23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET OLAYLAR VE GÖRÜŞLEÎÎ 22 KASIM 1998 PAZA Bir Söyleşi HUSNUA.GOKSEL B ir kere delin- mekie anaya- sa>a bir şey ol- maz", "Benim köylümccbin- den on aydın çıkanr", "Topunuza hodri meydan", "Dün dündür bugün de bugün", "Ba- na sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsi- nizr , "Susurluk sorununu çözemezsem başbakanlık bana haram olsun", "Tari- katların iyileri de vardır", "Orta As- ya'dan buraya nasıl gelmişsek, buradan Avrupa'nın ortasına da öyle gideceğiz. jNasü nıı gideceğiz? Camilerimizle, bay- rakJanmızla gideceğiz." Yukandakı tümceler son on on beş yıl içinde Türkiye Cumhuriyeti devle- tinin en yüksek katlannda sorumluluk almış. en yüksek orunlannda altmış beş milyon insanın yazgısına yön verebile- cek yetkilerle donatılmış kişilerin ağız- lanndan çıkmıştır. Bunlar meydanlarda büyük topluluklara söylenmiş, coşkulu alkışlarla, yüreklendirici sloganlarla onaylanmıştır. Kendimizi aldatmayalım, toplumu- nıuzun röntgen fılmidirbunlar. Birtop- lumun ekin düzeyi. o toplumu oluştu- ran bıreylerin ekin ortalaması değil, ço- ğunluğun ekin düzeyidir. Türkiye Bü- yük Millet Meclisi oturumlannın tele- vızyona yansıyan görüntü ve konuşma- lan da seçilenlenn ekin düzeyini belir- ten başka bir röntgen filmi değil mi? Seçim eğik yüzeyıne (sath-ı mailine) girdiğimiz bugünlerde bu röntgen film- lenni incelemek toplumun hastaJığına ya da sağlığına konacak tanı için çok ya- rarlı olur. Türkiye'nin nerde, ne yaptı- ğmı, ne olduğunu da gösterir. Türkiye Cumhuriyeti, hızla değişen bir dünyada tarihini, coğrafyasını, yerini, değerini bilmek, saptamak durumunda- dır. Katı tarih yasalannın acıması, hoş- görüsü yoktur. Toplumun yasalannın ürünüdür tarih yasalan. Toplumu ya- panlar bireyler olduğuna göre, tarih bi- reylerin ürünü olarak ortaya çıkar. Bi- reylerin bağımlı olduğu biyolojı yasa- lanna, yani doğa yasalanna bağimlıdır tarih yasalan. Insan, doğa yasalannı se- zen, araştıran. yorumlayan, kendi yara- nna kullanan tek canlıdır. Doğaya ege- men olan, tarihe de egemen olur. Bunun yolu akıl yolu, bunun yolu bilim yolu- dur. Cumhuriyetin yetmiş beşinci yılmda, tüm yurt yüzünü kaplayan bugüne ka- dar görülmeyen derecede coşkulu et- kinliklerin, sokaklan, caddeleri. meydan- lan dolduran milyonlann sonu gelme- yen dalgalar halinde Anıtkabir'i ziyaret eden yüz binlerin, ruhbilimsel yöntem- lerle incelenmesi. sanınm bize çok şey öğretir. Olaylann alttnda yatan ruhsal dür- tü bir tepki mi? Bir arayış, bir umut mu acaba? Olümünden altmış yıl sonra Ata- türk de toplum için bir arayış, bir bek- leyiş midir yoksa? Altı ay içinde yapılacak erken seçim de bir arayış. bir bekleyiş değil mi? Ne- yi bekliyor Türkiye? Bunun yanıtı bu- günün kimseye doyum sağlayamadığı olabilir mi? Toplum rahatsız, toplum te- dirgin, toplum doyumsuz. Yalancılık- tan, utanmazlıktan. se\ gisızlikten rahat- sız. Süreğen olduğu için. yavaş yavaş ge- liştirildiğı için başlangıçta ve büyük ço- ğunluk için hâlâ belırgin çizgıleri ile ay- nmına vanlmıyorbu gerçeğin. Politika- cı en ağır sözlerle karşısındakileri kö- tüleyerek politika yapıyor, yaptığını sa- nıyor. Cehalet dalkavukluğunu "halkçı- lık" diye yutturuyor. Medya yozbeğeni- yi körüklüyordurmadan. Savunması da "halkın bunu beğenmesi". En kaba ha- reket \e espnler sanat olarak sunulu- yor. "Halk bunu beğeniyormuş!" Köşe yazarlan kendilerinin en önemli kişiler olduğunu, halkın kendilerini ne kadar be- ğendiğini anlatmak çırpınışı içinde övü- nüp duruyorlar. Çıkıyor bir politika lideri haykınyor: "Ezan diyoruz, ekmek diyoruz,hürriyet diyoruz!.." Alkışlanıyor, alkışlanıyor. Yüz binlerce minareden, yüz binlerce ho- parlörden günde beş vakit ezan okunan, ezan sesinin duyulmadığı hemen he- men hiçbir yer olmayan bir ülkede "Ezan diyoruz" demenin anlamı nedir? Niye alkışlanır coşkuyla? Daha geçenlerde bir lider coşkulu bir meydan konuşma- sında, durup dururken "Bu ülkede her- kes istediği gibi ibadetedecektir" gıbi bir şeyler sö> ledı ve yüz binlerin alkışı din- mek bilmedi. Kim kimin ibadetine ka- nşıyor ki bu sözleri söylemek gereğini görüvor bu lıder? "Bu ülkede herkes is- tediği gibi serbestçe ibadet edecektir" diyeceğine. "Bu ülkede ramazandaoruç yiyen dayak yemeyecektir'* deseydi. di- yebilseydi, yine böyle alkışlanacak mıy- dı? Kim bilir, belki de alkışlanırdı. Ki- min neyi alkışladığı belli mı kı? Seçim lafi çıkınca cehalet dalkavuk- luğu da başladı. Yalnız şu gerçeği de unutmamak gerekir Cehalet okşandık- ça canavara dönüşür. "Meczuprl lar sa- rar dört bir yani. Yeni seçilecek parlamento. Türki- ye'nin yazgı (kader) çizgisini değiştire- cek bir parlamento olabilir. Fakat ne ya- zık ki lider atamalan ile oluşacak bu parlamento da yine. Liderler de bugün- küler olduğuna göre ne değişecek bıl- mem ki. Liderleri birbirlerine açıktan açı- ğa "düşman" olan, birbirleri için söy- lenmedik kem söz bırakmayan, aynı çiz- gide ıki partiden birinde alt sıraya dü- şen bir aday, birinci sıra vaadi ile seçil- meyi garanti ederek öbür partiden mil- letvekili olunca ben kime, nasıl saygı du- yanm. Milletvekili. bana. yani seçme- nine sormadan başka bir partiye girer- se ben ona nasıl saygı duyanm. Aynı ya da benzer yöntemlerle benzer taneler- den dizilecekse tespih, ne değişecek ki? Hiçbir şey! Ucundaki püsküllü imame ile tespi- hi kabullenip "Yasabur" çekmek düşe- cek bize yine. Ve "devtet çarkı" bugün- kü gibi dönmeyi sürdürecek yine. Na- sıl dönüyor bu çark? Devlet bugün gün- deme egemen olabiliyor mu acaba? Olay- lann peşine mi takılıyor yoksa? Galiba ikinci olasılık geçerlı. 15 Mayıs 1984 günü Cumhurbaşkan- lığı ve TBMM BaşkanJığf na "Türki- ye'de Demokratik Düzene İlişkin Göz- lem ve İstemler" başlıklı bir dilekçe ve- rilmişti. Kamuoyunda "Aydınlar Dilek- çesi" olarak adlandınlan, 1300 aydının imzaladığı bu metın, Türkiye'de öJüm ce- zalannın kaldınlmasım da içeriyordu. Bu metni hazırlayanlar da mahkemeye ve- rildi. Mamak'taki 1 Numaralı Sıkıyöne- tim Mahkemesi'nde aylarca yargılan- dılar. Dönemin Devlet Başkanı, ölüm ceza- sını şu tümce ile savunmuştu: "Asma- yalım da besleyelim mi?" Ve 17 yaşın- da bir çocuğu astılar. Şimdi Marmaris'te. gazetelerdeki por- no fotoğraflardan kopya çekeceğine bir "sütten çıkmış kaşık" resmi yapmaya çalışsm!.. 1985 yılı eylül ayında "Türk Tabip- ler Birüği Merkez Konseyi", "Türki- yp'de Öliim Ozasmın ICalrtınhnag" için bir girişimde bulundu, "Düzeni Bozma" savı ile mahkemeye verildiler. Birkaç gün sonra bir köşe yazan bu girişimi destekleyen bir yazı yazdı. "Mahkeme- ye etki" savı ile o da mahkemeye veril- di. Mahkemenin aradığı bilirkişi, birhu- kuk profesörü, yazann suçunun "mah- kemeye etki" değil, "halkı is\ana teş- vik" olduğunu belirten bir rapor verdi. Şimdi ne yapıyor devlet? Türkiye'de ölüm cezasını kaldırmaya çalışıyor. Böy- le mi olmalıydı? Türkiye'de ölüm ceza- sının kaldınlmasının onuru, dolaylı da olsa, Apo'ya mı bırakılmalıydı? Zaman silindiri ve aydın iyimserliği, aydın inadı, aydın sabndır bu ülkeyi ay- dınJığa çıkaracak olan güç. Evet, aydın iyimserliği, aydın inadı, aydın sabn... Iğne ile küyu kazar gibi. Ya da sevdası- na kavuşmak için dağı delip arkasında- ki suyu ovaya akıtmayı amaçlayan Fer- hat gibi yılmadan, umutsuzluğa kapıl- madan uğraşa, uğraşa, uğraşa!.. Ferhat deyince şu dize usuma geldi: "Dağlan delen Ferhat diz bovu camur- dasın." ARADA BfR M.İSKENDER ÖZTLRANLI Geç Bile Kaldınız! Ölüm cezasının Türk Ceza Yasası'ndan çıkanl- ması için Adalet Bakanlığı'nca başlatılan çalışma- lar, siyasal hesaplarla ve "acele edilmemesi", "re- ferandumun sözkonusu olabileceği" gerekçele- nyle şimdilik ertelenmiştir. Hemen söyleyelim ki uygarlık ve çağdaşlık yo- lundaki girişimlerde referandumdan söz edile- mez. Anayasamızda böyle bir yargı da yoktur. Ya- sa yapmak ve yasa değiştirmek Meclis'in görevi ve yetkisi içindedir. Ayrıca ölüm cezasının kaldı- nlması konusunda devlet adamlanmız geç bile kalmışlardır. 1961 Anayasasrnınyürüriüğegirmesinden son- ra birçok hükümet ızlencesinde "çağını yitirmış Türk Ceza Yasası'nın yeni anayasanm esprisine getirileceğı" yolunda tümceJere yer verilmiştir. Ne yazık ki bunun tersi gerçekleşmiş, dünyanın en çağdaşanayasalarından biri olan 1961 Anayasa- sı, "ceza yasasının esprisine uydurulmuştur". 1971, 1973 değişiklikleri ve 1982 Anayasası bu- nu kanıtlayan belgelerdir. 1982'den sonra Adalet Bakanhğı biryarkurul oluş- turmuş, bu yarkurulun hazırladığı "Ceza Yasası ön- tasarısı" 1986'daBakanlığasunuknuştur. Bunun ardından baroların da düzenlediği ya da katıldığı panel, seminer ve toplantılarda tasan olgunlaş- mıştır. Son düzenleme ve Meclis'e sunuluş biçi- miyle, ölüm cezası yerine "yaşam boyu ağırlaş- tınlmış hapis" cezası getirilmiştir. Üstelik bu ce- za 15 yıldan beri uygulamadan kaldınlmıştır. Ne var ki tasan da sıra beklemektedir. Bir türlü Mec- lis gündemine alınmamıştır. Oysa ölüm cezasına ceza demek olanaksızdır. Bir kişıyi öldürmek, "onu yok etmektir, cezalan- dırmak değildir." Yok edilen, ortadan kaldırılan bir kişi cezalandırılmış sayılamaz. Bir insana ve- rilen ceza ancak yaşadığı sürece uygulanabilir. Öte- ki dünyaya giden insan, bir bakıma kurtulmuş de- ğil midir? Bilindiği gibi bu ceza uygarlığın önünde geri çekilmiştir. Nerede yaygın olmuşsa, orada "bar- barlık egemen olmuştur". Nerede azalmışsa, ora- da "uygarlığın egemen olduğu" görülmüştür. Çağdaş insanlık, ölüm cezası diye bir ceza tanı- mamaktadır. Unutmayalım ki bir zamanlar h/rsızlık suçlanna da ölüm cezası verilmekteydi. Sonradan bu uy- gulama kaldırıldı. Ama "hırsızlarne azaldı, ne de çoğaldı". Ölüm cezası da dünyanın hiçbir yerin- de cinayet olaylarını önleyememektedir, önleye- mez de. Çünkü bu ceza caydırıcı değildir. Daha etkin ve caydırıcı olan, "yaşam boyu hapis" ce- zasıdır. NÂZIM HÎKMET KÜLTÜR VE SANAT VAKFI KÜLTÜR-SANAT-EDEBlYAT SÖYLEŞtLERl-3 ATTİLÂ İLHAN Gün : 24 Kasım 1998 Salı saat: 18.30 - 20.30 Yer . Nâzım Hikmet \r akfı Kültür Merkezi SıraselvüerCad. No: 48 Kat: 1 Taksim/lst. Tel.(0212)252 63 14-15 KKTC ve Batı'nın Devletleri RAHMİ KUMAŞ Birleşmiş Milletler Türk Derneği Başkanı K uzey Kıbns Türk Cumhunveti Devleri (kuruluş günü 15 Kasım 1983'tür) 15 yaşını doldurdu. 3355 km : büyükJüğünde topra- ğı olan, 165 bin kişilik budev- leti Türkiye'den başka tanıyan devlet yok. Eğer Batı denen ABD, Kanada, In- giltere, Almanya, Fransa, ltalya gibi devletler- den bir ya da birkaçı KKTC'yi tanımış olsa, bu dev let çok devletçe diplomatik ilişki kurulan bir devlet olurdu. Gerçekte KKTC'nın birhukuksal temeli var- dır. 13 Şubat 1975 günü kurulan Kıbns Türk Fe- dere Devleti'nin Başkanı RaufDenktaş ile Gü- ney Kıbns'ın Başkanı Makarios 27 Ocak 1977 günü bir araya gelip görüşmelerde bulundukla- nna göre Rumlar bu devleti tanıdılar demektir. KKTC'nin, hukuksal temeli yanmda toprağı ve bir dili konuşan, ortak kültür ve amacı olan bir halkı olduğuna göre bu kuruluş birdevlettir. Batı bunu tanımamış da olsa... Ama ben. Batı'nın, KKTC'nin nüfus ve yü- zölçümü bakımından gerisıne düşen nice dev- leti tanıdığmı görünce bu çelişkiyi kamuoyuna yansıtmak istedim. içinde 45 devleti banndıran Avrupa anakara- sında Ajıdorradiye bir devlet vardır; nüfusu 51 bindir, 453 km2 büyüklüğündedir. Şu ünlü ku- mar ülkesi Monaco'nun nüfusu 29 bin, yüzöl- çümü 1.95 km2'dir. San Marino devleti 61 km2 'lik alanda 25 bin kişiliktır. Uechtenstein 160 km2 büyüklüğünde, 28.000 nüfusludur. Vati- kan adındaki din devletinin büyüklüğü 0 44 km2. nüfusu da 750. Görülüyor ii, bu 5devle- tin büyüklükleri toplarru KKTC'nin buyüklügü-^ nün 1/5'i olurken, ıiuRıs'topiamlan da KKTC* nüfüsunun 2/3 'ünü bulmaktadır. Bu devletler, Bir- leşmiş Milletler Orgütüüyeside değillerdir,do- layısıyla buraiarda BM Derneği de yoktur. Ger- çi Avrupa'da BM üyesi olmadığı halde BM Der- neği olan devletler var. Bunlar İsviçre, CebeH- tank(Gibraltar) ile Isleof Man adındaki devlet- lerdir. Bu üç devletin United Nations Associati- on (UNA) adındaki Birleşmiş Milletler Dernek- leri WFUNA (World Federation of United Na- tions Association) üyesidirler. Unutmadan söy- leyelim, Cebeihank'ın yüzölçümü 6 km 2 , nüfu- su 30 bindir. Ingiltere'nin güneyindeki IsleofMa- n'in büyükJüğü 572 km 2 , nüfusu da on bindir. Bu küçücük devletlere tanman WFUNA (Bir- leşmiş Milletler Demekleri Dünya Federasyo- nu) üyeliğini, KKTC'de kurulan bir Birleşmiş Milletler Demeği'ni Batı tanırmı acaba? Asya'da ıse niüyşujpCTC'nin nüfiısundan az devlet yoktur. ise! DUNYAYA ARMAĞANLAR GÜNÜ'NDE NTV'DE BULUŞALIM... DOĞAYA BİR ARMAĞAN VERİN... OZÜMÜN BİR PARÇASI OLUN TEM A TEMAVakfi * Wîndows 3 11. Wim!ows 95. Windows 98 programlanna haknn, * Ms Ofîice 95 ve 9~ egınmı verebılecek. * Kullanıcılara vazılım \e donanıra konusunda destek \erebilecek. * Nenvork kabloiaması M nemork anzalannda müdahale edebılecek, * Wın NT 4.0 ışletım sıstemı \t Back Office uygulamalannı, fF\change Sener, Prox_v Server, tatemet Informatıon Server) kullanabılen StSTEM DESTEK ELEMANI anyor tlgilenenlenn CVlerini 0 212 281 1! 32 no !ufeksa21 Kasan 1998 Cuma mesaı saaD bıtımıne kadar göndennelen nca olunur. ÇmrÇmenSL EmldkKredıBloklanÂ-lBlokD 10$0620UventİSTASBLL TEL 0212283 7816<pbxı 22 KASIM DA SPOR, SANAT VE İŞ DÜNYASINDAN ÜNLÜLER, DOĞAL HAYATI KORUMA ÇALIŞMALARINA KATKI İÇİN GÜN BOYUNCA CANLI YAYINDA NTV'DE, ^ yal- ^rKKTTTderı alih ve nüfus bakımından geridir. Bunlann ilki Sao Tome ve Principe (960 km 2 ve 125 bin nüfus), Seyşeller de (410 km 2 ve 71 bin nüfus) ikincisidir. Amerika anakarasında 35 devlet vardır; bunlann 6'sı KKTC'den küçüktür. Işte bu devletler: Antigua ve Barbuda (443 km 2 , 64 bin nüfus), Dominika(751 km 2 , 85 bin nüfus), Grenada (344 km 2 , nüfus 84 bin), Saint Kidds ve Nevis (252 km 2 , 40 bin nüfus), Saint Lucia (616 km 2 , 153 bin nüfus), SaintVuıcentve Grenadin- ler(388krtf, 106 bin nüfus). Okyanusya'da, yani Bü- yük Okyanus'un içinde ora- ya buraya serpilmiş 11 ada devletinin 7'si KKTC'den küçüktür. Bu devletler şun- lardır: Batı Samoa (2832 km2, 156 bin kişi), Kriba- ti (886 km 2 , 65 bin kişi), \auru(21.4km2 ,8100nü- fuslu), Tonga(747 km 2 ,108 bin nüfus), Tuvahı(24 km 2 , 9 bin nüfuslu). Vanuatu (14.763 km 2 , 150 bin kişi) ve 114 bin nüfuslu Mikro- nezya. Yüzölçümü ve banndır- dıklan kişi bakımından KKTC'den küçük olan bu 20 devletin bir ortak özel- liği vardır ki, o da KKTC 'de yoktur. Bu devletlerin tü- münün dini Hıristiyanlık- tır. Işte Batı! Rönesans ve Reformu'nu kendi içinde yaşayan Batı... • • • • oO O G A L H A Y A T I KORUMA DERNEĞİ TÜRKKALPVAKFI 19 Mayıs Cd. No: 8 Şişli/İSTANBUL Tel: (0 212) 212 07 07 (pbx) 10 Hat Fate: (0212)212 68 35 mrv 22 KASIM PAZAR GÜN BOYU ŞIYAS 3.ASÜYEHUKUK MAHKEMESt'NDEN Sayı: 1998,473 Davacı TDÇİ Genel Müdürlüğü Vekili Avukat Alı Çimen tarafından dava- lılar Ahmet Yılmaz ve müştereklen aleyhıne açı- lan cebn tescıl davasında; Tûm aramalara ragmen adresleri tespit edılemeyen davalı Ahmet Yılmaz'ın 8. 12.1998 günü saat 09.00'da mahkemede bızzat hazır buluıımas! veya kendısını bir vekilie temsil etürmesi, aksi takdirde yoklugunda duruşma yapılıp karar veri- leceğı hususu tebliğ ohmur. Basrn: 56363 MATEMATİK DERSt VERİLİR 0212 653 46 04 PENCERE Çankaya ve Osmanlı.. Ertuğrul Özk'ök'ün köşesinde okudum; Viya na gezisinde Cumhurbaşkanı Demirel: "- Atatürk benim için kişi değil bir kavramdır demiş, "Atatürk kavramını zedelemeden geçmiş le banşmak lazım. Osmanlı sadece hanedan de ğil. Vahdettin dışında 36 sultan var. Bunlar kah ramandır. Hanedan Kanuni Süleyman'/a bitmi yor. Üçüncü Mehmet de Viyana kapısına dayan mış. Sultan Vahdettin'e kızıp bütün geçmişe kız mak olmaz." (Hürriyet, 20 Kasım 1998) Özkök'ün haber başlığı: "Ata'yı incitmeden Osmanlı ile banş" • 5 Kasım 1998 günü bu köşede "Osmanlı ve Cumhuriyet" başlığıyla yayımlanan yazım şöyle baş- lıyor: "Sordu: - Bir toplum, bir ulus, bir halk geçmişinden ko- puk yaşayabilir mi?.. - Anlamadım. - Atatürk Cumhuriyeti diyorsunuz, 600yıllık Os- manlı'yı siliyorsunuz, olurmu?.. - Olmaz. Yüzüme şaşkınlıkla baktı: - Ben seni, başka türiü düşünüyorsun diye bi- lirdim. - Yanlışın var. - Nedir yanlışım?.. - Osmanlı tarihine Cumhuriyet'ten sonra sahip çıkılmaya başlandı; 1923 öncesinde bu yoldaki çabalaryok denecek kadar az; belki de sıfıra sı- fır, elde var sıfır." • Demirel'in okulda çalışkan bıröğrencı olduğu bi- liniyor; tarih dersinde de lyi imiş... Cumhurbaşkanı belleğini tazelerse anımsaya- bilir, okul tarih kitapları padışahların övgüleriyle dolup taşar; Osmanlı fetihlerini yere göğe koya- mayız; ilkokul, ortaokul, lisede okuyan çocukları- mız "şanlı geçmişimiz"\e koşullanarak diploma- larını alırlar. Peki, gerçek böyleyken "geçmişimizle banş- mak" neanlamageliyor?.. Kimileri bu deyişi belli bir politika yolunda özel- likle kullanıyorlar; Islamcı kesımlerin işi gücü "Vah- dettin 'in vatan haini değil, kahraman olduğu " pro- pagandasını yapmaktır, amaçları da belli değil mi!.. "Geçmişimizle banşmak" bunlann sloganı- dır. Oysa bir halk, bir ulus, bir yurttaş tanhıne ne küsebilir, ne de tarihiyle barışabilir!.. Çünkü tarih çağdaş dünyada bilimsel yöntemlerle saptanıyor; bu alanda ne palavraya yer var, ne de duyguya... • Yukarda sözünü ettiğim "Osmanlı ve Cumhu- riyet" başlıklı yazımdan alıntılar yapmak istiyo- rum: "Bir insanın tarihine sahip çıkabilmesi için bi- linçlenmesi ilk koşuldur. Matbaa Osmanlı 'ya 250 yıllıkgecikmeylegirdi. Yazı devrimi 1928'deger- çekleştiği zaman kitaplığımızda 25 bin kitap var- dı; bunlann da çoğu ıvırzn/ırdan oluşur. Osman- lı da üniversiteyoktu. Üniversitesiz toplum beyin- siz insan gibıdir; ne tarihini bilir, ne geleceğini düşünebilir. Osmanlı okullannda doğru dürüst ta- rih kitabı da yoktu; geçmişe söylencelerle yöne- lirdik. Osmanlı tarihine yönelikciddi çalışmalarcum- huriyetten sonradır. Yalnız Osmanlı 'ya değil, Ana- dolu'da boyatmış bütün uygariıklara cumhuriyet devriminden sonra bilimsel yöntemlerle sahip çı- kılıyor." • Sayın Demirel cumhurbaşkanıdır; tarih bilinci tüm ülke için önemlidir. Çankaya'nın geçmişe bilimsel yöntemle eğil- mesi, "Ata'yı incitmez, Atatürk kavramını zedele- mez." Mustafa Kemal "Yaşamda gerçekyol gös- terici bilimdir" dememiş miydi!.. Cumhuriyet k i t a p l a r ı İlhan Selçuk ENEL HAKK'IN HAKKI 391 sayta 1 hamur, Akvı - Bektaşi toplumunun kör kuyulardan yüksclen çığlığına "PENCERE"sıni ardına dek aı;an Ühan Selçuk'un son yapıtı. Bu kıtapta resmı ideolojiyle aynı paralelde debelencn aydın du\arsızlığına yuz verilmi\or. Halk dalkavukluğu da yok. Bu kıtap, konuya yakından tutulan bir ışıldak. BÜTÜN KİTAPÇILARDA y CumhuriyB< Çağ Pazariama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 V kitap kulubB (34334}Cağaloğlu-lstanbul Tel (212)514 0196 ILAN Türkiye Yol, Yapı, Inşaat Işçileri Sendikası'nın 14 Kasım 1998 Cumartesigünü saat 9.30'da Devlet Su Işleri (DSl) Kon- ferans Salonu Yücetepe-ANKARA adresinde yapılan Ola- ğanüstü Genel Kurulu'nda alınan kararlar aşagıdadır. Sendikamız Tüzüğünün 1., 4., 20., 26., 27., 40.. 46., 50.. 57. maddelerinde değışiklik yapıldı. Ek madde: 2 yürürlük- ten kaldınldı. 2821 sayılı Kanunun 9. maddesi uyannca ilan olunur. TÜRKİYE YOL, YAPI, İNŞAAT İŞÇİLERİ SENDİKASI (YOL-tŞ) YÖNETtM KURLLL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle