Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 1998 PERŞEMBE
4 HABERLER
KUTLU SAVAŞIN HAZIRLADIĞ.I SUSURLUK RAPORUNUN TAM METNİ - 9
Devlettutuklayamayınca öldürdüğıdadır:
Reşit-Hatun oğlu, 1950 Diyarba-
kır/Lice doğumlu olan adı geçenin;
- 20 Arahk 1975 tarihinde Lice bölge-
sinde meydana gelen deprem sonrasın-
da devletin yöreye yeterli yardun yapma-
dığını ileri sürerek halkı ayaklandırma-
ya çalışan Kürtçü şahıslardan olduğu,
-1981 yılı itibanyla Suriye'de bulunan
ASALA mensuplan ıle sıkı ilişkiler içe-
risinde bulunduğu,
- 16 Hazıran 1983 tarihinde Istan-
bulTCapahçarşı'da gerçekleştirilen Er-
meni terör eylemini organize eden şa-
hıslardan olduğu,
- Temmuz 1984 tarihi itibanyla sorgu-
lanan şahsm: uyuşturucu madde faali-
yetlerini DDKD (Türkiye Kürdistan De-
mokrat Partisi'nin yan kuruluşu) örgütü
namına yaptiğı ve bu örgütün üyesi ol-
duğunu itiraf ettiği,
-1984 sonunda uyuşturucu maddeka-
çakçıhğı suçundan tutuklandığı ve 1985
yıhnda beraat ettiği,
- 1990 yıhnda bazı Kürt aydınlanyla
bırleşerek "UlusalPlatform" adlı bir bir-
lik oluşturduklan, bilahare Mezopotam-
ya AŞ adlı bir şirketi kurduklan ve Me-
zopotamya isımlı bir gazete yayımlamak
üzere gınşimde bulunduklan,
-1992 yıh itibanyla PKJC'ye aktanl-
mak üzere uyuşturucu kaçakçılanndan
para toplanmasma aracılık yaptığı,
-w- -y-aluk Koral'ın Eymür'ü
m M aradığı ve yardım istedi-
# • " " m ği de doğru değıldir. Ey-
M M mür, MüfitSement'ikur-
JL. -M- tarmak için devteye gir-
miş, yüzleştirme yapılması, araçtabulu-
nan parmak izinın Sement'e ait olması
sebebiyle olayın kapatılması yönünde
gavret sarf etmiştir.
Ikinci kaçırma olayının, Ankara'nın
bilgisi ve tasvibi dışında olması, polisin
sert reaksiyonunu çekmesi üzerine Ey-
mür. Semem'in adımn ortaya çıkmama-
sı için Yaprak grubunun etkili isimlerin-
den Haluk Koral'la temasa geçmiştir.
Neticede savcının 'Şüzkştirme" kara-
n da uygulanmamış, taraflann olayın bü-
yümemesi. kendi hesaplannı kendileri-
nin zaman içınde görme arzusu ile kapa-
tılmıştır.
Başbakanlık, Gazıantep Savcısı'mn
işlemlerindeki eksikliği Adalet Bakanlı-
ğı'na Ocak 1997'de bıldirmiş olmasına
rağmen Eylül 1997'dekı tekıt yazımıza
kadar bakanlık, eskı Bakan Şevket Ka-
zan'ın talımatına rağmen harekete geç-
memiştir.
Bu kısa takdım. devlet ilgili \e yetki-
lilerının uyuşturucu konusunu, kaçakçı-
lığı, kirli parayı. devletin tahribi pahası-
na nasıl ele aldıklannı gösteren ilgi çe-
kici bir örnektir.
Bu arada sayguı bir kuruluş olan
MlT'in eski mensuplan-
nın (Müfıt Sement, Ha-
san Aydostiu) gibi şahıs-
lann nasıl bir ilişki için-
de olduklan, yine saygın
bir kuruluş olan emniyet
teşkilatınm uyuşturucu
imalatını durdurmak de-
ğil. diğer uyuşturucu ta-
cirlennin hizmetine gir-
dığıni gösteren acı bir ör-
nek olduğu belırtilmeli-
dır.
Kaçıran gruplann her
defasmda ışın içinden
sıynlabılmelen, ancak bu
ılışkılerle mümkün olabı-
lirdi.
Her iki kaçırma olayın-
da gü\enli bölge olan Bu-
cakların kontrolündekı
topraklara gidilmesi, üze-
rinde durulması gereken
bir noktadır.
Osmanlı döneminin
Beylerbeyi unvanı kulla-
nılmıyorsa da aşıret bey-
liğinin devam ettiği ve Si-
verek yöresinın devletin
kontrolüniin dışma terk
, edildiğı aşikânür.
Bu vestleyle ve duru-
. mun vahametini ortaya
koymak üzere bir paran-
tez açarak Yaprak ve Hi-
dayetailelennın şemasını
sayın Başbakan'a takdım
etmek ihtiyacı duyulmuş-
tur.
Teknikolarakbubılgı- . . . . .... • •
lenn ekte sunulması gere- Susurluk raporunda adı geçen, başedılemedığı ıçın
kirse de yeraltı dünyası-
sıl çalışmah, sonımluluk nasıl paylaşıl-
malıdır?
"Hukuk devletiode bu suaUerin yeri
olamaz" itirazı da kanaatimızce geçerli
değildir ve realiteye uygun düşmez. Bu
uygulama tüm dünya ülkelerinde oldu-
ğu gibi bizde de olacaktır. Ama (cümle
sayın Başbakana ters gelse de) hukuk
devletı kurallan içinde bu tıp kararlar
alınacak ve devlet ciddiyetı içınde uygu-
lanacaktır.
Yoksa Yeşil ve benzerlerinin Türk or-
dusunun bir subayını (Cem Ersever ola-
yı) sorgulaması ve öldürdüğünü etrafa
söylemesi, TankÜmit gibi gerçekte ka-
ranhk bir kaçakçının "Falancayı aldık,
sorgulayıp öldürdük" gibi bayağı ve
kendini adam yerine koymalannı sağla-
yıcı çirkinliklerini, Abdullah Çath gibi
devletin emrinde çalışan bir kişinin ka-
çakçılık yapıp etrafa korku salmasını ve
bundan istifade edip başkalannın da ha-
raçtan pay almasını temin eden alaturka-
Uk. basıtlik, geri kalmış bir ülkenın cid-
diyetten uzak operasyonlanna izin ve-
ren bir yapı ülketnizin gerçekten hak et-
mediği bir durumdur.
Bu davranışlara izin veren anlayış, bir
grup ınsanın -sivil ve karnu görevlileri-
nin- kısa sürede çizgiyi aşıp, vatan-mil-
let hizmetinden kişisel menfaate dönme-
lerine yol açmıştır.
Devletin ilgili tüm kurumlan bu iş ve
geçerlidir. Clkenin bırlığine, bütünlüğü-
ne aykm eylem sahipleri ağır bir cezayı
hak etmişlerdir. Yapılanlar ile aramızda-
ki tek ihtilaf, uygulamanın şekline ve ne-
ticelerine ılişkındir,
Nitekim Musa Anter'in öldürülme-
sinden -tüm olaylan tasvip edenlerin da-
hi- pişman olduğu tespit edümiştir.
Musa Anter'in sılahlı bir eylem için-
de olmadığı. daha çok ışin fılozofisi ile
meşgul olduğu, öldurülmesinin yarattı-
ğı etkinin kendisinin gerçek etkisini geç-
tiği ve öldürülme karannın hatalı oldu-
ğu söylenmektedir. (Adı geçenler hak-
kında bilgi Ek. 9'dadır)
Öldürülen başka gazeteciler de vardir.
sansürlü bölüm
(Bu bölümdeki 75. sayfa sansürlen-
di...)
"(„) güveoerek Dh'arbakır'a ^ttiın.
Bu arada jtTEM'in çaüsı altında Ulegal
bir oluşuma gidildi. Efrvarbakır ve çevre-
sinde PKK ile ilişkili olduğundan şüphe-
kndiğimiz hemen herkesi infaz etmeyet-
kimiz vardı. Bu insanlan yakalavip suçu
varsa tespit edilip. adakte teslim etmek
yerine faili meçhul bir şekikle öldürme-
yibiryöntemolarakbeniınsemiştik. Biz-
den istenen buydu, bu tarzda talimat ah-
yorduk. Bu grup içerisinde eski irirafçı-
lardan .\Ji Ozanso>, Hüseyin Tilki. Ab-
öldürülen işadamı Behçet Cantürk için geniş katılımlı bir cenaze töreni düzenlenmişti.
nın bu kara, kirli ve kanlı paradan bes-
lenerek nasıl legalize olmaya gittiğinın
delilı sunulmak istenmektedir.
Sistem; MtTteki ve emniyetteki bil-
gilere rağmen çahşmaya devam etmek-
tedir. Kaçakçılann devletten güçlü ola-
mayacağı gerçeği karşısında devletin eli-
nın kolunun nası! bağlandığı araştınl-
malı. soruşturulmalıdır.
Yaprak olayı
Mehmet Ali Yaprak olayının Ankara
ve lstanbul gruplannın arasının açılma-
sında bir dönüm noktası olduğu ıddıası-
na yer verilmiştı. Bu anlaşmazlık 1996
yılında gruplann bırbirinden uzaklaşma-
sına yol açmış veya yenı' gelışmeler
gruplann eski koordıneli çalışmalannı
zaten ortadan kaldırmıştır. 1996 yılı Çat-
b'nın üzenndeki koruyucu örtünün in-
celmeye başladığı, OHAL Bölgesı'nde-
kı başıboşluğun dakontrole alınmaya ça-
lışıldığı. keza Omer Lütfü Topal'ın te-
dırginhğinın arttığı bir dönemdır.
Mehmet Ağar"m milletvekilı seçilme-
si, daha aylar öncesînde bu hususun bı-
liniyor olması, ne kadar nüfuz sahibi
olursa olsun vatan-millet için yapılan iş-
lenn koordinasyonunun zedelenmesine
yol açmıştır.
Topal'ın öldürülüğü dönem de iştebu
oluşuma rastlamıştır.
Ermenı asıllı BehçetCantürk'ün geç-
mişiyle ilgili kısa ıstihbarat bilgisi aşa-
- Nisan 1992 tarihinde Tiirkiye'ye Pa-
kistan'dan 6 ton baz morfin, 5 ton esrar
getirdiği ve bu uyuşturuculann Savaş
Buidan, Hurşit Han, Adnan Yüdınm.
CahitKocakaya, Eyüp Kocakaya, Ferda
Seven isımlı şahıslar tarafından satın
ahndığı, B. Cantürk'ün yine bu şahıslar-
dan muhtelif tarihlerde PKK'ye veril-
mek üzere para topladığı,
-1992 tarihi itibanyla ÖzgürGündem
gazetesinın finansörlerinden olduğu...
Bu özet bılgi, adı geçenin kimliği hak-
kında yeten kadar aydınlarıcıdır.
Kim olduğu ve ne yaptığı aşikâr olma-
sına rağmen devlet. Cantürk'le baş ede-
memıştır. Yasal yollar yetmemiş. netice-
de "Özgür Gündem gazetesi plastik pat-
layıcılarla ha\aya uçurulmuş. Can-
türk'ün devlete biat etmesi beklenirken
adı geçenin ycni bir tesis kurmak üzere
harekete geçmesi üzerine, Türk emniyet
teşkilatı tarafından öMüriümesi karar-
laştınlnuş ve karar infaz edilmiştir.^
Böylece 100 kışiye yakm olduğu tes-
pit edilen ve zamanın başbakanınm ifa-
de ettiği "PKKfinansörüişadamlaruıın
etde olan listesi"nden bir kişi eksilmiştir.
Behçet Cantürk'ün öldürülmesinin
doğruluğu, yanlışlığı veya gerekli olup
olmadığı tartışmasına girilmemiştir. An-
cak zaruri bazı sualleri sormak gerekir.
Cantürk'ün öldürülmesi emrini kim ver-
mıştir? Bu yetkı kim tarafından kullanı-
labılir? Ve hangı ahvalde kullanılabilir?
Kim kime karşı sorumludur? Sistem na-
eylemlerden haberdardır. Başıboşluk,
neticede ve Susurluk kazasınm bardağı
taşırmasıyla etrafa yayümış ve devlet sır-
n olacak konular gazete makalelerinin
ve haberlennın ana konusu haline gel-
mıştir.
Buldan'ın öldürülmesi
Her şeyin bu kadar kolay ortaya çık-
ması ve duyulması ise devlet adına ya-
pılan işlerdeki ciddiyetsizliğin en önem-
li göstergesidir.
Mesela tzmit-Adapazan- Bolu ekse-
ninde meydana gelen cinayetlerin ger-
çekleşmesinde ortak noktalardan biri de
polis-jandarma-itirafçı örgüt mensupla-
n faaliyetlerinin yörede yoğunlaşmış ol-
masıdır.
Uygulayıcılar bu ekseni değiştirmek
ihtiyacını dahı duymamışlar, yarattıkla-
n ürküntü güçlerinin delili olmuştur.
Söz konusu eylemlerde öldürülen şa-
hıslann özellikleri dikkate alındığında;
OHAL Bölgesi'nde öldürülen Kürtçü
şahıslarla diğerlerinin farkının ekono-
mik bakımlardan arz ettikleri fınansman
gücü olduğu ortaya çıkmaktadır.
Yukanda ifade edilen hususlann ben-
zer konularda mesela Savaş Buldan'ın
öldürülmesi için de geçerli olduğunu ifa-
de edebiliriz. Adı geçen, kaçakçılığı.
PKK yanlısı bölücü eylemleriyle tescil-
li bir şahıstır. Medet Serhat Yöş, Metin
Can, Vedat Aydm için de aynı hususlar
dulkadir Aygan, Ha>Tettin Toka, Recep
Tıriz, Adil Timurtaş v« eski TlKKO'cu
Fatih adındaki kişiler vardı. Antaha'da
örgüt tarafından öldürülen Numan (Sa-
lahattin Görgülü) kod adındaki kisi bi-
zim grubumuzun istihbaratçısı>dı. Ör-
gütle ilişkittdir tarzında bize gösterdiği
ve getirdiği kisilerin hepsini değişik dö-
nem >ezamanlardainfaz ettik. Bismil'de
benzinci Talat'u Divarbakır Bismil yol
kavşağında bir vatandaşı aynı gerekçeter-
le infaz ettik. Batman'da 2 kişiyi birini
evinden. diğerini evin önünden alarak
Batman Sihvan arasmda infaz ettik. Yine
Hazro'da bir vatandaş infaz edildL Bu
çahşmalar 5 ay sürdü. Mne o dönemde
Salahattin Görgülü verdiği ıstihbarat
doğrultusunda bir şahıs Celil kod Ayte-
kin Özel binbaşıyia Abdülkadir Aygan
birtiktegidip infaz ettiter" (Ek: 10)(ltı-
rafçı tbrahim Babat, kendisine 7 yıl ce-
za alacağı vaadine rağmen 17 yıla
mahkhûm olunca tstanbul DGM Baş-
savcılığı'na ve Başbakanlık Teftiş Kuru-
lu'na ifade vermek için dilekçe ile mü-
racaat etmıştir. Müfettişlerin kendisiyle
görüşmesinden önce 19 Arahk 1997'de
Kırklareli Istihbarat Sube Müdürü ile
Jandarma Alay Komutanı tbrahim Ba-
bat'ı ziyaret edip "haür sonıp,geçmiş(4-
sun" derken "dikkatli olmasını, devlete
zararvernıemesinL davanın Yargıta)' saf-
hasında olduğunu" da söylemek ihtiya-
cını duvmuşlardır.)
(Bu bölümdeki 77.78.79 VE 80. say-
falar sansürlendi.)
... Buradaki acımasızlık, gerçekten
üzerinde durulması gereken birhusustur.
"Çath'ya pekâlâ yeni bir profil, yeni bir
hüviyet ve yerüstünde yaşama fırsatj -
eğer haketmişse- verilebiBr veya-haket-
mcmişse- verÛmez, yargıya teslim edile-
bilinü." Bunlann hiçbiri yapılmamıştır.
Çath, Ankara'ya geldiğinde eski-yeni
bakanlarla, milletvekilleriyle beraber
olabiliyor, Meclis kulislennde çay içip
restorandayemek yiyebiliyordu, ama Er-
dek'te çakırkeyif olduğunda havaya iki
el ateş edince karakoldan iki polis, hak-
kındahemen yasal işlem yapmışlar, par-
mak izini alıp kendisini de nezarethane-
ye atmışlardır. Bilahara telefonlar çalış-
mış, serbest bırakılmışsa da haleti ruhi-
yesini anlamak zor değildir. Devletin
savcısı, hâkimi bir yana, tamması im-
kânsız her polis ve karakol dahi kendisi
için potansiyel bir tehditti. Devletin zir-
veleri ile ırtibatlanmış bir kişi, bu çeliş-
kiler yumağı içinde ne yapmalıydı. ne
yapabilirdi?
Güven Sazak'ın çiftliğine gittiğinde
Ahmet Baydarla. Drej Ali'yle, Hazine
Müsteşan Osman Ünsal'la birlikte ola-
biliyor, Sedat Bucak'ın yazıhanesinde
siyasilerle bir araya geliyor, ama BO-
TAŞ boru hattı temizliği için ihaleye gir-
mek üzere Hadi Ozcan'la finansman
problemini konuşmak zorunda kalıyor-
du. (Boru hattındaki pet-
rol artığı 20 bin ton çö-
keltiyi tonu 10 dolara
ihaleyle alıp, tskenderun
Demir Çelik Fabrikala-
n'na tonu 250 dolara sat-
mak için yapılan organi-
zasyonun boyutlannı da
düşünmek gerekir.)
Susurluk olayının pek
çok görüntüsünde Ab-
dullah Çatlı vardır. Ama
Çatlı'nın net resminin
zemini, Ankara'nın silu-
eti ile tamamlanmakta-
dır.
Topal cınayetınde
Çatirnın parmak izi or-
taya çıkmıştır. Ama Çat-
h'nın ailesine bıraktığı
toplam paranın 2 milyon
mark olduğu dikkate alı-
nırsa sadece Topal'dan
sızdınlan milyonlarca
dolann akıbetini sormak
gerekir. (Bu tahmin Baş-
kanlığımıza değil, Çatlı
sempatizanı bazı kişile-
re aittir.)
Çatlı'nın dosyası ye-
niden açılmalıdır Tüm
iüşkileri, irttbatlan bllin-
mektedlr. tsviçre'den
Türkiye'ye nasıl geldiği
araştınlmalı. görevlen-
dirilmeleri ile ilgili tüm
bilgiler derlenmeli, To-
pal'ı Çatlı'nın ve polisle-
rin öldürdüğü bilgisini
MlT'in nasıl elde ettiği
ve lstanbul Emniyet Mü-
dürü'nü tek sayfalık bir
notla nasıl uyardığını, niçın bu sonuca
vardıklannı, hüviyeti hâlâ sısler içinde
kalan uyuşturucu irtibatlısı gerçek Meh-
metÖzbay-Çath ilişkisinin detaylan or-
taya konmahdır.
Hatta Abdullah Çatlı'nın kullandığı
12 ayn hüviyet, pasaport, muhtemelen
sürücü belgesı vesaırenın nasıl elde edil-
dıği de ortaya çıkanlmalı, Çatlı'nın han-
gı tarihten ıtibaren kımlerin emrinde
hangi işlerde bulunduğu tespit edilmeli-
dır.
Böylece kamuoyunun Çatlı hakkında
objektıf bir karara varması ve devlet ku-
rumlannın hata ve sevaplanyla -caydın-
cı olmaksızın- yıkanıp, aklanması sağ-
lanmalıdır.
Bu konudakı öneriler son bölümde su-
nulacaktır.
Çatlı'dan bah&ederken kamuoyunun
ilgisini çekmemişbirkonuya ilişkin tes-
pitler(Ek: 11 'de) sayın Başbakan'ın dik-
katıne sunulmuştur.
Ek: 11 'de yer alan konu hukuk siste-
minın tabi bir sonucu olarak ortaya çık-
mış, sağ ve sol teröristler, eylemciler ve
gruplar için kayda değer bir farklılık ya-
ratmıştır.
Bir ceza hukuku profesörünün ve bir
yüksek yargıcın katkısı ile hazırlanan
notun Adalet Bakanlığı'nca değerlendi-
nlmesı temenni edilecektir.
SÜRECEK
PERŞEMBE
l
SIFIK NOKTASI IORAL ÇALIŞLAR oral.calislar@raksnet.com
Ishak Alaton'la Varlık Vergisi üzeri-
ne bir söyleşi yapmıştım. 18 Ocak
1998 tarihinde Cumhuriyet Dergi'de
yayımlanan söyleşide Alaton, babası-
nın da içinde bulunduğu azınlık yurt-
taşlara uygulanan ırkçı yaptınmları an-
latmıştı. Ben de yazının girişinde 1942
yılında iktidarda bulunan Saracoğlu
hükümetinin Nazi yanlısı olduğunu
vurgulamıştım.
Bu uygulamaların başında ise daha
sonra 12 Mart döneminde Başbakan-
lık yapan Ferit Melen vardı. Ferit Me-
len "Tıcah hayatın Türkleştirilmesi he-
defıyle" bu yöntemleri savunmuştu.
Dönemin Cumhurbaşkanı Ismet Inö-
nü'nün de baskı altına alınan azınlık-
lan kast ederek "Bu memleket tarafın-
dan gösterilen misafırperveriikten fay-
dalanarak, zengin olduklan haide, ona
karşı nazik anda vazifelerini yapmak-
tan kaçacak kimselerin hakkında bu
kanun bütün şiddetiyle tatbik edile-
cektir" demişti.
Aynı yazıda şunlan da söylemiştim:
"Ülkemizdeyaşayan, aynı kaderipay-
laştığımız, vergi veren, askere giden
Varlık Vergisi Üzerine
ve Türkiye Cumhuhyetiyurttaşlan ola-
rak, kaderde ve kıvançta ortak oldu-
ğumuzu söylediğimiz bir kısım insanı
ticari hayattan yok etmek için Nazi
yöntemlerine başvurmayı, bu ülkede
Başbakanlık yapm/ş birisi marifetmiş
gibi savunuyor." Yaptığım söyleşinin
amacı, özellikle Ikinci Dünya Sava-
şı'nda işbaşında bulunan yönetimin
uyguladığı bu yöntemlerin, daha son-
raki ırkçı ve dinci yönelimlerin başlan-
gıç adımlarından biri olduğuna dikkat
çekmekti.
Söyleşi sonrası, çok sayıda kutla-
ma telefonu ve fakst aldım. Okuyucu-
lar bu söyleşiyi çok beğendiklerini bil-
dirdiler. Ancak, bir zamanlar benim de
içinde yer aldığım Aydınlık grubunun
yayın organında, tam tersi yönde bir
değerlendirme yapıldı. Ferit llsever
imzalıyazıdaşunlarsöyleniyor. "Cum-
huriyet hükümetinin, Ikinci Dünya Sa-
vaşı'nın en sıcak koşullannda emper-
yalizmle işbirliği içindeki azınlık ser-
mayesine karşı aldığı birönlem, Oral'a
göre, 'ırkçı' uygulama oluyor. Azınlık
sermayesi, Osmanlı'nın son dönemin-
de kompradorlaşmıştı. Türkiye'yi
Sevr'e götüren süreçte başroldeydi.
Oral'ı rahatsız eden, hükümetin, em-
peryalizmle işbirliği olgusunu dene-
tim altına alma çabasıydı. 1943'teki
Varlık Vergisi'ne saldınrken aslında
bugünkü devrimciyükselişten duydu-
ğu rahatsızlığı gözlerönüne seriyordu.
Oral'ın aşın 'azınlık' sevgisinin teme-
linde emperyalizme teslimiyet vardır."
Ferit llsever'in bu sözlerini okuyun-
ca, onun, benim ve Doğu Perinçek'in
de altında imzası bulunan TİİKP Sa-
vunması'nı yeniden gözden geçirdim.
1974 yılında askeri mahkemede yar-
gılanırken yaptığımız bu savunmanın
bir bölümünün başlığı şuydu: "Milli
Şefin Faşist Diktatöriüğü." Savunma-
nın 205. sayfasında Inönü dönemini
eleştiriyorduk ve şöyle söylüyorduk:
"Savaş yıllarında Ingilız-Fransız em-
peryalistlerinden uzaklaşan ve Sovyet
düşmanlığını temel alan CHP iktidan
faşist bir karakter kazandı. 1942 yılın-
da kurulanAlman işbirlikçisi Saracoğ-
lu hükümeti, faşist terörü en yüksek
noktaya ulaştırdı." O bölümde örnek-
ter vererek çıkanlan kanunlan ele alı-
yor ve Nazi yöntemlerini teşhir ediyor-
duk. Varlık Vergisi ile ilgili olarak da
şunlan vurguluyorduk: "Saracoğlu hü-
kümeti 11 Kasım 1942'de Vahık Ver-
gisi adlı ırkçı bir kanun çıkarttı. Şefik
Hüsnü bu hükümetin faşist karakteh-
ni şu şekilde ortaya koyuyordu: Sara-
coğlu, daha ilk icraatında kendisini
vurguncu ticareterbabının, burjuvazi-
nin ve zengin köylü toprak sahipleri-
nin mümessili olarak açığa vurdu. 77-
caref;, yani vurgunculuğu tamamıyla
serbest bıraktı. Ardından Vahık Vergi-
si namıyla milli azınlıklar aleyhine bir
soygun kanunuyla ırkçı-faşist yüzüyle
sınttı,"
Sefık Hüsnü'nün vurguladığı bu ger-
çeği biz de vurgulamış ve savunmada
şunlann bir kez daha altını çizmiştik:
"Vartık Vergisi'yle azınhklara zulüm ya-
pıldı. Bu vergiyi ödeyemeyenlerden
2057 kişi Hitler'in toplama kamplan-
na benzeyen Aşkale'deki çalışma
kamplanna gönderildi."
Tekrar vurguluyorum: 1974 yılında
141 arkadaşımızın imzaladığı bu sa-
vunmanın altında Ferit llsever'in de im-
zası yer alıyordu. Ben o zaman bu ko-
nuda belirttiğimiz devrimci fikirlerin hâ-
lâ doğruluğunu koruduğu inancınday-
dım. Söyleşi de de o zaman saptadı-
ğımız bu gerçekler yer alıyor. Variık
Vergisi, yalnızca bana göre değil, Fe-
rit llsever'e göre de bir zamanlar 'ırkçı
uygulama' idi. Ne değişti de geçen 20
yıl içinde ırkçı sayılan bir uygulama,
devrimci sayılmaya başlandı? Acaba,
kim çizgisinden döndü ve neden
MHP'lilerle benzer bir dil kullanmaya
başladı? Değerlendirmeyi okuyucuya
bırakıyorum.
ORHAN BURSALI
Saidlller Ülkesi mi?
Maaşlann alındığı ay başlannda veya ortalannda
döviz bürolan içinde yığılmalar dikkatinizi çekiyor
mu? Döviz büfelerinde büyük para transferlerini
gerçekleştirenler değil bunlar. Çoğunluğu sokakta-
ki vatandaş. Insanlar ellerine geçen paracıklannı
aybaşlannda dolara çeviriyor, sonra gıdım gıdım
TL'ye dönüştürerek harcıyor.
Amaç kâr etmek değil, sadece parayı korumak.
Sokağın ve evlerin hali perişan.
1980'lerden, hatta 1970'lerden bu yana, iktidara
gelebilecek bütün iktidar odaklan, yani irili ufaklı
siyasi partiler ve ordu, ülke yönetiminde bulundu.
Dünün kadim partileri, görüşleri ve liderleri, bu-
gün de iktidar olmak için çırpınıyor.
:ınv
Ülke ekonomisini düzlüğe çıkarmak için mi?
Hayır, dediğinizi duyuyorum.
Türkiye bugün bir bataklık içinde yüzüyorsa, bu
bataklığı kurutacak -laftan başka- hiçbir programı
ve iradesi olmayanlar iktidar mücadelesi veriyorsa,
yukandaki niçin sorusunun yanıtı bellidir.
Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu durum, si-
yaset yöneticilerinin iflas belgesidir.
önümdeki yabancı dergideki tablo da bu betge-
yi doğruluyor.
Tablo, Avrupa Topluluğu ülkelerinin 1980 ve
1996 yıllarında adam başına düşen brüt sosyal
üretiminin dolar cinsinden miktannı gösteriyor.
Lütfen şu tabloyu inceleyin (rakamlan yuvartat-
tım):
Ulke adı
Lüksemburg
Danimarka
Almanya
Isveç
Avusturya
Fransa
Belçika
Hollanda
Finlandiya
İtalya
Ingiltere
Irlanda
Ispanya
Yunanistan
Portekiz
Türkiye
1980
15.000
13.000
13.000
16.000
10.000
12.000
12.000
12.000
11.000
9.000
10.000
5.000
5.000
3.000
2.000
1.500
1996
42.700
33.300
29.000
28.500
28.000
26.500
26.000
25.500
24.500
21.000
20.000
19.000
15.000
12.000
11.000
2.900
Bu tablo, sadece siyasi partileri değil, bir seç-
men olarak bizleri, bu ülkede çalışanlan, şirketleri,
üretenleri, özetle herkesi utandınyor.
Tabii, en çok utanacak olanlar da, sorun çöz-
mek için ikide bir iktidara talip olantar, iktidara ge-
lip gelip gidenler.
Şu sıralarda da Kıbns'ın nasıl bir vutgun yuvası-
na dönüştüğünü okur olduk.
Kıbns'ın başındakiler de "Yavru vatanı", bir zen-
ginlik vatanına değil de bir vurgun vatanına dö-
nüştürebildiler ancak.
Niçin üreten bir yavru vatan yaratamadılar da
Türkiye'den her yıl gönderilen vergilerimizin talan
©cültliği bir yere dönüştü Kıbns?
-..,.„.. .-«- . • • •
1980'den 1990'a Türkiye'nin milli gelirinin niçin
Avrupa'nın köle geüri düzeyinde kaldığını sorgula-
mayan, bu dönemin hesabını kitabını yapmayan,
bu konuda yüzlerce sayfa araştırma kitabı ve ra-
poru yazmayan, kendi sorumluluğunu içtenlikle
belirtmeyen ve özeleştirisini yapmayan; ve bütün
bunlan da halka açıklamayan bir liderden, parti-
den, milletvekilinden, milletvekili adayından, devlet
yöneticisinden...
Çözüm beklemek safdillik olmaz mı?
Biz ne safdiller ülkesiyiz böyle?
Fikri Sağlar
'Hükümet Susurluk'ta
gayri ciddi davranıyor'
ANKARA (Cumburi-
yrtBûrosu)-ÇHP'liTB-
MM Susurluk Komisyo-
nu üyesi Fikri Sağlar, hü-
kümetin, devlet içi yasa-
dışı örgütlenmeler ve kuş-
kulu bağlantılar konusun-
da yaptlan açıklatnalarla
Susurluk'un aydınlatıl-
ması konusunda gayri
ciddi olduğunu gösterdi-
ğini söyledi.
Sağlar. TBMM Susur-
luk Komisyonu'nun dev-
letten bilgi alamarnasına
ve dönemin Başbakanı
Necmettin Erbakan'ın
"fasa fiso" açıklamaları-
na karşın çok önemli bil-
gilere ulaştığını belirte-
rek. "Bazı kuruluşlann
bilgivermemesine, birçok
bilgi ve belgeye ulaşüama-
masına rağmen rapor; ta-
mk ifadelerine, bclgelere,
devlet bilgilerine dayah
olarak haarlandı. 4 a>hk
bir çalışma sonunda ha-
zırlanan raporda yer alan
bilgi ve bulgular ile iddi-
alann hepsi ciddi bir bi-
çimde bir yere dayanakb-
dır" dedi. Başbakan Yıl-
maz'm Başbakanlık Tef-
tiş Kurulu Başkanı Kutiu
Savaş'ı "başbakan yetki-
sıyle" donatıp süper savcı
durumuna getirerek so-
ruşturmayla görevlendir-
diğini anımsatan Sağlar,
"Sayın Kutlu Sa\aş'ın 6
aylık çalışması sonunda
hazjriadığı rapor ise du-
yumlara, ^zetc haberie-
rine dav^nmaktadır" gö-
rüşünü dile getirdi. Sağ-
lar, raporda "ayaklan ye-
re basmayan. askıda ka-
lanbilgilerverildiğini*' be-
lirterek, şöyle devam etti:
"Hattabir tetefonlaula-
şabileceği Akif inso>^dını
yazmadan kaleme alnuş-
ür. Dolavısıyla son derece
eksiktir. Ancak buna rağ-
menSusurluk konusunda
bir cümle yazan dahi bu
oUjinçözülmesi konusun-
da katkı vereceğinden
önemsenmelidir."
Sağlar, raporun çok sa-
yıda önemli konuyu içer-
mediğini ve bu nedenle
eksik olduğunu kaydede-
rek, eksiklikleri şöyle sı-
raladı:
"Yeşil'in Gazi Mahal-
lesi'ylc ilişkisi yok. Tank
Ümit, Söylemez çetesi
yok. Mehmet Ağar'ın ne-
den istifa ettiği yok.
REFAHYOL hükünieti-
nin nasıl engellemeye ça-
ustığı yok. Bucak. Çath ve
Kocadağ'm Izmir seya-
hatierindeki oda yok. Ku-
şadası'nda bulunma ne-
denltri yok. Yüksekova
çetesi yüzeysel geçmiş. Bu
komıyla ilgili si>asiler yok.
Bazı siyasiler de hukukun
arkasua sığınarak siyasi
gerçekleri bilmeden sak-
lamaktadırlar. Siyasilerle
ilgili işlemler ne noktada-
dır. Bu bilinmemektedir?
Çillerler'in dahli nedir?"
Başbakan Mesut Yıl-
maz'ın raporun kendisine
iletilmesinden sonra uzun
süre İçışleri Bakanı'na
bilgi vermediğini belirten
Sağlar. şunlan söyledi:
"Haluk Kırcı'nın emni-
yete girriğini. çav içtiğini
belirterek İçişleri'ni suç-
layan Eyüp Aşık bir dev-
let bakanı olarak konuşu-
yor. İçişleri Bakanı'nın ha-
beri var mı? TEKEEden
sorumlu Devlet Bakanu
Kırcı'nın emniyette kah-
ve içtiğini bfliyor. Yeşil'in
kontrol alündatutulduğu-
nu söylüyor. İçişleri Baka-
nı biîmiyor. Başbakan ve
bakan kabine arkadaşla-
nnı yalanhyorlar.''