Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 MART 1998 PAZAR
12 KULTUR
Fatma Tülin'in 1990-98 yıllan arasmda ürettiği resimler 2 Nisan'a dek AKM'de
Gövdenin labirentînde arayışlar• 1980'liyıllardanbuyana
resimlerinde insan gövdesini
irdeleyen Fatma Tülin, sekiz
yıllık resimsel üretimini bir
araya getiriyor. Ufak çaplı
bir retrospektif niteliğindeki
sergi. sanatçının geçirdiği
çeşitli değişimleri gözler
Önüne seriyor.
AHl ANTMEN
Fatma Tülin. sergi açmadan geçirdi-
ği beş yılın ardından 1990-98 yıllannı
kapsayan sekiz yıllık resimsel üretimi-
ni Atatürk Kültür Merkezi'nde sergili-
yor. 9O'lı yılların başından 2000'lere.
çeşitli değişimler geçirerek uzanan bu
sürecin ana teması insan gö\desi... Sa-
natsal uğraşının ilk yıllannda çeşitli
nesneleri büyüteç altına alan ve o dö-
nemde yaptığı resimlerden "Soğan ek-
mek" ile belleklere kazınan Fatma Tü-
lin, 1980'li yıllardan başlayarak. tutar-
lılıkla sürdürdüğü bir arayışla 'insanı'
irdeliyor. Ama bu irdeleyiş. içeriksel ya
da tematik bir çerçeveyi aşıyor. Fatma
Tülin'i, insan gövdesinın sunduğu son-
suz biçimler ilgilendiriyor.
Bir retrospektif denli olmasa da Fat-
ma Tülin"in geçirdiği çeşitli değişimle-
ri kronolojik olarak ızleme olanağı su-
nan sergi. bir sanatçının uzun bir zaman
diliminde ne tür hesaplaşmalar içine
girdiğini gözlemek açısından da ilginç
bir bütün oluşturuyor. Fatma Tülin. son
dönem resimlerinde yağlıboyanın yanı
sıra agırlıklı olarak akrilik ve pastel bo-
ya kullanarak öncelikie malzeme ile ye-
ni deneylere girişiyor.
Ancak böyle bütünlüklü bir serginin
sunduğu başlıca heyecan. Fatma Tü-
lin'in resimlerindeki 'bakış' meselesi
üzerine temelleniyor sanki. Sanatçının
1990"lı yıllann başında yaptığı resim-
lerde, adeta 'izlenen' kadın gövdeleri
var. Erotik çağnşımlarla yüklü bu 1990-
91 tarihli yapıtlarda, boyanın gövdeye
bir ten gibi giydirildiği, kadın gövdesi-
Fatma Tülin'i insan gövdesinin sunduğu sonsuz biçimler ilgilendiriyor. (Fotoğraf: SAMİH R1FAT)
nin estetik boyutlannın olabildiğince
\urgulandığı gözleniyor. Fatma Tülin.
sanki kadın gövdesini ıçerden değil. 'dı-
şardan' bir bakış açısı ile şekillendiri-
yor bu dönemde.
Sonraki süreçlerinde ise. sözgelimi
1992 tarihli resimlennde. o dışardan ba-
kış açısının içsel bırbakışa dönüşrüğü,
gövdenin hareketlerinin dışardan gö-
ründüğü gibi değil duyumsandığı gibi.
daha soyut bıçimlerle tuvale aktarıldığı
izleniyor. Artık ressam. gövdeyi kendi
içsel bakışıyla görselleştiriyor sanki. Ne
ilginç ki. bu farklı bakış açılarının ara-
sında 1994 tarihli lstanbul Urart sergi-
sinde "Bir otoportrenin binbir yüzü"
diye adlandırdığı resimler dizisini ser-
gilemiş. o sergideki otoportre aynntıia-
nnda gözü - ya da bakışı - ön plana çı-
karmıştı.
Tuvalin derinliğiyle ilgüeniyor
En yoğun değişım sürecini 19901a-
rın ortasından ıtibaren yaş.amaya başla-
yan Fatma Tülin'in bu son dönem ara-
yışları. galerinin alt bölümünde toplu
halde sergileniyor. Daha önce hiç kul-
lanmadığı renklerin -sözgelimi çok par-
lak bir pembenin - paletınin alışılagel-
miş mavi ve sarılannın yanına yerleşti-
ği bu resimlerde akrilik. yağlı pa>tel.
keçeli kalem, yaglıboya. karakalem gı-
bı özgür bir malzeme kullanımına giren
Fatma Tülin. renk \e hareket varyas-
yonlanna başv urduğu çoklu kompozis-
yonlarda gövdeyi. haşından beri amaç-
ladığı gibi biçimlere ındirgeyerek yalın
bir ifade tarzını benimsıyor. Bu resim-
lerde yakaladiğı •hareketingörüntüsü'.
sanatını "anı yakalamak" üzenne temel-
lendiren İngiliz ressam Francis Ba-
con'ın şiddeti görselleştirdiği bazı re-
simlerini çağnştınyor.
Oysa bunlar. bu son dönem resimle-
rinde girdiği arayışın yalnızca bir kesi-
dini oluşturuyor Fatma Tülin'in.
1994"te yaptığımız bir söyleşide. "Kı-
sıtlı alanlar beni boguyor, soluğum da-
rahyor" demişti sanatçı. 1990Tı yıllann
başında yaptığı bazı resimlerde bu söz-
lerini adeta görselleştirmişti: Tuvale sı-
ğamadığı. aynı kompozisyonu farklı tu-
valleretaşıdığı.soyut bir çerçeveden bi-
leannmayaçalışmıştı. Oysa 1998 tarih-
li kimi resimleri var ki, bu kez kalaba-
lık figürtopluluklannı aynı çerçeve içi-
ne sığdırma uğraşına girmiş. kapıldığı
klostrofobiyi sanki tuvale taşımış... Öy-
le- ki. boyanın tadına artık doyamıyor
sanki Fatma Tülin. tuvalin boyutlanyla
değil. derinlığiyle ilgüeniyor ve bir röl-
yef etkisi uv andırmaya çalışıyor. Ne za-
mandır farklı malzemelere kendi deyi-
miyle yoğun bir Mştah' duyması. resim-
lerinde artık boyanın yarattığı dokunun
daha çok önem kazanması ve hatta hey-
kel yapma>a son derece istekli olması
da belki bundan...
Gövde ile uzun macera
Fatma Tülin'in büyük boyutlarda fo-
toğraf gerçekliğiyle yarattığı ilk dönem
resimlerinin. sonraki süreçlerinin ipuç-
lannı taşıdığı söylenebilir belki... Alı-
şılagelmiş ölü doğa resimlerinin, fin-
can, ekmek. soğan. elma. biber gibi ge-
leneksel öğelerini hiç alışılagelmemiş
boyutlarda tuvale aktararak, bir tür ses-
siz başkaldınyı ortaya kov muyor muy-
du Fatma Tülin? Gövde ile giriştiği
uzun maceranın son dönemlerinde. ilk
yıllannın sessiz başkaldmsı belki artık
birçığlığa dönüşüyor: Kendini o 'dışar-
daki" bakıştan kurtararak - adeta kendi-
ni keşfederek - boyayı içsel var oluşu-
nunkaçınılmaz bir uzantısı olarak dışa-
vuruyor sanki Fatma Tülin. Bunun so-
nucunda resmindeki gövdeler de deği-
şiroeuğruyor: Biryazann. "Asılcoğraf-
yamız gövdemizdir" sözlerini anımsa-
tırcasına, gövdenin deforme edilmiş ve
soyutlanmış biçimlerinden manzaralar
yaratıyor.
Fatma Tülin'in sergisi çerçevesinde
metinlerini MehmetErgüven ve Orhan
Koçak'ın yazdıgı kapsamlı bir katalog
dayayımlandı. Sanatçının Atatürk Kül-
tür Merkezi'ndeki sergisi. 2 Nisan'a
dek izlenebilecek.
1. İstanbul Kitap Fuarı
Tamarro, Brecht,
ve Guevaralı
günler 20 Mart'ta
Kültür Servisi -1. Uluslararası lstanbul Kitap
Fuarı 20-29 Mart tanhleri arasında CNR-Dünya
Ticaret Merkezi Yeşilköy'de gerçekleştirilecek.
Fuar kapsamında Türk ve yabancı yazarlar
okurlanyla söyieşiler düzenleyecek.
Fuar etkinliklerinden bazılan şunlar: İlk gün
'Türkiye'de Kültür PolirikalarT başlıklı panel
izlenebilecek. 21 Mart Cumartesi günü. Alberto
Korda'nın sergi açılışı gerçekleştirilecek. 'Telif
Haklan ve Korsan Yayıncıhk' konulu bir panel.
Zeliha Berksoy. Mehmet l'lusov. Beklan Algan.
Yücel Erten \c Klaus Emmerich: 'Brecht
Yorumcuları' konulu panelde bir araya gelecek.
Susanna Tamaro'nun katılacağı söyleşinin
ardından 'Türkçenin Çevrilmesr konulu panel
>eralacak. 22 Mart
Pazargünü. Alberto
Korda'nın 'Guevarah
Günlerim' başlıklı
söyleşısi
izlenebilecek.
23 Mart Pazartesi
günü de 'Aşk, Devrim
veDigerTehlikeli
Işlcr' isimli film
göstenmı \e
'Üniversitelerde
Ogrenim Ozgürlüğü'
konulu panel yer
alacak. 24 Mart Salı
günü ıse '1. Türk Neşriyat Kongresi Kitabı'
konulu panele Ali Cengizkan. Canan Yücel
Eronat. F.rtıan Bener. A. Mümtaz tdil. Mustafa
Şerif Onaran katılacak. 25 Mart Çarşamba
günü '60 Kuşağı Şairterinden Şiir Dinletisi'ne
ise Ataol Behramoğlu, Refık Durbaş. Egemen
Berköz. Melisa Gürpınar. Afşar Timuçin
katılacak. 26 Mart Perşembe günü Makedon
Şiiri' konulu panel. 'Polisiye Romanuı
Dünyadaki GeçmişL Türkiyc'deki Durumu'
konulu söyleşi. 'Yeni Alfabenin Kabulü'nün 70.
Yıhnda Dilimiz ve Ömer Asım Akso>•' konulu
panel düzenlenecek.
27 Mart Cuma günü ıse 'Türkçede Brecht'
konulu panele Ahmet Cemal, YılmazOnay.
Özdemir Nutku katılacak. 'Yaratma
Özgürlüğünün Neresindeyiz' konulu panele
Konur Ertop. Alpav Kabacalı. Şükran
KurdakuL Sabri kuşkonmaz v e Adnan
Özyalçıner katılacak.
Susanna Tamaro
Italyan sanatının asi çocuğu Piero Manzoni, ölümünün 35.
yıhnda Londra da açılan sergisiyle yeniden gündemde
Sınır ianımayan **
'asil'yaramaiKültür Servisi -1963 yılında. henüz 29 yaşınday-
ken yaşama \eda eden ünlü Italyan sanatçı Piero
Manzoni. Londra'nın önde gelen çağdaş sanat gale-
rilerinden Serpentinede açılan sergisiyle yeniden
gündeme geldı. Kısa yaşamı boyunca sıradışı sana-
tıyla dikkat çeken ve tutucu kesimleri ayağa kaldı-
ran Piero Manzoni. sanatın ticari yönüvie alay etmek
için kendi dışkısını konseneleyerek gerçekleştirdi-
ğı "Sanatçının B....* başlıklı işıyle tanınıyor vaygın
olarak! Prenses Diana eğer ölmemis. olsaydı. hami-
sı oldugu Serpentine Galerfde. Italşan dışkısının
sergilendiği bu ilginç serginin açılışına katılacaktı...
Ikisi de erken ölen güzel ile çirkini buluşturmadı ka-
der.
Bugün şöhreti efsanevi boyutlara ulaşan Piero
Manzoni. uluslararası sanat ortamının uslan-
maz, ayrıksı karakterlennden birıydi. Bütün
kurallara başkaldırdı. ama sıradışı sanatını
kabul ettiımeyi de başardı. Kınıi eleştırmen-
lere göre. geldi, sanat olayını toptan değiş-
tirdi ve gitti... Erken ölümü. yapıtlannın
olgunlaşmasına ya da sonraki yıllarda tu-
tuculaşmasma da olanak sağlamadı. Bir
asiydi ve hep öyle kalacaktı...
Londra'nın. geniş çaplı bir restorasyon-
dan geçtikten sonra yeni açılan Serpentine
Galerisi'nde Piero Manzoni sergisi. bu ün-
lü sanatçıyı sansasyondan uzak bir değerlen-
dirmeyle gündeme getirmeyi amaçlıvor. Söz
konusu sanatçı Manzoni olunca. epey zor bir hedef
bu... Serpentine yetkilileri. ciddi bir yaklaşım için-
de Manzoni'nin sanatının gerçek ve kalıcı değerini
tartışmayaaçmak. Manzoni'yı 'Sanatçının B.J işi dı-
şındaki yapıtlanyla da tanıtmak ıstiyor.
Piero Manzoni'nin sıradışı kariyerinde 1957-63
yıllan arasındaki altı yıl, yoğun bir üretim sergiledi-
ği en önemli yıllar olarak değerlendiriliyor. Bir ltal-
yan kontunun oğlu olan Manzoni'nin. biraz aristok-
rat aile geçmişi ve biraz da damarlarında akan ltal-
yan kanından kaynaklanan ele av uca sıömazlığı ne-
deniyle sanat dünyasında hiç kural tanımaksızın. di-
lediğince özgür davranabildiği söylenivor. Manzo-
ni'nin sergi kataloğunda yer alan bir fotoğrafı da sa-
natçıya dair önemli ipuçlan verı>or: Suratında tam
bir yaramaz çocuk ifadesıyle çıplak bir kadınm sır-
r. ' •
Suratında tam bir yaramaz çocuk if'adcsiyle çıplak kadının sııtına imzasını aöyor Manzoni.
tına imzasını atıyor Manzoni. sanki kadını kendisı
yaratmış gibi... Seçkin ailesını. ayrıcalıklı konumu-
nu terk eden ve hatta bunlarla alay eden. doğal bir
asi Piero Manzoni.
Ünlü sanatçı. kendi 'asil dışkısını' konserveleyip,
üstüne imzasını atıp bir de bunlan altın fivatına sat-
tığmda aslında 'sanatçı miti' üzennde önemli bırkav-
ramsal soru işareti açıvordıı. Kendi dışkısmın "sanaf
olduğuna elbette inanmıyordu Manzoni: ama moda-
ya düşkün zengin İtalyanların. üzennde doğru imza-
yı gördükleri her şevi -bok da dahil olınak üzere!-
satın alacağını biliyordu. Ve tabii yanılmıyordu.
Serpentine Galerısf ndeki sergi. sanat ortamını şo-
ke ederek önemli soru işaretleri açan bu ünlü sanat-
çının. "Achrome" diye adlandırdığı. "renksiz du-
rumlar" diye tanımladığı salt beyaz alçı yapıtlannı
da sergiliyor. Sanatçının bu yapıtları. ttalyan 'lüksü-
nün' simgesi haline gelmiş beyaz rengiyle yarattığı
şiirsel 'an'lann bir dışavurumu niteliğinde... Ulus-
lararası Venedik Bienali'nin geçen yılki küratörü
Germano Celant'm, Manzoni'nin ölümünün 35. yı-
lında düzenlediği sergi, kısa yaşamı boyunca üretti-
ği vapıtlardan çok. varattığı rüzgârlarla anılan ünlü
bir sanatçıyı günümüzün penceresınden yeniden de-
ğerlendırme olanağı sunuvor. Londra'ya yolu dü-
şenler için.. sergi 26 Nisan'a dek sürüyor.
Karikatür'den, Ali Ulvi'ye özel sayı
Kültür Senisi - Karikatürcüler Derneği'nın
Ankara Temsilciliğince yayımlanan Karıkatür
dergisinin 60. sayısı çıktı. Bu savıyla yayın ya-
şamında 6. yılına ulaşan derginin mart sayısı o-
cak ayında yitirdiğimız 50 kuşağı karikatürcü-
lerinden Ali Ulvi Erso> anısına özel sayı olarak
hazırlandı. Ali Ulvi'nin çizgileri, fotoğraflan.
karikatüre ilişkin görüşlerinin bulunduğu dergi-
de. ünlü karikatürcümüz için "Yaşamı bovunca
çizgi üreten, boş zamanlannda araşnrma >apa-
rak her türiü dedikodu ve çekişmeierin dışında
kalan Ali Uhi Ersoy Ustamız. 50 vıldır demok-
rasiden, insan haklanndan yana: yalanın, sah-
tekârüğm. çıkarcılığu, üçkâğıtçılığın, faşiznıin,
şeriatçılığın karşısında >er alan çizgileri ile bir dö-
neme damgasını \urmustur'" denıliyor.
Karikatürsanatçılarıııın AliUlvi'yleilgilıka-
rikatürlerine ve notlarına yer verilen dergide;
•1950 kuşağının özgün bir karikarürisri: Ali Ul-
vi' başlıklı yazısı>la kurtuluş Kayalı. 'lssız A-
da' başlıklı yazısı ve karikatürüyle Izel Rozen-
tal, Karikatürist Anekdotlan'yla Yener Çak-
mak, Orhan Doğu'nun notunun yanı sıra Eray
Özbek. Ferruh Doğan. Cumhur Gazioglu, Cez-
mi Ermiş, Ahmet Erkanlı çızgileriyle Ali Ul-
vi'yi anıyorlar bu sayıda.
Karikatür dergisinin bu sayısında a>Tica şu sa-
natçılann yapıtlan var: Erol Özdemir, Tavfun
Özgül. INuri Bilgin. Sergei Tunin. Akın Önder.
Seçkin Temur. Murat Ozmenek. Mustafa Bit-
gin, Gürol Ustaömeroğlu. Altan Özeskici, Oğuz
Gürel, Orhan Doğu. Ahmet Erkanlı. Mehmet
Zeber, Ali S.ur. A. Teoman Sanalan. Cihan İşba-
şı, MariuszStavvarski, Metin Peker, Güngör Ka-
bakçıoğlu. Dergide Hasan Uvsal. Kurtuluş Ka-
yalı, Mümtaz İdil, Ruhi Tek, Ozgür Arhavüi ise
yazılanyla yer alıyorlar.
Karikatür dergisinin 6 yılının bir panorama-
sı niteliğindeki kapak karıkatürleri sergisi ise
Karikatürcüler Derneği'nin Yerebatan Sarnıcı
Çıkışı'ndaki sanat galerisinde 14 Mart Cumar-
tesi günü açılacak.
KÖŞEBENT
ENİS BATUR
H. Nâzım
H. Nâzım'a beni akla kolay gelmeyecek neden-
ler yaklaştırdı. Edebiyatı Cedîde akımının bu öne
çıkamamış temsilcisinin bir antolojide yer almış şi-
iıierini okuduktan sonra, gözüm Tahir Alangu'nun
yazdığı kısa bibliyografik/biyografık nota ilişti.
H. Nâzım Osmanlı'nın son döneminde siyasal
yaşamıyla yabana atılamayacak bir rol üstlenen
Ahmet Reşit Bey'in yazın dünyasında kullandığı
takma isimdi. 1870'te doğmuş, 1904'te Kudüs
mutasamfı olmuş, 1912'de Oahiliye Nâzırlığı'na
getirilmiş, bir yıl sonra sürgüne çıkmış, gıyabında
idama mahkûm edilmişti. 1914-1919 arası Ce-
nevre'de yaşadıktan sonra bir kez daha Dahiliye
Nâzırı göreviyle yurda dönen Ahmet Reşit Bey,
S'evres Anlaşması görüşmelerinde görev almayı
kabul etmeyerek 1920'de siyaset arenasından çe-
kilmeye karar vermişti. Alangu'nun giriş notunda
beni şaştrtan bir paragraf daha yer alıyordu:
1956'daki ölümüne dek şiirle ve çeviriyle uğraş-
mayı sürdüren H. Nâzım, 1930'lu yıllarda Raci-
ne'in, Corneille'nin oyunlannı beşer citt halinde
yayımlamış, Vergilius'un Aeneis 'yle Homeros'un
llyada'sını da dilimize aktarmıştı!
Kısacık bir yoklama-araştırma süresi, H. Nâ-
zım'ın bumumuzun dibinde beklediğini göster-
meye yetti: Ahmet Reşit Bey, Ahmet Reşit
Rey'den başkası değildi. Ekrem ve Cemal Reşit
Rey'in babalarıyla ilgili ansiklopedilerimizde özlü
bilgiler yer alıyordu. Daha ayrıntılı bir döküm için
Evin llyasoğlu'nun Cemal Reşit Rey monografi-
sine başvurdum ve önüm açıldı. Bir adım sonra,
Ahmet Reşit Rey'in "Gördüklerim-Yaptıklanm"
başlıklı hatıraları (1945, Türkiye Yayınevi) önüm-
deydi. Bunu, 1911-12 yıllannda Galatasaray'da
hocalık yaparken yayımladığı iki ciltlik "Nazariya-
tı Edebiyye" izleyecekti.
Günümüz okurunun kolay ulaşabileceği tek kay-
nak, sanırım, Evin llyasoğlu'nun kitabı. Orada, son
derece derlitoplu bir Ahmet Reşit Rey portresi y-
er ahyor. Biri gençlik yıllarına a'rt dört fotoğrafını da
yayımlamış llyasoğlu: Bir ikiz kardeş kadar yaşlı
Pound'abenziyoryaşlıRey. lkifotoğrafınadaanı-
larında rastladım. Uzun uzun baktım onlara. San-
ki onları delip geçebilir, arkalarındaki örtük öykü-
yü okuyabilirmişim gibi.
Tıpkı, kendisini MŞE (yazar) ve Esendal (siya-
set adamı) olarak ikiye bölmeyi seçen ünlü öykü-
cümüzde karşılaştığımız durum: Ortasından yarıl-
mış bir hayat var karşımızda. Siyaset adamı, Ah-
met Reşit Bey, bir kamu figürü olarak ulaşılabilir
kılmış kendini: 1890-1922 dönemini ayrıntılarıyla
kaleme almış, yakıcı bir döneme ışık tutmanın öte-
sinde, siyasal kimliğini de aydınlatmaktan geri dur-
mamış.
Buna karşılık, H. Nâzım konusunda düpedüz
ketum davrandığı açık. Ikinci kimliğini neredeyse
şifrelemiş. Yakın çevresinden başlayarak kimse
onu deşifre etmeye yönelmemiş. Bekliyor, dedim-
se, en çok bundan.
Ipuçları yok mu? "Gördüklerim-Yaptıklanm",
adım adım,-siya9etin dehlizlerindeki adampekta-
nyor. Olaylarla yorumlan kolaycana toslaştınlabi-
lir. Kitabın sonunda birkaç portreye yer veriyor Ah-
met Reşit Bey: Yakından tanıdığı Tevfik Fikret,
Cenap, Ali Ekrem, Sami ve Hüseyin Siyret. Du-
dak uçuklatıcı öznellikte yaklaşımlar. Serveti Fü-
nun ve Yenilikçi Edebiyat hakkında çok önemli,
basmakalıp hiçbir yanı olmayan değerlendirmeler.
Halid Ziya üzerine son derece sert, net bir eleş-
tiri denemesi. Ister istemez, yazınsal kimliğine, H.
Nâzım'a yönelik güçlü bir merak uyandırıyor.
Daha önemlisi: Evin ilyasoğlu'nun aktardığı ki-
mi aynntılar. Nişantaşı'ndaki köşkte, gençler yeni
bir ülkenin yepyeni kültür yaşamı için çırpınıyorlar.
Üst katta geri çekilmiş bir adam var: H. Nâzım, bir
yandan Ahmet Reşit Bey'in anılannı yazıyor (bü-
yütülmesi gereken bir konum), bir yandan da şiir
yazıyor. Vergilius ve Homeros çeviriyor.
Bana öyle geliyor ki: Herkes, o çevrede, Ahmet
Reşit Bey'in geçmişine saygı duymuş, kimse H.
Nâzım'ın şimdiki zamanına, 1956'ya dek süren,
özenle mahfuz tutulmuş yalnızlığına yeterince dik-
kat kesilmemiş.
Şiirieri de, "llyada" çevirisi de öylecene, elyazı-
smda kalmış.
Piyanist TOPOS Can, Fransa'da
bipinci oldu
• Kültür Servisi - Fransa'ntn Orleans kentinde 23
Şubat-3 Mart tarihleri arasında düzenlenen 3.
Uluslararası 20. Yüzyıl Piyano Yanşması'nda Türk
piyanist Toros Can, Blanchelselva Bırincilik
Ödülü'nü Japon piyanist Ami Fujivvara ile paylaştı.
40 kişi ile başlayan yanşmanın son gecesi orkestra
eşliğinde M. Ravel'in "Sol El İçin Piyano
Konçertosu'nu seslendiren genç piyanist, 25 bin
franklık ödülün yanı sıra 30 bin franklık Chevillion
Bonnaud-Fondation Ödülü'nün de sahibi oldu.
Ayrıca Fondation Yvonne Lefebure bursuna da
layık görülen Toros Can: Almanya. Fransa ve
Japon> a'da bir seri konser ve CD yapımı
olanaklanna da sahip oldu.
Hıfzı Topuz'dan 'Meyyale'
• Kültür Servisi - Gazeteci-yazar Hıfzı Topuz'un
"Meyyale' adh romanı Remzı Kitabevi tarafından
yayımlanıyor Hıfzı Topuz'un. çeşitli belgelerden.
sandıklarda saklanan aile mektuplanndan ve
Pertevniyal Valide Sultan'ın 1880'lerde dikte ederek
yazdırdığı 'Sergüzeştname'sinden yola çıkarak
kaleme aldığı bu tarihsel romanda. ondokuzuncu
yüzy ılın ikinci yansında Osmanh
lmparatorluğu'nun çöküşü sırasında yaşanan bazı
olaylar anlatılıyor. Romanda. Ruslann Kafkasya'ya
saldınlan sırasında. 40 günlük bebekken annesiyle
birlikte İstanbul'a getirilen ve Sarayda Pertevniyal
Valide Sultan'ın yaninda büvüyen Ubıh kökenli
Meyyale'nin. önce besteci Nevres Paşa, sonra da
vezir Hasan Hilmi Paşa ile evlilikleri, Saray'da
yaşanan gizli bir aşk serüveni, cariyelerin ve
haremağalannın çileleri sergileniyor.
Bandırma'dan 'Ağır Roman'a tepki
• B.AND1RMA (AA) - Bandırma Müzik ve sahne
Sanatçılan Dayanışma Derneği Başkanı Hasan
Demirdöğen. Ağır Roman filminde. etnik
aynmcılık ve ırkçılık yapıldığını iddia etti. Denıek
Başkanı Hasan Demirdöğen. düzenlediği basın
toplantısında. filmde çingene ve roman gibi
sıfatlandırmalarla etnik aynmcılık yapıldığını
savundu. Hasan Demirdöğen. filmde rol alan bazı
sanatçılarla, filmin yapım ve yöneticileri hakkında
dava açacak'anni sövledi.