23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22ARALIK1998SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 tlham kaynağı kadınlar olan Yurdun'un sergisi Vakko Beyoğlu Sanat Galerisi'nde yer alıyor 'Bütün bir lıayat cinseDiktir'GÜLERÇETtN "Yapttğım işlerde görsd çekkffîğin çok ötesinde bir ruh var. tşte o benim. Bir gün ruhtan verecek bir şe> kalmayın- ca ben de burada olmavacağım^ diyor Yurdun. Çoğu zaman resimle. gerektiğinde de heykelle ifade ettiği bu ruhun yansıma- lanru 22 Aralık'tan iribaren Vakko Be- yoglu Sanat Galerisi'nde sergileyecek. Yaşadığı toplumdan çok uzakmış gibi görünüyor Yurdun. Oysa ona çok yakın, onun içinde. Her gün onun sorunlanyla yatıyor, onun sorunlanyla kalkıyor. Sanattaki en büyük amacı da ülkeye güzel bir şeyler sunabilmek: "Türkiye'de güzel şeylere, doğru şey- lere hasret kaldık. Hiç durmadan ça- hşmanun nedeni de biraz güzelük kat- mak. Aslında çok güzel şeylere ihtiya- cunız var. Avrupa işi 1900'lerde bitir- miş. Bizde temel bile yok. Bu nedenle çok çabşmamız gerek!" Yine de toplum tarafından ille de an- laşılma kaygısı taşımıyor Yurdun. Top- lumla o cehalet çukurundan çıktığın- da buluşmayı bekliyor. Toplumsal olay- lar çok canını yaktığında yine sanatı- na sığınıyor. Kadınların, erkeklerin, cinselliğin ağırlıkta oldugu tablolara bir Atatürk portresi, Bosna dramını anlatan âşıklar da katilıyor bazen. ln- san ve kadın konulu çalışmalanyla dik- kat çeken Yurdun ile sanat üzerine söy- leştik: - Çalışmalannızda kadın konusu çok ön plana çıkıyor. Sizi kadınlara çeken ne? - Kadın teması her sanatçının ya za- man zaman ya da yaşamının bir döne- minde ilgi duyduğu önemli bir konu. Kadınlar sanat için elbette çok önem- li, çünkü çok hassas çok güzel varlık- lar. Kadın sorunlannı, kadın haklannı bir yana bırakacak olsak bile inanılmaz zengin bir malzeme venyor kadınlar. Kadın olarak bile kadınlardan çok et- kileniyorum ben. Çok cazip, çok de- rin bir konu. ele ahnacak pek çok yö- nü var. Benim için ilham kaynağı kı- sacası. Ne kadınlan ne de kendimi çöz- düm bugiine kadar. Çözmek de gerek- mıyor açıkçası -YacinselHk? - Bir çekim gücü cinsellik. Evrenin yapısında temelinde var olan bir çekim gücü. Kimyasal bir olay var ortada: Kadınla erkek arasında. gezegenlerle güneş arasında. Bütün bir hayat cinsel- lik. Cinselliği, aşkı çekip aldığınız za- man yaşamada ne kalır ki? - Heykel ve resimi bir arada kullan- mak size ne gibi olanaklar sağtayor - Özgürlüğümü ve yaratım gücümü arttınyor. Bu aralar beni bıraksalar sa- dece heykel yapmak istiyorum aslın- da. Beni tutan tek şey bir evde iki hey- keltıraş olmaz düşüncesi. Şu anda re- sim ve heykel yapıyor olmam sadece bu disiplinlerle yetineceğim anlamına da gelmiyor. Her an bambaşka yerle- re uçabilirim, yepyeni perspektiflere geçebilirim. Aslında sanatçılaryaptık- lan her yenilikte büyük tepkiler alı- yorlar. - Ne gibi tepkiler? - Türkıye çok rutucu bir toplum. lşin berbat yanı sanatçılan da rurucu. Bu- nu alttan alta hissediyorsunuz. Ya ger- çekten tutucular ya da 'beni bir adun geçerse ne olur' endişesini taşıyorlar. Eğer gerçekten tutucularsa çok kötü durum. Çok tehlikeli birşey. Birmem- leket. bir millet tutucu olabilir. Ama sa- natçısı da tutucuysa oturup düşünme- miz gerekiyor. - Gençleri nasü değerlendiriyorsu- nuz? - Gençler çok tartışılacak bir konum- da. Benim elli yaşımda düşündüğüm şeyleri kafaya koyabiliyorlar. Birtakım idellarimiz, hayallerimiz vardı bizim. Onlar daha realistler. Sanat eğitimi alan gençlere gelince eskisi gibi sağlam bir sanat eğitimi verildiğine inanmıyorum. Birtakım şeyler değişti. Doğrularla eğ- riler birbinne girdi. Onun için çocuk- lar da ne yapacaklarını bilmiyorlar. Modem sanat performans, enstalasyon- lar falan... Çocuklar böyle bir saçma- lıga itildiler. Türkıye rönesansı yaşa- mamış bir ülke. Korkunç bir şey bu. Şu yanlış Müslümanlık uygulamalan yü- zünden o kadar büyük acılar yaşadı ki Türk milleti. Rönesansı yaşamamış bir ülke nasıl kalkarda enstalasyon yapar. Onu tüketecek konuma gelmek için çok finn ekmek yemek gerek. Daha yu- murtadan çıkamamışsın, onun bunun kanadının altında enstalasyonlar yapı- yorsun. Üzülüyorum. Bu bir aldatma- ca. Niye kimse bir şey söylemiyor. Bü- yük büyük sanatçılanmız var, kimse bir şey söylemiyor. Ben söylüyorum. He- nüz yüz senedir resim yapıyor bu ül- ke. Yüz sene nedir? Bütün sanat tari- hinde bir nokta. Enstalasyondan önce yaşamamız gereken çok şey var daha. Geç de olsa yaşayacağız. - Batı'yı yakalayabilmemiz için siz neier öneriyorsunuz? - Çok kaliteli, bilinçli hocalara ihti- yaç var. Elinden iş gelen adamlan uzak- laştırmak yerine yetıştirmek gerek. Türkiye sanat ortamının tek ölçütü 'ca- nım benim, şekerim benim'. Olaylar, k sen kimi tamyorsun, Idmin dostusun' ile başlayıp onunla bitiyor. Bunlan eğer çözebilirse Türkiye, belki bir şeyler çözülür, gerçek sanatçılara fırsat veri- lir. Yoksa o enstalasyoncularla, üç kâ- ğıtçı işlerle olduğumuz yerde sayma- ya devam ederiz. Adamlar bir saatte yap- tıklan işi beş saate anlatıyorlar. Ne yap- tıklan ortada yahu! lçerik sıfır! Ama televizyonlan, gazeteleri işgal ediyor- lar... - Çözüm aşamasında devlete neler düşüyor? - Devlet ayn bir âlem. Son olarak bu devlet sanatçılığı saçmalığında elma- larla armutlan topladı. tlkokula başla- dığınız anda öğretmeniniz size ev ladım elmalarla armutlar toplanmaz der. Top- lanmaz çünkü. Toplarsan da olmaz iş- te. Bir sürü tepki alırsın. Böyle devlet- lere gölge etme başka ihsan istemez de- mek gerek. Ya da gerçekten destek ver- meli. Sosyal haklan, emeklilikleri ol- malı sanatçılann. Carlos Saura 'nın Tango'su,Arjantin 7 hem Oscar hem de Altın Küre yanşında temsil edecek Geçmişe, bugüne ve geleceğe sahip 'Tango' KültürServisi-Tangonun Arjantin in- sanı için temsil ettiği şeyleri anlatabile- cekherhangibirkelimeyok... BunuCar- Jos Saura da çok iyi biliyor. Ispanyol si- nemasının. bugüne dek 32 filme imza atan usta yönetmeni. yaptığı filmleri ye- niden izlemekten hoşlanmadığını söylü- yor: "Dönüp geriye bakmayı sevmiyo- rum!" Ne var ki Saura'mn, görüntü yönetme- ni Vittorio Storaro'ya Cannes'da ödül getiren ve Arjantin'i hem Oscar hem de Altm Küre yanşında temsil edecek yeni fılmi Tango, çaresizce geçmişe bakıyor: "Çocukluğum Carlos Gardel'intangola- nyla geçti. Küçükken, babamın üras olur- ken sövlediği tangolan dinlerdim. Aynı tan- golar, İspanya iç sav aşı sırasında da asker- lerin düindeydL.." Saura, rastlantılar sonucu Tango'nun bugün farklı bir işlev üstlendiğini de di- legetiriyor: "SongünlerdePinochet'den ve bir zamanlar Arjantin'deyaşananlar- dan konuşmak çok moda oldu. Benim filmim, bu yeni gelişmeler öncesinde in- sanlara geçmişi hatırlatmaya başladı. Ba- n karelerde, işkence görenlerin hay kıns- lannı örtebilmek için tangonun sesinin nasü yükseltildiğini; acıyı, tangonun no- talanyla anlattım. Şundi Arjantin'in o döneme ait yaralan açıkça konuşuluyor, ancak acıdan geriye kalan derin izJer ve dram aşılabilmiş değü." Pinochet ile il- gili görüşlerinı soranlara da gayet net bir yanıt veriyor Saura: "Diktatörlerin ce- zalandınlması kaçımlmaz. Yapacak baş- ka bir şey yok." Tango'da profesyonel dansçılann ya- nı sıca Mia Maestro gibi oyuncular da var. tspanyol yönetmen Saura, Oscar yan- şında Arjantin" in renkleriyle yer alıyor bu yıl: "Bu bazı tartışmalara yol açtı tabii. Şovinist kafalar beni Arjantin kültürüne şirmek ve bu kültürü dışanda temsil et- meye kalkışmakla suçladılar. Ancak ben, Himimi Oscar'a ve Altın Küre'ye adav gösterenJere teşekkür etmeyi yeğfiyorum." Saura, Tango'nun çekimlerıne başla- madan önce konuyla ilgıli filmleri, çe- şitli dans gösterilerini inceleyerek, yüz- lerce CD dinleyip arşiv taraması yaparak uzun bir arastırma süreci geçirmiş: "Tan- go müziğinin eşine ender rastlanır bir er- demi var. Geçmişi ve bugünü olmasının yanı su^ bir geleceğe de sahip. Sevilen birçok dans ve melodi, zaman içinde ol- duklan yerde saymaya başladılar; bir noktada tıkandılar. Oysa tango ve fla- mcnko. kendilerini sürckli olarak venile- me başansıru gösterdüer." Saura, uzun araşrırmalann ve çalışma- lann gen'rdiği yorgunluk bir yana, Tan- go'yu çekmekten büyük keyif aldığını söylüyor: "Her şeyden önce dansçılarla çahşmak, oyuncularta çahşmaktan çok daha iy i. Hareketlerindeki kesinlik ve ka- rarhhk beni müthiş etldliyor. Bu. oyuncu- larda zor bulunan bir özellik. Kameranın arkasmda olmak, yorumculara sahneyi tekrar etmelerini söylemek ve defalarca onlann dansuu izlemek büyüleyki bir de- neyimdl'' Saura. Goya'yı anlatacağt yeni filmi- nin ilk çahşmalannı tamamlamış durum- da. Vittorio Storaro bu filmde de görün- tü yönetmeni olarak görev yapacak. Sa- ura, henüz oyuncu kadrosu da belli olma- yan fılm hakkında suskun kalmayı yeğ- liyor. Ispanyol yönetmen, her zaman için kendisinin yerine filmlerinin konuşma- sından yana: "Bazı fflmlerimin.yaşam sü- recimde belli dönemlere işaret ettiğine inanıvorum. Örnegin ilk filmimi çekti- ğim zaman 20 yaşındaydım, baskıcı bir siyasi yönetim altında yaşıyordunı ve bu- nu değiştirmek için mücadele etmek isri- yordum. Daha sonra rejim değişti ve fihn- lerimin politik yönü de geri planda kal- maya başladı. Kısacası sinemamda gö- riinenler, hayatunda olanlann bir yansn masıdır zaten." 'Beni ırmak boylarına götür anne • Bu son kitabında Turgay Gönenç, resim, şiir, roman, sinemayla çeşitli konular üzerine yazılmış dehemeleri güncel yaşamla bugünle buluşturmaya; yaşamın her alanının sanat ve kültürle ilintili olabileceğini, hatta olduğunu göstermeye çalışmaktadır. Köşe yazılanndan oluşan ancak bir amaç, anlam ve üslup bütünlüğüne sahip bir kitapla. OĞUZADANIR Her şeyin satılık olduğu bir evrende kültür ya da sa- natın bir metaya dönüşme- me şansı var mıdır? Satılama- yanın yaşama hakkma sahip olmadığı bir dünyada "sa- nş"a (ve dolayısıyla imaja, pazarlama>a hiç ya da pek) önem \ermeyenler en azın- dan birer geri zekâlı (embe- sil) olmayi öncelikle kabul etmiş olmuyorlar mı? TUrgay Gönenç'i yaklaşık otuz yıldır tanıyorum. Atatürk Lisesi'nde cebir, geometri hocam olmuştu. Bu dönem- den onunla ilgı hiç unutama- dığım anılanmdan bıri şu- dur: Herkesi tir tir titreten bir müdürün lisesine. bir gün elinde vıski bardağıyla girip, yavaş yavaş yaklaşıp, iki yüz metre yol kat ettikten ve üç kat merdhen çıktıktan son- ra smıfa girdiğinde hepimiz afallamıştık. O günkü cebir ya da ge- ometri dersinden aklımda ka- lan bir şey yok, ama Turgay Gönenç, o gün bize herhal- de 'korkmama' konusunda unutulmayacak bir ders ver- mişti. Bardağını kürsünün üzerine koymuş. açışını her zamanki gibi ciddi ve lauba- liliğe yer vermeden yapmış, dersi bittiğinde de yine bar- dağını alarak tıpkı geldıği gi- bi okulun karşı köşesindeki evine dönmüştü. Türkiye gibi bir ülkede ta- nı dığım insanlan değerlen- dirirken güçlük çekiyorum. Çünkü bir insan hakkında gü- zel şeyler yazdığınızda ya da söylediğinizde hemen aynı kaba yaptığınız söylenir, eleş- tiriyi olumsuzluk dozunu faz- la kaçırarak yaptığınızdaysa bu kez de zaten fi tarihinden beri kanlı bıçaklı olduğunuz öne sürülür. Tam da bu noktada benim bildiğim Turgay Gönenç. bu toplumun uygarlaşması, çağ- daşlaşması için yaklaşık kırk yıldır, hem doğrudan hem de dolaylı (ya da yerlerini de- ğiştirebilirsiniz) öğrermen- lik (yazı, eleştiri, söyleşi, vb) yapmış ve yapmayı sürdüren bir insandır. Son on beş. yir- mi yılda Türkiye'de bir türlü burjuvalaşamayan (istisnalar hariç kitap okuma alışkanlı- ğı olmayan. derinliği olan tar- tışmalardan kaçan. pratik ve pragmatık yanı ağır basan) bir 'burjuvazi'yle (doğal ola- rak onun somutlaşamayan 'alternatefi'ne de) önemli dersler v ermış \ e vermeyi de sürdürmektedir. Bu son kitabında Turgay Gönenç, denemeleri güncel yaşamla bugünle buluştur- maya: yaşamın her alanının sanat ve kültürle ilintili ola- bileceğini, hatta olduğunu göstermeye çalışmaktadır. Bu işi pek çok insanın yap- maya çalıştığı söylenebilır. Bu doğru da olabilir. Ancak arada bir dil, yani üslup. ya- nı nitelik farkı olacaktır. Bir başka deyişle: mafya, med- ya. politika vb. kurum ve ku- ruluşlann gündelik yaşamın sıradan bir parçasına dönüş- tüğü; pisliğin boğaz düzeyi- ni çoktan aşmış olduğu bir toplumda Turgay Gönenç hâ- lâ sanat, kültür, çocukluk, in- san. yaşam, amaçlılık, vb, günümüzde en azından naif olarak nitelendirilebilen kav- ram ve konularla yoğun bir şekilde ilgilenmektedir. Yal- nızca ılgilenmekle kalmayıp genelleşmiş birmedyatik spe- külasyon yazımına da estetik bir tat vermeye çalıştığı dili Turgay Gk^ıenç BENİ IRMAK BOYLARINA GÖTÜR ANNE aracılığıyla karşı çıkmaktadır. Medyanm sunduğu bir gün- delik yaşam 'gerçeküği' ya da 'gerçeklik izlenimi'ne bir başka şekilde sunduğu bir 'hakikat'le karşı çıkmaya ça- lışmaktadır. Örnegin Izmir'i, onun ka- leminden izlediğinizde gö- rünenden başka bir tzmir'i görebilir, hissedebilir, kav- rayabilirsiniz. Dil düzeyinde okuyucuya bir başka lzmir (bir Jzmir illüzyonu) suna- bilmişse bu aynı zamanda sa- natçı bir yanı olduğu anla- mına da gelecektir. Çünkü köşe yazılannm sanatsal bir düzeye çıkması genelde çok az karşılaşılan bir durumdur. Bu yüzden R. Barthes'm de- diği gibi 'yazan'larla, 'ya- zar'ı birbinne kanştırmamak gerekiyor. Bütün bu boyu küçük, içe- rikleri yüklü yazılar aracılı- ğıyla Turgay Gönenç, Türki- ye usulü modernleşememe- nin (genelinde de evrensel olarak dayatılmış olanın) olumsuz yanlanna. az çok okur-yazarlann çaresizlik ve umutsuzluklanna çocuksu duygulan sevgi, bilgi (yani edebiyat, sinema, tiyatro, re- sim, müzik) aracılığıyla ya- nıtlar aranabileceğini ve çö- zümlerbulanabileceğini gös- termektedir. Kısaca yaşamın dayattığı sorunlara yine ya- şamın ürettiği nitelikli bir kültür ve sanatla yanıt veri- leceğini bir tür edebi denile- bilecek bir deneme üslubuy- la göstermektedir. 'Beni IrmakBoytanna Gö- tür Anne'gibi şiırsel bir baş- lıkla kalça, gögüs vebacak sa- nayiine özgü değişim değe- ri üzerinden olası ki, o sev- diği bisikletlerin yeni bir mo- delini bile alabilecek maddi karşılık elde edemeyecektir. Başta söylediğimiz gibi geri zekâlılığı peşinen kabul etmiş bir insandır. Zenginlerle yok- sullardan oluşan (yoksa bur- juvalarla emekçilerden de- ğil) bu yapay ve anlamsız or- tama karşı direnenlerden ya- na mısınız- yoksa onlann saf dışı olmalanndan yana mı? Turgay Gönenç, çevremizde yaşamımıza anlam verebile- cek yüzlerce veriye değin- mektedir. Boşluk, anlamsız- lık ve yüzeysellikten hoşla- nanlara kesinlikle tavsiye edil- meyecek bir kitap. Bulutsuzluk Ozlemi ve İZDSO'dan yeni yıl konseri • Kültür Servisi - Bulutsuzluk Özlemi ve Rengim Gökmen yönetimindeki lzmir Devlet Senfoni Orkestrası 30 Aralık Çarşamba günü saat 20.00'de lzmir Atatürk Kapalı Spor Salonu'nda bir konser verecek. EPOI Pekcan anma gecesi • Kühiir Servisi - Erol Pekcan ölümünün 5. yılında, Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek bir gece ile anılacak. 11 Ocak 1999'da yapılacak gece, Kültür Bakanlığı tarafından düzenleniyor. Gecede yine Kültür Bakanlığı tarafından, 1979 yılında Türkiye'nin ilk Jazz LP'yi olan 'Jazz Semai' CD olarak izleyicilere dağıtılacak. Aşk Gnevi, ABT'de • Kültür Servisi - Savaş Aykılıç'ın yazdığı Ve yönettiği Aşk Grevi adlı oyun, 24 Aralık Perşembe günü saat 20.30'da Antalya Büyükşehir Belediye Tiyatrolan'nda (ABT) izlenebilir. Müzik ve koreografisini Ihsan Kıla\uz, dekor tasanmını Cenap Aydınoğlu'nun üstlendığı oyunda Cenap Aydınoğlu, Müfit Kayacan, Mehmet Özgür, Nilgün Kayacan, Kübra Kurban. Hasibe Özgür ve Erkan Altay rol alıyor. Sabri Akça'mn resim sergisi H Kültür Sevisi - Sabri Akça'nın resimleri 28 Aralık-30 Ocak tarihleri arasında Galeri tki Maymun'da sergilenecek. Eskişehır'de dünyaya gelen sanatçı, 1951 yılında Istanbul Çapa Resim Bölümünü bitirdi. Öğrencilik yıllannda devlet . . sergilerine kabul edilen Akça'nın yapıtlan \'T->;no Devlet Resim ve DYO yanşmalannda ödüller kazandı. Köy Enstitüsüne girdiği yıldan bugüne kadar suluboya çalışan Akça, resimlerine doğduğu ve özlemini duyduğu yörelerin konulannı aktarıyor. BUGÜN • KADIKÖY HALK EĞİTİM MERKEZİ nde saat 20.00'de Ata Demirer'ın stand up gösterisi yer alıyor. • BELGESEL SİNEMACILAR BİRLİĞİ nde Mehmet Eryılmaz'ın yönettiği Şems, Musikimizde Bir Güneş adlı belgesel izlenebilir. (292-39 84) • AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.30'da laser diskten Guns N'Roses konseri, saat 15.30'da videodan Andy VVarhol "Portrait as an Artist" adlı belgesel izlenebilir. • BORUSAN KÜLTLfR VE SANAT MERKEZİ'nde saat 19.00'da Ajlan Büyükburç (vokal), Önder Focan (gitar), Çağlayan Yıldız (bas gitar) ve Vblkan Öktem (davul) konser verecekler. • JTÜTAŞKIŞL4 109da Çekül Gençlik Birimi Tarihsel ve Kültürel Gelişimi içinde 'Anadolu Seminerleri 2' kapsamında saat 18.30'da Prof. Dr. Tanju Cantay'ın katılacağı 'Osmanlı Mimarlığının Gelişme Dönemi' konulu seminer izlenebilir. • CRR'de saat 20.45'te Timur Selçuk özel orkestra eşliğinde bir konser verecek. • PtMAPEN KÜLTÜREVt nde saat 18 15 te uzman psikolog Alanur Özalp" ın katılacağı 'Çocukta psikilojik problemler: korkular, kekemeHk, tikler, yatağını ıslatma. konuşma bozukluklan' konulu konferans yer alıyor. Turgay Gönenç, 'Beni Irmak Boylanna Götûr Anne' adlı kitabında çevrenıizde yaşamımıza anlam verebüecek yüzlerce veriye değinmektedir. Boşluk, anlamsızltk ve yüzeysellikten hoşlânanlara kesinlikle tavsiye edilmeyecek bir kitap. JıJİJ YAPI^TKRED» KOLTÜR SANAT YAYINCILIK •30 Bin Tıl için m . Tahminler: Tarıh Yöneten: Ahmet Kuyaş Konuşmacıiar: Mete Tunçay, İlber Ortaylı, Ferda Keskin, Bülent Somay 1, T U R K C E L L salonları, Meşrutiyet Cad.153 Tepebaşı istıklal Cad. Korsan Çıkmazından gırılebılır
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle