11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 MART 1998 PAZAR 10 PAZAR KONUGU Türk Hukukçu Kadınlar Derneği Başkanı Tuskan lapolitika, din ve gelenek arasında sıkışan kadınlar üzerine... TürbankadınhaldannıdaörtüyorBugün ^ Mart: Dünya Kadınlar Günü. Bugün Türkiye'nin. kadın açısından manzara-i umumiyesine bir bakın. Bir yanda dünyaya açık, dünyada olup bitenleri izleyen. her yaşta bilgi edınmeye ve öğrenmeye açık çağdaş kadmlar; bir yarvda da umacı örneği başlarmı örtüp sadece dinden, yobazlıktan medet uman zavallı kadmlar... Erkeklerin elinde oyuncak olmuş, erkek egemenliğinin daha da pekiştirilmesine çahşan kadınlar. tkinci, üçüncü eş olmaya, onuncu sınıf \atandaş muamelesi görmeye razı kadınlar. Pekı. bu kadınlar kendilerine onlarca yıl boyunca sağlanan haklanndan, erkeklerle eşitlik mücadelesinden ödün vermeye rieden razılar? Neden geri planda kalmayı kabullenmeye hazırlar? Neden. 2000 yılına iki kala kafalannın içini bağlayan örümcek ağlannı süpürmek istemezler? Neden solcu geçinen öğrenci kızlar. türban diye dayatan kara yobazlarla demokrası adına işbırliği yaparlar? Neden bazı çağdaş görünümlü. ama akıllan kısa kadınlarımız sırf modaya uymak için politik yobazhğın simgesi olan türbanı desteklerler? Bütün bu sorulara yanıtlan, Türk Hukukçu Kadınlar Derneği Başkanı Avukat Aydeniz Alisbah Tuskan"la aradık. SÖYLEŞİ LEYLÂTAVŞANOĞLU Türkiye 'de her alanda, her sektörde şe- riatçılar türban konusunda ciddi dayatmalar yapıyorlar. Hukuk, tıp alanlarında görevli ka- dınların işlerine baslan bağlı olarak gitmeleri- ni: üniversitelere, liseleretürbanlı öğrencilerin, öğrerim görevlileri re memurların girmelerini istiyorlar. Bu konuda eylemler deyapıyorlar. Siz, şeriatçıların türban konusundaki bu dayatma- larıyla ilgili neler düşünüyorsunuz? TUSKAN - Ben bu sorunu daha çok Habitat 11 konferansı döneminde yaşadım. Orada kadm- lar Türkiye'deki Kadın Kozası'ylailgili birrapor hazırlamak. birlikte bir çalışma yapmak duru- mundaydılar. Toplumumuzda bazı kesimdeki kadınlar. şeri- at yanlısı kadınlarla çalışmayı reddettikleri hal- de ben biraz onlann durumlannı anlamak. onlar- dan bilgi edinmek amacıyla onlarla birlikte fa- alıyetlerde bulundum. En azından Kadın Kozası'nda, kadınlann so- runlan nelerdır. bunlara nasıl çözümler üretebi- lırız. ne ıstiyoruz. konularını ele aldık. Bu ortak yaptığımız toplantılarda şunu gördiim: Kadınlar bence haklannı kaybetmek istemt- yorlar. Ve bütün o kadınlar belirli bir amaçla. uluslararası bir örgüt tarafından yetiştirilmişçe- sine her toplantıda aynı söylemler içindeydiler. Toplantının konusu olsun ya da olmasın, her toplantıda başörtüsü konusunu gündeme getiri- yorlardı. Bız o toplantılardan bazılannda. temel eğitim kız çocuklanna da erkek çocuklan gibi mecburi olsun. görüşünü savunuyorduk. Buna onların da ıtırazı yoktu. Ancak, "Sekiz \ıllık te- mel eğitim şarttır" dediğimiz zaman kıyametı kopanyorlardı. Ben. "Ortak bir paydada birleşelim. Sekiz yv- lı neden istemiyorsunuz?" dedim. Çünkü kız ço- cuklann\n başiannı bağlayamayacaklardı. Bunu yapamayacaklan için de okula gönderemeyecek- İerdi O zaman. "Peki, çocuğun hakla yok mu? 7-8 yaşındaki çocuğun başı sentn düşüncene gö- re kapatılıyor. Bu, Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne aykın değil mi? Siz kendinizde bu hakkı nereden buluyorsunuz?" dıyordum. Bu, çok açık biçımde insan haklannın, çocuk haklarının ihlali oluyor. Devlet Bakanlığı'nda ortak bir çalışma yaptık. Tüm kadınlar olarak komısyonlara ayrıldık. Belirli bir kesimden ka- dınlar da vardı. Hukuk konusundaki komisyon- da tüm partılerin kadın kollanndan üyeler bulu- nuvordu. Sadece Refah Partili kadınlar başörtü- sü. temel eğitimtn sekiz yıla çıkanlması konula- nna şıddetle karşı çıkıyorlardı. ama hukuksal alanlardaki haklannt da belki bizlerden çok da- ha fazla istiyorlardı, •••••• Bıınlar hangi hukuksal konulardı? TL SK.4S - Örneğin. evli bir kadın kocasmdan aynldığı zaman tek ev varsa bunun kadının ol- maMnda ısrar ediyorlardı. Buna karşılık ben de. 'Neden eşH haklar istiyoruz? Kadın ahlaksızlık yapıp boşandrysa adam neden evini ona versin?" dedim. Yanı. hak isteme konusunda bizden çok daha fazla uçtalar. Onlann belirli bir söylemieri var ve bu söylem- le heryerde herkesin kafasını kanştınyorlar. Üs- lelık bu söylemin belirli bir dayanağı da yok. Bu- güne kadar türban aleyhindeki Anayasa Mahke- mesi. idare mahkemeleri, Danıştay kararlannı eleştirdiler, ama Avrupa İnsan Haklan Mahke- mesi kararlanndan söz ettiklerini hiç duydunuz mu? 1993 yılında Avrupa insan Haklan Mahkeme- si iki karar aldı. Karar gerekçelerini okuduğunuz- da Anayasa Mahkemesi'yle Avrupa insan Hak- lan Mahkemesi'mn gerekçelerı aynı noktalara dayandmlıyor. Bu kararlarda, "O fakülteye, o üniversiteye girdiğiniz zaman siz o fakülte ya da üni\ersiteninda> andığı yasa ve yönetmelikleri bi- üyorsunuz. Buna rağmen orayagiripde,' ben bu- nu yaprnam" demek insan haklan konusuyla bağdaşmaz. İkisi çelişiyor. siz o mekânlarda din- sel kimliğinizi ön plana çıkartırsanız öbür insan- ların haklannı ihlal etmiş olacaksınız'" deniyor. Zaten bütün bu olaylar siyasilerin onlara bir takım ödünler \ ermelerinden kaynaklanıyor. Biz bu ülkede her konuyu hukuka dayandırmaz, bir konuyu dinsel kurala. bir başka konuyu da hu- kuka dayandınrsak bu hukuk devleti anlayışına sığmaz, diye düsünüyorum. Dinsel kimliğini ön plana çıkartan kişiler bence dini sömüren kişi- lerdir. Burada din istismarcılığı yapılıyor. ı Rektör Prof. Kemal Alemdaroğht'nun, üniversiteye türbanlıları sokmamasını protesto edeıt türbanlı öğrencilere bir kısım sol görüşlü öğrenci de destek verdi. Siz bu solcu öğrencile- rin tutumlarmt nasıl karşıladınız? TUSKAN - Ben en çok bundan korkuyorum. Ne yazık ki gençliğimizde. bazı gerçekleri öğre- nememelerinden dolay ı bu tür yanlış tepkiler do- ğuyor. Bu kadınlar türbanı bir simge olarak kullanı- yorlar. Bunlan da kadınlara erkekler kullandın- yor. Kadın. erkek egemen toplumdaki erkeklere kendini kullandınrken bunun bilincinde de de- ğil. Övle bir noktaya gelinecek kı. erkek. 'senin işin burada bitiyor. Hadi bakalım geri plandaki yerine' diyecek. Bu anlayışın kadınlarhenüz far- kmda değiller. Habitat taki çalışmalarda bir kadın bana şöy- le dedi: "Bizim siyasi bir beklentimiz yok." "Neden yok? Bütün partilerde olduğu gibi sos- yal demokrat partiler de kadınlan sömürüyor'" dedim. Bakın. CHP ve DSP de partilerınde ka- dın kotası bulunduğunu söylüyor. Ama önümüz- deki seçimlerde bunların tavırlannı daha açık olarak göreceğız. diye düsünüyorum. Evet. bu partilerde kadınlar var. ama seçilebilecekleri yer- lerde yoklar. Siyasete atılan kadınlarla yaptığı- mız görüşmelerde. aynmcılık olarak niteiendiril- se de. bir dönem kadına kota uygulaması sart. Bence kadının siy asete atılmasının en büy ük gü- AYDENİZ ALİSBAH TUSKAN 1950 Istanbul cloğumlu. 1972'de îsîanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi nde yükseköğrenimini tamamladı. TC Ziraat Bankası ve Türkiye îş Bankası 'nın avukathğını yaptı. Şimdiki halde serbest avukatlık yapıyor. Türk Hukukçu Kadınlar Derneği Başkanı. Aynı zamanda Îstanbul Barosıı 'nun Tüketici Haklan Komisyonu Başkanlığı 'nı da yürütüyor. Îstanbul Barosıı Kadın Komisyonu nda üye olarak görev yapıyor. kafalanmızı kanştınp birtaktm değerleri y ıkmak isterlerken biz de onlara birtakım ödünler veri- yoruz. Bu nedenle, bizler, aydın insanlar olarak çok çahşmamız gereken bir dönemdeyiz. Rektörler. dekanlar. bütün üniversitelerin öğretım üyeleri bugün tek vücut olarak çalışmahdırlar. "Benim yönetmeliğim, yasam budur. Ben bunlan uygu- lamakdurumundayım. Bunlan beğenmiyorsanız ve hukuk devletindeyseniz Meclisinizde yasaları değiştirir, istediğiniz uygulamalan yaparsımz" diyebilmeleri lazım. Bugün siyasetçi her s.eyi hukuka atıyor. Bakın. erkeğin zmasıyla kadının zinası konusundaki Ce- za Yasası maddeleri, Anayasa Mahkemesi'nde eşitlik ilkesine aykın olduöu aerekçesiyle iptal edildı. Anayasa Mahkemesi karannda. "27 Aralık 1997'ye kadar TBMM'de bu değişiklik yapıla- cak" denildi. Ama 27 Aralık geçti. Siyasiler ne yaptı? Man ayına geldik. Yasa dü- zenlenip, Kadından Sorumlu De\let BakanhSı sivil toplum kuruluşlanyla (STK) çahşıp. değı- şikliği komisyona geldi mi? Bu maddeyle ilgili bugün hâlâ hiçbır çalışma göremiyoruz. Bugün kadının zinası suçtur. ama erkeğin zinası suç ol- maktan çıkmıştır. Bir hukuk devletinde bu durumun yaşanma- ması lazım. Ama siyasiler \ine mahİcemelere. yine hukuka. yine bazı kışilere yükleniyorlar. Hukuk de\ letindeysek. hukuk de\leti kuralları- na göre hukukun üstünlüğü ilkesine uygun o!a- rak davranmalıyız. Hukuku hiçe sayan insanlar sonunda görüyorsunuzki hukuka muhtaç oluyor- lar \e hukuktan medet umar hak geliyodar. Hukukçu olarak bizim barolarda bu tür sorun- lanmız var. Barolarda a\ukatlık mesleğinin ya- sal kıyafeti vardır. Bugün türbana izin verirsek yargıç kadın da mahkemeye türbanlı girecek, yargıç erkekse sank takabilecek. bunlara karşı hiçbir yaptınm uygulanamayacaktır. Herkes is- tediği yere ıstediği kıyafette gidemez. Yargı. hukuk devletinin temellerini oluşturur. Hukuk fakültelerine bundan sonra belirli ko^ul- larla öğrenci alınmalıdır. Bu konuyu çok önem- siyorum. • • • • • Siz, sosyal demokrat partilerin de ar- tık bir anlamda kendilerine çekidüzen vernıele- ri gerektiğini söylediniz. Peki, sosyal demokrat partilerde böyle bir irade ya da istek görüyor musunuz? TUSKAN - Hay\r, bunu da göremiyo- vencesi kotadır. Ama bunu bir geçiş döneminde uygulamak lazım. Çünkü erkek ileri. biz geri kul- varda koşarsak olmaz. Kadınlann ve erkeklerin aynı kulvarda koşmalan gerekiyor. Biz eşit düzeye ancak kotayia gelebiliriz. tn- gıltere'ye bakın. Tony Blair'in Işçi Partisi'nin genel seçimlerde bu kadar başanlı olmasının ne- deni kadınlar. Ingiltere'deki iki dereceli seçım- lenn ilkine Uçı Partisi'nden hep kadınlar katıldı ve oyları aldılar. Orada. bunun eşitlik ilkesine aykın olduğu düşünülmemis,. aksine. olumlu bir aynmcılık olarak değerlendirilmiş. Bir dönem toplumun gerisinde kalan kadını yerli yerine oturtmak için gerekli önlemlerin ahnması lazım- dır. • • • • • Zaten akıl bunu gerektirmiyor mu? TUSKAN - Tabii. Ben. bu çalışmalara başla- dığımda biraz moralim bozulmuştu. Ama kadın- lann haklanndan ödün vermevecekleri düşün- cesi beni bıraz umutlandırdı.Bugün belirli bir partinin (Refah) yüzde 20 dolayında oy aldığın- dan söz edıliyor, ama bu oyu nasıl aldığını dü- şünmek lazım. O orandaki oyu almak için insan- lann sömürülmesi. insanlann kullanımı \e oyla- nnbazılannın parayla satın alındığını düsünüyo- rum. Bu çok önemli bir konu. Burada üstelik kadın- lar ne derece kullanıldıklannın farkında değiller. ••••• Cstelik bütün bunlar demokrasi adına yapılıyor... TUSKAN - Evet. Kendi işlerine geldiği yerde demokrasiden söz ediyorlar, işlerine gelmediğı zaman da demokrasiyi kötülüyorlar. Bugüne ka- dar belirli zihniyette olan partiler, diğer partile- rin, aşın sol partilerin kapatılmasına ne derece tepki gösterdiler? Hay ır, bu konuda ne düşünce- leri ne de tepkileri oldu. Ne zaman ki belirli bir partinin kapatılması gündeme geldi. ondan son- ra bu söylemler ve bu savunmalar başladı. Düşünün. biz kendimizi Avrupalılara şikâyet ediyoruz ve bununla tehdıt ediyoruz. Bizler bu toplumda Batı taklitçisi olarak damgalanıyoruz. Ama bugün bizler Batı taklitçisi olarak nitelen- memize rağmen, ben belirli konulan Avrupa tn- san Haklan Mahkemesi'ne şikâyet etmeyi va- tanseverlik duygumla doğrusu bağdaştıramıyo- rum. Ama belirli kişiler. işlerine geldiği zaman biz- lcri bununla tehdit ediyorlar. Biz hukuk devletin- de yaşıyoruz. Avrupa "da hibir hukuk de\ letinde böy le bir duruma rastlayamazsınız. Siz o ülke- nin yasalarına. düzenine aykın hareket ettiğiniz zaman o ülkenin kolluk ku\ vetleriyle karşılaşır- sınız. Ancak bu gerçekleri görmeyen bazı dışandan gelen kişiler de yansıtılma bıçimine göre birta- kım açıklamalarda bulunuyorlar Kendi ülkele- rinde yapılmasına izin vermeyecekleri olaylan bizim ülkemizde insan haklan ihlali olarak gö- rüyorlar. Bizlerin bunlara çok dikkat etmemiz gereki- yor. Bunlar. bizi bölmek. bizi yıpratmak. bizim iç si\asetimize kanşmak için yapılan eylemler- dır. (şgal sadece vatan topraklarını işgal etmek- le olmaz: işgalin bir biçımi de düşünceleri işgal etmektir. Onlar, bizim düşüncelerimizi bölüp. rum. Çünkü aynı kulvarda koşması gereken iki partinin. yani DSP ve ÇHP'nin. hâlâ birbirleriy- le inatlaşmalan. hâlâ birbirlerine husumet bes- lemelerini toplumumuz için bir iv ilik olarak gör- müyorum. Bu. sadece sosyal demokrat kesımin oylannı bölmeye hizmet etmektedir. Bu bölün- meyi tavan istiyor. ama taban buna tamamıyla karşı. ••••M İki bin yılına iki kala, bu çağda kadın- larımız Mııslafa Kemal'in kendilerine verdiği haklan geri mi vermek istiyorlar? Bu /'$ bu ka- dar ucuzmu? TUSKAN - Ben yine de iyimser olmak istiyo- rum. Kadıniar tamamıyla kullanılıyor, diye dü- şünüyorum. Ben bu tür kadınlarla yaptığım gö- rüşmelerde hepsine. "Bir ikinci eş olmayı düşü- nür müsünü/?" ya da "Babanızın mirasından ek- sik pa\ almak istermisiniz?' dıye sorduğunıda hiç birisi bunlan kabul etmedi. Mustafa Kemal'in kadınlara verdiği haklan hiçbir kadının kaybetmek isteyebileceğini dü- şünmüyorum. Ama burada başka bir mesele v ar. Bu kadınlar hep kullanıldıklannı ne zaman an- layacaklar? Bu çok önemli bir nokta. Bunun için TBMM'yene kadar çok kadın sokabilirsekode- recede hızla bu meselelerin üstesinden gelebili- riz, diye düsünüyorum. Tabii ne kadar çok kadın sokarsak sokalım yi- ne de Meclis'in yarısını oluşturamayız. Dolayı- sıyla bunlar birkaç yılda halledilebilecek konu- lar değil. Eşitliğe inanan. eşitlik ilkesinde kadınlardan daha da ileri noktalarda olan erkekler olsun. di- ye düsünüyorum. Bu konuda erkeklerin bilinci- nin değiştirilmesi çok önemli. ,-.„ " .. • • • • • Bizim topluma, erkek egemen toplum, diyoruz. Peki, erkekler neden çağdaş kadınlar- dan bu kadar korkuyorlar? Erkekler, özeüikle si- yasette sürekli olarak kadınlan engelliyor, çel- meliyorlar. Sizce bunu yapmalarındaki amaç nedir? TUSKAN -Bu. kadını geride görme anlayışin- dan kaynaklanıyor. Bu duygu. çok ileri düşünce- li erkeklerimizde bile \ ar. Bir başka nokta. erkek toplumun baskısı nedeniyle bu rür davranışlar içine girebiliyor. Hiçbir erkek kendinden daha güçlü bir kadı- nın varhğını istemiyor. Önemli olan. demin de söylediğim gibi. eşitlik anlayışındaki erkek sa- yısını arttırmak. I Bazı çağdaş kadmlar da bu türban da- yatmasını savunur oldular. İ stelik bunuyapan- lar sözde aydın kadınlar. Sizce bu kadınlar bir modaya mı uymak istiyorlar? TUSKAN - Bunu yapanlar, dediğiniz gibi. bi- zim gibi çağdaş görünümlü gazeteci kadınlar. Bunun açıklamasını yapamıyorum. O düşünce- yi o kadar savunuyorlarsa kendileri de o görü- nümde olsunlar. Bunlann öncülüğünü neden yapıyorlar? Bu. ülkemize çok daha fazla zarar veriyor. Kendile- rini devrimci. solcu olarak gören öğrenciler bir eylem yaptıkları zaman öbür grup onlann ya- nında olacak mı acaba'1 Bunun değrlendirmesıni yapmak lazım. De- mek ki onlar bu ışin farkında değiller. Laik devlet anlayışında din ve vicdan özgür- lüğü laik dev letin bir uzantısıdır. Bu gerçeği gö- remıyorlar. Bunlar. ikinci cumhuriyetçi. dediği- miz kişiler. Bütün değerleri tek tek yıkmak isti- yorlar. Biz benzer olaylan barolarda da yaşıyoruz. Üyesi olmakla gurur duyduğum Îstanbul Baro- su'nda bile yapılan birtakım uygulamalara. bir- takım yanhşlara dikkat çekmek istedim. Duruş- malara. Av ukatlık Yasasf yla bağdaşmayacak kı- lıkta gırenleri Îstanbul Barosu"na bildirdim. A- ma ne yazık kı o kişiler hakkında. "meslekkural- lannı ihlal etmiyoriar' biçiminde bir karar çıkti. Çünkü bu arkadaşlar. "Biz o kıbkta duruşmaya girmedik" diye kendilerini savundular. Oysa hem cüppeli hem de türbanlı bazı kişi- ler belirli zamanlarda eylem yapıyorlar. Bunun da hiç kimse farkında değil. Bunlar duruşmaya girmeseler bile o kılıkta mahkeme salonunda oturabiliyorlar. îstanbul Barosu'ndan o karar çıkınca ben du- rumu Türkiye Barolar Birliği"ne yansıttım ve Türkiye Barolar Birliğı. îstanbul Barosu temsil- cisi bir hanım arkadaşımızın bulunmadığı yöne- tim kurulu toplantısında oybirliğiyle bu kişilerin meslek kurallannı ihlal ettikleri karanna vardı. Bu da, hukuk ilkelerine saygı, hukukun üstün- lüğü ilkesini her şey den önde tutmaktır. Biz. bü- tün bunlan yok varsaydığımız, birini uygulayıp öbürünü u> gulamadığımız zaman çelışkiler içi- ne düşeriz ve işin içinden çıkamayız. Demokra- side tam bir kargaşa olduğu zaman da erkek ve kadın eşit derecede zarar göriir. Bu eylemi küçümsememek lazım. Bütün bun- lar tamamıyla politik simgelerdir. Bunlann bay- rağı olarak nıtelendiriliyor. Bu çok önemli. wmmmmSiz. Rektör Kemal Alemdaroğlu'nun kıyafet genelgesini geri çekmesini nasıl değer- lendiriyorsunuz? TUSKAN - Bunu olumsuz bir karar olarak de- ğerlendiriyorum. Hükümetın tüm baskılarına rağmen bizim aydınlanmız. aydın bılim adam- lanmız bu konuyla ilgili tavırlannı tek vücut ola- rak devam ettirmek durumundalar. Dediğim gi- bi. hükümetten çok baskılar oldu. Bu baskılann bir kanıtı da Ba^bakan Mesut Yılmaz'ın sözle- ndn. Başbakan"ın bu açıklamasını ben tamamıyla siyasi, oy kaygısı nedeniyle yapılmış olarak de- ğerlendiriyorum. Kesinlikle popülist bir davra- nış. Gerçekçi değil, hukuk devleti anlayışına da hiç uymuyor. •••••• Sizin bir de Habitat-II konferansı stra- sında imam hatip liseli bir kız öğrenciyle ilgili bir anınız vardt Onu anlatır mısınız? TUSKAN - Evet. O öğrenci Habitat çerçeve- sindeki bir sivi) toplum kuruluşu toplantısında bana, "Siz Müslüman mısına?" sorusunu yö- neltti. Ben de. "Sen benim kıyafetime bakarak bu soruyu soruyorsan sana cevap vermek zorun- da değilim. İnancım benimle Allah arasında olan bir şey. Ama ben, başın örtülü diye seni Müs- lüman kabul etmiyorum. Rahibelerin de başlan örtülü" dedim. Bizim bu konu üzerine gitmemiz ve kadınlar olarak bunun mücadelesini yap- mamız gerekiyor. Bu kadınlan. mahalleierde, hoca adı verilen ve nereden geldikleri belli ol- mayan birtakım kişiler eğitiyor. Hüküm Özeti ' îstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1996/51 esas sayısında kayıtlı Davacılar Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, Prof. Dr. tlhan Tekeli ve Orhan Silier vekilleri Av. Aydil Kurtkaya tarafından davalı Dr. Sümer ATASÖY aleyhine ikame olunan manevi ' tazminat davasının yapılan muhakemesi ^ o n u c u n d a verilen 25.6.1996 tarih 1996- * 51 esas. 1996-298 karar sayılı, 17.7.1997 ;*' tarihi itiban ile kesinleşen karar uyarınca. davalı Dr. Sümer Atasoy'un "KINANMAS1NA" ilişkin hüküm özeti: "Çumhuriyet gazetesinin 12.11.95 Pazar günkü nüshasının 8. sayfasında Pazar Konukları başlığmı taşıyan tam •' bütün sayfa içinde Tarih Vakfı'nın şehir müzesi yeri olarak Kültür Bakanlığı'ndan darphane binalannı alması tepkiyle karşılandı. Arkeologlar. Tarih Vakfı 'nı suçluyor" başlığmı taşıyan söyleşi yazısının yazan Leyla Tavşanoğlu tarafından pazar konuğu olarak Dr. Sümer Atasoy ile yapılan sorulu cevaplı söyleşinin yayınlanan metni. Belirtilen söyleşiden alıntılar söyleşinin davalı Pazar konuğu Dr. Sümer Atasoy'un bir bilim adamı olarak bilimsel tenkit yaparken nezaket hudutlannı aşan, davacı muhatapları alaya alan, onlan kamu önünde inciten tarzda küçültücü ve bilimsel çalışmalannı kötüleyen bir davranış sergilediği saptanmış bulunmaktadır. \azınm bu haliyle M.K.nun 24 ve B.K.nun 49. maddesinde öngörülen kişilik hakkına saldırı olduğu kanaat ve sonucuna vanlmıştır. Bu nedenle dav acıların manev i tazminat istemeye haklan olduğu kanaat ve sonucuna vanlmıştır. Davacılann bir kültür vakfı ve onun yöneticileri olan ülkemizın sayılı bilim adamlan oluşu ve ülke kültürüne. insanlığa hizmet maksadı ile kurulan vakfın kuruluş gayesini yerine getirmek yönünden yürüttükleri faaliyetlerin diğer ilgili bilim adamlan tarafından tenkit süzgecinden geçirilmesi gayet nonnal olup ancak bunun bilhassa bilim adamlan çevresinde halka örnek olacak şekilde daha seviyeli bir tarzda icra edilmesi gerektiğinden. taraflar arasındaki bu uyuşmazhğın davacılar yönünden manev i üzüntüyle karşılanmış olması ve bu manev i üzüntünün maddeten karşılanması manev i tazminatın ana gayesi olup. davacılann manevi tazminat isteminde parasal olarak tatmin mahkememizce yeterli olmayacağı göz önüne alınarak, B.K.nun 49. maddesinin 3344 sayılı yasa ile değişik son paragrafında değişiklik hükmü gözetilerek "Hâkim bu tazminatın ödenmesi yerine diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir. Basın yolu ile ilanına da hükmedebilir" hükmü göz önüne alınarak taraflann kişiliği de ön planda tutulmak suretiyle. davalının bilimsel tenkid gayesi ile bu söyieşiyi yaptığı esas altnarak, bu söy leşideki uygun olmayan ve yukanda belirtilen kişilik hakkına saldın olarak kabul edilen sözcüklerden dolayı parasal tazmin yerine. davalının kınanmasma: işbu mahkeme karannın bu hüküm özetinin Çumhuriyet Gazetesi"nın Pazar Konuğu sütununda karann kesinleşmesini takiben yayınlanmasına karar yerilmek gerekmiştir. HÜKÜM: Yukanda yazılı gerekçeye binaen. taraflann kişiliği de ön planda tutulmak suretiyle davalının bilimsel tenkid gaye>i ile bu söyieşiyi yaptığı esas alınarak. bu söyleşideki uygun olmayan v e yukanda kişilik hakkına saldın olarak kabul edilen sözcüklerden dolayı parasal tazmin yerine. davalının K1NANMAS1NA. tşbu mahkeme karannın hüküm özetinin Çumhuriyet Gazetesi'nin "Pazar Konuğu" sütununda karann kesinleşmesini müteakiben yayınlamasına. Davacılar vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı Yargıtay yolu açık olmal üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 25.06.1996.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle