Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8MART1998PAZAR CUMHURİYET SAYFA
15
Koro
Samsun Devlet " 5 ^ '
Klasik Türk Müziği
Korosu sanatçılarının
koro şefinden kaynakla-
nan sorunlarıyla ilgjli
doşyayı Kültür Bakanlı-
ğı Özel Kalem Müdiirü
Ahmet Karlıova'nın, Ba-
kan İstemihan Talay'a
sunmak yerine DSP
Samsun İl Başkanı'na
geri verdiğine ilişkin bil-
gi için DSP'li İl Başkanı
Uğur Askır, "gerçeği
yansıtmıyor" açıklama-
sı yaptı. Konunun sıca-
ğı sıcağına düzeltilme-
sini isteyen DSP Sam-
sun İl Başkanı'ndan kay-
namakta olan Sam-
sun'daki koroya ilişkin
görüşlerini de açıklama-
sını bekliyoruz. Koronun
sorunlarıyla bakanlık il-
gilenmese de Sam-
sun'daki DSP İl Başkan-
lığı'na sanatçıların sesi
ulaşmış olmalı.
Etektronik posta: Deniz.Sofn@raksnet.com Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Memurlara dayak
atılıyormuş.
"Memurun sırtından sopayı
eksik etmeveceksin. yoksa
sendikacıva kacari"
Gorevini kotuye kullanan doktorydın'ın incirliova Sağlık Merkezi'nde gö-
revli Dr. Eda Güven. 23 Kasım pazar günü
hafta sonu nöbetindedir. Yöre halkının baş-
vurulan hafta sonları daha da artmaktadır.
Dr. Eda Güven, güne yoğun birtempoda başlamış-
tır. Saat 12.00 sularında sağlık ocağına jandarma ge-
lir.
Jandarmaların yanında hırsızlıktan sanık altı kişi
vardır. llçe Jandarma Komutanlığı'nın resmi yazısıy-
la birlikte gönderilen sanıklann "darp ve cebir izi"
açısından değerlendirilmesi istenmektedir.
Dr.Eda Güven. sanıkları muayene edebilmek için
jandarmaların odadan çıkmasını ister. Sağlık Ba-
kanlığı'nın ve içışleri Bakanlığı'nın genelgeleri heki-
min hastasını yalnız muayene etmesini öngörmek-
tedir
.Dr.Eda Güven, her hastasına yaptığı gibi sanık-
lann muayenesine de "şikayef'lerini sorarak başlar.
Sanıklann herhangi bir bakanlığın heıtıangi birge-
nelgesine bağlı olmaksızın ağrıyan ve sızlayan yer-
lerini söyleme, moraran yerlerini gösterme hakkı
vardır.
Dr. Eda Güven, kapsamlı bir muayene sonunda
bulgularını ve kanaatini bir rapor halinde yazar.
Ancak Dr.Eda Güven'in yazdığı rapor beğenilmez,
değiştirmesi istenir. Dr. Eda Güven, raporunu değiş-
tirmez.
Dr.Eda Güven hakkında bir tutanak hazırlanır.
Tutanakta sağlık ocağına gelen jandarmaların im-
zası vardır ve raporda "Hekim, rapor tanzimi sıra-
sında art niyetlidir" denmektedir.
28 Aralık çarşamba günü İncirliova Kaymakamlı-
ğı, Dr.Eda Güven hakkında "soruşturma" başlatır.
Bu arada sanıklar Adnan Menderes Üniversitesi
Hastanesi'ne sevkedilir.
Hastanenin raporu, Dr. Eda Güven'in verdiği ra-
por gibi çıkar. . ,
Aradan bir ay geçer.
İncirliova Asliye Ceza Mahkemesi'nde Dr.Eda Gü-
ven hakkında dava açılır. Dr. Eda Güven, sanıkları
haklarını aramaya teşvik ederek gorevini kötüye kul-
lanmakla suçlanmaktadır. Türk Ceza Yasası'nın il-
gili maddesine göre gorevini kötüye kullanan me-
murDr. Eda Güven'in üç yıla kadar hapsi gerekmek-
tedir. Hafifletici nedenlerin bulunması halinde bir yı-
la kadar hapis cezası söz konusudur.
Dr. Eda Güven'in yargtlanmasına 10 Mart salı gü-
nü başlanacaktır.
Ihale
PTT Pendik Mer-
kez Müdürlüğü'ne ha-
len iş yapanfirmanınka-
tılımına göre açılan ve o
firmanın tek başına ka-
tıldığı posta taşıma ve
dağıtım ihalesinin iptal
edildiği açıklandı. (ha-
lenin neden böyle açıl-
dığı da açıklanmalı!
Ö M Ü R ! L i K
Seçime gitmek yeri-
ne, sayışalım; turun-
cular bizi soymadan
biz portakaiı soyalım!
ömür E. Kurum
SESSİZ SEDASIZ (!) NURÎKVRTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
Erdinç UTKU
süLALE devrinde yaşıyoruz.
Vakıflar mafyaya göz kırpıyor
VakıflarGenel Müdürlüğü için çoközel
bir yasa değişikliği yapıldı. Bütün kira-
cılann sözleşmeleri 27 Nisan 1998 tari-
hi rtibariyle bitmiş sayılarak yeni kira be-
del ve şartlarının Vakıflar tarafından tes-
pit edileceği, bunu kabul etmeyen kira-
cının başka bir tebligata gerek kalma-
dan kapı önüne konacağı ve kapı önü-
ne konan kiracının mahkemeye gitme
hakkının bulunmadığı hükmü getirildi.
Örneğin, Mısır Çarşısı'nda iki ay ön-
ce bir yıllığına sözleşme yenileyen ve
Vakıflar'a ayda 255 milyon lira kıra öde-
yen vatandaş üç ay sonra kendini kapı
önünde bulacak. Vakıflar'ın Türkiye'de
130 bin, Istanbul'da 14 bin kiracısı ol-
duğu düşünülürse onbinler aya-
ğa kalkacak. Ancak, yasa deği-
şikliğinde öyle bir hüküm var ki, belki de
on binlerce kiracı sesini çıkartamaya-
cak.
Şöyle ki, yasa "üçüncü şahıslar"a da
kira teklifinde bulunma olanağı getiri-
yor. Eski kiracı yerinde kalmak istiyorsa
"üçüncü şahısiarın getirdiği en yüksek
teklifi kabul etmek durumunda. Bu du-
rumda deyreye "mafya"nın girmesi bek-
leniyor... Üç ay sonra mafyanın devre-
ye gireceğini Vakıflar'ın kiracılan söylü-
yor. Hava parasının geçerli olmadığı Va-
kıflar'ın dükkânlanndan "mafya"ya ye-
ni bir iş kapısı açılmış oluyor.
\PALASPANDIRAS
Emniyet'in yeni imajı buymuş meğer: Memura
bibergazı katkılı, bol acılı arabesk polis dayağı.
Müfit Bozacı
ÇED KOŞESİ
OKTAY EKİNCİ
îzmir'in 'hayırlı cuma'sı...
Geçen hafta tzmir içirtgerçek-
ten "tarihi bir gün" yaşandı. Ko-
ruma Kurulu. Büyükşehir Be-
lediyesi'nce yasadışı olarak de-
nizi doldurulan Kordonboyu (1.
Kordon) için bütünüyle "tarihi
SİT" karan aldı. 27 Şubat 1998
Cuma günkü kurul toplantısında
alman bu karara bağlı olarak ay-
nı toplantıda incelenen "Cumhu-
riyet Meydanı (Atatürk Anıtı)
Deniz Dolgusu" önensı de "red-
dedildi". S'ine aynı toplantının
gündemindeki Konak'ta "kaçak
olarak" inşaatına başjanan "Köp-
rülü Kavşak" hakkında ise "dur-
durma" ve "yeraltı geçişinin
araştırılması" karan \erildı..
Izmır'in. her şeyden önce "ta-
rihi bir kıyı kenti" olduğu ger-
çeğini sanki geçmişegömmek is-
teyen tüm bu hukuka aykın uygu-
lamalar için Koruma Kurulu'nun
ardı ardına aldığı üç karar. loplan-
tının yapıldığı 27 Şubat 1998 gü-
niinii bu talihsiz kentin belki de
"Havırlı Cuma"sı olarak tarihe
Kordon "un tarih. kültür, doğa ve
kent dokusu bütünselliği içinde
aslında "Konak-Alsancak Ga-
n" arasında "de\amlılık" gös-
terdiğini saptayarak. kıyısı doldu-
rulan Kordonyolu'nu da (Atatürk
Caddesi) "tarihi SİT" kuşağına
ekledi. Kurul. bu bütünselliğin
"tarihsel önemini" ise 7089 sa-
yıli karannda özetle şöyle vurgu-
ladı:
"Antik çağdan bu yana tz-
mir'in rıhtımı olan bu kuşakta.
19. yy'dan günümüze 2. Meşru-
tiyet törenkri, 1919'da diişma-
na ilk kurşunu atan Hasan Tah-
sin'in anıları. 9 Eylül 1922'de
emperyalistlerin denize dökü-
lüşü ve cumhuriyet dönemi coş-
kulan yaşandı (...)Bu nedenle de-
niz dolgusunun durdurulması-
na \e Gcnelkurmay Askeri Ta-
rih Başkanlığı'nın da görüşü-
nün alınmasıyla tarihi SIT kitn-
liğini yaşatacak bir düzenleme
için ulusal proje yarışması açıl-
masının önerilmesine karar ve-
Özfatura Kordonu kaçak olarak doldurdu; simdi ise StT
yasaları geçerli olacak ı Fotoğraf: OKTAY EKtNCt)
geçirecek. Kültür Bakanlığı. bu
kararlar üzerinde siyasal baskı
yaratsa bile, gelecek kuşaklar \ e
tüm Izmirliler, Koruma Kuru-
lu'nun şu dört üyesıni "kentin
kültür kahramanlan" olarak
anacaklar: Doç Dr. Numan Tu-
na (Başkan). Ferudun Çopuroğ-
lu (Başkan Yardımcısı), Prof". Dr.
Ömer Öz> iğit (üye). Prof. Dr. Be-
kir Deniz (üye)...
(Koruma Kurulu'nun beşinci
üyesi ve Izmirbeledlvesınedanış-
man olduğu sö> lenen Prof. Dr. Çı-
nar Atay ıse aynı toplantıda bu-
lunmadtğından ve kararlarda im-
zası yer almadığından ötürü böy-
lesi bir tarihsel onura ortak olamı-
yor...)
Şımdi dilerseniz. bu üç kararın
içeriğine ve önemine kısaca bir
göz atalım:
1)1. Kordon: "Tarihi SİT"
Kordon 'un Konak'taki eski hal-
kevi binasından gümrük yapıları-
na \ e oradan da Cumhuri> et Mey-
danı'na uzanan bölümleri 1994
yılında "tarihi SİT" olarak belir-
lenmiştı. Bu nedenle Büyükşehir
Belediye Başkanı Burhan Özfa-
tura'nın Alsancakyönünden baş-
lattığı kaçak deniz dolgusu da
Cumhuriyet Meydanf ndaki SİT sı-
nınna kadar gelip day
r
andı ve de-
vam edebilmek için Koruma Ku-
rulu izni beklenmeve başlandı.
Işte bu aşamada Izmir Mimar-
larOdası'nın 6.2.1997 tarihlibaş-
\oırusunu önceki cuma günü so-
nuçlandıran Koruma Kurulu. 1.
rildi..."
2) Cumhuriyet Alanı*.
Koruma Kurulu aynı tanhteki
7090 sayılı kararında da Izmır
Beledıyesf nııı düzenlediği plan-
dakı "dolgunun Cumhuriyet
Meydanı'ndan konak'adekde-
vam etmesi" önensını aynı ge-
rekçelerle ona> lamıyor. Dolgu yo-
la bağlı olarak yine meydanda ta-
sarlanan kavşağın da "tarihsel
SİT'i parçalayacağı" için uygun
olmadığını saptayan Koruma Ku-
rulu, belediyenin bunun yerine
"koruma amaçlı bir düzenle-
me" önermesini istiyor...
3) Konak "çiğnenemez"...
Cumatoplantısının 7091 sayılı
karan ise bu kez Karayollan'nın
önerdiği \e Konak'ta yıne "ka-
çak" olarak başlatılan Köpriilü-
Ka>şak inşaatının durdurulması ve
bu projenin de iptali y önünde kap-
samiı bir karar.
Tarihi boyunca Izmir kentinin
"deniz kıyısı kültürüne" kucak
açan ve simgesel binalarla bezeli
Konak Meydanf nınbutürotoyol
viyadüklen altında "ezilemeye-
eeğine" dikkat çeken Koruma Ku-
rulu. yol geçişinin kentsel silüeti
bozmayacak şekilde \e "yeral-
tından" araştırılmasını da öngö-
rüyor... Kültür Bakanlığı. bu onur
duyacağı kararları durdurmak
yerine hemenyayımlamalı. İzmir-
îiler de Konak v e Kordon'daki ken-
te ve tarihe saygılı yeni düzen-
lemeler için bu kararlara dört el-
le sarılmalı...
HAYVANLAR ISMAIL GVLGEÇ
v
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicsk " turk.net
ÇİZGİLÎK KÂMtL MASARACI
H A R B İ SEMtH POROY
TARİHTE BUGÜN MIMTAZ ARIKAN 8 Mart
AMURIC£ RAVEL
1875'TE SueÜN,ÜNLÜ FHANSlZ BESTECİSİ MAU-
I?1C£ ZAVEL OOĞDU. 19. rüZYIL SOMMVJC* MÜ-
ZikTE gAŞUtyAKI "eOMAHTK İ2l£NİMCİLİtC'l'H VE
ÖZELÜICLE 8ESTECİ DC&JSSY 'NİN ETMSİUDEKA-
LACAK OLAH KAVEL, itAeATAOIĞI MÜZİKLE YE7E-
RİhlCE FA/UCLI OLAgİLECEKT/8. Y/UXAŞM( ILE
MÜZ/KTE DAHA ÇCX 'leLOSİK* ÛİrE NITELENDİ-
RİLBN BESTEO, CKIY&ULA8.IMA PS&İL AICLINA
VE 8ILGİSİNE DAYANAN HESNEL YAPmAR OKJt-
VA ÇlleARACAKnH. BU A/SADA "CAZ'CAN DA
YAfiARlAAlACAIcnK. "PAPHNJS fLE CHLOE* 8A-
LE MÜZİ&İ, PÛN/ACA ÜNLU "8OL£BO'SU,"SU
OYUNLAHr(JEUX D'EAU), OMU 2O. YÜZy/UN
UMUTULMAZLAB/ ARASINA SOKMAYA YETS-
CEK.TİR... _ _ ^ _
İLKCAZPIAĞ/ Ç//<ri..
1317 'DE BUGÜN, İLK CAZ PIA6IAMERIKA 'M
SAT7ÇA ÇlKAerLDI-KÖKEHİ İLKELAFieİKA MÛ.
ZlâiN£ DAYANAM CAZ,AMEB/KAYA 6ETİKİ-
LEM *:ÖL£ ZEHCJLERLE SAŞOIMtŞrr. GİDE-
K£H Ç4ĞDAÇ MÜZİKALETIERİNİN OEGİeMC
Sl'YlE GELİŞEN Bu riJR,SON£A BEYAZ1A0
DA SAeMAYA KOYULDU. BUNIAROAN A/£W
ORLEANSU "D/riELAND JAZZ gAND" TOP-
LULUBU BÜYÜki SEİENI TOPLADI VE İUC
PLAZLAg/ f
TUE-piX/E TAZZ 8AND ONE-STtp'i
UAZMLAD/.
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
Hocam Max Göbel
Gençlik yıllanmda tanıdığım en ılginç kişilerden
biri, Nürnberg'deki okulumda politoloji dersine ge-
len hocamız Max Göbel ıdi. Siyasi düşünceleri,
ideolojik renkleri ne olursa olsun, okuldaki tüm öğ-
rencilerin saygı duydukları bu değerli hoca. ispan-
ya Iç Savaşı'nda 'Cumhuriyetçiler'm yanında Fran-
co faşistlerine karşı savaşmış sosyalist bir devrim-
ciydi. Iç savaşın sonuna doğru "uluslararası tabur-
Iar" dağılıp yabancılar ülkelerine dönerlerken o, İs-
panya'da kalıp direnişçi birliklerden birine katılmış-
tı. 1939 yılı başlarında Franco orduları Madrid'e
yaklaşırken antifaşist cephenin son direniş hatla-
rından Toledo'da bacağından yaralanmış, kendile-
ri deyaralı iki Ispanyol anarşistin yardımlarıyla kaç-
mayı başarmıştı. Hocamız. II. Dünya Savaşı sona
erip Almanya'daki Hitler diktatörlüğü yıkılana ka-
dar yaşamını Fransa ve Ingiltere'de sürgünde ge-
çirmişti. 1968 yılının o "ateşli" günlerinde Max Gö-
bel gibi bir hocanın öğrencisi olmak bir ayrıcalıktı.
Her gün bir başkası patlak veren boykotlar, işgal-
ler, gösteriler. "sit in"\er, "go in"\er arasında ne ya-
par eder, onun dersi olduğu günlerde dersliğın en
ön sırasında yerlerımizi alırdık. Derslerinde, bizim
ağızdan ağıza, kulaktan kulağa en ince ayrıntıları-
na kadar bildiğimiz "ispanya macerası "ndan tek
söz etmezdi. Geçmişte benzer acıları tatmış oldu-
ğundan, ülkeleri o yıllarda diktatörlüklerle yöneti-
len iranlı, Portekizli, Yunanlı, Ispanyol öğrencilere
özel bir ilgi gösterir, derslerde en çok bu arkadaş-
larımızı konuşturur, onların anlattıklarını, deneyim-
lerini, çizdiği kuramsal çerçevelere yerleştirir, siya-
set bilimini bizlere "daha anlaşılabilir" özgün yön-
temlerle anlatmaya çalışırdı.
Derslerinde katı bir "Alman disiplini" uygulayan
hocamız, o günlerde yırtık pırtık pantolonları, Ame-
rikan eskisi haki renkli gömlekleri, uzun saçlan. vah-
şi sakallarıyla "siyasi-ideolojik farklılıklannı" simge-
lemeye çalışan biz, dört yabancı, bir Alman "en ön
sıra öğrencilerini" bir ders çıkışında. okulun yakı-
nındaki öğrenci birahanelerinden birine, bira içme-
yeçağırmıştı. Kaçıncı biradan sonraydı, bilmiyorum,
bir tepsi içinde küçük kadehleri buzlu buğday ra-
kısı, "Korn "lar gelmiş, hocamız kadehini kaldırarak
"Benim adım Max!" demişti. Ortaçağdan bu yana
süregelen bir Alman geleneğıne uyup bizler de te-
ker teker sağ kolumuzu. sanki bılek güreşı yapar
gibi, hocamızın koluyla kenetlemiş, sol elimızle ka-
dehlerimizi kaldırarak önadlanmızı söylemiştik. O gün-
den sonra hocamız Max Göbel ile "senli benli" ol-
muştuk. Aynı akşam ilk kez kendi ağzından Ispan-
ya'daki antifaşist dırenışin son günlerine ilişkin anı-
larını dinlerken duyduğum ve bir yıl sonra Mete
Tunçay'ın derledıği "Siyasal Düşünceler Tarihi" ki-
tabını okurken Maximilien Robespierre'e ait oldu-
ğunu öğrendiğim. "Bazı küçükzulüm ve ihanet fark-
lan ile bütün zalimler bifoinne benzerler!' tümcesi
hiç aklımdan çıkmadı.
Robespierre'in, Fransa'da "Cumhuriyetin iç Yö-
netiminde Siyasal Ahlak llkeleri Üstüne" yaptığı bir
konuşmasında geçen bu tümcenin ne anlama gel-
diğini, üç yıl sonra, 12 Mart 1971 darbesi "zalimle-
rinin" yaptırımlarıyla daha somut kavrayacaktım.
Portekiz'in, Ispanya'nın, Yunanistan'ın "zalimleri"
1970'li yıllarla birlikte birbiri ardınca tarih sahnesin-
den silindiler. Bu ülkeler özgürlüklerine kavuştular.
Arkadaşlanm, Cavaço, Juan, Yorgo yurtlanna dön-
düler. Helmut doktorasını bitirdikten sonra işçı sen-
dikalarında eğitmen olarak çalışmaya başladı. Bü-
yük olasılıkla önümüzdeki ekım ayında sosyal de-
mokrat milletvekılı olarak parlamentoya girecek,
belki de Federal Çalışma Bakanlığı gorevini üstle-
necek. Reza'nın ülkesi özgürlüğüne kavuşamadı.
Sol güçlerin desteği ile Şah Pehlevi'yi alaşağı eden
Imam Humeyni'nin çağrısına uyup Iran'a giden
Reza Imamzade. şeriatçılara ınanmanın bedelini. di-
ğer "Tudeh Partili" arkadaşlarıyla birlikte Tahran'da
boynu vurularak ödedi. Iran'da bir "zalim"in yerini
başka bir "zalim" almıştı.
Ben ise 1971 yıhndan başlayarak 22 yıl yurduma
dönemedim. 12 Mart'ı, ona "rahmet okutan" 12
Eylül izledi. "Bazı küçük zulüm ve ihanet farklan ile
bütün zalimler birbirine benziyorlardı." Hocamla
arada bir buluşuyor, gelecek güzel günleri düşlü-
yorduk. Aramızda gelişen dostluğa rağmen her za-
man onun öğrencisi olarak kaldım. Insana, yaşa-
ma, henüz yaşanmamış "farklı" bir dünyaya olan inan-
cını hiç yitirmemiş bu yaşlı, erdemli, bilge insanın
öğrencisi olmaktan her zaman onur duydum.
Geçenlerdetelevizyondatanıkolduğum "68'liler
arası" bir tartışma bana geçmiş yılları anımsattı.
Konuşmalar arasında "emperyalizm solculuğu".
"postal yalayıcılığı" gibi sözcükler geçiyordu. Bir
kez daha hocamı, onun savaşımlarla geçen yaşa-
mını, deneyimlerini, bize anlatmak istediklerini dü-
şündüm. Şimdi yaşıyor olsa, herhalde şu soruyu so-
rardı: Arkadaşlar, sonuçta "zalimleri" bizim aymaz-
lıklarımız yaratmıyor mu?
(Faks:0216-418 8410)
BULMACA SEDAT YAŞAYA\
1 2 3 4
SOLDAN SAĞA:
1/Kant'ınkur-
duğu \e bilgi-
nın eleştırısıne
dayanan felse-
fe sıstemı. 2/
Güney Ameri-
ka'da yaşayan
bir yük hayva-
nı... Batı Sa-
moa'nın baş-
kentı. 3/ Vol-
ga'nın başlıca
kolu olan ır-
mak... Tifoya
neden olan ve
bulucusunun adını ta-
şıyan basil. 4/Bir gös-
terme sıfatı... Halk di-
linde naneye \erilen ad.
5/ Yinelenen dize. 6/
Büyük ve sert taş küt-
lesi... Bir nota. II Ital-
ya'da Napoli açıkların-
daturistikbirada... Şa-
manizm'ın din adam- 8 |
lannaverilenad. 8/Bir 9
şeyin özünü oluşturan
ana öğe... Ördeğe benzer bir su kuşu. 9/ Zeki Demir-
kubuz'un. birçok ödül kazanmış bir filmı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Alt tarafı çan biçımin-
de genişieyen etek biçimi... "Cemil — " : Ünlü kari-
katür sanatçımız. 2/ Camaşıreı ayı da denilen \ e Ame-
rika'da >aşayan bir hayvan... Üstün bir yetkinin gücü-
nü gösteren değnek. 3/ Üstü kapalı olarak anlatma...
Lahana, turp gibi bitkilerde hastalık yapan yosunum-
su mantar. 4/ Uzaklık ışareti... Tek sıra elmastan ya da
inciden gerdanlık. 5/ Fazla bön. avanak. 6/ Gemi saf-
rası... Bir soru eki. II Altınkökü de denılen kusturucu
bir kök... Kum adacığı. 8/ Sazın en ınce ses veren teli...
Soluk borusu. 9/ Donuk renkli... Kütahya'nın bir ilçesi.