23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 MART 1998 PAZAR 12 KULTUR Fatma Tülin'in 1990-98 yıllan arasmda ürettiği resimler 2 Nisan'a dek AKM'de Gövdenin labirentînde arayışlar• 1980'liyıllardanbuyana resimlerinde insan gövdesini irdeleyen Fatma Tülin, sekiz yıllık resimsel üretimini bir araya getiriyor. Ufak çaplı bir retrospektif niteliğindeki sergi. sanatçının geçirdiği çeşitli değişimleri gözler Önüne seriyor. AHl ANTMEN Fatma Tülin. sergi açmadan geçirdi- ği beş yılın ardından 1990-98 yıllannı kapsayan sekiz yıllık resimsel üretimi- ni Atatürk Kültür Merkezi'nde sergili- yor. 9O'lı yılların başından 2000'lere. çeşitli değişimler geçirerek uzanan bu sürecin ana teması insan gö\desi... Sa- natsal uğraşının ilk yıllannda çeşitli nesneleri büyüteç altına alan ve o dö- nemde yaptığı resimlerden "Soğan ek- mek" ile belleklere kazınan Fatma Tü- lin, 1980'li yıllardan başlayarak. tutar- lılıkla sürdürdüğü bir arayışla 'insanı' irdeliyor. Ama bu irdeleyiş. içeriksel ya da tematik bir çerçeveyi aşıyor. Fatma Tülin'i, insan gövdesinın sunduğu son- suz biçimler ilgilendiriyor. Bir retrospektif denli olmasa da Fat- ma Tülin"in geçirdiği çeşitli değişimle- ri kronolojik olarak ızleme olanağı su- nan sergi. bir sanatçının uzun bir zaman diliminde ne tür hesaplaşmalar içine girdiğini gözlemek açısından da ilginç bir bütün oluşturuyor. Fatma Tülin. son dönem resimlerinde yağlıboyanın yanı sıra agırlıklı olarak akrilik ve pastel bo- ya kullanarak öncelikie malzeme ile ye- ni deneylere girişiyor. Ancak böyle bütünlüklü bir serginin sunduğu başlıca heyecan. Fatma Tü- lin'in resimlerindeki 'bakış' meselesi üzerine temelleniyor sanki. Sanatçının 1990"lı yıllann başında yaptığı resim- lerde, adeta 'izlenen' kadın gövdeleri var. Erotik çağnşımlarla yüklü bu 1990- 91 tarihli yapıtlarda, boyanın gövdeye bir ten gibi giydirildiği, kadın gövdesi- Fatma Tülin'i insan gövdesinin sunduğu sonsuz biçimler ilgilendiriyor. (Fotoğraf: SAMİH R1FAT) nin estetik boyutlannın olabildiğince \urgulandığı gözleniyor. Fatma Tülin. sanki kadın gövdesini ıçerden değil. 'dı- şardan' bir bakış açısı ile şekillendiri- yor bu dönemde. Sonraki süreçlerinde ise. sözgelimi 1992 tarihli resimlennde. o dışardan ba- kış açısının içsel bırbakışa dönüşrüğü, gövdenin hareketlerinin dışardan gö- ründüğü gibi değil duyumsandığı gibi. daha soyut bıçimlerle tuvale aktarıldığı izleniyor. Artık ressam. gövdeyi kendi içsel bakışıyla görselleştiriyor sanki. Ne ilginç ki. bu farklı bakış açılarının ara- sında 1994 tarihli lstanbul Urart sergi- sinde "Bir otoportrenin binbir yüzü" diye adlandırdığı resimler dizisini ser- gilemiş. o sergideki otoportre aynntıia- nnda gözü - ya da bakışı - ön plana çı- karmıştı. Tuvalin derinliğiyle ilgüeniyor En yoğun değişım sürecini 19901a- rın ortasından ıtibaren yaş.amaya başla- yan Fatma Tülin'in bu son dönem ara- yışları. galerinin alt bölümünde toplu halde sergileniyor. Daha önce hiç kul- lanmadığı renklerin -sözgelimi çok par- lak bir pembenin - paletınin alışılagel- miş mavi ve sarılannın yanına yerleşti- ği bu resimlerde akrilik. yağlı pa>tel. keçeli kalem, yaglıboya. karakalem gı- bı özgür bir malzeme kullanımına giren Fatma Tülin. renk \e hareket varyas- yonlanna başv urduğu çoklu kompozis- yonlarda gövdeyi. haşından beri amaç- ladığı gibi biçimlere ındirgeyerek yalın bir ifade tarzını benimsıyor. Bu resim- lerde yakaladiğı •hareketingörüntüsü'. sanatını "anı yakalamak" üzenne temel- lendiren İngiliz ressam Francis Ba- con'ın şiddeti görselleştirdiği bazı re- simlerini çağnştınyor. Oysa bunlar. bu son dönem resimle- rinde girdiği arayışın yalnızca bir kesi- dini oluşturuyor Fatma Tülin'in. 1994"te yaptığımız bir söyleşide. "Kı- sıtlı alanlar beni boguyor, soluğum da- rahyor" demişti sanatçı. 1990Tı yıllann başında yaptığı bazı resimlerde bu söz- lerini adeta görselleştirmişti: Tuvale sı- ğamadığı. aynı kompozisyonu farklı tu- valleretaşıdığı.soyut bir çerçeveden bi- leannmayaçalışmıştı. Oysa 1998 tarih- li kimi resimleri var ki, bu kez kalaba- lık figürtopluluklannı aynı çerçeve içi- ne sığdırma uğraşına girmiş. kapıldığı klostrofobiyi sanki tuvale taşımış... Öy- le- ki. boyanın tadına artık doyamıyor sanki Fatma Tülin. tuvalin boyutlanyla değil. derinlığiyle ilgüeniyor ve bir röl- yef etkisi uv andırmaya çalışıyor. Ne za- mandır farklı malzemelere kendi deyi- miyle yoğun bir Mştah' duyması. resim- lerinde artık boyanın yarattığı dokunun daha çok önem kazanması ve hatta hey- kel yapma>a son derece istekli olması da belki bundan... Gövde ile uzun macera Fatma Tülin'in büyük boyutlarda fo- toğraf gerçekliğiyle yarattığı ilk dönem resimlerinin. sonraki süreçlerinin ipuç- lannı taşıdığı söylenebilir belki... Alı- şılagelmiş ölü doğa resimlerinin, fin- can, ekmek. soğan. elma. biber gibi ge- leneksel öğelerini hiç alışılagelmemiş boyutlarda tuvale aktararak, bir tür ses- siz başkaldınyı ortaya kov muyor muy- du Fatma Tülin? Gövde ile giriştiği uzun maceranın son dönemlerinde. ilk yıllannın sessiz başkaldmsı belki artık birçığlığa dönüşüyor: Kendini o 'dışar- daki" bakıştan kurtararak - adeta kendi- ni keşfederek - boyayı içsel var oluşu- nunkaçınılmaz bir uzantısı olarak dışa- vuruyor sanki Fatma Tülin. Bunun so- nucunda resmindeki gövdeler de deği- şiroeuğruyor: Biryazann. "Asılcoğraf- yamız gövdemizdir" sözlerini anımsa- tırcasına, gövdenin deforme edilmiş ve soyutlanmış biçimlerinden manzaralar yaratıyor. Fatma Tülin'in sergisi çerçevesinde metinlerini MehmetErgüven ve Orhan Koçak'ın yazdıgı kapsamlı bir katalog dayayımlandı. Sanatçının Atatürk Kül- tür Merkezi'ndeki sergisi. 2 Nisan'a dek izlenebilecek. 1. İstanbul Kitap Fuarı Tamarro, Brecht, ve Guevaralı günler 20 Mart'ta Kültür Servisi -1. Uluslararası lstanbul Kitap Fuarı 20-29 Mart tanhleri arasında CNR-Dünya Ticaret Merkezi Yeşilköy'de gerçekleştirilecek. Fuar kapsamında Türk ve yabancı yazarlar okurlanyla söyieşiler düzenleyecek. Fuar etkinliklerinden bazılan şunlar: İlk gün 'Türkiye'de Kültür PolirikalarT başlıklı panel izlenebilecek. 21 Mart Cumartesi günü. Alberto Korda'nın sergi açılışı gerçekleştirilecek. 'Telif Haklan ve Korsan Yayıncıhk' konulu bir panel. Zeliha Berksoy. Mehmet l'lusov. Beklan Algan. Yücel Erten \c Klaus Emmerich: 'Brecht Yorumcuları' konulu panelde bir araya gelecek. Susanna Tamaro'nun katılacağı söyleşinin ardından 'Türkçenin Çevrilmesr konulu panel >eralacak. 22 Mart Pazargünü. Alberto Korda'nın 'Guevarah Günlerim' başlıklı söyleşısi izlenebilecek. 23 Mart Pazartesi günü de 'Aşk, Devrim veDigerTehlikeli Işlcr' isimli film göstenmı \e 'Üniversitelerde Ogrenim Ozgürlüğü' konulu panel yer alacak. 24 Mart Salı günü ıse '1. Türk Neşriyat Kongresi Kitabı' konulu panele Ali Cengizkan. Canan Yücel Eronat. F.rtıan Bener. A. Mümtaz tdil. Mustafa Şerif Onaran katılacak. 25 Mart Çarşamba günü '60 Kuşağı Şairterinden Şiir Dinletisi'ne ise Ataol Behramoğlu, Refık Durbaş. Egemen Berköz. Melisa Gürpınar. Afşar Timuçin katılacak. 26 Mart Perşembe günü Makedon Şiiri' konulu panel. 'Polisiye Romanuı Dünyadaki GeçmişL Türkiyc'deki Durumu' konulu söyleşi. 'Yeni Alfabenin Kabulü'nün 70. Yıhnda Dilimiz ve Ömer Asım Akso>•' konulu panel düzenlenecek. 27 Mart Cuma günü ıse 'Türkçede Brecht' konulu panele Ahmet Cemal, YılmazOnay. Özdemir Nutku katılacak. 'Yaratma Özgürlüğünün Neresindeyiz' konulu panele Konur Ertop. Alpav Kabacalı. Şükran KurdakuL Sabri kuşkonmaz v e Adnan Özyalçıner katılacak. Susanna Tamaro Italyan sanatının asi çocuğu Piero Manzoni, ölümünün 35. yıhnda Londra da açılan sergisiyle yeniden gündemde Sınır ianımayan ** 'asil'yaramaiKültür Servisi -1963 yılında. henüz 29 yaşınday- ken yaşama \eda eden ünlü Italyan sanatçı Piero Manzoni. Londra'nın önde gelen çağdaş sanat gale- rilerinden Serpentinede açılan sergisiyle yeniden gündeme geldı. Kısa yaşamı boyunca sıradışı sana- tıyla dikkat çeken ve tutucu kesimleri ayağa kaldı- ran Piero Manzoni. sanatın ticari yönüvie alay etmek için kendi dışkısını konseneleyerek gerçekleştirdi- ğı "Sanatçının B....* başlıklı işıyle tanınıyor vaygın olarak! Prenses Diana eğer ölmemis. olsaydı. hami- sı oldugu Serpentine Galerfde. Italşan dışkısının sergilendiği bu ilginç serginin açılışına katılacaktı... Ikisi de erken ölen güzel ile çirkini buluşturmadı ka- der. Bugün şöhreti efsanevi boyutlara ulaşan Piero Manzoni. uluslararası sanat ortamının uslan- maz, ayrıksı karakterlennden birıydi. Bütün kurallara başkaldırdı. ama sıradışı sanatını kabul ettiımeyi de başardı. Kınıi eleştırmen- lere göre. geldi, sanat olayını toptan değiş- tirdi ve gitti... Erken ölümü. yapıtlannın olgunlaşmasına ya da sonraki yıllarda tu- tuculaşmasma da olanak sağlamadı. Bir asiydi ve hep öyle kalacaktı... Londra'nın. geniş çaplı bir restorasyon- dan geçtikten sonra yeni açılan Serpentine Galerisi'nde Piero Manzoni sergisi. bu ün- lü sanatçıyı sansasyondan uzak bir değerlen- dirmeyle gündeme getirmeyi amaçlıvor. Söz konusu sanatçı Manzoni olunca. epey zor bir hedef bu... Serpentine yetkilileri. ciddi bir yaklaşım için- de Manzoni'nin sanatının gerçek ve kalıcı değerini tartışmayaaçmak. Manzoni'yı 'Sanatçının B.J işi dı- şındaki yapıtlanyla da tanıtmak ıstiyor. Piero Manzoni'nin sıradışı kariyerinde 1957-63 yıllan arasındaki altı yıl, yoğun bir üretim sergiledi- ği en önemli yıllar olarak değerlendiriliyor. Bir ltal- yan kontunun oğlu olan Manzoni'nin. biraz aristok- rat aile geçmişi ve biraz da damarlarında akan ltal- yan kanından kaynaklanan ele av uca sıömazlığı ne- deniyle sanat dünyasında hiç kural tanımaksızın. di- lediğince özgür davranabildiği söylenivor. Manzo- ni'nin sergi kataloğunda yer alan bir fotoğrafı da sa- natçıya dair önemli ipuçlan verı>or: Suratında tam bir yaramaz çocuk ifadesıyle çıplak bir kadınm sır- r. ' • Suratında tam bir yaramaz çocuk if'adcsiyle çıplak kadının sııtına imzasını aöyor Manzoni. tına imzasını atıyor Manzoni. sanki kadını kendisı yaratmış gibi... Seçkin ailesını. ayrıcalıklı konumu- nu terk eden ve hatta bunlarla alay eden. doğal bir asi Piero Manzoni. Ünlü sanatçı. kendi 'asil dışkısını' konserveleyip, üstüne imzasını atıp bir de bunlan altın fivatına sat- tığmda aslında 'sanatçı miti' üzennde önemli bırkav- ramsal soru işareti açıvordıı. Kendi dışkısmın "sanaf olduğuna elbette inanmıyordu Manzoni: ama moda- ya düşkün zengin İtalyanların. üzennde doğru imza- yı gördükleri her şevi -bok da dahil olınak üzere!- satın alacağını biliyordu. Ve tabii yanılmıyordu. Serpentine Galerısf ndeki sergi. sanat ortamını şo- ke ederek önemli soru işaretleri açan bu ünlü sanat- çının. "Achrome" diye adlandırdığı. "renksiz du- rumlar" diye tanımladığı salt beyaz alçı yapıtlannı da sergiliyor. Sanatçının bu yapıtları. ttalyan 'lüksü- nün' simgesi haline gelmiş beyaz rengiyle yarattığı şiirsel 'an'lann bir dışavurumu niteliğinde... Ulus- lararası Venedik Bienali'nin geçen yılki küratörü Germano Celant'm, Manzoni'nin ölümünün 35. yı- lında düzenlediği sergi, kısa yaşamı boyunca üretti- ği vapıtlardan çok. varattığı rüzgârlarla anılan ünlü bir sanatçıyı günümüzün penceresınden yeniden de- ğerlendırme olanağı sunuvor. Londra'ya yolu dü- şenler için.. sergi 26 Nisan'a dek sürüyor. Karikatür'den, Ali Ulvi'ye özel sayı Kültür Senisi - Karikatürcüler Derneği'nın Ankara Temsilciliğince yayımlanan Karıkatür dergisinin 60. sayısı çıktı. Bu savıyla yayın ya- şamında 6. yılına ulaşan derginin mart sayısı o- cak ayında yitirdiğimız 50 kuşağı karikatürcü- lerinden Ali Ulvi Erso> anısına özel sayı olarak hazırlandı. Ali Ulvi'nin çizgileri, fotoğraflan. karikatüre ilişkin görüşlerinin bulunduğu dergi- de. ünlü karikatürcümüz için "Yaşamı bovunca çizgi üreten, boş zamanlannda araşnrma >apa- rak her türiü dedikodu ve çekişmeierin dışında kalan Ali Uhi Ersoy Ustamız. 50 vıldır demok- rasiden, insan haklanndan yana: yalanın, sah- tekârüğm. çıkarcılığu, üçkâğıtçılığın, faşiznıin, şeriatçılığın karşısında >er alan çizgileri ile bir dö- neme damgasını \urmustur'" denıliyor. Karikatürsanatçılarıııın AliUlvi'yleilgilıka- rikatürlerine ve notlarına yer verilen dergide; •1950 kuşağının özgün bir karikarürisri: Ali Ul- vi' başlıklı yazısı>la kurtuluş Kayalı. 'lssız A- da' başlıklı yazısı ve karikatürüyle Izel Rozen- tal, Karikatürist Anekdotlan'yla Yener Çak- mak, Orhan Doğu'nun notunun yanı sıra Eray Özbek. Ferruh Doğan. Cumhur Gazioglu, Cez- mi Ermiş, Ahmet Erkanlı çızgileriyle Ali Ul- vi'yi anıyorlar bu sayıda. Karikatür dergisinin bu sayısında a>Tica şu sa- natçılann yapıtlan var: Erol Özdemir, Tavfun Özgül. INuri Bilgin. Sergei Tunin. Akın Önder. Seçkin Temur. Murat Ozmenek. Mustafa Bit- gin, Gürol Ustaömeroğlu. Altan Özeskici, Oğuz Gürel, Orhan Doğu. Ahmet Erkanlı. Mehmet Zeber, Ali S.ur. A. Teoman Sanalan. Cihan İşba- şı, MariuszStavvarski, Metin Peker, Güngör Ka- bakçıoğlu. Dergide Hasan Uvsal. Kurtuluş Ka- yalı, Mümtaz İdil, Ruhi Tek, Ozgür Arhavüi ise yazılanyla yer alıyorlar. Karikatür dergisinin 6 yılının bir panorama- sı niteliğindeki kapak karıkatürleri sergisi ise Karikatürcüler Derneği'nin Yerebatan Sarnıcı Çıkışı'ndaki sanat galerisinde 14 Mart Cumar- tesi günü açılacak. KÖŞEBENT ENİS BATUR H. Nâzım H. Nâzım'a beni akla kolay gelmeyecek neden- ler yaklaştırdı. Edebiyatı Cedîde akımının bu öne çıkamamış temsilcisinin bir antolojide yer almış şi- iıierini okuduktan sonra, gözüm Tahir Alangu'nun yazdığı kısa bibliyografik/biyografık nota ilişti. H. Nâzım Osmanlı'nın son döneminde siyasal yaşamıyla yabana atılamayacak bir rol üstlenen Ahmet Reşit Bey'in yazın dünyasında kullandığı takma isimdi. 1870'te doğmuş, 1904'te Kudüs mutasamfı olmuş, 1912'de Oahiliye Nâzırlığı'na getirilmiş, bir yıl sonra sürgüne çıkmış, gıyabında idama mahkûm edilmişti. 1914-1919 arası Ce- nevre'de yaşadıktan sonra bir kez daha Dahiliye Nâzırı göreviyle yurda dönen Ahmet Reşit Bey, S'evres Anlaşması görüşmelerinde görev almayı kabul etmeyerek 1920'de siyaset arenasından çe- kilmeye karar vermişti. Alangu'nun giriş notunda beni şaştrtan bir paragraf daha yer alıyordu: 1956'daki ölümüne dek şiirle ve çeviriyle uğraş- mayı sürdüren H. Nâzım, 1930'lu yıllarda Raci- ne'in, Corneille'nin oyunlannı beşer citt halinde yayımlamış, Vergilius'un Aeneis 'yle Homeros'un llyada'sını da dilimize aktarmıştı! Kısacık bir yoklama-araştırma süresi, H. Nâ- zım'ın bumumuzun dibinde beklediğini göster- meye yetti: Ahmet Reşit Bey, Ahmet Reşit Rey'den başkası değildi. Ekrem ve Cemal Reşit Rey'in babalarıyla ilgili ansiklopedilerimizde özlü bilgiler yer alıyordu. Daha ayrıntılı bir döküm için Evin llyasoğlu'nun Cemal Reşit Rey monografi- sine başvurdum ve önüm açıldı. Bir adım sonra, Ahmet Reşit Rey'in "Gördüklerim-Yaptıklanm" başlıklı hatıraları (1945, Türkiye Yayınevi) önüm- deydi. Bunu, 1911-12 yıllannda Galatasaray'da hocalık yaparken yayımladığı iki ciltlik "Nazariya- tı Edebiyye" izleyecekti. Günümüz okurunun kolay ulaşabileceği tek kay- nak, sanırım, Evin llyasoğlu'nun kitabı. Orada, son derece derlitoplu bir Ahmet Reşit Rey portresi y- er ahyor. Biri gençlik yıllarına a'rt dört fotoğrafını da yayımlamış llyasoğlu: Bir ikiz kardeş kadar yaşlı Pound'abenziyoryaşlıRey. lkifotoğrafınadaanı- larında rastladım. Uzun uzun baktım onlara. San- ki onları delip geçebilir, arkalarındaki örtük öykü- yü okuyabilirmişim gibi. Tıpkı, kendisini MŞE (yazar) ve Esendal (siya- set adamı) olarak ikiye bölmeyi seçen ünlü öykü- cümüzde karşılaştığımız durum: Ortasından yarıl- mış bir hayat var karşımızda. Siyaset adamı, Ah- met Reşit Bey, bir kamu figürü olarak ulaşılabilir kılmış kendini: 1890-1922 dönemini ayrıntılarıyla kaleme almış, yakıcı bir döneme ışık tutmanın öte- sinde, siyasal kimliğini de aydınlatmaktan geri dur- mamış. Buna karşılık, H. Nâzım konusunda düpedüz ketum davrandığı açık. Ikinci kimliğini neredeyse şifrelemiş. Yakın çevresinden başlayarak kimse onu deşifre etmeye yönelmemiş. Bekliyor, dedim- se, en çok bundan. Ipuçları yok mu? "Gördüklerim-Yaptıklanm", adım adım,-siya9etin dehlizlerindeki adampekta- nyor. Olaylarla yorumlan kolaycana toslaştınlabi- lir. Kitabın sonunda birkaç portreye yer veriyor Ah- met Reşit Bey: Yakından tanıdığı Tevfik Fikret, Cenap, Ali Ekrem, Sami ve Hüseyin Siyret. Du- dak uçuklatıcı öznellikte yaklaşımlar. Serveti Fü- nun ve Yenilikçi Edebiyat hakkında çok önemli, basmakalıp hiçbir yanı olmayan değerlendirmeler. Halid Ziya üzerine son derece sert, net bir eleş- tiri denemesi. Ister istemez, yazınsal kimliğine, H. Nâzım'a yönelik güçlü bir merak uyandırıyor. Daha önemlisi: Evin ilyasoğlu'nun aktardığı ki- mi aynntılar. Nişantaşı'ndaki köşkte, gençler yeni bir ülkenin yepyeni kültür yaşamı için çırpınıyorlar. Üst katta geri çekilmiş bir adam var: H. Nâzım, bir yandan Ahmet Reşit Bey'in anılannı yazıyor (bü- yütülmesi gereken bir konum), bir yandan da şiir yazıyor. Vergilius ve Homeros çeviriyor. Bana öyle geliyor ki: Herkes, o çevrede, Ahmet Reşit Bey'in geçmişine saygı duymuş, kimse H. Nâzım'ın şimdiki zamanına, 1956'ya dek süren, özenle mahfuz tutulmuş yalnızlığına yeterince dik- kat kesilmemiş. Şiirieri de, "llyada" çevirisi de öylecene, elyazı- smda kalmış. Piyanist TOPOS Can, Fransa'da bipinci oldu • Kültür Servisi - Fransa'ntn Orleans kentinde 23 Şubat-3 Mart tarihleri arasında düzenlenen 3. Uluslararası 20. Yüzyıl Piyano Yanşması'nda Türk piyanist Toros Can, Blanchelselva Bırincilik Ödülü'nü Japon piyanist Ami Fujivvara ile paylaştı. 40 kişi ile başlayan yanşmanın son gecesi orkestra eşliğinde M. Ravel'in "Sol El İçin Piyano Konçertosu'nu seslendiren genç piyanist, 25 bin franklık ödülün yanı sıra 30 bin franklık Chevillion Bonnaud-Fondation Ödülü'nün de sahibi oldu. Ayrıca Fondation Yvonne Lefebure bursuna da layık görülen Toros Can: Almanya. Fransa ve Japon> a'da bir seri konser ve CD yapımı olanaklanna da sahip oldu. Hıfzı Topuz'dan 'Meyyale' • Kültür Servisi - Gazeteci-yazar Hıfzı Topuz'un "Meyyale' adh romanı Remzı Kitabevi tarafından yayımlanıyor Hıfzı Topuz'un. çeşitli belgelerden. sandıklarda saklanan aile mektuplanndan ve Pertevniyal Valide Sultan'ın 1880'lerde dikte ederek yazdırdığı 'Sergüzeştname'sinden yola çıkarak kaleme aldığı bu tarihsel romanda. ondokuzuncu yüzy ılın ikinci yansında Osmanh lmparatorluğu'nun çöküşü sırasında yaşanan bazı olaylar anlatılıyor. Romanda. Ruslann Kafkasya'ya saldınlan sırasında. 40 günlük bebekken annesiyle birlikte İstanbul'a getirilen ve Sarayda Pertevniyal Valide Sultan'ın yaninda büvüyen Ubıh kökenli Meyyale'nin. önce besteci Nevres Paşa, sonra da vezir Hasan Hilmi Paşa ile evlilikleri, Saray'da yaşanan gizli bir aşk serüveni, cariyelerin ve haremağalannın çileleri sergileniyor. Bandırma'dan 'Ağır Roman'a tepki • B.AND1RMA (AA) - Bandırma Müzik ve sahne Sanatçılan Dayanışma Derneği Başkanı Hasan Demirdöğen. Ağır Roman filminde. etnik aynmcılık ve ırkçılık yapıldığını iddia etti. Denıek Başkanı Hasan Demirdöğen. düzenlediği basın toplantısında. filmde çingene ve roman gibi sıfatlandırmalarla etnik aynmcılık yapıldığını savundu. Hasan Demirdöğen. filmde rol alan bazı sanatçılarla, filmin yapım ve yöneticileri hakkında dava açacak'anni sövledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle