14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN 1998 CUMARTESİ OLAYLAR VE GÖRÜŞLER I Akıl, Din' i Aşınca:.. KÂMİL GÜNEL Eg lkçağda Yunanistan'da ve Romaüa I demokrasi bir yaşam biçimi oldu- ğu halde tek tannlı dinlerin ortaya çıkmasuıdan sonra toplumlann de- mokratikdüzenden uzaklaşıp mut- lak bir otoriteye bağlandıklan görü- liir. Ortaçağda dinın "baş deger" olarak önemü bir yer alması din temsikiterine de büyük ölçüde güç kazandırmış, bu durum Bab'da Papa'nın prenslerve krailan üzerin- de tam bir egemenlik kurmasuu jağlaımş; Doğu'da ise,hükümdarlar hem si\asal hem de dinsel otoritenin temsilcisi olmuşlardL Ortaçağda dinin oluşturduğu bu ağırlık nedeniyle inanç, akhn yerini aîmış ve insan olaylara yalnız veancakdininbelirlediği açı- danbakmayazorunlukılmmıştı. Dinseldes- potizminsan akh için öylesinesınırlar getir- miş. düşünce dogmalarla ve tabularta öyte- sine abluka altına almmıştı kL dinin belirle- diğisınırlann zorianması ve aşüması guişim- leriiçin çoğu kezölümden başka birceza du- şüniilemezobntıştu. Yüzyıllar süren bu ezi- ci dinsel baskıdan Batı, Rönesans, dinde reform ve Aydınlanma gibi akım ve aşama- larla kurtulmayı başarmış. düşünceveinanç fizerinden din basktsının kalkmasıyla dog- malann yerini akılve bifim almaya başla- mıştı. lnsanlık tarihinde bu önemli degi- şim gerçekçi ve yaraOcı bir dünya görüşü- ne olanak verdiği için dolayısıyla bilim ve sanatta, demokrasi anlayışında hızlı geliş- melerinyoluaçılmıştı. tştebugünbilımi. tek- nolojisi. sanatı ve demokrasısiyle yakala- maya çalıştığımız Ban uygarlığıböyle doğ- muş ve gelişmişti. Bütiin bu tarihsel dene- yim, demokrasinin özgür düşünceye, özgür düşüncenin de laisizme dayandığı gerçegi- ni ortayakoymuş, ve laik düzeneyer verme- miş bir toplumda demokrasinin de gelişme- sinin mümkün olamayacağını göstermış- tir. Ne var ki, dinde inanç ve ibadet gibi iki önemh ögeden başka Müslümanlık'ın dûn- yaişlerinede düzenverenkurattaniçerme- si nedeniyle lslam âlemi dinle de\ leti ve dinle bilimi ayıramadığı. özgür düşünceye yeı vermediğı için Batı'nın yaşadığı deği- şimi gerçekleştirememiştir. Islamda inanç ve ibadette olduğu gibi dünya ışlerinde de Kuran'ınemirlerine uyulmasızonmluğu, tan- n kelamı dışına çıkılamaması ve bu bağlam- da hiçbir değişikliğin yapılamayacağı inan- cı çağdaş gelişmelere yönelik tüm girişim- leri önlemiştir. Aklı inancm, bilimi dinin baskısı alnn- da tutan bu anlayışla bir yere vanlama> a- cağmı çok iyi takdir eden Atatürk, uygar bir toplum ve çağdaş bir devlet için tasar- ladığı devrimlerin her şeyden önce laik te- mel üzerine oturtulmasını gerekli görmüş.- tü. Zira. çağdaşlaşmayı saglayacak tûm dev- rimler ancak laisizm zemini üzerinde kök salıp yeşerebılirdi. Nitekim. saltanattan cumhuriyet'e ümmetten millet anlayışınage- çılmesi. Te\hid-i Tednsat (Öğretim Birli- ğijyasasınm çıkanlması ve daha sonraki bü- tün devrimler hep bu temele dayandınlmış. böylece çagdaş ve demokratik bir toplum gelişmesini sağlayacak gerekli altyapının oluşturulmasma çalışılmıştı. Ama ne ha- zindır ki. kimileri laikliğin dinsizlik. Ata- türk"ün de din düşmanı olduğunu öne sür- müş; kimileri de O'nun demokrasinin ge- lişmesme olanak vermediğini, örtülü bir fasjst düzen kurduğunu. hatta. Terakkıper- verCumhuriyet Fırkasıyla Serbest Fırka'nm. şahsına yönelik eleştirilere katlanamadığı için kapatıldığını. böylece Türkiye'de par- ti kapatmageleneğinin oluşmasına yol açıl- dığını. savunmakta sakıncagörrnernişlerdir. Bütün bu eleştirileri yapanlar sanki yıl- lar önce ülkede demokrasi için her şey ha- zırmış. tüm koşullar varmış gibi bir düşün- ceden hareket etmekteler. Oysa. bugün ge- linen noktadan geçmişe bakıp değerlendir- me yapılırken 70-75 yıl önce ülkenın için- de bulunduğukoşullan ve olanaklann göz- den ırak tutulmaması gerekirdı. Okur-ya- zarhkoranı % 10"u zor bulan. eğitim düze- yidüşük,ekonomisi gelişmemiş, sermaye>e bilgi birikiminden >oksun. sosval ve sfvasal örgüüeame bilinci oluşmanuş bir toplum bu haliyle acaba çokpartili ve Ûberal basın- b bir demokrasiyi taşıvacak güçte mi> di ve bu düzen. de\Tİmlerie öngörülen değişim dışında hangi fikirieri ve ne gibi yenilikleri getirebilirdi? Ashnda aradan geçen uzun yıllara ve hayli ileri gidilmesine karşm son zamanlardaki olavlar bizim hâlâ "vöneten demokraâ>i" kuramadığımızi, var olanı da koruyamadığımızı göstermedi mi? Eger TerakkipervCT ve Serbest Fırkalarbir ılgi gör- düyse bu. o zamanki Türk halkının eriştiği siyasal olgunun gerektirdiği bir gereksi- nımden değil, Atatürk devrimlerine, özel- Hkle hilafet ve saltanatm kaldınlmasınakar- şı duyulan tepkiden %e bugün olduğu gibi din yanhsıbirpolitikaya gözkırpmanmyap- tığı primden kaynaklanmıştı. Ulusal Kur- tuluş Savaşı'nda ve savaşı izleyen yıllarda çok partilı liberalbir düzene gidilseydi o za- manki koşullar içinde ve her yenilığin kar- şısına dikılen karanlık kafalarla savaşı ka- zanmak. Türk toplumunu çağdaşlaştırma- yı amaçlayan devrimleri gerçekleştirmek mümkün olabi!irmiydi?Yanmyamalakve neler getıreceği belli olmayan bir demok- rasi için yüzyıllardırbeklenen çağdaşlaşma ginşımlen tehlikeye sokulamazdı. Nitekim. Terakkıperver Fırka'nın faaliyete geçilme- sıylebirlikte "dineldengidh'or'' söylemiy- le ortaya çıkan $eyh Said'm ateşlediği Kürt isyanıyla karşılaşılmış, Serbest Fırka'nın kurulmasından sonra da ortamı mü&ııt bu- lan gericılerinteşvikvetahrikiyle Menemen olayıpatlak\ermişti. Parti kapatmak ve demokrasiy i engelle- mekle itham edılen Atatürk ülkede gerçek- ten demokratik düzeni istemeseydi hep de- mokrasiye olanak hazırlayan de\rimlereve laik cumhuriyete gerek göriir müydü? Hem Terakkipen er ve Serbest Fırkalann kurul- masında Atatürk'ü zorlayan bir neden mi vardı? Kendilerini demokrasiyi savnnma durumunda gören özellikle akademik ka- riyer sahibi bazı kimselerle köşe yazarlan- nın bu gerçeklen hesaba katmadan Ata- türk'ü demokrasi karşıtı olarak gösterme- leri büyük bir haksızhk ve insafsızhktır. Atatürk dine de karşı değildi. aksine inanç ve ibadete saygı göstermiş. yalnızca dinin kamusalişkrdeyeralmamasLsi>aseteveId- şisdçıkaıiaraaletedilmemesikonusunda du- yarlı olmuştur. Gerçekte. düşünce ve vic- dan özgürlüğünü getiren laiklik her çeşit din, inanç ve düşünceyi gü\ence altına al- mıştır. Ama. 21. yiizyılın eşiğinde bulun- duğumuz şu sıralârda akademik sıfatı olan bir kişi laiklikten soz ederken bakın hâlâ ne diyor: "lslam topyekünbirideoloji. aynıtst- manda si>aset. bir hukuk.birahlakbir eko- nonıi. bir bilim. bir hayat nizamııdır. Islam- da dinden bağımsız birsiyaset,Tann'ran po- zitif emirierinden ayn bir ahlak. kutsaldan anndınlrmş bir bilim mümkün değüdir." Düşünce yapısı bakımmdan ortaçağ öz- lemini yansıtan bu görüş ve inanışa göre. her çeşit dünya işi ve insanla ilgili etkinlik- lerin tümünün dine dayandınlması gerek- mektedir. Yani. çağdaş hukukyerine çok hu- kuklu Medine SSzfeşmesi ya da halen îran ve Suudi Arabistan"daki lslam hukukunun ilkel kuralannın uygulanması. "kutsaldan annduıinuş bir bilim mümkün değUdir" denirken de herhalde müspet ılmin ortaya koyduğu gerçeklere karşın örneğın. Adem'in balçıktan, Havva'nvn da onun sol iğe (eğe) kemiğinden yaratıldığına ve de kimi akılla bağdaşmayan dinsel kaynaklı dogmalara inanmamız isteniyor. Hem de insanoglunun planetlere adım atmak üzere olduğu ve bi- limin genlerin karakterini değiştirebilecek gelişme gösterdiği bir çağda!.. ARADABİR AHMET ARPAD Cibali Günümüz Istanbul'unda çoğu kişi Cibali'yi pek bil- mez. Adını, Fatih'in ordusu ile buradaki sur kapısı- nı kırıp içeri giren Bursa Şubaşısı Cebe Ali Bey'den alan küçük Haliç semtinde seksen-doksan yıl ön- cesine kadar çoğunlukla Rumlarta Yahudiler yaşar- dı. Eyüp yolu üzerindeki Cibali'nin küçük meyhane- leri de ünlüydü. Tulumbacılar, at arabacılan, kayik- çılar akşam masasına otururdu. Civar semtlerin be- kâr beyefendileri de Cibali'nin o sokak arası mey- hanelerine bir tek atmaya uğrardı. Türk Tiyatro- su'nun Naşit Beyden sonra yetiştirdiği en başanlı komedyeni olan Muammer Karaca'nın üç bin kez sahnelediği "Cibali Karakolu" oyununu hangi istan- bullu unutabilir? Cibali deyince, Tütün Fabrikası gelirdi eskilerin ak- lına. Yanındaki Yaprak Tütün Deposu ve Tekel Ku- tu Fabrikası ile on binlerce insanın tam bir yüzyıl ek- mek kapısı oldu. Yüzleri solgun, ciğerieri sağlıksız emekçilertütün tozlan arasında yaşam kavgast ver- di Cibali'de. Sabah sekize beş kala kalın kalın ça- lan fabrika düdüğü Vefa'dan Sultan Selim'e, Fe- ner'e heryerde duyulurdu. Çamurlu yokuşlan inen- ler, toprak sokaklardan fırlayanlar, salaş iskeleye ya- naşan vapurdan atlayanlar soluk soluğa işe yetiş- meye çabalardı. istanbul gerçeklerini hiç bir gün kavramamış, göz- lerinin rengi mavi, taşralı bir belediye bâşkahımız var- dı. Cibali Tütün Fabrikası'nı ingilizlere peşkeş çek- meye niyetlenmişti. Beş yıldızlı otel yapsınlar diye. Bereket, nasip olmadı. Şimdi üniversite yapacaklar- mış. • • • Osmanlı'nın tekelinde olan tütün imalat ve satışı, devlet borçlannın artması nedeniyle 1876'da Düyun- u Umumıye Idaresi'ne bırakılmıştı. 1884'te kurulan Cibali Tütün Fabrikası da, cumhuriyetin ilk yıllanna (1925) kadar Fransız Reji idaresince işletilmiştir. Ata- türk'ün millileştirip yabancılardan kurtardığı Türk tütüncülüğü şu sıralaryine elden çıkanlıyor. Yine ya- bancılara veriliyor, "ölüm fermanı" getiriliyor. Özal'dan Özalcı politikacılar, yabancı tekellere ül- ke kapısını ardına kadar açtı. Pazarımızı dış para- babalanna peşkeş çekenler hep oldu. Sümerbank, Et-Balık Kurumu ve Süt Endüstrisi Kurumu'ndan sonra Tekel'i de önce işlemez duruma getirdiler, sonra da 1 "devretmek" zorunda kaldılar. "Yağmala ve sat" ilkesi geçertiliğini hiç yitirmedi. Gıda mad- desi dışalımı yapmayan Türkiye'de her şey "Çikita" muz ile başlatıldı. Üretimi koruyup arttırmanın yol- lannı hiç aramadılar. Hayvancılıktan tütüncülüğe on- larca milyon üreticiyi yıllardır inletiyorlar. Inleyen sa- dece "efendimiz" köylü mü?.. Büyükkent tüketici- sinin de yaşam savaşı sonsuz. Yabancı sigara tekelleri de, içerideki "değnekçi- ler" olmasaydı yurda giremezdi. Gel de yine O'nun "Gençliğe Sesleniş "ini anımsama! Etine, buğdayı- na, balığına sahip çıkamayan insanımız şimdi tütü- nünü nasıl sahiplensin? Seçilenler seçenleri hep ayakoyununa mı getirecek? Eğer birileri bu ülkeyi "satmaya" niyetli ise bunda biz bireylerin de suçu var. 1980'den sonra yöneticilerin bilinçle ekonomik bunalıma sürüklediği ülkemizde tüm devlet kuruluş- lannın teker teker sonu geliyor, Ulusal çıkariar hep kulakardı... 120 yıl önceki Düyun-u Umumiye'nin yerini günümüzde IMF aldı. Düyun-u Umumiye'ye teslim, Osmanlı'nın sonunu getirmişti... TRAKYA MİTİNCE HAZIR YA SİZ? VERİMÜ TARIM ALANU\RININ YANLIŞ KULLANIMINI ÖNLEMEK VE ETKİN BİR KAMUOYU OLUŞTURMAK İÇİN StZ DE DESTEK VERİN, ÇOCUKLARIMIZ AÇ KALMASIN. 11 NİSAN 1998 CUMARTESİ CÜNÜ, SAAT 11.00'DE PEHLİVANKÖY'DE (Kırklarelı) BULUŞALIM. TEMA Türkiye Çöl Olmasın DE\T:Lİ SULH HUKUK MAHKEMESI'NDEN Sayı: 1997/206 Davacı Mehmet Oktay Çetinel tarafından Kayseri ili, Develı ilçesi, Güneyaşağı mahallesinde kain 432 ada 3, 4, 10, 66. 67, 450 ada 36, 451 ada 7, 452 ada 9, %51 ada 14. 762 ada 75. 768 ada 84 parseller ile lbrahimaga ma- hallesinde kain 599 ada 3. 600 ada 5 parseller ile Yazıba- şı köyünde 1228 parsel, lbrahimaga mahallesı 1045 ada 48 parselin izale-i şüyu yoluyla satılmasına ilişkin açılan davada davalılar Sevim Köylüoğlu, Şadiye, Şazimet, Ha- tice Sebıha, Fiğen Hatice, Emrah Şinasi, Hatice Yasemin, Fatma Hülya, Yavuz Turan ve Zeynep Meltem Köylüoğ- lu'na dava dilekçesinin tebliğ edilemediğinden bu şahıs- lann mahkememizin 27.5.1998 günü saat 9'da mahkeme- miz salonunda hazır bulunmalan veya kendilerini bir ve- kille temsil ettirmeleri hususu dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 14331 Kazasız Yollar, Yolculuklar... Av. SENAY EKYUGRULAvdmBarosundan G ülhane Askeri Tıp Akademisi "nin camından dışanya bakıyorum. .\nkara ışıl ışıl ama korkuyorum. yann ameliyata gireceğim. Tra- fık kazasında kınlan bel kemiğim onanlacak. Felç olma olasılığı yüksek. Gözyaşlanm akmamah. Yakınlanm da- ha fazla üzülmemeli. 1997 yılını, trafık kazalannın en yoğun yaşan- dığı y\l olarak anımsayacağız. 1997 yılında ya- şanan bu olaylarda, kimilerimiz sevgililerini. ki- milerimiz can yoldaşlannı, can parçalannı yitir- di. Bu kazalardan birileri yaralı olarak kurtuldu. Bu yaralılar gerçekten kurtuldu mu? Geçirdikle- ri trafık kazasından uzun bir süre geçmesine kar- şın hâlâ sağhklı yaşam düzeyine kavuşamayan bu insanlan, fiziksel ve psikolojik açıdan kurtulmuş saymak olası değil. Çekilen acılara neden olan ki- şilerin. Türk Ceza Yasası'nın hoşgörüsünden ya- rarlanarak. özgürce dolaşmalan. çekilen acılann artışı olmakta. Halen yürürlükte bulunan Türk Ceza Yasa- st'nın, trafık suçlan ile ilgili yaptınmlan. caydı- ncı ve can yakıci olmaktan uzaktır. Durum böy- le olunca, gerek araç sürücüleri ve gerekse yol- cu taşıyan fırmalar. kazalann oluşmaması için ge- rekli önlemleri almamaktadırlar. TürkCeza Yasası'nda önemli bir değişikliği ön- gören yasa tasansının yasallaşması en kısa süre- de gerçekleştirilmeli. Parlamento tasanya önce- lik vermelidir. Parlamento, tasannın yasallaşma- sına öncelik vermezse, yürürlükteki caydıncılık- tan uzak bu Türk Ceza Yasası uyannca, karayol- lan mezbahaya dönmeye devam edecektir. 36 ki- şinin diri diri yanarak ölümünü kim unutabilir!.. Türk Ceza Yasasi'nda önemli değişikliği öngö- ren yasa tasansı halen Adalet BakanlığYndadır. lçişleriBakanlığı'ncadabutasandesteklenmek- tedır. Adalet Bakanlığı. Türk Ceza Yasasf ndaki değişikliği öngören tasanyı Bakanlar «.urulu'na gönderecek, Bakanlar Kurulu da bu tasanyı Mec- lise sunacaktır. Bu aşamadan sonra. Meclis ko- misyonlannda ele alınacak olan tasan genel ku- nıla indinlecek ve genel kurulda yasallaştıktan sonra, cumhurbaşkanlığı onayı ile resmi gazete- de yayımlanıp yürürlüğe girecektir. işte bu uzun yasal prosedürün en kısa süreye indirgenmesini diliyoruz. Tasanya öncelik verilmeli. Komisyon- lardan hızla geçirilmelidir. Bu tasannın yasallaşması halinde trafık kaza- lannda ölüme yol açan sürücüler cinayetten yar- gılanıp. en az on yıla mahkûm edileceklerdir. Ve bu cezalan ertelenmeyecek, paraya çevrilmeye- cektir. Uygulamadaki Türk ceza Yasası uyann- ca ise trafik kazalannda ölümlü kazaya kanşan sürücükrtedbirsizlik, dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyetten en az bir ceza ile kurtuluyorlar ve genellikle tutuksuz yargılanıyorlar. Caydıncılık- tan uzak bu Türk Ceza Yasası uyannca suç ora- nı her gün biraz daha artmaktadır. Diliyoruz ki yolcu taşımacılığını yalnızca tica- ri amaç olarak gören otobüs fırmalan. bu yasa tasansmın gerçekleşmesini engellemesinler. Ba- sından öğrendiğimiz kadan ile bu karar şimdilik kaydı ile ertelendi. Bu yoğun baskılann. Türk Ceza Yasası'nın değiştirilmesinde de etkin ol- mamasını diliyoruz. Salt Türk Ceza Yasası'nda değişiklik yapılma- sı yeterli değildir. Türkiye'de yolcu taşımacılığı. yüzde doksan beş oranında karayollan ile yapıl- maktadır. Ivedilikle, karayollan taşımacılığin- dan, demiryolu taşımacıhğına geçişyapmamız ge- rekmektedir. Turgut Özal bir dönem bu isteme. demiryolu taşımacılığının ülkeyi komunizme gö- türecegini bclirterek. karşı koymuşru. Tüm Av- rupa ülkelerinde yük ve yolcu taşımacılığı demir- yolu ile sağlanmaktadır. Bu ülkeler demiryolu ile örülü olduklan halde, komünist ülke olmamış- lardır! Elbette karayolu taşımactlığından demir- yolu taşımacıhğına geçiş bir süreci gerektirdi- ğinden, öncelikle karayollannda etkin önlemler almalıyız. Ekonomik koşullar zorlanarak otoban ve otoyollann yapımında pilot bölgeler seçilme- li. Araç sürücülerinin alkollü olarak sefere çıkış- lan önlenmeli ve aynca araçlara hız sırurlayan ci- hazlar takılması yasal hale getirilmelidif.""'."'"'' ı • ' ı ' i • •>; de BUGÜN Şans Küreleri yine sizin için dönüyor... SAYISALGECE KÜBAT, HÜSEYÎN TURAN ve MANSUR ARK'm katılımlanyla seyirci ve stüdyo konuklanyla mini yanşmalar, müzik ve eğlence... 1800'lü yıllarda çiftliklerini ellerinden almak isteyen büyük toprak sahiplerine karşı direnen çiftçilerin öyküsü... Yön.: Eugene Levy Oyn..: Kris Kristofferson, Jolın Vernon, Wendel IVteldnam. PENCERE Şaire İlişmeyin... Can Yücel bir tanedir.. Eşi menendi yoktur. Şair, çevirmen, yazar, düşünür, dost, arkadaş, ba- şımızın tacıdır; Hasan Âli Yücel'in oğlu olması işe bir ayn revnak katıyor. İyi ki Can var.. Yoksa dünya bunca güzel olmaz, bizim evin çev- resindeki erik ağaçlan mart ayında çiçek açmazdı. Can'ın iyi ve kötü huylan vardır; iyi huyianndan bi- risi içkiyi sevmesi, ikincisi öfkelendiğinde sövmesi- dir. Ancak bu huylar herkese yakışmaz; içmek ve sövmek Can kadar güzel şiir yazanda iyi huy sayı- lır, sıradan adamın içmesi ve sövmesi ayıptır, kötü- dür. Gazetelerin yazdığınabakılırsa, Can Yücel, Cum- hurbaşkanı'na sövmüş, bu yüzden dava açılmış, şair hapis cezasına çarpttnlmış, içeri girecekmiş; dost köşe yazarlan bu olaya ilişkin yazılar yazıyor- lar; kimisi Cumhurbaşkanı Süleyman Bey'in Can Yü- cel'i bağışlamasını diliyor; kimisi de Süleyman Bey'e yükleniyor, Demirel'in geçmişine öfkelenerek ver- yansın ediyor. • Adamın biri idamlik suç iştemiş, içeri atmışlar, yar- gılamaya başlamışlar. Savcı, iddianame, tanıklann dinlenmesi, belgelerin toplanması, yazışmalar, sa- vunma, karar, Yargrtay, bozma karan, yine mahke- me, yeni karar, yine Yargıtay, vesaire, derken aradan yirmi yıl geçmiş. Sanık tutuklu geçen sürede oku- ma yazma öğrenmiş, kitaplar devirmiş, yaşamı al- gılamış, felsefeye merak sarrrnş, yeni bir adam or- taya çıkmış; ama, gel gör ki karar kesinleşmiş. ldam edileceği sabah darağacına götürülürken suçlu söyleniyormuş: : t.r ,, - Yanlış adamı asıyorsunuz!.. .." ".' Savcı sormuş: . '• ,V'- -Neden?.. - Ben 20 yıl önce tutukladığınız adam değilim, bir başka insan var karşınızda... O bir başka insanı ipe çekmişler... ,. Hiç de iyi etmemişler... Geçmişle uğraşmayı bir yana bırakıp geleceğe bakmak çok daha iyidir... Yaşamı güzelleştirir... ; İnsanı da... • Türk Ceza Kanunu'nun 158'inci maddesi "Cum- hurbaşkanını tahkir"e ilişkindir. 1889 tarihli Italyan Ceza Yasası'ndan alınmıştır; ama, o dönemin Ital- yası'nda, cumhurbaşkanı değil, kraldı devletin ba- şı... 1950'de Celal Bayar Çankaya'ya çıkınca, 158'in- ci madde yüzünden çok yurttaşın canı yandı. Bu- nun üzerine 27 Mayıs devriminde madde değiştiril- di; cumhurbaşkanına hakaretle sıradan yurttaşı tah- kir koşullan arasındaki aynm bir ölçüde kaldınldı; bu- na karşm uygulamada yanılgılar oluyor. 158'inci madde yüzünden mahkemelere çok git- tim geldim ben; en sonunda Turgut Özal Çanka- ya'ya çıkınca hakkımda üç dava açtırdı; hepsinden beraat ettim; 158'inci maddenin anlamsızlığını de- neyimle öğrendim. .. Gereksiz bir madde bu... . . . . . .;.- : . . . • -. ••• -/^M: ,..ı n Yıl 1^26!.i Ik/Jedeni Kanun çıkmış, ama, kocanirv haberi yok, kansına öfkelenmiş: - Boş ol!.. Çokbilmiş kadın elini beline dayayıp dikilmiş: - O eskidendi, şimdi Gazi Paşa'nın kanunu çıktı, senin lafınartıkgeçmez... . ^ . Yüreği yanık koca: "" - Ulan o kanuna da, o kanunu çıkarana da, senin Gazi Paşa'nada... Kadın pencereyi açıp bağırmaya başlamış: - Mahalleli, bu herif Gazi Paşamıza küfrediyor... Kocayı yakalayıp içeri atmışlar, adam ne yapsın, oturup Çankaya'ya bir mektup yazmış, her şeyi ol- duğu gibi anlatmış... Atatürk mektubu okuyunca gülmüş, yetkilileri uyar- mış: - Böyle şeylerin önüne geçelim!.. Sabahattin Ali'yi a n m a g e c e s i (ÖLÖMÛKÖN 50. YILINDA) Sunonlat'. Metin Belgin - Şahnaı (aktralp Dia Gösteriji: iso Çelik Ölümünün 50. Yılında Sabahattin Ali • Ataol Behromojjlu SabahattinAli'yeAğıt • Faure/Elegie,SainlSoens/KuğununÖlümü Viyolensel'. Rahşan Apay, Arp: Günce Koral Sabohattin Ali Şiirleti • Zeliha Berksoy Öykülerr/le Sobahattin Ali • Dojjan Hızlan Sabohattin Ali Şorkıları • Nükhet Duru Romonlorıyla Sobahottin Ali • Konur Ertop Anılarda Sabahattin Ali • Müzehher VâND • Rasih Huri lleri Sobahartin Ali Dosyost • Turgui Kaıon Sabahattin Ali Siirleri • Zofer Ergin Sabahattin Ali Şarkıları »Edip Akbayrom Atotürk Kültör M»rk»zi (AKM) Büyük Salon Taksim, İstanbul 18.4.! 998 Cumorteı, soot 20.30 Doveliyeler İçin: AKM Gçcleri (Taksim / U 2S1 56 00-254) Cumhunftt Kitap Mûb aabim M 252 M Bl) Kitap Sorayı (Cağobğhı M . 527 79 82) ERZURUM ASLİYE1. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 997 607 Davacısı Hanım Öztaş tarafından da\alı Sehhattin Öztas. aleyhine açılan boşanma davasının yapılan duruş- masında verilen ara karan gereğince. Davalı Selahattin adma dava dilekçesi ilişik meşruat- lı davetiye çıkanlmış, ayrıldığından tebligat yapılama- mış ve zabıtaca da araştınlmış ise de adresı tespit edile- mediğinden dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar ve- rilmış olmakla. Davacı ile davalmm resmen ev li olduğunu, müşterek çocuklarının olmadığını, ancak Bahar Oztaş isimli ço- cuğu yuvadan alarak evlat edindiğini. davalınm davacı- ya fena muamelede bulunduğunu. kötü kadınlarla yasa- dığını, aynca Yıldız Kömürcü isimli bir kadma e". tuttu- ğunu ve içini döşediğini \e birlikte yaşadığını bu neden- le hayatın çekilmez hal aldığından boşanmalanm karar verilmesıni ve davacı \e çocuk için şımdılık aylık 30.000.000.- TL nafaka verilmesini istemiştir. Davalı Selahattin Öztaş'ın duruşmanın atılı bdundu- ğu 5.5.1998 günü saat 09.00'da mahkeme duruşrra salo- nunda hazır olması veya kendini bir vekille temsil ettir- mesi, aksi takdirde davanın yokluğunda yürütü'.üp so- nuçlandınlacağı hususu davetiye yenne kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 17.3.1998 Basın: 14!07
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle