Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10NİSAN1998CUMA
HABERLER
İran'dan
Hizbullah notası
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Iran'ın Ankara
Büyükelçiliği. Türkiye
Dışişleri Bakanlığı'na bir
nota vererek. 'Türkiye
Hizbullahf olarak bilinen
yasadışı terör örgütü ile
ilişkisi olmadığını
kaydetti. Büyükelçilik dün
verdiği notada.
gazetemizde 6 Nisan'da
çıkan 'Hizbullah'ın
belkemiği Iran" haberinin
dayandınldığı Diyarbakır
Devlet Güvenlik
Mahkemesi iddianamesi
ve Şanlıurfa Emniyet
Genel Müdürlüğü'nce
yayımlanan kitapçıkta
Tahran yönetimine
suçlayıcı ifadelerde
bulunduğunun saptandığı
kaydedildi. Notada,
Iran'ın 'Türkiye
Hizbullahf adı altında bir
grubu tanımadığı ve
ilişkisi bulunmadığı
kaydedilerek haberde adı
geçen iddianame \ e
kitapçığın birer örneği
istendi.
izdiham
• tstanbul Haber Servisi -
Bayrampaşa Cezaevi'nde
adli tutuklulann dünkü
açık görüşünde yine
izdiham yaşandı.
Askerlerin küçük gruplar
halinde içeri aldığı
görüşmecilerden ikisi
izdiham nedeniyle fenalık
geçirirken demir kapılann
önünde yığılan topluluk
sıksık "aç. aç" diye
bağırdı. Yetkililerönceki
gün meydana gelen firar
girişimi nedeniyle
önlemlerin arttınldığını
belirttiler. Bayrampaşa
Cezaevi'ne dün öğle
saatlerinde gelen Halkın
Hukuk Bürosu
avukatlanndan Metin
Narin ve Behiç Aşçı, fırar
girişiminde bulunan Şadi
Ozbolat ve Ercan Kartal'Ia
görüştü. Firar girişimi ile
bağlantılı olduklan ileri
sürülen Aynur Güngör.
Özlem ve Banu Özdemir,
Demet Direk. Gülnaz Çil.
Zuhal Göçebe ve Bülent
Özdemir'in Terörle
Mücadele Şubesi'nde
sorgulandıklan bildirildi.
Kadm Kurultayı
• ANKARA (ANKA)-
CHP Kadm Kollan, yurt
çapında yürüttügü kadm
kurultaylannın üçüncüsünü
Çorlu'da gerçekleştirecek.
Geçen aylarda ilki Siirt'te,
ikincisi Denizli'de yapılan
kurultaylann üçüncüsü olan
Marmara Kadın Kurultayı
25 Nisan'da Çorlu'da
gerçekleştirilecek. Kadın
Kollan Genel Başkanı
Güldal Okuducu,
Güneydoğulu kadının
acılanna ve sıkıntılarına son
vermeyi, Egeli kadının
yaşama mücadelesindeki
tarihsel öncülüğü
saptamayı. şimdi ise
Marmaralı kadının geniş
ufuklannı paylaşmayı
amaçladıklarını kaydetti.
Açıklama
• Haber IMerkezi -
Gazetemizin dünkü üçüncü
sayfasının manşetinde
çıkan "Ulaşımda çarpık
seçim" başlıklı haberde
bir kanşıklık nedeniyle
yanlış rakamlar yer
almıştır. Haberde ve
başlıkta "4.5 milyon
kilometre" olarak çıkan
Atatürk'ün yaşadığı
yıllardaki demiryolu ağı 4
bin 500 kilometre. 1950'den
itibaren yapılan demiryolu
ise toplam bin 500
kilometredir. Haberdeki
kanşıklık nedeniyle
okurlanmızdan özür dileriz.
A. Güven Gürkan: Hükümete zaman tanımak, rejime şans tanımaktır
'CHP'de çatlak derin'TUREV KOSE
ANKARA - CHP'de parti içi
aktif mücadeleyi bırakan Izmir
Millervekili Aydın Güven Gür-
kan, "var olan durumdan mut-
lu olmayan sosyal demokratla-
nn" katılacağı bir platform
oluşturma arayışına girdi. Gür-
kan. "Partide sessiz ama derin
bir rahatsızlık var. Kongre mü-
cadelesinde yokum. kurultav-
dan hiçbir şe\ beklemiyorum.
Eğer amaç, Sayın Baykal ve ça-
lışma arkadaşlannı belirlemek-
se, buyursunlar, istedikJeri gibi
yapsııilar" dedi. CHP Genel
Başkanı Deniz BaykaFın son-
baharda seçime gidilmesi isteği-
ni de eleştiren Gürkan, "Bu hü-
kiimet gidebildiği kadar gitme-
lidir. Bu hükümete zaman ve ra-
hatlık tanımalıyız. Bu, bana,
sanki rejime de şans tanımak gi-
bi geliyor" görüşünü dile getir-
di.
Son seçimlerden bu yana par-
ti içi sorunlarla ilgili olarak sus-
kun kalmayı yeğleyen Aydın
Güven Gürkan, bu tavn ve
CHP'nin durumuyla ilgili soru-
lanmıza şu yanıtlan verdi:
- CHP kuruhay sürecinde, an-
cak ilk kez etkili ve organize bir
muhalefet hareketi görülmüyor.
Herkes hayatından memnun
mu?
- Bilindiği üzere SHP-CHP
birleşmesinden sonra Sayın
Baykal ve arkadaşlan yönetime
geldiler. Sayın Genel Başkan'a
ve ekibine geniş bir zaman ta-
nındı. Parti içinde hiçbir çekiş-
me ortamı yaratılmadı. Özellik-
le siyasal dinciliğin insanlan-
mızda derin kaygılar uyandırdı-
ğı bir dönemde; ne pahasına
olursa olsun parti dayanışması-
nı güçlendirmeyi daha önemli
bir ödev saydık. Ama ne yapar-
sak yapalım; yönetimin aynm-
cı davranışlannı birtürlü düzel-
temiyoruz. Panide sessiz ama
derin bir rahatsızlık olduğunu
düşünüyorum.
- Rahatsızlik neierden kay-
nakianıyor?
- Birleşmenin en temel neden-
lerinden bin CHP-SHP birleş-
mesinin tüm demokratik. laik,
özgürlükçü kesimlerin odağı,
buluşma noktası olabilmesiydi.
Partinin oylanmn yüzde 10 dü-
zeyine düşmesini bile bu yöne-
time fatura etmedik. Umduk ki
bizi yüzde 10'a düşüren neden-
ler iyi analiz edilir ve gerekleri
yapılır. BöylecedeCHPkısasü-
rede toplumun temel dayanışma
ve güven odağı haline getirilir.
Arkadaşlanmızın ve benim ka-
• Parti içi aktif mücadeleyi bırakan CHP İzmir Milletvekili Aydın Güven
Gürkan, yeni bir sosyal demokrat yapılanma arayışında. Gürkan, 'Kongre
mücadelesinde yokum, kurultaydan bir şey beklemiyorum' diyor.
naatim çok açıktır: Partimiz
köklü bir biçimde yenilenme-
den ve kurumlaşmadan ciddi ve
kalıcı bir biçimde güçlenemez.
CHP, çökme noktasına gelmiş
yerleşik siyaset anlayışının,
İcadrolaşmasının ve kurumlaş-
masının bir parçası olmamalı-
dır.
- CHP Küçük Kurultayf nda
görüşlerinizi "Kırmızı Kitap-
çık" olarak sundunuz. Bir tepki
aklınızmı?
- Hayır, katiyen. Parti içi gü-
cün ve iktidann kendilerinde ol-
ması yeterli sayıldığı için hiçbir
görüşümüz ve düşüncemiz dik-
kate alınmıyor. Kırmızı Kitap-
çık dışında da başkaca yazılı
başvurulanmız oldu. Tümü yok
varsayılıyor. Son üç yılda parti-
miz açısından da Türkiye açı-
sından da çok kritik günler ya-
şadık. Çok önemli kararlar al-
mak durumunda kaldık. Bunia-
nn hiçbirini parti grubunda tar-
tışmadık. Gruptan istenen, sa-
dece dinleyen kulak ve alkışla-
yan el.
- Neden bir kongre mücadele-
sine girmiyorsunuz?
- Once şunu sorayım: Kong-
reler gerçekten demokratik olu-
yor mu, üyelik haklan korunu-
yor mu. genel merkez yansız
mı? Söylenen bir düşünceden,
yapılan bir eleştiriden yararlan-
mak isteniyor mu, parti içinde
iletişim, etkileşim kanallan açık
mı? Böyle bir parti içi ortam ol-
madan, kongreler sürecinde yü-
rütülecek bir mücadele biliyo-
rum ki çok lcısa sürede anlam-
sız, yararsız ve kişiselleştirilmiş
bir parti içi çekişmeye dönüştü-
rülecektir. Geçmişte bunlan çok
ya$adık. Kavruk ve kutuplaştı-
ncı İnönü-Baykal çekişmeleri
yıllarca sürdü. Ne oldu, ne de-
gişti, parti bunlardan ne kazan-
dı? Kendimizi ne kadar yenile-
yebildik?
- O halde kurultaydan da hiç-
bir şey beklemiyorsunuz~
- Hayır, hiçbir şey. Eğer amaç,
Sayın Baykal-ve çalışma arka-
daşlannı belirlemekse, buyur-
sunlar istedikleri gibi yapsınlar.
İşte, kendileriyle çekişecek hiç
kimse yok. Ama sorun bu değil
ki! Sorun, partiyi ve siyaseti
köklü bir biçimde yenilemek.
- CHP'nin oylannın arttığı iz-
ienimine kabbyor musunuz?
- Umanm öyledir. Yönetim
(
D
u
hükümet
x)gidebildiği yere
kadar gitmelidir.'
^ ama
Ç> Sayın
Baykal ve çalışma
arkadaşlannı belirlemekse,
buyursunlar.'
orun, partiyi ve
siyaseti köklü bir
biçimde yenilemek.'
kimde olursa olsun, CHP'de
simgelenen değerlere daha çok
seçmenin yönelmesi; çağdaş,
demokratik Türkiye'nin gelece-
ğinin güvencesinin artması de-
mektir. Ama, oylann 3-5 puan
arttığı izlenimine dayanarak,
yönetimi ve partiyi başanlı say-
mayı asla kabul edemem. Ka-
nımca, konjonktürel ve sınırlı
artışlar bir yana bırakılırsa, par-
timizin güçlü ve kalıcı bir bi-
çimde yükselmesi, kapsamlı bir
yenilenme sağlanmadan ola-
naklı değildir. Tıpkı 70'li yıllar-
da olduğu gibi, köklü bir yeni-
lenmeye gereksinim var. Taktik-
sel çıkışlarla sağlanan oy artış-
lan geldikleri gibi kolaylıkJa gi-
debilirler de...
- Parti yönetiminifln erken se-
çim isteğine neden karşısınız?
- Sayın Başbakan seçime
CHP tarafından "zorlanmak"
istiyor olabilir. Hayır, partimiz
katiyen bu oyuna gelmemelidir.
Kamuoyunda "CHP seçimden
başka çare bırakmadı" kanısı
doğmamalıdır. Çünkü biliyo-
rum ki. ben de dahil, halkımız
istikrar istiyor. Bu hükümet gi-
debildiği kadar gitmelidir. Özel-
likle bir "sorumluluk ekonomi-
si"nden. seçim dönemlerinin
"vaat ekonomisi"ne geçilmesi-
nin çok olumsuz sonuçlan ola-
cağını düşünüyorum. Aynca şu-
nu da sormak gerekli: Madem
oylar artıyor. neden erken bir se-
çim.' Bırakınız artmaya devam
etsin.
- Sizce bu hükümet en temel
kuruluş nedeni olan irticayla
mücadelede başanlı mı?
- Kuşkusuz ANAP'ın iç den-
geleri kararlı bir mücadele için
çok eJverişli değildir. Ama
ANAP, hangi yükün altına girdi-
ğini bilerek hükümet olmuştur.
"Ben yapacaktım, ama
CHP'nin oyun bozanhğı fırsat
vermedi" diyememelidir. Siya-
sal dincilik devlet içinde de top-
lum içinde de gerçekten ciddi
bir biçimde yol almıştır. Şimdi
bir muhafazakâr parti. "Evet,
ben de bununla mücadeleetmek
btiyorum'" diyor. Bunu yapabi-
lir, yapamaz; ama biz bunun en-
geli olarak görülmemeliyiz. Bir
seçimden sonra siyasal dincilik-
le mücadele konusunda bizimle
ve DSP ile işbirliği yapabilecek
muhafazakâr bir parti bulama-
yabiliriz. Görünen o ki, rejimin
taşlan adamakıllı yerlerinden
oynamıştır. Deniz çok dalgalan-
mıştır. Bu hükümete, taşlan bı-
raz yerine oturtmak, dalgalan
biraz yumuşatmak için zaman
ve rahatlık tanımalıyız. Bu ba-
na, sanki rejime de şans tanımak
gibi geliyor.
- Sizin de içinde bulunduğu-
nuz bir Sosyal Demokrat Hare-
ket'ten söz edüiyor-,
- Henüz daha tartışma aşa-
masındayız. Kararlaştınlmış,
yaşama geçirilmiş bir şey yok.
Adı da henüz daha kesinleşmiş
değil. tşin özü şu: Bugünkü par-
ti yapılan, işleyişleri, kadrolaş-
malan, liderlik anlayışlan. üre-
timleri Türkiye'ye yetmiyor.
Biz de diyoruz ki. var olan du-
rumu yeterli görmeyen, mutlu
olmayan, bundan sorumluluk
duyan ve sosyal demokrasiyi
benimseyen herkesi birsivil top-
lum örgütlenmesinde bir araya
getirelim. Ne yapalım, nasıl ya-
palım. kimlerle yapalım. bunu
demokratik, katılımcı bir biçim-
de belirleyelim. Partili, partisiz
herkese açık bir hareket. Siyasi
partilerdeki yanlış profesyonel-
İiğe alışamayanlara ise özellik-
leaçık.
- Bu hareket bir parriye dönü-
şebilir mi?
- Hayır, böyle bir amaç yok.
Üç şeyi istiyoruz: Birincisi; dev-
rimsel bir biçimde değişen dün-
ya koşullan karşısında sosyal
demokrasinin ideolojik irdele-
melerini yapmak. Evrensel dü-
zeyde başlayan bu tartışmalar-
dan yararlanmak ve bunlara kat-
kı vermek. ikincisi; ülkemizin
ekonomik, sosyal. siyasal ve
kültürel temel sorunlanna bilgi
ve bilimden yararlanarak çö-
zümler oluşturmak. Türkiye için
katılımcı bir sosyal demokrat
program hazırlamak. Üçüncüsü
ise; gerçekte demokratik. katı-
lımcı, çoğulcu ve üretken birör-
gütlenme içinde olmak. Bili-
min, bilginin, yetkinliğin önem-
sendiği bir örgütlenme... Çıkar
ilişkilerine. makam savaşlanna,
hizipsel dayanışmalara, çeşitli
yazım ve kongre hilelerine bu-
laşmamış bir örgütlenme. Her-
kesin birey olarak ağırlığının ve
geçerliliğinin eşit olduğu; hiç-
bir aynmcılığın ve dışlanmamn
uygulanmadığı bir örgütlenme.
Herhangi bir "sulta"nın kurul-
madığı bir örgütlenme. Gücünü
yalnızca sosyal demokrasinin
evrensel ilkelerinin yaşama ge-
çirilmesine adamış bir örgütlen-
me. Istediğimiz, sadece daha ni-
telikli bir politika ve örgütlen-
me. Bununla, var olan siyasi
partileri etkilemeyi umuyoruz.
'Amtpa 'nın denetimiacttikapitilkısyonhmıdöndü'
ALt ER
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
öğretim üyesi ve Türkiye'nin eski
Avrupa Insan Haklan
Mahkemesi'ndeki savunmanı Prof. Dr.
Aslan Gündüz, A\ rupa Insan Haklan
Sözleşmesi'ne (AİHS) uygun hazırlık
yapılmadığı için Avrupa yargı
denetiminin Türkiye için fiili bir çeşit
kapirülasyona dönüştüğünü
söyledi. Bu görüşünü Adalet Bakanlığı
yetkililerine de aktaran.
Prof. Gündüz, gerekli düzenlemelerin
yapılmayarak bu sürece seyirci »
kalınması durumunda ileride
Türkiye'nin devlet yapısının ve en
hassas alanlannın sorgulanacagı
uyansmda bulundu.
De\ letler Hukuku uzmanı Prof. Aslan
Gündüz. Avrupa Insan Haklan
Mahkemesi'nin (AlHM) önüne gelen
davalan, ilgili devletin düzenine ve
yasalanna göre değil.
Avrupa Insan Haklan Sözleşmesi'ne ve
içtihatlara göre karara bağladığını
anımsattı. Mahkemenin Türkiye
Birleşik Komünist Partisi (TBKP)
hakkında verdiği kararda,
• Prof. Dr. Aslan Gündüz, Avrupa Insan Haklan
Mahkemesi'nin, önüne gelen davalan, ilgili devletin düzenine ve
yasalanna göre değil, Avrupa Insan Haklan Sözleşmesi'ne ve
içtihatlara göre karara bağladığını anımsattı.
anayasamızın konuya farklı bir
düzenleme getirmiş olmasını dikkate
almadığını vurgulayan Prof. Gündüz
şöyle devam erti: u
Bu anlamda devletin
temel düzeninin ve yapılanmasının da
sözieşmeden doğan hükümlere uygun
hale getirilmesi aranmaktadır.
Bunun pratikteki anlamı; bir dava
devrim kanunlanna ve hatta en temel
kurallara dayansa dahi mahkemenin
davayı kendi kurallanna göre ineeleme
konusu yapacağıdır. Bunun tipik
uyguiaması; anayasamızın bir gereği
olmasına karşın, Avrupa İnsan Haklan
Komisyonu'nun, askeri üyelerin varhğı
nedeniyle DGM'lerin bağımsız
mahkemeler olmadığına ilişkin kabul
edilebilir karardır."
TBKP'nin Anayasa Mahkemesi'nce
kapatıldığını, ancak AİHM'nin bunu
sözleşmeye aykın bu/duğunu
anımsatan Aslan Gündüz, bu karann
nasıl uygulanacağının merak konusu
olduğunu ifade etti. Benzer. hatta daha
trajik bir durumun DEP davası ve
gerici faaliyetler nedeniyle ordudan
atılanlar dolayısıyla ortaya
çıkabileceğini belirten Gündüz şunlan
söyledi: "Soran şurada yatmaktadır:
Bir devlet eğer kendini milletierarası
denetime tabi kılarsa sistemini bu
denetimin isteği doğrultusunda
değiştirmek /orıındadır. Bunu kendisi
yaparsa fazla problem yaşamaz.
Yapmazsa her seferinde bir mahkeme
karan ile mahkûm olur, prestij kaybına
uğrar ve sonra tedbir almak zorunda
kalır."
Prof. Gündüz, Strasbourg'daki insan
haklan denetiminin ikincil derecede bir
insan haklan koruması sağlamak için
kurulduğunu ve bir davanm
Strasbourg'da açılabilmesi için önce
ulusal yargı yollannın tamamının
tüketilmesi gerektiğini anımsattı.
Türkiye'nin Güneydoğusu'ndan gelen
davalar bakımından bu ilkenin askıya
alındığını vurgulayan Gündüz,
komisyonun Ankara'ya gelerek tanık
dinlediğine, delil topladığına ve
sonuçta bir ceza mahkemesi gibi karar
verdiğine dikkat çekti. Bir yandan
Anayasa Mahkemesi'nin kararlannın
sözleşmeye aykın bulunarak
Türkiye'nin mahkûm edildiğinin, diğer
yandan komisyonun ilk derece
mahkemesi olarak davalanmızı karara
bağladığının altını çizen Aslan Gündüz
şöyle devam etti: "Bu, sözteşme
yapılırken düşünülmemiş bir vargı
gaspıdır. Devlet ise bu kararian
uyguiamak zorundadır. Sonuçta
hazjrfıksıztık ve tedbirsizlik yüzündcn
Avrupa denetimi bizim için fiilen bir
çeşit adli kapitülasyona dönüşmüş
bulunmaktadır."
Prof. Gündüz, Güneydoğu'daki insan
haklan ihlalleri ile ilgili şikâyetlerde
savcılann soruşturmaya başlamadan,
delil toplamadan "yetldsizlik"
karan verdiğini, AIHK ve
mahkemesinin birinci derece mahkeme
gibi davranmasının nedeninin büyük
ölçüde savcılann bu turumundan
kaynaklandığını kaydetti.
UZ YAZI/ORHAJS BİRGtT
Milli Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay,
bayramı geçirrnek üzereeşi ile bırlikte Iz-
mir'egelmiş. Öğretmenevine inmiş. Ba-
kanın bu ani gelişi öğretmenleri de
memnun etmiş.
Bayramda yayımlanan gazetelerimiz-
den birisi, özetle naklettiğim bu haberi
iç sayfalannda tek sütun olarak veriyor-
du.
Tahmin ediyorum:
Bu köşenin okurlan, şimdi yazıya ni-
çin böyle bir haberden söz ederek baş-
ladığımı kendılerine soracaklardır. Oysa
gazetenin, Eğitim Bakanı'nın bayramta-
tili için Izmir'egidişi ile ilgili haberde, be-
nim alıntısını yapmadığım bir başka
özellik var. Uluğbay'ın, kendi arabası ile
ve şoföriüğünü de yaparak bu gezıye
çıkmış olduğu.
Aslında, mesela Fransa'da, hele hele
Kuzey Avrupa ülkelerinin birisinde geç-
miş olsa, bir bakanın kendi kullandığı
özel otomobili ile böyle bir geziyi yap-
masının da haber yanı yoktur.
Tıpkı 12 Eylül öncesine kadar, bizim
ülkemiz için de olduğu-gibi.
Ama, daha sonra bu ülkenin insanla-
rı da öylesine koşullandınldılar ki, bir
önemli kişinin, görevine gidişinde geli-
Sıradan Bir Haber Ama...
şinde olsun, hele hele bu tür geziler sı-
rasında, eskortsuz, görkemli, resmi pla-
kalı son model ve çok pahalı otomobil-
siz şuradan şuraya gitmesi, olmazsa ol-
maz olaylar arasında görüldü.
Başbakanlar, tarifeli uçaklara sırt çe-
virir ve devletin sadece kendileri için
dünyanın parasına alıp, personeli için
avuç dolusu dolar ücret ödediği özel
uçaktan başkasına adımlannı atmaz ol-
dular. Bu alışkanlıklannı bozmamaları
için de başbakanlıktan aynlıp nöbet de-
ğiştirdikleri durumlarda da bir büyük işa-
damının sanki babalannın haynna imiş-
çesine, emirlerine verdikleri özel uçak-
larla seyahatlerini yaptılar.
Havaalanlan ile konutlan arasındaki
mesafelerde de ya devletin ya özel ku-
ruluşlann helikopterleri, gezilerin aynl-
maz tamamlayıcılan olarak değerlendi-
rilmeye başlandı.
12 Eyjül Türkiyesi'nin bu geleneği,
Turgut Özal'ın yazılı olmayan yasalan
arasında o gün bugündür geçerliliğini
koruyor.
iktidar sahipleri, bir yandan bu ülke-
deki başta devlet savurganlığı olmak
üzere, enflasyonu kamçılayan etkenler-
den şikâyet ediyoriar: daha sonra gör-
kemli makam otomobillerine, özel uçak-
lanna, helikopterterineatlayarakyeni de-
meçler vermek için bir başka yere doğ-
ru yol alıyorlar. Bayram tatillerinde bile,
adı çoğu kez küçük rötuşlarla "ineele-
me" halinde değiştirilen gezilere alış-
kanlık halindeki araçlan ile çıkıyoıiar.
Araç şoförünün bayramı yok mu?
Ya escort polislerin dinlenme hakkı?
Onun için, Profesör Uluğbay'ın, bay-
ram dinlencesi ise, yanına eşini alarak
kendi özel otomobilinin direksiyonunda
ver elini Ege demesi, bana bir tür bay-
ram şekeri gibi geldi.
Aslında, sosyal demokrasi ya da de-
mokratik sol denilen göriişün de doğal
bir uyguiaması değil mi bu örnek?
Bülent Ecevit'in görkemli ve pahalı,
özellikteyabancı modeli makam otomo-
billerine binmeyişi, bazılan için anlaşıl-
maz ya da göstermelik gibi algılanıyor.
Devletinizin etini ve budunu düşünüp
değerlendirirseniz, gönavinizegidipgeJ-
menizi sağlayacak, bir başka deyişle
ayağınızı yerden kesecek bir otomobi-
lin öylesine görkemli olmasının hiçbir
anlamı olmadığını fark ediyorsunuz.
Hele hele dünyanın dövizi ile alınıp
emrinize verilen yabancı marka araçla-
nn, saygıdeğerpederinizden kalmadığı-
nı, hele alın terinizle kazanılmış para ile
alınmadığını da değerlendirecek vicdan
sahibi iseniz... Dönüp dolaşıp 1980 son-
rasının, yaşamımıza doğal olarak soktu-
ğu ve yerleştirdiği kurallara geliyoruz.
Çoğu eski bakan, hemen tüm emek-
li kor ve orgeneraller, terör yasasına uy-
durulan kıl/flar ile benzini ve sürücüsü de
devletten, Hazine malı araçlar ile günle-
nni gün ediyoriar.
Nedense bu eski bakanların hemen
tümü, eski AP'li, eski ANAP'lı ya da
DYP'li.
Herbiraraç için, otomobilinalımı, ba-
kımı, yakrtı, şoförün ücreti, devlete ka-
ça mal oluyor? Hiç merak eden var mı?
Bu modeli sağlığında insanlanmıza
armağan eden Tungut Bey, ölümünden
önceki vasiyeti uyannca, cumhurbaş-
kanlannın defnedilmesi gereken devlet
mezariığını beğenmedi.
istanbul'un şaşaalı bir tepesinde ya-
tıyor. Devlet, 17 Nisan'daki ölüm yıkjö-
nümüne yetiştirmek için var gücü ile ça-
lışıp bir de görkemli anıtmezar yaptırtı-
yor.
Yanm trilyon liraya mal olacak buanıt-
mezar için, merhurn Cumhurbaşka-
nı'nın eşi ve çocuklan ile kardeşi Kor-
kut Özal arasında görüş aynlığı varmış.
Dünkü "Milliyet"te Korkut Bey'in, bu
paranın bir eğitim kurumuna sarf edile-
bileceğini söyleyen demeci yayımlan-
mıştı.
Ama Semra Ozal ve çocuklannın
dünya görüşteri rahmetli Turgut Bey'in
öbür dünyada kulaklannı çınlatacak ka-
dar kesin Özalist kurallar taşıyor.
17 Nisan yaklaşıyor.
Turgut Bey'in ölüm yıldönümünde
anıtmezan başına giderek memumun
Türkiye'ye neler bıraktığını bir bir anla-
tacak olanlar şimdiden hazıriıklanna
başlamış olmalılar.
BffiBAKIMA
SERVER TANİLLl
Bir Bayram Gününde...
Sağlığıma, özellikle de gözlerime pek düşkünüm-
dür. Ama yaşamın akışı, ummadığınız bir tersliği de
karşınıza çıkarıyor bazan: Sağ gözümde bir "retina
parçalanışı" yüzünden hemen hastahaneye yatınl-
dım. Işin içine "lazer"in girdiği bir yöntemle ameliyat
edildim. Çoğu göz, bu yolla sağlığına kavuşturulu-
yor; sonuç, dilerim benim için de iç açıcı olur.
Çözünü sevdiğimin tekniği neler sağlıyor!
Öyle gözü kapalı teknik aleyhtarı değilimdir. Her
şey, insanın elinde ve onun anlayışı doğrultusunda
biçimlendiğinden, bilimin de işin içine girdiği teknik
süreç hayra da şerre de hizmet edebiliyor. Lazer, göz
kurtanrken, kimbilir nice konuda kötülüğün de orta-
ğıdır; tıpkı atom enerjisi gibi...
Insan ve içinde yer aldığı sistem!
Bilim ve teknik bu ikisinden soyutlanamaz.
Insanı daha çok insan kılmak ve içinde yer aldığı
sistemi daha fazla insansallaştırmak, bilimi ve tekni-
ği insanlığa gerçekten yararlı hale getirecek. Insan»
ve doğayı, bugün içinde çırpındığı kimi dev sorun-
lardan kurtarmanın başka bir yolunu göremiyorum.
•
Bayram öncesindeki bu terslik. bir güzel eyleme
tanıklıktan da alıkoydu beni: Strasbourg Türk Etüt-
leri Enstitüsü ile Türkiye küftürünü tanrtmak amacıy-
la kurulmuş olan "Vis-â-Vis" Derneği, "Kadm Sonı-
nunun Neresindeyiz?" konusunda bir söyleşi yap-
ması için Ouygu Asena'yı çağırmışlardı. Dostlann da
katıldığı sıcak bir ortamda, bu güzel ve mücadeleci
insanı tanımak mutluluğuna erdim.
Kadın sorununu Duygu Asena'sız düşünebilir mi-
siniz?
Asena, toplumumuzda kadını layık olduğu yere
oturtmak; kapitalizmden olduğu kadar erkek egemen
toplum yapısından gelen sömürü ve ezmeye, tutu-
culuğa, giderek yozluklara karşı savaşmak için bay-
rak açanlardan. Kafası ve cesaretiyle çetin bir mü-
cadeleyi yıllardır sürdürüyor. Gözüpek ve yılmaz bir
kişiliği var ve pek inandırıcı konuşuyor.
Söyieşisi, 3 Nisan'daydı. Ne yazık bulunamadım.
Ama çok dinleyicinin izlediğini duydum. Telefonda,
"Nasıl dedim, erkek egemen toplumun duvartann-
da büyük gedikler açtınız mı?" Güldü. Belli ki yapa-
cağını yapmış! Duygu Asena'nın Strasbourg yolcu-
luğunun ilginç izlenimlerini heyecanla bekleyecek
Strasbourglu insanlanmız.
•
Gözünüzden kaçmamıştın Bayram öncesi, ülke-
mizde bütün hukuk, giderek demokrasi sürecini et-
kileyebilecek bir olay oldu; Yargıtay 8. Dairesi'nin
verdiği karardan söz ediyorum. Hatırlayacaksınız,
üniversite harçlannı protesto eylemlerinin bir parça-
sı olarak, 28 Şubat 1996'da 12 Hacettepe Üniversi-
tesi öğrencisi, TBMM Genel Kurul Salonu'nun din-
leyiciler locasında "Öğrenci Harçlanna Hayır!" yazı-
lı bir pankart asmışlar; arkasından da 10'ar ay hap-
se mahkûm edilmişlerdi.
Yargıtay, mahkemenin bu karannı ilginç gerekçe-
lerie bozuyor: 8. Daire'ye göre öğrenciler, arkadaş-
lannın salt maddi güçlükleri nedeniyle kayıtlannın si-
lineceği kaygısıyla hareket eden "masumanebirdav-
ranış ve demokratik bir tepkide" bulunmuşlardır; is-
teklerini en etkiti biçimde yansıtabilmenin yeri de,
"yaşama görevini yapan pariamento platformu "dur.
Artık "evrensel bir insan hakkı" olarak bilinen eği-
tim ilkesini saydırmanın bundan güzel yolu olurmu?
Ve özgürlükleri savunmanın çerçevesi nasıl da an-
lamlı biçimde genişletiliyor!
Demokrasi, bizde seçimden seçime sahnelenen
bir oyun gibi gösterilir; oysa seçimler demokrasinin
sadece bir parçasıdır: aslolan özgürlüklerin ne kadar
uygulanabildikleridir. Böylece, söz konusu karar, pek
önemli bir adımdır hukuk ve demokrasi tarihimizde.
Pariamento için de uyancı olacak mıdır bu çağdaş
yorumlayış?
Aslında, bizim Anayasa'dan başlayarak bütün ya-
salanmız ve siyaset kurallanmız bir çağdaş yorumun
süzgecinden geçirilmelidir. Din ve ahlâkı da katma-
lısınız işin içine. Pek taze bir örnek; Sanınm bu bay-
ram da, köylerimiz ve kentlerimiz kan gölüne dön-
müştür. Çok eski zamanlarda insan kurban edilirmiş;
hayvan kurban etmek o kötü âdete son vermek için
ortaya çıkmış. Özüne baktığınızda düpedüz bir sirn-
ge! Peki, hayvan haklannın da kabul edildiği -şu için-
de bulunduğumuz- tarih aşamasında, niçin düpedüz
"kıyım" ve "boğazlama"? Hayvan kurban etmenın de
ilerisine giden bir başka simge niçin olmasın?
insanlığımıza daha yakışır bir yol ve yöntem bulu-
namaz mı?
"Tann emridir" deyip sıynlmayınız lütfen. 16. yüz-
yılın ünlü devrimci-ilahiyatçısı Thomas Müntzer, o
altın sözünü işte böyle konuşanlar için söylemiş ve
demiştir ki:
"Insan olunuz, Tann da Tann olacaktır!"
Daha insanca bir dünyada nice bayramlara sevgi-
li okurianm!..
Şemdin Sakık'tan
ilk itiraflar
SİLOPİ (AA) -
PKK'den kaçarak Irak
Kürdistan Demokratik
Partisi'ne (1KDP) sığı-
nan, "Pannaksız Zeki"
kod adli Şemdin Sakık.
örgütün lideri Abdullah
Öcalan'a ağır eleştiriler
yöneltti.
Sakık'ın teslim olma-
sından sonra yaptığı ilk
açıklamalanna tanık olan
IK.DP yetkililerinden alı-
nan bilgiye göre. Sakık,
PKK'nin lideri Öcalan'la
uzun süredir yıldızının
banşık olmadığını. Suri-
ye'den, dağdaki yandaşla-
nnı yönlendirmeye kalk-
manın bedelinin ağır
ödendiğini söyledi.
Sakık açıklamasında,
Öcalan'ın Kuzey Irak'ta
tam anlamıyla hâkim ol-
ma hevesi güttüğünü.
Kürt gruplann çatışması-
nı da kendisinin körükle-
yip Irak Kürdistan Yurt-
severlerBirliği(IKYB) li-
deri Celal Talabani'den
yana olduğunu. bu yanlı-
şın da örgüte bü^k dar-
beler indirilmesinde etki-
si bulunduğunu belirtti.
IKDP yetkililerinin an-
latımına göre Şemdin Sa-
kık. ilk açıklamalannda
özetle şunlan söyledi:
"Kuzey Irak'taki Kürt
gruplann çatışmasında
Apo. Talabani'ye destelt
vermemizi istedi. Bölgede—
ki tüm yandaşlar buna iç—
ten içe karşı geldi. Ama ta-
limadara uyulunca ağır
ka>ıplarverildL Görüş ay-
rüiğının dönemecegelme-
sine bu durum yol açü.
Öcalan. sürekü ev lem iste-
di. Örgüt içerisinde e>-
lemleri ve başanlarnla
sivrilenleri ise kendisine
gölge olur di\e harcadı.
Başansızlıklan onca kay-
bedilen değerlere jükledi.
Kan eylem talimatlan ve
tutarsızüklar yüzünden
ağır kayiplar verildL
Apo'ya karşı ARGK ve
ERNK içinde içten içe ge-
lişmiş bir tepki var, nefret
var." Sakık'ın açıklama-
lannda, örgütteki çökü-
şün esas sorumlusu ola-
rak Öcalan'ı gösterdiğive
"Bu çökiişü ba^kalanna
> ükle\ ip. kendbi masum-
lan oyTiayarak A\mpa"da
si>asi biryer edinıneyeça-
lışıyor" dediği bildirildi.