Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22KASIM1998PAZAR
14 KULTUR
Milli Reasürans Sanat Galerisi'ndeki sergi, Türk resmindeki özgün çizgiyi sunuyor
ElifNaci - "Samsun Parkı'
c'HP tarafından 1938'de başlatılan ve 1944 yılına dek
süren, 48 ressamın katıldığı Yurt Gezileri'nde yapılan 800
resimden günümüze 100 tanesi ulaşabildi. Bu sergide de
ancak 37 resim ve 102 fotoğraf bir araya getirilebildi.
RessamktrAnadolu 'yu kesfetd
GLL ERÇETİN
Cumhuriyet Halk Partısi tarafından 1938
yılında başlatılan v e 1944 yılına kadar sü-
ren Ressamların Yurt Gezilen. Türkiye
Cumhuriyetrnin sanat hayatında, devlet-
sanat-sanatçı üçgenınde ayncalıklı bır ye-
re sahip. Altı yıl ıçınde, lurk sekız ressam
altmiş beş ılını gezdi >urdun. Ressamlar
her yıl onar onar dev letin seçtıği illere gi-
dıyor, halk motifkrinden beslemyor, sana-
tı halka taşıvordu. Pek çok ressam ömrün-
de ılk kez Anadolu'yla, halkla, köyliiyle
buluştu. Yol paralanyla bırlikte kendılen-
ne verılen para beş yüz lirayı buluyordu.
Çok büyük bır para olmamasına karşın
büyük bır fırsattı bu sanatçılar ıçın, büyük
bır coşkuyla katıldılar gezılere Devletın
istediğı dört tabloydu. On dört, on beş on
yedi tablo yapanlar oldu.
Bakan sergilemeye izin vermedi
Resimler her yıl 'YtortGezisi ResünSer-
gjsi' adıyla çeşitli illerde sergilendikten
sonra CHP ve Maanf Vekâletı tarafından
satm alındı. Ancak 1950 yılında CHP'nin
mallanna el konulunca depolara kaldınlan
resimler, zamanla hasara uğradı, dağıkh,
kapanm elinde kaldı ya da yok olup gitti.
Milli Reasürans Sanat Galensi geçen yıl
Cumhuriyet' ın 75. yılı ıçin bu geziler sı-
rasında sergilenmış resimleri toplamaya
başladı. 1937-44 yıllan arasında yayımla-
nan bütün dergıler. bütün gazeteler tek tek
tarandı bu çalışma boyunca. Gezıye katı-
lan ressamlardan sadece Avni Arbaşhayat-
ta olduğu içın tek tek bütün ressamlann aı-
lelerine ulaşılmaya çalışıldı. Ancak elde edi-
len sonuç. belgeleme ve koruma alışkan-
lıklanmızın fotoğrafını sunuyordu yalnız-
ca. Eldekı tek kaynak 1944 yılında sergı
kataloğu ıdı. Bu katalogda da sadece res-
samın adı, hangi ıle gittiği ve yapıtınm adı
yer alıyordu.
Galeri yetkilileri yorucuve yoğun çalış-
manm ardından gezi süresinde yapılan 800
resimden ancak 100 tanesıne ulaşılabildı.
Sorunlar bununla da bitmedi. Bin bir güç-
lükle toplanan resımlerin sergı için toplan-
ması dabulunma süreçleri kadarzoroldu.
Ankara'da Harita Genel Komutanlığı Mü-
zesı'nde yer alan 22 resmın sergide yer al-
ması için Ismet Sezgin'cien izın alınması
gerekıyordu. Ancak Suriye Knzı nedenıv-
le ulaşılamadı Bakan'a. Kültür Bakanı fs-
temihan Talay, Bakanlığa bağlı galeri \e
müzelerde yer alan 15 resmın sergide yer
almasına izin vermedi. lstanbul Resim \e
Heykel Müzesi'nde yer alan 9 resim, mü-
zeden dışanya hıçbir yapıtın dışan çıkar-
tılmayacağı gerekçesıyle venlmedı. Ancak
resımlerin üçü Cumhuriyetin 75. yılı ne-
deniyle birbanka tarafından düzenlenen ser-
gide yeraldı. Sonuç olarak 6 Aralık'a dek
Milli Reasürans Sanat Galensi'ndeaçıkka-
lacak sergi için 37 resim ve 102 fotoğraf
bir araya getirilebildi. Galerinin elde etti-
ği verilenn de unutulup gitmemesi için ça-#
lışmalann sonuçlan hazırlanan kapsamlı
bir katalogda belgelendi.
Yurt gezileri sırasında dünyada tkinci
Dünya Savaşı'nm ölümcül rüzgârlan esi-
yordu. Savaşın dışında kalmak içın diplo-
matık bir mücadele ıçınde olan Türkiye'de
sanat gündemden düşmedi hiçbir zaman.
Savaş şartlan nedeniyle sadece dört sayfa
basılabilen L'lus gazetesının bırincı sayfa-
sında 'Ruslann Hücumlan Geri Atıldı",
•Japonlar İlerliyor". 'Başanlı Harekât Ya-
püdı' başlıklı haberlerinin yanında Yurt
Gezileri Sergisı yer alıyordu manşette. O
günlerde sanata verilen önem bugün gale-
nnın karşılaştığı güçlülderle karşılaştınlın-
ca ılgınç bir 75. yıl portresı çıkıyor ortaya
sanınz. Galen çalışanlanndan Amelie Ed-
gü, Murat LraL Levent Çahkoğlu ve Ha-
lenur kâtipoğlu ıle Yurt Gezilen Sergi-
si'ni değerlendırdık:
Devktin parasıyla yeni bir dünya
- Yurt Gezüeri'nin Türk resim sanab
üzerine nasıl bir etkisi oldu?
Resımsel anlamda asıl dönüşum res-
samlann. devletın yatırdığı parayla Istan-
bul'un dışında yeni birdünyayla tanışma-
sı oldu. Çe\relerindekı ınsanlar, manzara
değıştı, sonuç olarak da yepyenı bır bakış
açısı geldi resme. Bu geziden kımm ne ka-
dar kazançlı çıktığı konusunda bır oranla-
ma yapmadık ama.. en azından her şevın,
değiştiğini söyleyebılıyoruz. Bununbirebir
resme ne kattığı çok kişisel bir sorun. Sa-
natçılar arasında bu geziden etkılenenler
de \ar.. daha öncekı resim anlav ışını oldu-
ğu gıbı sürdürenler de... Motıfsel değerler-
den yararlanan. coğrafyayla ılgıli sorunu
çözen en önemlı isımlerden bıri elbette
Bedri Rahmi Eyuboğlu. 1942 dekı Çorum
gezisinde elde ettiğı Han Kahvesi görün-
tüsü çok etkılı oluyor sanatı üzennde. Se-
kiz-on civannda bu tür çalışması var. Hat-
ta ölmeden önceki son çalışmalanndan bi-
ride Han Kahvesi...
- Yurt Gezüeri'nin gerçekleştirildiği sü-
re II. DünŞa Savaşı öncesi >e savaş Mİlan.
Bu hareketii poliük dönemin herhangi bir
yansıması \ar nu resimlere?
A\rupa'daki duruma baktığınızda, sa-
vaş şartlarının A\ rupa sanatı üzennde çok
belırleyıcı olduğunu görüyoruz. 1930'lu yıl-
larda ön plana çıkan sanat anlayışlan sa-
vaş yıllannda geri plana çekıliyor. Faşist
Almanva'da. Italvada ve Sovyetler Birli-
ğı'nde sanat büyük ölçüde zaten dev letin
denetimı altında. Bu şartlar Türkıye'yı de
etkılıyor. Örnek ahnmı» olan Avrupa ına-
nılmaz bir kaos. vahşet savaş ve kan için-
de. Bağlanılan modelın büyük çöküşü m-
^anlar üzennde denn etki yaratıyor. Sonuç
olarak bütün alanlarda oldugu gibı sanat-
ta da bir ıçe dönme yaşanıyor. O dönem-
de Türkiye "de sanatta öncülük yapanlar D
Grubu.Türkiye şartlanaçısından 1936'v.a
kadar büyük bıratılım yapıyor. tartışma or-
tamı yaratıyorlar. Avrupa'daki öncü heye-
canın.kinlnıjsı, D Grubu'nu da etkıledi.
Törkiye'de klasisizmaya, geleneksel sana-
ta dönüş olarak ifade edilebilecek bir dö-
nüşüm v aşandı. D Grubu bir dönem gele-
neğı yıknıak içın çok ihtılalci bir çizgi ız-
ledığinı kabul ederek yem bir çizgı arayı-
şına gırdi. tşte bu dönemde yeni bir açılım
oldu Yurt Gezileri. Dışany la reddedici bir
tavır ıçinde olduklan dönemin ardından
İdil Biret, üç konserde Beethoven'm beş konçertosunun toplu yorumunu sundu
Beşi bir yerdeERHAN KARAESMEN
"Beşi bir yerde" deyışı, bir al-
tm takı kelımesinin ötesınde. zor
ulaşıhr bir nesneye, bir ereğe du-
y ulan hayranlıkla kanşık bır özle-
mıçağnştınr. tdilBiret'lıbeşBe-
ethoven konçertosunun toplu yo-
rumuna yakıştırdığımız "beşi bir
yenfe"hk elbette hayranlık dolu
olanıdır. '
O ölümsüz beş yapıtı 72 saate
sığdınlmış üç konserde yorumla-
ma cesaretini kim bulmuştur bu-
güne dek? Tam bilemıyorum. Ama
parmakla sayılacak kadar az piya-
nıstin bu ışe kalkışmış olacağını
kestirebiliyorum. Eski büyük Be-
ethoven'cılar,bır Kempf,bır Schna-
beLbir Backhaus.bır Solomon her-
halde. Bu atlet kompleler. bir Ar-
rau, bır Rubinstein, belki bır Gu-
Ueb. Yaşayanlardan. ben duyma-
dım. ama bir Brendel. belkı bir de
Alesis VVeisenberg yapmış olabı-
lır. Bır ikı eksığivle galibabu ka-
darcık.
Beethoven'm beş konçertosu-
nun bir arada çalınması ancak en
büyüklenn cesaret edebilecegi çok
nadır bır "büyük olaj"dır: "bir
be9biryerde"lıktir. Bu olağanüs-
tülüğün 1990'lardaki sahibeliği-
ni geçen günlerde Idil Biret yap-
tı. Hem de Türkiye'de. Cumhuri-
yet 7
5 kavramı ile bağlantılı irili
ufaklı ve gereğinden fazla etkin-
lık kargaşasında yeterince dikkat
çekemeden gerçekleşen bu olaya
özel alkış rutulmalıdır. Biret, ge-
çen yıl Brahmsın 100. ölüm yılı
çerçevesınde yine "büyükolay" ta-
mmına gıren iki benzersiz perfor-
mans gerçekleştirmiştir.
Önce. tstanbul'daki tarihi bır
konserde Brahms'ın piyano ede-
bıyatının dev eserleri olan iki kon-
çertosuna bırden tek bir akşamda
olağanüstü bır işleklik. rahatlık
ıçınde seslendirıp geçivermişti.
Sonra geriye Brahms'ın solo piya-
no içın vapıtlan kalıyordu. Bun-
lann tümünün birden benzersiz
bir resital dizisinde 5 akşam arka
arkaya seslendirilip yorumlanma-
sı tarihi görevi de İdil Biret'e düş-
tü. Hem de Brahms'ın ülkesı Al-
manya'da. .
Bıret'in tanımlanabilmesı ola-
naksız ve pek çok önemlı müzıs-
yeninkini aşan üstün bellek gücü.
müzik metninı okumadakı manıl-
maz çabukluğu, çok üst düzeyde
sahıp olduğu evTensel kültür, be-
denine ve parmaklanna egemen-
liğı, kendisine az rastlanır bir "pi-
yanofenomeni" nitelıği kazandır-
maktadır. Ancak İdil Biret, sade-
ce bir üstünbellek ile hata yapmaz
bır nota ve tuş mekanığı tanımla-
nna indirgenemez. Son Beetho-
ven'lannın. Brahms'lannın gös-
terdiği gibi, birkaç yıl öncesinın
dünya satış rekorlannı kıran Cho-
pin'lerinin ve RachmaninoTlan-
nın düşündürttüğü gıbı ve bunla-
ra ek olarak. henüz ses kayıtlan-
na geçirmediği bazı Bach'lannın
özellikle çağnştırmasıyla İdil'in
çok derinlemesine arayışlarla do-
lu bir altın dönem yaşadığı kesm
Aynca aletinden çıkardığı sesın
yer yer "madde ötesi" bır karak-
ter taşıvabılmesı de cabası. (Bır
müzık enstrümanından ve hele pi-
yano kadarbütünsellik gösteren bır
aletten çıkan ses her şeyden önce
fiziksel, yanı maddesel bir niteli-
ğe sahıptir. Ortada bir ses kayna-
ğl ve buradan çıkan enerjinin bir
dalga hareketi bıçiminde yayılma-
sı söz konusudıır. Orta kulaktaki
zara çarpan ses dalgalannın ora-
dakı sınır uçlannı titreşimli bır
uyanya sokmakn söz konusudur.
Sonra da beymde sesin şekillen-
mesı yaşanacaktır. Biyolojik-fi-
ziksel nitelıklerı bu denJi ağır ba-
san bir süreçte. beyinde, madde-
sel dünyev i bır kaynaktan değil de
adeta gökyüzünde bır yerlerden
gönderilmişlığin yankılanması çok
ileri bir haz yaratır. Sadece çok az
sayıda çok büyük piyanistin Cor-
İdil Biret az rastlanır bir"piyano fenomeni'dir.
tot'un. Richter'iru daha sonrakiler-
den bir Zimmerman'ın falan ula-
şabildığı birmadde ötesıliği zaman
zaman Biret'in de artık yakalar
olduğunu görmenın denn mutlu-
luğu içındeyiz.)
Naci Ozgüç'ün dıkkatli baget
vTiruşu v e zorluklan rahat aşabi-
len Basso 'lu müzisyenlenn oyu-
na keyifle katıhnalan Ankara'nın
İdil Biret'li Beethovengünlerinde
şölenler yaşanmasını kolaylaştır-
dı. Bunlann son akşamında, büyük
bestecınin, nispeten az bilinen ve
Ankara'da ilk kez seslendirilen o
nefıs pıyanolu ve korolu fantezi-
sı ile bu anlamlı dizi güzel bir ka-
panış yapmış oldu.
Operacılar ve genç piyanistler
Carmen'de Jaklin Çarkçı ve Erol L'ras.
Divalığın eşiğındeki ınsan güzelı Zehra
Yüdız'ın beklenmedik ve dramatik sonu. beni
bir süre opera dünyasından uzaklaştırmıştı. Ne
seyretmek ne de evde dinlemek içimden
gelıvordu. 75. yıl kutlamaları fazlalığından
gürültüye gıden. ama aslında çok ılginç bır dizi
opera gösterisi çerçevesinde Hasan Hüseyin
Akbulut v e Istanbul'dan gelen MeteUğur,Yekta
Kara gibı değerli dost opera insanlarıyla
temaslanmız oldu. Birprovaçıkışında Yekta ıle
tatlı bir söyleşimızde rahmeth Zehracığımm
sevgili arasını yad ederken bir yandan da geleceğe
dönük perspektifleri göriişür bulduk kendımizı.
"t
Zehra"adı hüzündü. ama opera adı sev ınçti. O
hüznün derin burukluğuna karşın bu sevınci
sürdürmek zorunda olduğumuzu fark ettik o
akşam.
Mersin, Izmir. Ankara ve lstanbul operalan
sevimli birgeçit töreninde buluşuyordu. o güzel
hafta boyunca. Hafta, Türk operasının şu
dönemdeki en önemli kadın seslerinden Nilgün
Akkerman ile Jaklin Çarkçı'nm Aıda'da
buluşmasıyla noktalanıyordu.
İdil Biret-Beethoven buluşmalarıyla aynı
döneme rastlayan opera-bale akşamlarını
kaçırdığım, bazı performanslann sadece
provasıyla yetindiğim oldu. Donuk kaldığı
söylenenbır konuk Don Jose'ye karşm Ankaralılar
Carmen'den övgüyle söz ettiler. Ben buradakini
kaçırdım. ,Ama. geçen yıl lstanbul Carmen'inin.
o olağanüstü Danimarka temsillerini izleyebilme
şansım olmuştu. Carmen kişiliğine etiyle
kemığiyle ve sesiyle mükemmel oturmuş bir
Jaklin'ın yanı sıra. EroTu, Mete'sı, Efsun'u ile
oluşmuş pırıltıh dörtlü ve onları başanyla
haleleyen tüm yardımcı sesler, koro ve bale
gruplanyla Türkoperasıparlak sınavlar vermişti
o turnede. Yoğun bir kamuoyu ilgisiyle Türk
operasının. şu vardığı kıvamda artık Richard
Strauss'lan ve Alban Berg'leri de kıvırabileceğini
düşünüyor ve umutla beklıyoruz.
Son olarak jjeleceğın birbüyük piyanistinden
söz ederek Özgür Ajdın'ı. sevimli, zeki ve
alabildığıneölçülügenç sanatçıyı alkışlıyorum.
Yıllar önce. adı sanı kimseciklerce bilinmeyen
bır Fazıl'a. daha sonrasında Emre'ye attığım
zarlardan bir ikı çıftı de Ozgür'ün uluslararası
karıyen ıçın salladıgımı ilan ediyorum.
yeniden doğaya, insana açılmak istedikle-
n bır döneme denk düşüyor bu geziler.
Ara süreçten nasıl geçecekierini bilemez-
ken: gezin. gidin. görün. istediğinız gibi re-
sim yapm türünden bir olanak çıkıyor kar-
şılanna. O zamana kadar arayış içinde olan
Türk resmi Yurt Gezileri'yle birlikte ken-
dıni yeniden ifade etme; insanla, doğayla
yeniden ilişki kurma olanağı buldu. Bu
gezilerden sonra Türk resmi daha özgün
bır çizgi ortaya koydu. O döneme kadar
Türk resmi Batı'yı hep otuz yıl geriden ta-
kıp ediyordu. Ancak ellilere geldiğinizde
Akademi'den yeni çıkan kuşağın Paris'te-
ki sanat ortammı, çağdaşlığı yakaladığını
görüyoruz.
'Bu sergi sabit yerde saklanmah'
- Yurt Gezüeri'nin Cumhuriyet'in 10.
yıldönümü nedeniyle gerçekleştirilen, de\ -
letin sanata doğrudan müdahele ettiği Bi-
rinci inküap resimkrinden farkı ne?
Devlet-sanatçı ilişkisi çok büyük hassa-
siyetle mcelenmesı gereken bir konu. Yurt
Gezılen'ndeki sanatla, sanatçıyla devletın
bu kadar iç ıçe olduğu bu manzara bugün
için çok sevimlı gelmıyor. Ancak bu iliş-
. kı>;ı o günün şartlan ıçınde değeriendirmek
gerekli. Türkiye'de tek parti yönetimi var
o günlerde. Sanat bütün dünyada çok si-
yasileşmişvedevletin güdümüne girmış du-
rumda. tlk bakışta aynı kefeye koymak
mümkün. lnsanlaragıdecekleri illerbık söy-
lendiğı için güdümlü bir organizasyon gi-
bi görünüyor. Ancak ışin aslı öyle değil. Gı-
kılap sergilen sırasında siyası siparişlerle
bıryere vanlamayacağını, bu-
nun sanatı da sanatçılan da
yozlaştırdığını, resim kalıte-
sini düşürdüğünü anlamıştı
dev let. Ancak sanattan elını
çekemeyeceğinın de bilıncın-
deydi. Çünkü galeriler yok.
koleksiyonerler yok. resim
alıcılan yok o dönemde.. bu
nedenle de resmi yaşatan tek
öğe devlet. De\let de sanat-
çılar da bunun bilincınde. Sa-
natçılar dev letten kendileriru
maaşa bağlamasını bıle isti-
yor. Yurt Gezilen de resmin
yaşatılması ıçın bır formül
olarak çıkıyor ortaya.
- Ikinci \iırt Gezisi'nin ar-
dından düzenlenen İkinci
Devlet Resim Hey kel Sergisi
100bin kişi tarafından gezil-
di. Sergievi çokgeniş bir me-
kân olmasına karşın içerde-
ki izdihanı nedeniv le kapılar
geçki olarak kapaülıyordu
ziyaret saatkri içinde. F.lli yıl
gibi kısa bir sürenin ardın-
dan bugünresimleribulmak
bile neredeyse imkânsız. Bu
hızh değişimin. duvarsıziığuı
nedenine?
Burada da yine dev let sa-
nat ilişkisi geliyor gündeme.
1945 yılından sonra dünya-
da yeni bir düzen kuruldu.
1945'te çokpartili rejime ge-
çiş aşamastnın ardmdan De-
mokrat Parti CHP'nin üst-
lendiği bütün öncü rolleri bi-
rer birer terketmeye başladı.
Bir çeşit reddi miras. Sanat
ve kültür için CHP tarafmdan
yaratılan ortamlar hızla terk
edildi. Inanılmaz bir sanat
kıyımı yaşandı o günlerde.
- Peki bugün gelinen nok-
tane?
Hâlâ bir modern sanatlar
müzemiz ohnadığı içinbun-
ca emekle oluşturduğumuz
bu sergi de yok olup unutu-
lup gıdecek. Bugün resimle-
rin fotoğraflannabakıp keş-
ke resimler kaybolmasaymış
diyoruz. On yıl sonrao fotoğ-
rafları da bulamayacaklar.
Bari fotoğraflar kaybolma-
saymış diyecekler. Hiç ol-
mazsa bu çalışma sabit ola-
rak bir yerde sergilenmeli ve
insanlara hatırlatma işlevini
görmeli. Bu serginın bir yıl-
da toparlanacak bır iş olma-
dığını gördük. Sabit bir yer-
de saklanırsa bulamadığımız
yapıtlann da bunlara eklen-
mesi olasılığı var.
KÖŞEBENT
ENİS BATUR
Necdet Uğur
Necdet Uğur'u tanıdığımda, onun kim olduğu-
nu ayırt edebilecek bir yaşta değildim. Önce şu-
nu kestirmeye çalıştığımı anımsıyorum. Bu kadar
ciddi görünen bir adam, nasıl oluyor da asık su-
ratlı durmuyor, diye düşünmüştüm. Gözleri ışıklı,
bakışları yumuşaktı; çevrede tanıdığım hıçbir bü-
yüğe benzemiyordu: Beni gerçekten adam yerine
koyduğunu anlamış ve şaşırmıştım -ötekiler dur-
madan bana hayatın ne olduğunu anlatıyorlardı,
o dinliyordu.
llişkimizin ikinci aşaması, Necdet Bey'in MEB'de
bana önemli, büyük bir sorumluluk gerektiren bir
görev vermesiyle başladı. Yayın "operasyonu"nun
başına getirildiğinde 26 yaşındaydım; olayı bir
"torpil" olarak değerlendirenler olduydu; oysa,
bunu gerektirecek bir yakınlık söz konusu değildi
aramızda -tam tersine, Necdet Bey açısından ri-
zikolu bir karardı bu, gene de genç ve deneyim-
siz birini seçmesinin nedenleri vardı: Gençleresa-
hiden güven duyuyordu.
Birlikte çalıştığımız süre içinde, onu farklt bir
bağlamda tanıma, gözlemleme olanağım doğdu.
Akıl sır ermez bır enerjisı vardı; insanlarla ılişkile-
rinde gerçek demokrat davranışları içindeydi hep;
öylesine derin bir saygı uyandırıyordu ki herkes-
te, kimsenin aklından sınırtarı zortayacak yaklaşım-
lar getirmek geçmiyordu. Gecesi gündüzü yoktu
çalışırken, tatilı pazarı yoktu: Bana tempo kazan-
dıran ilk insan oldu.
Meslek geçmişini, siyasal tercihlerinin iç dina-
miğini o dönemde öğrendım.. Biyografiler ne ya-
zık ki birkaç satırda geçiştirir o durakları, oysa
Necdet Uğur, Emniyet Müdürlüğü'nden bakanlı-
ğa iki çırpıda geçmiş değildi: 6-7 Eylül olaylann-
dan 27 Mayıs'a, ortanın solu hareketınden Inönü'yle
yakın diyaloğuna giden yelpazede derin bir mo-
nografiyi hak eden pek az siyaset adamımızdan
biriydi: "Devlet adamı" nedir. bunu kavramamı da
ona borçluyum.
Necdet Bey'le "üçüncü dönem"imiz 1980 son-
rasında başladı: Ben askere gitmiştım, o siyasi ya-
saklıydı. Yeniden, neredeyse sıfırdan, her şeye
bakmaya başlamıştı. Türkiye neden demokrasi
yolunda ikide bır tekliyordu? Eğitim düzenimiz ne-
den yaralanmıştı? Yerel yönetimler hangi düzen-
lemelerin ışığında sağlıklı olarak ağırlık kazanabi-
lirdi? Bunların ve benzerı temel sorunların ıçinden
ana soruya yürüyordu: Sistem, Türkıye'de, nasıl ya-
pılanmalı, yapılandırılmalıydı?
Ankara'da, Oran'daki evinegittiğimde, yıl 1982,
onu dev bir çalışma odasına dönüştürdüğü aile oca-
ğında, yığınlar halinde yayılmış dosyalann, kitap-
ların etrafında, bir doktora öğrencinin heyecanı ve
tutkusu içinde bulduydum. Necdet Uğur'un ve
başta Tarfıan Erdem olmak üzere birkaç yakın ar-
kadaşının düşünsel etkinliklerinden Türk siyaseti
biraz olsun yarartanabılseydi bugün şu halde ol-
mazdık. Bizler ıçin trajik olan, yeni seçenekler üret-
mek ıçin büyük emek sarfeden bu türden siyasi-
lerin muhalif olarak bıle sıstemde yer buiamama-
landır. Onların yerine, siyasal kültürü sıfır düzeyin-
de seyredenler muktedir olmuştur: Ağla, sevgili yur-
dum!
Necdet Uğur, 1990'larla birlikte, siyaset sahne-
sinden geri çekıldi ve "dördüncü dönem"\ başla-
dı ilişkimizin. Pınl pırıl bırTürkçesi, müthış sağlam
bir düşünce örgüsü vardı, yazmaya başladı. "Alla
7urca"daki denemeleri, Ismet Inönü" kitabı, kim
nedersedesin, siyasal yazınımızın en nitelikli ürün-
leridır. Melih Cevdet Anday'la, Seha Meray'la,
Türk Dil Kurumu çevresindeki aydınlarla, orta ku-
şak akademisyenlerle bunca koyu ilişkiler geliştir-
miş kaç devlet adamı bıliyoruz? Bu özellikler, Nec-
det Bey'in yazısında kendini gösterir.
Benden, benim bulunmadığım ortamlarda "dos-
tum" diye övgü ve sevgiyle söz ettiğini duyduk-
ça, yapmacıksız alçakgönüllülüğü karşısında hem
utanıyor, hem gururlanıyorum. "Hayatıma girme-
miş olsaydılar kaybolacaktım"', diyebileceğim iki-
üç insandan bıri oldu Necdet Uğur: Acaba farkın-
da mıdır?
Antalya Devlet Opera ve
Balesi'ne Tamer Aykut atandı
• Kültür Servisi - Antalya Devlet Opera ve Balesi
Müdürlüğü'ne Tamer Aykut atandı. 1983 yılında
Ankara Devlet Konservatuvan Yüksek Opera
Bölümü'nden mezun olan Aykut, aynı yıl Devlet
Operası'na solıst sanatçı olarak atandı. Dev let Opera ve
Balesi Genel Müdürlüğü'nün çıkardığı 'Lır Sanat
Gazetesı' ve 'Opera Bale A>lık Sanat Dergisi'nin yayın
yönetmenliğıni üstlenen Aykut aynı zamanda yorum
yazılan da yazdı. Solist sanatçı temsılcisı olarak teknik
kurul üyeliği yapan Tamer Aykut, halen Ankara Devlet
Operası solist sanatçılığının yanı sıra dısiplin kurulu
üyeliği ve Devlet Konservatuvarlan Mezunlan
Dayanışma Derneği Genel Sekreterliğı görevini
yürütüyor.
British Council'da medya'
seminerlepi
I Kültür Servisi - lstanbul British Councıl 28 Kasım-
19 Aralık günlen arasında, günümüz kültüründe
teknolojı, ekonomi ve polıtıkamn şekıllendırdıği "mass
media' sisteminı politik ve etik açıdan ele alan bvr dizi
seminer düzenliyor. Medyanın özgürlüğünün ve
niteliksel çeşitliliğinin devletın ve ticari kaygılann
güdümünde kısırlaşması olgusunun inceleneceği
seminerlerde Türk medyası v e global medyaya devlet
müdahalesini. yasa ve denetleme mekanizmalanru
örnekleyen durum ve olaylar tartışılacak.
Konuşmacılar; sansür, medyanın gücü. etık prensipler,
iktidar ve cinsiyetçılik, medyanın niteliksel çeşithliğine
tehdit oluşturan ekonomık \e politik baskılar üzerinde
duracaklar. 28 Kasım'da Ünsal Oskay'ın katılacağı
'Medyada Hukuktan Gelen Sansür-Hayat Tarzımızdan
Gelen Sansür' başlıklı seminerle başlayacak olan dizi,
5 Aralık'ta Yıldınm Türker'm katılacağı 'Medya'nın
Haddi'. 12 Aralık'ta Tuğrul Eryılmaz'ın yer alacağı
'Medya, tktidar ve Cinsiyetçılik' ve 19 Aralık'ta Semra
Somersan'ın katılacağı 'Sansürün Eşığınde Yazmak'
başlıklı oturumlarla devam edecek. Aynntılı bilgı içın
252 74 74i 24 numaralı telefonu aranabilir.
Motophead konseri iptal edildi
• Kültür Servisi - 25 Kasım'da Major Müzik'ın
organizasyonuyla Bostancı Gösteri Merkezi'nde saat
19.30'da gerçekleştirilmesi planlanan Motorhead
konseri Türkiye de ve dünyada yaşanan ekonomik ve
politik çalkantılar nedenı> le ıptal edildi. Bıletlerinı alan
müzikseverler, paralannı gen alabilecekler ya da yeni
konser tarihi önümüzdekı günlerde açıklanacak olan
Motorhead konserine gidebilecekler.