28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22ARALIK1996S4 14 KULTUR PORTAL DİKMEN GÜRÜN Birinci perdenm sonu Aarırşılaştığı tüm maddi sorunlara karşın sekiz yıldır her ay düzenli olarak çıkan bir sanat dergisi Tiyatro... Tiyatro... Bugün ne yazık ki yaşamını noktalama aşamasına geldi. Derginin arkasında güçlü bir maddi kavnak olmaksızın bugüne kadar direnebilmesi bile gerçekten bir mucizeydi. Parasal kaynaklardan dağıtıma dek karşılaştıği tüm maddi sorunlara kar- şın sekız yıldır her ay düzenli olarak çıkan bir sanat dergisi Tiyatro... Tî- yatro». Bugün ne yazık ki yaşamını noktalama aşamasına geldi. Derginin sahibi Mustafa Demirkann, aralık sa- yısında açıklanan bu zorunlu karara yö- nelik olarak "Belki de oyun bitti drve- mediğüniz için birinci perdenin sonu dedik" dıyor. Öncelikle ülkemizde bu alanda bü- yûk bır açığı kapattığma inandıgım için, lstanbul Üniversitesi Tiyatro Bö- lümü'nde dramaturji ve eleştirmen- lik dahnda yetişmekte olan gençlere olanak sağlamak ve yıllardır kısır bir döngü içinde olan eleştiri kurumunun bu çemberi kınp kendini yenileyebi- lecegi bir zemin oluşturmak düşüne- siyle 1994'ten başlayarak iki ay önce- sine kadar genel yayın yönetmeni ola- rak görev yaptıgım Tiyatro™Tiyat- ro_.'nun bugüne kadar direnebilmesi bile gerçekten bır mucizeydi. Mustafa Demirkanlf nın "Umııt- suziuk sözcüğü ile tanışmadım. Tanış- mak da istemiyorum" sözlenne kar- şın koşullar ortada. Ama ben de aynı umutsuzluğuna karşın yine de bir umut ışığı yakalamak ıstiyorum. - Derginin son sayısının kapağında "Birinci Perdenın Sonu" sponjylakar- şılaştik. Bu ne demek? M. D. - Dikmen Hanım, ön duyuru yapmadık ama aniden alınmış bir ka- rardeğil bu. Türkiye'de. belki dedün- yada sanat dergisi çıkarmanın güç- lükleri hep yaşanır, biz de derginin çıktıgı günden beri yaşıyorduk ki ya- kın tanıklanndan biri sizdiniz, ancak dayanma ve direnme gücümüz kal- madı. Şu anda " Birinci perdenin so- nu" diyerek sıkı bir soluk almak isti- yoruz. Biraz da dergiyi çıkarma ug- raşının stresinden çıkarak "neler ya- pıLabilir" sorusunu sorarak yanıt bul- maya çalışmak için kendımize zaman verdik. Bu zaman neler getirir bilmi- yorum, gerçekten bilmiyorum. Ama, bu son sayı ise yumuşak bir biçimde sonlanmamn daha doğru olduğunu düşünüyorum. Dramatik sonlan sev- mem. 'Desteksiz ve sahipsiz kaldı' - "Dramatrk sonlan sevmem" di- yorsun ama, sonuç oldukça dramatik. Az dcgil, tam sekiz yıl. Bu dergi hiçbir şey \apmadı\sa bu sekiz yılın tiyatro belJeğini, arsivini oluşrurdu, önemli bir kaynak oldu. Aynca, uzun bir sû- reçte düzenli olarak yayımlanan tek ayük tiyatro dergimiz de. Nasıl kapan- ma noktasına geldi? M. D. - Adım adım geldi. Destek- siz ve biraz da sahipsiz kaldı. Bugü- ne kadar yaşatan ve geliştiren de özel sektöroldu. Belki deonlaryaşanansü- recin köksüzlügunün, çürümüşlügünün çok daha farkında olduklan için top- lumlann gelişim süreçlerinde soluk olma noktalannın korunması geregi- ne daha fazla inanıyorlardı. Belki de birtoplumun sanatsız, sanatın ve der- gisiz (yani yazılı birsüreçsiz) varola- mayacağını daha iyi biliyorlardı. Bel- ki de bir başka neden veya hepsi bir- den. Ama, gerçek olan şu ki bizim en önemli destekçimiz özel sektör oldu. Bu vesileyle hepsine, reklam verenle- re, ajanslara teşekkür ederim. - Bu teşekkürler içinde tiyatro dün- yası özellikle mi yok? M. D.-Olmaz olur mu? Tabii ki var. Derginin arşivine dönüp baktıgımız- da derginin ana hammaddesi olan ya- zıların sahipleri bugün Türkiye'de ti- yatro üzerine yazabilecek yetkın isim- lerden oluştu. Birinci sayıdan bu ya- na 100'ün üstünde imzanın yer aldı- ğını görüyoruz. Hiç kimse en küçük bir beklenti taşımadan ne zaman, ne istesek hemen olurdedi. Tiyatro... Ti- yatro'yu var eden gerçek isimler on- lardır. Onlara teşekkürlerimi iletmek isterim. Gelelim bunlann dışındaki ti- yatro insanlanna, onlara küçük bir si- tem yollamadan edemeyecegim. Bizim gibi dergilerin yaşamasının ana kaynaklanndan biri aboneliktir, ancak abone listemize baktıgımızda çok az tiyatro insanı ile karşılaşıyoruz. Bu durumun dergiyi sevmemekten, sahiplenmemekten kaynaklandığına Nevzat Çelik'in şiiri Hollanda'dayayımlanan uluslararası antolojideyer aldı 'Aşk, en örgiidüdevlettirhayatum&la' • Hayatımla örtüşen yanlan var elbette şiirlerimin. Şiir kitapta okuduğumuz gerçektir. Şair birebir gerçeğiyle kitabın sayfalannda gezinmemeli, okur da bunu aramamah. Bütün öğretilmişlikleri, yaşanmışlıklan ve sonuçlanyla 'aşk, en örgütlü devlettir hayatımızda.' NURDAN CİHANŞÜMUL Şair Nevzat Çelik, 8 yıl ara- dan sonra 'Sevgili Yoldaş Kur- bağalar' adlı kıtabıyla okuyu- cunun karşısında. Kitapta 'Köp- rüAltıHatıratı', 'Alfabe', 'Sev- gfli Yoldaş Kurbağalar' ve 'Sa- nşın thtilar olmak üzere döıt bö- lüm yer alıyor. Kitaba adını veren ise 'Kııyu- nun dibindeki kurbagalar gök- yûzfinfi kuyunun ağzı kadar sa- ıur' atasözü. Bu Çin atasözün- den oldukça etkilenen Nevzat Çelik, bu sözün içinde taşıdığı ironik anlama dikkat çekerek insanlann yaşama karşı çogu zaman dar bir alandan baktıgı- nı söylüyor. Nevzat Çelik'in 'Uyku ve fş- kence' adlı şiiri, Insan Haklan Evrensel Bildirgesi'nın 50. yıl kutlamalan nedeniyle Hollan- da Dışişleri Bakanlıgı tarafindan yayımlanan uluslararası anto- lojide yer aldı. Antolojide ayn- ca \fedatTürkan"nin de şiiri bu- lunuyor. 1984 yılında cezaevinde siya- si bır davadan idam istemiyle yargılanırken yayımlanan 'Şa- fek Türküsü' adlı khabıyla 'Aka- demi Kitabevi ŞiirÖdülü'ne de- ger bulunan Ne\ zat Çelik, 1987 yıluıda yayımlanan 'Müebbet Türküsü' ile 'Uluslararası Hol- landa ŞiirFormuÖdülü' ve 'Ha- san Hûseyin Şiir BirincüikÖdü- lü'ne layık görüldü. Cezaev inden çıktıktan sonra ise 'Suda Seken Hayat' ve' Yağ- oıur Yağmasaydj' adlı şiir ki- taplanyla okuyucunun karşısı- na çıktı. Nevzat Çelik'in önceki kitaplan yeni birkapak dü- zeniyle yayımlanıyor. Nevzat Çelik'le Sevgili Yol- daş kurbagalar ve şiir serüveni üzerine konuştuk. - Sekiz yıl gibi uzun bir aradan sonra tekrar oku- vuculann karşısına çıktınız.... NEVZAT ÇELİK- Aslında yeni kitap hazırlığı bundan 4 yıl önce başlamıştı. Yeni kitapla birlikte önceki kitaplanm da yeni kapaklarla yayımlanır di- ye düşünmüstüm. Bilgisayann çıkıp mertliğin bo- zulduğunu fark etmemişim. Sistem çöküp şiirleri- mı yitırince birkaç yıl şiire el sürmedim. Öteki kı- taplardaraflara çıkmamış oldu. Bir parça daha gök- yüzûnü geri alabildiğimi ya da bir parça daha kuyu- mun ağzını genişlettiğimi düşündüğüm için yeni şi- irler. yeni kitap var. - Sevgili Yoldaş Kurbagalar'ın öteki şiirlerinizden aynldığını söylüyorsunuz. Şiirleriniz hangi nokta- larda farkhhklar gösteriyor? - Her kitabın bir önceki şiir kitabını aşması gerek- tigini düşünüyorum. Sevgili Yoldaş Kurbağalar, bir anlamı biriktirdi ve daha önceki şiirlerimi aştı. Aş- ma sözcüğünü kullanmak doğru mu bilmiyorum, an- cak Sevgili Yoldaş Kurbağalar farklı. Bu fark da şi- ir seriiveninin geldiği ugrak nokta. - Sevgili Yoldaş Kurbağalar'da kendinize ve top- luma eleştirel bir gözle bakıvorsunuz - Bir başkasına yapacagmız eleştiriyı kendinizin üzerinden geçirmezseniz eleştiri olmaz. Sisteme yö- nelteceginiz eleştiriyi sistemin bir parçası oldugu- nuzu unutarak yaparsanız, ne sistemi ne de kendi- nizi tanıyabilirsiniz. Bu aynı zamanda eleştiriyi ne- rede yıkıcı, nerede yapıcı kılacağınızı bilmek ya da bilmeye çalışmak anlamına gelir. Bütün bu sorula- n soran bir yanı var Sevgili Yoldaş Kurbagalar'ın. - Kitabın Alfabe bölümündeki şürlerin adlannda tek tek harfleri ön plana çıkarmayı tercih ediyorsu- nuz. Burada yer alan aşk şiirieri gerçek yaşamınızla ne kadar örtüşüyor? - Hadı bu da meraklısına bir not olsun, yumuşak G şiiri hariç 'Alfabe' dosyasının her harfinin, ben- de etki bırakan bir kadından yola çıktıgı söylenebi- lir. Gerçek yaşamımla örtüşen yanlan var elbette. Şi- ir kitapta okuduğumuz gerçektir. Şair birebir gerçe- ğiyle kitabın sayfalannda gezinmemeli, okur da bu- nu aramamah. Yaşadıgımız ve yaşamakta oldugu- muz aşklann heyecanlannın, keyiflerinin, hüzünle- rinin, acılı hatta komik biçimlerinin alfabeye sıgdı- nlabilmiş halleridir sözünü ettiğiniz şiirler. Bütün ögretılmişlıklen, yaşanmışlıklan ve sonuçlanyla 'aşk en örgütlü devlettir hayatımızda'. -Şiirierinizdebiçimseldenemeleryapryorsunuz, Bu, anlamı daha iyi dışavurma çabası olarak değerlen- dirilebilir mi? -Şiir bir toplumsal dönüşüm projesi degildir. Şiir topluma rafine bir katkıdır, öyle olma- (ıdır. Tek yazılır, tek okunur ama toplumsaletkileri vardır. İyi bir şiir insanda iç patlamalar yaratır, düşünebilme ve hisse- debilmc potansiyelini açıga çı- kanr. Ama şiir biçimin kayıgı- na binmiş bir anlamdır. Gerçek hayattan koparak bir şey üretil- mediğini dflşünürsek, biz ha- yatımıza dair birşeyler yazıyo- ruz. lnsanlan ortak duygulan et- rafında örgütlüyoruz. - Uzun bir süre cezaevinde kaldmız. Burada vaşadıklannı- zın şiirinize etkileri ne oldu? - 19 yaşında, erken bir dö- nemde içeri düştüm. 8 yıl gibi bir süre cezaevinde geçmişse bunun insanı etkilememesi mümkün değil. Hele bu 12 Ey- lül koşullannda yaşanmış, bas- kı ve ışkencenin oldugu bir sü- reçse insan üzerinde kalıcı et- kileri olacaktır. Bırçok insanın bilmediğini biliyor, yaşamadı- gı bır hayatı yaşıyorsunuz. Bun- lar, yazın ya da yaşam anlamın- da bir kazançtırda. Şiire etkisi ise hayata etkisi kadardır. Yaşan- mış şeyler var ve bunlar şiire de yansıyor. Her şeye rağmen şiirle uğ- raşmak, onlan saklamak, kay- betmek, dışan çıkannak, sizi daha güçlü kıhyor. O dönemde işledigim konular agırlıkh ola- rak oranm koşullanydı. Özgür- lük, direnmek, umut, dışansı, düş.... -Şairolarak ününûzû bir an- lamda da cezaevindeyken ya- kaladınız.. -Şıir ve ün... Bu ikisi aslında yan yana pek gelmez. Şair şi- irinin çok okunmasını, dolayı- sıyla da ünlü olmayi ister. Her sanatçı ve hatta her insan ünlü olmayı ister. Ancak ünü öne çı- kararakyazılan bir şiir, şiir adı- na çok şey kaybeder. Ün için başka koşullar gerekir ve bu şa- inn öncelik vermedigi ve ken- di dışında gelişen koşullardır. Bunlardan iiki; şiirin, biçim- içerik ve dil seriiveninin birbaş- ka döneme geçmeyi işaret etti- gi sürecin habercisi ve öncüsü olması. tkincisi, politik baskı yoğun oldugu için top- lumun bir bütün olarak kararsız ve umutsuz oldugu süreçte 'hayır' diyebilen şiirler yazmak. Her iki durumda da şair üne öncelifc vermez ve belki de aklının ucundan geçirmez. İçinde bulundu- gu tarihsel dönemle ilgilidir bu. Ün ona yakıştınlan bir şeydir. Bense, kendi dışımda oluşan ünün getir- digi yükleri taşımamak, olası erkilerinden uzaklaş- mak ve şiirime kendi serüvenimi yaşatmak için pek çok kişinin arkasından koştugu ünü yok ettim. Bel- ki bir kahraman olarak degil ama iyi bir şair olarak Sevgili Yoldaş Kurbağalar'a getirdim. - Odüllere bakış açınız nedir? Tekrar yanşmala- ra katılmavi düşünü>or nıusunuz? - Şafak Türküsü ve Müebbet Türküsü ile ödülle- re katılmamın nedeni cezaevındeki sesimi ve sesi- mizi duyurma amacını taşıyordu. Diger kitaplanm- la herhangi bir ödüle katılmadım. Burada birçoklan gibi, ödül kurumlannın giderek bozulduğunu söyleyerek iyi-kötü ödül gibi aynm- lar yapmayacagım. Ödül, seçici kurullann ve bu ödüle katılanlann niyetlerinden bagrmsız olarak de- gerlendirilmeli. Ödüllendırilmeyi, dolayısıyla da ce- zalandınlmayı göze alarak yanşmaya katılıp başa- nlı bulunmadığınızda, ödül kurumlannı eleştirmenin bir anlamı yok. inanmıyorum. Olsa olsa ihmaldir. Ama bu ihmal bizim şevkimizi zaman za- man kırdı, zaman zaman üzdü. Belki de meseleyi biz tam olarak anlatama- dık, aktaramadık. Ancak beni büyük hayal kınkhgına uğratan, gerçekten öfkelendiren Sayın BozkurtKuruç'un tavndır. Devlet Tiyatrolan'nm ilanı- nı dahi vermedi. Bugünün parasıyla 80-100 milyon- luk bir ilan bütçelerinin dahi olmadı- gı cevabını aldık. Daha sonraki baş- vurulanmıza yanıt bile alamadık. Kı- nldıgım çok şey oldu, ama öfkelendi- gim tek tavır budur. 'Sağhklı bir ıkinci perde' - Özel sektör desteğinden söz ettin, ama bu destek saJt reklam verme aşa- masında kaldı yanılmıyorsam. Spon- sor bulamadın mı ya da yeterince ara- madın mı? M. D. - Aramaz olur muyum. Ara- dım tabii, ama tek başına destekleye- cek bi/ kurum bulamadım. Dediginiz gibi destek ler daha çok ilan olarak geldi, ama onlar da tek başına yeterli olmadı. Olamazdı da. Bu yıl dergi ola- rak düzenledigimiz "1. Uluslararası fs- tanbulÇoctıkTıyvtrosu Festnali"ne de sponsor bulamadık. Bu, ya bizim be- ceriksizligimiz ya da Türkiye'de ço- cuk gerçekten önemsenmiyor. - Festivalden söz açmışken bu ka- dar sıkışıkhk içinde bir de fesrival yû- künü omuzlamak doğnı muydu? M. D. - Bilmiyorum, ticari açıdan dogru degildi belki, ama ben zaten başından beri ticaret yapmıyorum ki. Bu proje benim dört yıldır gerçekleş- tırmek istediğım vemutlaka başlatıl- ması gereken birprojeydi. Sızin de çok yakından bıldiğiniz gibi Türkiye'de çocuk tiyatrosu önemsenmemekte, dahası küçük görülmektedir. Ayn bir uzmanlık alanı isteyen çocuk tiyatro- su üzerine egitim veren kurum yok- tur. Oysa çocuk, hatayı hiçbir biçim- de kabu! etmeyen, hepimizden daha dikkatlı ve eleştirel bir varlıktır. Bu ger- çegi gördükten sonra böylesi bir ham- leye başlamamak olamazdı. Olmama- lıydı. Bizde öncelikle eğirimin önemi- ni vurgulamak için altı hafta süreyle Grips Tiyatrosu'nun uzmanlanndan oluşan bir ekiple egitim programını gerçekleştirdik. Bunun yanında "1. Türkiye Çocuk Tiyatrosu Kurultayı" toplandı. 3 gün süren kurultay çalış- malannın sonunda çok önemli sonuç- lar ortaya çjktı. Bu sonuçlann en önemlilerinden biri olan korsan tiyatrolar gerçegi tüm çıplakhgıyla gözler önüne serildı ve bu yapıyı engellemenin denetim/de- gerlendirme noktasında bır çözüm bulmanın çalışmalan da kurultaydan sonra başladı ve devam ediyor. Ar- dından, bu tartışmalara somut örnek olması açısından festival gerçekleşti- nldi. Istanbul gibi bir megapol veya Türkiye'nin kültür başkentıne kap- samlı 1. Uluslararası Çocuk Tıyatro- su Festıvali kazandınldı. - Tabii ki gerek Çocuk Tiyatrosu Kunıltayı gerekse festival çok olumlu girişimler. Ama özellikle festivaUe ilgi- li olarak çok önemli maddi sorunlar yaşadın. Az önce de belirtmek istedi- ğımgibidergide varolan maddi sorun- lar üsrüne festivalk birlikte yenileri bindi. M. D. - Evet, ama geriye dönüp bak- tıgımda, bugüne gelecegirnizi bilsem bile aynı şeyleri yapardım. Belki ya- şayan bir organizma olan Tiyatro... Tiyatro... kapanmayla karşı karşıya kaldı, ama çocuk tiyatrosunda geriye dönüşün mümkün olmadıgı bir süreç başladı. Bu sürecin sonuçlannı belki 5-10 yıl sonra almaya başlayacagız, ama alı- nan sonuçlar daha dogru bir çocuk ri- yatrosunun hayata geçmesiyle yepye- ni bir tiyatro izleyicisinin oluşmasını saglayacak. Böyle bir sürecin başla- ması bile tek başına bir dergiyi feda etmeye değer bence. - Tüm bu olumsuz koşullara karşın ben Tiyatro-. Tiyatro-'nun ikinci per- deyi basiatacağpna inanıyorum,ama na- sd? M D. - Bilmiyorum. Bizim 5. yıl kut- lamalanmızdan bu yana kullandığımız bir amblemimiz var: Tryatrosuz kal- mayın. Bu amblemdeki Iogo iki gön- derme yapıyor. Biri dergisiz kalmayın, diğen ise tiyatrosuz kalmayın. Ikisi- nin birbirinden ayn düştüğünü düşün- müyorum. Birileri bir sanatı oluşruracak, bir başkalan da onlann belgelerini gele- cek kuşaklara aktaracak. Dergisiz ti- yatronun olamayacagını, olursa da buzda yazılmış olmaktan kurtulama- yacagını düşünüyorum. Bugünekadar- ki direnmemin altında yatan da buy- du. Ancak kanım bitti. Bitince diren- me gücüm de kalmadı. Şimdi artık top tiyatro dünyasında. Gerçekten bu dergıye ihtiyaç varsa omuz vermelerini, önce bu ekonomik kaostan çıkmamıza, sonra da daha sağhklı olarak yaşamamıza dönük çö- züm yollan önermeleri ve destek ol- malannı bekliyorum. Tiyatro... Tiyatro...'yu kapatmayı hiçbir zaman düşünmedim, ama ko- şullar dayattı. Kimbilir, belki perde arasını iyi degerlendirip daha saglık- lı bir ikinci perde ile seyircimn karşı- sına çıkanz. Amacımız da bu. YAZIODASI SELİM tLERt Zavallı İstanbul Istanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Işleri, biı kaç yıldır, A. Süheyl Ünver'in toplu eserini biz kazandırmaya çalışıyormuş. Yayımlanan kitapla yeni görebildim. A Süheyl Ünver'in Istanbulu'nda, eser sahib Istanbul mezartaşlan başındaki birfotoğrafıyla gö rülüyor. Tepede bu Istanbul mezarlığı. Aşağıda, kı yıda fabrika bacaları. Yürek yakıcı fotograf: Istan bul'u nasıl elbirlığ/yle gömdüğümüzü simgelergi bi. Ismail Kara'yla Salih Pulcu'nun birlikte hazır ladıklan... iyi ki de hazırladıkları kitabın sayfalann açıyorsunu2, Ünver'in birbirinden etkileyici Istan- bul resimleri çıkageliyor. Artık bir daha kavuşulma- mak üzereyitirilmiş istanbul; Eyüp, Fatih, Yediku- le derken Üsküdar'a kadar yitirilmiş, sonsuza ka- dar yitirilmiş... Süheyl Ünver yaşadığı Istanbul'un birçok sebep- le göçüp gittiğini, besbelli, herkesten önce algıla- mış çok değerii bir sanat adamı. Onu bir kez gör- müştüm, yıllar önce, üniversitede. Fotoğraflann- daki gibi soyluydu. Bütün eski zaman insanlan gibi, pek çok büyü- ğüm gibi, Ünver de 'iki' kültürün, doguyla batının sentezi sayılabilirdi. Imparatorluktan cumhuriye- te geçişte, cumhuriyetten daima onur duymuş böylesi sentez kişilen, bir yandan da ekinsel de- ğerlerimizde tarihî süreklilik ararlardı. Istanbul'un suluboya ve karakalem çizimlerini iliş- tirilmiş gönül incitici notlarda Ünver'in hangi en- dişelerle geçmişi yaşatmak istediği çok açık se- çik kavranabılıyor "20 Mart'ta yıktınlmaya başlanmıştı. Gayetmuh- kem birkâgirbina oldugu için güç yıkıyorlardı. Res- mini o esnada çizmiştim." (Aksaray'daki Mahmudiye Rüştiyesi'nin resmi 1940'ta çizilmiş, not 1984'te düşülmüş.) "Heykel ve kabartma parçalanndan bir kısmını Arkeoloji Müzesi'nde gördüm. Bunlarla Bizans'ı tahayyül edıyoruz." (Bizans'ı şimdi tahayyül bile edemryoruz.) "Istanbul'umuzun bu köşesini süsleyen bu par- ça oradan maalesef ebediyyen kaikmıştır." (1940'larda henüz varlığını koruyan bir sebil...) Yalnızca o kenar çiziktirmelerini okumak bile Is- tanbul için ne kadar üzülmüş bir insanı tanıtıyor bize. Bize bu kentın nasıl yok edildiğini her biri yas şarkısı o sözler belgelfyor. Bazı dostlarım Istanbul'u "hâlâ" sevdiklerini, "hâlâ" güzel bulduklannı söylüyorlar. Acaba Is- tanbul'un bugününü mü seviyorlar, yoksa anıla- nndaki Istanbul'a çağnşımlar sunan son bir iki ya- pı, bir çevre, bir sokak çöküntüsü mü onlan sev- giye, güzelliğe alıp götürüyor? Her birine dakıkalarca bakakaldığım şu Istanbul resimleri bana, çocukluğumun zamanlanndan, uzak, çok uzak bir şeyler fısıldadılar. Fakat hepsi- ni yıllar ve çaresiz ahşap mı sona erdirdi? Hangi 'tarihP kentte böylesine merhametsiz bir yok edtöş yaşanmış kr? ' -«- ^:f- Sonra yalnız Istanbul'da mı? 'Yenilik', 'çağ at- lamak', 'çağı yakalamak' ve asıl 'köşeyi dönmek' uğruna, ola ki, bütün yurtta! Krtabın 144. sayfasında Kandilli Rasathanesi'nin biri 1950'de, ötekisi 1952'de yapılmış iki resmi var. Benim rasathaneye gidişim 1959. Babam gö- türmüştü. Yıldızlan hemen göreceğimi sanıyor- dum. Yıldızlan... Gökyüzünü... Bir sonbahar günüydü. Kocaman teleskoplar görmüştük. O teleskoplardan birinin ille bizim evde olması- nı istemiştim. Geceleri yıldızlara bakabilecektim. Yıldızlar hayallerimdi. Onlarda saklıydı her şey. Bakar bakmaz hayallerim hep canlanacaktı. Şimdi bir 'zaman makinası' istiyorum: Erguvanlar ve yıldızlar altında Istanbul! Takvimde iz bırakan: "Kalamış'ta 8. VII. 1953 akşamı böyle idi. Belvû sahil gazinosu. Bu yer bugün mevcut, ama 32 se- ne önceki o hazyok. 50 sene önce burada olan, devhnin Kalipso Oteli yok. Yalnız bölümlü yerle- rin sıra ile damı görülüyor. Sağ başta resimdeki gibi yeni bir köşk görmüşüm ki çizmişim. Ama o zamanın temiz havası yok. 32 sene önce bu ci- varda caddeye nazır, deniz gören köşkte (ki resim- de görülmüyor) musikisi ile bizi yaşatan, beni ar- kadaşlığa kabuleden M. Selçuk'un hatırasını ya- şatamadım. Işte bir 'Belle vue'. Fikrimdeki bu res- min yalnız bu kısmı artık benim tek hatıram oldu. Buna da razı olalım yoksa bu da olamaz. Bu nâ- tamam hatıra daha başka ne ifade edebilirdi bil- mem. Bu resim oturduğumuz yerin bir hatırası olabilirse ne mutlu bize!" A. Süheyl Ünver, 1. VII, 1985. MrtJu Son' Taksim Sahnesi'nde • Kültür Servisi - Ankara Devlet Tiyatrosu tarafindan sahnelenen Mutlu Son adlı oyun, 21-27 Aralık tarihleri arasında Taksim Sahnesi'nde izleyicilerin begenisine sunulacak. Bertolt Brecht ve Elisabeth Hauptmann'ın yazdıgı oyunu, Yücel Erten Türkçeleştirdi. Yücel Erten'in yönettigi ve Brecht'in 100. dogum yıldönümü nedeniyle repertuvara alınan oyunun müzikleri Kurt Weil'e ait. Oyunda; Çetin Tekindor, Alpay Izbırak, Adnan Erbaş, Tülay Artuk, Sunay Artuk, llham Yazar, Hüseyin Soysalan, Oktay Dal, Tülay Çimenser, Tülay Bursa, Hatice Aytan Gençler ve Zerrin Ekipmen rol alıyor. Acid Trippin CRR'de • Kültür Servisi - Acid Trippin, 25 Aralık Cuma akşamı saat 19.30'da CRR Konser Salonu'nda müzikseverlerle buluşacak. Ali Perret (keyboards) liderligindeki grup, Raci Pişmişoglu (bas), Ercüment Ateş (gitar), Oguz Büyükberber (bas klarinet ve klarinet), Yahya Dai (saksofon), Aytek (vokal ve loop), Murat Uncuoglu (dj, loop ve sample), Murat Özbey (perküsyon) ve Volkan Öktem'den (davul) oluşuyor. Konserde aynca Berlin'den gelen konuk sanatçı Joe da (flüt ve vorkal) yer alacak. BiHent Ortaçgil konseri • Kültür Servisi - Bülent Ortaçgil, Erkan Oğur (gitar), Gürol Agırbaş (bas), Cem Aksel (davul) ve Hakan Beşer (vurmalı çalgılar), yann akşam saat 22.30'da Jazz Çafe'de müzikseverlerle buluşacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle