15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10NİSAN 1998CUMA OLAYLAR VE GORÜŞLER Eğitimde Başan mı? TALlP APAYDIN S on ayjarda ve günlerde Ha- san Âli Yücel'in 100. do- ğum yılı. Cumhuriyetin 75. yıldönümü, 16 Mart Öğret- menler Günü gibi çeşitli ne- denlerle çok sayıda eğitım ağırlıklı toplantılara katılma olanağı bulduk. Eğitimimizin dünü-bugünü eni- ne boyuna tartışıldı. Konustuk. başka ko nuşmacılan dinledik. Çok ilginç görüş- lere de tanık olduk. Herkesin aynı düşüncede olması bek- lenemez elbet. Ama Türkiye"de son kırk- elli yıldır uygulanan eğitimin durumu- nu az çok bilenler. "eğhim durumumuz iyidir, hattabaşarılıdenebilir,her yıl da- ha iyiye gidiyor" gibisinden görüşleri nasıi karşılar? Neresi iyi diye sormak- tan kendinizi nasıl alıkoyarsanız? Kas- tedilen. 1946'dan bu yana Türkiye Mil- li Eğitimi. Cnlü Öğretim Birliği Yasa- sı bozulmuş, ezbere dayalı dinsel ağır- lıkJı eğitim almış yürümüş. Izinli izin- siz Kuran kurslan ülkenin her yerinı örümcek ağı gıbi sarmış. Kimi okullar medreseye dönüştürülmüş. Cumhuri- yete \ e Atatürk'e düşman kuşaklar ye- tiştiren bir eğitıme göz yumulmuş açık- ça. Üniversiteye hazırlık kurslan. özel okullar. özel üniversiteler, tarikat okul- ları ve paralı eğitim almış yürümüş. Yoksul kesimin çocuklanna hiçbır oku- ma olanağı kalmamış. Ders programla- n, ders kıtaplan baştan aşağı yanlışlar- la. çağdışı bilgılerle dolu. Atatürkçü de- mokrat-laik görüşteki öğretmenlere ol- madık baskılar, haksızlıklar vapılmış. Cumhuriyetin ilk yıllanndaki eğitim amacından saptınlmış, o coşku, heye- can kalmamış. Nereden baksanız bir çöküş yaşanıyor. Nice okullar kapatıl- mış. Köy okullan göstermelik hale gel- miş... Durum bu iken eğitim başarıhdırde- mek ne anlama geliyor, kim söylüyor bunlan? Dikkat edince anlaşılıyor. geçmiş dö- nemlerde bakanhğın önemli yetki yer- lennde bulunmuş. bizım çok eleştirdi- ğimiz yapılanmalann ortağı olmuş, şim- di emekli kişıler. "Türkiyeeğitimisanrf- dtğı kadar başansız değildir. çok önem- li adımlar atılmıştır. Halkın büyük bö- lümü okur yazar hale gelmiştir" diye- bılıyor. Kendı dönemındeki "marifetfc- ri" savunuyor. Acaba ıçtenli mi diye yüzüne bakıyorsunuz, işte onu göremi- yorsunuz. Bir başkası, kendi anlatımı ile o dö- nemlerde yurtdışı görevlere gönderilmiş: yıllarca Endonezya. Hindistan. Ameri- ka... bol dolarlı maaşlarla günü gün et- miş. Dışandan bakınca daha iyi anlaşı- lıyormuş, Türkiye eğitimi hiç de kötü değilmiş. Hatta bazı ülkelerde bizim Köy Enstitüleri'ni örnek alan eğitim kurumlan açılmış. Onlan görünce pek mutlu olmuş. Insan ağlasın mı. gülsün mü bilemıyor. Bir başİcası köy öğretmenliğinden gelmış, şimdi bir eğitim bilimleri fa- kültesinde ögretim üyesi. O da çok iyım- ser. "1940'lıyıUardaTürkiye'ninduru- mu öyleöğretmenfcr gerektiriv ordu,öy- le yetiştirildi. Ama bugün çok daha bil- gili, üniversite mezunu öğretmenler ye- tiştirilhor. Bu geriye gidiş değildir, geliş- medir. Ronuya kötümser bakmavın" gi- bısınden kendince parlak düşünceler getirdi. Bir aralık. 'ansiklopediler de çok bügilidir. alın Meydan Larus'u, baş- tan aşağı ezberietin, bu adam iyi öğret- men olur mu' diyecek oldum. Once şa- şaladı, sonra. olur. bılgi esastır diyerek yanıtladı. Türkiye'de eğitim başanlıdır diyen bu ve bunun gibı arkadaşlarla, neyı. na- sıl tartışacağız? Hâlâ 9 milyon yurttaşımız okur ya- zar değil. Yalnız Istanbul'da 1 milyon ın- san okur yazar değil. Bir kuru okuma yazma öğretseniz ne değişecek? Eği- tim konusu son kırk-elli yıldır öyle yan- lış, öyle ters uygulandı ki insanı değiş- tirecek. yaşamı güzelleştırecek niteli- ğinden uzaklaştınldı. Eğitim bu dünya- da daha insanca yaşamak ıçin v enlen uğ- raştır. Eğitim görmüş kişı, düşünceleri, davranışlan. değer yargılan ile geliş- miş ınsandır. Durmadan daha güzeli. daha iyiyi, doğruyu isteyen kişidir. Eği- tim bu itıci gücü uyandırmalıdır. Onun için üretici eğitim diyoruz. Insanlan bir hüner sahibi yapsın. Kafasmı. gönlü- nü, ellerini birlikte çalıştırsın. Eğitim başanhdır diyen bu arkadaş- lara sordum: 1.300.000 genç üniversi- te sınavlanna girdi. Ancak 200.000'i üniversiteli olacak, geriye kalan 1.100.000 genç ne yapacak şimdi? Ne- rede hangi işi bulabüecek? Ellerinden ne gelır? Bu kadar yanlış bir eğitim po- litikası nasıl savunulabilir?.. Öbür yandan her gün duyduğumuz. gazetelerde okuduğumuz bunca yolsuz- luk, hırsızlık. çürümüşlük... Bunlann kahramanlan hep eğitimden geçmiş dip- lomah kişiler. Eğitimin iflası değil mi bu? Bir üniversite hocası vanıtladı: "Dünyanın hiçbiryerinde eğitimin ama- cı böyle insanlar yetiştirmek değildir. Bizde de değil." "Elbet amaç tersini yetiştirmek. Ya- ni doğru diirüst ahlak sahibi.özverüL, ül- kesini seven... Ama hale bakın. başarı- sızlık değil mi bu?" Nereden baksanız elınızde kalıvor. Geldiğimizyer iç karartıcı. Ama eğitim- de başanlıyız diyebılen insanlarda çıkı- yor. Aynı toplantıda, yoksul kesimin ço- cuklan nasıl okuyacak. onlara tüm yol- lartıkandı, eskiden devletin yatılı okul- lan \ardı. pekçoğumuz oralardan ye- tiştik. diyecek oldum. Yanıt ne olsa be- ğenirsiniz? Şimdi artık yoksul insan kal- madı. Herhangi bir gecekondunun ka- pısını çalın, cebinden 5 milyarı çıkanr. Her çocuğa okuma yollan da açık. İs- teyen herkes sonuna kadar okuyabilir... Of of, Türkiye gerçeğinden. halkın ya- şamından bu kadar uzak insanlar cilalı salonlara dolmuşlar. Türkiye'deki eği- timi konuşuyorlar. çözüm yollan bula- caklar. Yıllar yılı eğitimi bu görüşteki insanlaryönetti ve Türkıye'yı buraya ge- tirdiler. Osmanlı aydınlan da böyleydi. Halka çok uzaktılar. Halkın gereksi- nimlerinı anlamıyorlardı. Nasıl bir Tür- kiye bıraktılar, hep biliyoruz. Cumhu- riyetin ilk çeyrek yüzyılı dışında ıpler gene bunlann eline geçtı. Işleri arapsa- çı gibi dolaştırdılar. Herkes kendi gözlüğünden bakıyor dünyaya. Adam kendini kurtarmış. kim- bilir hangi yollarla önemli yerlere tırman- mış. Bellı ki yakınlannı da birtakım ola- naklara kavuşturmuş. Gerisi onu ilgılen- dirrniyor. Üniversite eğitimine gelince... Biliyor- sunuz yetmış küsur ilde üni\ersiteler açıldı. Çoğunun altyapısı yok. hocası yok. Adı üniversite, çoğu göstermelik. Oy almak için yerel politikacılar. bize de üniversite diye tutturuyorlar. Tamam, açtık gitti. Ne ögretim üyesi göndere- biliyorlar. ne gerekli aracı gereci alabı- liyorlar. Eskiden bir müdür bir mii- hür'le okul açıyorlardı, şimdi üniversi- te açıyorlar. Hatta tıp fakültesı açıyor- . lar. Tek bir profesörü yok. doçenti yok. Bir mikroskop bile yok. Şimdi o yöre halkını aldatmak değil midir bu? Türkiye'de eğitim her düzeyde böy- lesıne korkunç bir çöküntü içinde. Öğ- retmen yetiştirme konusu öyle. ilköğre- tim, ortaöğrerim öyle, teknik ögretim öy- le. Bunun savunulacak neresi kalmış? Düzelmez mi? Düzelir, ama önce kafa- lan değiştirmek gerekir. Bu işı gerçek- ten bilen kadrolann yönetimine vermek gerekir. lONisan 1928'denBugüne... ÖZGÜN ÖZGÜR Tarih Ögretmeni B ugün "cebren ve hile Ue" Türkiye'yi geriye, karşıdevnmın karanlıklan- na çekme çabalan sürerken, "Ana- vasamızın laikleştirilmesi"nin yıl- dönümünü daha birbilinçle irdele- yerek kutlamamız, sorumluluklan- mızın bilinciyle hareket etmemız gerektiğini dü- şünüyorum... Emperyalizmın, kanlı pençesini geçirdiği yur- dumuzdan "kan ve emek"le, büyük önder Ata- türk'ün öncülüğündeki birhalk ayaklanmasıyla atıl- masından sonra, halk egemenliğıne dayalı çagcıl bir yönetım ve toplum yaratmanın savaşımı baş- Iıyordu. Amaç. demokratik özüne kavuşmuş bir •cumhurijet'yönetimiydi. Bunun da altyapısını, 'ol- mazsa olmaz' koşulunu oluşturacaktı laiklik ilke- si... O. düşünce özgürlügünün. ınanç özgüriüğü- nün. halk egemenliğinin, akla ve bilime dayalı bir yaşamın; kısacası, her türlü özgürlüğün ve ilerle- menın anası laiklik... 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldınlması, 3 Mart 1924 günü halıfeliğın kaldınlması, Tevhid-ı Ted- risat Yasası'nın çıkanlıp medreselenn kapatılma- sı, karma eğitime geçilmesi, okullann Eğitim Ba- kanlığı'na bağlanması, Şer'iye ve Evkaf Bakan- lığı'nın kaldınlması, laik bir toplum olma yolun- da önemli devrimsel adımlardı. 10 Nisan 1928 günü de. 1924 Anayasası'nın ikinci maddesindeki "Devletin dini din-i fslam- dır" hükmü çıkanldı. Bunun yanı sıra "mebus"la- nn ve "reisicumhur''un yeminlerine ılişkin mad- delerden "laik" olmayan bir deyim olarak "valla- hi" sözü silinmekte, TBMM'nin görevlerini sayan maddeden "ahkâm-ı şer'iyenin tenfızi" (şer'i hü- kümlerin yerine getirilmesi) görevi kaldınlmak- taydı. Anayasanın laikleşmesini sağlayan bu önemli değişikliklere karşın "laiklik" ilkesi anayasada açıkçayeralmamıştı.Buboşluk5 Şubat 1937 gü- nü dolduruldu; 1924 Anayasası'nın 2. maddesı bir kez daha değiştirilerek şu biçimi aldı: "Türkiye d&\eti cumhuriyetçi, milliyetçi, haJk- çı, devletçi, laik ve inkılapçıdir. Resmi dili Türkçe- dir. Makam Ankara şehridir." Çok partili yönetime geçildiğinden bu yana el- li yıldır. Atatürk devnmlennı -önce yavaş yavaş. giderek hızla- yıkma. >ok etme çabalan günü- müzde "herkes kendi hukukunu uygulasın", "hâ- kimiyet Ailah'mdır", "kahrolsun laiklik" bağınş- lanna dönüşmüştür. Hak ve özgürlükler. çağcıllık açısmdan önem- li kazanımları içeren 1961 Anayasası'nın yerine getirilen 1982 Anayasası karşıdevrimin güçlenme- sine olanak sağlamıştır. Demokrasi, din ve vicdan özgürlüğü kavramlan. cumhuriyetin, demokrasi- nın temeli laiklıği yıkma yolunda birer araç ola- rak kullanılmaktadır. Demokrasinın, din ve vicdan özgürlügünün 'olmazsa olmaz" ilkesi değil mi la- iklik?.. O halde amaç nedir? Amaç, cumhuriyeti, devrimieri yıkıp, yükselen hak ve özgürlük istem- lerini, din kurallanna dayalı bir yönetim kurarak yok etmektir. "Anayasa bir kez delinmekle bir şey olmaz" diyenler, anayasadaki laikliği ve devrim- ieri koruyan maddeleri kaldırmaya çalışanlar, bu yolda -sekiz yıllık temel eğitime geçiş. başörtüsü gibi...- gelişen olaylan sömürmektedirler. Başta 10 Nisan 1928 günü laikleştirilen anaya- samız, cumhuriyet, devrimler, insan onuruna ya- kışan bir özgürlükler düzeni çabalan. karşıdevri- min karanlığı ile boğulmak istenmektedir. Demokrasi. aydın'lık (!). ilericilik (!) adına. devrim, özgürlük, demokrasi düşmanlannın yanm- da yer alanlar karanlık bir yoldadırlar. Bunun he- sabını tarih önünde vereceklerdir. Zibidice tutu- lan yollann bedelini bu topfuma ödetmeye kim- senin hakkı yoktur; ihanet içindedirler! Atatürk, 1925 yılında, (Takrir-i Sükûn Yasası döneminde) Ş^b Sait isyanının örgütlenmesinde önemli etkin- likJerde bulunan Terakkiperver Cumhuriyet Fır- kası'nın milletvekillerine Büyük Söylev 'inde şun- lan söyler: "Siyasaalanındabirçokoyunlargörii- lür. Ama, kutsal bir ülkünün simgesi olan cumhu- riyet yönetimineve çağdaşlaşmaya karşı, bilisizlik, bağnazlık, her türlü düşmanlık ayağa kalktığı za- man; özeUikle ilerici ve cumhuriyetçi olanlann ye- ri, gerçek ilerici ve cumhuriyetçi olanlann yanıdır; yoksa gericilerin umut ve çalışma kay nağı olan yer değU—" Atatürk, 1925'ten bugünü görüp ışıklan- dınyor... Ama bütün yalanlara. sinsice yürütülen çabala- ra karşın ileri ile gerinin, aydınlık ile karanlığın bu savaşımında -tarih boyunca olduğu gibi- büyük utku, Türkiye'nin 'aydınlanma devrimcileri'nın olacaktır! Doğu ve Tantana Prof. Dr. TAHStN YAZICI M üsiüman olmadan önce Os- car Recher. Müsiüman olduk- tan sonra Osman Y'aşar adını alan ve ünlü bir arapbilimci (Arabist) olan bir dostum bir gün bana. Batı ile Doğu ara- sında ne fark vardır diye sordu. Ben de bu konu- da dilımın döndüğü kadar bir şeyler söyledim. Ancak anlattıklanm onu doyurmamış olacak ki bir süre daha bekledikten sonra. yanıtı (cevabı) ken- disi verdı: "Bab'daişbabadabiter,oğulakalmaz. n Onun bu sözü üzenne Tanzimat'tan bu yana sü- regelen iş ve sorunlan düşünmeye başladım ve dos- tuma hak verdim. Nitekım daha Lale Devri nde başladığımız Ba- tılılaşma hâlâ süregeldiği gibi onunla birlikte iş- ler ve sorunlar da hemen hemen hiç değişmeden devam etmektedir. Bunun da başlıca nedenı ışten çok gösterişe önem vermemiz olmalıdır. Enerjimizi, ülkenin kalkınmasını sağlayacak alanlara harcamaktan çok gösterişe önem verilmış- tir. Nitekim daha Lale Devri'nde fabnkalar kur- mak ya da iş alanlan yaratmak yerine zarif köşk- ler. süslü bahçeler yapmak, değerli taşlarla süs- lenmiş giysiler hazırlamak gıbi sadece dış görü- nüşle ilgili çalışmalar yapılmıştır. Yaşam bakı- mından padişah ve etrafmdakilerle halk arasında- ki bir servet dengesizliği nihayet Patrona HaBl ayak- lanmasına neden olmuş ve dış görünüş ıçın yapı- lanlardayerlebiredilmiştir. Böylece Batılılaşma- yı daha çok isteyen padişahın istekleri yanda kal- mıştır. Toplumdaki bu servet dengesizliği gericilikle bir kat daha artmıştır. Bütün bunlara karşın yenı- lik yanlısı hükümdarlar, isteklerinden vazgeçme- miş. türlü çabalar sonucunda Tanzimat'ı gerçek- leştırmeyi başarmış olmakla birlikte ülkenin için- de bulunduğu iktisadi sıkıntı nedeniyle asıl amaç- lanna ulaşamamıştır: Zira gösterişe önem veril- diği için borç olarak Batı devletlerinden alınan pa- ralar da üretken bir alana değil. tamamen lükse har- canmıştır. Ikınci Dünya Savaşı'nda ve ondan sonra ülke- nin bazı bakımlardan aşağı yukan savaşan ülke- lerden daha perişan olan durumunu o dönemi ya- şayanlar anımsayabilirler. Ülkenin can daman olan yollar yapılmamış, bu konuda çıkanlan yol vergisı yerine sekiz ya da on gün çalışmak zorun- da kalan halkın çabalan da bir sonuç vermemiş- tir. Savaştan sonra Anıtkabir ve yeni Meclis bina- sı için aynlan ödenek. halk arasında dedikodu ko- nusu olmuş. bu paralarla Ankara'dan Erzurum'a üyük bir adım! İki günlük hasılatınızla *^ milyonlarca müşteriye sahip bir bankaya "hissedar" olacaksınız. — v\> kadar şose yapılırdı denilmiştir. Meclis binasının yapımına başlandığı sırada bir tngiliz parlamen- to heyeti Ankara'ya geldi. Onlara yapılmakta olan bina gösterildi. Kendilerinden bu konuda düşün- celeri sorulunca. içlennden birisinin. "Ekonomik durumu bu kadar kötü olan bir ülkenin Meclis bi- nası ancak bir çadır olabilir" dediği rivayeti halk arasında yayıldı. Özellikle bugünkü ekonomik durum, hacim ba- kımından farklılıklar'göstermekle birlikte Tanzi- mat dönemindeki ekonomik duruma çok benze- mektedir. Nitekım Tanzimat'ın Abdülmecid döneminde (Abdülmecid I, 1839-1861) Osmanlı maliyesin- deki bunalımı gidermek için birtakjm önlemleralın- maya, özellikle sarayın ısrafı engellenmeye çalı- şılmış. başka önlemler arasında çare olarak kâğıt paralann tedavülden kaldınlması da önerilmiş ise de bunalım giderilemediği için 1860'ta Fransa'dan borç para alınmış. bu para da saraylann inşasına har- candığı için malı bunalım devam etmiştir. BMM'de sayın milletve- killerinin oturmalan için bir milyar üç yüz milyona yapılan koltuklar, bana Tt- mur'la ünlü tran şaın Şiraz- hHafiz(Ö. 1390)arasında- ki şu olayı anımsattı: Ti- mur Şiraz'ı aldığında, ver- gi rarh eder. Bu arada Hafız'a da bir mangır düşer. Ancak Ha- fız'ın bu birmangırı vere- cek parası yoktur. Duru- mu Timur'a yansıtırlar. O da Hafız'ı yanına getirme- lerini buyurur. Hafız geti- rildiğinde, Timur onun bir gazelini hatırlatarak "Şi- raz/ı Türk güzelinin kara beni için Semerkand'la Bu- hara'yı veriyorsun da bir mangır vergiyi mi veremi- yorsun" diye çıkıştığında Hafız da. "O kadar cömert oMuğumuziçin bu hale düş- tük" diye yanıt vermek su- retivle canını kurtanr. PENCERE Yunanistan'ın Tarihsel Nedir o başan?.. Atina sürekli, tutariı, inatçı, kurnaz birdevlet po- litikastyla Avrupa'yı Kıbns'ta Türkiye'nin karşısına dikti. Avrupa zaten buna teşneydi. Tarih Baba'nın bize öğrettiği nedir?.. Yunanistan'la Türkiye arasında ne zaman bir çatışma çıksa, Avrupa Atina'dan yanadır. • 19'uncu yüzyılda Girit, Osmanlı'yla Yunanistan arasında uzayıp sakızlaşan bir sorundu. 1897'de Yunanistan Girit'i kuşattı; Ada'da Rum çeteleri cirit atıyoıiardı. Atina 1500 kişilik bir kuv- veti Girit'e çıkannca Babıâli Yunanistan'a savaş ilan etti. Dömeke'de düşmanı yenen Türk kuvvetleri Ati- na'ya doğru ilerterken, Avrupa araya girdi. Sava- şı Osmanlı kazanmıştı; ama, Ada'da Ingiltere, Fran- sa, Italya ve Rusya'nın himayesinde bir yönetim kuruldu; sonunda iş olacağına vardı; Girit elden gitti. Alınacak ders: Askeri açıdan başanyla bile sonuç alınamıyor; çünkü Batı'nın ağıriığı Atina'dan yanadır. Ya1919'daneoldu?.. 15 Mayıs'ta Yunan ordusu Izmir'e çıktı. Kordon- boyu'na ayak basan işgal kuvvetlerinin ardında kim vardı?.. Yine Ingiltere, Fransa, Italya değil mi!.. Bir Mustafa Kemal çıkmasaydı, Avrupa Türki- ye'yi bölük pörçük parçalayıp Batı Anadolu'yu da tümüyle Yunanistan'a verecek değil miydi?.. Tarih boyunca Ingiltere hep Yunanistan'la bir- likte; Avrupa hep Türkiye'ye karşı... Neden?.. Elbette nedenleri var. • Döndük dolaştık aynı yere geldik... Avrupa Birliği'nin bugün yaptığı nedir?.. Avru- palı, Kıbns Rum yönetimini üyeliğe almak için gi- rişime geçiyor, Türkiye'yi hiçe sayıyor. Avrupa, Kıbrıs'ı içliyor. Türkiye'yi dışlıyor. Geleceğin koşulları belli: Yunanistan ve Kıbrıs, "Avrupa Birliği" içinde yerlerini alacaklar, "Avru- pa Birleşik Devletleri" gerçekleşince Enosis" kendiliğinden oluşacak... Türkiye bu sürecin dışına ıtilmiştir. • Ankara açıklıyor: "Avrupa Birliği Güney Kıbrıs'ı üyeliğe katarsa ben de Kuzey Kıbns'la bütünleşirim." Kime söylüyor bunu?.. Avrupa Birliği'ne!.. Yunanistan biryengiyekavuşmuştur; Kıbrıs so- rununda Türkiye'nin "muhatabı" artık Atina de- ğıl, Avrupa'dır. Nasıl geldik bu noktaya?.. • Türkiye'nin Tarih Baba'nın karşısındaki konumu garip, tuhaf, gülünç... 19'uncu yüzyıldaki fesJİ Osmanlı politikacılan bile bu ölçüde ketempereye düşmemişlerdi... Neden?.. Çünkü, "Avrupa Gümrük Birliği'' içindeyiz... "Avrupa Birliği" dışındayız. Avrupa Biriiği de Türkiye'nin ulusal çıkarlanna karşı apaçık bir siyaset güdüyor. Kim etti bu oyunu bize?.. Yalnız Yunanistan mı Türkiye'yi bu tuzağa düşür- dü, yoksa içimizde bizi satanlar mı var?.. SIVAS 2. SULH HUKUK MAHKE\1ESİ'NDEN Davacılar Kemal Çolpan ve ar.lan tarafından mah- kememıze açılan davalılar Hatice Eser ve müşterek- leri hakkındakı izalei şuyuu davasında yapılan yargı- laması sonunda: Sıvas merkez Alruntabak mah. pafta 307. ada 2295, parsel 2'de kayıtlı, yine aynı mahalle pafta 307. ada 2295. parsel 4'de kayıtlı. yine aynı mahalle pafta 307, ada 2295, parsel 6'da kayıtlı. yine aynı mahalle pafta 307, ada 2295, parsel 8'de kayıtlı ta- şınmazlann aynen taksimleri mümkün olmadığın- dan satılarak ortaklıklannın giderilmesine karar ve- rilmiş olup, tüm aramalara rağmen açık adresi tesbıt edilemeyen bu taşınmaz tapu maliklerinden Turan Kaptıkaçtı adına ılanen tebligat yapılmasına karar verilmış olup. adı geçenin karar davetiyesi yerine ge- çerli olmak üzere HÜMK.nun 509. ve 510. madde- leri uyannca ilan olunur. Basın: 5467 HASKOY KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 1995 17Esas Davacı Hazine tarafından davalılar Seyfi Çakır aleyhine açılan tesbite itiraz davasmın yapılan açık yargılamasında verilen ara karan uyannca; Muş ılı. Hasköy ılçesı. Koç köyü nüfusuna kayıtlı davaiı Seyfi Çakır mirasçılan Kadriye Çakır, Bedri- ye Çakır, Nihat Çakır, Fecnye Çakır. Mahuze Ça- kır'ın tüm aramalara rağmen tebligata elvenşli açık adreslen tesbıt oJunamayan ve adreslerinin meçhu- liyetıne karar verildiğinden duruşma günü olan 11.05.1998 günü saat 9.00"da Hasköy Adliyesinde bizzat hazırbulunmalan veya kendilerini bir vekille temsil ettırmelen, aksı takdirde yokluklannda yargı- lamaya devam olunarak yokluklannda hüküm dahi verileceği hususu 7201 sayılı yasanın 28 vd. madde- leri gereğince ilanen tebliğ olunur. 26.01.1998 Basın: 14829 ısan m ü h i m bir gün! 15 Nisan'da, Türkiye'de ilk kez, sadece ön kayıt yaptırarak değerli bir yatırım fırsatı yakalayacaksınız; ö n kayıt tarihi olan 15-22 Nisan arasında hiç para ödemeden sadece yatırım yapmayı düşündüğünüz miktarı belirterek bedelini 4-5-6 Mayıs'ta ödemek üzere peşin fiyatına taksitle veya % 10 özel indirimle Türkiye İş Bankası 'na hissedar olacaksınız. AynMıh Mi9ı ifin: O8OO 314 53 53 (Ücretsiz) T.C BAŞBAKANUK ÖZELLEŞTİRME I D A R E S I B A Ş K A N L l G l HASKÖY KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN 1996-1 Esas Davacı Hazme ve Sait Subaşı tarafından davalılar Mehmet Aksak. Sevdin Aksak ve Halıl Aksak hakkında açılan Hasköy ilçesi, Karakütük köyû. 319 parsel sayılı taşınmaz- la ılgılı olarak mahkememızde yapılan kadastro tesbıtine itıraz davasının yapılan açık yargılamasında venlen ara karan uyannca; Yapılan bütün araştırmalara rağmen tebligata elvenşli açık adresi tesbit olunamayan ve adreslennın meçhulıyetlerine karar verilen davaiı M. Ali Aksak mirasçısı Kebıre Ak- sak ile davacı Sait Subaşı mirasçılan Perınaz Subaşı. Sehnnaz Gürtürk, Mülkinaz Ak- denız, Ahmet Subaşı. Mehmet Can Subaşı. Ayhan Subaşı. Erhan Subaşı. Mehmet Sıd- dık Subaşı, Zübeyde Subaşı, Nahıde Subaşı. Zülfinaz Akdenız'ın duruşma günü olan 11.05.1998 günü saat 9.30'da Hasköy Adliyesinde bizzat hazır bulunması veya kendı- sini bir vekille temsil ettirmesi, aksı takdirde yokluklannda yargılamaya devam oluna- rak yokluklannda hüküm dahi venleceğı hususu 7201 sayılı yasanın 28 vd. maddelen gereğince ilanen tebliğ olunur. 26.01.1998 Basın: 14827
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle