Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22ARALIK1998SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
tlham kaynağı kadınlar olan Yurdun'un sergisi Vakko Beyoğlu Sanat Galerisi'nde yer alıyor
'Bütün bir lıayat cinseDiktir'GÜLERÇETtN
"Yapttğım işlerde görsd çekkffîğin çok
ötesinde bir ruh var. tşte o benim. Bir
gün ruhtan verecek bir şe> kalmayın-
ca ben de burada olmavacağım^ diyor
Yurdun.
Çoğu zaman resimle. gerektiğinde de
heykelle ifade ettiği bu ruhun yansıma-
lanru 22 Aralık'tan iribaren Vakko Be-
yoglu Sanat Galerisi'nde sergileyecek.
Yaşadığı toplumdan çok uzakmış gibi
görünüyor Yurdun.
Oysa ona çok yakın, onun içinde.
Her gün onun sorunlanyla yatıyor,
onun sorunlanyla kalkıyor. Sanattaki
en büyük amacı da ülkeye güzel bir
şeyler sunabilmek:
"Türkiye'de güzel şeylere, doğru şey-
lere hasret kaldık. Hiç durmadan ça-
hşmanun nedeni de biraz güzelük kat-
mak. Aslında çok güzel şeylere ihtiya-
cunız var. Avrupa işi 1900'lerde bitir-
miş. Bizde temel bile yok. Bu nedenle
çok çabşmamız gerek!"
Yine de toplum tarafından ille de an-
laşılma kaygısı taşımıyor Yurdun. Top-
lumla o cehalet çukurundan çıktığın-
da buluşmayı bekliyor. Toplumsal olay-
lar çok canını yaktığında yine sanatı-
na sığınıyor. Kadınların, erkeklerin,
cinselliğin ağırlıkta oldugu tablolara
bir Atatürk portresi, Bosna dramını
anlatan âşıklar da katilıyor bazen. ln-
san ve kadın konulu çalışmalanyla dik-
kat çeken Yurdun ile sanat üzerine söy-
leştik:
- Çalışmalannızda kadın konusu çok
ön plana çıkıyor. Sizi kadınlara çeken
ne?
- Kadın teması her sanatçının ya za-
man zaman ya da yaşamının bir döne-
minde ilgi duyduğu önemli bir konu.
Kadınlar sanat için elbette çok önem-
li, çünkü çok hassas çok güzel varlık-
lar. Kadın sorunlannı, kadın haklannı
bir yana bırakacak olsak bile inanılmaz
zengin bir malzeme venyor kadınlar.
Kadın olarak bile kadınlardan çok et-
kileniyorum ben. Çok cazip, çok de-
rin bir konu. ele ahnacak pek çok yö-
nü var. Benim için ilham kaynağı kı-
sacası. Ne kadınlan ne de kendimi çöz-
düm bugiine kadar. Çözmek de gerek-
mıyor açıkçası
-YacinselHk?
- Bir çekim gücü cinsellik. Evrenin
yapısında temelinde var olan bir çekim
gücü. Kimyasal bir olay var ortada:
Kadınla erkek arasında. gezegenlerle
güneş arasında. Bütün bir hayat cinsel-
lik. Cinselliği, aşkı çekip aldığınız za-
man yaşamada ne kalır ki?
- Heykel ve resimi bir arada kullan-
mak size ne gibi olanaklar sağtayor
- Özgürlüğümü ve yaratım gücümü
arttınyor. Bu aralar beni bıraksalar sa-
dece heykel yapmak istiyorum aslın-
da. Beni tutan tek şey bir evde iki hey-
keltıraş olmaz düşüncesi. Şu anda re-
sim ve heykel yapıyor olmam sadece
bu disiplinlerle yetineceğim anlamına
da gelmiyor. Her an bambaşka yerle-
re uçabilirim, yepyeni perspektiflere
geçebilirim. Aslında sanatçılaryaptık-
lan her yenilikte büyük tepkiler alı-
yorlar.
- Ne gibi tepkiler?
- Türkıye çok rutucu bir toplum. lşin
berbat yanı sanatçılan da rurucu. Bu-
nu alttan alta hissediyorsunuz. Ya ger-
çekten tutucular ya da 'beni bir adun
geçerse ne olur' endişesini taşıyorlar.
Eğer gerçekten tutucularsa çok kötü
durum. Çok tehlikeli birşey. Birmem-
leket. bir millet tutucu olabilir. Ama sa-
natçısı da tutucuysa oturup düşünme-
miz gerekiyor.
- Gençleri nasü değerlendiriyorsu-
nuz?
- Gençler çok tartışılacak bir konum-
da. Benim elli yaşımda düşündüğüm
şeyleri kafaya koyabiliyorlar. Birtakım
idellarimiz, hayallerimiz vardı bizim.
Onlar daha realistler. Sanat eğitimi alan
gençlere gelince eskisi gibi sağlam bir
sanat eğitimi verildiğine inanmıyorum.
Birtakım şeyler değişti. Doğrularla eğ-
riler birbinne girdi. Onun için çocuk-
lar da ne yapacaklarını bilmiyorlar.
Modem sanat performans, enstalasyon-
lar falan... Çocuklar böyle bir saçma-
lıga itildiler. Türkıye rönesansı yaşa-
mamış bir ülke. Korkunç bir şey bu. Şu
yanlış Müslümanlık uygulamalan yü-
zünden o kadar büyük acılar yaşadı ki
Türk milleti. Rönesansı yaşamamış bir
ülke nasıl kalkarda enstalasyon yapar.
Onu tüketecek konuma gelmek için
çok finn ekmek yemek gerek. Daha yu-
murtadan çıkamamışsın, onun bunun
kanadının altında enstalasyonlar yapı-
yorsun. Üzülüyorum. Bu bir aldatma-
ca. Niye kimse bir şey söylemiyor. Bü-
yük büyük sanatçılanmız var, kimse bir
şey söylemiyor. Ben söylüyorum. He-
nüz yüz senedir resim yapıyor bu ül-
ke. Yüz sene nedir? Bütün sanat tari-
hinde bir nokta. Enstalasyondan önce
yaşamamız gereken çok şey var daha.
Geç de olsa yaşayacağız.
- Batı'yı yakalayabilmemiz için siz
neier öneriyorsunuz?
- Çok kaliteli, bilinçli hocalara ihti-
yaç var. Elinden iş gelen adamlan uzak-
laştırmak yerine yetıştirmek gerek.
Türkiye sanat ortamının tek ölçütü 'ca-
nım benim, şekerim benim'. Olaylar,
k
sen kimi tamyorsun, Idmin dostusun'
ile başlayıp onunla bitiyor. Bunlan eğer
çözebilirse Türkiye, belki bir şeyler
çözülür, gerçek sanatçılara fırsat veri-
lir. Yoksa o enstalasyoncularla, üç kâ-
ğıtçı işlerle olduğumuz yerde sayma-
ya devam ederiz. Adamlar bir saatte yap-
tıklan işi beş saate anlatıyorlar. Ne yap-
tıklan ortada yahu! lçerik sıfır! Ama
televizyonlan, gazeteleri işgal ediyor-
lar...
- Çözüm aşamasında devlete neler
düşüyor?
- Devlet ayn bir âlem. Son olarak bu
devlet sanatçılığı saçmalığında elma-
larla armutlan topladı. tlkokula başla-
dığınız anda öğretmeniniz size ev ladım
elmalarla armutlar toplanmaz der. Top-
lanmaz çünkü. Toplarsan da olmaz iş-
te. Bir sürü tepki alırsın. Böyle devlet-
lere gölge etme başka ihsan istemez de-
mek gerek. Ya da gerçekten destek ver-
meli. Sosyal haklan, emeklilikleri ol-
malı sanatçılann.
Carlos Saura 'nın Tango'su,Arjantin 7 hem Oscar
hem de Altın Küre yanşında temsil edecek
Geçmişe, bugüne ve
geleceğe sahip 'Tango'
KültürServisi-Tangonun Arjantin in-
sanı için temsil ettiği şeyleri anlatabile-
cekherhangibirkelimeyok... BunuCar-
Jos Saura da çok iyi biliyor. Ispanyol si-
nemasının. bugüne dek 32 filme imza
atan usta yönetmeni. yaptığı filmleri ye-
niden izlemekten hoşlanmadığını söylü-
yor: "Dönüp geriye bakmayı sevmiyo-
rum!"
Ne var ki Saura'mn, görüntü yönetme-
ni Vittorio Storaro'ya Cannes'da ödül
getiren ve Arjantin'i hem Oscar hem de
Altm Küre yanşında temsil edecek yeni
fılmi Tango, çaresizce geçmişe bakıyor:
"Çocukluğum Carlos Gardel'intangola-
nyla geçti. Küçükken, babamın üras olur-
ken sövlediği tangolan dinlerdim. Aynı tan-
golar, İspanya iç sav aşı sırasında da asker-
lerin düindeydL.."
Saura, rastlantılar sonucu Tango'nun
bugün farklı bir işlev üstlendiğini de di-
legetiriyor: "SongünlerdePinochet'den
ve bir zamanlar Arjantin'deyaşananlar-
dan konuşmak çok moda oldu. Benim
filmim, bu yeni gelişmeler öncesinde in-
sanlara geçmişi hatırlatmaya başladı. Ba-
n karelerde, işkence görenlerin hay kıns-
lannı örtebilmek için tangonun sesinin
nasü yükseltildiğini; acıyı, tangonun no-
talanyla anlattım. Şundi Arjantin'in o
döneme ait yaralan açıkça konuşuluyor,
ancak acıdan geriye kalan derin izJer ve
dram aşılabilmiş değü." Pinochet ile il-
gili görüşlerinı soranlara da gayet net bir
yanıt veriyor Saura: "Diktatörlerin ce-
zalandınlması kaçımlmaz. Yapacak baş-
ka bir şey yok."
Tango'da profesyonel dansçılann ya-
nı sıca Mia Maestro gibi oyuncular da var.
tspanyol yönetmen Saura, Oscar yan-
şında Arjantin" in renkleriyle yer alıyor bu
yıl: "Bu bazı tartışmalara yol açtı tabii.
Şovinist kafalar beni Arjantin kültürüne
şirmek ve bu kültürü dışanda temsil et-
meye kalkışmakla suçladılar. Ancak ben,
Himimi Oscar'a ve Altın Küre'ye adav
gösterenJere teşekkür etmeyi yeğfiyorum."
Saura, Tango'nun çekimlerıne başla-
madan önce konuyla ilgıli filmleri, çe-
şitli dans gösterilerini inceleyerek, yüz-
lerce CD dinleyip arşiv taraması yaparak
uzun bir arastırma süreci geçirmiş: "Tan-
go müziğinin eşine ender rastlanır bir er-
demi var. Geçmişi ve bugünü olmasının
yanı su^ bir geleceğe de sahip. Sevilen
birçok dans ve melodi, zaman içinde ol-
duklan yerde saymaya başladılar; bir
noktada tıkandılar. Oysa tango ve fla-
mcnko. kendilerini sürckli olarak venile-
me başansıru gösterdüer."
Saura, uzun araşrırmalann ve çalışma-
lann gen'rdiği yorgunluk bir yana, Tan-
go'yu çekmekten büyük keyif aldığını
söylüyor: "Her şeyden önce dansçılarla
çahşmak, oyuncularta çahşmaktan çok
daha iy i. Hareketlerindeki kesinlik ve ka-
rarhhk beni müthiş etldliyor. Bu. oyuncu-
larda zor bulunan bir özellik. Kameranın
arkasmda olmak, yorumculara sahneyi
tekrar etmelerini söylemek ve defalarca
onlann dansuu izlemek büyüleyki bir de-
neyimdl''
Saura. Goya'yı anlatacağt yeni filmi-
nin ilk çahşmalannı tamamlamış durum-
da. Vittorio Storaro bu filmde de görün-
tü yönetmeni olarak görev yapacak. Sa-
ura, henüz oyuncu kadrosu da belli olma-
yan fılm hakkında suskun kalmayı yeğ-
liyor.
Ispanyol yönetmen, her zaman için
kendisinin yerine filmlerinin konuşma-
sından yana: "Bazı fflmlerimin.yaşam sü-
recimde belli dönemlere işaret ettiğine
inanıvorum. Örnegin ilk filmimi çekti-
ğim zaman 20 yaşındaydım, baskıcı bir
siyasi yönetim altında yaşıyordunı ve bu-
nu değiştirmek için mücadele etmek isri-
yordum. Daha sonra rejim değişti ve fihn-
lerimin politik yönü de geri planda kal-
maya başladı. Kısacası sinemamda gö-
riinenler, hayatunda olanlann bir yansn
masıdır zaten."
'Beni ırmak boylarına
götür anne
• Bu son kitabında Turgay Gönenç, resim,
şiir, roman, sinemayla çeşitli konular üzerine
yazılmış dehemeleri güncel yaşamla bugünle
buluşturmaya; yaşamın her alanının sanat ve
kültürle ilintili olabileceğini, hatta olduğunu
göstermeye çalışmaktadır. Köşe yazılanndan
oluşan ancak bir amaç, anlam ve üslup
bütünlüğüne sahip bir kitapla.
OĞUZADANIR
Her şeyin satılık olduğu
bir evrende kültür ya da sa-
natın bir metaya dönüşme-
me şansı var mıdır? Satılama-
yanın yaşama hakkma sahip
olmadığı bir dünyada "sa-
nş"a (ve dolayısıyla imaja,
pazarlama>a hiç ya da pek)
önem \ermeyenler en azın-
dan birer geri zekâlı (embe-
sil) olmayi öncelikle kabul
etmiş olmuyorlar mı?
TUrgay Gönenç'i yaklaşık
otuz yıldır tanıyorum. Atatürk
Lisesi'nde cebir, geometri
hocam olmuştu. Bu dönem-
den onunla ilgı hiç unutama-
dığım anılanmdan bıri şu-
dur: Herkesi tir tir titreten bir
müdürün lisesine. bir gün
elinde vıski bardağıyla girip,
yavaş yavaş yaklaşıp, iki yüz
metre yol kat ettikten ve üç
kat merdhen çıktıktan son-
ra smıfa girdiğinde hepimiz
afallamıştık.
O günkü cebir ya da ge-
ometri dersinden aklımda ka-
lan bir şey yok, ama Turgay
Gönenç, o gün bize herhal-
de 'korkmama' konusunda
unutulmayacak bir ders ver-
mişti. Bardağını kürsünün
üzerine koymuş. açışını her
zamanki gibi ciddi ve lauba-
liliğe yer vermeden yapmış,
dersi bittiğinde de yine bar-
dağını alarak tıpkı geldıği gi-
bi okulun karşı köşesindeki
evine dönmüştü.
Türkiye gibi bir ülkede ta-
nı dığım insanlan değerlen-
dirirken güçlük çekiyorum.
Çünkü bir insan hakkında gü-
zel şeyler yazdığınızda ya da
söylediğinizde hemen aynı
kaba yaptığınız söylenir, eleş-
tiriyi olumsuzluk dozunu faz-
la kaçırarak yaptığınızdaysa
bu kez de zaten fi tarihinden
beri kanlı bıçaklı olduğunuz
öne sürülür.
Tam da bu noktada benim
bildiğim Turgay Gönenç. bu
toplumun uygarlaşması, çağ-
daşlaşması için yaklaşık kırk
yıldır, hem doğrudan hem de
dolaylı (ya da yerlerini de-
ğiştirebilirsiniz) öğrermen-
lik (yazı, eleştiri, söyleşi, vb)
yapmış ve yapmayı sürdüren
bir insandır. Son on beş. yir-
mi yılda Türkiye'de bir türlü
burjuvalaşamayan (istisnalar
hariç kitap okuma alışkanlı-
ğı olmayan. derinliği olan tar-
tışmalardan kaçan. pratik ve
pragmatık yanı ağır basan)
bir 'burjuvazi'yle (doğal ola-
rak onun somutlaşamayan
'alternatefi'ne de) önemli
dersler v ermış \ e vermeyi de
sürdürmektedir.
Bu son kitabında Turgay
Gönenç, denemeleri güncel
yaşamla bugünle buluştur-
maya: yaşamın her alanının
sanat ve kültürle ilintili ola-
bileceğini, hatta olduğunu
göstermeye çalışmaktadır.
Bu işi pek çok insanın yap-
maya çalıştığı söylenebilır.
Bu doğru da olabilir. Ancak
arada bir dil, yani üslup. ya-
nı nitelik farkı olacaktır. Bir
başka deyişle: mafya, med-
ya. politika vb. kurum ve ku-
ruluşlann gündelik yaşamın
sıradan bir parçasına dönüş-
tüğü; pisliğin boğaz düzeyi-
ni çoktan aşmış olduğu bir
toplumda Turgay Gönenç hâ-
lâ sanat, kültür, çocukluk, in-
san. yaşam, amaçlılık, vb,
günümüzde en azından naif
olarak nitelendirilebilen kav-
ram ve konularla yoğun bir
şekilde ilgilenmektedir. Yal-
nızca ılgilenmekle kalmayıp
genelleşmiş birmedyatik spe-
külasyon yazımına da estetik
bir tat vermeye çalıştığı dili
Turgay Gk^ıenç
BENİ IRMAK
BOYLARINA
GÖTÜR ANNE
aracılığıyla karşı çıkmaktadır.
Medyanm sunduğu bir gün-
delik yaşam 'gerçeküği' ya
da 'gerçeklik izlenimi'ne bir
başka şekilde sunduğu bir
'hakikat'le karşı çıkmaya ça-
lışmaktadır.
Örnegin Izmir'i, onun ka-
leminden izlediğinizde gö-
rünenden başka bir tzmir'i
görebilir, hissedebilir, kav-
rayabilirsiniz. Dil düzeyinde
okuyucuya bir başka lzmir
(bir Jzmir illüzyonu) suna-
bilmişse bu aynı zamanda sa-
natçı bir yanı olduğu anla-
mına da gelecektir. Çünkü
köşe yazılannm sanatsal bir
düzeye çıkması genelde çok
az karşılaşılan bir durumdur.
Bu yüzden R. Barthes'm de-
diği gibi 'yazan'larla, 'ya-
zar'ı birbinne kanştırmamak
gerekiyor.
Bütün bu boyu küçük, içe-
rikleri yüklü yazılar aracılı-
ğıyla Turgay Gönenç, Türki-
ye usulü modernleşememe-
nin (genelinde de evrensel
olarak dayatılmış olanın)
olumsuz yanlanna. az çok
okur-yazarlann çaresizlik ve
umutsuzluklanna çocuksu
duygulan sevgi, bilgi (yani
edebiyat, sinema, tiyatro, re-
sim, müzik) aracılığıyla ya-
nıtlar aranabileceğini ve çö-
zümlerbulanabileceğini gös-
termektedir. Kısaca yaşamın
dayattığı sorunlara yine ya-
şamın ürettiği nitelikli bir
kültür ve sanatla yanıt veri-
leceğini bir tür edebi denile-
bilecek bir deneme üslubuy-
la göstermektedir.
'Beni IrmakBoytanna Gö-
tür Anne'gibi şiırsel bir baş-
lıkla kalça, gögüs vebacak sa-
nayiine özgü değişim değe-
ri üzerinden olası ki, o sev-
diği bisikletlerin yeni bir mo-
delini bile alabilecek maddi
karşılık elde edemeyecektir.
Başta söylediğimiz gibi geri
zekâlılığı peşinen kabul etmiş
bir insandır. Zenginlerle yok-
sullardan oluşan (yoksa bur-
juvalarla emekçilerden de-
ğil) bu yapay ve anlamsız or-
tama karşı direnenlerden ya-
na mısınız- yoksa onlann saf
dışı olmalanndan yana mı?
Turgay Gönenç, çevremizde
yaşamımıza anlam verebile-
cek yüzlerce veriye değin-
mektedir. Boşluk, anlamsız-
lık ve yüzeysellikten hoşla-
nanlara kesinlikle tavsiye edil-
meyecek bir kitap.
Bulutsuzluk Ozlemi ve İZDSO'dan
yeni yıl konseri
• Kültür Servisi - Bulutsuzluk Özlemi ve Rengim
Gökmen yönetimindeki lzmir Devlet Senfoni
Orkestrası 30 Aralık Çarşamba günü saat 20.00'de
lzmir Atatürk Kapalı Spor Salonu'nda bir konser
verecek.
EPOI Pekcan anma gecesi
• Kühiir Servisi - Erol Pekcan ölümünün 5. yılında,
Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek bir
gece ile anılacak. 11 Ocak 1999'da yapılacak gece,
Kültür Bakanlığı tarafından düzenleniyor. Gecede
yine Kültür Bakanlığı tarafından, 1979 yılında
Türkiye'nin ilk Jazz LP'yi olan 'Jazz Semai' CD
olarak izleyicilere dağıtılacak.
Aşk Gnevi, ABT'de
• Kültür Servisi - Savaş Aykılıç'ın yazdığı Ve
yönettiği Aşk Grevi adlı oyun, 24 Aralık Perşembe
günü saat 20.30'da Antalya Büyükşehir Belediye
Tiyatrolan'nda (ABT) izlenebilir. Müzik ve
koreografisini Ihsan Kıla\uz, dekor tasanmını
Cenap Aydınoğlu'nun üstlendığı oyunda Cenap
Aydınoğlu, Müfit Kayacan, Mehmet Özgür, Nilgün
Kayacan, Kübra Kurban. Hasibe Özgür ve Erkan
Altay rol alıyor.
Sabri Akça'mn resim sergisi
H Kültür Sevisi - Sabri Akça'nın resimleri 28
Aralık-30 Ocak tarihleri arasında Galeri tki
Maymun'da sergilenecek. Eskişehır'de dünyaya
gelen sanatçı, 1951 yılında Istanbul Çapa Resim
Bölümünü bitirdi. Öğrencilik yıllannda devlet . .
sergilerine kabul edilen Akça'nın yapıtlan \'T->;no
Devlet Resim ve DYO yanşmalannda ödüller
kazandı. Köy Enstitüsüne girdiği yıldan bugüne
kadar suluboya çalışan Akça, resimlerine doğduğu
ve özlemini duyduğu yörelerin konulannı
aktarıyor.
BUGÜN
• KADIKÖY HALK EĞİTİM MERKEZİ nde
saat 20.00'de Ata Demirer'ın stand up gösterisi yer
alıyor.
• BELGESEL SİNEMACILAR BİRLİĞİ nde
Mehmet Eryılmaz'ın yönettiği Şems, Musikimizde
Bir Güneş adlı belgesel izlenebilir. (292-39 84)
• AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.30'da laser
diskten Guns N'Roses konseri, saat 15.30'da
videodan Andy VVarhol "Portrait as an Artist" adlı
belgesel izlenebilir.
• BORUSAN KÜLTLfR VE SANAT
MERKEZİ'nde saat 19.00'da Ajlan Büyükburç
(vokal), Önder Focan (gitar), Çağlayan Yıldız (bas
gitar) ve Vblkan Öktem (davul) konser verecekler.
• JTÜTAŞKIŞL4 109da Çekül Gençlik Birimi
Tarihsel ve Kültürel Gelişimi içinde 'Anadolu
Seminerleri 2' kapsamında saat 18.30'da Prof. Dr.
Tanju Cantay'ın katılacağı 'Osmanlı Mimarlığının
Gelişme Dönemi' konulu seminer izlenebilir.
• CRR'de saat 20.45'te Timur Selçuk özel orkestra
eşliğinde bir konser verecek.
• PtMAPEN KÜLTÜREVt nde saat 18 15 te
uzman psikolog Alanur Özalp" ın katılacağı
'Çocukta psikilojik problemler: korkular,
kekemeHk, tikler, yatağını ıslatma. konuşma
bozukluklan' konulu konferans yer alıyor.
Turgay Gönenç,
'Beni Irmak
Boylanna
Götûr Anne'
adlı kitabında
çevrenıizde
yaşamımıza
anlam
verebüecek
yüzlerce veriye
değinmektedir.
Boşluk,
anlamsızltk ve
yüzeysellikten
hoşlânanlara
kesinlikle
tavsiye
edilmeyecek bir
kitap.
JıJİJ
YAPI^TKRED»
KOLTÜR SANAT
YAYINCILIK
•30
Bin Tıl için m
.
Tahminler: Tarıh
Yöneten: Ahmet Kuyaş
Konuşmacıiar: Mete Tunçay, İlber Ortaylı,
Ferda Keskin, Bülent Somay
1, T U R K C E L L salonları, Meşrutiyet Cad.153 Tepebaşı
istıklal Cad. Korsan Çıkmazından gırılebılır