Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12NİSAN1998PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Lozan Diplomasisi
Dr. HUNER TUNCER
O
smanlı diplomasisinden
çok farklı bıranlayışa sa-
hıp olan Cumhuriyet dip-
lomasisi, bu farklı dıplo-
masi anlayışını ilk kez
Lozan'da uluslararası top-
luluğun gözleri önüne sermek fırsatını
bulmuştu. Osmanlı devlet adamlan ve
diplomatlan, genellikle Avrupalılarla bır
görüşmede kendilerini bu devletlerin tem-
silcileriyle eşit statüde görmezler ve aşa-
£ılık duygusuna kapılırlardı. Osmanlı dev -
letıne Batılılar tarafindan takılan 'hasta
adam' adı. Osmanlı dev let adamlannı da
etkilemiş ve bu kişılerin zihinlerine iyice
yerleşmişti. Bu da 'hasta adam'ın zayıf
bünyesine uygun önlemlerle onu biraz
daha yaşatmak usulünü, bir 'idare-i mas-
lahaf politikasını^doğurmuşru. Örneğin.
"Hariciye Nazın ÂIi Paşa, Paris Kongre-
si'nde (1856). bu zihniyetin etkisiyle, Os-
manlı Imparatorluğu'na Avrupalıların ver-
mek istedikleri şekli kabul etmişti. Yine
aynı şekilde Meşrutiyet döneminin na-
muslu %e değerli bir polıtika adamı olan
RıfatPaşada. Lozan'da İsmetPaşa'nın yap-
tıklanndan \ e söylediklerinden söz eder-
ken, bunlan çok takdir etmekle beraber.
u
Bunlann yüzde birini biz bunlara söyte-
yemez ve yapamazdık. karakterimiz bu-
na uygun değüdi" demek suretiyle Os-
manlı diplomasisine egemen zihniyetin bir
başka örneğini vermişti (1).
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise ulus-
lararası dıplomasi sahnesine kendine gü-
venen ve güvenilebilir birdevlet olarak çık-
maktaydı. Yeni Türk devletınin bu deği-
şik sesini dünya ilk kez Lozan görüşme-
lerinde duydu. Lozan Konferansı'nda Tür-
kiye'yi temsil eden heyetin başkanı olan
Hariciye Vekili Ismet Paşa, bu konferans
boyunca Birinci Dünya Savaşı'nın galip-
lerini yenilgiye uğratan bir devletin tem-
silcisi olduğunu hiçbir zaman hatınndan
çıkarmamış ve daima buna göre hareket
etmişti.
Lozan Konferansı'nın başlamasının
ertelenmesi üzenne, Türk temsilciler he-
yeti başkanı Ismet Paşa'nın konferansa ka-
tılacak devletlere gönderdiği notaönem-
li birtarihsel belgedir. Çünkübununla, Tür-
kiye ilk kez büyük devletlerle aynı tem-
po üzerine konuşmaya başladığını göster-
miş oluyordu. İsmet Paşa. Lozan Konfe-
ransı'nda kimseye üsrünlük vermek ya
da kimseden aşağı kalmak istemiyordu.
Bu nedenle de lngiliz temsilcisi Lord
Curzon'un konferansı açış söylevınin he-
men ardından protokolde olmamasına
karşın kendi de bir söylevde bulunmuş ve
böylelikle, daha ilk günden Türk davası-
nı tüm dünyanın gözleri önüne kararlı bir
biçimde sermiştı. O tarihe değin hep tek
yanlı toplanmaya alışmış olan Avnapa ba-
nş konferanslannda, bu kez ilk olarak
ikinci bir tarafın varlığı da ortaya kon-
muş oluyordu. Ismet Paşa konferansın
ikinci günü bizzat Lord Curzon"a Türki-
ye'nin bir konferans masası başında in-
giltere başta olmak üzere hiçbir devletten
farklı olmadığını. usul konulannın (tü-
zük çalışmalan, komisyon başkanlıklan-
nın saptanması. devletlerin delege sayıla-
nnın saptanması vs.) tartışılmasında da-
hi gerekli gördüğü itirazlarda bulunmak
suretiyle anlatıyor ve Lord Curzon'dan
Türkıye'nin farklı bir işlem görmeyece-
ğine ilişkin açık bir güvence alıyordu (2).
Lozan Konferansı boyunca Türk baş
delegesinin lngiliz baş delegesi ile tama-
men boy ölçüşecek güçte ve araya hiçbir
mesafe koymaksızın. tam bir eşitlik aya-
ğı üzerinde konuşması, tüm dünyaya ar-
tık geleneksel Osmanlı diplomasi anlayı-
şı \e uygulamasının tarihe kanştığını ve
bunun yerine, yeni bir diplomasi anlayı-
şı ve uygulamasının doğduğunu kanıtla-
maktaydı. Osmanlı diplomasisinden fark-
lı olarak Cumhuriyet dönemı diplomasi-
si idare-i maslahatçı değil; sert, bükülmez
ve haklı birtutumasahipti. Yeni Türk dip-
lomasisınde amaç hakkın almmasıydı ve
tüm yöntemler, bu amacın gerçekleştiril-
mesine yöneltilmişti.
Ismet Inönü, Lozan Konferansrnda, Os-
manlı diplomatından oldukça farklı yeni
bir diplomat tipini canlandırmaktaydı. In-
giltere Baş Temsilcisi Lord Curzon'un
deyişiyle bu 'sağırvecüceadaın',Curzon
gibi o dönemin en^üçlü hatiplerinden bi-
rinin üstesinden gelebilmeyi başarmıştı.
Inönü, o dönemlerin 'diplomat' imajına
hiç uymamaktaydı; askerdi, diplomasi di-
lini bilmemekteydi, bedensel görünüşü
gösterişli değildi ve çok az konuşan bir ki-
şiydi. Ancak geleneksel anlamdaki 'dip-
k>mat' tipine belki hiç uymayan bu kişi,
hak bildiği yoldan ilerlerken en ufak bir
ödün vermeye yanaşmamakta; doğru ve
haklı bildiği görüşte inat ve sabırla sonu-
na dek diretmekteydi.
Atatürk, 1928 yıhnda yaptığı bir ko-
nuşmada. yeni Türk devletinin bundan
böyle izleyeceği dış politika ve uygulaya-
ca|ı diplomasi konulanna ilişkin görüş-
lerini şöyle dile getirmekteydi: "Haricisi-
yasetimizde dünisdük. memleketimizin
emniyetine ve inkişafının masuniyetine
(dokunulmazlığına)dikkatşian(ayıncı be-
lirti)hareketimizekılavuzolnıaktadır.Bu
memleketin hem kendisinde hem muhit-
lerinde sulh ve huzuru cidden arzu erme-
sinden daha kol»- izah ohınabüecek bir key-
fivet olamaz. Busamimiarzudanmülhem
olan(esinlenmiş olan) harici siyasetimiz-
de memleketin masuniyetini, emniyetini,
vatandaşlann haklannı herhangi birteca-
vüze karşı bizzat müdafaa edebilmek kud-
reti de bilhassa gözde tuttuğumuz nokta-
dır. Cumhuriyet hükümeti. milletier ara-
sında emniyet misaklan akdi (güvenlik
antlaşmalan) içinhususi bir gayretgöster-
mektedir." (3) lşte, Türk hariciyecisinin
bundan böyle bütün gayret ve samımi-
yetle izleyeceği yol ve amaç, bu sözlerle
en açık ve veciz bir biçimde ortaya kon-
maktaydı.
Atatürk, "Yurtta sulh, cihanda sulh"
ilkesini ortaya atmış ve bu ilkeyi uygula-
yacak olan Türk diplomatlannı da 'ban-
şın kurmayian' olarak nitelemişti.
Ülkemizin çevresinde sıcak savaş rüz-
gârlannın estiği bu dönemde ve her za-
man, Büyük Atatürk'ün izlememiz gere-
ken dış politikaya ve uygulayacağımız
diplomasiye ilişkin yukanda belirtilen
sözlerini hiç hatınmızdan çıkarmamamız
gerektiği kanısındayım.
(1) M. Cemil, Lozan, C. 2, tstanbul,
Ahmet Ihsan Matbaası, 1933, s. 5
(2) Ali Naci Karacan, Lozan, Istanbul,
Latin Matbaası, 1971, s. 112-13.
(3) Tevfik Rüşrü Aras. Lozan'ın Izle-
rinde On Yıl. Istanbul, Akşam Matbaası.
1935, s. 58.
Küreselleşme ve İşçi Hareketi
Dr. SABİHA ÇAYCl
D
ünya ekonomisı ciddi birbunalımın (kri-
zin) eşiğindedir. Küreselleşmenin, ge-
lışmiş büyük dev letlenn ekonomilerine
güç katarken, gelişmekte olan ülkelerin
ekonomilerine çok sınırlı güç katmak-
ta olduğu saptanmıştır. Küreselleşme
sürecınden en çok ABD ve Amenkan şırketleri yarar-
lanmış, ABD'nın malı piyasalanna gerekli olan likidi-
te sağlanmıştır. Azgelişmiş ülkeler ve hatta son yıllar-
da Japonya küreselleşme sürecinden zararlı çıktıklan-
nı fark etmıştir. Bugün Japonya'nın yaşadığı bunalım
bunu açıkça göstermektedır.
Dünyada ve ülkemizde küreselleşme sürecinden en
çok zarargören ve gerileyen güç, işçi hareketi gücü. sen-
dikal güç olmuştur.
Küreselleşme, yani pazarlann genişletilmesi, ulusal
devletin devredışı bırakılması. kumanda ekonomisinin
donatılması olarak tanımlanabilir. Bu süreç kaçmılmaz
olarak özelleştirmelere neden olmaktadır.
Özelleştirme, ülkemizde altyapısı yeterince tamam-
lanmadan yapılmakta. devletin mallarının talan edil-
mesi boyutlanna gelmektedir. Özelleştirme ihalelennın
iptali için verilen mahkeme kararlan her geçen gün ar-
tarken. özelleşririlen her işletmeden işçi çıkarmalar yay-
gmlaşmakta. işsizlık süratle arrmakta. istihdam yapısı
işçi aleyhine değişmektedir. Kaçak ve sigortasız işçi-
lik, taşeronluk akıl almaz ölçüde yaygmlaşmaktadır.
Özelleştirme ülkemizde üretidsennaye'mn rantser-
mayesi'ne dönüşmesine yol açma tehlıkesini göster-
mekte, kâretmeyen kamu işletmesinın satın alınıp, tek-
nolojik yenıhk uygulayarak daha venmli duruma getır-
me amacı ile yapıîmamaktadır.
Yapılan araşhımalar. son on yıl (1985-1995) boyun-
ca KİT sisteminin, verimlilik ve etkinlik göstergeleri ba-
kımından ulusal ekonominin en dinamik alt sektörü ol-
duğunu ortaya koymaktadır. KlT'lere tahsis edilen kay-
naklar, yani emek ve sabit sermaye birikimi büyük öl-
çüde azalmıştır. Bu durumda KlT'lerde üretimin azal-
ması beklenırken tersı olmuş, kamu işletmelerince ya-
ratılan katma değer her yıl %4.8'lik artış göstermiştir
Son yıllarda uygulanan küreselleşme sürecinde ulus-
lararası ekonomiler birbirine daha çok yakınlaştı, tüm
kurum ve kuruluşlar ekonomik. ticaret, bilim, teknolo-
ji. yatınm, sosyal yaşam ve politika alanlannda haber
ve bilgiye daha çok gereksinim duymaya başladılar.
Küreselleşmenin en önemli nedeni ve sonucu, bilgi sis-
teminin gelişmesi ve ileri teknoloji uygulama alanımn
genişlemesidir.
Bu değişim iş dünyamıza yeni firsatlar kadar yeni
Bellona'da
sizden yan
Gerçek Kalite «^ Daha Güzel Çizgiler
En Uygun Fiyat ve Taksitler
Peşin Fiyatına E ] Taksit
Bütün Bellona'lar, şimdi benzersiz kampanya
avantajlarıyla. Sakın kaçırmayın.
makklOYttSllS 051 IU.Ho.14 3n70fay9ri.
sorunlar da getirmektedir. tş yaşammdaki yeni değişim-
lerin en önemlisi insan gücünün mavi yakalı ve beyaz
yakalı çalışanlardan, "bügi işçisi"ne, uzmanlaşmaya
doğru kaymasıdır. Müşterinin beklentisine en geniş bir
şekilde yanıt verebilmek için çalışmak yeni rekabetin
gereğidir. Endüstri çağının yoğun üretım (mass pro-
duction) ilkesinin yenni yoğun müşteri hizmeti (mass
customuzation) almıştır.
Küreselleşme sürecinde bilgisayar ağlan yardımıy-
la teknoloji, yıllık %20 ya da %30 gibi bir hızla yeni-
lenmektedir. Bilgi teknolojisi ve bilgi sistemleri ham-
maddeden üretime, satışa ve dağıtıma kadar tüm kade-
melerde olduğu gıbı planlama, eşgüdüm ve denetim gi-
bi üç temel yönetim işlerinde de bilginin yeri giderek
artmaktadır.
Bilgisayar teknolojisinde ortaya çıkan gelişmeler
klasik üretim yapılannı tersyüz etmiş. bu gelişme bir
boyutuyla üretim düzenindeçok ciddi değişiklikleryap-
mayı gerektirmiştir. Yeni tek-
noloji ile donanmış ekipman
kullanacak işgücü, klasik işçi-
lik kültüründen gelen işgücün-
den çok farklı bir işgücü ola-
rak ağırlık kazanmaya başla-
mıştır.
Yeni gelişmeler üretim iş-
lemlerinde insanın rolünü
azaltmış, işçi sağlığı konusun-
da bilinen birçokriskiortadan
kaldırmış. işçi sağlığı ve iş gü-
venliğirisklerindede bir nite-
lik değişimi ortaya çıkarmış,
moral boyutuyla işçi sağlığın-
da riskleri arttırmıştır. İş süre-
cınin süratlenmesi işçilerde
psiko'psişik rahatsızlıklann
artmasına neden olmuştur.
Bugün ülkemizde çalışan iş-
çilerin onda birinin dahi sen-
dikalı olmadığı gerçeği dik-
kate alındığında. sendikacılı-
ğm örgütlü bır güç olmaktan
ne kadar uzak ve çağdışı kal-
dığı görülmektedir. Sendika-
lar, yüksek düzeylere ulaşan iş-
sizlığin olumsuzluklan yanın-
da. standart olmayan istihdam
biçimlenne. kuralsız ve esnek
işgücü politıkalanna yeterlı
şıddette karşı koyamamakta-
dırlar. Sendikalaretkisizleşen,
sorunlan çözemeyen ve üye-
sınin güveninin her gün azal-
dığı kurumlar olarak güç kay-
betmektedirler. Sendikal ha-
reket ülkemizde hâlâ bır öne-
ri hareketi değıl, bır tepkı ha-
reketi olma özelliğini sürdür-
mektedir. Sorunlan aşabile-
cekpolıtikalar, öneriler, tezler
üretebilecek kunımsallaşmış
birsendikacılığa gereksinim ol-
duğu açıktır.
Yeni dönemde demokratik
toplum-demokratik sendika-
cılık, işçi hareketinın en temel
istemi (talebi), daha çok üret-
mek-daha adıl paylaşmak en
temel önerisi olmalıdır. İşçi
hareketi, işverenlere ve polı-
tikacılara, pıyasa ekonomisi-
nin birbaşıbozukluk ekonomi-
si olmadığını öğretmek, özel-
leştirme adı altında kamu mal-
lannın savurganlığı ile savaşım
vermek durumunda olmalıdır.
Gümrük Birliği koşullan-
nın Türk sanayiinde yarattığı
olumsuz sonuçlardan birisi
olan işten çıkarmalann artma-
sına ve yine teknolojik işsiz-
liğe, dolayısıyla "iş güvence-
si" sorununa sendikalar esas-
lı biryaklaşım genrememışler-
dir. Sendikacılık siyasal bır
harckettir, varlığını toplumsal
üretımden, adıl pay alma sa-
vaşımından alır. Bu nedenle
işçi hareketi Türk siyasetine
ağırlığını koymayollannı ara-
malıdır. Demokrasinin gere-
ği. sendika ve konfederasyon-
larda siyasal partilerin değil,
siyasal partilerde sendika ve
konfederasyonlann lobilerinın
bulunmasıdır. Buyapıyı oluş-
turmak için sendikalara bü-
yük görev düşmektedir. İşçi
hareketi ücret sendikacılığın-
dan hizmet sendikacılığına dö-
nüşmek zorundadır.
ışçı hareketi demokratik bir
Türkıye'nin oluşumuna. ye-
nileşerek bütünleşerek güçlü
katkılar sağlayabilir ve Türki-
ye'nin buna gereksinimi var-
dır.
(*) Frederich Ebert Vakfi.
KlGEM'ceörgütlenen 'Türki-
ye'de KİT Sistemi' başlıklı
araştırma.
PENCERE
Uçkâğıt
Eskiden mahalle köşelerinde şemsiye üzerine
üçkâğıt açan açıkgözler vardı:
- Bul karayı, al parayı!..
Aymazlığa düşüp de açıkgözün kumpasına
girdin mi ütülmekten kurtulamazdın.
"Mürteci-bölücü-mandacı ortaklığı" bugün ilginç
bir üçkâğıt açıyor:
"- Cumhuriyet mi, demokrasi mi?.."
Birkaç gün önce iyi niyetınden kuşku duymadığım
bir tanıdık bu soruyu bana yöneltti.
Şaşırdım:
- Ne demek bu?..
Yanıtladı:
- Bildiğin gibi her cumhuriyet demokrasi değildir,
ama Avrupa'da çoğu krallık demokrasidir.
Türkiye'de ikisinden birini yeğlemek zorunda
kalırsan hangisini seçersin: Cumhuriyeti mi,
demokrasiyi mi?..
•
Cumhuriyet ile demokrasi birbirine zıt iki kavram
değil, özdeştir. Cumhuriyet adını taşıyan çoğu
ülkede demokrasi olmadığı doğrudur; ama
devletlerin adlarına bakarak bir kural ya da kuram
çıkarmak doğru değildir.
Kuzey Kore'nin resmi adı nedir?..
"Kuzey Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti!.."
Peki, Kuzey Kore demokrasi mi?.. Değil!..
Cumhuriyet mi?.. KuşkuluL Kim ll Sung'un oğlu
babasının yerine iktidara oturtuldu, değil mi!..
Eskiden 'Habeşistan' dediğimiz ülkede kurulu
devletin resmi adı: "Sosyalist Etyopya!.."
Diktatör Hüseyin Saddam'ın başında bulunduğu
devletın resmi adı:
"Irak Demokratik Cumhuriyeti!.."
Sen şimdi Bağdat'ta yaşayan bir Iraklıdan seçim
yapmasını istersen ne olacak:
- Demokrasi mi, cumhuriyet mi?..
Iraklı:
- Ikisinin de adı var, sanı yok bizde...
•
Dominik Cumhuriyeti, Danimarka Krallığı, Cibuti
Cumhuriyeti, Büyük Britanya ve Kuzey Irianda
Birleşik Krallığı, Iran Islam Cumhuriyeti, Cezayir
Demokratik Halk Cumhuriyeti ne anlamlar
taşıyorlar?..
Sözcüklerle gargara yaparak kavram kargaşası
yaratmak bir üçkâğıttır; kişinin adı Zeki'dir, kendisi
aptal olur; Sakine Hanım'ın ille serin kanlı olması
mı gerek?..
Ingiltere'de ve Suudi Arabistan'da devletin
başında kral oturuyor; birisi demokrasiyle yönetiliyor,
öteki şeriatçılığı yaşam biçimine dönüştürüyor.
Iran Islam Cumhuriyeti'nde yaşayan kişi, çağdaş
uygarlığın anladığı ölçülerle 'yurttaş' değil, bir
ümmetin üyesi sayılmıyor mu?..
Sorumuz neydi:
"- Cumhuriyet mi, demokrasi mi?.."
Yanıt:
- Elinin körü!..
•
Türkiye tarihinde büyük demokratik atılım, 23
Nisan 1920'de açılan Büyük Millet Meclisi'nde
"Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur" ilkesinin
benimsenmesiyle başladı; 1923 Cumhuriyetiyle
"milli demokratik devrim" hayata geçirildi.
Cumhuriyet ile demokrasi özdeştir; "Cumhuriyet
mi, demokrasi mi" sorusu yanhştır.
Doğrusu şudur:
- Demokrasi mi, diktatöriük mü?..
- Cumhuriyet mi, padişahlık mı?..
Sabahattin Ali'yi
a n m a g e c e s i (ÖLÖMÜNÖN SO. YILINDA)
Sunonlar: Metin Belgin - Şahnaz Çokırolp
Dia Gösterisi: Isa Çelik
Ölümünûn 50. Yılında Sabahattin Ali • Atool Behramoğlu
Sabahattin Ali'ye Ağıt • Faure/Elegie, Saint-Soens/Kujjunun Ölümü
Viyolensel: Rahşan Apay, Arp: Günce Korol
Sabahattin Ali Şiirleri • Zeliha Berksoy
Öyküleriyle Sabahattin Ali • Dojjan Hızlon
Sabahattin Ali Şarktları • Nükhet Duru
Romonlarıylo Sabahattin Ali * Konur Ertop
Anılarda Sabahattin Ali • Müzehher VâNû • Rosih Nuri İleri
Sabahattin Ali Dosyası • Turgut Kazan
Sabahattin Ali Şiirleri • Zofer Ergin
Sabahattin Ali Şarkılan • Edip Akbayrom
Atatürk Kültur Mcrkezi (AKM) Büyük Salon
Taksim, İstanbul 18.4.1998 (umoriesı sod20.30
Davetiyder İçin: AKM Gtseleri gaksim /Tel: 251 56 00-254) Cumhınyet Btop
Kulüh (Taksiın Ael: 252 38 81) Kiiap Saroyı (Cağaktglu Aet 527 79 (2)
ECumhuriyet
kitap kulübü
TAKSİM Sergi Salonu
NİSAN AYI ETKİNLİKLERİ
RESİMSERGİSİ
7-75 Nisan Saat:10.00-19.00
AYDA AKTAY
Ebru Tekniğiyle yapılmış resimlerini sergiliyr
Adres: Istıklal Cad. (Aksanat Karşısı) Taksim Tel:252 .f 81/82