14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 NİSAN 1998 ÇARŞAMBA 12 KULTUR DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Kabıııa sığtnayan bir heyecan NECMİ SÖ.NMEZ 1954'te. kırk sekiz yaşında, kesin olarak yerleşmek amacıyla Paris'e giden Hakkı Ank gerek 193050 arasında Istanbul'da gerçekleştirdiği gerçekçi. kübist resimleriyle gerekse Paris'te boyadığı soyut. semifigüratif çalışmalanyla. çağdaş Türk resmi içinde benzer ömeği bulunmayan bir 'duruş'a sahiptir. 1991 yılında kaybettiğimiz sanatçının değişik döncmlerinden derlenen resimleri Ankara ve İstanbul Galeri Nev'de izleyicilere sunuluyor. Sanatçıntn konumunu belirleyebilmek. resimlerini tartışmaya açabilmek için iki. hatta üç önemIi noktadan yola çıkarak farklı ölçütleroluşturmakgerekiyor. Bunlardan ilkı. Aıüı'nm Akademi'de Namık İsmail'den aldığı eğitimin etkisiyle giriştiği gerçekçi çalışmalannın o yıllardaki 'sanat yorumu'na göre nerede durduğunu saptamaktır. Daha öğrencılık yıllannda Akbaba. Resimli Şafakgibi mizah dergilerinde karikatürleri yayımlanan genç sanatçının illüstratif bir yetenegi oldugu ortaya çıkıyor. Ama onun, bu basit el becerisiyle yetinmeyerek okulcu, gördüğünü kusursuz olarak tuvale geçiren sayısız ressamdan farklı kaygılar taşıdığını gösteren 193247 arasındaki çalışmaları, 'yolunu arayan" genç bir sanatçının farklı arayışlarını ortaya koymaktadır. Kuşkusuz ki Anlı üzennde en önemli etki. 1936 yılında akademiyi yeniden yapılandırması için davet edilen Fransız ressamı Leopold Levy'nin getirdigi resim anlayışı olmuştur. Anlı. Levy'nin ögrencisi olmamasına rağmen, gözlemleriyle Cezanne 1991 'de yitirdiğimiz Hakkı Anlı'nınresimleri Ankara ve İstanbul Galeri Nev'de sergileniyor Ülkeler ve Sinemaları Geçen hafta sonu başlayan 17. Uluslararası İstanbul Festivali, bu yıl da sunduğu zengin programıyla her kuşaktan sinemaseveri, sinema sanatının önemli yapıtlarıyla buluşturuyor. Pek çok ilginç fılmin yanı sıra bir bölümün başlığı özellikle dikkatimi çekti: "Yönetmenlerin Gözüyle Fransa." Bu başlık sanatın evrensel gizlerinden birini de açıklıyordu. Gerçekten de bir sanat yapıtı, pek çok başka özetliğinin yanında, onu yaratan sanatçının olduğu kadar, içinden çıktığı ülkenin ve toplumun özelliklerini de taşır. Dolayısıyla sanat yapıtlan yoluyla başka ülkeleri ve toplumlan tanıyabiliriz. Festivalin program kitapçığında bu bölümü tanıtan kısa açıklamada da aynı şey söyleniyor: "Özellikle toplumbilime meraklı sinemaseverier, 1915 yılından gelen 8 saatlik unutulmaz 'les Vampires/ Vampirler dizisinden, Andre Techine 'nin 1981 yapımı 'Hotel des Ameriques / Amerika Oteli'ne kadar bu bölümü oluşturan sekiz 8 aracılığıyla Fransa 'yı daha yakından tanımak olanağı bulacaklar. Aralannda Ftene Clair, Jean Renoir, Jean Luc Godard, • François Truffaırt gibi büyük gözlemci ustaların da yer aldığı sekiz ünlü yönetmenin gözünden 20. yüzyıl Fransız toplumu pek çok yönüyle irdelenecek." Ne güzel, böyle sanatlar yoluyla başka kültürterle ilişki kurabilmek! Dönüp aynı amaçla ülkemiz sinemasına baktığımızda ise bambaşka birgörünümle karşılaşıyoruz. Kimi yapıtlarıyla Yılmaz Güney'i bir yana bırakırsak seksen yıl içinde yapılmış sayıları binleri aşkın film arasında ülkemizi, insanlarımızı yansıtan, seyrettiğimizde onları tanıyabileceğimiz kaç film bulabiliriz? Hemen hiç! Nedenleri üzerinde düşünmeye değer. Yıllar boyu sinema bir sanat olarak değil de sıradan bir eğlence aracı olarak alıcı bulmuş. Pazarın istekleri degişmediği sürece sunulan "eğlencelikler" de degişmemiş. Bu ürunlerin temel özelliği ise bir sanat yapıtının olmazsa olmaz koşullanna uzak duruşlan. Nedir bunlar? Başta yaprt kahramanlannın birer "tip" olmaktan çıkıp, "kişilik" haline gelememesi. Bütün zenginler aynı özelliklere sahiptir, yine bütün yoksullar aynı. Kendi kişilikleri olduğuna dair bir izlenim edinemeyiz hiç. öte yandan bir yaratıcıyı tanımamızda birincil etken olan anlatım özellikleri de sinema yönetmenlerimizin başat özelliklerinden değil. Ahmet Hamdi Tanpınar ya da Yaşar Kemal gibi romancılanmızı anlatım özellikleriyle kolayca ayırt edebiliriz. Buna karşın günümüz y^önetmenlerinin. söz gelimi birçok film çekmiş Yavuz Ozkan ile Ali Özgentürk'ün anlatım dillerinin kendine özgü özellikleri bulunup bulunmadığı tartışılabilir. Sinemanın da öteki sanatlar gibi bir anlatı sanatı olduğu ve anlatıcısının biçemini taşımayan bir yaprtın başanlı olamayacağı bilinmelidir. Kendi olanaklanyla çekebildiği daha ilk filmi Kasaba'öa kendine özgü dili hemen ayrımsanan Nuri Bilge Ceylan, Çehov'a yakınlık duyduğunu açıklamış. Keşke öbür yönetmenlerimizin de böylesine sevdikleri edebiyatçılar olabilseydi. Birkaç yıl önce İstanbul Film Festivali sırasında 'PafPŞ^şp^u/a^.'^dJı.bJrfilpi görmüştüm. Kentin bgİuşrria ortamlannı, bu ortamlarda yaşanan küçük olayları anlatıyordu. Bunu yaparken öyle insanlar, öyle parklar, kahveler, köşebaşları, müzeler görüyorduk ki.. kente de, filme de, onu yapanlara da imrenmemek olanaksızdı. Bizim istanbul kentimiz de son derece zengin bir görsel gereç olmasına karşın hiçbirTürkfilminde,turistik görüntülerin ötesinde, Tanpınar'ın romanlan ya da Sart Faik'in öykülerindeki denli kişilik bulamamıştır. Demek sinemamızda bir anlatamama sorunu var. Son derece ilginç konular bulunsa da bunlar bir sanatçı diliyle anlatılamıyor. Kendine özgü kişiliği olan görsel bir dil gelişmemiş. Şöyle bir oyunla da sınayabiliriz sinemamızı: Değişik dönemlerden on film seçelim. Sonra da yalnızca bu filmlerde anlatılanlara bakarak son seksen yüın Türkiyesi'nin bir görünümünü çizelim. Nasıl bir şey çıkar dersiniz? /lal 'akkı Anlı. gerek 193050 arasında Istanbul'da gerçekleştirdiği gerçekçi, kübist resimleriyle gerekse Paris'te soyut, semi figüretif çalışmalanyla, çağdaş Türk resmi içinde benzer örneği bulunmayan bir 'duruş' a sahiptir. Ecole de Paris tarzında soyut resimler gerçekleştiren Anlı bu döneminde gerçekleştirdiği işleriyle 'kendi sesfni bulmuştur. vâri olarak nitelendirilebilecek olan manzaralar, etkisini günümüzde de koruyan portrelerboyadı. 1939'da Ankara Halkevi'nde ilk kışisel sergisini açan genç sanatçı, 1947'ye dek dogada gördüklerini serbest bir tarzda yorumlayarak çalışmalarını sürdürdü. Milli Eğitim Bakanlığf nın verdiği üç aylık bir bursla ilk kez 1947'de Paris'e giden Anlı. burada oldukça geç olsa da ilk kez kübizm akımının özgün örnekleriyle karşılaştı ve Picasso'nun etkisinde kalarak bu alanda denemelere girdi. Anlı'nın çağdaş Türk resmi içinde konumlandınlması için. sorulması gereken ikinci soru, onun kübist çalişmalannın nerede durduğu. neyi betimledigidir. 'd Grubu' 1933'te kurulmuş ve kübizmin modern olma adına en etkili reçete olduğunu savlayan bir tezi savunmaya başlamış; devlet erkini. imkânlannı ve akademinin olanaklannı da arkasına alarak etkileyici bir çıkış gerçekleştirmişti. Anh'nın ancak 1944'te resmen 'dGrubu'nakatıldığı ve 1947'den itibaren kübist çalışmaya başladıgı düşünülürse. onun bir tür 'öncüllük ya da ardıllık' savında olmaksızm. sadece gündemde olanı paylaşmak adına kübizmi yorumlamaya çabaladığı ortaya çıkar. O yüzden sanatçının kübist çalışmalannı kendi resim serüveni içinde sorgulamak daha dogru olur. Anlı'nın 194950 arasında Paris'te Jean Metzinger'in yönettigi Academie Frochet'de çalıştıgı düşünülürse. kübizmin. onun için daha öteye varmak adına 'mudaka" geçilmesi gereken bir köprü rolünü üstlendiği daha açık olarak ortaya çıkıyor. yut çalışmaya başlamıştı, bu resimlerin o dönemde Paris'te ve İstanbul 'daki konumu nedir? Sorgulanması gereken üçüncü nokta işte budur. 1954'te, arkasında mutlu bir küçük burjuva yaşamını bırakarak Paris'e yerleşen sanatçının bu cesaretli karan. onun karakterini. resim sanatına olan inancını gözler önüne seriyor. O yıllarda periferiden merkeze dogru yola çıkan pek az Türk ressamı vardır. Belki bu çıkışın verdiği etkiyle Ecole de Paris tarzında soyut resimler gerçekleştiren Anlı bence bu döneminde gerçekleştirdiği işleriyle 'kendi sesi'ni bulmuştur. Paris'te 1960 başlarına. Pop Art'ın Avrupa kıtasını daetkisi altına almasma dek üretilen soyut resim, kelimenin tam anlamıyla 'uluslararasT bir karaktere sahipti. Özellikle Avrupa kültürüdışından gelen sanatçılar. farklı eğilimleriyle sanat ortamına renklilik kazandınyordu. Çinli, İranlı. Güney Amerikalı, Arap ressamlann yanında yer alan bir avuç Türkiyeli ressam (Selim Turan. Nejad Devrim, Mübin Orhon, Abidin Dino. Fahrünnisa Zeid, Albert Bitran ve Hakkı Anlı) yabana atılamayacak bir yetkinlikle gündemdeki eğilimlere kendilennce 'özgün' yanıtlar veriyorlardı. Anh'nın soyut çalışmalannın, belli bir gelenekselliği araştırmadan. sadece heyecan. anlık duygu değişimlerine paralel etkileyici bir renksizligi. suskunluğu vardı. Ancak sanatçı vardığı bu noktada kalmamış. 1970 başlarından itibaren öncelerı örtük. sonraları açık bir şekilde erotik düşlerini, yalnızlık karabasanlannı. tutku ve arzulannı resimlerine konu etmiştir. Bu resimler dikkatli izlendiginde. yaşlanan bir ressamın tuttugu bir tür günce olarak okunabilir. Yanıtlamakta bugün bile zorluk çektiğim soru, hem sanatmda hem de yaşamında bu denli farklı iniş ve çıkışlan olan bir sanatçının nasıl olup heyecanını hiç yitirmedigi. ölüm korkusunu ensesinde hissetmesine. "Ben öleceğjm" sözcüklerini dilinden hiç eksik etmemesine ragmen, fırçasını kuru tutmaması olmuştur. Hakkı Anlı modern bir ressam olmanın aktöresine inanmış, sonuç ne olursa olsun, hayatını buna adamış 'pek az' sanatçımızdan biridir. Ankara ve tstanbul'daki sergiler 19 Mayıs'a dek izlenebilir. Büyük boyudu tuvalleri Anh'nın 1961 'de St. Gallen'deki ünlü Galerie Im Erker'de açtıgı kişisel sergisi. onun sadece lirik soyutlamaya dayalı büyük boyutlu tuvallerinden oluşuyordu. Sanatçı hangi dürtülersonucunda so 'Uyuyan Güzel' balesi kanserli hastalar yaranna sahnelenecek Roma'dan Meksika'ya insan manzaralan CUMHUR CANBAZOĞLU Bugünün programında belgesel tadında iki önemli filmdikkatçekiyor. Birincisi ltalya'nm başkenti Roma'da FeUini'yle iki saatlik gezinti. ikincisi de fcısensteuTın bitmemiş yapıtı •Que VivaMexko' üzerine Rus yönetmen Komüov'un yorumu, duygulan... Romaadlı ilk film. 1939'da Fellini'ninTermini istasyonunda trenden inmesiyle başlayan, geleneksel dramaturjinin kurallanndan uzak, tamamen bireysel bir bakışıyla, hareketli kamerasıyla derin nostaljik yaklaşımıyla, bir taşralınm amlanyla tarihi kentin dokusunu keşfettiren birbaşyapıt. Riminiliustanın en fazla tartışılmış fılmlerinden Roma. kısacası, kentin renkli bir fotoğrafını sunan fantastik bir belgesel. Otoyoldaki trafik sıkışıklığı, savaş yıllannda bombalar altında müzikal. metro yapımında keşfediien katakombun duvarlanndaki fresklerin havayia temas sonucu hızla yok olması, geceleri kaldınmlara kurulan masalarda saatlerce süren yemekler, yıllar önce yine festivalde izlediğimiz Roma'dan belleğimize kazınmış sahneler. Sonraları filmlerinde birkaç kez daha Roma'ya uğrayacak Fellini'nin kentle ilgili bu görüntü kaleydeskobu her karesiyle bir aşk şarkısı... Şimdi anlatacağimiz öykü, sinema tarihinin en buruk olaylarında biri bizce. Genç yaşta kameramn ardında dahilik düzeyine erişen Eisenstein, 12 Mayıs 1930"da ABD'ye ayak basıyor. Çeşitli konferans ve görüşmelerden sonra film şirketleriyle projeler üzerinde çalı Toplantıda gösterinin 28 Nisan'da yapılacağı belirtildi. Kültür Servisi Amerikan lCanser Merkezi'nde Türk Kardiyoloji V'akfı tarafından tedavileri yapılmış muhtaç kanserlilenn tedavi sonrası yapılacak bakımlannda kullanılacak fonu sağlamak amacıyla. Ingıliz Ulusal Balesi Dansçılan, •Uyuyan Güzel Balesi'ni 28 Nisan'da yapılacak olan özel gösteriy le İstanbul Devlet Opera ve Balesi kadrosu eşliginde sahneleyecekler. L'lusal Bale Direktörü Koreograf Derek Deane tarafından sahneye konulan 'Uyuyan Güzel' Berna Yılmaz'ın katılımlan ile gerçekleştirilecek. 50 milyar TL'lik fon sağlanması beklenen gösterinin biletleri 2535 milyon TL arasında Vakkorama gişelerinden temin edilebilecek. lngiliz Ulusal Balesi Direktörü ünlü koreograf Derek Deane. İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Yekta Kara. Türk Kardiyoloji Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Doç. Dr. Cemşid Demiroğlu ve Group Florence Nightingale Hastaneleri Genel Koordinatörü Operatör Dr. Mücahit Atmanoğlu'nun konuşmacı olarak katıldığı basın toplantısı geçen giin AKM'nde gerçekleştirildi. Yekta Kara. Türk balesinin 50. yıldönümü çerçevesinde İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin repertuvarına almış oldugu Çaykovski'nin 'liyuyan Güzel' balesinin kadrosu ve programı hakkında bilgi verdi. 'Lyuyan Güzel' balesinin .Türk balesinin 50. yılı ve cumhuriyetin kuruluşunun 75. yılı dolayısıyla Türk balesinin eriştiği noktayı vurgulaması açısından da büyük önem taşıdığını belirten Kara. aynca 'Uyuyan Güzel' balesinin en zor yapıtlardan biri oldugunu da sözlerine ekledi. Geçen sezon İDOB tarafından sahnelenen "KuğuGölü'nde koreografisini yapan lngiliz Koreografi Derek Deane. İstanbul Devlet Opera ve Balesi için sahneye koyduğu 'Uyuyan GüzePi Türk balesinin kurucusu Dame Ninnette de Valois'in 100. yaşına. Türk balesinin de 50. yıldönümüne adadığını belirtti ve lngiliz başdansçılar Agnes Oaks ve Thomas Edur hakkında bilgi verdi. Operatör Dr. Mücahit Atmanoğlu ıse Türk Kardiyoloji Vakffna bağlı hastaneler hakkında bilgi verirken yeni açılan Metropolitan Florence Nightingale Hastanesi bünyesindeki Amerikan Kanser Merkezi'nin Türk hastalara getireceği yenilikleri ve kolayhklan açıkladı. Türk Kardiyoloji Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Doç. Dr. Cemşid Demiroğlu yaptığı konuşmada 'Uyuyan Güzel' balesinin sadece bir geceye özel gösteriminin sponsorlugunu üstlenerek hem Türk balesine destek vermenin, hem de yeni açtıklan Metropolitan Florence Nightingale Hastanesi' ni n bünyesindeki Amerikan Kanser Merkezi'nde ücretsiz olarak tedavi ettirilecek muhtaç kanserli hastalann evdeki tedavi lerine katkıda bulunmak amacıyla kurulan fona gelir sağladıklannı belirtti. P. t. Çaykovski'nin ünlü 3 perdelik 'Uyuyan Güzel' adlı yapıtının özel gösteriminde Agnes Oaks ve Thomas Edur rol alacaklar. Derek Deane'nin koreografisini. Reneta Calderini ve Paul Chalmers'in koreograf yardımcıhğını. Osman Şengezer'in dekor ve kostümünü üstlendiği yapitta. Hülya Aksular, Oktay Keresteci ve Avfer Zeren. Tansal Türk dönüşümlü olarak rol alacaklar. Fellini'nin Roma'sı otoyoldaki trafik sıkışıklığını yansıröğı sahneleriyle hâlâ belleklerde. şıyor. Ancak antikomünist yaklaşım sonucu projeler tam olgunlaşma aşamasmdayken iptal ediliyor. Sonunda Litvanyalı yönetmen, Mary Craig Sinclair'le imzaladığı 25 bin dolarlık kontratı cebine koyup Meksika'nın gerçeğini çekmek üzere bu ülkeye gidiyor. Yine aynı politiknedenlerden ilk geceyi hapiste geçiren Eisenstein ve ekibi. Meksikalı 'solcu' sanatçılarla işbirligi yapıyor; dört bölümden oluşan senaryo yazılıyor ve çekimlere geçiliyor. Ancak kısa süre sonra maliyet saptananın iki katına, 53 bin dolara çıkıyor. Oç bölümün çekimlerinin sonunda set dağıtılıyor. Eisenstein Avrupa'ya dönüyor. Sinclair ise sözünü tutmayıp negatifleri Moskova'ya göndermiyor. Sinclair masraflan çıkarmak üzere eldeki malzemeyi Tarzan serisiyle ünlü SoJ Lesseter'a montajlatıp 'Meksika Üzerinde Şimşek' (72 dk) adıyla gösterime sürüyor. Daha sonra aynı malzeme değişik uzunlukta kurgulanarak gösteriliyor ama hıçbiri Eisenstein'ın hoşuna gitmiyor... tşte bu olaydan 65 yıl sonra Oleg Kowalow, film ve Eisenstein üzerine bir belgesel çekerek ustanın Meksika serüvenini 'Meksika Fantezisi' adıyla gündeme getiriyor... 3. Ankadaş Z. Özger ŞiiP Ödülleri' verildi • Kültür Servisi Mayıs Yayınları'nca bu yıl üçüncüsü düzenlenen "Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülleri' sahiplerini buldu. Seçici kurulun değerlendirmesi sonucu ödül. : Hüseyin Köse'nin "Üzülmüş Evier Kraliçesi'. Serap Erdoğan'ın 'Anatannça' adlı yapıtlanna verildi. Coşkun Yerli'nin "Yağmurun Direnişi" adlı yapıtı ise 'Jüri Özel Ödülü'ne değer bulundu. 4 Mayıs 'ta sahiplerini bulacakolan AfifeJale Tıyatro Ödülleri 'nin adaylan açıklandı 'Anayasayla Korunan Devrim Yasaları' Özel ödüller Kenter, İleri ve Pekuysal'a Kültür Senisi 4 Mayıs tarihinde Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenecek gecede sahiplerini bulacak olan Aflfe Jale Ödülleri'nin bu yılki adaylan açıklandı. HalkSigortaGenel Sanat Dariışmanı Haldun Dormen. Afıfe Jale'nin gömüldüğü yeri bulup. bir mezar yaptırmak istediklerini söy ledi.Bu yılki seçici kurulda yer alan çevirmen Hale Kuntay. tiyatro sanatçısı Tunç Yalman. eleştinmen Dr. Dikmen Gürün Uçarer. tiyatro eğitmeni Doç. Suat Ozturna. işadamı Can Kıraç. öğretim üyesi AhmetCenıal ve öğretim üyesi Prof. Şara Saym. her kategori için dört ayn aday belirledi ve üç özel ödülün sahiplerini kesinleştirdi. Bu yıl Muhsin Ertuğrul Ödülü Yüdız Kenter'e. Nisa Serezli Aşkıner Ödülü Suna Pekuysal'a. Cevat Fehmi Başkut Ödülü de Selim tlerive (Allahaısmarladık Cumhuriyet) verilecek. 13 kategoride 50 aday şunlar: Stüdyosu). CüneytÇauşkur(BirCasusa Ağıt tstanbul Develet Tiyatrosu). Mehmetllusm (SimyacıDostlar Tiyatrosu). Yücel Erten (Kafkas Tebeşir Dairesi Şehir Tiyatrolan) marladık CumhuriyetSadri Alışık Tiyatrosu). DeryaÂlabora(BalkonTiyatro Stüdyosu). Şebnem Sönmez (BalkonTiyatro Stüdyosu) susa Ağıttstanbul Devlet Tiyatrosu) • Kültür Servisi Prof. Dr. Tank Zafer Tunaya'nın anısına 6 yıldır düzenlenen Çarşamba Toplantılan'nın 29 Nisan çarşamba günkü konusu 'Anayasayla Korunan Devrim Yasalan". Prof. Dr. Aydın Aybay'ın konuşmacı olarak katılacağı toplantının sunuşu İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi araştırma görev lisi Nursel Sağıroğlu tarafından yapılacak. En Başanlı Giysi Tasanmcısı Çolpan tlhan (Allahaısmarladık CumhuriyetSadri Alışık Tiyatrosu, Nihal Kaplangı Kaya (Huzurtstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan). Sevim Çavdar (BalkonTiyatro Stüdyosu). Türkan Kafadar (Kafkas Tebeşir Dairesiİstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan) En Başanlı Erkek Oyuneu CKan Cano\a (Bir Casusa Ağıtlstanbul Devlet Tiyatrosu). Cüneyt Türel (SanatTiyatro I stanbul). Genco Erkal (SimyacıDostlar Tiyatrosul.Köksal Eııgür (AlacaklılarAksanat Prodüksiyon TiyatrosuI En Başanlı Müzikal ya da Komedi Erkek Oyuncusu Ali Pmrazoğlu (Eski Çamlar Bardak OlduAli Poyrazoğlu Tiyatrosu). AtülaŞendillBir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümülstanbul Devlet Tiyatrosu), Metin Serezli (Bu Filmi GörmüştümDormen Tiyatrosu). Zihni Göktay (Dingildek tlişkikrKelaynak Kabare Tiyatrosu) K ÜLT ÜR • Ç İ Z Î K K Â Mİ L M A S A R A C I En Başanlı Kadın Oyuneu Ayda.4ksel(Herkesin Bildiği SırlarSadri Alışık Tiyatrosu). TîlbeSaran(AlacakhlarAk Sanat Prodüksiyon Tiyatrosu). /*tiha Berksm (YosmaDostlar Tiyatrosu). Zuhaİ Olcay (Balkon Tiyatro Stüdyosu) En Başanlı Sahne Müzigi BabürTongur(Everest My Lord3 Kum Pan Ya). Joel Sünon (AlacakhlarAksanat Prodüksiyon Tiyatrosu). Kudsi Erguner (SimyacıDostlar Tiyatrosu). Selim Atakan (Balkon Tiyatro Stüdyosu) En Başardı Müzikal ya da Komedi Kadın Ch uncusu Funda Postacı (Dingildek llişkilerKelaynak Kabare Tiyatrosu). Hikmet Körmükçü (Münevverin Hasbıhaliİstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan). tlkay Saran (Profesör : EnişteTiyatrokare). Suzan .\kso> (Eski Çamlar Bardak OlduAli Poyrazoğlu Tiyatrosu) En Başanlı Y. Erkek Oyuncu Bülent Yarar ^BalkonTiyatro Stüdyosu). Rasim Oztetdn (Çok TuhafBirSoruşturmaOrtaoyuncular). ŞükrüTüren(Huzurlstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları). Tuncel Kurtiz (Çok Tuhaf Bir SoruşturmaOrtaoyuncular) En Başanlı lşık Tasanmcısı İlhan Ören (Everest My Lord3Kum Pan Ya). Murat İşci (Derya Gülülstanbul Belediyesi Şehir Tiyarrolan). Önder Ank (Bir Casusa AğıtIstanbul Devlet Tiyatrosu). Ufiık Yüdız (SimyacıDostlar Tiyatrosu) En Başarılı Prodüksiyon Balkon (Tiyatro Stüdyosu). Bir Casusa Ağıt (İstanbul Devlet Tiyatrosu). Kafkas Tebeşir Dairesi (I stanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan). Simyacı (Dostlar Tiyatrosu) En Başanlı Sahne Tasanmcısı Anl Yakut (Derya Gülülstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan), Duygu Sağıroflul SimyacıDostlar Tiyatrosu). Mustafa .\sım (Kafkas Tebeşir Dairesitstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan), Orhan Alpaslan (Bir Ca En Başanlı Y. Kadın Oyuncu AslıÖngören (Kafkas Tebeşir Dairesi İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan). Aytaç Oztuna (Allahaıs En Başanlı Efekt Tasanmcısı Feridun Ergül (Everest My Lord3 Kum Pan Ya). Hitay Daycanf Derya Gülü İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan) En Başanlı Yönetmen Başar Sabuncu (Balkon Tiyatro
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle