17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22KASIM1998PAZAR 14 KULTUR Milli Reasürans Sanat Galerisi'ndeki sergi, Türk resmindeki özgün çizgiyi sunuyor ElifNaci - "Samsun Parkı' c'HP tarafından 1938'de başlatılan ve 1944 yılına dek süren, 48 ressamın katıldığı Yurt Gezileri'nde yapılan 800 resimden günümüze 100 tanesi ulaşabildi. Bu sergide de ancak 37 resim ve 102 fotoğraf bir araya getirilebildi. RessamktrAnadolu 'yu kesfetd GLL ERÇETİN Cumhuriyet Halk Partısi tarafından 1938 yılında başlatılan v e 1944 yılına kadar sü- ren Ressamların Yurt Gezilen. Türkiye Cumhuriyetrnin sanat hayatında, devlet- sanat-sanatçı üçgenınde ayncalıklı bır ye- re sahip. Altı yıl ıçınde, lurk sekız ressam altmiş beş ılını gezdi >urdun. Ressamlar her yıl onar onar dev letin seçtıği illere gi- dıyor, halk motifkrinden beslemyor, sana- tı halka taşıvordu. Pek çok ressam ömrün- de ılk kez Anadolu'yla, halkla, köyliiyle buluştu. Yol paralanyla bırlikte kendılen- ne verılen para beş yüz lirayı buluyordu. Çok büyük bır para olmamasına karşın büyük bır fırsattı bu sanatçılar ıçın, büyük bır coşkuyla katıldılar gezılere Devletın istediğı dört tabloydu. On dört, on beş on yedi tablo yapanlar oldu. Bakan sergilemeye izin vermedi Resimler her yıl 'YtortGezisi ResünSer- gjsi' adıyla çeşitli illerde sergilendikten sonra CHP ve Maanf Vekâletı tarafından satm alındı. Ancak 1950 yılında CHP'nin mallanna el konulunca depolara kaldınlan resimler, zamanla hasara uğradı, dağıkh, kapanm elinde kaldı ya da yok olup gitti. Milli Reasürans Sanat Galensi geçen yıl Cumhuriyet' ın 75. yılı ıçin bu geziler sı- rasında sergilenmış resimleri toplamaya başladı. 1937-44 yıllan arasında yayımla- nan bütün dergıler. bütün gazeteler tek tek tarandı bu çalışma boyunca. Gezıye katı- lan ressamlardan sadece Avni Arbaşhayat- ta olduğu içın tek tek bütün ressamlann aı- lelerine ulaşılmaya çalışıldı. Ancak elde edi- len sonuç. belgeleme ve koruma alışkan- lıklanmızın fotoğrafını sunuyordu yalnız- ca. Eldekı tek kaynak 1944 yılında sergı kataloğu ıdı. Bu katalogda da sadece res- samın adı, hangi ıle gittiği ve yapıtınm adı yer alıyordu. Galeri yetkilileri yorucuve yoğun çalış- manm ardından gezi süresinde yapılan 800 resimden ancak 100 tanesıne ulaşılabildı. Sorunlar bununla da bitmedi. Bin bir güç- lükle toplanan resımlerin sergı için toplan- ması dabulunma süreçleri kadarzoroldu. Ankara'da Harita Genel Komutanlığı Mü- zesı'nde yer alan 22 resmın sergide yer al- ması için Ismet Sezgin'cien izın alınması gerekıyordu. Ancak Suriye Knzı nedenıv- le ulaşılamadı Bakan'a. Kültür Bakanı fs- temihan Talay, Bakanlığa bağlı galeri \e müzelerde yer alan 15 resmın sergide yer almasına izin vermedi. lstanbul Resim \e Heykel Müzesi'nde yer alan 9 resim, mü- zeden dışanya hıçbir yapıtın dışan çıkar- tılmayacağı gerekçesıyle venlmedı. Ancak resımlerin üçü Cumhuriyetin 75. yılı ne- deniyle birbanka tarafından düzenlenen ser- gide yeraldı. Sonuç olarak 6 Aralık'a dek Milli Reasürans Sanat Galensi'ndeaçıkka- lacak sergi için 37 resim ve 102 fotoğraf bir araya getirilebildi. Galerinin elde etti- ği verilenn de unutulup gitmemesi için ça-# lışmalann sonuçlan hazırlanan kapsamlı bir katalogda belgelendi. Yurt gezileri sırasında dünyada tkinci Dünya Savaşı'nm ölümcül rüzgârlan esi- yordu. Savaşın dışında kalmak içın diplo- matık bir mücadele ıçınde olan Türkiye'de sanat gündemden düşmedi hiçbir zaman. Savaş şartlan nedeniyle sadece dört sayfa basılabilen L'lus gazetesının bırincı sayfa- sında 'Ruslann Hücumlan Geri Atıldı", •Japonlar İlerliyor". 'Başanlı Harekât Ya- püdı' başlıklı haberlerinin yanında Yurt Gezileri Sergisı yer alıyordu manşette. O günlerde sanata verilen önem bugün gale- nnın karşılaştığı güçlülderle karşılaştınlın- ca ılgınç bir 75. yıl portresı çıkıyor ortaya sanınz. Galen çalışanlanndan Amelie Ed- gü, Murat LraL Levent Çahkoğlu ve Ha- lenur kâtipoğlu ıle Yurt Gezilen Sergi- si'ni değerlendırdık: Devktin parasıyla yeni bir dünya - Yurt Gezüeri'nin Türk resim sanab üzerine nasıl bir etkisi oldu? Resımsel anlamda asıl dönüşum res- samlann. devletın yatırdığı parayla Istan- bul'un dışında yeni birdünyayla tanışma- sı oldu. Çe\relerindekı ınsanlar, manzara değıştı, sonuç olarak da yepyenı bır bakış açısı geldi resme. Bu geziden kımm ne ka- dar kazançlı çıktığı konusunda bır oranla- ma yapmadık ama.. en azından her şevın, değiştiğini söyleyebılıyoruz. Bununbirebir resme ne kattığı çok kişisel bir sorun. Sa- natçılar arasında bu geziden etkılenenler de \ar.. daha öncekı resim anlav ışını oldu- ğu gıbı sürdürenler de... Motıfsel değerler- den yararlanan. coğrafyayla ılgıli sorunu çözen en önemlı isımlerden bıri elbette Bedri Rahmi Eyuboğlu. 1942 dekı Çorum gezisinde elde ettiğı Han Kahvesi görün- tüsü çok etkılı oluyor sanatı üzennde. Se- kiz-on civannda bu tür çalışması var. Hat- ta ölmeden önceki son çalışmalanndan bi- ride Han Kahvesi... - Yurt Gezüeri'nin gerçekleştirildiği sü- re II. DünŞa Savaşı öncesi >e savaş Mİlan. Bu hareketii poliük dönemin herhangi bir yansıması \ar nu resimlere? A\rupa'daki duruma baktığınızda, sa- vaş şartlarının A\ rupa sanatı üzennde çok belırleyıcı olduğunu görüyoruz. 1930'lu yıl- larda ön plana çıkan sanat anlayışlan sa- vaş yıllannda geri plana çekıliyor. Faşist Almanva'da. Italvada ve Sovyetler Birli- ğı'nde sanat büyük ölçüde zaten dev letin denetimı altında. Bu şartlar Türkıye'yı de etkılıyor. Örnek ahnmı» olan Avrupa ına- nılmaz bir kaos. vahşet savaş ve kan için- de. Bağlanılan modelın büyük çöküşü m- ^anlar üzennde denn etki yaratıyor. Sonuç olarak bütün alanlarda oldugu gibı sanat- ta da bir ıçe dönme yaşanıyor. O dönem- de Türkiye "de sanatta öncülük yapanlar D Grubu.Türkiye şartlanaçısından 1936'v.a kadar büyük bıratılım yapıyor. tartışma or- tamı yaratıyorlar. Avrupa'daki öncü heye- canın.kinlnıjsı, D Grubu'nu da etkıledi. Törkiye'de klasisizmaya, geleneksel sana- ta dönüş olarak ifade edilebilecek bir dö- nüşüm v aşandı. D Grubu bir dönem gele- neğı yıknıak içın çok ihtılalci bir çizgi ız- ledığinı kabul ederek yem bir çizgı arayı- şına gırdi. tşte bu dönemde yeni bir açılım oldu Yurt Gezileri. Dışany la reddedici bir tavır ıçinde olduklan dönemin ardından İdil Biret, üç konserde Beethoven'm beş konçertosunun toplu yorumunu sundu Beşi bir yerdeERHAN KARAESMEN "Beşi bir yerde" deyışı, bir al- tm takı kelımesinin ötesınde. zor ulaşıhr bir nesneye, bir ereğe du- y ulan hayranlıkla kanşık bır özle- mıçağnştınr. tdilBiret'lıbeşBe- ethoven konçertosunun toplu yo- rumuna yakıştırdığımız "beşi bir yenfe"hk elbette hayranlık dolu olanıdır. ' O ölümsüz beş yapıtı 72 saate sığdınlmış üç konserde yorumla- ma cesaretini kim bulmuştur bu- güne dek? Tam bilemıyorum. Ama parmakla sayılacak kadar az piya- nıstin bu ışe kalkışmış olacağını kestirebiliyorum. Eski büyük Be- ethoven'cılar,bır Kempf,bır Schna- beLbir Backhaus.bır Solomon her- halde. Bu atlet kompleler. bir Ar- rau, bır Rubinstein, belki bır Gu- Ueb. Yaşayanlardan. ben duyma- dım. ama bir Brendel. belkı bir de Alesis VVeisenberg yapmış olabı- lır. Bır ikı eksığivle galibabu ka- darcık. Beethoven'm beş konçertosu- nun bir arada çalınması ancak en büyüklenn cesaret edebilecegi çok nadır bır "büyük olaj"dır: "bir be9biryerde"lıktir. Bu olağanüs- tülüğün 1990'lardaki sahibeliği- ni geçen günlerde Idil Biret yap- tı. Hem de Türkiye'de. Cumhuri- yet 7 5 kavramı ile bağlantılı irili ufaklı ve gereğinden fazla etkin- lık kargaşasında yeterince dikkat çekemeden gerçekleşen bu olaya özel alkış rutulmalıdır. Biret, ge- çen yıl Brahmsın 100. ölüm yılı çerçevesınde yine "büyükolay" ta- mmına gıren iki benzersiz perfor- mans gerçekleştirmiştir. Önce. tstanbul'daki tarihi bır konserde Brahms'ın piyano ede- bıyatının dev eserleri olan iki kon- çertosuna bırden tek bir akşamda olağanüstü bır işleklik. rahatlık ıçınde seslendirıp geçivermişti. Sonra geriye Brahms'ın solo piya- no içın vapıtlan kalıyordu. Bun- lann tümünün birden benzersiz bir resital dizisinde 5 akşam arka arkaya seslendirilip yorumlanma- sı tarihi görevi de İdil Biret'e düş- tü. Hem de Brahms'ın ülkesı Al- manya'da. . Bıret'in tanımlanabilmesı ola- naksız ve pek çok önemlı müzıs- yeninkini aşan üstün bellek gücü. müzik metninı okumadakı manıl- maz çabukluğu, çok üst düzeyde sahıp olduğu evTensel kültür, be- denine ve parmaklanna egemen- liğı, kendisine az rastlanır bir "pi- yanofenomeni" nitelıği kazandır- maktadır. Ancak İdil Biret, sade- ce bir üstünbellek ile hata yapmaz bır nota ve tuş mekanığı tanımla- nna indirgenemez. Son Beetho- ven'lannın. Brahms'lannın gös- terdiği gibi, birkaç yıl öncesinın dünya satış rekorlannı kıran Cho- pin'lerinin ve RachmaninoTlan- nın düşündürttüğü gıbı ve bunla- ra ek olarak. henüz ses kayıtlan- na geçirmediği bazı Bach'lannın özellikle çağnştırmasıyla İdil'in çok derinlemesine arayışlarla do- lu bir altın dönem yaşadığı kesm Aynca aletinden çıkardığı sesın yer yer "madde ötesi" bır karak- ter taşıvabılmesı de cabası. (Bır müzık enstrümanından ve hele pi- yano kadarbütünsellik gösteren bır aletten çıkan ses her şeyden önce fiziksel, yanı maddesel bir niteli- ğe sahıptir. Ortada bir ses kayna- ğl ve buradan çıkan enerjinin bir dalga hareketi bıçiminde yayılma- sı söz konusudıır. Orta kulaktaki zara çarpan ses dalgalannın ora- dakı sınır uçlannı titreşimli bır uyanya sokmakn söz konusudur. Sonra da beymde sesin şekillen- mesı yaşanacaktır. Biyolojik-fi- ziksel nitelıklerı bu denJi ağır ba- san bir süreçte. beyinde, madde- sel dünyev i bır kaynaktan değil de adeta gökyüzünde bır yerlerden gönderilmişlığin yankılanması çok ileri bir haz yaratır. Sadece çok az sayıda çok büyük piyanistin Cor- İdil Biret az rastlanır bir"piyano fenomeni'dir. tot'un. Richter'iru daha sonrakiler- den bir Zimmerman'ın falan ula- şabildığı birmadde ötesıliği zaman zaman Biret'in de artık yakalar olduğunu görmenın denn mutlu- luğu içındeyiz.) Naci Ozgüç'ün dıkkatli baget vTiruşu v e zorluklan rahat aşabi- len Basso 'lu müzisyenlenn oyu- na keyifle katıhnalan Ankara'nın İdil Biret'li Beethovengünlerinde şölenler yaşanmasını kolaylaştır- dı. Bunlann son akşamında, büyük bestecınin, nispeten az bilinen ve Ankara'da ilk kez seslendirilen o nefıs pıyanolu ve korolu fantezi- sı ile bu anlamlı dizi güzel bir ka- panış yapmış oldu. Operacılar ve genç piyanistler Carmen'de Jaklin Çarkçı ve Erol L'ras. Divalığın eşiğındeki ınsan güzelı Zehra Yüdız'ın beklenmedik ve dramatik sonu. beni bir süre opera dünyasından uzaklaştırmıştı. Ne seyretmek ne de evde dinlemek içimden gelıvordu. 75. yıl kutlamaları fazlalığından gürültüye gıden. ama aslında çok ılginç bır dizi opera gösterisi çerçevesinde Hasan Hüseyin Akbulut v e Istanbul'dan gelen MeteUğur,Yekta Kara gibı değerli dost opera insanlarıyla temaslanmız oldu. Birprovaçıkışında Yekta ıle tatlı bir söyleşimızde rahmeth Zehracığımm sevgili arasını yad ederken bir yandan da geleceğe dönük perspektifleri göriişür bulduk kendımizı. "t Zehra"adı hüzündü. ama opera adı sev ınçti. O hüznün derin burukluğuna karşın bu sevınci sürdürmek zorunda olduğumuzu fark ettik o akşam. Mersin, Izmir. Ankara ve lstanbul operalan sevimli birgeçit töreninde buluşuyordu. o güzel hafta boyunca. Hafta, Türk operasının şu dönemdeki en önemli kadın seslerinden Nilgün Akkerman ile Jaklin Çarkçı'nm Aıda'da buluşmasıyla noktalanıyordu. İdil Biret-Beethoven buluşmalarıyla aynı döneme rastlayan opera-bale akşamlarını kaçırdığım, bazı performanslann sadece provasıyla yetindiğim oldu. Donuk kaldığı söylenenbır konuk Don Jose'ye karşm Ankaralılar Carmen'den övgüyle söz ettiler. Ben buradakini kaçırdım. ,Ama. geçen yıl lstanbul Carmen'inin. o olağanüstü Danimarka temsillerini izleyebilme şansım olmuştu. Carmen kişiliğine etiyle kemığiyle ve sesiyle mükemmel oturmuş bir Jaklin'ın yanı sıra. EroTu, Mete'sı, Efsun'u ile oluşmuş pırıltıh dörtlü ve onları başanyla haleleyen tüm yardımcı sesler, koro ve bale gruplanyla Türkoperasıparlak sınavlar vermişti o turnede. Yoğun bir kamuoyu ilgisiyle Türk operasının. şu vardığı kıvamda artık Richard Strauss'lan ve Alban Berg'leri de kıvırabileceğini düşünüyor ve umutla beklıyoruz. Son olarak jjeleceğın birbüyük piyanistinden söz ederek Özgür Ajdın'ı. sevimli, zeki ve alabildığıneölçülügenç sanatçıyı alkışlıyorum. Yıllar önce. adı sanı kimseciklerce bilinmeyen bır Fazıl'a. daha sonrasında Emre'ye attığım zarlardan bir ikı çıftı de Ozgür'ün uluslararası karıyen ıçın salladıgımı ilan ediyorum. yeniden doğaya, insana açılmak istedikle- n bır döneme denk düşüyor bu geziler. Ara süreçten nasıl geçecekierini bilemez- ken: gezin. gidin. görün. istediğinız gibi re- sim yapm türünden bir olanak çıkıyor kar- şılanna. O zamana kadar arayış içinde olan Türk resmi Yurt Gezileri'yle birlikte ken- dıni yeniden ifade etme; insanla, doğayla yeniden ilişki kurma olanağı buldu. Bu gezilerden sonra Türk resmi daha özgün bır çizgi ortaya koydu. O döneme kadar Türk resmi Batı'yı hep otuz yıl geriden ta- kıp ediyordu. Ancak ellilere geldiğinizde Akademi'den yeni çıkan kuşağın Paris'te- ki sanat ortammı, çağdaşlığı yakaladığını görüyoruz. 'Bu sergi sabit yerde saklanmah' - Yurt Gezüeri'nin Cumhuriyet'in 10. yıldönümü nedeniyle gerçekleştirilen, de\ - letin sanata doğrudan müdahele ettiği Bi- rinci inküap resimkrinden farkı ne? Devlet-sanatçı ilişkisi çok büyük hassa- siyetle mcelenmesı gereken bir konu. Yurt Gezılen'ndeki sanatla, sanatçıyla devletın bu kadar iç ıçe olduğu bu manzara bugün için çok sevimlı gelmıyor. Ancak bu iliş- . kı>;ı o günün şartlan ıçınde değeriendirmek gerekli. Türkiye'de tek parti yönetimi var o günlerde. Sanat bütün dünyada çok si- yasileşmişvedevletin güdümüne girmış du- rumda. tlk bakışta aynı kefeye koymak mümkün. lnsanlaragıdecekleri illerbık söy- lendiğı için güdümlü bir organizasyon gi- bi görünüyor. Ancak ışin aslı öyle değil. Gı- kılap sergilen sırasında siyası siparişlerle bıryere vanlamayacağını, bu- nun sanatı da sanatçılan da yozlaştırdığını, resim kalıte- sini düşürdüğünü anlamıştı dev let. Ancak sanattan elını çekemeyeceğinın de bilıncın- deydi. Çünkü galeriler yok. koleksiyonerler yok. resim alıcılan yok o dönemde.. bu nedenle de resmi yaşatan tek öğe devlet. De\let de sanat- çılar da bunun bilincınde. Sa- natçılar dev letten kendileriru maaşa bağlamasını bıle isti- yor. Yurt Gezilen de resmin yaşatılması ıçın bır formül olarak çıkıyor ortaya. - Ikinci \iırt Gezisi'nin ar- dından düzenlenen İkinci Devlet Resim Hey kel Sergisi 100bin kişi tarafından gezil- di. Sergievi çokgeniş bir me- kân olmasına karşın içerde- ki izdihanı nedeniv le kapılar geçki olarak kapaülıyordu ziyaret saatkri içinde. F.lli yıl gibi kısa bir sürenin ardın- dan bugünresimleribulmak bile neredeyse imkânsız. Bu hızh değişimin. duvarsıziığuı nedenine? Burada da yine dev let sa- nat ilişkisi geliyor gündeme. 1945 yılından sonra dünya- da yeni bir düzen kuruldu. 1945'te çokpartili rejime ge- çiş aşamastnın ardmdan De- mokrat Parti CHP'nin üst- lendiği bütün öncü rolleri bi- rer birer terketmeye başladı. Bir çeşit reddi miras. Sanat ve kültür için CHP tarafmdan yaratılan ortamlar hızla terk edildi. Inanılmaz bir sanat kıyımı yaşandı o günlerde. - Peki bugün gelinen nok- tane? Hâlâ bir modern sanatlar müzemiz ohnadığı içinbun- ca emekle oluşturduğumuz bu sergi de yok olup unutu- lup gıdecek. Bugün resimle- rin fotoğraflannabakıp keş- ke resimler kaybolmasaymış diyoruz. On yıl sonrao fotoğ- rafları da bulamayacaklar. Bari fotoğraflar kaybolma- saymış diyecekler. Hiç ol- mazsa bu çalışma sabit ola- rak bir yerde sergilenmeli ve insanlara hatırlatma işlevini görmeli. Bu serginın bir yıl- da toparlanacak bır iş olma- dığını gördük. Sabit bir yer- de saklanırsa bulamadığımız yapıtlann da bunlara eklen- mesi olasılığı var. KÖŞEBENT ENİS BATUR Necdet Uğur Necdet Uğur'u tanıdığımda, onun kim olduğu- nu ayırt edebilecek bir yaşta değildim. Önce şu- nu kestirmeye çalıştığımı anımsıyorum. Bu kadar ciddi görünen bir adam, nasıl oluyor da asık su- ratlı durmuyor, diye düşünmüştüm. Gözleri ışıklı, bakışları yumuşaktı; çevrede tanıdığım hıçbir bü- yüğe benzemiyordu: Beni gerçekten adam yerine koyduğunu anlamış ve şaşırmıştım -ötekiler dur- madan bana hayatın ne olduğunu anlatıyorlardı, o dinliyordu. llişkimizin ikinci aşaması, Necdet Bey'in MEB'de bana önemli, büyük bir sorumluluk gerektiren bir görev vermesiyle başladı. Yayın "operasyonu"nun başına getirildiğinde 26 yaşındaydım; olayı bir "torpil" olarak değerlendirenler olduydu; oysa, bunu gerektirecek bir yakınlık söz konusu değildi aramızda -tam tersine, Necdet Bey açısından ri- zikolu bir karardı bu, gene de genç ve deneyim- siz birini seçmesinin nedenleri vardı: Gençleresa- hiden güven duyuyordu. Birlikte çalıştığımız süre içinde, onu farklt bir bağlamda tanıma, gözlemleme olanağım doğdu. Akıl sır ermez bır enerjisı vardı; insanlarla ılişkile- rinde gerçek demokrat davranışları içindeydi hep; öylesine derin bir saygı uyandırıyordu ki herkes- te, kimsenin aklından sınırtarı zortayacak yaklaşım- lar getirmek geçmiyordu. Gecesi gündüzü yoktu çalışırken, tatilı pazarı yoktu: Bana tempo kazan- dıran ilk insan oldu. Meslek geçmişini, siyasal tercihlerinin iç dina- miğini o dönemde öğrendım.. Biyografiler ne ya- zık ki birkaç satırda geçiştirir o durakları, oysa Necdet Uğur, Emniyet Müdürlüğü'nden bakanlı- ğa iki çırpıda geçmiş değildi: 6-7 Eylül olaylann- dan 27 Mayıs'a, ortanın solu hareketınden Inönü'yle yakın diyaloğuna giden yelpazede derin bir mo- nografiyi hak eden pek az siyaset adamımızdan biriydi: "Devlet adamı" nedir. bunu kavramamı da ona borçluyum. Necdet Bey'le "üçüncü dönem"imiz 1980 son- rasında başladı: Ben askere gitmiştım, o siyasi ya- saklıydı. Yeniden, neredeyse sıfırdan, her şeye bakmaya başlamıştı. Türkiye neden demokrasi yolunda ikide bır tekliyordu? Eğitim düzenimiz ne- den yaralanmıştı? Yerel yönetimler hangi düzen- lemelerin ışığında sağlıklı olarak ağırlık kazanabi- lirdi? Bunların ve benzerı temel sorunların ıçinden ana soruya yürüyordu: Sistem, Türkıye'de, nasıl ya- pılanmalı, yapılandırılmalıydı? Ankara'da, Oran'daki evinegittiğimde, yıl 1982, onu dev bir çalışma odasına dönüştürdüğü aile oca- ğında, yığınlar halinde yayılmış dosyalann, kitap- ların etrafında, bir doktora öğrencinin heyecanı ve tutkusu içinde bulduydum. Necdet Uğur'un ve başta Tarfıan Erdem olmak üzere birkaç yakın ar- kadaşının düşünsel etkinliklerinden Türk siyaseti biraz olsun yarartanabılseydi bugün şu halde ol- mazdık. Bizler ıçin trajik olan, yeni seçenekler üret- mek ıçin büyük emek sarfeden bu türden siyasi- lerin muhalif olarak bıle sıstemde yer buiamama- landır. Onların yerine, siyasal kültürü sıfır düzeyin- de seyredenler muktedir olmuştur: Ağla, sevgili yur- dum! Necdet Uğur, 1990'larla birlikte, siyaset sahne- sinden geri çekıldi ve "dördüncü dönem"\ başla- dı ilişkimizin. Pınl pırıl bırTürkçesi, müthış sağlam bir düşünce örgüsü vardı, yazmaya başladı. "Alla 7urca"daki denemeleri, Ismet Inönü" kitabı, kim nedersedesin, siyasal yazınımızın en nitelikli ürün- leridır. Melih Cevdet Anday'la, Seha Meray'la, Türk Dil Kurumu çevresindeki aydınlarla, orta ku- şak akademisyenlerle bunca koyu ilişkiler geliştir- miş kaç devlet adamı bıliyoruz? Bu özellikler, Nec- det Bey'in yazısında kendini gösterir. Benden, benim bulunmadığım ortamlarda "dos- tum" diye övgü ve sevgiyle söz ettiğini duyduk- ça, yapmacıksız alçakgönüllülüğü karşısında hem utanıyor, hem gururlanıyorum. "Hayatıma girme- miş olsaydılar kaybolacaktım"', diyebileceğim iki- üç insandan bıri oldu Necdet Uğur: Acaba farkın- da mıdır? Antalya Devlet Opera ve Balesi'ne Tamer Aykut atandı • Kültür Servisi - Antalya Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü'ne Tamer Aykut atandı. 1983 yılında Ankara Devlet Konservatuvan Yüksek Opera Bölümü'nden mezun olan Aykut, aynı yıl Devlet Operası'na solıst sanatçı olarak atandı. Dev let Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'nün çıkardığı 'Lır Sanat Gazetesı' ve 'Opera Bale A>lık Sanat Dergisi'nin yayın yönetmenliğıni üstlenen Aykut aynı zamanda yorum yazılan da yazdı. Solist sanatçı temsılcisı olarak teknik kurul üyeliği yapan Tamer Aykut, halen Ankara Devlet Operası solist sanatçılığının yanı sıra dısiplin kurulu üyeliği ve Devlet Konservatuvarlan Mezunlan Dayanışma Derneği Genel Sekreterliğı görevini yürütüyor. British Council'da medya' seminerlepi I Kültür Servisi - lstanbul British Councıl 28 Kasım- 19 Aralık günlen arasında, günümüz kültüründe teknolojı, ekonomi ve polıtıkamn şekıllendırdıği "mass media' sisteminı politik ve etik açıdan ele alan bvr dizi seminer düzenliyor. Medyanın özgürlüğünün ve niteliksel çeşitliliğinin devletın ve ticari kaygılann güdümünde kısırlaşması olgusunun inceleneceği seminerlerde Türk medyası v e global medyaya devlet müdahalesini. yasa ve denetleme mekanizmalanru örnekleyen durum ve olaylar tartışılacak. Konuşmacılar; sansür, medyanın gücü. etık prensipler, iktidar ve cinsiyetçılik, medyanın niteliksel çeşithliğine tehdit oluşturan ekonomık \e politik baskılar üzerinde duracaklar. 28 Kasım'da Ünsal Oskay'ın katılacağı 'Medyada Hukuktan Gelen Sansür-Hayat Tarzımızdan Gelen Sansür' başlıklı seminerle başlayacak olan dizi, 5 Aralık'ta Yıldınm Türker'm katılacağı 'Medya'nın Haddi'. 12 Aralık'ta Tuğrul Eryılmaz'ın yer alacağı 'Medya, tktidar ve Cinsiyetçılik' ve 19 Aralık'ta Semra Somersan'ın katılacağı 'Sansürün Eşığınde Yazmak' başlıklı oturumlarla devam edecek. Aynntılı bilgı içın 252 74 74i 24 numaralı telefonu aranabilir. Motophead konseri iptal edildi • Kültür Servisi - 25 Kasım'da Major Müzik'ın organizasyonuyla Bostancı Gösteri Merkezi'nde saat 19.30'da gerçekleştirilmesi planlanan Motorhead konseri Türkiye de ve dünyada yaşanan ekonomik ve politik çalkantılar nedenı> le ıptal edildi. Bıletlerinı alan müzikseverler, paralannı gen alabilecekler ya da yeni konser tarihi önümüzdekı günlerde açıklanacak olan Motorhead konserine gidebilecekler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle