Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22ARALIK1996S4
14 KULTUR
PORTAL DİKMEN GÜRÜN
Birinci perdenm sonu
Aarırşılaştığı tüm maddi sorunlara karşın sekiz yıldır her
ay düzenli olarak çıkan bir sanat dergisi Tiyatro... Tiyatro...
Bugün ne yazık ki yaşamını noktalama aşamasına geldi.
Derginin arkasında güçlü bir maddi kavnak olmaksızın
bugüne kadar direnebilmesi bile gerçekten bir mucizeydi.
Parasal kaynaklardan dağıtıma dek
karşılaştıği tüm maddi sorunlara kar-
şın sekız yıldır her ay düzenli olarak
çıkan bir sanat dergisi Tiyatro... Tî-
yatro». Bugün ne yazık ki yaşamını
noktalama aşamasına geldi. Derginin
sahibi Mustafa Demirkann, aralık sa-
yısında açıklanan bu zorunlu karara yö-
nelik olarak "Belki de oyun bitti drve-
mediğüniz için birinci perdenin sonu
dedik" dıyor.
Öncelikle ülkemizde bu alanda bü-
yûk bır açığı kapattığma inandıgım
için, lstanbul Üniversitesi Tiyatro Bö-
lümü'nde dramaturji ve eleştirmen-
lik dahnda yetişmekte olan gençlere
olanak sağlamak ve yıllardır kısır bir
döngü içinde olan eleştiri kurumunun
bu çemberi kınp kendini yenileyebi-
lecegi bir zemin oluşturmak düşüne-
siyle 1994'ten başlayarak iki ay önce-
sine kadar genel yayın yönetmeni ola-
rak görev yaptıgım Tiyatro™Tiyat-
ro_.'nun bugüne kadar direnebilmesi
bile gerçekten bır mucizeydi.
Mustafa Demirkanlf nın "Umııt-
suziuk sözcüğü ile tanışmadım. Tanış-
mak da istemiyorum" sözlenne kar-
şın koşullar ortada. Ama ben de aynı
umutsuzluğuna karşın yine de bir umut
ışığı yakalamak ıstiyorum.
- Derginin son sayısının kapağında
"Birinci Perdenın Sonu" sponjylakar-
şılaştik. Bu ne demek?
M. D. - Dikmen Hanım, ön duyuru
yapmadık ama aniden alınmış bir ka-
rardeğil bu. Türkiye'de. belki dedün-
yada sanat dergisi çıkarmanın güç-
lükleri hep yaşanır, biz de derginin
çıktıgı günden beri yaşıyorduk ki ya-
kın tanıklanndan biri sizdiniz, ancak
dayanma ve direnme gücümüz kal-
madı. Şu anda " Birinci perdenin so-
nu" diyerek sıkı bir soluk almak isti-
yoruz. Biraz da dergiyi çıkarma ug-
raşının stresinden çıkarak "neler ya-
pıLabilir" sorusunu sorarak yanıt bul-
maya çalışmak için kendımize zaman
verdik. Bu zaman neler getirir bilmi-
yorum, gerçekten bilmiyorum. Ama,
bu son sayı ise yumuşak bir biçimde
sonlanmamn daha doğru olduğunu
düşünüyorum. Dramatik sonlan sev-
mem.
'Desteksiz ve sahipsiz kaldı'
- "Dramatrk sonlan sevmem" di-
yorsun ama, sonuç oldukça dramatik.
Az dcgil, tam sekiz yıl. Bu dergi hiçbir
şey \apmadı\sa bu sekiz yılın tiyatro
belJeğini, arsivini oluşrurdu, önemli
bir kaynak oldu. Aynca, uzun bir sû-
reçte düzenli olarak yayımlanan tek
ayük tiyatro dergimiz de. Nasıl kapan-
ma noktasına geldi?
M. D. - Adım adım geldi. Destek-
siz ve biraz da sahipsiz kaldı. Bugü-
ne kadar yaşatan ve geliştiren de özel
sektöroldu. Belki deonlaryaşanansü-
recin köksüzlügunün, çürümüşlügünün
çok daha farkında olduklan için top-
lumlann gelişim süreçlerinde soluk
olma noktalannın korunması geregi-
ne daha fazla inanıyorlardı. Belki de
birtoplumun sanatsız, sanatın ve der-
gisiz (yani yazılı birsüreçsiz) varola-
mayacağını daha iyi biliyorlardı. Bel-
ki de bir başka neden veya hepsi bir-
den. Ama, gerçek olan şu ki bizim en
önemli destekçimiz özel sektör oldu.
Bu vesileyle hepsine, reklam verenle-
re, ajanslara teşekkür ederim.
- Bu teşekkürler içinde tiyatro dün-
yası özellikle mi yok?
M. D.-Olmaz olur mu? Tabii ki var.
Derginin arşivine dönüp baktıgımız-
da derginin ana hammaddesi olan ya-
zıların sahipleri bugün Türkiye'de ti-
yatro üzerine yazabilecek yetkın isim-
lerden oluştu. Birinci sayıdan bu ya-
na 100'ün üstünde imzanın yer aldı-
ğını görüyoruz. Hiç kimse en küçük
bir beklenti taşımadan ne zaman, ne
istesek hemen olurdedi. Tiyatro... Ti-
yatro'yu var eden gerçek isimler on-
lardır. Onlara teşekkürlerimi iletmek
isterim. Gelelim bunlann dışındaki ti-
yatro insanlanna, onlara küçük bir si-
tem yollamadan edemeyecegim.
Bizim gibi dergilerin yaşamasının
ana kaynaklanndan biri aboneliktir,
ancak abone listemize baktıgımızda
çok az tiyatro insanı ile karşılaşıyoruz.
Bu durumun dergiyi sevmemekten,
sahiplenmemekten kaynaklandığına
Nevzat Çelik'in şiiri Hollanda'dayayımlanan uluslararası antolojideyer aldı
'Aşk, en örgiidüdevlettirhayatum&la'
• Hayatımla örtüşen
yanlan var elbette
şiirlerimin. Şiir kitapta
okuduğumuz gerçektir.
Şair birebir gerçeğiyle
kitabın sayfalannda
gezinmemeli, okur da
bunu aramamah. Bütün
öğretilmişlikleri,
yaşanmışlıklan ve
sonuçlanyla 'aşk, en
örgütlü devlettir
hayatımızda.'
NURDAN CİHANŞÜMUL
Şair Nevzat Çelik, 8 yıl ara-
dan sonra 'Sevgili Yoldaş Kur-
bağalar' adlı kıtabıyla okuyu-
cunun karşısında. Kitapta 'Köp-
rüAltıHatıratı', 'Alfabe', 'Sev-
gfli Yoldaş Kurbağalar' ve 'Sa-
nşın thtilar olmak üzere döıt bö-
lüm yer alıyor.
Kitaba adını veren ise 'Kııyu-
nun dibindeki kurbagalar gök-
yûzfinfi kuyunun ağzı kadar sa-
ıur' atasözü. Bu Çin atasözün-
den oldukça etkilenen Nevzat
Çelik, bu sözün içinde taşıdığı
ironik anlama dikkat çekerek
insanlann yaşama karşı çogu
zaman dar bir alandan baktıgı-
nı söylüyor.
Nevzat Çelik'in 'Uyku ve fş-
kence' adlı şiiri, Insan Haklan
Evrensel Bildirgesi'nın 50. yıl
kutlamalan nedeniyle Hollan-
da Dışişleri Bakanlıgı tarafindan
yayımlanan uluslararası anto-
lojide yer aldı. Antolojide ayn-
ca \fedatTürkan"nin de şiiri bu-
lunuyor.
1984 yılında cezaevinde siya-
si bır davadan idam istemiyle
yargılanırken yayımlanan 'Şa-
fek Türküsü' adlı khabıyla 'Aka-
demi Kitabevi ŞiirÖdülü'ne de-
ger bulunan Ne\ zat Çelik, 1987
yıluıda yayımlanan 'Müebbet
Türküsü' ile 'Uluslararası Hol-
landa ŞiirFormuÖdülü' ve 'Ha-
san Hûseyin Şiir BirincüikÖdü-
lü'ne layık görüldü.
Cezaev inden çıktıktan sonra
ise 'Suda Seken Hayat' ve' Yağ-
oıur Yağmasaydj' adlı şiir ki-
taplanyla okuyucunun karşısı-
na çıktı.
Nevzat Çelik'in önceki kitaplan yeni birkapak dü-
zeniyle yayımlanıyor. Nevzat Çelik'le Sevgili Yol-
daş kurbagalar ve şiir serüveni üzerine konuştuk.
- Sekiz yıl gibi uzun bir aradan sonra tekrar oku-
vuculann karşısına çıktınız....
NEVZAT ÇELİK- Aslında yeni kitap hazırlığı
bundan 4 yıl önce başlamıştı. Yeni kitapla birlikte
önceki kitaplanm da yeni kapaklarla yayımlanır di-
ye düşünmüstüm. Bilgisayann çıkıp mertliğin bo-
zulduğunu fark etmemişim. Sistem çöküp şiirleri-
mı yitırince birkaç yıl şiire el sürmedim. Öteki kı-
taplardaraflara çıkmamış oldu. Bir parça daha gök-
yüzûnü geri alabildiğimi ya da bir parça daha kuyu-
mun ağzını genişlettiğimi düşündüğüm için yeni şi-
irler. yeni kitap var.
- Sevgili Yoldaş Kurbagalar'ın öteki şiirlerinizden
aynldığını söylüyorsunuz. Şiirleriniz hangi nokta-
larda farkhhklar gösteriyor?
- Her kitabın bir önceki şiir kitabını aşması gerek-
tigini düşünüyorum. Sevgili Yoldaş Kurbağalar, bir
anlamı biriktirdi ve daha önceki şiirlerimi aştı. Aş-
ma sözcüğünü kullanmak doğru mu bilmiyorum, an-
cak Sevgili Yoldaş Kurbağalar farklı. Bu fark da şi-
ir seriiveninin geldiği ugrak nokta.
- Sevgili Yoldaş Kurbağalar'da kendinize ve top-
luma eleştirel bir gözle bakıvorsunuz
- Bir başkasına yapacagmız eleştiriyı kendinizin
üzerinden geçirmezseniz eleştiri olmaz. Sisteme yö-
nelteceginiz eleştiriyi sistemin bir parçası oldugu-
nuzu unutarak yaparsanız, ne sistemi ne de kendi-
nizi tanıyabilirsiniz. Bu aynı zamanda eleştiriyi ne-
rede yıkıcı, nerede yapıcı kılacağınızı bilmek ya da
bilmeye çalışmak anlamına gelir. Bütün bu sorula-
n soran bir yanı var Sevgili Yoldaş Kurbagalar'ın.
- Kitabın Alfabe bölümündeki şürlerin adlannda
tek tek harfleri ön plana çıkarmayı tercih ediyorsu-
nuz. Burada yer alan aşk şiirieri gerçek yaşamınızla
ne kadar örtüşüyor?
- Hadı bu da meraklısına bir not olsun, yumuşak
G şiiri hariç 'Alfabe' dosyasının her harfinin, ben-
de etki bırakan bir kadından yola çıktıgı söylenebi-
lir. Gerçek yaşamımla örtüşen yanlan var elbette. Şi-
ir kitapta okuduğumuz gerçektir. Şair birebir gerçe-
ğiyle kitabın sayfalannda gezinmemeli, okur da bu-
nu aramamah. Yaşadıgımız ve yaşamakta oldugu-
muz aşklann heyecanlannın, keyiflerinin, hüzünle-
rinin, acılı hatta komik biçimlerinin alfabeye sıgdı-
nlabilmiş halleridir sözünü ettiğiniz şiirler. Bütün
ögretılmişlıklen, yaşanmışlıklan ve sonuçlanyla
'aşk en örgütlü devlettir hayatımızda'.
-Şiirierinizdebiçimseldenemeleryapryorsunuz, Bu,
anlamı daha iyi dışavurma çabası olarak değerlen-
dirilebilir mi?
-Şiir bir toplumsal dönüşüm
projesi degildir. Şiir topluma
rafine bir katkıdır, öyle olma-
(ıdır. Tek yazılır, tek okunur
ama toplumsaletkileri vardır. İyi
bir şiir insanda iç patlamalar
yaratır, düşünebilme ve hisse-
debilmc potansiyelini açıga çı-
kanr. Ama şiir biçimin kayıgı-
na binmiş bir anlamdır. Gerçek
hayattan koparak bir şey üretil-
mediğini dflşünürsek, biz ha-
yatımıza dair birşeyler yazıyo-
ruz. lnsanlan ortak duygulan et-
rafında örgütlüyoruz.
- Uzun bir süre cezaevinde
kaldmız. Burada vaşadıklannı-
zın şiirinize etkileri ne oldu?
- 19 yaşında, erken bir dö-
nemde içeri düştüm. 8 yıl gibi
bir süre cezaevinde geçmişse
bunun insanı etkilememesi
mümkün değil. Hele bu 12 Ey-
lül koşullannda yaşanmış, bas-
kı ve ışkencenin oldugu bir sü-
reçse insan üzerinde kalıcı et-
kileri olacaktır. Bırçok insanın
bilmediğini biliyor, yaşamadı-
gı bır hayatı yaşıyorsunuz. Bun-
lar, yazın ya da yaşam anlamın-
da bir kazançtırda. Şiire etkisi
ise hayata etkisi kadardır. Yaşan-
mış şeyler var ve bunlar şiire de
yansıyor.
Her şeye rağmen şiirle uğ-
raşmak, onlan saklamak, kay-
betmek, dışan çıkannak, sizi
daha güçlü kıhyor. O dönemde
işledigim konular agırlıkh ola-
rak oranm koşullanydı. Özgür-
lük, direnmek, umut, dışansı,
düş....
-Şairolarak ününûzû bir an-
lamda da cezaevindeyken ya-
kaladınız..
-Şıir ve ün... Bu ikisi aslında
yan yana pek gelmez. Şair şi-
irinin çok okunmasını, dolayı-
sıyla da ünlü olmayi ister. Her
sanatçı ve hatta her insan ünlü
olmayı ister. Ancak ünü öne çı-
kararakyazılan bir şiir, şiir adı-
na çok şey kaybeder. Ün için
başka koşullar gerekir ve bu şa-
inn öncelik vermedigi ve ken-
di dışında gelişen koşullardır.
Bunlardan iiki; şiirin, biçim-
içerik ve dil seriiveninin birbaş-
ka döneme geçmeyi işaret etti-
gi sürecin habercisi ve öncüsü
olması. tkincisi, politik baskı yoğun oldugu için top-
lumun bir bütün olarak kararsız ve umutsuz oldugu
süreçte 'hayır' diyebilen şiirler yazmak.
Her iki durumda da şair üne öncelifc vermez ve
belki de aklının ucundan geçirmez. İçinde bulundu-
gu tarihsel dönemle ilgilidir bu. Ün ona yakıştınlan
bir şeydir. Bense, kendi dışımda oluşan ünün getir-
digi yükleri taşımamak, olası erkilerinden uzaklaş-
mak ve şiirime kendi serüvenimi yaşatmak için pek
çok kişinin arkasından koştugu ünü yok ettim. Bel-
ki bir kahraman olarak degil ama iyi bir şair olarak
Sevgili Yoldaş Kurbağalar'a getirdim.
- Odüllere bakış açınız nedir? Tekrar yanşmala-
ra katılmavi düşünü>or nıusunuz?
- Şafak Türküsü ve Müebbet Türküsü ile ödülle-
re katılmamın nedeni cezaevındeki sesimi ve sesi-
mizi duyurma amacını taşıyordu. Diger kitaplanm-
la herhangi bir ödüle katılmadım.
Burada birçoklan gibi, ödül kurumlannın giderek
bozulduğunu söyleyerek iyi-kötü ödül gibi aynm-
lar yapmayacagım. Ödül, seçici kurullann ve bu
ödüle katılanlann niyetlerinden bagrmsız olarak de-
gerlendirilmeli. Ödüllendırilmeyi, dolayısıyla da ce-
zalandınlmayı göze alarak yanşmaya katılıp başa-
nlı bulunmadığınızda, ödül kurumlannı eleştirmenin
bir anlamı yok.
inanmıyorum. Olsa olsa ihmaldir. Ama
bu ihmal bizim şevkimizi zaman za-
man kırdı, zaman zaman üzdü. Belki
de meseleyi biz tam olarak anlatama-
dık, aktaramadık. Ancak beni büyük
hayal kınkhgına uğratan, gerçekten
öfkelendiren Sayın BozkurtKuruç'un
tavndır. Devlet Tiyatrolan'nm ilanı-
nı dahi vermedi.
Bugünün parasıyla 80-100 milyon-
luk bir ilan bütçelerinin dahi olmadı-
gı cevabını aldık. Daha sonraki baş-
vurulanmıza yanıt bile alamadık. Kı-
nldıgım çok şey oldu, ama öfkelendi-
gim tek tavır budur.
'Sağhklı bir ıkinci perde'
- Özel sektör desteğinden söz ettin,
ama bu destek saJt reklam verme aşa-
masında kaldı yanılmıyorsam. Spon-
sor bulamadın mı ya da yeterince ara-
madın mı?
M. D. - Aramaz olur muyum. Ara-
dım tabii, ama tek başına destekleye-
cek bi/ kurum bulamadım. Dediginiz
gibi destek ler daha çok ilan olarak
geldi, ama onlar da tek başına yeterli
olmadı. Olamazdı da. Bu yıl dergi ola-
rak düzenledigimiz "1. Uluslararası fs-
tanbulÇoctıkTıyvtrosu Festnali"ne de
sponsor bulamadık. Bu, ya bizim be-
ceriksizligimiz ya da Türkiye'de ço-
cuk gerçekten önemsenmiyor.
- Festivalden söz açmışken bu ka-
dar sıkışıkhk içinde bir de fesrival yû-
künü omuzlamak doğnı muydu?
M. D. - Bilmiyorum, ticari açıdan
dogru degildi belki, ama ben zaten
başından beri ticaret yapmıyorum ki.
Bu proje benim dört yıldır gerçekleş-
tırmek istediğım vemutlaka başlatıl-
ması gereken birprojeydi. Sızin de çok
yakından bıldiğiniz gibi Türkiye'de
çocuk tiyatrosu önemsenmemekte,
dahası küçük görülmektedir. Ayn bir
uzmanlık alanı isteyen çocuk tiyatro-
su üzerine egitim veren kurum yok-
tur. Oysa çocuk, hatayı hiçbir biçim-
de kabu! etmeyen, hepimizden daha
dikkatlı ve eleştirel bir varlıktır. Bu ger-
çegi gördükten sonra böylesi bir ham-
leye başlamamak olamazdı. Olmama-
lıydı. Bizde öncelikle eğirimin önemi-
ni vurgulamak için altı hafta süreyle
Grips Tiyatrosu'nun uzmanlanndan
oluşan bir ekiple egitim programını
gerçekleştirdik. Bunun yanında "1.
Türkiye Çocuk Tiyatrosu Kurultayı"
toplandı. 3 gün süren kurultay çalış-
malannın sonunda çok önemli sonuç-
lar ortaya çjktı.
Bu sonuçlann en önemlilerinden
biri olan korsan tiyatrolar gerçegi tüm
çıplakhgıyla gözler önüne serildı ve
bu yapıyı engellemenin denetim/de-
gerlendirme noktasında bır çözüm
bulmanın çalışmalan da kurultaydan
sonra başladı ve devam ediyor. Ar-
dından, bu tartışmalara somut örnek
olması açısından festival gerçekleşti-
nldi. Istanbul gibi bir megapol veya
Türkiye'nin kültür başkentıne kap-
samlı 1. Uluslararası Çocuk Tıyatro-
su Festıvali kazandınldı.
- Tabii ki gerek Çocuk Tiyatrosu
Kunıltayı gerekse festival çok olumlu
girişimler. Ama özellikle festivaUe ilgi-
li olarak çok önemli maddi sorunlar
yaşadın. Az önce de belirtmek istedi-
ğımgibidergide varolan maddi sorun-
lar üsrüne festivalk birlikte yenileri
bindi.
M. D. - Evet, ama geriye dönüp bak-
tıgımda, bugüne gelecegirnizi bilsem
bile aynı şeyleri yapardım. Belki ya-
şayan bir organizma olan Tiyatro...
Tiyatro... kapanmayla karşı karşıya
kaldı, ama çocuk tiyatrosunda geriye
dönüşün mümkün olmadıgı bir süreç
başladı.
Bu sürecin sonuçlannı belki 5-10 yıl
sonra almaya başlayacagız, ama alı-
nan sonuçlar daha dogru bir çocuk ri-
yatrosunun hayata geçmesiyle yepye-
ni bir tiyatro izleyicisinin oluşmasını
saglayacak. Böyle bir sürecin başla-
ması bile tek başına bir dergiyi feda
etmeye değer bence.
- Tüm bu olumsuz koşullara karşın
ben Tiyatro-. Tiyatro-'nun ikinci per-
deyi basiatacağpna inanıyorum,ama na-
sd?
M D. - Bilmiyorum. Bizim 5. yıl kut-
lamalanmızdan bu yana kullandığımız
bir amblemimiz var: Tryatrosuz kal-
mayın. Bu amblemdeki Iogo iki gön-
derme yapıyor. Biri dergisiz kalmayın,
diğen ise tiyatrosuz kalmayın. Ikisi-
nin birbirinden ayn düştüğünü düşün-
müyorum.
Birileri bir sanatı oluşruracak, bir
başkalan da onlann belgelerini gele-
cek kuşaklara aktaracak. Dergisiz ti-
yatronun olamayacagını, olursa da
buzda yazılmış olmaktan kurtulama-
yacagını düşünüyorum. Bugünekadar-
ki direnmemin altında yatan da buy-
du. Ancak kanım bitti. Bitince diren-
me gücüm de kalmadı. Şimdi artık
top tiyatro dünyasında.
Gerçekten bu dergıye ihtiyaç varsa
omuz vermelerini, önce bu ekonomik
kaostan çıkmamıza, sonra da daha
sağhklı olarak yaşamamıza dönük çö-
züm yollan önermeleri ve destek ol-
malannı bekliyorum.
Tiyatro... Tiyatro...'yu kapatmayı
hiçbir zaman düşünmedim, ama ko-
şullar dayattı. Kimbilir, belki perde
arasını iyi degerlendirip daha saglık-
lı bir ikinci perde ile seyircimn karşı-
sına çıkanz. Amacımız da bu.
YAZIODASI
SELİM tLERt
Zavallı İstanbul
Istanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Işleri, biı
kaç yıldır, A. Süheyl Ünver'in toplu eserini biz
kazandırmaya çalışıyormuş. Yayımlanan kitapla
yeni görebildim.
A Süheyl Ünver'in Istanbulu'nda, eser sahib
Istanbul mezartaşlan başındaki birfotoğrafıyla gö
rülüyor. Tepede bu Istanbul mezarlığı. Aşağıda, kı
yıda fabrika bacaları. Yürek yakıcı fotograf: Istan
bul'u nasıl elbirlığ/yle gömdüğümüzü simgelergi
bi.
Ismail Kara'yla Salih Pulcu'nun birlikte hazır
ladıklan... iyi ki de hazırladıkları kitabın sayfalann
açıyorsunu2, Ünver'in birbirinden etkileyici Istan-
bul resimleri çıkageliyor. Artık bir daha kavuşulma-
mak üzereyitirilmiş istanbul; Eyüp, Fatih, Yediku-
le derken Üsküdar'a kadar yitirilmiş, sonsuza ka-
dar yitirilmiş...
Süheyl Ünver yaşadığı Istanbul'un birçok sebep-
le göçüp gittiğini, besbelli, herkesten önce algıla-
mış çok değerii bir sanat adamı. Onu bir kez gör-
müştüm, yıllar önce, üniversitede. Fotoğraflann-
daki gibi soyluydu.
Bütün eski zaman insanlan gibi, pek çok büyü-
ğüm gibi, Ünver de 'iki' kültürün, doguyla batının
sentezi sayılabilirdi. Imparatorluktan cumhuriye-
te geçişte, cumhuriyetten daima onur duymuş
böylesi sentez kişilen, bir yandan da ekinsel de-
ğerlerimizde tarihî süreklilik ararlardı.
Istanbul'un suluboya ve karakalem çizimlerini iliş-
tirilmiş gönül incitici notlarda Ünver'in hangi en-
dişelerle geçmişi yaşatmak istediği çok açık se-
çik kavranabılıyor
"20 Mart'ta yıktınlmaya başlanmıştı. Gayetmuh-
kem birkâgirbina oldugu için güç yıkıyorlardı. Res-
mini o esnada çizmiştim."
(Aksaray'daki Mahmudiye Rüştiyesi'nin resmi
1940'ta çizilmiş, not 1984'te düşülmüş.)
"Heykel ve kabartma parçalanndan bir kısmını
Arkeoloji Müzesi'nde gördüm. Bunlarla Bizans'ı
tahayyül edıyoruz."
(Bizans'ı şimdi tahayyül bile edemryoruz.)
"Istanbul'umuzun bu köşesini süsleyen bu par-
ça oradan maalesef ebediyyen kaikmıştır."
(1940'larda henüz varlığını koruyan bir sebil...)
Yalnızca o kenar çiziktirmelerini okumak bile Is-
tanbul için ne kadar üzülmüş bir insanı tanıtıyor
bize. Bize bu kentın nasıl yok edildiğini her biri yas
şarkısı o sözler belgelfyor.
Bazı dostlarım Istanbul'u "hâlâ" sevdiklerini,
"hâlâ" güzel bulduklannı söylüyorlar. Acaba Is-
tanbul'un bugününü mü seviyorlar, yoksa anıla-
nndaki Istanbul'a çağnşımlar sunan son bir iki ya-
pı, bir çevre, bir sokak çöküntüsü mü onlan sev-
giye, güzelliğe alıp götürüyor?
Her birine dakıkalarca bakakaldığım şu Istanbul
resimleri bana, çocukluğumun zamanlanndan,
uzak, çok uzak bir şeyler fısıldadılar. Fakat hepsi-
ni yıllar ve çaresiz ahşap mı sona erdirdi?
Hangi 'tarihP kentte böylesine merhametsiz bir
yok edtöş yaşanmış kr? ' -«- ^:f-
Sonra yalnız Istanbul'da mı? 'Yenilik', 'çağ at-
lamak', 'çağı yakalamak' ve asıl 'köşeyi dönmek'
uğruna, ola ki, bütün yurtta!
Krtabın 144. sayfasında Kandilli Rasathanesi'nin
biri 1950'de, ötekisi 1952'de yapılmış iki resmi
var. Benim rasathaneye gidişim 1959. Babam gö-
türmüştü. Yıldızlan hemen göreceğimi sanıyor-
dum.
Yıldızlan...
Gökyüzünü...
Bir sonbahar günüydü.
Kocaman teleskoplar görmüştük.
O teleskoplardan birinin ille bizim evde olması-
nı istemiştim. Geceleri yıldızlara bakabilecektim.
Yıldızlar hayallerimdi. Onlarda saklıydı her şey.
Bakar bakmaz hayallerim hep canlanacaktı.
Şimdi bir 'zaman makinası' istiyorum:
Erguvanlar ve yıldızlar altında Istanbul!
Takvimde iz bırakan:
"Kalamış'ta 8. VII. 1953 akşamı böyle idi. Belvû
sahil gazinosu. Bu yer bugün mevcut, ama 32 se-
ne önceki o hazyok. 50 sene önce burada olan,
devhnin Kalipso Oteli yok. Yalnız bölümlü yerle-
rin sıra ile damı görülüyor. Sağ başta resimdeki
gibi yeni bir köşk görmüşüm ki çizmişim. Ama o
zamanın temiz havası yok. 32 sene önce bu ci-
varda caddeye nazır, deniz gören köşkte (ki resim-
de görülmüyor) musikisi ile bizi yaşatan, beni ar-
kadaşlığa kabuleden M. Selçuk'un hatırasını ya-
şatamadım. Işte bir 'Belle vue'. Fikrimdeki bu res-
min yalnız bu kısmı artık benim tek hatıram oldu.
Buna da razı olalım yoksa bu da olamaz. Bu nâ-
tamam hatıra daha başka ne ifade edebilirdi bil-
mem. Bu resim oturduğumuz yerin bir hatırası
olabilirse ne mutlu bize!" A. Süheyl Ünver, 1. VII,
1985.
MrtJu Son' Taksim Sahnesi'nde
• Kültür Servisi - Ankara Devlet Tiyatrosu
tarafindan sahnelenen Mutlu Son adlı oyun, 21-27
Aralık tarihleri arasında Taksim Sahnesi'nde
izleyicilerin begenisine sunulacak. Bertolt Brecht
ve Elisabeth Hauptmann'ın yazdıgı oyunu, Yücel
Erten Türkçeleştirdi. Yücel Erten'in yönettigi ve
Brecht'in 100. dogum yıldönümü nedeniyle
repertuvara alınan oyunun müzikleri Kurt Weil'e
ait. Oyunda; Çetin Tekindor, Alpay Izbırak,
Adnan Erbaş, Tülay Artuk, Sunay Artuk, llham
Yazar, Hüseyin Soysalan, Oktay Dal, Tülay
Çimenser, Tülay Bursa, Hatice Aytan Gençler ve
Zerrin Ekipmen rol alıyor.
Acid Trippin CRR'de
• Kültür Servisi - Acid Trippin, 25 Aralık Cuma
akşamı saat 19.30'da CRR Konser Salonu'nda
müzikseverlerle buluşacak. Ali Perret (keyboards)
liderligindeki grup, Raci Pişmişoglu (bas),
Ercüment Ateş (gitar), Oguz Büyükberber (bas
klarinet ve klarinet), Yahya Dai (saksofon), Aytek
(vokal ve loop), Murat Uncuoglu (dj, loop ve
sample), Murat Özbey (perküsyon) ve Volkan
Öktem'den (davul) oluşuyor. Konserde aynca
Berlin'den gelen konuk sanatçı Joe da (flüt ve
vorkal) yer alacak.
BiHent Ortaçgil konseri
• Kültür Servisi - Bülent Ortaçgil, Erkan Oğur
(gitar), Gürol Agırbaş (bas), Cem Aksel (davul)
ve Hakan Beşer (vurmalı çalgılar), yann akşam
saat 22.30'da Jazz Çafe'de müzikseverlerle
buluşacak.