Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET
OLAYLAR VE GÖRÜŞLEÎÎ
22 KASIM 1998 PAZA
Bir Söyleşi
HUSNUA.GOKSEL
B
ir kere delin-
mekie anaya-
sa>a bir şey ol-
maz", "Benim
köylümccbin-
den on aydın
çıkanr", "Topunuza hodri meydan",
"Dün dündür bugün de bugün", "Ba-
na sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsi-
nizr
, "Susurluk sorununu çözemezsem
başbakanlık bana haram olsun", "Tari-
katların iyileri de vardır", "Orta As-
ya'dan buraya nasıl gelmişsek, buradan
Avrupa'nın ortasına da öyle gideceğiz.
jNasü nıı gideceğiz? Camilerimizle, bay-
rakJanmızla gideceğiz."
Yukandakı tümceler son on on beş
yıl içinde Türkiye Cumhuriyeti devle-
tinin en yüksek katlannda sorumluluk
almış. en yüksek orunlannda altmış beş
milyon insanın yazgısına yön verebile-
cek yetkilerle donatılmış kişilerin ağız-
lanndan çıkmıştır. Bunlar meydanlarda
büyük topluluklara söylenmiş, coşkulu
alkışlarla, yüreklendirici sloganlarla
onaylanmıştır.
Kendimizi aldatmayalım, toplumu-
nıuzun röntgen fılmidirbunlar. Birtop-
lumun ekin düzeyi. o toplumu oluştu-
ran bıreylerin ekin ortalaması değil, ço-
ğunluğun ekin düzeyidir. Türkiye Bü-
yük Millet Meclisi oturumlannın tele-
vızyona yansıyan görüntü ve konuşma-
lan da seçilenlenn ekin düzeyini belir-
ten başka bir röntgen filmi değil mi?
Seçim eğik yüzeyıne (sath-ı mailine)
girdiğimiz bugünlerde bu röntgen film-
lenni incelemek toplumun hastaJığına ya
da sağlığına konacak tanı için çok ya-
rarlı olur. Türkiye'nin nerde, ne yaptı-
ğmı, ne olduğunu da gösterir.
Türkiye Cumhuriyeti, hızla değişen bir
dünyada tarihini, coğrafyasını, yerini,
değerini bilmek, saptamak durumunda-
dır. Katı tarih yasalannın acıması, hoş-
görüsü yoktur. Toplumun yasalannın
ürünüdür tarih yasalan. Toplumu ya-
panlar bireyler olduğuna göre, tarih bi-
reylerin ürünü olarak ortaya çıkar. Bi-
reylerin bağımlı olduğu biyolojı yasa-
lanna, yani doğa yasalanna bağimlıdır
tarih yasalan. Insan, doğa yasalannı se-
zen, araştıran. yorumlayan, kendi yara-
nna kullanan tek canlıdır. Doğaya ege-
men olan, tarihe de egemen olur. Bunun
yolu akıl yolu, bunun yolu bilim yolu-
dur.
Cumhuriyetin yetmiş beşinci yılmda,
tüm yurt yüzünü kaplayan bugüne ka-
dar görülmeyen derecede coşkulu et-
kinliklerin, sokaklan, caddeleri. meydan-
lan dolduran milyonlann sonu gelme-
yen dalgalar halinde Anıtkabir'i ziyaret
eden yüz binlerin, ruhbilimsel yöntem-
lerle incelenmesi. sanınm bize çok şey
öğretir. Olaylann alttnda yatan ruhsal dür-
tü bir tepki mi? Bir arayış, bir umut mu
acaba? Olümünden altmış yıl sonra Ata-
türk de toplum için bir arayış, bir bek-
leyiş midir yoksa?
Altı ay içinde yapılacak erken seçim
de bir arayış. bir bekleyiş değil mi? Ne-
yi bekliyor Türkiye? Bunun yanıtı bu-
günün kimseye doyum sağlayamadığı
olabilir mi? Toplum rahatsız, toplum te-
dirgin, toplum doyumsuz. Yalancılık-
tan, utanmazlıktan. se\ gisızlikten rahat-
sız. Süreğen olduğu için. yavaş yavaş ge-
liştirildiğı için başlangıçta ve büyük ço-
ğunluk için hâlâ belırgin çizgıleri ile ay-
nmına vanlmıyorbu gerçeğin. Politika-
cı en ağır sözlerle karşısındakileri kö-
tüleyerek politika yapıyor, yaptığını sa-
nıyor. Cehalet dalkavukluğunu "halkçı-
lık" diye yutturuyor. Medya yozbeğeni-
yi körüklüyordurmadan. Savunması da
"halkın bunu beğenmesi". En kaba ha-
reket \e espnler sanat olarak sunulu-
yor. "Halk bunu beğeniyormuş!" Köşe
yazarlan kendilerinin en önemli kişiler
olduğunu, halkın kendilerini ne kadar be-
ğendiğini anlatmak çırpınışı içinde övü-
nüp duruyorlar.
Çıkıyor bir politika lideri haykınyor:
"Ezan diyoruz, ekmek diyoruz,hürriyet
diyoruz!.." Alkışlanıyor, alkışlanıyor.
Yüz binlerce minareden, yüz binlerce ho-
parlörden günde beş vakit ezan okunan,
ezan sesinin duyulmadığı hemen he-
men hiçbir yer olmayan bir ülkede "Ezan
diyoruz" demenin anlamı nedir? Niye
alkışlanır coşkuyla? Daha geçenlerde
bir lider coşkulu bir meydan konuşma-
sında, durup dururken "Bu ülkede her-
kes istediği gibi ibadetedecektir" gıbi bir
şeyler sö> ledı ve yüz binlerin alkışı din-
mek bilmedi. Kim kimin ibadetine ka-
nşıyor ki bu sözleri söylemek gereğini
görüvor bu lıder? "Bu ülkede herkes is-
tediği gibi serbestçe ibadet edecektir"
diyeceğine. "Bu ülkede ramazandaoruç
yiyen dayak yemeyecektir'* deseydi. di-
yebilseydi, yine böyle alkışlanacak mıy-
dı? Kim bilir, belki de alkışlanırdı. Ki-
min neyi alkışladığı belli mı kı?
Seçim lafi çıkınca cehalet dalkavuk-
luğu da başladı. Yalnız şu gerçeği de
unutmamak gerekir Cehalet okşandık-
ça canavara dönüşür. "Meczuprl
lar sa-
rar dört bir yani.
Yeni seçilecek parlamento. Türki-
ye'nin yazgı (kader) çizgisini değiştire-
cek bir parlamento olabilir. Fakat ne ya-
zık ki lider atamalan ile oluşacak bu
parlamento da yine. Liderler de bugün-
küler olduğuna göre ne değişecek bıl-
mem ki. Liderleri birbirlerine açıktan açı-
ğa "düşman" olan, birbirleri için söy-
lenmedik kem söz bırakmayan, aynı çiz-
gide ıki partiden birinde alt sıraya dü-
şen bir aday, birinci sıra vaadi ile seçil-
meyi garanti ederek öbür partiden mil-
letvekili olunca ben kime, nasıl saygı du-
yanm. Milletvekili. bana. yani seçme-
nine sormadan başka bir partiye girer-
se ben ona nasıl saygı duyanm. Aynı ya
da benzer yöntemlerle benzer taneler-
den dizilecekse tespih, ne değişecek ki?
Hiçbir şey!
Ucundaki püsküllü imame ile tespi-
hi kabullenip "Yasabur" çekmek düşe-
cek bize yine. Ve "devtet çarkı" bugün-
kü gibi dönmeyi sürdürecek yine. Na-
sıl dönüyor bu çark? Devlet bugün gün-
deme egemen olabiliyor mu acaba? Olay-
lann peşine mi takılıyor yoksa? Galiba
ikinci olasılık geçerlı.
15 Mayıs 1984 günü Cumhurbaşkan-
lığı ve TBMM BaşkanJığf na "Türki-
ye'de Demokratik Düzene İlişkin Göz-
lem ve İstemler" başlıklı bir dilekçe ve-
rilmişti. Kamuoyunda "Aydınlar Dilek-
çesi" olarak adlandınlan, 1300 aydının
imzaladığı bu metın, Türkiye'de öJüm ce-
zalannın kaldınlmasım da içeriyordu. Bu
metni hazırlayanlar da mahkemeye ve-
rildi. Mamak'taki 1 Numaralı Sıkıyöne-
tim Mahkemesi'nde aylarca yargılan-
dılar.
Dönemin Devlet Başkanı, ölüm ceza-
sını şu tümce ile savunmuştu: "Asma-
yalım da besleyelim mi?" Ve 17 yaşın-
da bir çocuğu astılar.
Şimdi Marmaris'te. gazetelerdeki por-
no fotoğraflardan kopya çekeceğine bir
"sütten çıkmış kaşık" resmi yapmaya
çalışsm!..
1985 yılı eylül ayında "Türk Tabip-
ler Birüği Merkez Konseyi", "Türki-
yp'de Öliim Ozasmın ICalrtınhnag" için
bir girişimde bulundu, "Düzeni Bozma"
savı ile mahkemeye verildiler. Birkaç
gün sonra bir köşe yazan bu girişimi
destekleyen bir yazı yazdı. "Mahkeme-
ye etki" savı ile o da mahkemeye veril-
di. Mahkemenin aradığı bilirkişi, birhu-
kuk profesörü, yazann suçunun "mah-
kemeye etki" değil, "halkı is\ana teş-
vik" olduğunu belirten bir rapor verdi.
Şimdi ne yapıyor devlet? Türkiye'de
ölüm cezasını kaldırmaya çalışıyor. Böy-
le mi olmalıydı? Türkiye'de ölüm ceza-
sının kaldınlmasının onuru, dolaylı da
olsa, Apo'ya mı bırakılmalıydı?
Zaman silindiri ve aydın iyimserliği,
aydın inadı, aydın sabndır bu ülkeyi ay-
dınJığa çıkaracak olan güç. Evet, aydın
iyimserliği, aydın inadı, aydın sabn...
Iğne ile küyu kazar gibi. Ya da sevdası-
na kavuşmak için dağı delip arkasında-
ki suyu ovaya akıtmayı amaçlayan Fer-
hat gibi yılmadan, umutsuzluğa kapıl-
madan uğraşa, uğraşa, uğraşa!..
Ferhat deyince şu dize usuma geldi:
"Dağlan delen Ferhat diz bovu camur-
dasın."
ARADA BfR
M.İSKENDER ÖZTLRANLI
Geç Bile Kaldınız!
Ölüm cezasının Türk Ceza Yasası'ndan çıkanl-
ması için Adalet Bakanlığı'nca başlatılan çalışma-
lar, siyasal hesaplarla ve "acele edilmemesi", "re-
ferandumun sözkonusu olabileceği" gerekçele-
nyle şimdilik ertelenmiştir.
Hemen söyleyelim ki uygarlık ve çağdaşlık yo-
lundaki girişimlerde referandumdan söz edile-
mez. Anayasamızda böyle bir yargı da yoktur. Ya-
sa yapmak ve yasa değiştirmek Meclis'in görevi
ve yetkisi içindedir. Ayrıca ölüm cezasının kaldı-
nlması konusunda devlet adamlanmız geç bile
kalmışlardır.
1961 Anayasasrnınyürüriüğegirmesinden son-
ra birçok hükümet ızlencesinde "çağını yitirmış
Türk Ceza Yasası'nın yeni anayasanm esprisine
getirileceğı" yolunda tümceJere yer verilmiştir. Ne
yazık ki bunun tersi gerçekleşmiş, dünyanın en
çağdaşanayasalarından biri olan 1961 Anayasa-
sı, "ceza yasasının esprisine uydurulmuştur".
1971, 1973 değişiklikleri ve 1982 Anayasası bu-
nu kanıtlayan belgelerdir.
1982'den sonra Adalet Bakanhğı biryarkurul oluş-
turmuş, bu yarkurulun hazırladığı "Ceza Yasası ön-
tasarısı" 1986'daBakanlığasunuknuştur. Bunun
ardından baroların da düzenlediği ya da katıldığı
panel, seminer ve toplantılarda tasan olgunlaş-
mıştır. Son düzenleme ve Meclis'e sunuluş biçi-
miyle, ölüm cezası yerine "yaşam boyu ağırlaş-
tınlmış hapis" cezası getirilmiştir. Üstelik bu ce-
za 15 yıldan beri uygulamadan kaldınlmıştır. Ne
var ki tasan da sıra beklemektedir. Bir türlü Mec-
lis gündemine alınmamıştır.
Oysa ölüm cezasına ceza demek olanaksızdır.
Bir kişıyi öldürmek, "onu yok etmektir, cezalan-
dırmak değildir." Yok edilen, ortadan kaldırılan
bir kişi cezalandırılmış sayılamaz. Bir insana ve-
rilen ceza ancak yaşadığı sürece uygulanabilir. Öte-
ki dünyaya giden insan, bir bakıma kurtulmuş de-
ğil midir?
Bilindiği gibi bu ceza uygarlığın önünde geri
çekilmiştir. Nerede yaygın olmuşsa, orada "bar-
barlık egemen olmuştur". Nerede azalmışsa, ora-
da "uygarlığın egemen olduğu" görülmüştür.
Çağdaş insanlık, ölüm cezası diye bir ceza tanı-
mamaktadır.
Unutmayalım ki bir zamanlar h/rsızlık suçlanna
da ölüm cezası verilmekteydi. Sonradan bu uy-
gulama kaldırıldı. Ama "hırsızlarne azaldı, ne de
çoğaldı". Ölüm cezası da dünyanın hiçbir yerin-
de cinayet olaylarını önleyememektedir, önleye-
mez de. Çünkü bu ceza caydırıcı değildir. Daha
etkin ve caydırıcı olan, "yaşam boyu hapis" ce-
zasıdır.
NÂZIM HÎKMET
KÜLTÜR VE SANAT VAKFI
KÜLTÜR-SANAT-EDEBlYAT SÖYLEŞtLERl-3
ATTİLÂ İLHAN
Gün : 24 Kasım 1998 Salı saat: 18.30 - 20.30
Yer . Nâzım Hikmet \r
akfı Kültür Merkezi
SıraselvüerCad. No: 48 Kat: 1 Taksim/lst.
Tel.(0212)252 63 14-15
KKTC ve Batı'nın Devletleri
RAHMİ KUMAŞ Birleşmiş Milletler Türk Derneği Başkanı
K
uzey Kıbns Türk Cumhunveti
Devleri (kuruluş günü 15 Kasım
1983'tür) 15 yaşını doldurdu.
3355 km
:
büyükJüğünde topra-
ğı olan, 165 bin kişilik budev-
leti Türkiye'den başka tanıyan
devlet yok. Eğer Batı denen ABD, Kanada, In-
giltere, Almanya, Fransa, ltalya gibi devletler-
den bir ya da birkaçı KKTC'yi tanımış olsa, bu
dev let çok devletçe diplomatik ilişki kurulan bir
devlet olurdu.
Gerçekte KKTC'nın birhukuksal temeli var-
dır. 13 Şubat 1975 günü kurulan Kıbns Türk Fe-
dere Devleti'nin Başkanı RaufDenktaş ile Gü-
ney Kıbns'ın Başkanı Makarios 27 Ocak 1977
günü bir araya gelip görüşmelerde bulundukla-
nna göre Rumlar bu devleti tanıdılar demektir.
KKTC'nin, hukuksal temeli yanmda toprağı
ve bir dili konuşan, ortak kültür ve amacı olan
bir halkı olduğuna göre bu kuruluş birdevlettir.
Batı bunu tanımamış da olsa...
Ama ben. Batı'nın, KKTC'nin nüfus ve yü-
zölçümü bakımından gerisıne düşen nice dev-
leti tanıdığmı görünce bu çelişkiyi kamuoyuna
yansıtmak istedim.
içinde 45 devleti banndıran Avrupa anakara-
sında Ajıdorradiye bir devlet vardır; nüfusu 51
bindir, 453 km2 büyüklüğündedir. Şu ünlü ku-
mar ülkesi Monaco'nun nüfusu 29 bin, yüzöl-
çümü 1.95 km2'dir. San Marino devleti 61
km2 'lik alanda 25 bin kişiliktır. Uechtenstein 160
km2 büyüklüğünde, 28.000 nüfusludur. Vati-
kan adındaki din devletinin büyüklüğü 0 44
km2. nüfusu da 750. Görülüyor ii, bu 5devle-
tin büyüklükleri toplarru KKTC'nin buyüklügü-^
nün 1/5'i olurken, ıiuRıs'topiamlan da KKTC*
nüfüsunun 2/3 'ünü bulmaktadır. Bu devletler, Bir-
leşmiş Milletler Orgütüüyeside değillerdir,do-
layısıyla buraiarda BM Derneği de yoktur. Ger-
çi Avrupa'da BM üyesi olmadığı halde BM Der-
neği olan devletler var. Bunlar İsviçre, CebeH-
tank(Gibraltar) ile Isleof Man adındaki devlet-
lerdir. Bu üç devletin United Nations Associati-
on (UNA) adındaki Birleşmiş Milletler Dernek-
leri WFUNA (World Federation of United Na-
tions Association) üyesidirler. Unutmadan söy-
leyelim, Cebeihank'ın yüzölçümü 6 km
2
, nüfu-
su 30 bindir. Ingiltere'nin güneyindeki IsleofMa-
n'in büyükJüğü 572 km
2
, nüfusu da on bindir.
Bu küçücük devletlere tanman WFUNA (Bir-
leşmiş Milletler Demekleri Dünya Federasyo-
nu) üyeliğini, KKTC'de kurulan bir Birleşmiş
Milletler Demeği'ni Batı tanırmı acaba?
Asya'da ıse niüyşujpCTC'nin nüfiısundan az
devlet yoktur.
ise!
DUNYAYA
ARMAĞANLAR GÜNÜ'NDE
NTV'DE BULUŞALIM...
DOĞAYA
BİR ARMAĞAN VERİN...
OZÜMÜN BİR PARÇASI OLUN
TEM A
TEMAVakfi
* Wîndows 3 11. Wim!ows 95. Windows 98 programlanna haknn,
* Ms Ofîice 95 ve 9~ egınmı verebılecek.
* Kullanıcılara vazılım \e donanıra konusunda destek \erebilecek.
* Nenvork kabloiaması M nemork anzalannda müdahale edebılecek,
* Wın NT 4.0 ışletım sıstemı \t Back Office uygulamalannı,
fF\change Sener, Prox_v Server, tatemet Informatıon Server)
kullanabılen
StSTEM DESTEK ELEMANI
anyor
tlgilenenlenn CVlerini 0 212 281 1! 32 no !ufeksa21 Kasan 1998 Cuma
mesaı saaD bıtımıne kadar göndennelen nca olunur.
ÇmrÇmenSL EmldkKredıBloklanÂ-lBlokD 10$0620UventİSTASBLL
TEL 0212283 7816<pbxı
22 KASIM DA
SPOR, SANAT VE
İŞ DÜNYASINDAN ÜNLÜLER,
DOĞAL HAYATI KORUMA
ÇALIŞMALARINA KATKI İÇİN
GÜN BOYUNCA
CANLI YAYINDA NTV'DE,
^ yal-
^rKKTTTderı alih ve
nüfus bakımından geridir.
Bunlann ilki Sao Tome ve
Principe (960 km
2
ve 125
bin nüfus), Seyşeller de
(410 km
2
ve 71 bin nüfus)
ikincisidir.
Amerika anakarasında 35
devlet vardır; bunlann 6'sı
KKTC'den küçüktür. Işte
bu devletler: Antigua ve
Barbuda (443 km
2
, 64 bin
nüfus), Dominika(751 km
2
,
85 bin nüfus), Grenada (344
km
2
, nüfus 84 bin), Saint
Kidds ve Nevis (252 km
2
,
40 bin nüfus), Saint Lucia
(616 km
2
, 153 bin nüfus),
SaintVuıcentve Grenadin-
ler(388krtf, 106 bin nüfus).
Okyanusya'da, yani Bü-
yük Okyanus'un içinde ora-
ya buraya serpilmiş 11 ada
devletinin 7'si KKTC'den
küçüktür. Bu devletler şun-
lardır: Batı Samoa (2832
km2, 156 bin kişi), Kriba-
ti (886 km
2
, 65 bin kişi),
\auru(21.4km2
,8100nü-
fuslu), Tonga(747 km
2
,108
bin nüfus), Tuvahı(24 km
2
,
9 bin nüfuslu). Vanuatu
(14.763 km
2
, 150 bin kişi)
ve 114 bin nüfuslu Mikro-
nezya.
Yüzölçümü ve banndır-
dıklan kişi bakımından
KKTC'den küçük olan bu
20 devletin bir ortak özel-
liği vardır ki, o da KKTC 'de
yoktur. Bu devletlerin tü-
münün dini Hıristiyanlık-
tır. Işte Batı! Rönesans ve
Reformu'nu kendi içinde
yaşayan Batı...
• • • •
oO O G A L
H A Y A T I
KORUMA
DERNEĞİ
TÜRKKALPVAKFI
19 Mayıs Cd. No: 8 Şişli/İSTANBUL
Tel: (0 212) 212 07 07 (pbx) 10 Hat
Fate: (0212)212 68 35
mrv 22 KASIM PAZAR
GÜN BOYU
ŞIYAS
3.ASÜYEHUKUK
MAHKEMESt'NDEN
Sayı: 1998,473
Davacı TDÇİ Genel
Müdürlüğü Vekili Avukat
Alı Çimen tarafından dava-
lılar Ahmet Yılmaz ve
müştereklen aleyhıne açı-
lan cebn tescıl davasında;
Tûm aramalara ragmen
adresleri tespit edılemeyen
davalı Ahmet Yılmaz'ın 8.
12.1998 günü saat 09.00'da
mahkemede bızzat hazır
buluıımas! veya kendısını
bir vekilie temsil etürmesi,
aksi takdirde yoklugunda
duruşma yapılıp karar veri-
leceğı hususu tebliğ ohmur.
Basrn: 56363
MATEMATİK
DERSt
VERİLİR
0212 653 46 04
PENCERE
Çankaya ve Osmanlı..
Ertuğrul Özk'ök'ün köşesinde okudum; Viya
na gezisinde Cumhurbaşkanı Demirel:
"- Atatürk benim için kişi değil bir kavramdır
demiş, "Atatürk kavramını zedelemeden geçmiş
le banşmak lazım. Osmanlı sadece hanedan de
ğil. Vahdettin dışında 36 sultan var. Bunlar kah
ramandır. Hanedan Kanuni Süleyman'/a bitmi
yor. Üçüncü Mehmet de Viyana kapısına dayan
mış. Sultan Vahdettin'e kızıp bütün geçmişe kız
mak olmaz." (Hürriyet, 20 Kasım 1998)
Özkök'ün haber başlığı:
"Ata'yı incitmeden Osmanlı ile banş"
•
5 Kasım 1998 günü bu köşede "Osmanlı ve
Cumhuriyet" başlığıyla yayımlanan yazım şöyle baş-
lıyor:
"Sordu:
- Bir toplum, bir ulus, bir halk geçmişinden ko-
puk yaşayabilir mi?..
- Anlamadım.
- Atatürk Cumhuriyeti diyorsunuz, 600yıllık Os-
manlı'yı siliyorsunuz, olurmu?..
- Olmaz.
Yüzüme şaşkınlıkla baktı:
- Ben seni, başka türiü düşünüyorsun diye bi-
lirdim.
- Yanlışın var.
- Nedir yanlışım?..
- Osmanlı tarihine Cumhuriyet'ten sonra sahip
çıkılmaya başlandı; 1923 öncesinde bu yoldaki
çabalaryok denecek kadar az; belki de sıfıra sı-
fır, elde var sıfır."
•
Demirel'in okulda çalışkan bıröğrencı olduğu bi-
liniyor; tarih dersinde de lyi imiş...
Cumhurbaşkanı belleğini tazelerse anımsaya-
bilir, okul tarih kitapları padışahların övgüleriyle
dolup taşar; Osmanlı fetihlerini yere göğe koya-
mayız; ilkokul, ortaokul, lisede okuyan çocukları-
mız "şanlı geçmişimiz"\e koşullanarak diploma-
larını alırlar.
Peki, gerçek böyleyken "geçmişimizle banş-
mak" neanlamageliyor?..
Kimileri bu deyişi belli bir politika yolunda özel-
likle kullanıyorlar; Islamcı kesımlerin işi gücü "Vah-
dettin 'in vatan haini değil, kahraman olduğu " pro-
pagandasını yapmaktır, amaçları da belli değil
mi!.. "Geçmişimizle banşmak" bunlann sloganı-
dır. Oysa bir halk, bir ulus, bir yurttaş tanhıne ne
küsebilir, ne de tarihiyle barışabilir!.. Çünkü tarih
çağdaş dünyada bilimsel yöntemlerle saptanıyor;
bu alanda ne palavraya yer var, ne de duyguya...
•
Yukarda sözünü ettiğim "Osmanlı ve Cumhu-
riyet" başlıklı yazımdan alıntılar yapmak istiyo-
rum:
"Bir insanın tarihine sahip çıkabilmesi için bi-
linçlenmesi ilk koşuldur. Matbaa Osmanlı 'ya 250
yıllıkgecikmeylegirdi. Yazı devrimi 1928'deger-
çekleştiği zaman kitaplığımızda 25 bin kitap var-
dı; bunlann da çoğu ıvırzn/ırdan oluşur. Osman-
lı da üniversiteyoktu. Üniversitesiz toplum beyin-
siz insan gibıdir; ne tarihini bilir, ne geleceğini
düşünebilir. Osmanlı okullannda doğru dürüst ta-
rih kitabı da yoktu; geçmişe söylencelerle yöne-
lirdik. Osmanlı tarihine yönelikciddi çalışmalarcum-
huriyetten sonradır. Yalnız Osmanlı 'ya değil, Ana-
dolu'da boyatmış bütün uygariıklara cumhuriyet
devriminden sonra bilimsel yöntemlerle sahip çı-
kılıyor."
•
Sayın Demirel cumhurbaşkanıdır; tarih bilinci
tüm ülke için önemlidir.
Çankaya'nın geçmişe bilimsel yöntemle eğil-
mesi, "Ata'yı incitmez, Atatürk kavramını zedele-
mez." Mustafa Kemal "Yaşamda gerçekyol gös-
terici bilimdir" dememiş miydi!..
Cumhuriyet
k i t a p l a r ı
İlhan Selçuk
ENEL HAKK'IN HAKKI
391 sayta 1 hamur,
Akvı - Bektaşi toplumunun kör kuyulardan yüksclen
çığlığına "PENCERE"sıni ardına dek aı;an Ühan
Selçuk'un son yapıtı. Bu kıtapta resmı ideolojiyle aynı
paralelde debelencn aydın du\arsızlığına yuz verilmi\or.
Halk dalkavukluğu da yok. Bu kıtap, konuya yakından
tutulan bir ışıldak.
BÜTÜN KİTAPÇILARDA
y CumhuriyB< Çağ Pazariama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41
V kitap kulubB (34334}Cağaloğlu-lstanbul Tel (212)514 0196
ILAN
Türkiye Yol, Yapı, Inşaat Işçileri Sendikası'nın 14 Kasım
1998 Cumartesigünü saat 9.30'da Devlet Su Işleri (DSl) Kon-
ferans Salonu Yücetepe-ANKARA adresinde yapılan Ola-
ğanüstü Genel Kurulu'nda alınan kararlar aşagıdadır.
Sendikamız Tüzüğünün 1., 4., 20., 26., 27., 40.. 46., 50..
57. maddelerinde değışiklik yapıldı. Ek madde: 2 yürürlük-
ten kaldınldı.
2821 sayılı Kanunun 9. maddesi uyannca ilan olunur.
TÜRKİYE YOL, YAPI, İNŞAAT İŞÇİLERİ SENDİKASI
(YOL-tŞ) YÖNETtM KURLLL