Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 ŞUBAT 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ
Tarih 2?Mart 1994; sabah saatlen. Top-
lu Konut İdaresi'nın (TOKJ) Ankara'da-
kı eskı merkez binasında 'umut dolu' bir
toplantıya daha başlamak üzereyiz. Ka-
tılan hemen herkesın yüzünde bir gülüm-
seme, yüreğınde bir coşku var. Çünkû
toplantının konusu; *Tarihi Alanlardaki
Konut Stokunun Sağhklaşürdınası veÇev-
reseJ İ>iieştirme Kredileri" üzerine son
hazırlıklar. Evet 'son' hazırlıklar...
Toplantıya başkanlık eden dönemin şe-
hircilik ve konuttan sorumlu Devlet Ba-
kanı Ennan Şahin, bir tür 'damşma ku-
rulu' olarak görûşlerini almaya çağırdık-
lan katılımcılara yı'lardır beklenen müj-
deyi'de\letadına' şöyle veriyordu:
"Eski evlerimizi ve tarihsel kent doku-
lanmızı yitirmemizin bir nedeni bilinçsiz
ve ranta dönflk imar u\gulamalanysa, bir
diğer temel nedeni de parasızlık. Vatan-
daşlanmıza diyonız ki bu evleriniz kültür
mirasunızdır, yıkmayın, koruyun. Ama
şunu diyemiyoruz ki eğer buna olanağmız
yoksa devlet size yardım edecektir, çünkü
eviniz uiusal değerdir. İştf bu çaresizliği or-
tadan kaldırmak üzere bakanlık olarak
TOKİ'nin gücü ve olanaklamla devreye
giriyoruz. Bu yönetmelik çalışması sizle-
rin de katkılarrvla kısa sürede tamamla-
rıacakve TOKİ kredileri artık kültür rni-
rası evlerini korumak veyaşatmak isteyeıı-
lere de devlet desteğini sağlavacak-"
1970'lerden 1980'lere deİc uzanan be-
lediye başkanlığı görevı sırasında, Mug-
la'nın tanhı kent dokusunu ve geleneksel
evlennı koruyabilmek için örnek bir du-
yarlılık sergileyen Erman Şahin'ın, yine
o yıllarda yakından gözlediğı Tınans so-
rununu" çözmek üzere TOKl'deki çalış-
malan hemen degerlendirmeye başlama-
sı, 'kültür mirasımızuı kurtanlması" ba-
kımından gerçekten tarihsel bir fırsattı.
Hele bu çalışmalann başında ve önün-
Ulusumuz ve insanlık kühürü adına evierini özveriyle konıyaniar, yıllardır devletten bir -yardım haberi" bekliyorlar.
Tarih de 'kredT beküyor...de Yiğit GüJöksûz gibi ülkenin mimarlık
ve kentsel değerlerine her zaman saygıy-
la yaklaşmış deneyimli ve çahşkan bir
mimar bürokratın olması ıse aynı tarih-
seJnrsaü' yaşama geçirebilmenin belki de
en büyiik şansT sayılırdı.
Nitekım Erman Şahin'ın 'bakan' ola-
rak yaptığı konuşmanın ardından Yiğit
Gülöksüz de 'TOKİ Başkanı' olarak ça-
lışmalan açıklarken tarihi kentlenmizin
'en büyük özlemini' şöyle özetliyordu:
" Devlet, konutsorununu çözmek için bu-
güne dek hep yeni konut üretimini temel
aldL TOKİ de bunu desteklemek için ku-
rukuL Kentlerin tarihi semoerindeki mev-
cut eski konutlar ise >ıpranma>a terk edil-
di ve boşaldı. Oysa bunlar bakıküğı ve
onankiığı takdirde. hem önemli bir stok
konut gereksinmesini \eniden karşüaya-
cakhem de kûItür zenginligimiz kurtula-
cak. TOKİ olarak devreye sokmaya hazır-
landığımız yeni kredi oîanağı işte bu ikili
amacı birden hedefliyor. Aynca, eski kent
dokusunda konut stokunu sağhklaşnnna-
ya koşut olarak. aynı semtterdeki ahyapı-
yı da tarihi çevreye uyumlu projelerJe iyi-
leştirmeyi kredi kapsamına ahyoruz_"
tşte böylesme mutlu konuşmalarla baş-
layan toplantıda. TOKl'nin hazırladığı
yönetmelik taslağı tartışıldı. Kültür Ba-
kanhğı'ndan. TBMM Milli Saraylar Da-
ire Başkanlığı'ndan, ünıversıtelerden ve
MimarlarOdası'ndankatılan uzmanlarve
bürokratlar. "KentsdSİTalanlanndaki ko-
nut stokunu sağlıklaşhrma ve cevresd iyi-
leştirme kredileri yönetmeliği' adlı tasla-
ğı o denli sevgiyle kucakladılar kı, bir an
önce yürürlüğe gırmesi için öneri ve dı-
leklennı de 'köklü değişiklikler önerme-
den'dile getirdıler...
Yönetmeliğe ne oMu?
Bugün. aradan yaklaşık '4 yıP geçmiş
durumda.
29 Mart 1994'te 'son hanrhk toplanü-
sı' yapılan ve onca coşkulu konuşmalar-
la alkışlanan yönetmelik hâlâ 'taslak' ha-
linde. Neden?..
Erman Şahın, Devlet Bakanlığı'nın ar-
dından yıne kısa süren bir 'Bayındırbk Ba-
kanüğT serüveninden sonra mılletvekil-
liği de sona erince kendini ister istemez
Muğla'daki 'çifüiğine' verdi. Şehircilik
ve konuttan sorumlu Devlet Bakanı'yken,
imar yağması yerine 'planlamayı ve ko-
rumayı' savunduğu için giderek yalnız
kaldı ve hemen hiç destek görmedi.
Bayındırhk Bakanı olunca da 'ihale
yoisuziannın' üzerine fazla gıttigı için ken-
dı partisinden de gelen 'ricalara' dayana-
mayarak istifa etti ve kenaraçekildi. Böy-
lece bizim sevgili yönetmelik taslağımız
da daha 'aynı iktidar döneminde' bir ba-
kanın desteğinden yoksun kaldı...
Yiğit Gülöksüz'ün önüne çıkan (ve hâ-
lâ aşılamadığı anlaşılan) ilk büyük engel
ise 'devletin hukuk bürokrasisi' olmuştu.
Konımacılar, uzmanlar, mimarlar ve kül-
tür-bilim çevreleri yönetmeliği alkışlı-
yorlardı, ama Ankara'daki 'mevzuat uz-
manlan' aynı kanıda değillerdı. Hukuk
müşavirlerine göre. TOKl'nin kuruluşu ve
amaçlanyla ilgili mevzuat 'yeni konut
üretiminedestek
1
ıle sınırlıydı. Bu mev-
zuat değışmeden. mevcut tanhi konutla-
n onarmaya kredi verilemezdı...
Uzun çabalardan sonra. ancak 1995 yı-
lının ortalanna doğru bu 'ilk engel' aşıla-
bildi. Toplu Konut Fonu'nun kullanım
şeklıne ılişkm tüzükte yapılan yeni düzen-
lemeyle: 'ülkede mevcut konut stokunun
restorasyonu. rehabilitasyonu ve çevresel
iyileştirilmesi amaci) la hazırlanan ve ida-
rece uygun görüien konut, albapı. sosyal
ve benzeri tesisleri kapsayan projelere
fondan kredi verilebileceği' hükme bağ-
landı. Böylece tüzükle yönetmelik tasla-
ğı arasındakı 'celişki' gıderilmiş, aynı yö-
netmelığın yürürlüğe girebilmesi artık
sadece 'siyasi iradcnin onayuıa' kalmış-
tı. Yıne Yığıt Gûlöksüz'ün, ömeğın 15 Şu-
bat 1995 günü Istanbul Büyükşehir Be-
lediyesi'ndekı 'Süleymaniyesemtinikur-
tarma projesi' toplantısında yaptığı ko-
nusmaya göre, TOKİ bütçesindekj harca-
malann her yıl 'yüzde 5'i' bu yönetmeli-
ğe bağlı kredılere aynlacaktı. Bu da söz-
gelimı aynı yıl için (1995) yaklaşık '650
miryar' liralık (16 milyon dolar) bir kay-
nağın, kültür varhklannı ve tarihi kent
dokulannı korumaya aktanlması anlamı-
na geliyordu...
Î.1J Cennet içinde cehennem
Geçen süre içersinde, bu miktann kim
bilir kaç katını örtüsüz ya da örtülü öde-
neklerden rant ve iş çevrelerine aktaran
'siyasi irade', sıra ülkenin kültür ve uy-
garlık değerlerini kurtarmaya ve üstelik
bununla da birlıkte konut sorununu 'ta-
rihi de koruyarak' çözmeye gelince, 'ge-
leneksel iradesiztiğini' hâlâ elden bıraka-
mıyor.
Türkıye, özellikle şu son yıllannı, ki-
mi karanlık çevreler ve hatta 'çeteler' açı-
sından adeta 'kredi ve teşvik cenneti' şek-
linde yaşarken, aynı Türkiye'nin gözü gi-
bi bakması gereken mimari mirası ve
kentsel güzellikleri bu cennetin ortasın-
da 'cehennemde' gibiler. Üstelik onca
kredi ve teşvikin de birçoğunun 'hukuk
dışı yoüarla' verildiği teker teker ortaya
çikarken eski evlere ve semtlere verilecek
kredilerin hem 'hukuki düzenlemesi' ha-
zır hem de 'yasal kaynağı'_
Ne var ki İ 996 başlanndan bu yana ül-
keyi yönetenler, TOKl'nin arşivlerinde 4
_ yıldır sadece bir 'imza' bekleyen yönet-
^ melik taslağını arükyürürlüğe sokmak için
| her türlü uyan ve isteği sürekli göz ardı
i. ediyorlar. Zaten aynı anlayışı 1997 ve
1998e an'Kültür Bakanhğı Bütçesi'nde
de sergiledıler ve bu bakanlığın payını
'binde 4'ün bile altına' düşürdüler...
Şimdı bu aşamada, özellikle Fatih Be-
lediyesi'nin UNESCO ve Avrupa Konse-
yi'nce de desteklenen Fener-Balat Reha-
biutasyon Projesi'ne uiusal kaynaklardan
da katkı aramak üzere TOKİ yetkilıleriy-
le yaptığı son görüşmeler 'yeni bir umut'
yaratıyor.
Beledıye Başkanı Sadettin Tantan, TO-
Kl'nin, tarihi bölgelere kredi uygulama-
sını 'başlatmak üzere' bu projeye sıcak
baktığını söylüyor. Avrupa Konseyı'nin
kredi yardım miktannı 'arturma koşulu'
olarak bu tür kültür ve çevre projelenne
'yerli kaynaklann' da sağlanması kuralı-
nı getırmiş olması ıse TOKİ yönetmelı-
ğinin onaylanması konusunda Türkiye'ye
artık 'etik' bir görev de yüklüyor...
Ne dıyelim? 4 yıl sonra yine de bekli-
yoruz...
Yönetmeliğin temel ilkeleriKüMûrBakanlığı'nın da "ÖzeJHukuka Tabi Gerçekve
Tüzel Kişilerin MüBûyetindeBuhınan KonınmasıGerek-
H Taşuımaz Kültür Varhkianıun Opanmına Katkı Fonu
Yönetmeliği'' var ve 1985'ten bu yana da yürürlükte-
Ne var ki bu uzun isimli fonda hemen her yıl o kadar
az para var ki eski ev sahiplerine yardım etmek bir yana,
yönetmeliğin uygulanması için görevli personelin gjder-
İerini bile karşılayacak düzeyde değil. Çünkü fonun tek
gelirkaynağı "Bakanlıkbütçesindenayrilanpay'" ve Kül-
tür Bakanhğf nın de\ let bütçesı ıçmdeki payı ise her ge-
çen yıl daha da azalarak
u
binde4'ün" bile altına düşürül-
müşdurumda... TOKl'ninyılhkharcama
bütçesinden "vüale 5" ayırarak devTeye
sokmayı tasarladığı kredi olanağı ise Kül-
tür Bakanhğı'ndakı "çaresizliği'' ortadan
kaldıracağı için tanhsel mirası korumada
çokbüyük ve etkili bir olanak sağlayacak.
Bu olanağın "doğru" ve •SmmJİ'' kul-
lanılabılnıesı için ise 1994'teki yönetme-
lik taslağında başlıca şukurallargetınlmiş-
Başbakan Yıtanaz, yeni konutfiretimiiçin 1998
yılında, ^55 trilyvn" hra krediverfleceğini açık-
ladL Bunun sadece yüzde 10'u eski konuüann
onanmına verUse terk edflen kültür varuklan-
mız yeniden yaşam bulacak.
tı:
1) "Kentsel SİT" kapıhı: Yönetmeliğin
öncelikli amacı tarihi kent dokusunu koruyarak konut
stokunu değerlendirmek olduğundan, bu gibi semtlerin
SİT statüsü içmde yasanlmasmı "özendinnek'' üzere kre-
di koşulu da aynı statüye bağlanıyor.
2) "Tesciffi Konut" koşulu: Kredinin gerçekten "kültür
varhklan" için kullanılabilmesi için de sadece Koruma
Kurulu'nun tescil ettıği binalar bu olanaktan yararlana-
cak.
3) Belediyelere sorumluluk: Korumada belediyelere gö-
rev ve sorumluluk vermek üzere, özellikle "altyapı ve
• Sivil mimarlık ömeği
binalann dar gelirli
sahiplerine "devlet
desteği" sağlanmasında
TOKJ'nin 4 yıldır onay
bekleyen kredi
yönetmeliği aslında tek
seçenek değil.
çevre düzenleme" kredisi belediyeler eliyle kullandınla-
cak. -Aynca kentsel SİT alanlannda da "kortraa amaçk
imar planı" zorunlu kılınarak, belediyelerin bu planlan
üretmeleri sağlanacak.
4) Koruma Kuruhı onayı: Tek yapı ve çevresel ölçek-
tcki tüm uygulamalarda kredilendırmenin temel koşulu
ise proje ve planlann Koruma Kurulu'nca onaylanması.
Böylece, onanm ve kentsel düzenlemeler. "koruma Ske-
lerine" de uygun olacak.
5) Mafiyete katdun: Ev sahıpleri. onanm ya da resto-
rasyon gidennin bir bölümünü kendileri karşılayacak,
kredi ise keşfin yüzde 70 ya da 80'i ora-
nında verilecek. Tüm uygulamalar ise yi-
ne TOKİ taraftndan onaylanacak "müîa-
virlerce"' denetlenerek. projenin kuralîa-
ra uygun gerçekleşmesi sağlanacak...
6) Geri odeme: Belediyeler çevre dü-
zenlemesi için aldıklan krediyi 10 yıl
içinde, ev sahipleri ise onanm kredisini
15 yıl içinde geri ödeyecek. Bunun için
de yine Koruma Kurulu'nun "Uygutama
onaylı projeye uygun tamamlanıraşür"
şeklinde karar alması gerekiyor. Evet. Bütün bu olanak-
lann Türkiye'deki külrürel ve kentsel mirasa bir kurtan-
cı olarak kazandınlabilmesi için, SİT alanlannı bile ya-
pılaşmaya açan siyasi iktidann, biraz da aynı SİT alanla-
nnı korumaya "ntyet" etmesi gerekiyor.
Eğer TOKİ yönetmeliği yürürlüğe sokulursa, bu niye-
tin varlığı kanıtlanmakla kalmayacak, "tarihine paraayır-
mayan" bir ülke olma ayıbından da kurtulmuş olacağız.
Üstelik, sadece "geriye de ahnacak" bir kredi olanagıy-
la...
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Niteliksiz Adam...
Epeydir yirminci yüzyıl roman sanatının başyapıt-
lanndan biri olan "NiteliksizAdam"\n çevirisi üzerin-
de çalışıyorum. Avusturyalı yazar Robert Musil'in bu
dev romanı, Kafka, Joyce, Broch ve Proust'la bir-
likte, geleneksel roman sanatının en önemli dönüm
noktaîarı arasında yer alıyor.
1880-1942 yıllan arasında yaşayan Musil, çok sa-
yıda başka eser de vermekle birlikte, aslında yaşa-
mının bütününü bu romana adamıştı. Tek bir eseri sür-
dürme yolundaki bu büyük direniş, bir anlamda ya-
zann sonunu da hazıriadı. Birinci Dünya Savaşı'ndan
sonra, Almanya'daki büyük enflasyon sırasında ai-
lesinden kalan malvarlığını yitirip yalnızca kalemiyle
geçinmek zorunda kalan Musil, "Niteliksiz Adam"
uğruna kendisine ekmek parası getirebilecek hemen
bütün önerileri geri çevirdi. Almanya'da HrUer'in ik-
tidara gelişinin ardından Isviçre'ye sığınmak zorun-
da kaldı. Iki savaş arasındakı dönemin olumsuz eko-
nomik koşullan nedeniyle "NiteliksizAdam"\r\ ancak
ilk cildi basılabildi; yayınevieri, sonrakı cıltler için ya-
tınm yapmayı göze alamadılar. Bu, Musil'in basıla-
cak ciltler karşılığında alabileceğı avanslann da su-
ya düşmesi demekti. Gelgelelim bu durum, yazarın
bu dev roman üzerinde çalışmakta direnmesini en-
gellemedi. Eşiyle birlikte sığındığı Cenevre'de "Mfe-
liksiz Adam"\ yazmayı, çoğu kez bir hafta sonrasının
yiyecek parasının kaynağı belli değilken sürdürdü. Gün-
lük giderlerini çoğunlukla oradan buradan gönderi-
len küçük bağışlarta sağladı.
Kaleme aldığının nasıl bir eser olduğunu biliyordu.
"Ölümsûzlük uğruna ölümü beklemek ne kadarzori"
diye seslenişi, Musil'in "Niteliksiz Adam"\n gelece-
ğinden emin olduğunun göstergesidir. Ne var ki ro-
manın gelecegini güvence altına alan bu eşsiz irade,
yazann şimdiki zamanını kurtarmaya yetmedı. Sürek-
li para arama çabalanyla, yetersız beslenmeyie ve ge-
ce gündüz farkı gözetmeksizin sürdürülen yazma ey-
lemiyle bitkin düşen Musil, 1942 Nisan'ında bir be-
yin kanaması sonucu öldüğünde, henüz altmış bir ya-
şındaydı. Dünya çapındaki ün ise ancak ellili yıllar-
da, "NiteliksizAdam'm bitirilen bölümlerinin hepsi ya-
yımlanabildiğinde gelecekti.
Musil'in "NiteliksizAdam"adlı romanının kahrama-
nı Ulrich, çökmekte olan Avusturya-Macaristan im-
paratorluğu'nda yaşar. Yazar, bu imparatorluğu ka-
panmakta olan bir çağla birlikte bir dönemin de sim-
gesi kılmıştır. Bu çerçeve içersinde Ulrich, yüzyıl dö-
nümü insanının bütün özelliklerini taşır. Yaklaşık iki
bin sayfalık romanın odak noktasını ıse, yeni insanın
kişiliğinde bir araya gelen türlü niteliklerin ortaya,
toplumda işlevi bulunan, ama bireyliğini yitirip ano-
nim konuma gelmiş bir karakter çıkarması oluşturur.
Romanın baş kahramanının yakın dostu VValter'e gö-
re, bu karakterin taşıyıcılanndan biri olan Ulrich, sa-
hip olduğu onca niteliğe karşın bir niteliksiz adam-
dır. Bunun ne demek olduğu sorulduğunda ıse VVal-
ter: "Hiç. Yani bu, hıç demek!" yanıtını verir. Başka
deyişle, başlamakta olan yeni yüzyılda ınsanlar es-
kisi gibi yine doktor, diplomat, mimar, mühendis ya
da, Ulrich gibi, matematikçıdırier; ama mekanikleş-
menin yolunu tutmuş olan bir toplumda onlar, artık
karakter özellikleriyle değil, fakat bu uğraşlanyla ve
uğraşlann gerektirdiği niteliklerle belirginleşırler. Bir
matematikçinin, hukukçunun, doktorun, dıplomatın
vb. adı, artık eski anlamını yitirmiştir.
"Niteliksiz adam" söylemini ilk kez kullanan VVal-
ter, söyiemi şöyle tamamlar "Bugün böyle milyon-
larcası var... Zamanımızın yetiştirdiğı insan türû, iş-
te bu!"
"Niteliksiz Adam", bu içeriğiyle karşımıza mürthiş
bir yabancılaşmanın romanı olarak çıkar. Bu, top-
lumsal ileriemeye koşut olarak bir sürü nitelik kaza-
nabilen insanoğlunun, biryerde bu kazanımlann be-
delini "insanı ınsan kılan" nrtelikleri yıtirmeyle ödeyı-
şidir. Romanda da VValter, Ulrich için: "Böylesı, ınsan
sayılmaz" der. Görünüşte Ulnch, her bakımdan Wal-
ter'den güçlüdür; dahası VValter bile hemen her za-
man onun karşısında aşağılık kompleksıne kapılmış-
tır. Ama öte yandan "insan kalabilmesini", zaafların-
da, günlük yaşamın sıradan aynntılannı önemsemek-
te direnmesine borçludur. Bunu, Ulrich'e her zaman
hayranlık duyan kansına şöyle açıklar: "Ulhch'in sa-
na anlattıklarının hepsı insanlık dışı. Şundan kesin-
lıkle emin olabilirsın kı, eve döndüğünde yalnızca
seninle birkahve içmeye, kuşlan dinlemeye, biraz do-
laşmaya, komşularta biraz ahbaplık etmeye ve günü
sakin bir şekilde sona erdirmeye cesaretim var: /s-
fe budur insanca yaşamak!"
Robert Musil, insanlığını hızla yitirmekte olan bir in-
sanlığı tasvir etmekte direnmesinin bedelini, yoksul-
luğun ve yalnızlığın cehennemini yaşamak zorunda
kalmakla ödedi. Kendı deyişiyle, hep sanatçılan ve
yazarlan en çok destekleyen toplumlardan biri olan
Alman toplumu tarafından bile yalnız bırakıldı.
Yirminci yüzyılın insanoğluna türlü nitelikler kazan-
dıran dünyasının insan'\ nasıl bir dünyada yaşama-
ya yargılı kıldığını anlamak için, belki "Niteliksiz
Adam "ın yazannın yaşamını gözden geçinmek bile ye-
teriidir...
Polisiye edebiyatın
tüm yönleri Virgül'de
Kültür Servisi-Aylık ki-
tap \e eleştiri dergisi Vir-
gül, 5. sayısında polisiye
edebiyatı tüm yönleriyle
ele alıyor.
Leo Malet'den G. Sune-
non'a. Daniel Pennac'dan
SueGrafton'a.JimThomp-
son'dan Lavvrence Blocak'a.
Lillian Jackson Braun'dan
Robert van Gulik'e, VVTIM-
am Irish'den Ellery Qu-
enn'e. G.K.Chesterton'dan
Patrick Quetin'e önemli
tüm polisiye yazarlan Vir-
gül'un bu sayısında oku-
yııculann beğenisine sunu-
luyor.
Aynca Mümtaz Sağlam,
MehmetErgüwn"in kıtabı
üzerinden Neşe Erdok'un
resmini okuyor. Sibel Öz-
budun dinler tarihinin ilgi
çekicı konulanndan biri-
ne, Kuran'da da kendile-
rinden bahsedilen Sâbi-
iler'in hikâyesine değini-
yor.
Virgül'ün bu sayısında
OrhanKoçakyeni şiirseç-
kılerinden yola çıkarak. es-
ki iyi şiırlere özenli bir ba-
kış önenyor. Kaya Şahin,
Suzan Samancı'nın kitap-
lan özelinde acıyı anlata-
bilecek sözcükleri anyor.
Le\'ent Yümaz lspanyol
Altın Çağı'nda yerlilerle
'ujgar'lann karşılaşması-
nı anlatıyor. Kerem Kara-
boğa 'halkuı soytansı' Da-
rio Fo'nun eserlerinı yo-
rumluyor. Alışılagelmişbi-
limkurgunun çok ötesine
geçen J.G. BaDard'ın me-
lankolik dünyasını Sevin
Okjay çözümlüyor.
Paul Auster'in kitapla-
nna psikanalitik bir yakla-
şımı Cem AtbaşoğJu geti-
riyor. Içtenliksiz ve erken
bir kardeşlik düşünü, 'Os-
manlı Devleti'nde Aşiret
Mektebi" kitabı çerçeve-
sinde Mutiu Oztürk deşif-
re ediyor. Bradford Mor-
row, Orhan Pamukun 'Ye-
ni Hayat' romanındakı kah-
raman yolculuğuna eşlik
ediyor.
Rıfat N. BalL Salamon
Bicerano'nun çalışmalan-
nı Sefarad Yahudi kimliği
için önemine ışaret ediyor.
Oruç Aruoba, İlhan Mi-
maroğlu'rlun 'Yokistan' ül-
kesini anyor. Latife Tekin
ilkgençlik yıllannın kah-
ramanını Virgül'e anlatı-
yor. Aynca, polemik yazı-
lan ve denemeleriyle; Nu-
ray Mert, Cihan Oğuz ve
Gündüz Vassaf Virgül'e
katkıda bulunuyorlar.
Fransa'da Türk oyunları sahneleniyor
Kültür Servisi -Fransız 'LeThe-
atre Du Chemin Crem' topluluğu,
Strasbourg'daki 'GençTiyatro Top-
luluğu '(Theatre Jeune Public) sah-
nesinde, Nâzun Hikmet'in 'Sevda-
h Bulut' adlı yapıtını sergiliyor.
Daha önce Prof. PertevNaili Bo-
ratav'ın Türk folkloru konusunda-
ki araştırmalanndan yararlanarak
'Dünyanm İlk Zamanı' adlı oyunu
sergileyen grup. uzun bir süreden
beri Türk komedyen Meüh Düzen-
li ile birlikte çalışmalannı sürdürü-
yor.
Gregoire Callies'in sanat yönet-
menliğini yaptığı topluluk sahneye
koyduğu oyunlarla Türk ekinini
Fransızlara tanıtmayı amaçlıyor.
Olumsuzluklardan uzaklaşabilmek
için bulutlann arasında bir düş yol-
culuğuna çıkan bir kadınla bir ada-
mın öyküsünü anlatan 'Sevdah Bu-
lut'ta, Meüh Düzenli'nin yanı sıra
iki Fransız komedyen Aıuıe Leme-
unier ve Jean-Rerre Cornouaille
rol alıyorlar.
Ozgûriûğe ve umuda çağn
Oyunu. politik bir başkaldın, öz-
gürlüğe, umuda ve harekete çağn
olarak niteleyen Callies, Türk oyun-
lanyla ilk kez Melih Düzenli saye-
sinde tanışmış. 1980 yılından bu
yana Fransa'da yaşayan Düzenli,
Işıl Kasapoglu'nun Fransa'da 'Le
Theatra A Venir'de sahneye koydu-
ğu oyunlarda da rol almış. 1992 yı-
lından beri çalışmalannı 'Le The-
atre Du Chemin Creux' adlı toplu-
lukla sürdüren Düzenli. artık Istan-
bul'da yaşıyor. Türk anlatılannın
verdiği iletileri çok beğenen Calli-
es, bugüne dek Melih Düzenli ile
birlikte 4 oyun sahnelemiş. Fransız-
lann artık Türk mutfağını, halıla-
nnı değil. Türk anlatilannı merak
ettiğini belirten Callies, onlann bu
isteklerine cevap verebilmek ama-
cıyla ortak bir çalışma gerçekleş-
tırdiklerinı dile getiriyor. 'Zaman
zaman içindeyken»' şeklinde baş-
layan 'Kektğlan'ı da sahnelerine ta-
şıyan topluluk, bundan sonraki ça-
lışmalannda da Türk yazarlann ya-
pıtlanna yer verecek. Sahneleniş
açısından kostümden dekora, her
şeyin özgün Türk gelenek görenek-
lerini yansıtmasına özen gösteri-
yorlar. "Eğersiztij'atrojagitmiyor-
saıuz, tiyatro sizin ayağmıza gelir"
görüşünü benimseyen topluluk, ül-
kenin pek çok yerinde değişik tiyat-
ro sahnelerinde temsiller veriyor.
Oyunda, Melih Düzenli'nin mü-
zik eşliğindekı anlatılanna yer ve-
riliyor. Her yaştan seyircinin izle-
diği temsillere karşı ilgi oldukça
yoğun. Nâzım Hikmet'in görüşle-
ri, düşünceleri ve Fransızcaya çev-
rilen şiirleriyle de tanışıyor Fransız
seyircisi.
Le Theatre Du Chemin Creux topluluğu, Strasbourg'da Nazun Hikmet'in 'Sevdah Bulut'unu sahnetiyor.
Harbiye'de Godofyu Beklerken
• Kültür Servisi - Orhan Alkaya'nın sahneye
koyduğu Samuel Beckett'ın 'Godot'yu Beklerken'
isimli oyunu ile ilgili olarak cumartesı günü saat
17.30'da Harbiye Muhsin Enuğrul Sahnesi'nde bir
söyleşi ve değerlendirme tartışması
gerçekleştirilecek. Güven Turan, Tank Günersel,
Yalçın Sadak, Ayşin Candan, Orhan Alkaya ve Peter
Goers'ın katılacağı iki bölümden oluşan söyleşinin
ilk bölümünde Samuel Beckett'ın yazarlığı ve
Godot'yu Beklerken adlı oyunu hakkında
konuşulacak. Uğur Değirmencioğlu'nun yöneteceği
söyleşinin ikinci bölümünde ise Orhan Alkaya'nın
yönettiği Godot'yu Beklerken oyununun
değerlendirmesi yapılacak.
Omran-Epol BuhıTun sergisi
• Kültür Servisi - Ümran ve Erol Bulut'un resım
sergisi bugün Ares Sanat Evfnde açılıyor. Ümran
Bulut, yağhboya ve gravür teknığıyle yaptığı son
dönem çalışmalannda tematik problemlerden
sıynlarak resmin plastik kurgusuyla uğraşmayı
yeğlemiş. Bu amaçla ruvallerini kare ya da
dikdörtgen yerine yuvarlak biçımde kullanarak soyut
geometrik alanlan sürekli devıngenlığı sağlayacak
dairesel formlann kazandıracağı dinamizm ıle
bütünleştirmeyi deniyor. Erol Bulut ise resimlerinde
fıgüratifçalışmaya ağırlık verirken fıgür ve mekân
ılişkilerindeki düşselliğin yorumunu, kişısel
fantezileriyle harmanlıyor. Ümran ve Erol Bulut'un
sergisi 26 Şubat'a dek sürecek.
BUGÜN
• İSTANBUL DEVLET OPERA \ E BALESİ saat
20.00'de Adriana Lecouvreur'u sahneliyor.
• AKSANAT'ta saat 12.30'da Dire Straits'in
"Alchemy Lıve' konseri laser-disc'ten, saat 18.30'da
da Phyllis Rosenzweig'ın katıldığı 'Hirshhorn Müzesı
ve Heykel Bahçesi Koleksiyonuna Özel Bir Bakış'
başlıklı dialı söyleşi izlenebılir.
• BORUSAM KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ'nde
saat 19.00-21.00 arasında Sadettin DavTan'ın 'Cazda
Doğaçlama' konulu söyleşisi ızlenebilir.