karşı önemli rol oynadığı bildirildi. Prof. Wolf, bazı sigara tıryakilen genç yaşta ölürken bazılannın çok uzun yıllar sağlıklı bir yaşam sürmesinın nedeninin söz konusu genle açıklanabileceğıni söyledi. Araştırmayı yürüten bilim adamlan, bu buluşun kanseri önleyen yeni tedavilerin bulunmasının önünü açabileceğini belirttiler. Araştırma sonuçlan National Academy of Sciences dergisinde yayımlandı. SÖYLEŞİ ATTİLÂ JLHAN Özal'ın 'Arabesk' Zevksizliği! Demişim ki, "...gençler ne bilsin, 'alafrangalı- <' ğı' Cumhuriyet'le başlamış sanryor; oysa, ke- limenin kendisi bile, 'Ösmanlı'dan kalmadır: Osmanh'nın, alafrangalığı, Tanzimat alafranga- lığı'; cumhuriyet 'alafrangalığından' büyük far- kı, ikincisinin laik ve demokratik olması! Laik ve demokratik görünse de, Turgut Özal, bir Tan- zimat alafrangası'ydı; temsil ettiği 'devlet ada- mı' tipi, cumhuriyet politikacılanna -Erbakan'a bile benzemez- daha ziyade Tanzimat sonra- sının devlet adamlannı andınyon biraz Abdü- laziz, biraz Abdürreşat vs. Siyaset ufku da, ger- çekte, onlann siyaset ufkuna benzer..." ('Han- gi Küreselleşme', s. 198. Bilgi Yayınevi. 1997) 'Alafrangalığın' ne anlama geldiğini, uzun uzun, tartışmadık mı? O süreç, 'Kompradorkültürü'nün, yönetici kesimine egemen olması anlamına gelir; 17. yy.'da, Osmanlı hüviyetindeki gayrimüslim, 19. yy.'da, ya Fransız hüviyetindedir, ya Ingiliz; levan- tenlerin kısm-ı azamı, artık ya ttalyan geçiniyorlar, ya Fransız; bu şartlar altında, Osmanlı yönetim 'aristokrasisi' ve Tanzimat bürokrasısi, tebaası gayrimüslimlerin, 'alafrangalığına' özeniyor: Ab- dûlmecid, 5. Murat, hatta Abdülhamid, Batı mü- ziği hayranıdır; Abdülhamid, Tamburi Cemil bey'i dinlemeye tahammül edemez. Yalnız onlar mı, aynı özentiyi, hem Tanzimat ede- biyatında, iyi hazmedilmemiş bir 'telifçilik' olarak, hem de Edebiyat-ı Cedide'de. uysal bir 'taklitçi- lik' olarak görürüz. Peyami Safa'nın Fâtih/Harbi- yeromanında, Fâtih, Osmanlı 'alaturkası', Harbi- ye, Tanzimat 'alafrangası' değil miydi? Sorunu 'alafrangalaşmak' değil, 'asrileşmek/modemleş- mek' -daha doğrusu, muassırlaşmak- olarak ko- yan, önce Zıya Gökalp'tır, sonra Mustafa Kemal! Seçkinci taklitçilikten, 'arabesk' alafrangalığa... Cumhuriyethükümetleri, 'alafrangalık'zihniye- tini, inönü Cumhuriyetı'nden itibaren, 'taklit' düzeyine kaydıımışlardır, doğru; ne var ki, bu kay- dırma, belirli bir 'seviyede' gerçekleşiyordu; Halkev- leri ve Köy Enstitüleri, Türk Musikisi'ne burun kıvı- nrdı ama, heveslendiği Batı Müziği, müzikhol de- ğildi, klâsik müzikti; Haruniye Istasyonu'nda, (1940) Düziçi Enstitüsü'nden 'üniformalı' öğrencilerin, Toros Ekspresi'ni beklerken, gecenin mehtap lâ- civerdi içinde, mandolinle Mozart çaldığını; böy- lece Türkiye'yi 'çağdaşlaştırdığını'(\) gözlerimle görmüşümdür, bilirim. Turgut Özal, buna karşıydı; nasıl ki, İnönü 'tipi' bürokratık merkeziyetçiliğe de karşıdır; ve nasıl, o merkeziyetçıliği, yasaların engeli yüzünden aşa- mayınca, işi, 'anayasayıdelmeye', yadabaşbakan- lık sıfatı üzerindeyken, oğluna 'kaçak televizyon kurdurmaya' döktüyse; aynı şekilde, inönü 'tipi' seç- kinci 'alafrangalığı' da küçümsemiş; o yüzden, devr-i saltanatında, akıllara ziyan 'arabesk biralaf- rangalığın' temelini atmıştır: bunun daha ulusal mı olduğunu sanıyordu, yoksa 'tarikat kültürüne' da- ha yakın mı buluyordu, kestirebilmek gerçekten zordur. Benim bildiğim, İnönü Cumhuriyeti'nde, halk- çı ve toplumcu eğilimler içeren Gâzi'nin 'ulusal çağdaşlığı', nasıl 'seçkinci' ve 'ayncalıklı' bir 'tak- litçilığe' dönüşmüşse; Özal Cumhuriyeti'nde de, Inönü'nünkisi, öyle 'faW/fç/'fakat 'arabesk' bir 'alaf- rangalığa' dönüştü: yuppie'ler, fınans 'prensleri', mafıa 'babalan, Başkan'm yakın çevresindeki ka- rışık ilişkiler, bu hazin decadance'ın (yozlaşmanın) açık bellrtileridir: 'alafrangalığı', besbelli 'kompra- dor' uysalhğının gereğiydi; 'arabesklik' ise, herhal- de 'nakşîliğinin' dürtüsü! Ya burjuvazi lümpen' olursa?.. Gelişmesi 'klasik şemaya' uygun yürümüş top- lumlarda, 'burjuvalik', bir 'kalite'dir; burjuva 'sosyafes/'ne, ha diyen giremez; yazılı olmayan ku- rallan, gizli ayarlan vardır. O ülkelerde, onun için, 'demi/monde' dediğimiz, paralel, bir de 'sefahat (libertinage) sosyetesi' oluşuyor: irili ufaklı, seks yıldızlarının, cinsel çeşitleme meraklısı burjuva se- fihlerinin kaynaştığı. marginal birçevre; tuhaftır, ama gerçektir: gelişmesi klasik şemaya uygun yürü- memiş ülkelerde, 'lümpen' burjuvazi, demi/mon- de'un yaşama tarzını, gerçek 'sosyete' diye altr, onu yaşar. Ingiltere ya da Fransa ile ABD'nin 'sosyetesi- ni' mukayese ettiniz mi, farkı hemen görürsünüz; Amerika'da, klasik burjuvazi gelişmediği için, 'sı- nıf atlama mekanizması' yakın zamanlara kadar çalıştığından, kimin elinin kimin cebinde olduğunu anlamak zor, üstelik bu her dakika değişir. ABD gi- bi, bizim gelişmemiz de, klasik şemaya uymuyor, başımızda ABD yaşama tarzına hayran bir de 'pre- zidan' olunca, durumun farklı olmayacağı anlaşıh- yordu. Gerçekten, farklı olmadı. Özal'ın devr-i saltana- tından başlayarak, o garip ve zevksiz 'alafrangalı- <J''yaşamakta;hertürlü 'rezilliği', 'sosyefe'diyeta- şımaktayız; 'hayâli' ihracatçılar, kalantor 'nüft;z'ta- cirleri, 'delikanlı' uyuşturucu kaçakçıları ve 'sahte- kâr' bankerler mi istersiniz; her tür ve boyadan, ka- dın ve erkek 'fahişeler' mi; yoksa, bir elde viski bardağı, ötekinde Davidoff purosu, lezbiyen 'ha- nımağalar' mı?; sadece 'özel' televızyonları izlemek bile, ülkenin düşürüldüğü hâcil vaziyeti gözler önü- ne senmeye yeter. Amerikan toplumunun yapısı icâbı, bu şehvet/şid- det/ servet 'sosyetesi' yan anglosakson'dur, yarı Latin -özellikle Italyan ve Meksikalı-; bizimkisi, ha- liyle 'arabesk' oluyor; 'arabesk' ve 'alaturka'; eh, İnönü dönemi 'seçkinci alafrangalığı'run en salta- natlı döneminde bile, çok 'resmî' balolar, la Com- parsita ile başlar, sabaha karşı, 'Çadınmın üstü- ne şıp dedi damladı'yla bitmez miydi? Olacak o kadar! http:// www. prizma.net tr/ AILHAN rrttp^/www.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htlm
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle