Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19NİSAN1998PAZAR CUMHURİYET SAYFA
15
'Aklımızda
Hayırlısı
Olsun'
Kutsal Kelime Avcısı
Cihan Demirci, son
laforizmalannı yeni
kitabı "Aklımızda
Hayırlısı Olsun"da
topladı:
U
O kadar kusur kadı
kızında olurdu, bu
kadar kusur Tansu
kızımıza mahsus!"
"Ibadet açıkta katınca
din kokmaya başlar!"
"Cahil halkı bulmuş
bir polikitacı
enflasyonunu sağlam
kazığa bağlar!"
"Ylğidin sahte
pasaportu meydanda
olur!"
"Mevsimler tabii ki
sapıtacak... Artık
güneşten çok paranın
yüzü sıcak!"
"Bir insanın aklına
geleni yapması için
bile önce akla ihtiyacı
vardır!"
k"Konuştuğunu
sanan pek çok
insan aslında
sesli
düşündüğünü
farkedemez!"
"Madem yüzme
bilmezsin, neden ev
yaptın dere yatağına?"
"Geç kalmış olmak
geri kalmış olmaktan
iyidir!"
"Galibiyet, eğer
öncesinde bir yenilgi
varsa daha güzeldir!"
"Usta bir yalancının
belleği herkesten
daha güçlü olmalıdır!"
Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Elektrornk posta: Deniz.Som@raksnet.com
- Demokrasi sınıfta
öğrenilecekmiş...
"Demo'su senin.
krasi'si benim!"
YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün okuma yazması yok mu?üksek Öğretim Kurulu Başkanı Prof.Dr. Ke-
mal Gürüz'ün okuma-yazması tabii ki var!
Ancak, nedendir bilinmez, bu köşeden haf-
talardır sorduğumuz bir soruya yanıt ver-
mekten kaçıyor. Kendisine yönelttiğimiz soruyu gör-
memiş olabilir düşüncesiyle YÖK'ün basın büro-
sundan araştırdık; tüm gazetelerden YÖK'ü ilgilen-
diren her yazıyı kesip ilgilisinin önüne koyuyorlarmış...
Belli ki, YOK Başkanı Prof.Dr. Kemal Gürüz, On-
dokuz Mayıs Üniversitesi'nde yasaya aykırı biçim-
de verildiği söylenen profesörlük kadrosu konusun-
da, Samsun'daki üniversitenin rektörü Prof.Dr. Os-
man Çakır'ı koruyup kollama adına sessiz kalma-
yı yeğliyor..
Boşuna "Sükût ikrardan gelir" dememişler!
YÖK Başkanı Gürüz, Samsun Ondokuz Mayıs
Üniversitesi Rektörü Osman Çakır'ın, önceki gün yap-
tığı gibi Vaziyet'in sütunlarını mahkeme yoluyla iş-
gal ederek aklanacağını sanıyorsa yanılıyor. Eğer
bir ülkenin üniversitelerinde yasadışı uygulamalar yet-
kililerin sessiz kalışı nedeniyle mahkeme yoluyla da
olağan hale getirilip tescil edilirse, vay o ülkenin ha-
line!
Samsun'da yaşanan skandalın belgeleri orta yer-
de duruyor ve Kemal Gürüz'e bir kez daha soruyo-
ruz:
Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde, Doç.Dr. Nazmi
Polat'ın profesörlüğeyükseltilmesi sırasında, 2547
sayılı Yüksek Öğretim Yasası'nın 17. maddesinin
III. bendindeöngörüldüğü gibi, boş kadro ilanından
sonra 15 günlük başvuru süresi uygulandı mı?
Resmi Gazete'de yayımlanan ilanın tarihi ile üni-
versite yönetim kurulunun toplantı tarihine bakınca
sorunun yanıtı kendiliğinden "hayır" olarak karşımı-
za çıkıyor. Herşeyin 10 gün içinde halledildiği bu olay-
da, yılbaşında dört günü resmi tatile giren yedi gün
içinde profesör adayının dosyasının posta ile Sam-
sun'dan Ankara, Trabzon ve Erzurum'daki jüri üye-
lerinin eline nasıl geçtiğini, yurt içi ve yurt dışı ya-
yıntarının layıkıyla nasıl incelendiğini ve "uygundur"
raporlarının daha sonra Samsun'a nasıl ulaştığını ar-
tık sormuyoruz.
Uygulamalı bilgisayarderslerinin, karatahtaya çi-
zilen bilgisayar resmi üzerinden yapıldığı ve "çağ-
daş"lığı mahkemeden tescilli "Osman Çakır Üni-
versitesi "nde, bir profesörlük kadrosuna ilişkin ya-
sa maddesini soruyoruz.
Hepsi bu!
SESSÎZ SEDASIZ (!) NVRÎKURTCEBE
002 £ÜN 6mrflaka)BğZ AiDZB'DE:
Türkiye'ye eroin ticareti ithamı
Türkiye'de çalışan ingiliz gazeteci rudan Türkiye'yi uyuşturucu ticareti-
Andrevv Finkel, Sabah gazetesin- ^ n
' n
'Ç'n e
sokuyor: "Ama ne gariptir
deki köşesinde geçen cuma "ero- > S S ^ ki Türkiye'nin bu kazançlı ticarette-
in" başlıklı bir yazı yazmış: "Türki- \ ki tekelini kıracak olan gelişme po-
ye bu işten oldukça yüklü paralar ka-
zanıyor, elde edilen bu yüksek kazan-
cın büyük bir bölümü yurtdışında ka-
hyor."
Türkçe'yi çok iyi bilen Finkel, yeral-
tı dünyasından falan söz etmiyor; doğ-
lisiyetekniklerin başarısına değil, kü-
reselleşmeye bağlı görünüyor."
Andrevv Finkel adında bir "küresel
atık", koskaca bir ülkeyi itham ede-
biliyor ve o ülkenin gazetesi de böy-
le bir herzeyi yayınlıyor!
Müslüman mezarlığında temizlik
ANAP Rize Milletvekili Ahmet Ka-
bil, Kurban Bayramı'nda Rizeye git-1
tiğinde Kokulukaya köyündeki an-
ne ve babasının mezarlannın bakım-
sız olduğunu görünce mezarları te-
mizletmek istedi ama bu iş için işçi bu-
lunamadı. Rize'de mezar temizleye-
ne kız vermezler miymiş ne? Dostla-
nndan biri akıl verdi:
- Rize'ye inip Rus pazanndan adam
bulalım.
Ahmet Kabil, sonrasını Rize'de-
ki yerel bir televizyon kanalında ga-
zeteci Faik Bakoğlu'na anlattı:
- Yahu kardeşim, müslüman meza-
rını hıristiyanlara temizlettik. Adam-
lar bizim paramızı kabul etmeyince
de herbirine 10O'er dolar verdik!
ÇED KÖŞESt
OKTAY EKİNCf
Adana'da söylem
ve uygulama
Önceki hafta yayımlanan "Bele-
diyefcrde KarşHDevrinT başlıklı di-
zimize yazılanyla katılan Belediye
Başkanlan. şu görüşte birleşiyorlar-
dı: "Hükümet taslağındaki demok-
ratik kuruluşlara ve meslek oda-
-lanna danışma toplantrlan yetern •
sizdir; bu gibi kurumlar artık ka-
rarlara da katılmalıdır..."
Özellikle Adana Büyükşehir Be-
lediye Başkanı Aytaç Durak"ın öne-
risi ise görüşün ötesinde bir "alter-
natif yasa maddesi" şeklındeydi.
" Belediye mcclisltrinde muhtarla-
rın dışında üniversiteler. meslek
odaları, kamu kunımu niteliğinde-
ki sivil toplum örgütleri temsilci-
leri oy haklan da olmak şartıyla
mutlaka temsil edilmelidir" diyen
Aytaç Durak. bunun gerekçesini de
şöyle özetliyordu: "Böylece oto-
kontrol sağlanabileceği gibi. tem-
sil düzeyi yükselen belediye mec-
lisleri daha sağlıklı kararlar ala-
bilecektir..." (Cumhuriyet 7 Nisan
1998)
Değışık partilerden Belediye Baş-
kanlarının TBMM gündemindeki
"Yerel Yönetımler Reformu" pa-
ketine bu tür gerçekten "reform"
denilebilecek demokratik düşünce-
lerle karşı çıkmalan elbette ki umut
verici bir gelişme.
Ancak, kimi başkanlann "uygu-
lamadaki rutumlarına" bakıldığın-
"üst geçit" projesi. Meslek odalan
"ahtapota" benzettikleri bu köprü-
yü baştan beri eleştirirken. trafık uz-
manlan da yanlış buldular. Ancak
Aytaç Durak bunlan dinlemedi.
Bir başka ömek. yüksek yargının
• inkcbuiaıkaaa-lnımmaranna "a)f- >
kın" bulduğu yeni Âdliye Binası
inşaatı. Eğer Aytaç Durak, Mimar-
lar Odası'nın daha imar planı tadi-
latı sırasında yaptıği itırazı dikkate
alsaydı ve hukuka aykın bir planı
onaylamasaydı. bugün bir yeşil ala-
nı üstelik kaçak olarak işgal eden
böylesi bir "kent suçu" da Ada-
na'da yaşanmayacaktı.
Ya. Seyhan Belediyesi meclis üye-
lerince kurulan kooperatifın "hatı-
rı" için imara açılan 2000 dönûm-
lük yeşil alana ne demeli? Bu yağ-
maya karşı da meslek odalan dire-
nişe geçerken. Aytaç Durak onlann
desteğiyle planı geri çevırmek yeri-
ne. tuttu hemen onaylayıverdi. Da-
hası. aynı kooperatife "üye" bile
olarak...
Adana'nın "akciğeri" denilen
Seyhan kıyısındaki Çamlıca'nın da
yine benzer bir plan değişjklığiyle ya-
pılaşmaya açılmasının ise savunula-
cak hiçbir yanı yok. Bu yeşil karila-
mına karşı da kentin ve toplumun
çıkarlan için muhalefet edenler yi-
ne meslek odalanydı. Ancak Aytaç
Durak. bunda da TMMOB ile ters
Adana'da Tepebağ'ın SİT ilan edilmesi meslek odaları ve duyar-
h kuruluşlarca sevinle karşılandı... (Fotoğraf: OKTAY E1CİNCİ)
düştü. Tıpkı. DSİ ile de ters düşme
pahasına "Seyhan Baraj Gölü"ne
yapmakta ısrar ettiği "eğlence ada-
İanndaki" tek başına hareket etme
tavTinda olduğu gibi...
Bütün bunlar, aslında akla daha
önemli bir soruyu getiriyor. Söz ge-
limi meslek odalan belediye mec-
lislerinde temsil edildiğinde. acaba
böylesi kararlar bu kez de onlann
"azınlıkta kalan" karşı oylanyla
mı alınacak? Oylamayakatılmalan,
"demokratik katılım" için yeterli
sayılıp yağmaya yine devam mı edi-
lecek?.. Işte bu nedenle asıl savu-
nulması gereken, bilimsel ve demok-
ratik kuruluşlara uzmanlık ilkeleri
ve kamu yaran çerçevesinde etkin bir
"denetim" olanagı sağlamak. Nasıl
mı? Gelecek yazılarda ÇED Köşe-
si'nin yine konusu olacak...
'SÎT'lere teşekkûr
Adana böylesi imar kararlanyla
daha da betonlaşırken. Koruma Ku-
rulu ise hiç değilse "kalanı kurta-
rabilmek" için kentin tarihsel mer-
kezi olan Tepebağ Höyüğü bölge-
sıni "Arkeolojik SÎT""ilan etti. Ay-
nca Alanya-Mersin kıyı kuşağın-
daki Akdeniz Foklan'nın üreme ye-
ri olan 11 bölge içinde "doğal SİT"
karan alındı...
Duyarlı çevreler Adana Koruma
Kurulu'na teşekkûr ediyorlar ve yö-
re halkını "SİT'lerine sahip çık-
maya" çağınyorlar...
da ise akla gelen bazı sorulan irde-
lemeden tartışmayı geliştinnek doğ-
rusu pek mürnkün görünmüyor. Ör-
neğin bu kuruluşlarla ortak karar al-
mayı "yasalara taşımak"isteyen
başkanlar, aynı özlemi "kendi yet-
kileriyle yaşama gecirmek" için ne
yaptılar? Yürürlükteki yasalar en
azından "diyaloğu ve dayanışma-
yı" engeilemediğine göre. aynı baş-
kanlar o kentin meslek odalanyla
neden hep "çatışma" halindeler?..
Bunlann yanıtmı merak ederken,
yine özellikle Adana'daki "gerilim-
İi durum" ister istemez hemen dik-
kati çekiyor. Çünkü Aytaç Durak,
"otokontrol" (kendiliğinden dene-
tim) ve "sağhklı karar alabilmek"
için meslek odalannı belediye mec-
lisinde "mutlaka" görmek istedi-
ğine göre. onlann varlığı vekanlırruy-
la kente ve topluma daha doğru bir
hizmet verebüeceğinin de bilincin-
de olsa gerek.
Ne varki yerel basmda son yılla-
nn en sık yinelenen haberlerini ise
yine Aytaç Durak'la meslek odalan
arasındaki "anlaşmazlıkJar" oluş-
turuyor. Kimi zaman "suçlamalara"
dek varan bu polemiklerdeki tartış-
ma konulan ise "siyasal" değil, kent
ve "uzmanlıkla" ilgili.
...Ve, örnekler
Şimdi bunlardan bir kaçına kısa-
cagözatalım:
Orneğın Karaisa kavşağındaki
HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ
KİM KİME.DIIM DUMA BEHIÇ AK.
HARBİ SEMÎH POROY
MIRMIRLAR UĞUR DURAK
B»ÎR KÜR6A6A İLE
DOSTLÜK KURMAK
FAVbA-
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 18 Nisan
CUMHURIYETJN UANtULUSAL BAYRAM..
SasÜM, 23 EKIKA GÜNÜNÜN H£R. YIL ULU-
SAL BAYlZAto OLAGAK KllTlAfiJMASlMA,
SÜYÜK MlU-Er MBCUGt'N&e- K4KAR
ö iuc. K£z 192.
7. 2S EACİM 1923 'r
Ti4S/*8/St MECi-İSE
ÖYET
&İYET ONA YLAA/M/ŞTf.
£ CUM-
Saâdoil
CumhuriueHn i/cut gününân ulusaf ±ayrcnv>
kabul ajildiğı' itcinci mtc/ı\c hiuacı görü/Jyor
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
'Venedikli! Venediklü'
Eskiden okul kitaplanmız biz çocuklan coşturan,
heyecanlandıran kahramanlık şiirleriyle doluydu.
Tarihimizin ne kadar şanlı, milletimizin ne kadar ce-
sur, büyük ve asil olduğunu anlatan bu şiirleri sı-
nıfta yüksek sesle okurken göğüslerimizi şişirir,
ayaklanmızı pat pat yere vurur, kendimizden ge-
çerdik. Ne var ki şiir okumak sanıldığı kadar kolay
değildi. "P/s/p/s/ge/p/s/..."dizelerindeki vurgula-
ra ancak yeten ses tellerimiz, şiirin kahramanlık do-
zu arttıkça denetimden çıkar, gürleyecek yerde in-
celirdi. Bu tür şiirler arasında Enis Behiç Koryü-
rek'in "Venedikli" şiiri, sınıfın önünde okumakta en
çok zorlandığımız şiirlerden biriydi. Belleğimde
kaldığı kadanyla Akdeniz'in mavi enginliklerindeyet-
ken açmış, kâfir kovalayan bir Türk donanmasın-
da "Kaptan-ı Derya"ya "ufukta bir gemi görüldü-
ğü" haberi verilir, o da "gürsesiyle" sorardı: "Ban-
dırası belli mi?" Yanıt derhal gelirdi: "Venedikli!.."
Sonra leventler tek bir yürek tek bir ses olup hay-
kınrlardı: "Venedikli! Venedikli! Son saatin yakiaş-
tı!.." Enis Behiç'in çok uzun yıllar öncesinin okul
anılarında kalmış bu dizelerini bir gün Venedik'te
duyacağımı kırk yıl düşünsem aklıma getirmezdim.
Geçen Kurban Bayramı'nda bir akşamüstü San Zac-
caria Kilisesi'ni gezmiş, kilisenin iç duvarlannı süs-
leyen Giovanni Bellini'nin, Alessandro Vıtto-
ria'nın, Antonio Balestra'nın yapıtlanna hayran kal-
mış, sonra kilisenin bulunduğu meydana çıkan dar
sokaklardan birinde daha önceden gözüme kes-
tirdiğim küçük bir "Trattoria"ya girip bir şişe "Pi-
not Bianco Sgarzon 1993" söylemiştim. Kuzey
Italya'nın Trentino bölgesinden, yüksek dağların
eteklerindeki küçük bağlardan gelen bu beyaz şa-
rabın ilk yudumuyla birlikte damağıma çok hafıf,
çok gerilerden gelen bir vanilya tadı yayılır gibi ol-
muştu. Uzun bir süre tahta fıçılarda bekletilen şa-
rap, zamanla fıçıların yapıldığı ağacın "aroma"sı-
nı alıyor, bu aroma belli belirsiz bir vanilya koku-
sunu çağrıştınyordu. Sokağa bakan camın önün-
deki küçük masaJardan birinde bu "öze/" şarabı içer-
ken, giderek hızlanmaya başlayan yağmurdan ka-
çan insanlan izliyor, bir yandan da -niçin anımsa-
dığıma bir anlam veremeden- Bedrettin Dalan'ı
Buıtıan Özfatura'yı düşünüyordum. Acaba Vene-
dik'e belediye başkanı olsalar, birbirinden 177 ka-
nalla aynlan 118 küçük adacıktan oluşmuş, irili
ufaklı 400 köprüye sahip bu kent ne hale gelirdi?
İlk "otomo£>/7"in ortaya çıkışından bu yana ge-
çen 229 yılda kent merkezlerine motorlu kara ta-
şıtı sokmamış Venediklilere, "çağdaş şehircilik"
nasıl olurmuş, gösterirlerdi!.. Herhalde denizi dol-
durup San Marco Meydanı'nı genişletirler, kıyı şe-
ridinde denize kazıklar çaktınp üzerine asfalt yol-
lar yaptınrlar, Venedik'i "modern taşımacılığın hiz-
metine" açarlardı. "Fondaco del Turchi", "Ca
d'Oro" saraylannı "öeş yıldızlı" otellere dönüştü-
rürler, "Canal Grande" üzerinde "üç" olan köprü
sayısını "yûzüç'eçıkartırlardı. İlk gökdelenler bu-
lutlara doğru yükselirken, kente deniz yönünden
bakıldığında, bayram tatilinde alışverişe gelmtş
saçlan sarı boyalı, tombul Türk kadınlarına, "Ayol,
Venedik, Venedik dedikleri de bu muymuş?" de-
dirten o "öçkubbe, iki /ov/eiik ortaçağ silueti, ye-
rini yavaş yavaş "modem" bir kent görüntüsüne
bırakırdı. Sonra sıra "21. yüzyılkentmimarisinin önün-
deki en büyük engeli oluşturan", "pislik yuvası"
kanaJlann kapatılmasına gelirdi. Kanallann üzeri be-
ton kalıplarla örtülüp, üzerlerine asfalt dökülür ve
bir hamlede "ekstradan" en az 100 sokak kazanı-
lırdı. Bundan yalnızca Venedik değil, müteahhitler
de kazançlı çıkardı. Olayın "sosyalboyutu" dagö-
zardı edilmez, adına "gondol" denilen tek kürekli
uzun kanal kayıklannın işsiz kalan kayıkçılan için
özel kurslar açılır, bunlar kısa zamanda yaman bi-
rer motosiklet sürücüsü olarak yetiştirilirdi. Lokan-
tadan çıkmış, turist kalabalığı arasında Rialdo Köp-
rüsü'ne doğru yarı dalgın yürürken hâlâ bu "Müt-
hiş lkili"y\ ve "Venedik'in Sonu"nu düşünüyor-
dum... Birden kulağımın dibinde "Venedikli! Vene-
dikli!" diye bir ses patladı, irkildim. Döndüm: Fet-
hi Naci... "Venedikli! Venedikli! Son saatin yaklaş-
tı!.." Tuhaf tuhaf baktığımı görünce, "Ne o, kork-
tun mu?" diye sordu. "Yok" dedim, "Biz Türk'üz!
Hiç korkarmıyız? Venedikliler korksun!" Önce hiç-
bir şey anlamadı! Trattoria'dan bu yana kafamdan
geçirdiklerimi, "Venedik için Türk seçeneği"n\ an-
latınca, "Tamyehnde yakalamışım" deyip gülme-
ye başladı. Ponte Rialdo'nun taş merdivenlerini tır-
manırken söz döndü dolaştı, önce Arnavutköy'e,
sonra Izmir'e, Kordon'a geldi. Fethi Naci bu, du-
rur mu? En sunturlusundan bir küfür savurdu. Al-
tımızdan süzüle süzüle gondollar geçiyordu... "Di-
line sağlık, abi" dedim. Başka ne diyebilirdim ki?
(Faks:0216-418 8410)
BULMACA SEDÂT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Ticari değer ta-
şryanyapraktütün-
lerin duşük kalite-
li olanı... Arap er-
kekiemnkefiyele- 3
rinin üzerinebağla-
cUdançemberbağ.
2/Çıkaryol,çare...
Hindislaıaabüyük
toprak sahibiprens-
lere verilen ad. 3/ 7
Edtivebilinmeyen g
birtarihıanlatmak-
takuUanılandeyim 9
sözü...lnsamistEO-
meyenseçeneklerdenbirini
izlemeye zorlayan durum.
^\anla_Gemüeıdetüriüiş-
leıde kuUarolan bir tür de-
mirhalka5/tçindediriba-
lıksaklanaadenizdenaynl-
mışhav\tz.fi/Iritanelibezel-
y£_. UhjsfararasıTıyatroEns-
titüsü'nünsimgesi.7/Astar- 7
Ucincebez_.Sairançtabirtaş. 8
^Birnesneninuzaydakap- g
sadığı yer... Erkek ördek. 9/
Birzaman birimL.. "Gideceksm - - -Tann çalkannsmda / Bahklar
çıkacak yolunakarşKi' Sevineceksin' (Orhan Veli).
YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/Ziftle kaplı yuvarlak bir se-
petten yapılan ve Fırat InTiağı'nda kullanılan bir çeşıt san-
dal... Somurtkan. 2/ Hatay ilinde bir göl ve ova... Pembe
renkli şarap. 3/ Eski dilde ayak... Alışılmış olan, normal.
4/ Nazilerin politikasında Germen ırkandan kimselere ya-
kıştınlan ad... Yerine koyma, yerine kullanma. 5/ Elçilik
ya da konsolosluklarda çalışan koruma memuru. 6/Temiz-
lik işlerinde kullanılan bir tür toprak... Hararet. II Maden
ocaklannda açılan yeraltı yolu... Tümör. 8/ Yaşamın so-
nu... Teşhis. 9/ Dokusunda çoğunlukla gümüş ya da altın
renginde tel bulunan kumaş... Paylama, azarlama.