Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10NİSAN 1998CUMA
OLAYLAR VE GORÜŞLER
Eğitimde Başan mı?
TALlP APAYDIN
S
on ayjarda ve günlerde Ha-
san Âli Yücel'in 100. do-
ğum yılı. Cumhuriyetin 75.
yıldönümü, 16 Mart Öğret-
menler Günü gibi çeşitli ne-
denlerle çok sayıda eğitım
ağırlıklı toplantılara katılma olanağı
bulduk. Eğitimimizin dünü-bugünü eni-
ne boyuna tartışıldı. Konustuk. başka ko
nuşmacılan dinledik. Çok ilginç görüş-
lere de tanık olduk.
Herkesin aynı düşüncede olması bek-
lenemez elbet. Ama Türkiye"de son kırk-
elli yıldır uygulanan eğitimin durumu-
nu az çok bilenler. "eğhim durumumuz
iyidir, hattabaşarılıdenebilir,her yıl da-
ha iyiye gidiyor" gibisinden görüşleri
nasıi karşılar? Neresi iyi diye sormak-
tan kendinizi nasıl alıkoyarsanız? Kas-
tedilen. 1946'dan bu yana Türkiye Mil-
li Eğitimi. Cnlü Öğretim Birliği Yasa-
sı bozulmuş, ezbere dayalı dinsel ağır-
lıkJı eğitim almış yürümüş. Izinli izin-
siz Kuran kurslan ülkenin her yerinı
örümcek ağı gıbi sarmış. Kimi okullar
medreseye dönüştürülmüş. Cumhuri-
yete \ e Atatürk'e düşman kuşaklar ye-
tiştiren bir eğitıme göz yumulmuş açık-
ça. Üniversiteye hazırlık kurslan. özel
okullar. özel üniversiteler, tarikat okul-
ları ve paralı eğitim almış yürümüş.
Yoksul kesimin çocuklanna hiçbır oku-
ma olanağı kalmamış. Ders programla-
n, ders kıtaplan baştan aşağı yanlışlar-
la. çağdışı bilgılerle dolu. Atatürkçü de-
mokrat-laik görüşteki öğretmenlere ol-
madık baskılar, haksızlıklar vapılmış.
Cumhuriyetin ilk yıllanndaki eğitim
amacından saptınlmış, o coşku, heye-
can kalmamış. Nereden baksanız bir
çöküş yaşanıyor. Nice okullar kapatıl-
mış. Köy okullan göstermelik hale gel-
miş...
Durum bu iken eğitim başarıhdırde-
mek ne anlama geliyor, kim söylüyor
bunlan?
Dikkat edince anlaşılıyor. geçmiş dö-
nemlerde bakanhğın önemli yetki yer-
lennde bulunmuş. bizım çok eleştirdi-
ğimiz yapılanmalann ortağı olmuş, şim-
di emekli kişıler. "Türkiyeeğitimisanrf-
dtğı kadar başansız değildir. çok önem-
li adımlar atılmıştır. Halkın büyük bö-
lümü okur yazar hale gelmiştir" diye-
bılıyor. Kendı dönemındeki "marifetfc-
ri" savunuyor. Acaba ıçtenli mi diye
yüzüne bakıyorsunuz, işte onu göremi-
yorsunuz.
Bir başkası, kendi anlatımı ile o dö-
nemlerde yurtdışı görevlere gönderilmiş:
yıllarca Endonezya. Hindistan. Ameri-
ka... bol dolarlı maaşlarla günü gün et-
miş. Dışandan bakınca daha iyi anlaşı-
lıyormuş, Türkiye eğitimi hiç de kötü
değilmiş. Hatta bazı ülkelerde bizim
Köy Enstitüleri'ni örnek alan eğitim
kurumlan açılmış. Onlan görünce pek
mutlu olmuş. Insan ağlasın mı. gülsün
mü bilemıyor.
Bir başİcası köy öğretmenliğinden
gelmış, şimdi bir eğitim bilimleri fa-
kültesinde ögretim üyesi. O da çok iyım-
ser. "1940'lıyıUardaTürkiye'ninduru-
mu öyleöğretmenfcr gerektiriv ordu,öy-
le yetiştirildi. Ama bugün çok daha bil-
gili, üniversite mezunu öğretmenler ye-
tiştirilhor. Bu geriye gidiş değildir, geliş-
medir. Ronuya kötümser bakmavın" gi-
bısınden kendince parlak düşünceler
getirdi. Bir aralık. 'ansiklopediler de
çok bügilidir. alın Meydan Larus'u, baş-
tan aşağı ezberietin, bu adam iyi öğret-
men olur mu' diyecek oldum. Once şa-
şaladı, sonra. olur. bılgi esastır diyerek
yanıtladı.
Türkiye'de eğitim başanlıdır diyen
bu ve bunun gibı arkadaşlarla, neyı. na-
sıl tartışacağız?
Hâlâ 9 milyon yurttaşımız okur ya-
zar değil. Yalnız Istanbul'da 1 milyon ın-
san okur yazar değil. Bir kuru okuma
yazma öğretseniz ne değişecek? Eği-
tim konusu son kırk-elli yıldır öyle yan-
lış, öyle ters uygulandı ki insanı değiş-
tirecek. yaşamı güzelleştırecek niteli-
ğinden uzaklaştınldı. Eğitim bu dünya-
da daha insanca yaşamak ıçin v enlen uğ-
raştır. Eğitim görmüş kişı, düşünceleri,
davranışlan. değer yargılan ile geliş-
miş ınsandır. Durmadan daha güzeli.
daha iyiyi, doğruyu isteyen kişidir. Eği-
tim bu itıci gücü uyandırmalıdır. Onun
için üretici eğitim diyoruz. Insanlan bir
hüner sahibi yapsın. Kafasmı. gönlü-
nü, ellerini birlikte çalıştırsın.
Eğitim başanhdır diyen bu arkadaş-
lara sordum: 1.300.000 genç üniversi-
te sınavlanna girdi. Ancak 200.000'i
üniversiteli olacak, geriye kalan
1.100.000 genç ne yapacak şimdi? Ne-
rede hangi işi bulabüecek? Ellerinden
ne gelır? Bu kadar yanlış bir eğitim po-
litikası nasıl savunulabilir?..
Öbür yandan her gün duyduğumuz.
gazetelerde okuduğumuz bunca yolsuz-
luk, hırsızlık. çürümüşlük... Bunlann
kahramanlan hep eğitimden geçmiş dip-
lomah kişiler. Eğitimin iflası değil mi
bu? Bir üniversite hocası vanıtladı:
"Dünyanın hiçbiryerinde eğitimin ama-
cı böyle insanlar yetiştirmek değildir.
Bizde de değil."
"Elbet amaç tersini yetiştirmek. Ya-
ni doğru diirüst ahlak sahibi.özverüL, ül-
kesini seven... Ama hale bakın. başarı-
sızlık değil mi bu?"
Nereden baksanız elınızde kalıvor.
Geldiğimizyer iç karartıcı. Ama eğitim-
de başanlıyız diyebılen insanlarda çıkı-
yor. Aynı toplantıda, yoksul kesimin ço-
cuklan nasıl okuyacak. onlara tüm yol-
lartıkandı, eskiden devletin yatılı okul-
lan \ardı. pekçoğumuz oralardan ye-
tiştik. diyecek oldum. Yanıt ne olsa be-
ğenirsiniz? Şimdi artık yoksul insan kal-
madı. Herhangi bir gecekondunun ka-
pısını çalın, cebinden 5 milyarı çıkanr.
Her çocuğa okuma yollan da açık. İs-
teyen herkes sonuna kadar okuyabilir...
Of of, Türkiye gerçeğinden. halkın ya-
şamından bu kadar uzak insanlar cilalı
salonlara dolmuşlar. Türkiye'deki eği-
timi konuşuyorlar. çözüm yollan bula-
caklar. Yıllar yılı eğitimi bu görüşteki
insanlaryönetti ve Türkıye'yı buraya ge-
tirdiler. Osmanlı aydınlan da böyleydi.
Halka çok uzaktılar. Halkın gereksi-
nimlerinı anlamıyorlardı. Nasıl bir Tür-
kiye bıraktılar, hep biliyoruz. Cumhu-
riyetin ilk çeyrek yüzyılı dışında ıpler
gene bunlann eline geçtı. Işleri arapsa-
çı gibi dolaştırdılar.
Herkes kendi gözlüğünden bakıyor
dünyaya. Adam kendini kurtarmış. kim-
bilir hangi yollarla önemli yerlere tırman-
mış. Bellı ki yakınlannı da birtakım ola-
naklara kavuşturmuş. Gerisi onu ilgılen-
dirrniyor.
Üniversite eğitimine gelince... Biliyor-
sunuz yetmış küsur ilde üni\ersiteler
açıldı. Çoğunun altyapısı yok. hocası
yok. Adı üniversite, çoğu göstermelik.
Oy almak için yerel politikacılar. bize
de üniversite diye tutturuyorlar. Tamam,
açtık gitti. Ne ögretim üyesi göndere-
biliyorlar. ne gerekli aracı gereci alabı-
liyorlar. Eskiden bir müdür bir mii-
hür'le okul açıyorlardı, şimdi üniversi-
te açıyorlar. Hatta tıp fakültesı açıyor-
. lar. Tek bir profesörü yok. doçenti yok.
Bir mikroskop bile yok. Şimdi o yöre
halkını aldatmak değil midir bu?
Türkiye'de eğitim her düzeyde böy-
lesıne korkunç bir çöküntü içinde. Öğ-
retmen yetiştirme konusu öyle. ilköğre-
tim, ortaöğrerim öyle, teknik ögretim öy-
le. Bunun savunulacak neresi kalmış?
Düzelmez mi? Düzelir, ama önce kafa-
lan değiştirmek gerekir. Bu işı gerçek-
ten bilen kadrolann yönetimine vermek
gerekir.
lONisan 1928'denBugüne...
ÖZGÜN ÖZGÜR Tarih Ögretmeni
B
ugün "cebren ve hile Ue" Türkiye'yi
geriye, karşıdevnmın karanlıklan-
na çekme çabalan sürerken, "Ana-
vasamızın laikleştirilmesi"nin yıl-
dönümünü daha birbilinçle irdele-
yerek kutlamamız, sorumluluklan-
mızın bilinciyle hareket etmemız gerektiğini dü-
şünüyorum...
Emperyalizmın, kanlı pençesini geçirdiği yur-
dumuzdan "kan ve emek"le, büyük önder Ata-
türk'ün öncülüğündeki birhalk ayaklanmasıyla atıl-
masından sonra, halk egemenliğıne dayalı çagcıl
bir yönetım ve toplum yaratmanın savaşımı baş-
Iıyordu. Amaç. demokratik özüne kavuşmuş bir
•cumhurijet'yönetimiydi. Bunun da altyapısını, 'ol-
mazsa olmaz' koşulunu oluşturacaktı laiklik ilke-
si... O. düşünce özgürlügünün. ınanç özgüriüğü-
nün. halk egemenliğinin, akla ve bilime dayalı bir
yaşamın; kısacası, her türlü özgürlüğün ve ilerle-
menın anası laiklik...
1 Kasım 1922'de saltanatın kaldınlması, 3 Mart
1924 günü halıfeliğın kaldınlması, Tevhid-ı Ted-
risat Yasası'nın çıkanlıp medreselenn kapatılma-
sı, karma eğitime geçilmesi, okullann Eğitim Ba-
kanlığı'na bağlanması, Şer'iye ve Evkaf Bakan-
lığı'nın kaldınlması, laik bir toplum olma yolun-
da önemli devrimsel adımlardı.
10 Nisan 1928 günü de. 1924 Anayasası'nın
ikinci maddesindeki "Devletin dini din-i fslam-
dır" hükmü çıkanldı. Bunun yanı sıra "mebus"la-
nn ve "reisicumhur''un yeminlerine ılişkin mad-
delerden "laik" olmayan bir deyim olarak "valla-
hi" sözü silinmekte, TBMM'nin görevlerini sayan
maddeden "ahkâm-ı şer'iyenin tenfızi" (şer'i hü-
kümlerin yerine getirilmesi) görevi kaldınlmak-
taydı.
Anayasanın laikleşmesini sağlayan bu önemli
değişikliklere karşın "laiklik" ilkesi anayasada
açıkçayeralmamıştı.Buboşluk5 Şubat 1937 gü-
nü dolduruldu; 1924 Anayasası'nın 2. maddesı
bir kez daha değiştirilerek şu biçimi aldı:
"Türkiye d&\eti cumhuriyetçi, milliyetçi, haJk-
çı, devletçi, laik ve inkılapçıdir. Resmi dili Türkçe-
dir. Makam Ankara şehridir."
Çok partili yönetime geçildiğinden bu yana el-
li yıldır. Atatürk devnmlennı -önce yavaş yavaş.
giderek hızla- yıkma. >ok etme çabalan günü-
müzde "herkes kendi hukukunu uygulasın", "hâ-
kimiyet Ailah'mdır", "kahrolsun laiklik" bağınş-
lanna dönüşmüştür.
Hak ve özgürlükler. çağcıllık açısmdan önem-
li kazanımları içeren 1961 Anayasası'nın yerine
getirilen 1982 Anayasası karşıdevrimin güçlenme-
sine olanak sağlamıştır. Demokrasi, din ve vicdan
özgürlüğü kavramlan. cumhuriyetin, demokrasi-
nın temeli laiklıği yıkma yolunda birer araç ola-
rak kullanılmaktadır. Demokrasinın, din ve vicdan
özgürlügünün 'olmazsa olmaz" ilkesi değil mi la-
iklik?.. O halde amaç nedir? Amaç, cumhuriyeti,
devrimieri yıkıp, yükselen hak ve özgürlük istem-
lerini, din kurallanna dayalı bir yönetim kurarak
yok etmektir. "Anayasa bir kez delinmekle bir şey
olmaz" diyenler, anayasadaki laikliği ve devrim-
ieri koruyan maddeleri kaldırmaya çalışanlar, bu
yolda -sekiz yıllık temel eğitime geçiş. başörtüsü
gibi...- gelişen olaylan sömürmektedirler.
Başta 10 Nisan 1928 günü laikleştirilen anaya-
samız, cumhuriyet, devrimler, insan onuruna ya-
kışan bir özgürlükler düzeni çabalan. karşıdevri-
min karanlığı ile boğulmak istenmektedir.
Demokrasi. aydın'lık (!). ilericilik (!) adına.
devrim, özgürlük, demokrasi düşmanlannın yanm-
da yer alanlar karanlık bir yoldadırlar. Bunun he-
sabını tarih önünde vereceklerdir. Zibidice tutu-
lan yollann bedelini bu topfuma ödetmeye kim-
senin hakkı yoktur; ihanet içindedirler! Atatürk,
1925 yılında, (Takrir-i Sükûn Yasası döneminde)
Ş^b Sait isyanının örgütlenmesinde önemli etkin-
likJerde bulunan Terakkiperver Cumhuriyet Fır-
kası'nın milletvekillerine Büyük Söylev 'inde şun-
lan söyler: "Siyasaalanındabirçokoyunlargörii-
lür. Ama, kutsal bir ülkünün simgesi olan cumhu-
riyet yönetimineve çağdaşlaşmaya karşı, bilisizlik,
bağnazlık, her türlü düşmanlık ayağa kalktığı za-
man; özeUikle ilerici ve cumhuriyetçi olanlann ye-
ri, gerçek ilerici ve cumhuriyetçi olanlann yanıdır;
yoksa gericilerin umut ve çalışma kay nağı olan yer
değU—" Atatürk, 1925'ten bugünü görüp ışıklan-
dınyor...
Ama bütün yalanlara. sinsice yürütülen çabala-
ra karşın ileri ile gerinin, aydınlık ile karanlığın
bu savaşımında -tarih boyunca olduğu gibi- büyük
utku, Türkiye'nin 'aydınlanma devrimcileri'nın
olacaktır!
Doğu ve Tantana
Prof. Dr. TAHStN YAZICI
M
üsiüman olmadan önce Os-
car Recher. Müsiüman olduk-
tan sonra Osman Y'aşar adını
alan ve ünlü bir arapbilimci
(Arabist) olan bir dostum bir
gün bana. Batı ile Doğu ara-
sında ne fark vardır diye sordu. Ben de bu konu-
da dilımın döndüğü kadar bir şeyler söyledim.
Ancak anlattıklanm onu doyurmamış olacak ki bir
süre daha bekledikten sonra. yanıtı (cevabı) ken-
disi verdı: "Bab'daişbabadabiter,oğulakalmaz.
n
Onun bu sözü üzenne Tanzimat'tan bu yana sü-
regelen iş ve sorunlan düşünmeye başladım ve dos-
tuma hak verdim.
Nitekım daha Lale Devri nde başladığımız Ba-
tılılaşma hâlâ süregeldiği gibi onunla birlikte iş-
ler ve sorunlar da hemen hemen hiç değişmeden
devam etmektedir. Bunun da başlıca nedenı ışten
çok gösterişe önem vermemiz olmalıdır.
Enerjimizi, ülkenin kalkınmasını sağlayacak
alanlara harcamaktan çok gösterişe önem verilmış-
tir. Nitekim daha Lale Devri'nde fabnkalar kur-
mak ya da iş alanlan yaratmak yerine zarif köşk-
ler. süslü bahçeler yapmak, değerli taşlarla süs-
lenmiş giysiler hazırlamak gıbi sadece dış görü-
nüşle ilgili çalışmalar yapılmıştır. Yaşam bakı-
mından padişah ve etrafmdakilerle halk arasında-
ki bir servet dengesizliği nihayet Patrona HaBl ayak-
lanmasına neden olmuş ve dış görünüş ıçın yapı-
lanlardayerlebiredilmiştir. Böylece Batılılaşma-
yı daha çok isteyen padişahın istekleri yanda kal-
mıştır.
Toplumdaki bu servet dengesizliği gericilikle
bir kat daha artmıştır. Bütün bunlara karşın yenı-
lik yanlısı hükümdarlar, isteklerinden vazgeçme-
miş. türlü çabalar sonucunda Tanzimat'ı gerçek-
leştırmeyi başarmış olmakla birlikte ülkenin için-
de bulunduğu iktisadi sıkıntı nedeniyle asıl amaç-
lanna ulaşamamıştır: Zira gösterişe önem veril-
diği için borç olarak Batı devletlerinden alınan pa-
ralar da üretken bir alana değil. tamamen lükse har-
canmıştır.
Ikınci Dünya Savaşı'nda ve ondan sonra ülke-
nin bazı bakımlardan aşağı yukan savaşan ülke-
lerden daha perişan olan durumunu o dönemi ya-
şayanlar anımsayabilirler. Ülkenin can daman
olan yollar yapılmamış, bu konuda çıkanlan yol
vergisı yerine sekiz ya da on gün çalışmak zorun-
da kalan halkın çabalan da bir sonuç vermemiş-
tir.
Savaştan sonra Anıtkabir ve yeni Meclis bina-
sı için aynlan ödenek. halk arasında dedikodu ko-
nusu olmuş. bu paralarla Ankara'dan Erzurum'a
üyük bir adım!
İki günlük hasılatınızla *^
milyonlarca müşteriye sahip bir bankaya
"hissedar" olacaksınız. —
v\>
kadar şose yapılırdı denilmiştir. Meclis binasının
yapımına başlandığı sırada bir tngiliz parlamen-
to heyeti Ankara'ya geldi. Onlara yapılmakta olan
bina gösterildi. Kendilerinden bu konuda düşün-
celeri sorulunca. içlennden birisinin. "Ekonomik
durumu bu kadar kötü olan bir ülkenin Meclis bi-
nası ancak bir çadır olabilir" dediği rivayeti halk
arasında yayıldı.
Özellikle bugünkü ekonomik durum, hacim ba-
kımından farklılıklar'göstermekle birlikte Tanzi-
mat dönemindeki ekonomik duruma çok benze-
mektedir.
Nitekım Tanzimat'ın Abdülmecid döneminde
(Abdülmecid I, 1839-1861) Osmanlı maliyesin-
deki bunalımı gidermek için birtakjm önlemleralın-
maya, özellikle sarayın ısrafı engellenmeye çalı-
şılmış. başka önlemler arasında çare olarak kâğıt
paralann tedavülden kaldınlması da önerilmiş ise
de bunalım giderilemediği için 1860'ta Fransa'dan
borç para alınmış. bu para
da saraylann inşasına har-
candığı için malı bunalım
devam etmiştir.
BMM'de sayın milletve-
killerinin oturmalan için
bir milyar üç yüz milyona
yapılan koltuklar, bana Tt-
mur'la ünlü tran şaın Şiraz-
hHafiz(Ö. 1390)arasında-
ki şu olayı anımsattı: Ti-
mur Şiraz'ı aldığında, ver-
gi rarh eder.
Bu arada Hafız'a da bir
mangır düşer. Ancak Ha-
fız'ın bu birmangırı vere-
cek parası yoktur. Duru-
mu Timur'a yansıtırlar. O
da Hafız'ı yanına getirme-
lerini buyurur. Hafız geti-
rildiğinde, Timur onun bir
gazelini hatırlatarak "Şi-
raz/ı Türk güzelinin kara
beni için Semerkand'la Bu-
hara'yı veriyorsun da bir
mangır vergiyi mi veremi-
yorsun" diye çıkıştığında
Hafız da. "O kadar cömert
oMuğumuziçin bu hale düş-
tük" diye yanıt vermek su-
retivle canını kurtanr.
PENCERE
Yunanistan'ın Tarihsel
Nedir o başan?..
Atina sürekli, tutariı, inatçı, kurnaz birdevlet po-
litikastyla Avrupa'yı Kıbns'ta Türkiye'nin karşısına
dikti.
Avrupa zaten buna teşneydi.
Tarih Baba'nın bize öğrettiği nedir?..
Yunanistan'la Türkiye arasında ne zaman bir
çatışma çıksa, Avrupa Atina'dan yanadır.
•
19'uncu yüzyılda Girit, Osmanlı'yla Yunanistan
arasında uzayıp sakızlaşan bir sorundu.
1897'de Yunanistan Girit'i kuşattı; Ada'da Rum
çeteleri cirit atıyoıiardı. Atina 1500 kişilik bir kuv-
veti Girit'e çıkannca Babıâli Yunanistan'a savaş ilan
etti.
Dömeke'de düşmanı yenen Türk kuvvetleri Ati-
na'ya doğru ilerterken, Avrupa araya girdi. Sava-
şı Osmanlı kazanmıştı; ama, Ada'da Ingiltere, Fran-
sa, Italya ve Rusya'nın himayesinde bir yönetim
kuruldu; sonunda iş olacağına vardı; Girit elden
gitti.
Alınacak ders:
Askeri açıdan başanyla bile sonuç alınamıyor;
çünkü Batı'nın ağıriığı Atina'dan yanadır.
Ya1919'daneoldu?..
15 Mayıs'ta Yunan ordusu Izmir'e çıktı. Kordon-
boyu'na ayak basan işgal kuvvetlerinin ardında kim
vardı?.. Yine Ingiltere, Fransa, Italya değil mi!..
Bir Mustafa Kemal çıkmasaydı, Avrupa Türki-
ye'yi bölük pörçük parçalayıp Batı Anadolu'yu da
tümüyle Yunanistan'a verecek değil miydi?..
Tarih boyunca Ingiltere hep Yunanistan'la bir-
likte; Avrupa hep Türkiye'ye karşı...
Neden?..
Elbette nedenleri var.
•
Döndük dolaştık aynı yere geldik...
Avrupa Birliği'nin bugün yaptığı nedir?.. Avru-
palı, Kıbns Rum yönetimini üyeliğe almak için gi-
rişime geçiyor, Türkiye'yi hiçe sayıyor.
Avrupa, Kıbrıs'ı içliyor.
Türkiye'yi dışlıyor.
Geleceğin koşulları belli: Yunanistan ve Kıbrıs,
"Avrupa Birliği" içinde yerlerini alacaklar, "Avru-
pa Birleşik Devletleri" gerçekleşince Enosis"
kendiliğinden oluşacak...
Türkiye bu sürecin dışına ıtilmiştir.
•
Ankara açıklıyor:
"Avrupa Birliği Güney Kıbrıs'ı üyeliğe katarsa
ben de Kuzey Kıbns'la bütünleşirim."
Kime söylüyor bunu?..
Avrupa Birliği'ne!..
Yunanistan biryengiyekavuşmuştur; Kıbrıs so-
rununda Türkiye'nin "muhatabı" artık Atina de-
ğıl, Avrupa'dır.
Nasıl geldik bu noktaya?..
•
Türkiye'nin Tarih Baba'nın karşısındaki konumu
garip, tuhaf, gülünç...
19'uncu yüzyıldaki fesJİ Osmanlı politikacılan bile
bu ölçüde ketempereye düşmemişlerdi...
Neden?..
Çünkü, "Avrupa Gümrük Birliği'' içindeyiz...
"Avrupa Birliği" dışındayız.
Avrupa Biriiği de Türkiye'nin ulusal çıkarlanna
karşı apaçık bir siyaset güdüyor.
Kim etti bu oyunu bize?..
Yalnız Yunanistan mı Türkiye'yi bu tuzağa düşür-
dü, yoksa içimizde bizi satanlar mı var?..
SIVAS 2. SULH HUKUK
MAHKE\1ESİ'NDEN
Davacılar Kemal Çolpan ve ar.lan tarafından mah-
kememıze açılan davalılar Hatice Eser ve müşterek-
leri hakkındakı izalei şuyuu davasında yapılan yargı-
laması sonunda:
Sıvas merkez Alruntabak mah. pafta 307. ada
2295, parsel 2'de kayıtlı, yine aynı mahalle pafta
307. ada 2295. parsel 4'de kayıtlı. yine aynı mahalle
pafta 307, ada 2295, parsel 6'da kayıtlı. yine aynı
mahalle pafta 307, ada 2295, parsel 8'de kayıtlı ta-
şınmazlann aynen taksimleri mümkün olmadığın-
dan satılarak ortaklıklannın giderilmesine karar ve-
rilmiş olup, tüm aramalara rağmen açık adresi tesbıt
edilemeyen bu taşınmaz tapu maliklerinden Turan
Kaptıkaçtı adına ılanen tebligat yapılmasına karar
verilmış olup. adı geçenin karar davetiyesi yerine ge-
çerli olmak üzere HÜMK.nun 509. ve 510. madde-
leri uyannca ilan olunur. Basın: 5467
HASKOY KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
Sayı: 1995 17Esas
Davacı Hazine tarafından davalılar Seyfi Çakır
aleyhine açılan tesbite itiraz davasmın yapılan açık
yargılamasında verilen ara karan uyannca;
Muş ılı. Hasköy ılçesı. Koç köyü nüfusuna kayıtlı
davaiı Seyfi Çakır mirasçılan Kadriye Çakır, Bedri-
ye Çakır, Nihat Çakır, Fecnye Çakır. Mahuze Ça-
kır'ın tüm aramalara rağmen tebligata elvenşli açık
adreslen tesbıt oJunamayan ve adreslerinin meçhu-
liyetıne karar verildiğinden duruşma günü olan
11.05.1998 günü saat 9.00"da Hasköy Adliyesinde
bizzat hazırbulunmalan veya kendilerini bir vekille
temsil ettırmelen, aksı takdirde yokluklannda yargı-
lamaya devam olunarak yokluklannda hüküm dahi
verileceği hususu 7201 sayılı yasanın 28 vd. madde-
leri gereğince ilanen tebliğ olunur. 26.01.1998
Basın: 14829
ısan
m ü h i m
bir gün!
15 Nisan'da, Türkiye'de ilk kez, sadece ön kayıt yaptırarak
değerli bir yatırım fırsatı yakalayacaksınız;
ö n kayıt tarihi olan 15-22 Nisan arasında hiç para ödemeden sadece
yatırım yapmayı düşündüğünüz miktarı belirterek bedelini 4-5-6 Mayıs'ta ödemek üzere
peşin fiyatına taksitle veya % 10 özel indirimle
Türkiye İş Bankası 'na hissedar olacaksınız.
AynMıh Mi9ı ifin: O8OO 314 53 53 (Ücretsiz)
T.C BAŞBAKANUK
ÖZELLEŞTİRME
I D A R E S I
B A Ş K A N L l G l
HASKÖY KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN
1996-1 Esas
Davacı Hazme ve Sait Subaşı tarafından davalılar Mehmet Aksak. Sevdin Aksak ve
Halıl Aksak hakkında açılan Hasköy ilçesi, Karakütük köyû. 319 parsel sayılı taşınmaz-
la ılgılı olarak mahkememızde yapılan kadastro tesbıtine itıraz davasının yapılan açık
yargılamasında venlen ara karan uyannca;
Yapılan bütün araştırmalara rağmen tebligata elvenşli açık adresi tesbit olunamayan
ve adreslennın meçhulıyetlerine karar verilen davaiı M. Ali Aksak mirasçısı Kebıre Ak-
sak ile davacı Sait Subaşı mirasçılan Perınaz Subaşı. Sehnnaz Gürtürk, Mülkinaz Ak-
denız, Ahmet Subaşı. Mehmet Can Subaşı. Ayhan Subaşı. Erhan Subaşı. Mehmet Sıd-
dık Subaşı, Zübeyde Subaşı, Nahıde Subaşı. Zülfinaz Akdenız'ın duruşma günü olan
11.05.1998 günü saat 9.30'da Hasköy Adliyesinde bizzat hazır bulunması veya kendı-
sini bir vekille temsil ettirmesi, aksı takdirde yokluklannda yargılamaya devam oluna-
rak yokluklannda hüküm dahi venleceğı hususu 7201 sayılı yasanın 28 vd. maddelen
gereğince ilanen tebliğ olunur. 26.01.1998
Basın: 14827